eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Edebiyat dersi ile ilgili konu anlatımlar

                                                                                        TÜRK EDEBİYATINDA HİKÂYE (ÖYKÜ) TÜRÜ VE HİKÂYE TÜRÜNÜN GELİŞİMİ


Türk Edebiyatında Hikâye (Öykü) Türü ve Hikâye Türünün Gelişimi

Türk edebiyatında hikâye türü, zaman içinde farklı dönemlerden geçmiş ve bu dönemlerde belirgin özellikler göstermiştir. Genel olarak Türk edebiyatında hikâye türünün dönemleri şu şekildedir:

Halk Hikâyeleri Dönemi: Türk edebiyatında hikâye türünün kökenleri, sözlü gelenekteki halk hikâyelerine dayanır. Bu dönem; Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya göçleri sırasında taşıdıkları destanlar, efsaneler ve masalların şekillendirdiği bir dönemdir. Özellikle Dede Korkut gibi destansı karakterlerin hikâyeleri bu döneme aittir.

Tanzimat Dönemi Hikâyeciliği: Tanzimat Dönemi, Türk edebiyatında Batılılaşma ve modernleşme sürecinin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde hikâye türü, Avrupa edebiyatından etkilenerek modern anlamda yazılmaya başlanmıştır. Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami gibi yazarlar bu dönemde önemli hikâyeler kaleme almışlardır.

Servet-i Fünûn Dönemi Hikâyeciliği: Servet-i Fünûn edebiyatı, Tanzimat'ın ardından gelen bir dönemdir ve Türk toplumunda değişen koşulların yansımalarını içerir. Hikâye türü bu dönemde daha da gelişmiş, toplumsal eleştiriler ve psikolojik derinlikler içeren öyküler ortaya çıkmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi yazarlar bu dönemin önde gelen hikâyecileridir.

Millî Edebiyat Dönemi Hikâyeciliği: Millî Edebiyat Hareketi, Türk edebiyatında millî kültürün ön plana çıkarılması ve dilin sadeleştirilmesi amacıyla ortaya çıkmıştır. Bu dönemde hikâye türü, genellikle köy ve kasaba hayatını konu alan, millî değerleri vurgulayan öykülerle ön plana çıkmıştır. Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay gibi yazarlar bu dönemin önemli hikâyecilerindendir.

Cumhuriyet Dönemi Hikâyeciliği: Cumhuriyet Dönemi'nde Türk hikâyeciliği, daha geniş bir perspektifle ele alınmış ve farklı temalar işlenmiştir. Bu dönemde hikâyelerde modern yaşamın zorlukları, bireyin iç dünyası, toplumsal değişimler gibi konular ele alınmıştır. Sait Faik Abasıyanık, Orhan Kemal, Memduh Şevket Esendal gibi yazarlar bu dönemin öne çıkan hikâyecilerindendir.

Bu dönemler, Türk edebiyatında hikâye türünün gelişimini ve farklı yazarlar tarafından işlenen temaları anlamamıza yardımcı olur. Divan edebiyatında da bugünün hikâyesi sayılabilecek bazı eserler verilmiştir. Her dönemde hikâye türü toplumsal, kültürel ve siyasî değişimlere paralel olarak farklılık göstermiş ve zengin bir çeşitlilik sunmuştur.

Dede Korkut Hikâyeleri

·        Dede Korkut Hikâyeleri, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir ve Anadolu'nun zengin kültürel mirasını yansıtan bir hazinedir. Eserin asıl adı Kitâb–ı Dedem Korkud Alâ Lisân–ı Tâife–i Oğuzân'dır ve Oğuzların diliyle Dedem Korkut’un Kitabı olarak da bilinir. Bu değerli eser, Akkoyunluların egemen olduğu Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi'nde XIV. yüzyıl sonlarında veya XV. yüzyıl başlarında derlenerek yazıya geçirilmiştir.

 

·        Hikâyeler, on iki ayrı öyküden oluşur ve aralarında "Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi" adlı hikâye de bulunmaktadır ki bu hikâye son dönemlerde bulunmuş ve Dede Korkut Hikâyeleri'ne ait olduğu tespit edilmiştir. Bu nüsha, Güney Azerbaycan özellikle Tebriz ağzını yansıtan bir dilde yazılmıştır ve XVIII. yüzyıla kadar uzanan Dede Korkut anlatmalarının önemli bir örneğidir.

 

·        Halkın ortak malı olan Dede Korkut Hikâyeleri, bir zamanlar Türk halkının manevî ve kültürel yaşamında derin izler bırakmıştır. Hikâyelerde genellikle Müslüman Oğuzların çevrelerindeki devletlerle olan savaşları, iç mücadeleleri ve tabiatüstü varlıklarla olan mücadeleleri anlatılır. Oğuzlar Müslüman olmalarına rağmen hikâyelerde dinin çok belirgin bir rolü olmamıştır çünkü Oğuz Türkleri henüz tam anlamıyla İslâm dinine uygun yaşamamışlardır.

 

·        Dede Korkut, hikâyelerde adı geçen bir figür olarak karşımıza çıkar. Ancak hikâyeleri yazan kişi değil, daha çok manzum destanlar anlatan bir ozan ve bilge olarak tasvir edilir. Hikâyelerin kahramanları genellikle olağanüstü kuvvete sahiptir ve doğaüstü varlıklarla mücadele etme cesareti gösterirler. Bu durum, hikâyelerin destansı karakterini ve halk hikâyesi özelliklerini ortaya koyar.

 

·        Eserde nazım (şiir) ve nesir (düzyazı) karışık bir şekilde kullanılmıştır; olaylar ve tasvirler genellikle nesirle ifade edilirken karşılıklı konuşmalar ve duygular nazım ile dile getirilir. Ayrıca eserde kullanılan Türkçe, Arapça ve Farsça etkileşiminden kaynaklanan zengin bir dil yapısı vardır. Dresden, Vatikan ve Günbed olmak üzere üç farklı yazma nüshası bulunan bu eser, Türk edebiyatının önemli bir mihenk taşı olarak kabul edilir ve kültürel mirasımızın değerli bir parçasıdır.

Halk Hikâyeleri

Halk hikâyeleri, Türk kültürünün önemli bir parçası olarak göçebe yaşamdan yerleşik hayata geçişin izlerini taşır. Bu hikâyeler, zamanla farklı formlarda (efsane, masal, menkıbe, destan gibi) ortaya çıkmış ve toplumun ortak belleğini şekillendirmiştir. Tarihî olaylar ve dinin etkisiyle beslenen halk hikâyeleri, genellikle aşk ve kahramanlık gibi temaları işlerken sözlü geleneğin izlerini de taşır.

Özellikle Aslı ile Kerem hikâyesi, bu geleneğin en bilinen örneklerindendir. Kahramanlar gerçek kişiler gibi betimlenirken olaylar olağanüstü öğelerle süslenmiştir. Halk hikâyelerinde sıkça karşılaşılan temaların başında sevgi engelleri gelir. Kerem ile Aslı'nın hikâyesinde olduğu gibi sevdalılar arasına girip onları ayıran zorluklarla dolu bir yolculuk sunar bu tür hikâyeler. Bu engeller sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve toplumsal zorluklar da olabilir.

Halk hikâyelerinin önemi, kültürel belleği koruma ve nesilden nesile aktarma sürecine katkıda bulunmalarıyla da açıklanabilir. Meddahlar ve saz ustaları aracılığıyla anlatılan bu hikâyeler; Türk, Arap, Hint ve İran kültürlerinden izler taşır. Bunun yanında sözlü dönemin özelliklerini de yansıtır. Bu sayede geçmişin değerleri ve yaşanmışlıkları günümüze ulaşır ve toplumun kimliğini güçlendirir.

Mesneviler

·        Mesneviler, Divan edebiyatının önde gelen nazım şekillerindendir. Bu edebî tür, şiir formunda yazılan hikâyeleri ifade eder.

·        İran (Fars) edebiyatından Türk edebiyatına geçiş yapan bu nazım şekli, beyitlerden oluşur ve her beyit kendi içinde kafiyelidir.

·        Kafiye düzeni genellikle aa-bb-cc-dd şeklindedir, bu da şairlere kafiye bulmada kolaylık sağlar. Bazı ünlü şairler, beş mesneviye sahip (hamse sahibi) oldukları için ayrı bir saygı görürler.

·        Mesneviler genellikle aruzun kısa kalıplarıyla yazılır ve beyit sınırlaması bulunmaz. Bu nazım şeklinde geniş konu yelpazesi işlenir; aşk, kahramanlık, din, tasavvuf gibi temalar sıkça karşılaşılır.

·        Divan edebiyatının önemli eserlerinden bazıları da mesnevi şeklinde yazılmıştır. Örneğin; Şeyhî'nin Harname, Ahmedî'nin İskendername, Gülşehrî'nin Mantıku’t Tayr gibi eserler bu türün örnekleridir.

·        Mesneviler, Divan Edebiyatı Dönemi’nde uzun soluklu eserler olarak kabul edilir ve günümüzdeki roman ve hikâyenin karşılığı olarak bilinir.

Tanzimat Edebiyatında Hikâye

Tanzimat Dönemi, Türk edebiyatında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu dönemde Batı edebiyatının etkileriyle birlikte pek çok yeni türün Türk edebiyatına kazandırıldığı görülür. Roman, hikâye ve tiyatro gibi Batılı türlerin ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir. Bu eserler, Divan edebiyatının geleneksel mesnevileri ile halk hikâyeciliğinin dışında bir yerde konumlanır. Bunlar, tamamen Fransız edebiyatından esinlenilerek oluşturulan eserlerdir ve Tanzimat edebiyatı sanatçıları, romantizm akımının etkisiyle toplumu bilgilendirmek amacıyla edebî eserleri bir köprü olarak kullanmışlardır.

Ahmet Mithat Efendi, dönemin önemli hikâye yazarlarından biridir. Kendi iç dünyasından ziyade çevresini anlatmasıyla tanınan Ahmet Mithat Efendi'nin "Letâif-i Rivâyât" adlı eseri, Türk edebiyatındaki ilk hikâye örneklerindendir. Yazar, eserlerinde toplumun faydasını göz önünde bulundurarak okuyuculara uyarılarda bulunmuş ve bu nedenle modern öylü tekniğine tam olarak uymamıştır.

Samipaşazâde Sezai ise Tanzimat Dönemi'nin diğer önemli sanatçılarındandır. "Küçük Şeyler" adlı eserinde; fertlerin iç dünyasına ve küçük dünyalarındaki hassasiyetlere odaklanarak aynayı insanın iç dünyasına tutar. Bu eser, Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk hikâye örneklerinden biri olarak kabul edilir. Bu eser; 6 hikâye (Bu Büyük Adam Kimdir?, Hiç, Kediler, İki Yüz Elli Kuruş’a Bir Asır, Düğün, Pandomima) ile "Arlezyalı" isimli bir hikâyeden oluşmaktadır. Esere sonradan ilâve edilen "Bir Kitâbe-i Seng-i Mezâr" adlı metin de yer alır. Dil olarak ağır ve uzun cümlelerle öne çıkan bu eserde, divan edebiyatı kültürünün ve Batılılaşmanın etkileri açıkça görülebilir.

Tanzimat Dönemi hikâyeciliği, Batı edebiyatıyla yoğrulmuş ve Türk edebiyatına yeni bir soluk getirmiştir. Bu dönemin önemli yazarları; eserlerinde dönemin sosyal, kültürel ve siyasî meselelerine dair derin bir anlayış sunmuş ve edebî teknikleri kullanarak okuyucularını etkilemeyi amaçlamışlardır.

Millî Edebiyat Döneminde Hikâye

·        Millî Edebiyat hareketi, Türk edebiyatının önemli bir dönemini işaret eder. 1908'de başlayan İkinci Meşrutiyet Dönemi, Türkçülük akımı ile ulusal bilincin ve kültürel kimliğin ön plana çıktığı bir süreci başlattı. Bu dönemde dilde sadeleşme, hece ölçüsünün kullanımı ve yerli yaşamın edebiyata yansıtılması gibi hedefler belirlendi.

 

·        Dilde sadeleşme hareketi, 1911'de Genç Kalemler dergisinde yayınlanan "Yeni Lisan" makalesiyle başladı ve sanatçılar, konuşma dilini yazı diline dönüştürmeyi amaçladılar. Ömer Seyfettin, millî bir edebiyatın ancak halkın kullandığı dille mümkün olabileceğini savundu ve bu doğrultuda eserler verdi.

 

·        Millî Edebiyat Dönemi'nin önemli hikâyecilerinden biri de gözlem ve mizahı ön plana çıkaran Refik Halit Karay'dır. Ayrıca Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin gibi isimler de hikâye türünde önemli eserler vererek bu türe katkıda bulunmuşlardır.

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Hikâye

Cumhuriyet Dönemi Türk Hikâyesi, dört temel başlık altında ayrıntılı bir şekilde incelenebilir:

Milli Edebiyat Akımına Bağlı Kalan Yazarlar: Bu dönemdeki bazı yazarlar, Milli Edebiyat hareketinin izinden giderek Türk kültürüne, geleneklerine ve millî değerlere önem vermişlerdir. Eserlerinde genellikle millî duyguları ve manevî değerleri işlemişlerdir.

Toplumcu Gerçekçilik Akımını Benimseyen Yazarlar: Toplumcu Gerçekçilik akımıyla özdeşleşen yazarlar; eserlerinde toplumsal sorunları, adaletsizlikleri ve çelişkileri ele almışlardır. Gerçekçi bir üslupla yazarak toplumsal değişimi ve dönüşümü vurgulamışlardır.

Bireysel İç Dünyaya Odaklanan Yazarlar: Bazı yazarlar; eserlerinde bireyin iç dünyasını, duygularını, çatışmalarını ve psikolojik derinlikleri ele almışlardır. İnsanın içsel yolculuğunu ve ruhsal evrimini anlatarak okuyucuya farklı bir bakış açısı sunmuşlardır.

Modernist Akımı Benimseyen Yazarlar: Modernist akımı benimseyen yazarlar, geleneksel kalıplardan ve yapısal sınırlardan koparak deneysel bir anlatım tarzı kullanmışlardır. Eserlerinde zaman, mekân ve dilin farklı kullanımlarıyla modern dünyanın karmaşıklıklarını yansıtmışlardır.

 

Cumhuriyet Dönemi'nde (1923-1940), Millî Edebiyat akımının etkileriyle birlikte hikâye alanında da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemde, hikâyeler genellikle gözlemci gerçekçilik anlayışına dayanarak kaleme alınmıştır. Bazı yazarlar toplumsal konuları, Cumhuriyet devrimlerini ve yeni kurumları ele alırken diğerleri ise bireyin iç dünyasını merkeze alan eserler ortaya koymuşlardır.

Reşat Nuri Güntekin'in “Leyla ile Mecnun”, Ercüment Ekrem Talu'nun "Teravihten Sahura”, Sadri Ertem'in "Bacayı İndir Bacayı Kaldır", " Memduh Şevket Esendal'ın Otlakçı" ve "Pazarlık" Sabahattin Ali'nin "Ses” ve "Kamyon" Sait Faik Abasıyanık'ın ise "Son Kuşlar" ve "Lüzumsuz Adam" gibi eserleri, bu dönemin önemli hikâye örneklerindendir.

Yazarlar; eserlerinde genellikle zamanın sosyal, kültürel ve siyasî atmosferini yansıtmışlardır. Toplumun değişen yapısını, Cumhuriyet'in getirdiği yenilikleri ve bireyin iç dünyasındaki çatışmaları işlemişlerdir.

 

1940 ile 1960 yılları arasında Cumhuriyet Dönemi edebiyatında hikâye türü, çeşitli temaları ele alarak zengin bir döneme tanıklık etmiştir. Bu dönemde özellikle bireyin iç dünyasını merkeze alan, toplumcu gerçekçi, modernist, millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan birçok önemli yazar ve eser ortaya çıkmıştır.

Ahmet Hamdi Tanpınar ve Tarık Buğra gibi yazarlar, bireyin iç dünyasını derinlemesine inceleyen hikâyeler kaleme almışlardır. Tanpınar'ın eserlerinde zaman, mekân ve insan ilişkileri üzerinde durması, Buğra'nın ise insan psikolojisi ve toplumsal meseleleri işlemesi bu dönemin farklılıklarını göstermektedir.

Toplumcu gerçekçi akımın önde gelen temsilcileri arasında Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Fakir Baykurt, Haldun Taner ve Talip Apaydın gibi yazarlar yer almaktadır. Bu yazarlar; köy ve köylünün yaşadığı sorunlar, toprak kavgaları, göç gibi toplumsal konuları işlemişlerdir. Özellikle köyden kente göç teması, dönemin önemli bir gerçeğini yansıtmaktadır ve bu konu hikâyelerin ana eksenini oluşturmuştur.

Modernist akımın izlerini taşıyan yazarlar arasında Nezihe Meriç, Yusuf Atılgan ve Ferit Edgü öne çıkmaktadır. Bu yazarlar, geleneksel hikâye anlatımını değiştirerek yeni bir dil ve anlatım tarzı geliştirmişlerdir. Eserlerinde genellikle çağdaş insanın iç dünyasını, çelişkilerini ve modern hayatın getirdiği zorlukları ele almışlardır.

Millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan hikâyeler ise Hüseyin Nihal Atsız ve Mustafa Necati Sepetçioğlu gibi yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Bu yazarlar; milli değerlere, tarihe ve dinin insan hayatındaki yeri üzerine yoğunlaşmışlardır.

Cumhuriyet Dönemi hikâye, bu çeşitlilik ve zenginlikle Türk edebiyatının önemli bir dönemini temsil etmektedir. Her bir akım ve yazar, kendi içinde önemli katkılar sağlamış ve dönemin edebî mirasına değerli eserler bırakmıştır.





EDEBİYAT DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<


EDEBİYAT DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<


EDEBİYAT DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiye ederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: