Yorumlar
.
3. **Yorum**
->Yorumu: Değerli
Kardeşim Veli Bey'in ülke meselelerine kafa yoran,çözüm arayan,çözüm sunan
eğitimci ve lider vasfını ve dahi hayatın tüm zorluklarına rağmen üstün
gayretlerini tebrik ediyorum.Selam ve sevgilerimle.
->Yazan: Mehmet
KORKMAZ.
->Yazan :
AH ÖĞRETMEN OKULLARI VAH ÖĞRETMEN OKULLARI
->Yorumu: 16 MART 1848’DEN - 16 MART 2011’E
ÖĞRETMEN OKULLARI 163 YIL SONRA NEREDEYİZ?
UMUDUN ADI OLUR MUSUNUZ?
16 Mart 2011 Çarşamba günü öğretmen okullarının 163. kuruluş yıldönümünü
kutlayacağız. Yine ağıtlar yakacağız, methiyeler dizeceğiz, biz bize ya da
bizden sonrakilere anlatıp duracağız, biteviye… Yurdumuzda bir öğretmen okulları
vardı… Bu okullardan mezun olan öğretmenler ülkenin gözbebekleri idiler.
Münevverdiler, aydındılar, aydınlığa yürüyenlerdi, her biri bir ışıktı, ülkü
erleriydiler , zorluklarla mücadele ederlerdi. Bulundukları mahalde liderdiler…
Evet bedenen ve ruhen yaradılıştan öğretmenlik mesleğine yatkın, okuma
fırsatlarından yoksun zeki köy çocuklarının günün şartlarına göre çok iyi
hazırlanmış bir program dahilinde öğretmen olarak yetiştirilip memleketin en
ucra yerleşim birimlerine kadar gönderilerek buradaki insanların eğitilmesi
görevini üslenen fedakar insanlardan yani öğretmenlerden bahis etmeyeceğiz
burada. Ziya GÜLER (Ze-muallim),Yusuf ÇERÇİ, Bekir TAŞ, Cengiz KAYIRAN, Mustafa
ONAN, Musa ŞİŞİK, Sıdıka AVAR, Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK, Fevzi ÖZ… gibi
ışıklardan-yıldızlardan bahis etmeyeceğiz…. Eğitim-öğretimin olmazsa olmazı, ana
unsuru, temel dinamiklerinden biridir öğretmen ama ondan bahis etmeyeceğiz.
Öğretmenlik mesleğinin kutsallığı üzerine de konuşmayacağız. Teknoloji ne kadar
gelişmiş olursa olsun öğretmenin yerini tutacak bir eğitim teknolojisi ürünü ya
da bir Japon icadı da olmayacaktır.
Bir ülkenin kalkınmasının eğitimle başladığını tüm dünya toplumları göz ardı
edemezler. Var olan ekonomik değerlerinin yani mali bütçelerinin büyük kısmını
eğitime ayırmanın gerekliliğine inanmaktadırlar. Eğitime ayırdıkları payın da
kendi içinde önemli bir kısmını eğitimi araştırma ve geliştirme amaçlı arge
çalışmalarına ayırmaktadırlar. Şüphesiz bizde de öğretmen eğitimi ve eğitim
kurumlarımızın işleyişi ile ilgili araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırmalar
ülke gerçekleri ile de ilişkilendirilerek bir çok yönlendirme çalışmaları
yapılmıştır.
16 Mart 1848 tarihinde Rüştiyelere(ortaokullar) öğretmen yetiştirmek
amacıyla üç yıl süreli Darül Muallimin-i Rüşdi adlı bir okul açılır.(II.Murat
dönemi).Daha sonraki yıllarda Cumhuriyetle beraber öğretmen yetiştirme ve
istihdamı yönünde onlarca model uygulana gelmiştir. İşte bu tarih 16 mart 1848
tarihi öğretmen okullarının kuruluş yılı olarak alınmaktadır(1).
16 Mart 1848’den itibaren Rüştiyelere (ortaokullara) öğretmen yetiştiren
Darülmuallimin-Rüşti ile başlayıp, Darülmuallimin-i idadi…Köy Enstitüleri,
Öğretmen Okulları, Yüksek Öğretmen Okulları….sürüp gidecektir ve 163 yıl sonra
16 Mart 2011 günü yine övgülerle anlatılacaktır. Öğretmen okullarının
salonlarında. Ne zaman kuruluş ve anma günlerini yaşasam hep aklıma şu rivayet
edilen öykü gelir.
Rivayet olunur ki ;
Anadolu kasabalarının birinde vaktiyle halk tarafından çok sevildiği
söylenen bir üst düzey yönetici kimliği belirsiz kişilerce silahla vurularak
öldürülür. Cenaze namazının ardından ilçenin belediye başkanı, kaymakamı, mesai
arkadaşları rahmetlinin arkasından övgü dolu sözler söylerler.
Cenazeyi almak üzere gelen rahmetlinin ağabeyine söz hakkı verilir;
"Sayın yöneticiler ve kardeşimin mesai arkadaşları, kardeşim hakkında hep
iyi insandı, güzel insandı, çalışkan insandı, dürüst insandı, erdemli insandı,
mesai arkadaşları ve halk tarafından çok sevilen insandı… diye konuştunuz. Peki
benim kardeşim iyi insandı, güzel insandı, dürüst insandı, erdemli insandı,
mesai arkadaşları ve halk tarafından çok sevilen insandı da neden öldürdünüz
kardeşimi o zaman?” Diye sorar.
Çok manidar bir sessizlik olur.
Cenaze aracının uzun uzun acıklı siren sesiyle ile beraber memleketine doğru
yola çıkarlar. Doğduğu şehrin çınar ağaçlarıyla bezenmiş mezarlığına defnedilmek
üzere….
Bu cümlelerin karalandığı saatlerde Sayın Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK Beyefendi
Tekışık Eğitim-Araştırma-Geliştirme Vakfı Başkanı sıfatıyla kim bilir kaçıncı
defa kaçıncı milli eğitim bakanına “sorumluluğunu taşıdığınız milli eğitimin
temel sorunlarını ve çözüm önerilerini anlatmak amacıyla yazıyorum bu açık
mektubu!...”(2) diye başlayacak mektubuna/yazısına/makalesine. İsmail Hakkı
TONGUÇ’dan, Avni AKYOL’dan onların eğitime yaptığı hizmetlerden bahis edecektir
belki yine…
Allah gecinden versin ya Sayın Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK hocam aramızdan
ayrılırsa bu misyonu kim üstlenecek, bu figanı kim koparacak, kim yıllarca
gündemde tutma görevini yürütecek? diye düşünürüm…
Allah’tan birine rahmet(Ayşe Sıdıka AVAR), diğerine hayırlı ömür dilerken
Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK) şu düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum. Eğitime hizmet
yolunda iz bırakan bu iki eğitim hizmetkarından, Ayşe Sıdıka AVAR Hanımefendi
ömrünü doğunun altın nesli kız çocuklarının okumaları yolunda vakfederken, günün
şartlarına göre at-katır üzerinde, kamyon üzerinde Elazığ,Tunceli, Bingöl …
illerinde kız çocuklarının eğitime kazandırılmaları yolunda mesafeler alırken bu
yolda birçok il yöneticileri ile ters düşer, karşı karşıya gelir, küskünlükler
yaşar, sürgünler yaşar, görevden aziller yaşar. Yaşar da yaşar…Bıkmadan dönüp
kaldığı yerden yeniden başlar. Yaşadığı zorluklardan ve yıllardan kimsenin
haberi olmaz o devirlerdeta ki 16 Haziran 1979 İstanbul’da ölümüne kadar.
Ölümünden sonra gündeme gelip eğitim tarihinde adından, hizmetlerinden
bahsedilir. Bizde hep öyle ya insanlar ölümünden sonra kıymetlenir. Diğeri,
Sayın Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK Beyefendi. Eğitime hizmet eden, kazandıklarını bu
yola vakfeden koca bir çınar. Koca bir ömrü eğitime hizmetle devam ededurur.
Problemleri ve çözüm yollarını gündemde tutmak, ilgililerin dikkatlerini bu
alana yoğunlaştırmalarını sağlamak amacıyla her eğitim öğretim yılı açılışlarına
rastlayan “ÇAĞDAŞ EĞİTİM” Dergisinin Eylül-Ekim ayı sayılarında ve Kasım ayı
sayılarında hep Öğretmen Okulları, Öğretmenlik Mesleği ya da Eğitim Sistemini
gündeme getirerek gücü yettiğince haykırır… Öğretmen Akademisinin kurulması
hayata geçirilmesi yönünde gayretleri olur. Öğretmenliğimi hazırladığı kitapları
okuyarak destekledim, geliştirdim ve geçirdim Bingöl Dağlarında. O yüzden
kendisini hep “Karlıova Semalarının Yıldızı” diye anarım. Allah sağlık versin,
uzun ömür versin kendilerine. Gelin bu ülkenin söz sahibi milli eğitim
yöneticileri bir kere de bir insan öldükten sonra övgülerle bahsedeceğimize
gelin Allah aşkına sağlığında ölmeden önce bu insanların görüşlerini yüceltip,
hayata geçirilmesi yönünde çalışmaların başlatılması için start verilmesini
sağlayalım… Görüş kime ait olursa olsun amaç eğitime hizmettir, amaç millete
hizmettir.
16 Mart 1848’den 16 Mart 2011’e 163 yıl sonra biz öğretmen eğitiminin
neresindeyiz? Bunca geçen yıllara rağmen halen daha o zaman uygulanan eğitim
sistemini, öğretmen eğitimini tartışıyorsak biz eğitim sistemi ve öğretmen
eğitiminde Öğretmen Okullarının ve Yüksek Öğretmen Okullarının gerisindeyiz hem
de çok gerisinde dememeyi ne kadar arzulardım.
Sonuç Olarak;
Bu yazıyı kaleme almaktaki asıl amacımız belki eskiden olduğu gibi
ilköğretim okullarından iyi bir yöneltme ile Anadolu Öğretmen Liselerine öğrenci
seçilmesini, Anadolu Öğretmen Liselerinin son sınıfında yani 12.sınıfı sonunda
öğrencilerin Eğitim Fakültelerine yönlendirilmesini sağlayarak belki Yüksek
Öğretmen Okullarının yaldızlı dönemini yakalayamaya biliriz ama en azında o
yolda yürüyerek eğitim fakültelerinin yıldızlarını parlatamaz mıyız? Bu yolda
ileri bir adım atamaz mıyız?
Böyle bir amaç peşinden giderken, sonuca ulaşmak için;
1-Öğretmen eğitimine ve istihdamına gereken hassasiyetin gösterilmesi, ülke
gerçeklerine uygun olarak planlanması,
2-Mevcut Anadolu Öğretmen liselerine İlköğretim 8.sınıftan itibaren
yönlendirmenin amacına uygun olarak yürütülmesi,
3-Anadolu öğretmen liselerine sadece ve sadece hayali-amacı öğretmen olmak
isteyen ruhen öğretmenlik mesleğine yatkın olan “BEN ÖĞRETMEN OLMAK İSTİYORUM”
diyen öğrencilerin seçilerek alınması. Bu öğrencilere burs ve yurt fırsatlarının
sağlanması,
4-Anadolu Öğretmen Lisesini bitiren, ben öğretmen olmak istiyorum diyen bu
öğrencilerin (yüksek öğretmen okulları faaliyette olmadığından) eğitim
fakültelerinin sınıf öğretmenliği dahil tüm öğretmenlik bölümlerine ilgi ve
alakaları da dikkate alınarak puan üstünlüğüne göre sınavsız olarak geçişlerinin
sağlanması,
5-Mesleğe öğretmen olarak başlayan bu gençlerin meslek içinde HİE
tedbirleri, öğretmeni iş başında yetiştirme kılavuzları, kitapları ve broşürleri
ile sürekli geliştirilmesi yönünde eğitimlere alınması, desteklerin sağlanması,
6-Mesleğe başlayan öğretmenlerin meslek hayatları süresince onların
meslekten soğumalarını , kopmalarını sağlayacak ekonomik, sosyal kültürel… gibi
statü kaygılarının olmaması yönünde kalıcı iyileştirme çalışmalarının
yapılması,(3)
7-Bu şekilde Milli Eğitim Bakanlığında hizmete devam ederken Milli Eğitim
Akademisi hayata geçirilerek Eğitim Akademisinde, TODAİE ve devlet
üniversitelerinde ve özel üniversitelerde üst öğrenim fırsatlarının sunulması da
öğretmenlerimizin eğitim-öğretimde doruklara tırmanma aşaması için doping etkisi
yaratacak eğitim ortamlarının sunulması,
8- Öğretmen yetiştirme alanında Milli Eğitim Bakanlığı ile Üniversitelerin
(Eğitim Fakülteleri) işbirliği içerisinde olması, bu yönde çalışmaların bir an
önce vakit geçirilmeden başlatılması elzemdir.
Son zamanlarda devlet üniversitelerimizden Süleyman Demirel Üniversitesi
Eğitim Fakültesi (Köy Enstitüsü Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi), özel
üniversitelerimizden Başkent Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi ve Maltepe
Üniversitesinin hocalarının gayretleri her zaman takdirle izlenmektedir. Bu
yolda devlet üniversitelerinden önçe çığır açacaklarına inandığım Bahçeşehir
Üniversitesi (Salonunun adının “Avni Akyol Konferans Salonu” olması bile oldukça
manidardır), Arel Üniversitesi , Marmara Üniversitesi,Başkent Üniversitesi’nin
öğretmen eğitimi konularındaki çalışmaları çok ilgi çekicidir. Prof. Dr. Ömer
Asım Saçlı, Prof.Dr. İsa EŞME, Prof. Dr. Mustafa KURU, Prof. Dr. Ziya SELÇUK
Beyefendilerin gayretleri takdire şayandır.
Bu yolda eski milli eğitim bakanımız rahmetli Avni AKYOL Beyefendinin
öğretmen eğitimi politikası alanındaki görüş ve düşüncelerinin ve girişimlerinin
yarıda bırakmadan işe sahip çıkılması yönünde bir hamle yapılmasına ne dersiniz
Efendim, Sayın Bakanım Nimet ÇUBUKÇU Hanımefendi ve Öğretmen Eğitimi Genel
Müdürüm Sayın Ömer BALİBEY Beyefendi, Umudun adı olur musunuz?
Kaynaklar;
(1).Prof.Dr. İsa EŞME Öğretmen Yetiştirmede 130 Yıllık Bir Sürecin Öyküsü:
Yüksek Öğretmen Okulları- M.E. Dergisi Sayı:160 Güz 2003.
(2).Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK(Tekışık Eğitim Araştırma-Geliştirme Vakfı Başkanı)
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu’ya Mektup. Çağdaş Eğitim Dergisi
Sayı:366.
(3).Veli BİLİCİ 2000 Yılının Öğretmeni. Çağdaş Eğitim Dergisi Sayı:113.
Veli BİLİCİ
Adana Eğitim Müfettişi.
>Yazan:
Veli BİLİCİ >Yorum:
BUGÜN BİR ÖĞRETMEN MARŞINI BİLE BİLEMEYEN SÖYLEYEMEYEN ÖĞRETMENLERİN
BULUNDUĞU ORTAMDA BU BİLGİ SAYFASINI SUNDUĞUNUZ İÇİN SİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM. BAŞARI
DİLEKLERİMLE.
>>>YORUM YAZ<<<
|