eğitim öğretim ile ilgili belgeler > Hikayelerden Seçmeler, Öyküler, Kısa Hikayeler > Mesnevi'den Hikayeler, Seçme Öyküler

DEVİN SÜLEYMANLIĞI HİKAYESİ (MESNEVİDEN HİKAYELER, SEÇME ÖYKÜLER) (HİKAYELERDEN SEÇMELER)

 

Aklın varsa başka bir akılla dost ol, görüş, danış! İki akılla bir çok belalardan kurtulur, ayağını göklerin ta yücesine korsun! Dev kendine Süleyman adını taktı, devleti elde etti, ülkeyi hükmüne aldı. Süleyman’ın yaptığı işleri görmüştü, onun gibi hareket ediyordu fakat iç yüzden yine devliği suratına vurmakta, devliği görünüp durmaktaydı!

Halk, bu Süleyman’da o nur o temizlik yok; Süleyman’dan Süleyman’a ne farklar var. O uyanıklığa benziyordu, buysa derin bir uyku gibi. Adeta o Hasanla bu Hasan gibi aralarında pek büyük bir fark var diyordu. Dev de, “ Allah benim şeklimde güzel bir dev yaratmıştır. Bir dev’e benim suretimi vermiştir; sakın o, sizi aldatmasın.

 

Meydana çıkar da Süleyman benim diye davaya kalkışırsa sakın onun suretine itibar etmeyin” diyordu. Dev, hileyle onlara bu sözleri söylüyordu ama iyi adamların gönüllerinde bunun aksi görünmekteydi. İyiyi kötüyü fark eden adamla oyun olmaz; hele o adamın bu fark edişi ve aklı, gaypları görür söylerse!

 

Onlar, kendi kendilerine “A eğri sözlü, tersine gidiyorsun Böyle tersine tersine gide gide ta cehennemin en dibine kadar gideceksin ya! Süleyman, Süleymanlıktan kaldı, yoksul oldu ama alnında o aydın dolunay parlayıp durmada. Sen, nihayet bir yüzüktür kapmışsın ama zemheri gibi donmuş kalmış bir cehennemsin yine!

 

Biz neredeyiz ululuk, sayvan ve kök önünde secde etmek nerede? Böyle şeylerin önüne baş komak şöyle dursun, hayvan tırnağını bile komayız biz! Hatta gaflete düşer de baş komaya kalkarsak bile bir pençe gelir, başımızı yerden iter, mani olur

 

Bu aşağılık kişiye baş komayın, kendinize gelin bu bayağı adama secde etmeyin der” demekteydiler. Ben, bu cana canlar katan hikayeyi anlatmaya kalkardım ama Allah gayreti olmasaydı! Kanaat et, bu kadarcığını kabul eyle de başka bir vakit bunu anlatayım!

 

Dev, adını Süleyman Peygamber taktı ama ancak çoluk çocuğu kandırmak için! Namuzsuzun suretini, adını bırak lakaptan addan kaç, manaya yürü! Onu halinden işinden sor onu halinde işinde ara!

 

Her sabah Süleyman Mescid-i Aksa’ya gelir, tam bir ihlasla Allah’a ibadet ederdi. Her gün mescidde yeni bir otun bittiğini görür, adın nedir, ne faydan var? Ne biçim ilaçsın, nesin, sana ne derler kime ziyansın, faydan kime? Diye sorardı.

 

Her ot, adını, tesirini söyler; “Şuna can’ım, öbürüne zehirBuna zehirim, ona şeker adım, kader levhinde şudur diye dile gelirdi. Doktorlar Süleyman’dan o otu öğrenirler,bilgi sahibi olurlar, ona uyarlardı. Bu suretle doktorluk kitapları düzdüler bedenleri hastalıklardan kurtardılar. Bu nücum ve tıp bilgileri, Peygamberlerin vahiyleridiryoksa akıl ve duygunun o tarafa nereden yolu olacak?

 

Cüz’i akıl, bir şeyden hüküm çıkaracak akıl değildir. O, ancak fen sahibinden fenni kabul eder, öğrenmeye muhtaçtır. Bu akıl, öğrenmeye ve anlamaya kabiliyetlidir. Ama vahiy sahibi ona öğretir. Bütün sanatlar, şüphe yok ki önce vahiyden meydana gelir, fakat sonra akıl, onların üstüne bazı şeyler katar!

 

Dikkat ey de bak! Bizim bu aklımız, hiçbir sanatı, usta olmadıkça öğrenebiliyor mu? Hile kılı kırk yarar ama usta olmadıkça hiçbir sanatı elde edemez! Sanat bilgisi, bu akılla olsaydı ustasız bir sanat meydana gelirdi!

 

Mezar kazma, en bayağı bir sanat düşünceden, düzenden, fikirden doğacak değil ya! Fakat Kabilde bu anlayış olsaydı Habili başı üstünde taşır mıydı? Ben bu ölüyü, bu kana, toprağa karışmış ölüyü ne yapayım, nasıl yok edeyim der miydi? Bir de gördü ki bir karga, ölü bir kargayı ağzına almış, hemen geldi

 

Havadan indi Kabile öğretmek için mezar kazıcılığına başladı. Tırnaklarıyla yerden bir toz kopardı, yeri kazıp hemen hemen ölü kargayı o mezara koydu; gömüp üstünü toprakla örttü bu suretle karga, Allah ilhamı ile bilgi sahibi oldu. Kabil, bunu görünce yuh olsun benim aklıma dedi bir karga bile bilgide benden üstün!

 

Allah, Aklıküll’e “Mazagalbasar” dedi fakat cüzzi akıl her yana baka durur. Has kişilerin nuru, Mazagalbasar aklıdır karga aklıysa ölülere mezar kazma üstadı! Karga, ardınca uçan canı nihayet mezarlığa götürür! Kendine gel de kargaya benzeyen nefsin ardından git Kafdağına, gönül Mescid-i Aksa’nda yeni bir ot yeni bir kök bitmede!

 

Süleyman gibi sen de onlara dikkat et onları izle, onların üstüne ret ayağını koyma! Çünkü bu durup duran yeryüzünün halini sana çeşit çeşit otlar anlatır. Yerde şeker kamışı mı bitmiş, yoksa alelade kamış mı her biten ot, bittiği yerin halini, kabiliyetini bildirir! Gönülden de fikirler biter, gönlün nebatatı da fikirlerdir. Bu fikirler de gönüldeki sırları gösterir.

 

Mecliste bana söz söyleyecek adam bulsam çimenlik gibi yüz binlerce gül bitiririm. Fakat söz söylerken de nefes öldüren bir pezevenk olsa gönüldeki nükteler hırsız gibi kaçar. Herkes

 

in hareketi kendisini çeken ne yandaysa o taraftadır doğru adamın çekişi, yalancının çekişine benzemez.

 

Gah sapık bir halde, gah doğru yolu bulmuş olarak gider durursunne seni sürükleyen ip meydandadır, ne çeken adam! Kör bir deveye benzersin boynundaki yular seni yeder durur; fakat sen çekeni gör, yuları değil!

 

Kafir, köpeğin ardına düşüp gittiğini görseydi güçlü kuvvetli Şeytan’a mazkara olur muydu?Hiç? Onun ardına bir namussuz gibi düşer miydi hiç? Hemencecik ayağını çeker, kurtulurdu!

 

Sığır kasapların ne yapacağını bilseydi hiç onların peşine düşer, dükkana gider miydi? Yahut ellerinden kepek yer miydi yahut da onların yüze gülücüğüne aldanır onlara süt verir miydi?

 

Hatta ot yese bile, neden beslendiğini bilseydi o otu hazmedebilir miydi? Şu halde alemin direği gafletten ibarettirdevlet nedir? Dev yani koş kelimesiyle let yani dayak kelimesinden meydana gelme bir kelime! Önce koş koş da sonunda dayak ye! Bu yıkık yerde devlet sahibine eşekçesine ölümden başka hiçbir şey yok!

 

Sen, bir işe el atar, o işe iyice sarılırsıno işteki ayıp ve noksan o anda sana örtülüdür. Allah, senden o işin ayıbını örttüğünden canla başla o işe girişebilirsin. Hararetle sahip olduğun fikrin de ayıbı senden gizlidir. Sana o fikirdeki ayıp ve kusur belli olsaydı ondan kaçardıncanın, bu fikirle aramda keşke mağriple maşrik arası kadar uzaklık olsaydı der!

 

Nihayet ondan usanır, pişman olursun yabu hal, evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın? Şu halde ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim diye önce ondaki ayıbı, kusuru, bizden gizlemiştir.

 

Kaza ve kader, hükmünü izhar edince göz açılır, pişmanlık gelir, çatar! Bu pişmanlıkta ayrı bir kaza ve kaderdirbu pişmanlığı bırak da Allah’a tap! Pişman olmayı kendine adet edinirsen boyuna pişman olur durur, nihayet bu pişmanlığı da daha ziyade pişman olursun! Ömrünün yarısı perişanlıkta geçer, öbür yarısı da pişmanlıkta heder olur gider!

 

Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de daha iyi bir hal, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara! Elinde daha iyi bir iş yoksa pişmanlığın neye? Neyi fevt ettin de pişman oluyorsun ki? Eğer biliyorsan bilirsin ki doğru yol, Allah’a tapmaktan ibarettiryok bilmiyorsan herhangi bir şeyin kötü olduğunu nasıl bilirsin ki?

 

İyiyi bilmedikçe kötüyü bilemezsiney yiğit zıt zıddıyla görülebilir. Mademki bu fikri terk etmekten acizsin o vakit günah işlememekten de acizdin! Aciz olduktan sonra pişmanlık neden? O acizlik, kimin takdiriyle, onu ara! Alemde bir kadir olmadıkça hiç kimse, ne bir acizi görmüştür, ne de böyle bir şey olur bunu böyle bil!

 

Böylece, olmasına çalıştığın her isteğin ayıbından bihabersin onun ayıbı ve noktası, sana örtülüdür! O istediğin ayıp ve noksanı sana görünseydi canın o araştırmadan kaçıverirdi! O işin ayıp ve noksanı sence belli olsaydı seni hiç kimse o işe, hatta çeke çeke bile olsa götüremezdi! nefret ettiğin öbür iş yok mu? Ondan neden nefret ettin? Çünkü ayıbı, noksanı meydana çıktı da ondan!

 

Ey sırları bilen güzel sözlü Allah, kötü işlerin ayıbını, noksanını bizden gizleme! İyi işleri de bize ayıplı gösterme de o işe gidelim ,sarılalım çalışmamız heba olmasın, gayretimiz soğumasın! Yüce Süleyman, adeti veçhile alaca karanlıkta mescide giderdi.

 

Her gün, adeti veçhile mescitten yeniden yeniye hangi ot, hangi kök bitmiş o padişah,bunu arar araştırırdı. gönül haktan gizli kalan o otları gizlice can gözüyle görür, tanır.

 

Sofinin biri, bir bağda neşelenip açılmak için soficesine yüzünü dizine dayamış, varlığının derinlerine dalmış gitmişti. Her zevekilin biri onun bu uykusundan usandı. Dedi ki: Ne uyuyorsun ya hu? Bir başını kaldır da üzüm çubuğuna, şu ağaçlara, “Allah’ın rahmet eserlerine bakın” dedi yüzünü şu rahmet eserlerine çevir, seyret!

 

Sofi dedi ki: A heveskar kişi, Allah eserleri gönüldür dışarıdakilerse ancak ve ancak Allah eserlerinin eserleridir. Bağlar, bahçeler, yeşillikler, gönüldedir dışarıdakiyse akarsuya vuran akislere benzer. O görünen bağ, suya akseden hayali bir bağdır suyun letafeti yüzünden oynar durur!

 

Bağlar, bahçeler, meyveler, gönüldedir. Onların letafetinin aksi, şu suya toprağa vurmuştur! O neşe selvisinin aksi olmasaydı Allah bu aleme aldanış yeri demezdi. Bu aldanış şudur; yani bu hayal, erlerin gönülleriyle canlarının aksinden hasıl olmuştur. Bütün aldananlar, cennet budur sanarak bu akse gelmişlerdir.

 

Asıl bağlardan, bahçelerden kaçarlar da bir hayalle eğlenir kalırlar! Fakat bu gaflet uykusu başa geldi de uyandılar mı doğruyu görürler ama o görüşte ne fayda var? Sonra mezarlığa bir feryadu figandır, bir ahu vahdır düşer kıyamete kadar bu yanılmalarına hasret çekip dururlar!Ne mutlu o kişiye ki ölümden önce öldü yani bu üzümün aslından bir koku elde etti!

 

Derken Süleyman bir bucakta başağa benzer bir yeni otun bitmiş olduğunu gördü. Yeşil, taze, görülmedik bir ottu bu adeta yeşilliği göz alıyordu. Süleyman, o ota derhal selam verdi; o da selamını aldı; Süleyman, otun güzelliğine şaştı kaldı. Dedi ki: adın ne dilsiz dudaksız söyle bakalım! Ot ey alem padişahı bana keçiboynuzu derler, dedi.

 

Süleyman, sen de ne haysiyet var? Dedi. Ot dedi ki: Bittiğim yer yıkılır viran olur. Ben keçiboynuzuyum bittiğim yer perişan olur; şu suyun toprağın yıkıcısıyım ben! Süleyman, derhal ecelinin geldiğini, göçme vaktinin göründüğünü anladı. Dedi ki:ben hayatta oldukça şüphe yok ki bu mescit, yeryüzündeki afetlerden bozulup yıkılmaz. Ben yaşadıkça nasıl olurda Mescid-i Aksa perişan olur, yıkılır gider?

 

Şu halde şüphe yok, mescidimiz, ölümümüzden sonra yıkılacak! Bedenin secdegahı olan mescit, gönüldür kötü dost da her yerde mescitte biten keçiboynuzudur! Sende kötü dostun sevgisi peydahlandı mı kendine gel ondan kaç, onunla az konuş, görüş! Onu kökündeki sök, çıkar çünkü biter, boy verirse seni de kökünden söker, mahveder, mescidini de!

 

Ey aşık, eğrilik, sana keçiboynuzu gibidirçocuklar gibi niye eğriliğe doğru gider, sürtünürsün? Kendini suçlu bil suçlu görkorkma da o ders üstadı, senden dersi çalmasın. Cahilim, bana öğret demen, bu çeşit insaf sahibi olman, namus ve şeref gözetmenden iyidir! Ey yüzü nurlu çocuk, “Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik” demeyi babandan öğren!

 

O, ne bahaneler buldu, ne hileye kalkıştı, ne de düzen bayrağını yüceltti. Fakat İblis, bahse girişti, bahse girişte, benzin kırmızı, beni sen sararttın renk, senin verdiğin renktedirbeni boyayan sensin; suçumun da aslı sensin, uğradığım afetin, dağlandığım dağın da, dedi!

 

Kendine gel de “Rabbi bima agveyteni”yi okuoku da cebri olma, ters bir kumaş dokumaya kalkışma! Cebir ağacına ne vakte dek sıçrayıp çıkacak, ihtiyarını bir yana bırakacaksın? İblis ve soyu sopu gibi Allah ile savaşta, mübasedesin Eteklerini çemrer de isyana öyle koşar, gidersin bu kadar hoşlukla, bunca istekle cebir olur muymuş?

 

O kadar istekle kim, kötülüğe gider böyle oynaya oynaya kim sapıklığa koşar? Sana başkaları öğüt verdikçe o işin iyiliğini söyler, belki yirmi erle bu hususta savaşa girişir, yirmi ere karşı ayak direrdin! Doğrusu buduryol ancak budurve bundan ibarettir; adam olmayandan başka kim beni kınar ki? Dersin!

 

Mecbur olan adam böyle söz söyler mi? Yolsuz olan kişi, böyle savaşır mı? Nefsin neyi isterse ihtiyarın var, fakat aklının istediği şeyde mecbursun ha! Bahtı yaver ve talihi kutlu olan bilir ki akıl ve zeka taslamak iblis’tendir, aşk Adem’den!

 

Akıl ve zeka denizde yüzgeçliğe benzer bundan az kişi kurtulur ve yüzgeçlikte bulunan nihayet gün gelir, gark olur gider! Yüzgeçliği bırak, kibirden, kinden vazgeçbu ırmak değil; denizdir deniz! Hem de öyle sığınılacak bir yeri olmayan uçsuz bucaksız deniz ki yedi denizi bir saman çöpü gibi kapı verir!

 

Aşk, ileri gidenler için bir gemiye benzergemiye binen kişinin bir afete uğraması nadirdir, çok defa kurtulur. Aklı zekayı sat da hayranlığı satın al akıl ve zeka zandır, hayranlıksa bakış görüş! Aklı Mustafa’nın önünde kurban etHasbiyallah de, yani Allah’ım bana yeter!

 

Kenan gibi gemiden baş çekme ona da zeki aklı bu gururu vermiş aldatmıştı. Ben yüce bir dağın üzerine çıkar kurtulurum, neden Nuh’a minnet edeyim? Dedi. A akılsız nasıl olurda onun minnetini çekmezsin! Allah bile onun mihnetini çekmekte. Nasıl olur canımız ona minnettar olmaz! Allah bile ona şükretmede, minnet etmede!

 

A hasetle dolu mağrur kişi, onun minnetini Allah bile çekiyor! Keşke o yüzme öğrenmeseydi de Nuh’a minnet etse, gemiye girmeye tamah etseydi! Keşke çocuk gibi hilelere cahil olsaydı da çocuklar gibi anasına el atsa, anasına sarılsaydı! Yahut da nakli bilgi ile az dolu olsaydı da gönlü bir veliden vahiy ilmini kapsaydı!

 

Böyle bir nur varken kitabı önüne açarsın vahiy ile dinlenen ruhunda seni azarlar! Zamanın kutbunun sözüne karşı nakli ilim, bil ki su varken teyemmüm etmeye benzer! Kendini aptal yerine koy, ona uy da yürüancak bu aptallıkla kurtulabilirsin!

 

Babam, insanların padişahı, bunun için “cennetliklerin çoğu aptaldır” dedi. Akıl ve zeka sana kibir ve gurur verir aptal ol da gönlün doğru kalsın! Aptallık dediğim halka iki kat maskara olan adamın ahmaklığı değildir bu aptallık, ona hayran olan adamın aptallığıdır!

 

Kendilerini unutup Yusuf’un yüzünü görenler, o güzelliğe dalıp kalanlar bu yüzden ellerini doğrayanlar yok mu işte onlar aptaldır! Aklı, dost aşkında kurban etakılların hepside o taraftandır, odur!Akıllılar akıllarını o tarafa göndermişlerdir. Yalnız sevgili olmayan ahmak, bu tarafta kalmıştır!

 

Hayretle şu baştan aklın gitti mi başındaki her saç, bir baş, bir akıl kesilir! O tarafta akla, beyne düşünce zahmeti yokturçünkü orada her ova, her bahçe akıl ve beyin bitirir! Bu ovadan geçer, o taraftaki ovaya gelirsen nükteler duyarsın oradaki bağlara, bahçelere gelirsen hurma fidanın sulanır, yeşerir!

 

Bu yoldaki köşkü, sayvanı, şöhreti şanı terk et kılavuzun hareket etmedikçe hareket etme! Başsız hareket eden, kuyruk olur böyle adamın hareketi akrebin hareketine benzer! Eğri gider, geceleri görmez, çirkindir, zehirlidir işi gücü, temiz bedenleri dalamak ,sokmaktır!

 

Başını ez onunhuyu hep budur, ahlakı hep bu bu huyundan vazgeçmez o! Onun için en iyi şey, başının ezilmesidirçünkü bu suretle can kırıntısı da o kötü tenden kurtulmuş olur! Delinin elinden silahı al da adalet ve sulh, senden razı olsun! Fakat elinde silahı olur, aklı da bulunmazsa bağla elini yoksa yüzlerce zarar yapar.

 

Kötü yaradılışlı kişiye ilim ve fen öğretmek, yol kesen eşkiyanın eline kılıç vermeye benzer! Sarhoş zencinin eline kılıç vermek, adam olmayana bilgi belletmekten yeğdir. Bilgi, mal, mevki ve hüküm, kötü yaratılışlı kişilerin elinde fitnedir. Savaş delilerin ellerindeki kılıçları alsınlar diye müminlere farz olmuştur.

 

Onun canı delidir, teni de elindeki kılıçtır o çirkin huylunun elindeki kılıcı al! Bilgisizlere, geçtikleri mevkiinin yaptığı fenalığı, yüzlerce aslan bir araya gelse yapamaz! Çünkü ayıbı gizliyken meydan bulur da yılanı, delikten çıkar, sahralara uğrar! Cahil kötü hükümler yürüten bir padişah oldu mu bütün ova yılanla, akreple dolar!

 

Adam olmayanın eline bir mal ve mevki geçti mi, herkesten önce kendi rezilliğini dileyen kendisidir. Çünkü o ya hasisliğe kalkışır, az verir yahut cömertliğe girişir, yersiz ihsanlarda bulunur! Şahı, beydak hanesine kor ahmak, ihsanda bulundu mu ihsanı, buna benzer işte!

 

Hüküm, bir sapığın eline geçti mi onu mevki sanır ama hakikatte kuyuya düşmüş demektir! Yol bilmez ,kılavuzluk etmeye kalkışır kötü ruhu, cihanı yakar, yandırır!

 

Yokluk yolunun çocuğu, pirlik etmeye girişirse ardına düşenler, devletsizlik gulyabanisine çatarlar! Gel de sana ayı göstereyim der ama o nursuz pirsiz, ayı hiç görmemiştir ki! Ömrümde ayın aksini suda bile görmemişken nasıl olurda gösterebilirsin a hamhalat, a bön! Ahmaklar baş oldular da akıllılar başlarını kilime çektiler!

 

Peygambere bu yüzden “Ey kilime bürünen, ey ürküp kaçan, kilimden çık! Kilime baş çekme, yüzünü örtme çünkü alem şaşkın bir beden, sense bu aleme akılsın! Kendine gel de davaya kalkışanlardan arlanıp gizlenme çünkü sende vahiy mumunun nurları var! Kendine gel de geceleri kalk, çünkü ey Peygamber, mum geceleri ayakta durur!

 

Senin nurun olmadıkça aydın gün bile gecedirsana sığınmadıkça aslan bile Tavşan kesilir! Ey Mustafa, bu nur denizinde kaptanlık et çünkü sen, ikinci Nuh’sun! Akıllılara bir yol gösterici lazım Hele yol, deniz yolu olursa! Kalk da yolu vurulmuş kervana bakher yanda kaptan kesilmiş gül yabanileri gör!

 

Sen, vaktin Hızır’ısın, her geminin imdadına yetişen sensin Ruhullah gibi yalnız yürümeyi adet edinme! Bu topluluğun önünde gökyüzündeki ışık gibisin, güneşe benziyorsun bunlardan gizlenmeye, halveti bezemeye kalkışma! Halvet zamanı değil topluluğa gel! Ey Peygamber, hidayet, Kaf Dağına benzer, sense Hümasın!

 

Dolunay, gökyüzünde geceleri yürür köpeklerin sesi yüzünden yürüyüşünü bırakmaz. Kınayanlar, senin dolunayına karşı köpeklere benzerler sana karşı yürüyüp dururlar! Bu köpekler, “ Susun, dinleyin” emrine karşı sağırdırlar ahmaklıklarından senin dolunayına karşı hav havlayıp durmaktalar!

 

Ey şifa, hastayı terk etme Ey şifa hastayı terk etme sağıra kızıp körün sopasını bırakma! Sen demedin mi ki “Körü, yolda tutup yeden Allah’tan yüzlerce ecir alır, yüzlerce sevaba girer! Kim bir kötü kırk adım yederse günahları bağışlanır, doğru yolu bulur!”

 

Doğru yolu gösterenin işi budur; sen de doğru yolu gösterensin ahir zamanın yasına neşesin sen! Ey takva sahiplerinin imamı, bu hayallere kapılanları, yakın makamına kadar götür! Kim gönlünden sana (bilgi yelpazesi. net) karşı bir hile, bir düzen düşünürse onun boynunu ben vururum, sen tasalanma, neşelen, neşeli neşeli yürü!

 

Onun körlüğüne körlükler katarım o, şeker sanır ama ben ona zehir veririm! Akıllar benim nurumla parlar, aydınlanır hileler, benim hilemden öğrenilir! Alemdeki erkek fillerin ayaklarına göre Türkmenin kara çadırı nedir ki?

 

Ey benim en ulu Peygamberim, onun mumu, kasırgama karşı nedir? Derhal korkunç sur sesiyle kalk da binlerce ölü, topraktan çıksın! Sen vaktin israfilisin; doğruca kalk da kıyametten önce bir kıyamet kopar! Ey mihnetlere düşmüş de soru soran kişi, dikkat et, bak da gör. Bu kıyametten yüzlerce alem kopmada!

 

Bu zikir ve kunut ehli olmasa ahmağın sorusuna verilecek cevap sükuttan ibarettir padişahım! Duamız kabul edilmeyince Allah göğünden isteğimize sükutla cevap verilir canım! Harman devşirme zamanı geldi ama yazıklar olsun gün bahtımız yüzünden geçti gitti! Gün dar halbuki bu söz, o kadar geniş ki bütün bir ömür bile ona az gelir!

 

Bu daracık çukurlarda mızrak oyununa girişmek, bu oyunu oynayanları utandırır! Vakit dar fakat oğul, halkın hatırı ve anlayışı da vakitten yüz kere daha dar! Ahmağın cevabı, mademki sukuttur ne diye sözü uzatıp durursun? Allah rahmetinin yüceliği ve kerem denizinin dalgalanması yüzünden her çorak yere yağmur yağdırıp ıslatmada!

 

MESNEVİ'DEN HİKAYELER, SEÇME ÖYKÜLER
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<


HİKAYELERDEN SEÇMELER, ÖYKÜLER, KISA HİKAYELER
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<


EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin
ve
delete tuşuna basın...

 


 E Mail
(Zorunlu Değil):