Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri

DEVRAN ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ

 

Yazarı: ALP SEYİT

 

Romanın Konusu:

 

İnsan oğlu ne kadar zavallı ve bahtsız olursa olsun kaderini değiştirmek onun elindedir,insan her zaman halka yararlı olmak için bir şeyler yaparsa yücelir.

 

Romanın Ana Fikri:

 

İnsan oğlu ne kadar kötü olursa olsun onu bu şartlara iten sebepler bilinmelidir sonunda onlar topluma yararlı iyi bir insan olarak geri dönebilirler her insanın içindeki iyi çıkartırız yeter ki ona yardımcı olalım.

 

Devran ROMAN ÖZETİ

 

 

Yakubi Hazer Usta yaşlı bir muş ağacına yaslandı. Bu ağaç Nemrud’a bakan dallarıyla çok değerliydi. Herkeste bulunmayan sopalar yapılırdı dallarından. Bitlis eyaletinin en iyi sopaları sadece üç beş kişide bulunurdu. Bu sopalar ustaların ellerinde işlendiklerinde düşmanların vay haline.

 

Yakubi Hazer Usta yaşlı,beyaz sakallı hafifçe aklı yerinde olmayan bir adamdı. Elinin marifeti emsalsizdi. Renk renk kumaşları mükemmel şallara çeviriyordu. Çok yerden kendisini çağırdılar ama o bulunduğu yerde kaldı. Bulunduğu tere kervanlar akın ederdi.

 

Kendisinden beklenmeyen bir iş yaptı ve Bitlis Hanına kendi rızası ile bağlandı. Handa gizlice ona güvenini verdi. Bu olay kısa zamanda köye yayıldı.

 

Gençliğini dünyaya bir renk eklemek için dağlara yediren Yakubi Hazer Usta renkleri bir gün görmez ise efkara batar o günü ömründe zarar etmiş sayardı. Nemrud’da aylarca kalan ağaç yapraklarını ve köklerini kazanlarda öğütür terbiye ederdi.

 

O gün gök ışıl ışıldı. Nemrud’a bir kızıl kor çalıyordu. Yakubi Hazer Usta bunlara bakarken gözlerinin feri sönmüş haliyle nasıl göründüğünü merak ediyordu. Dünya böyle mi yoksa kocamış aklı onla mı oynuyor. O anda kafasında bir ışık çaktı ve günlerdir derdini çektiği şeyi buldu. Göğün hali kendisine ilham verdi. Gençliğinden kalmış kumaş,parça ne varsa görmek istiyordu. Nemrud siyahına yeniden sevdalanmış son isteği bu siyahı son kez seyretmek ve onula mezara girmektir.

 

Kolık Haso’nun damına yürüdü ve dul Zero’nun ölü kocasına yok pahasına sattığı siyahi şalı düşündü. Bu şal hiç kimsede bulunmaz emsalsizdi rengi Nemrud’un damarlarıdan çekilmişti katıksız saf siyahtı. Yakubi Hazer Usta yani Apo artık bunun peşindeydi. Zero’nun evine geldi kapıya dikildi. Zero onu içeri aldı biraz oturduktan sonra Zero kahve yapmak için sandıktan fincanı çekti tam kapatırken Yakubi Hazer Usta kapatma sandığı dedi. Aradığım şey ordadır dedi. Maksadım düğünde kocana verdiğim siyah şalı görmektir. O şala yeniden sevdalandım onu son kez görmeye ömrümü tamam etmeye gelmiştim. Zero utandı o güzelim şala kadir kıymet bilmezliğine yandı. Zero o şalı Kolık’a verdim dedi. Sonra dama Kolık’ı çağırdılar ona sordular ananın sana armağan verdiği şalı ne yaptın onu görmek için geldi Apo. Kolık sırıtarak ben o şalı harcadım dedi. Yakubi Hazer Ustanın yalvarması üzerine Kolık şalın başından geçenleri anlattı. Şalı itin sırtına vurup porsuk iline sürdüm orda kaldı dedi. Akranlarının övmeleri üzerine koku sürmedeki üstünlüğünü bildikleri Sekban Mamo’ya başvurmalarını söylediler. Sekban Mamo dünyada eşi benzeri olmayan köpekler yetiştirmiş büyük kimselere sunmuş daha sonraları köyün birinde cerrahlık yaparak hayatını sürdürmüştür. Yakubi Hazer Usta ve Kolık Sekban Mamonun evine geldiler. Sekban Mamo onları güzelce ağırlayıp yemek yedirdi ve Apo’nun derdini dinledi. Apo derdine çare bulamayacağını anlayınca ordan ayrıldılar.

 

Kolık üç beş keçinin ardından dağ bayır dolanırdı, tek işi buydu,köyde fazla değeri yoktu. Babası ölmüştü anasının aşırı sevgisi ona yetmiyordu başkaları tarafından da sevilmek ve değer verilmek istiyordu. Kolık buna çok üzülüyordu halini anlatan türküler söylüyordu.

 

Yakubi Hazer Usta son çare olarak kim bu şaldan bir parça getirirse muş ağacından sopamı ona vereceğim. Bunu duyan Kolık günlerce düşündü hayal etti. O sopa benim elimde olsaydı neler olurdu diye hayaller kurdu da durdu. Kafasında bir plan yaptı ve Yamacı Reşo’nun yanına geldi. Reşo onu umursamadı. Kolık oradaki bir yamayı gösterdi. Reşo işe yaramaz bir yama parçası dedi. Kolık ne kadar diye sorunca bir okka dedi. Parasını yarın vereceğini söyleyip yamayı aldı. eve geldi ve bulduklarını yedi ve oradan ayrıldı. Yamayı önüne koyup düşündü ve yamayı yere sürttü. Sonra suya soktu, sıktı ve kimsenin göremeyeceği bir yerde güneşe serdi. Sonra kuruyunca tekrar yere sürdü istediği sekle girince buruşturup cebine koydu.

 

Yol üstünde onu görenler şaşırdılar, çobanlar ciddi ciddi yürüyen Kolık’ta bir hal var dediler. Kolık o inden bu sefer elin boş dönersem bir daha Rohani’ye ayak basmam. Kolık inin önünde durdu bir kayaya tırmanıp etrafı seretti. Ve kollarını sıvadı sürünerek mağaraya girdi biraz ilerleyip durdu. İlerisi gece gibi karanlıktı. Kollarını taşlara vura vura kanattı. Umduğundan fazla kan akınca paçalarını sıvayıp ayaklarını kayalara sürtmeye başladı. Topraklarda yuvarlandı herkesi inandıracak hale geldi. Yüzünü Nemrud’a dönüp sırıttı. Nemrud’unda ona güldüğünü anlamıştı.

 

Rohani’ye indi felekten murat almışım dedi. Çobanlar Kolık’ı bu haliyle ilk defa gördüler ardından bakakaldılar.

 

Yakubi Hazer Usta sevinçten deliye döndü. Övdü onurlandı Kolık’ı gözünü kırpmadan sopayı sakladığı yerden alıp ona verdi. Rohanililer o gece cok şaşırdılar Kolık’a sopayı veren Apo’ya deli, bunak akla gelen her şeyi düşünerek anladılar Yakubi Hazer Usta aradığı salın bu olmadığını anladı ve Yamaç Reşo’ya gitti olanları dinler Kolık’ı buldu ve evire çevire dövdü. O kadar dövdü ki yerler kanlara bulandı. Kolık bu olaydan sonra Yakubi Hazer Ustanın sokak arasında bekleyip duruyordu ses soluk çıkarmadan karanlıktan korktuğu için kararmaya yüz tutan havayla eve gider sabah yine gelirdi.

 

Herkes Kolık’ın bu haline şaşırıyordu. Anası Zero bulaşmasın o adama yaşlı başlı adama kandırmış diyordu ama oğlunun o haline çok üzülüyordu.

 

Söz söz olarak Beşaret Bey vardı. Rohanin bütün yörelerin sahibiydi. Alali bütün vergilerini ona öderlerdi. Her dediği yapılırdı Rohanililerce. Kolık onun yaptıklarını duyunca sevinç deliği oldu ve sabah ilk işi Yakubi Hazer Usta’nın aldırmak olacaktı.

 

Kolık büyük hayallerle yola düşer. Yolda kendisini büyük sıfatlara beylere yakıştırır. Acele etmektedir ki karanlık olmadan Beşaret Beyin konağına varsın. Karanlıktan korktuğu için yılanın geçemeyeceği yerlerden geçer, büyük kayalardan çalılıklardan her yanı kan olmuştur taşlara kanı vurmuştur. Beşaret Bey’in kapısına gelince kapıdakiler onu içeri almadılar.

 

Önce ama adamlar bu çocuğun haline çok acıdılar beyin yanına getirdiler. Beyin bahçesi renk renk çiçeklerle güzel kokularla bezenmişti. Kolık kendini cennette sanmıştı. Derdini anlattı ama bey pis pis gülüyordu. Kolık’ın elindeki sopayı aldı. Çok beğendi güneşe tuttu, işçiliğine hayran kaldı. Kolık’a adamlarına söyletip bir şeyler yedirdi ve adamlarına onu dışarı atmalarını söyledi. Kolık adamlardan habersiz karnını doyurdu sonra Beyin bir şey yapmayacağını anladı sopasını istedi. Sopasını ona vermediler dövüp bir çuvala koydular Rohani köyüne yakın bir yere attılar. Köyden biri onu gördü ve her tarafı yara ve yırtık içindeydi kimseye bir şey söylemiyordu.

 

Kolık şanını duyduğu yiğitliğiyle övünülen Bitlis Hanı Abdal Han’a gitmeye karar verdi derdini ona anlatacaktı. Yola çıktı kervan gözledi ve sonunda Bitlis’e vardı. Ama kapıdakiler onu almadılar içeriye ve kervan içine girdi. Gündüzleri hanlar, hamamlar, çarşılarda oyalandı. Geceleri serserilerle birlikteydi. Bitlis sokaklarında türküler tutturdu halini dinlemeyenlere sitem etti. Halk onun bu haline çok şaşırdı ve bütün Bitlis’e yayılmaya başladı. Kolık’ın durumu Bitlis’in serserileri Kolık’ın bu durumundan rahatsız oldular çare düşündüler ona bir şey yapamazlardı halk vardı sonunda serseri başı Reşo bizde böyle türkü tutturarak haracımızı alalım namımızı yayalım dedi.

 

Serseriler her yerde Abdal Han adında söylediler söylediler. Sonunda halkta isyanın eşiğine geldi. Abdal Han’ın bilginleri arasında hararetli bir tartışma başladı. Abdal Han en güvendiği bilgin Yekçeşim’e sordu. Yekçeşim ise büyük bir bela güreşimizi karatmak üzere olup acının ve telaşın habercisidir dedi. Abdal Han sinirlendi sen ne konuştuğunu bilmezsin diyerek onu zindanlara attırdı. halk üzerinde büyük etkisi olan Yekçeşim’in zindanlara attırması zaten dolu olan halkın daha da ağırına gitti. Halk tedirgindi bir şeyler olmasını bekliyordu. Serseri başı Reşo ve arkadaşları da oradaydı. Reşo’nun arkadaşlarıda Siyavuş olup bitenleri önce kendilerinden başlayarak (bilgi yelpazesi.net) anlattı. Han yolunda olup bitenleri sonra hanlık makamının iyi, kötü yanlarını saydı, sıraladı. Lafı orda burada dolaştırıp Abdal Han’a bildirdi. Dünkü günün akşamında Kolık’ın türküsüyle telaşa kapılan halk yerinden kıpırdamadı türküyü sonuna kadar dinlediler. Haraç vermekten bıktıkları serserilere aferin çektiler. Abdal Han’ın kuytuda bekleyen muhafızlara bunlara bildirdiler büyük bir kavga oldu. Reco ve arkadaşları ipe vurulup zindana götürüldü. o arada Kolık’ı da zindana atmışlardı.

 

Bu arada Divan Dağına göz kamaştıran bir yıldız indi bu bir işaretti. Halk evlere saklandı her yerden bu olay görülmekteydi. Yıldız Uveyh Dağına çakılıp kaldı. Abdal Han Uveyh Dağına çakılan bu yıldızdan tedirgin oldu. Bilginler aralarında topladı ama bu olaya bir anlam veremediler. Abdal Han sinirlendi ve muhafızlara Yekçeşim’i getirmelerini emretti. Muhafızlar serserilerin arasından Yekçeşim’e ulaşamadılar biraz ilerleyen dayak yiyordu. Bunun üzerine Yekçeşim              gelmiyor diye yalan söylediler.

 

Yıldız Uveh Dağına çakılıp kalmıştı. Serseriler ünlü bilginin ne söyleyeceğini merakla bekliyorlardı ama Yekçeşim onlara kavgada yaralanan,ölen olup olmadığını sordu. Serseriler şaşırmış bu diyerek oradan ayrıldılar. Bu arada zindanda Kolık göze ilişti Reco senin ne işin var burada diye sordu o kasıla kasıla sizi arkaladık bizi de içeri attılar dedi.

 

Dağa düşen yıldız tam üç gün üç gecedir dağda çakılıydı. Nehirlerin,havanın düzeni bozuldu pınarlar kurudu. Her taraf kızıla boyandı. Herkes gibi Abdal Handa atını sürdüğü gibi zindan kulesine çıktı ve Yekçeşim’i beklemeye başladı. Yekçeşim olanları şöyle açıkladı yirmi sekiz yılda bir görülen bu olaya birde eski kayıt defterlerinde rastlamıştım bu büyük fırtınanın habercisiydi. daha sonraları beş köşeli yıldız her tarafı kızıla boyamıştı. Gökten kızıl çamur yağıyordu halk susuz kalmıştı. Dağlarda otlar kurudu hayvanlar telef oldu.

 

Yekçeşim halkın haline çok üzülüyordu. Zindanda itibarı tamdı. Kolık etrafında pervaneydi. Fırtınayı haber verdikten sonra halka hizmet için saraya çağrıldığı gün Kolık’ı kolundan çekerek tenhaya aldı. Kolıka derdini sordu. Kolık açıldı başından geçenleri anlattı. Yekçeşim şimdi senin Yakubi Hazer         Ustadan alacağın öç ile muş sopası mı derdin?Kolıka bunlardan dert olmaz doğruyu söyle dedi. Kolık açıldı iki büyük belam var kavgada kolum kalkmaz gece karanlıkta kalamam. Yekçeşim biraz düşündükten sonra ikisi de yetim yoksul derdidir. Çocukların dalı budağıdır ana babalar biri eksik olursa o çocuk noksan kalır. Zindanda iştahının iyi olduğunu gördüm bu da yetim yoksul derdidir. Yemek ye ama nefsini şımartma dedi. Ağır işlerde çalış pazıların güçlensin sonra silah kullanmayı öğren kollarının tembelliğini atar gece evine korkusuz gidersin dedi. Ve ekledi inadın güzel fakat halk için bir şeyler vermeye çalış bu inadın olsun.

 

Yekçeşimin zindandan ayrılışı serserileri çok üzdü. Kolık bir köşeye oturmuş Yekçeşimin dediklerini düşünüyordu. İlersi günlerde Kolık bütün ağır işleri gönül rızasıyla alıyor,dört adamın zorlukla indirebildiği kazanları tek başına getirip götürüyordu. Sırtına vurduğu çuvalla koca dağın yarığını o doldurdu. Sonra Reşo’ya yalvardı ona bıçak kullanmayı öğretsin diye. Günlerce çalıştı ve sonunda uçan kuşu vurabilecek hale geldi. Zindanda eski çoban ve usta sopa kullanıcısı Çoban Ekoya yalvardı ondan da sopa kullanmayı öğrendi. Sabahlara kadar çalıştı. Pazıları güçlendi yiğit oldu korkuları son buldu.

 

Bitlis’te dedikodular başlamıştı Melek Ahmet Paşa geliyor diye. Birçok rivayet söylenir asıl amacı tartışılır. Abdal Han tedirgindir zindanları iki sebepten boşaltır. Biri paşa hesap sormaya geliyorsa askere ihtiyaç vardı diğeri hizmetini gördürmeye ve geri işlerde kullanmaya. Bunları da zindandakileri kullanarak yapacaktı.

 

İlk iş olarak serserileri iç kalede talime aldı. Serserileri eğitmek hayli güçtü sabah akşam uğraşıyorlardı. Serseriler soğuktan zangır zangır titriyorlardı. Abdal Han talim yaptırılan, yetiştirilen serserilere bakmaya geldi. Çavuşbaşları emir yağdırıyordu ama ağız içleri buz tutan serserilerim emir dinlemeye halleri yoktu. Yekçeşim Han’a birde serseribaşı Reşo’ya yaptırın dedi. Reşo onların dilinden anlıyordu,onları ip gibi sıraya dizdi. Han’ın keyfi yerine geldi. Herkes hünerlerini sergilemeye başladı. Kolık bu ara oraya geldi ve bıçak atışındaki marifetlerini gösterdi hedefi şaşırmadan vurdu. Daha sonra sopa dövüşünde üç han muhafızı baş edemedi onunla. Yekçeşim yolda Han’a Kolık’ı bana verirseniz hayli iş görür dedi. Han istediğin ne varsa senindir al dedi.

 

Kolık Kapan pazarından giyindi. Han hamamında yıkanıp temizlendi,güzel kokular süründü,kılıç kuşandı. Kendini övdü Yekçeşim’e dualar etti. Yekçeşim o günkü bilginlerin toplantısına Kolık’ı da çağırdı. Aralarında tartışan bilginleri izleyen Kolık Yekçeşim’e hayran kaldı. Onları izliyor düşünüyordu. Kapının kenarında oturuyordu. Kolık bilginlerden ad istiyordu Ulu Bilgin istediğini seç diyordu. Han hükümdar isimleri yetmez başka ad olmalı. Bilgin adı önerdiler o halk kahramanlarını düşünüyordu.

 

Baharın müjdecisi ve halkın bayramı Nevruz’un eli kulağındaydı. Halk Melek Ahmet Paşa’ya sinirleniyor Nevruz’a daha da umut bağlıyordu. Emekle umut birleşip nicelerinin saltanatını yok edecek güçteydi.

 

Kolık atında düldül gibi atıyla belinde zülfikar gibi kılıcıyla yola düştü. Yakubi Hazer Usta’dan sorulacak öcü,Rohani Bey’inde emaneti vardı. Öç alma aklını kalbini kudurtmuyordu. Hanlarda ara vermeden dev gibi kar kütlelerini yararak geçti. Rohani Köyüne vardı. Halk bu heybetli genci tanımıyor saklanıyordu. Zero ananın evine geldi. Zero ana ben senin gibi beyi ağırlayamam dedi. Kolık bir köşeye sığınırım dedi. Anası onu tanıdı ve elpençe oldu nasıl bu kadar değişmişti. O gece Zero’nun damı şenlendi. Kolık Rohanililere eksik olanları sordu. Sekban Mamo hastadır,Yakubi Hazer Usta ölmüştür,Rohani Beyi yerini oğluna bırakmış dünyadan elini eteğini çekmiştir. Sormadan edemedi ya Eşo’yla Hivi’ye ne oldu. Eşo kötürüm olmuştur Hivi ona bakmak için kocaya gitmiştir. Kolık anasının sabah anasının halini hatırını sordu akrabalar yardım ediyormuş. Kolık anasını yanında götürmek istedi ama annesi ben oralarda yapamam dedi. Kolık anasına bol akçe bırakarak oradan ayrıldı ve Bitlis’in yolunu tuttu. Yolda çığa gitti atı öldü kendini zor kurtardı. Yaralar,donlar içinde iç kaleye kendini attı. Parmakları donmak üzereydi,derisi soyulmuştu. Dinlenip gücünü topladı.

 

Yekçeşim onu alarak serserilerin talim yerine götürdü. Yekçeşim ona serseribaşı olmasını yaklaşan günler için serserilerin düzene sokulması gerektiğini söyledi. Kolık onlara örnek oldu. Bir gün Reşo Melek Ahmet Paşa’nın telaşından yararlanarak büyük bir soygun planlıyordu. Kolık karşı çıktı halkın bu zor günlerinde bu yapılmaz halk olmazsa bizde olmayız dedi. Reşo ona bir tokat attı. Kolık ve Reşo karşı karşıya geldiler. Kavga yeri ve zamanı belirlendi. Hakem eski serseri yaşlısı Dino’ydu. Gün çattı kavga başladı ikisi de birbirine büyük yaralar açtı,bıçaklarla birbirlerini kana buladılar. Hakem ara verdi bu arada hekimler dağların en iyi melhemlerini yaralarına sürdülder. Kolık karnını doyurdu dinlendi. Kavga sopalarla yeniden başladı Kolık yorulmuyor Reşo pes etmesini bekliyordu. Sonunda Reşo koluna bir darbe aldı ve kolu kırıldı. Reşo elinden sopasını düşürdü ve alamıyordu sopayı kafama vur dedi ama Kolık bir şey yapmadı. Sopasını Kolık’ın aldığını gören Reşo’nun ağırına gitti. Kuşağındaki hançeri çıkarıp bağrına sapladı ve orada öldü. Serseriler büyük ağıt yaktılar halk büyük yas tuttu ve Reşo toprağa verildi. Serseriler Kolık’a serseri başı olmasını söylediler Kolık’ta buna kabul etti ve ilk iş olarak başı boş serserileri bir araya topladı ve onları eğitmeye başladı. Zorda olsa serseriler emre uyuyorlardı uymayanın vay haline.

 

Kolık konağa günlerce uğramayınca Yekçeşim ardından adam yollayıp onu buldurdu. Yekçeşim Kolık yanına gelince hicabından soramadığın soruların cevabını vereyim. Melek Ahmet Paşa yaklaşmaktadır eyaletimizi perişan edecek vergileri artıracaktır senin görevin seçkin serserilerle Melek Ahmet Paşa’nın yolunda pusuya yatmaktır. Kolık Han’ında haberdar olduğunu öğrenince serserilerin en marifetlilerinden yirmi tanesi ile yola çıkar. Dağları avuç içi gibi bilen Şiko’yu öne alırlar. Osmanlı ordusunun yakınına gelirler ve pusuya yatarlar. Gece ile birlikte sessizce ordunun erzağını yakarlar ve dağa çekilirler. Paşa ateş püskürmektedir koskoca ordunun içinden nasıl erzağı yakarlar. Kolık ardından mola veren orduya tebdil kıyafet etmiş kolları kucakları armağan dolu (bilgi yelpazesi.net) yaklaştılar. Yollarına dikilen muhafızlara Melek Ahmet Paşa ile görüşmek istediklerini söylediler. Abdal Han’ın zulmünden kaçtıklarını söylediler. Paşa buları güzelce ağırlayın dedi. Gece Kolık ve adamları cephaneliği ateşe verdiler büyük bir patlama sonunda sağlam beş kişi kaldılar ve dağa çekildiler. Halk olanları haber alınca türküler söylediler efsaneler söylediler doğmamış çocuklara Kolık’ın adını verdiler.

 

Melek Ahmet Paşa yitirdiği erzak ve cephaneyi aldırmadı Osmanlı Paşalığı olmasaydı içindeki kin ve garaz doluydu. Ordu Han’a girdi Abdal Han Paşanın ordusunu güzelce karşıladı ve Melek Ahmet Paşa ağırlandı. Sonra Paşa o asileri istedi. Abdal Han Yekçeşim’e gitti ve Kolık’ın yerini istedi. Yekçeşim halkı hiç düşünmüyor musun dedi ve ekledi Kolık’ın yerini bilmiyorum. Abdal Han serserilerden adam tutarak Kolık’a haber uçurdu Yekçesim seni çağırmaktadır acele gelin. Kolık ve arkadaşları iç kaleye gelir gelmez zincire vuruldular. Yekçeşim halka koştu,serserilere koştu fakat kimseden yardım güöremedi çünkü o suçlu biliniyordu.

 

Melek Ahmet Paşa suçluların cezalandırılmasını istedi. Kolık ve arkadaşlarının boyunları vuruldu kanları yağmura çamura karıştı kızıl bir yol oldu Bitlis çayına doğru. Yekçeşim zindanda bağırıyordu. Ne han bilgini ne de halk bilgini bilgiye gönül veren ikisinden biri olur. Benim derdime çare yoktur çaresiz dert olmaz deseler de.


ROMAN ÖZETLERİ ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

KİTAP ÖZETLERİ
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<

EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

EKLEMEK İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum Yaz" kısmına ekleyebilirsiniz.


Yorumlar

..

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin delete tuşuna basın....