eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar > anlatım bozuklukları ile ilgili konu anlatımlar

EDAT TÜMLECİ - YÜKLEM YANLIŞLARINDAN KAYNAKLANAN ANLATIM BOZUKLUKLARI (TÜRKÇE DERSİ KONU ANLATIM)

 

Bileşik cümlelerde, edat tümleci durumundaki öğe, ortak olmadığı halde ortak kabul edilirse anlatım bozukluğu meydana gelir. Bu uyuşmazlık ikinci cümleye uygun bir tümleç ya da nesne eklenerek giderilebilir. Aynı şekilde bir dolaylı tümleç, nesne ya da öznenin yüklemle uyum sağlamayış nedeni bir edat tümleci eksikliği olabilir.

 

Örnek:

 

Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce sohbet ederdi.

Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce onunla sohbet ederdi.

 

Arkadaşımın babası geldi, bir süre sohbet ettik.

Arkadaşımın babası geldi, bir süre onunla sohbet ettik.

 

 

Siz Bulun?

 

Kayaya yaklaşıyor muyuz, yoksa uzaklaşıyor muyuz?

 

Öğrencileri, teşvik etmeli, yüreklendirmeli, destek olmalıyız.

 

Olanları böyle değerlendirmek, (bilgi yelpazesi.net) bu gözle bakmak gerekir.

 

Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirmiş, bütün imkânları sağlamıştı.

 

Duvarları kirletmek,yazı yazmak kesinlikle yasaktır.

 

Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?

 

 

ANLATIM BOZUKLUKLARI (ÖZET ANLATIM)

 

Dilin temel görevi aynı dili konuşan insanlar arasında anlaşmayı sağlamaktır.

 

Anlatılmak istenilenler dilin kurallarına uygun olarak açık, yalın, anlaşılır biçimde ifade edilirse anlaşma tam olur. Aksi hâlde yanlış anlaşılmalar, söyleyiş yanlışları ve anlatım bozuklukları ortaya çıkar.

 

Dile gereken önem verilmediği için dilin yapısı, kuralları, söz varlığı yeterince bilinmiyor. Sezgiye dayalı anlama yolu seçilerek söylenen değil söylenmek istenen üzerinde duruluyor.

 

Buna bir de yanlış kullanımların basın, yayın araçlarıyla çabucak yayılması eklenince her geçen gün yeni bir anlatım bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple anlatım bozukluklarının hepsini örneklemek mümkün değildir.

 

Anlatım bozuklukları, genellikle iyi bir cümlenin niteliklerini taşımayan cümlelerde görülmektedir.

 

 

İyi Bir Cümlenin Nitelikleri

 

1. Mantık ve bilgi bakımından doğruluk

 

2. Dil bilgisi bakımından doğruluk

 

3. Açıklık

 

4. Duruluk

 

5. Yalınlık

 

6. Akıcılık

 

Bu niteliklere uymayan cümlelerde görülen anlatım bozuklukları kısaca şöyle özetlenebilir:

 

1. MANTIK VE BİLGİ BAKIMINDAN DOĞRULUK

 

Cümlenin düşünce, mantık ve bilgi bakımından doğruluğu tutarsızlıklardan, düşünce eksikliklerinden ve bilgi yanlışlıklarından arındırılmasıyla mümkündür.

 

Mantık yanlışlığı olan cümle örnekleri:

 

Bütün bildiklerimi ve bilmediklerimi oğluma öğreteceğim.

 

Kaderde bir köşe başında ölü olarak uyanmak da var.

 

Herkes ellerime sarıldı, yüzlerimi öptü.

 

Baharın en güzel aylarından biridir nisan, mayıs.

 

Trafik kazasında hayatını kaybedenlere baş sağlığı dilendi.

 

Cenazede sayıları on binin üzerinde yedi bin güvenlik görevlisi vardı.

 

Galatasaray 2 – 0 yenilgiden 3 – 0 öne geçti.

 

Bu çikolatanın yarısı benim, yarısı Çiğdem’in öteki yarısı da senin.

 

İlerleyen saatlerde tekrar birlikte olacağız.

 

Bu oyunun yarısı % 90 kafayla ilgilidir.

 

Alıcı kılığındaki polislere yakalandı.

 

Geçtiğimiz hafta bir toplantı yapıldı. (Zaman yerinde duruyor biz mi geçiyoruz yoksa geçen zaman mı? Doğrusu geçen hafta olmalıdır.)

 

Sigara, adamı öldürür. Ölen adamın ise hayatının önemli bir kısmı gitmiş demektir.

 

İfade kesinliği de bazen cümlelerin düşünce veya bilgi bakımından yanlışlığına yol açar:

 

Yahya Kemal’in “Han Duvarları” adlı şiir kitabı çok güzeldir. (Han Duvarları Yahya Kemal’in değil Faruk Nafiz Çamlıbel’in bir şiir kitabıdır.)

 

Selçuk Üniversitesinde 75.000 öğrenci (?) okuyor.

 

Arabada hava yastığı varsa hiçbir şey olmaz.

 

Kesin olarak bilinmeyen durumların veya olayların ifadesinde galiba, yanılmıyorsam, herhalde, zannedersem gibi ihtimal anlamı taşıyan bir kelime söylenirse yalancı durumuna düşülmez: “Selçuk Üniversitesinde, yanılmıyorsam, 75.000 öğrenci okuyor.” gibi.

 

Konunun olumlu ve olumsuz yönleri göz önünde bulundurularak bütün, daima, en çok, hepsi, herkes, hepsi, her zaman, hiç, hiç kimse gibi genel anlamlı kelimeler dikkatli kullanılmalıdır:

 

Herkes müzik dinlemekten hoşlanır.

 

Okulda başarılı olan herkes hayatta da başarılı olur.

 

Kimse yok. Ders yapacak mısınız hocam?

 

Sen beni hiç dinlemezsin ki.

 

 

2. DİL BİLGİSİ BAKIMINDAN DOĞRULUK

 

Cümlenin kuruluşunda yer alan kelime ve kelime grupları dilin kurallarına göre oluşturulmalı, ögeler birbiriyle uyum içinde bulunmalı, cümlede eksiklik olmamalıdır.

 

Cümlenin dil bilgisi bakımından yanlışlığına sebep olan anlatım bozukluklarını şöyle sıralayabiliriz:

 

a) Yapılışları Yanlış Kelimeler

 

Dilimize Arapçadan çokluk biçimiyle giren beyanat (beyanlar), efkâr (fikirler), erzak (rızıklar), enbiya (nebiler, peygamberler), evliya (veliler), maruzat (arz edilenler) gibi kelimeler zaten çokluk bildirdiklerinden bunların Türkçe çokluk ekiyle (-lar, -ler) ikinci kez çokluk yapılması yanlıştır.

 

Dilde olmayan gramer biçimleriyle kelimeler oluşturmak da yanlıştır:

 

abicim (ağabeyciğim), alıkoyulan (alıkonulan), alolaşırız (telefonlaşırız), ayıpsın (ayıp ediyorsun), bakkalcı (bakkal), bi drink aliim (bir şey içeyim), bissürü (bir sürü), cep to cep (-), cepleşiriz (-), cevaplamak (cevaplandırmak), çekilebilinir (çekilebilir), çirkinletmek (çirkinleştirmek), demincek (demin), dolayında (dolaylarında), erdemliği (erdemliliği), free takıl- (-), fulle, ful yap (doldur, tamamla), geçebilemedi (geçemedi), gidebilemedi (gidemedi), güzelletmek (güzelleştirmek), hacın (haccın), hanımdan muhtar (hanım muhtar), haremlik (harem), icad ol- (icad olun-, icad edil-), iptal ol- (iptal edil-), kaçtırıldı (kaçırıldı), kardeşâne (kardeşçe), (bilgi yelpazesi.net) kasapçı (kasap), koktur- (kokut-), madden (maddeten), manavcı (manav), napcaz (ne yapacağız), ne ki (ne var ki), özelliklen (özellikle), pahalılatmak (pahalılaştırmak), redetti (reddetti), sericen (sereceksin), sordu kine (sordu ki), sormiyyim (sormayayım), sorurdur (sorar), takıl bana (benimle gel), tayin ol- (tayin olun-, tayin edil-), vericeyiz (vereceğiz), verilebilinir (verilebilir), yaparaktan (yaparak), yeyildi (yenildi) gibi.

 

Hâl eklerinden birini diğerinin yerine kullanmak da yanlıştır: beni bi çay yap (bana bir çay yap), Selçuklu mağazamız saat 22.00’a kadar açıktır., nereyesun (neredesin) gibi.

 

 

b) Yardımcı Fiillerin Yanlış Kullanılması

 

yap- fiilinin yardımcı fiilmiş gibi kullanılması, başka fiillerin yerine kullanılması, gerekmediği hâlde kullanılması ve et- yardımcı fiilinin yanlış kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar:

 

ayar yap-( ayarla-), bekleme yap- (bekle-), bülten yap- (bülten çıkar-), dedikodu yap- (dedikodu et-), konuşma yap- (konuş-), dönüş yap- (dön-), yemek yap-(yemek pişir-), etki et- (etkile-), film yap- (film çevir-), gecikme yap-(gecik-), kuşku et- (kuşkulan-), şüphe et- (şüphelen-), umut et- (um-) gibi.

 

Son zamanlarda bilhassa batı dillerinden yapılan yanlış çeviriler sebebiyle yap- fiilinin yanlış kullanılması gibi al- fiili de yardımcı fiilmiş gibi kullanılmaya başlanmıştır: banyo al-, duş al-, çay al- (çay iç-), istek al- (isten-), kahve al-, yenilgi al- (yenil-) vb. gibi.

 

 

c) Eksiklik

 

Özellikle birleşik cümlelerde ve sıralı cümlelerde ögelerden herhangi birinin eksik olması anlatım bozukluğuna sebep olur. Aşağıdaki cümlelerde parantez içine alınan kelimeler asıllarında yazılmadığı için anlatım bozukluğu vardır.

 

Bu cümlelerdeki anlatım bozuklukları parantez içindeki kelimelerin yazılmasıyla giderilebilir:

 

Sen içeri (giriyorsun) ben dışarı doğru çıkıyorum. (yüklem eksikliği)

 

Ekonomik kriz böyle devam ederse ben işimden (olacağım) sen de parandan olacaksın. (yüklem eksikliği)

 

Sigarayı az, (içerim) içkiyi hiç içmem. (yüklem eksikliği)

 

Teselliyi içkide arıyordu ama (içki) hiçbir işe yaramıyordu. (özne eksikliği)

 

Çocukların oyun oynayacak yerleri yoktu, bu sebeple (çocuklar) sokakta oynuyorlardı. (özne eksikliği)

 

K. D. ın bankası kapatıldı ve (kendisi) hapse atıldı. (özne eksikliği)

 

Hastanın kanlı gömleğini çıkarıp ( ) soydu. (Neyi, kimi soydu?)

 

Kanserin tedavisini artık bulalım ve (kanseri) yenelim. (nesne eksikliği)

 

Dişçi, çürük dişi çekip (çocuğu) eve yolladı. (nesne eksikliği)

 

Kitabın yeni baskısında yanlışlıklar düzeltilerek (kitap) yeniden basılmış. (nesne eksikliği)

 

Yaralılarla konuşan ve (gazetecilere) bilgi veren Sağlık Bakanıdır. (dolaylı tümleç eksikliği)

 

Her zaman bizi güler yüzle karşılar, (bize) şeker verirdi. (dolaylı tümleç eksikliği)

 

 

ç) Uyumsuzluk

 

Sağlam bir cümlede kelime ve kelime grupları ile ögeler arasında uyum vardır. Cümledeki ögeler arasında veya kelime grupları arasında bazen dil kurallarının bilinmemesinden kaynaklanan uyumsuzluklar görülür.

 

Bu uyumsuzluklar genellikle, özne-yüklem uygunsuzluğundan, nesne-yüklem uyumsuzluğundan ve tamlama yanlışlarından kaynaklanır:

 

Erbay ve Gürdal bu yıl sınava girecek.

 

“Karahanlı Türkçesi, XIV. yüzyılda gelişerek, Cengiz Han’ın ikinci oğlunun adı ile Çağatay devletini kurarak, Çağatay Türkçesi ismi altında, Çağatayca ve edebiyatını meydana getirir.”

 

“Toplantıların, gerek İstanbul’daki gerekse Ankara’daki bölümlerinin açılışları düzenleme kurullarının başkanlarıyla bazı önemli kişilerin konuşmalarıyla başlamış, sonra oturumlara geçilmiştir.”

 

Resmi ve İş Mektupları (Resmî Mektuplar ve İş Mektupları)

 

“Hangi tür konuşma olursa olsun herhangi bir konuşmada başarılı olmak için bir takım hazırlıklar yapmak ve bazı kurallara uyulmalıdır.”

 

 

ne.......ne bağlama edatı kullanılan cümlede yüklem olumsuz olursa anlatım bozukluğu meydana gelir:

 

Çocuğun ne annesi yokmuş ne babası.

 

“Dahası, ne o nezahet ve nükte ne de edep ve terbiye artık kalmamış; argo, yerini yavaş yavaş küfürlere bırakmıştır.”

 

 

Nesne alması gereken (geçişli) fiilden önce nesnenin kullanılmaması hâlinde, nesne-yüklem uyumsuzluğu olur. Sıralı veya bağlı cümlelerde geçişsiz (nesne almayan) fiili takip eden cümlenin geçişli (nesne alan) fiille kurulması hâlinde nesne mutlaka kullanılmalıdır:

 

Trafik kurallarına uyun, (uymayanları) uyarın.

 

Herkes uyanıkken siz uyumayın, (uyuyanları) uyandırın.

 

 

Sıfat tamlamalarında sıfat ile nitelenen veya belirtilen isim arasında anlam bakımından mutlaka bir uyum olmalıdır:

 

Bunlar akıllı işlerdir. (Akıllı sıfatı, iş ismine uygun değildir.)

 

Geçen yıl sıfır kollu elbiseler modaydı.(kolsuz elbise)

 

Sıfır hatayla projesini tamamladı. (Projesini hatasız tamamladı.)

 

 

Sıfatların veya zarfların derecesini göstermek üzere kullanılan çok, daha, en, pek gibi zarfların yerine korkunç, dehşet, inanılmaz, felaket, müthiş gibi olumsuz anlamlı kelimelerin kullanılması yanlıştır:

 

Babam manyak para gönderiyor.

 

Korkunç güzel bir programdı. (Korkunç olan, güzel değildir.)

 

Şarkılarınızı inanılmaz güzel buluyorum.

 

Müthiş konserimize bekliyoruz. (müthiş: dehşetli, korkunç)

 

Birkaç, her, herhangi bir gibi kelimeler veya sayı isimleri sıfat tamlamasının tamlayanı olursa isim mutlaka teklik olmalıdır: birkaç iyi adam, her zaman, herhangi bir anlayış; iki masa, beş öğrenci, bin konut gibi.

 

Beşevler, Çifte Minareler, Kırk Haramiler, Üç Kuyular, Üç Silahşorlar, Yedi Cüceler gibi özel isim hâline gelenler müstesnadır.

 

 

İsim tamlamaları ve sıfat tamlamalarında eksik unsurların bulunması da uyumsuzluktan kaynaklanan anlatım bozukluklarına sebep olur:

 

Yaklaşık 80 (santimetre) ya da 1 metre çapında bir daire çizin.

 

Ben diyeyim 25 (gün) siz deyin bir ay sonra terhis oluyorum.

 

Yabancı dil yayınlar (ı) merkezi.

 

Kamu Personel (i) Seçme Sınavı (ÖSYM, Ankara, 2002)

 

Küllük, Tekin’in birbiri ardınca yaktığı sigara (-ların) izmaritleriyle dolmuştu. (Tamlayan eki kullanılmazsa yakılan, sigara izmaritleri olur.)

 

İptal edilen sınav (-ın) tartışması gündemdeki yerini hâlâ koruyor. (Tamlayan eki kullanılmazsa iptal edilen sınav değil, sınavın tartışması olur.)

 

Nevşehir’de ve Niğde’nin Bor ilçelerinde bu yıl patatesten iyi bir verim alınamadı. (ilçelerinde yerine ilçesinde yazılmalı)

 

Dekan ve bina sorumlusu sınav salonlarını kontrol ettiler. (ve yerine ile yazılmazsa dekan sorumlusu ve bina sorumlusu gibi bir anlam çıkar.)

 

 

d) Yazım ve Noktalama Yanlışları

 

Söylenmek istenen ile yazılanın aynı anlamda olması için yazıma dikkat edilmeli ve noktalama işaretleri yerli yerinde kullanılmalıdır.

 

Yine aşık olmuş.(aşık: eklem yerindeki kemik, âşık: seven)

 

Bu yıl karınızı ortaklarınızla paylaştınız mı? (Bu yıl kârınızı ... biçiminde yazılmazsa paylaşılan kâr olmaz.)

 

Farklı hizmet, karlı alış veriş. (Farklı hizmet, kârlı alış veriş.)

 

Kendisini taktir ediyoruz. (taktir: damıtma, takdir: beğenip değer verme)

 

 

Bir kelimenin kendinden sonra gelen kelimeyle yapı ve anlam bakımından ilgisi olmadığını göstermek için virgül işareti konur:

 

“Genç doktora şikâyetini anlattı.” cümlesinde anlatım bozukluğu yoktur. Genç ve doktor kelimeleri arasına virgül konmadığı için genç kelimesi doktorun sıfatı olarak kullanılmıştır. Bu cümlede genç sözü özne olarak kullanılacaksa genç kelimesinden sonra virgül işareti mutlaka konulmalıdır.

 

 

Aşağıdaki örneklerde virgül işareti kullanılmadığı için cümlelerde belirsizlik vardır:

 

Gürültüden ürktüğü için Ali Ağa eşeğine yollu küfürler savurdu.

 

Benim gibi çalışmazsan kazanamazsın.

 

 

e) Dizgi Yanlışlarından Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları

 

Gazetelerde, dergilerde, kitaplarda, televizyonlarda; metni bilgisayar ortamına aktaranların veya dizgiyi yapanların yazdıkları konuyla ilgili bilgilerinin eksikliğinden ya da dikkatsizliklerinden kaynaklanan yanlışlıklara özellikle son zamanlarda fazla rastlanmaktadır. Sorumluluk yazının sahibine ait olduğu için -bilhassa- kitaplar baskıya verilmeden önce yazarı tarafından dikkatli bir şekilde gözden geçirilmeli ve gerekli düzeltmeler yapılmalıdır. Bir matematikçi için (+) yerine (-) konulması; bir kimyacı için (H2O) yerine (H2) yazılması ne kadar büyük bir yanlışsa, Türkçe için de bir harfin eksik, fazla veya yanlış yazılması o derecede önemlidir.

 

Aşağıdaki örnekler dil ve kompozisyon kitaplarından alınmıştır hepsi yanlıştır:

 

Noktalama kuralları

 

ISBN numarası

 

İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhili ve harici bedbahlar olacaktır.

 

“Aşağıdaki bunlardan ikisi örnek olarak verilmiştir.”

 

Bu sahada sere veren yazarlar arasında...

 

Eğer kütüphanenin kapasitesi verilen konu için eterli değilse araştırmadan beklenen sonuç da yeterli olmaz.

 

Edebî Türk Kavramı ve Bu Türlerde Türk Diliyle Verilmiş Örnekler

 

Bu bahiste, yalnız yapım ekleri incilenecektir.

 

Cümlenin öğeleri

 

Davetiye, genellikle özel olarak hazırlanışı, kartlara, çeşitli yazı tipleri ile matbaalarda bastırılır.

 

İnsanlar ancak ana dillerinin derinliklerine nüfus edebilir.

 

Satır sonuna sığmayan kelimelerin yanlış hecelenmesi de büyük bir kusurdur: bir-inin, ver-ilen, yer-inde

 

 

3. AÇIKLIK

 

Cümlede anlatılmak istenenin dinleyen veya okuyan tarafından kolayca anlaşılmasına açıklık denir. Açık olmayan cümlelerde anlatılmak istenenler bazen az çok anlaşılır fakat çoğu zaman cümlede ne söylenmek istendiği belli değildir.

 

Aşağıdaki cümlelerde açıklık olmadığı için ne söylenmek istendiği tam olarak anlaşılamamaktadır:

 

Bu kopyaları Bayan Burçin hazırlamıştır onu çekecek arkadaşlar için.

 

Sen resim yapmayı benden çok seviyorsun.

 

Sınav sonucuna itiraz süresi 15 nisanla 17 nisan arasında sona erecek.

 

— S. D. in vücudunda estetik (ameliyat) var mı?

 

— Hayır, vücudunda hiç estetik yok. (Bu ifadeden vücudunun güzel olmadığı anlamı da çıkabilir.)

 

Kelimelerin yerli yerinde kullanılmaması, öge eksiklikleri, kelimelerin yanlış kullanılması, virgül işaretinin uygun yere konmaması, anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması gibi hususlar cümlenin açıklığını engeller:

 

a) Sıra Yanlışlığı

 

Cümlede önce gelmesi gereken unsurların sonra, sonra gelmesi gerekenlerin önce gelmesi durumunda anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Bu yanlışlık, zarf olarak kullanılması gereken kelimelerin sıfat görevinde kullanılması hâlinde daha çok görülür.

 

Aşağıdaki örneklerde anlatım bozukluğunu gidermek için koyu yazılan kelime veya kelime grupları ( ) işaretiyle gösterilen yerlerde kullanılmalıdır:

 

80 bin civarında göz taramasından geçirilmiş ( ) hastamız var.

 

Yolu Sultanahmet’e düşenler ( ) Fransız Müzesinde sergilenmekte olan Fransız ressamların eserlerini görebilirler.

 

Uykusuz yola ( ) çıkmayın.

 

Alkollü araç kullanmayın. (Aracı, alkollü kullanmayın.)

 

Programımız için aldığınız yaraları ( ) gösterir misiniz?

 

En doğal vatandaşın ( ) hakkını koruyamıyorlar.

 

Dünya televizyonları tekrar tekrar vurulan sivilleri ( ) gösteriyor.

 

Mobilyalarınız ücretsiz evinize ( ) teslim edilir.

 

Y. Dershanesi herkesi ücretsiz üniversite sınavına ( ) hazırlıyor.

 

Su gibi şarapların ( ) içildiği düğünde olay çıktı.

 

Yeni eve ( ) geldim. (evin sıfatı söylenmek istenmiyorsa)

 

Mazeretsiz sınava ( ) girmeyenler az değildi.

 

Dünyanın ilk üç bıçaklı ( ) traş makinesi.

 

Ben sizin çok kıyafetinizi ( ) beğeniyorum.

 

50’ye yakın Alman parlamentosundan ( ) insan vardı orada.

 

Çırılçıplak gazetecilere ( ) yakalanan M.U. olay çıkardı. (gazeteciler çırılçıplak değilse)

 

Barış görüşmelerin uzaması savaşta ( ) askerin daha çok ölmesine sebep oldu.

 

 

b) Anlamca Çelişen Sözlerin Birlikte Kullanılması

 

Anlamları birbiriyle çelişen sözlerin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar:

 

Bu soğukta mutlaka sizler de üşüyor olmalısınız.

 

Eminim seninle güreşmek onun için de kolay değildi galiba.

 

Az da olsa kendimi tümüyle suçlu hissediyorum.

 

 

c) Anlamda Aykırılık

 

Eş anlamlı kelimeleri uygun olmayacak biçimde birbirinin yerine kullanmak anlatım bozukluğuna sebep olur:

 

Komutan gidince askerler kafasız kaldı. (baş)

 

Halının üzerine kara mürekkep döküldü. (siyah)

 

Tanrıya ısmarladık. (Allaha ısmarladık)

 

Allah misafiri. (Tanrı misafiri)

 

Kız milleti değil mi? (-)

 

 

Bir kelimenin kendi anlamı dışında kullanılması yanlış anlaşılmalara ve anlatım bozukluklarına yol açar. Bu yanlışlıklar kelimelerin anlamı tam olarak bilinmediği zaman daha çok ortaya çıkmaktadır:

 

Beni de düş kırıklığına uğrattın. (hayal)

 

Ne hayallerle başlamıştık bu işe. Birlikte az mı çile paylaştık. (çektik)

 

Böyle çıplak nasıl şarkı söylenir, bilmem. (sazlar olmadan)

 

Reklam aramız var şimdi onu izleyelim.

 

Talihsiz bir kaza sonucu araba devriliyor.

 

Sel felaketinde ölü kaybı yoktur.

 

Çok üzgün bir haberle bültenimizi sonluyoruz.

 

Mehmet Akif ölümünün 15. yılında törenlerle kutlandı.

 

Bize çok iyi misafirlik gösterdiler.

 

Dinleyicilerimiz bu programları tepkileriyle desteklesinler.

 

Caddeleri kapsayan bu çamur bir an önce temizlenmeli.

 

Çocuğa baskı yapılması onu çekimser kılar.

 

Çocuğun üstü başı çamurla bezenmişti.

 

Tevfik Fikret yaşantısının son dönemlerini bunalım içinde geçirmiştir.

 

Bu olay onun hasta olmasını sağladı.

 

O gece şehrin ortasında bir ölü ölmüştü.

 

Bu hastalıkta ölüm şansı oldukça yüksektir.

 

Son yayımı beğenilmedi.

 

 

ç) Atasözleri ve Deyimleri Yanlış Kullanmak

 

Atasözleri ve deyimler, kalıplaşmış sözler olduğu için eş anlamlılarıyla bile olsa bu sözlerdeki kelimeler değiştirilmez ve anlamına uygun olmayan yerlerde kullanılmaz:

 

Atalarımız “zaman, nakittir” demişler. (vakit)

 

Sütten dili yanan ayranı üfleyerek içer. (yoğurdu, yer)

 

Kafa kafaya vermeyince taş yerinden oynamaz. (Baş başa)

 

Matematikten geçtiğini öğrenince etekleri tef çalmaya başladı.(zil)

 

Kurt kocayınca ayının maskarası olurmuş. (köpeğin)

 

Yangına ateşle gitti. (körükle)

 

Anlayana sivrisinek az. (Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.)

 

 

4. DURULUK

 

Bir cümlede gereksiz kelimelerin kullanılmamasına duruluk denir. Böyle bir cümleden kelime çıkarılırsa anlamda daralma olur.

 

Duruluğu engelleyen başlıca yanlışlıklar şunlardır:

 

Fazlalık

 

Bir cümlede aynı görevi yerine getiren birden fazla kelime veya ekin bulunması hâlinde gereksiz kelime ve şekil kullanılmış demektir.

 

Böyle cümlelerden kelime çıkarılması anlamda daralmaya yol açmayacağı gibi anlatımı rahatlatır:

 

Hoşça kalın diyorum size.

 

Bir cümle daha söylemek isteyeyim. (Bir cümle daha söyleyeyim.)

 

Kurumuş olan çiçekleri vazodan çıkardım.

 

Ne kadar ayıp, kulaklarımla duymasam inanmazdım.

 

Karşılıklı selamlaşıyoruz.

 

Fazlalık, genellikle eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılmasından kaynaklanır:

 

Akşam, hava kararmadan önce evde olmalıyım.

 

Yarı karanlık, loş bir yerde oturdular.

 

Henüz sınava daha var.

 

Size bir örnek daha vereyim mesela.

 

İptal edilen sınav yinelenecek ve tekrarlanacak.

 

Hayat bir yaşam mücadelesidir.

 

Problemi çözebilecek alternatif seçenekler sunulabilir aslında.

 

Çocukların eğitim ve terbiyesiyle ilgilenmeliyiz.

 

Eğer merak etmezseniz anlatmayayım.

 

Yaklaşık iki yıla yakın bir zamandır Konya’da oturuyorlar.

 

Kısaltmalardan sonra, kısaltmaya dahil kelimenin tekrar söylenmesi fazlalıktır:

 

ISBN numarası (International Standart Book Number numarası), ÖSS sınavı (Öğrenci Seçme Sınavı sınavı), ÖSYM merkezi (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi merkezi), GAP projesi (Güneydoğu Anadolu Projesi projesi), (bilgi yelpazesi.net) TBMM meclisi (Türkiye Büyük Millet Meclisi meclisi), ÜNTV televizyonu (Üniversite Televizyonu televizyonu) gibi.

 

 

5. YALINLIK

 

Söylenmek istenilenin gereksiz süsleme ve özentilerden arındırılarak, herkesin bildiği kelimelerle en kısa yoldan fakat tam olarak ifade edilmesine yalınlık denir. Anlatımda yalınlığı engelleyen hususların başında garabet gelir.

 

Garabet

 

Bir ifadede, anlamı herkesçe bilinmeyen, alışılmamış kelimelerin kullanılmasına garabet denir. Böyle kelimelere de garip adı verilir.

 

Çeşitli bilim dallarına ve mesleklere ait olup günlük dilde kullanılmayan, anlamı herkesçe bilinmeyen terimler garip sayılmaz. Ancak bunlardan, o alanın mensupları tarafından bilinmeyenleri garabete örnek olur.

 

Garabet; anlamını herkesin kolayca kavrayamadığı kelimeleri bildiğini göstermek, aydın görünmek, kendini belli bir zümrenin üyesi gibi göstermek ve taklit gibi sebeplerle ortaya çıkar. Başlıca çeşitleri şunlardır:

 

Vaktiyle kullanıldığı hâlde günümüzde unutulmuş, kullanımdan düşmüş kelime ve şekilleri kullanmak: bilüpdür, eleğimsağma (gökkuşağı), gözgü (ayna), iktifa et- (yetin-), kangı (hani), muhammes (beşgen), murafaa (duruşma), sitâre (yıldız), tamu (cehennem), vabeste (bağlı), yazıklı (günahkâr) gibi.

 

Söylenişi değiştirilerek Türkçeleştirilmiş kelimelerin asli şekliyle kullanılması da garabettir: auto (oto), card (kart), câmeşuy (çamaşır), laser (lazer), mahabbet, mümkin, müşkil, mektûb, station (istasyon), tennûr (tandır), wardrobe (gardırop) gibi.

 

Dile henüz tam manasıyla girmeyen yabancı kelimeleri kullanmak:

 

(Bunların içinde Türkçesi olanların ısrarla yabancı şeklini kullanmak ana dili sevgisiyle bağdaşmaz.) agresif (saldırgan), computer (bilgisayar), correlation (karşılıklı ilgi), holigan (serseri), monopol (tekel), my darling (sevgilim), my God (Allahım), partner (ortak), part-time (yarım gün), prezantasyon (tanıştırma), side effect (yan etki), siesta (öğle uykusu), software (yazılım), tayming (zamanlama), test et- (dene-) gibi.

 

Yabancı kelimelerle Türkçe kelimeleri gelişigüzel birleştirmek:

 

anti-leke, çaykolik, derskolik, dokunmatik, ekolojik denge (çevre dengesi), kotasyon ver-, makro açı, playliyoruz, save et- (kaydet-) gibi.

 

Yeni ortaya atılan fakat anlamı herkesçe bilinmeyen, benimsenmeyen kelimeleri kullanmak:

 

ayırmaç (logo), andaç (muhtıra), başat (hakim), direngen (muannit), etik (ahlaki), gömüt (mezar), saltık (mutlak) gibi.

 

Nefret ve tiksinti uyandıran, müstehcen (edebe aykırı, yakışıksız) ve kaba kelimeler kullanmak da garabettendir.

 

 

6. AKICILIK

 

Anlatımın önemli özelliklerinden birisidir. Cümlenin anlam ve ses bakımından pürüzsüz olması demektir. Akıcılığı engelleyen ses ve ahenk kusurlarının başlıcaları tekrarlama, zincirlenme ve tenafür (kakofoni)dür.

 

a) Tekrarlama

 

Bir ifadede gerek olmadığı hâlde aynı sözün iki defadan fazla kullanılması tekrarlama denen ahenk kusuruna yol açar:

 

Geçen Ramazan Bayramı’nda Oktay’ı, Oktay’ın köydeki amcasını ve Oktay’ın büyük kardeşini de ziyaret ettik.

 

Bu yıl okuyacağımız dersler arasında ortak dersler denen dersler de varmış.

 

Televizyon kanallarında yeni program arayışı, aslında programlardan değil program içeriklerinden kaynaklanmaktadır.

 

 

b) Zincirlenme

 

Bir kelime grubunda veya cümlede aynı ekleri alan kelimelerin peş peşe sıralanmasından kaynaklanan bir ahenk kusurudur.

 

Zincirleme isim tamlamalarında ve arka arkaya sıralanan zarf-fiillerde daha çok görülür:

 

Burkay’ın dayısının oğlunun çantasının fiyatı.

 

Selçuk Üniversitesinin Edebiyat Fakültesinin Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümünün Urdu Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalının öğretim üyesi.

 

Merdiveni dayayıp, kayısı ağacına çıkıp, kalınca bir dala oturup, kayısıları koparıp, sepetine doldurup, sepeti aşağı sarkıtıp yerdeki kovayı istedi.

 

Sekretere sormadan, izin almadan, kapıyı vurmadan içeri girdi.

 

Yerinden hızla kalkarak, pencereyi açarak, aşağıya bağırarak kardeşini çağırdı.

 

Biraz önce hışımla içeri giren, “müdür yok mu” diye bağıran, masaya vuran, yerinde tepinen sen değil miydin?

 

 

c) Tenafür (Kakışma, Kakofoni)

 

Bir kelime veya kelime grubundaki seslerin söyleyiş bakımından birbiriyle uyuşmaması, kulak tırmalayıcı olması, tenafür denen ses ve ahenk kusuruna yol açar.

 

p, t; c, ç, j, s, ş, z gibi bazı seslerin birbirine yakın olması hem söyleyiş güçlüğü yarattır hem de kulağa da hoş gelmez:

 

basınç ölçer, çürütücü, çeşmedeki çengel, eş zamanlı, İştaş Pasajı, sözcükcük, kırktırttı, koşullaştırılmışlık, olasılıklı, şaşalayış, tatsız tuzsuz gibi.

 

Yanıltmacalar ve bazı tekerlemeler de tenafürü örnekler:

 

Bir berber bir berbere bre berber gel beraber bir berber dükkânı açalım demiş.

 

Bir dalda bir kartal dal tartar kartal kalkar kartal kalkar dal sarkar.

 

Şu duvarı badanalamalı mı badanalamamalı mı?

 

Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi ortada lamba şişesi.

 

Tuz ucuzudukça ucuzudu.

 

Üç tas has hoş hoşaf.

CÜMLENİN ÖĞELERİ, ARA SÖZ, ARA CÜMLE, CÜMLE VURGUSU (ÖZET ANLATIM)

 

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

 

Bir cümlenin oluşması için en önemli şart, kip ve şahıs bildiren bir unsurun bulunmasıdır. Yani eğer cümle içinde herhangi bir söz, haber veya dilek kiplerinden herhangi biriyle çekimli halde bulunuyorsa o, bir yargı bildiriyor demektir. Yargı bildirmek ise cümle olmanın en önemli koşuludur. Şahıs bildirmek, cümle olmak için her zaman gerekli değildir.

 

Cümlede bulunabilecek öğeler, yüklem, özne, nesne ve tümleçlerdir. Bunların özelliklerinin neler olduğunu şimdi ayrı ayrı görelim.

 

YÜKLEM

 

Cümlede kip ve zaman bildirerek yargıyı ortaya koyan temel unsurdur. Tek başına cümle özelliği gösterir. Diğer öğeler yüklemin tamamlayıcı öğeleridir.

 

Cümlede yüklemi bulmak için herhangi bir öğeye soru soramayız. Onu çekimli durumda bulunan sözcüklerden anlarız.

 

Örnek:

 

Biliyorum” sözü “bilmek” eyleminin şimdiki zamanla çekimlendiğini gösteriyor. Öyleyse yargı bildiriyor demektir. Dolayısıyla bir cümledir.

 

“Biraz önce gelen çocuk, kapıcının kızıydı.” cümlesindeki isim tamlaması yüklemdir.

 

“O, eskiden, yaramaz bir çocuktu.” cümlesindeki sıfat tamlaması yüklemdir.

 

 

 

ÖZNE

 

Cümlede yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan ya da oluş içinde bulunan öğedir. Cümlenin temel öğesidir. Ancak her cümlede bulunmak zorunda değildir.

 

Cümlede özneyi bulmak için yükleme “kim” ve “ne” sorularını sorarız. Ancak özellikle “ne” sorusu, nesneyi bulmak için de sorulduğundan, biz özne sorusunu yükleme değişik biçimde sorarız.

 

Örnek:

 

Öğretmen soruyu bana sordu.”

 

cümlesinde “sordu” yüklemdir. Özneyi bulmak için yükleme “Soran kim?” diye soruyoruz. Cevap olarak “Öğretmen” geliyor. Öyleyse cümlenin öznesi bu sözcüktür.

 

Cümlede özne yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, açık olarak verilebileceği gibi, yüklemin çekiminden de çıkarılabilir. Cümlede olmayan, yüklemdeki şahıs eklerinden anlaşılan bu tür öznelere “gizli özne” adı verilir.

 

“Sana bu kitabı iki günlüğüne verebilirim.”

 

cümlesinin yüklemi “verebilirim” sözüdür. Özneyi bulmak için “Veren kim?” diye soruyoruz, “Ben” cevabı geliyor; ancak bu söz cümlede yok, biz bunu yüklemin bildirdiği şahıstan çıkarıyoruz. Öyleyse bu cümlenin öznesi gizli öznedir. Bu özne cümlede var olan öğelerden biri sayılmaz. Yani “Geldim.” cümlesinde öznenin “ben” olduğu görülse bile bu cümle sadece yüklemden oluşmuş sayılır.

 

Her cümlede özne bulunmaz. Yani eylemi yapan bazen belli değildir.

 

“Kasabaya bu yoldan gidilmez.”

 

cümlesinde “Gidilmeyen ne, gidilmeyen kim?” gibi sorulara cevap alınmaz. Öyleyse cümlenin öznesi yoktur.

 

Bazı cümlelerde özne bulunmaz, bazılarında da “sözde özne” dediğimiz belirtisiz nesne olur. Edilgen eylemle kurulu tümcelerde "ne, kim" sorularına yanıt verecek özneymişcesine görünen, gerçekte eylemden etkilenen öğe.

 

Sözde Özne Örnekleri:

 

Sokakta yüksek sesle konuşulmaz. (Özne yok)

 

Bütün işler yapıldı. (Sözde özne var.)

 

Atlar arabaya koşuldu. (atlar/sözde özne)

 

Çiçekler sulanıyor. (çiçekler/sözde özne)

 

 

 

NESNE

 

Cümlede yüklemin bildirdiği işten etkilenen öğedir. Yükleme sorulan “kimi, neyi, ne” sorularına cevap verir.

 

Nesneler hal ekini alıp almamalarına göre iki grupta incelenir.

 

1. Belirtili Nesne

 

Nesne görevinde bulunan söz, “-i” hal ekini almışsa, nesneye belirtili nesne denir.

 

Çiçekleri annesine verdi.”

 

cümlesinde “Çiçekleri” nesnesi “-i” hal eki aldığından belirtili nesnedir.

 

2. Belirtisiz Nesne

 

Nesne görevinde bulunan söz “-i” hal ekini almamışsa nesne, belirtisiz nesnedir.

 

“Annesi için çiçek topladı.”

 

cümlesinde “çiçek” nesnesi bu eki almamış ve belirtisiz nesne olmuştur.

 

 

DOLAYLI TÜMLEÇ, YER TAMLAYICISI

 

Yüklemin yöneldiği, bulunduğu, çıktığı yeri gösteren öğedir. Yükleme sorulan “-e”, “-de” ve “-den” hal eklerini alan sorulara aynı ekleri alarak cevap veren sözcük ya da söz öbekleri dolaylı tümleç görevinde bulunur.

 

Yükleme “kime, nereye, nerede, nereden, neyden” soruları sorulur.

 

Soruların ve cevapların aynı ekleri alması zorunluluğu bunun diğer öğelerle karışmasına engel olur. Aşağıdaki örneklere bakayarak konuyu kayrayalım:

 

Örnekler:

 

“Elindeki kitap ve defterleri bana verdi.”

 

Dolaylı tümleci bulabilmek için yükleme “kime” sorusunu soruyoruz. Soru da cevap da aynı eki almış. Öyleyse “bana” sözü dolaylı tümleçtir.

 

“Sizinle ancak yaza görüşürüz.”

 

cümlesinde altı çizili sözcük de “-e” hal ekini almıştır. Ancak bu öğeyi bulmak için yükleme “ne zaman” sorusunu soruyoruz. Görüldüğü gibi soru hal eki almadan soruluyor. Öyleyse bu, “-e” hal eki almış olmasına rağmen dolaylı tümleç değildir.

 

Kimseye sormadan dışarı çıktı.”

 

cümlesinde ise altı çizili öğeyi bulmak için yükleme “nereye” sorusunu soruyoruz. Bu durumda soru, “-e” hal eki almış, ancak “dışarı” sözü aynı eki almamış. Öyleyse buna da dolaylı tümleç diyemeyiz.

 

Görüldüğü gibi sorular ve cevapların aynı ekleri alması koşulu, birbiriyle karışan öğeleri ayırt etmemizi sağlıyor.

 

Aynı durumu “-de” ve “-den” eklerinde de görebiliriz.

 

“Beni sınıfta iki saattir bekliyormuş.”

 

cümlesindeki altı çizili öğeyi cevap olarak almak için, yükleme “nerede” sorusunu soruyoruz. Öyleyse bu öğe dolaylı tümleçtir.

 

“Hepimiz iki saattir ayakta bekliyoruz.”

 

cümlesinde ise altı çizili öğeyi bulabilmek için yükleme “nasıl” sorusunu sormamız gerekiyor. Görüldüğü (bilgi yelpazesi.net) gibi soru “-de” ekiyle sorulmamış. Demek ki öğe dolaylı tümleç değil.

 

“O, iki gün önce buradan ayrıldı.”

 

cümlesinde altı çizili öğe “nereden” sorusuna cevap vererek dolaylı tümleç olmuş.

 

“Senin de gelmeni yürekten isterdim.”

 

cümlesinde altı çizili öğe “nasıl” sorusuna cevap verdiğinden dolaylı tümleç değildir.

 

“Şu elmadan üç kilo verir misin?”

 

cümlesinde altı çizili öğeyi bulmak için “neyden” sorusunu yükleme soruyoruz. Cevap geldiğinden öğe dolaylı tümleçtir.

 

“Hastalandığından gelmedi.”

 

cümlesinde altı çizili öğeyi ise “niçin” sorusuyla buluyoruz. Öyleyse bu, dolaylı tümleç değildir.

 

Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Burada unutmamamız gereken, soruyla cevabın aynı ekleri (-e, -de, -den) almasıdır. Dolaylı tümleci bulduran soruları ezberlemek yerine, bunu kavramak daha avantajlı bir yoldur.

 

 

ZARF TÜMLECİ, ZARF TAMLAYICISI

 

Yüklemin zamanını, durumunu, miktarını, yönünü, koşulunu vb. bildiren öğelerdir.

 

Yükleme “ne zaman, nasıl, ne kadar vb” sorular sorulur.

 

Örnekler:

 

Hava kararmadan köye inmeliyiz.”

 

cümlesindeki altı çizili zarf “ne zaman”;

 

Dosta düşmana muhtaç olmadan yaşamalıyız.”

 

cümlesinde altı çizili zarf “nasıl”;

 

"Aldığı notlar şaşılacak kadar yüksekti.”

 

cümlesindeki altı çizili zarf “ne kadar”;

 

Tek bir söz bile söylemeden içeri girdi.”

 

cümlesindeki altı çizili zarf “nasıl”; sorularına cevap vermişlerdir.

 

Yükleme sorulan bu sorulara cevap veren öğeler daima zarftır.

 

 

Uyarı:nereye” sorusuna dikkat etmeliyiz. Çünkü bu soru dolaylı tümleci de buldurur. Ancak cevabın da aynı eki alması gerekir. Örneğin “içeri, geri, aşağı, yukarı gibi” yer yön zarfları Zarf Tamlayıcısıyken “içeriye, geriye, aşağıya, yukarıya gibi” kelimeler Dolaylı Tümleçtirler.

 

 

Uyarı: Cümleyi öğelerine ayırırken dikkat edilmesi gereken bir özellik de azlık - çokluk zarflarının kullanımıdır.

 

“O, çok çalışkan bir öğrencidir.”

 

cümlesinde yüklem, koyu renkli sözün tamamıdır. Çünkü “öğrenci” isimdir, “çalışkan” öğrencinin sıfatıdır. “çok” da çalışkan sıfatının zarfıdır. Dolayısıyla, “çok çalışkan bir öğrenci” sıfat tamlaması olduğundan bunlar birbirinden ayrılmaz. Oysa biz aynı cümleyi;

 

“O, çok çalışkandır.”

 

şeklinde kullansak, “çalışkandır” yüklem “çok” zarf tümleci olacaktır. Kısaca adlaşmış sıfatlar yüklem olduğunda, onun derecesini bildiren zarflar zarf tümleci olur. Çıkmış soruların birinde,

 

“Kafesteki kuşların tüyleri, şaşılacak kadar parlaktı.”

 

cümlesi verilmiş ve “şaşılacak kadar” öğesi “ne kadar parlak” sorusuna cevap verdiği için zarf tümleci olmuştur.

 

 

EDAT TÜMLECİ, EDAT TAMLAYICISI

 

Çıkmış sorularda, seçeneklerde bile olsa, edat tümleci adının geçtiği görülmemiştir. Ancak bazı soruların çözümünde yardımcı olduğu söylenebilir.

 

Dikkat: Eğer seçeneklerde “edat tümleci” adı geçmiyorsa, siz “edat tümleci” olarak gördüğünüz söz öbeklerine zarf tümleci de diyebilirsiniz.

 

Yüklemin ne ile, kimin ile, hangi amaçla, niçin yapıldığını gösteren söz öbeklerine edat tümleci denir.

 

Yükleme “ne ile, kimin ile, hangi amaçla, niçin vb” soruları sorulur.

 

“O, bütün yazılarını, dolma kalemle yazar.”

 

“Bu araştırmayı arkadaşlarıyla yapmış.”

 

“Bu yemekleri sizin için hazırladım.”

 

cümlelerindeki koyu renkli söz öbekleri edat tümleci sayılır.

 

 

CÜMLE DIŞI UNSUR:

 

Cümle içinde her söz, cümlenin bir öğesi durumunda değildir. Yükleme sorulan sorulara cevap vermeyen söz veya söz öbekleri cümle dışı unsur sayılır. Örneğin aşağıdaki cümleyi öğelerine ayıralım.

 

Ahmet, sana defalarca geç kalmamanı söylemedim mi?”

 

Görüldüğü gibi “Ahmet” sözü cümlede yükleme sorulan herhangi bir soruya cevap vermiyor yani cümle dışı unsurdur.

 

 

CÜMLE VURGUSU

 

Cümlede asıl anlatılmak istenen öğe vurgulanır. Biz konuşurken, önemsediğimiz öğeyi cümlenin herhangi bir yerinde ses tonumuzu yükselterek vurgulayabiliriz.

 

Ancak yazıda bunu yapamayacağımızdan, vurgulamak istediğimiz öğeyi yükleme yaklaştırırız. Yani cümlede yükleme en yakın öğe, en çok vurgulanan öğedir.

 

Yüklemden hemen önceki, yüklemin solundaki öge vurgulanan ögedir.

 

Örnek:

 

“O, beni, hep burada bekler.”

 

cümlesinde yükleme en yakın öğe dolaylı tümleç olduğundan, vurgulanan öğe de dolaylı tümleçtir odur.

 

 

ARA SÖZ, ARA CÜMLE

 

Cümleyi söylerken söz arasına sıkıştırılan, bazen bir öğenin açıklayıcısı, bazen cümle dışı unsur olan söz veya söz öbeklerine arasöz denir.

 

Eğer bu söz bir cümle ise “aracümle” diye de adlandırılır.

 

Arasöz daima açıkladığı öğeden sonra gelir.

 

Arasöz ve aracümleler iki virgül arasında ya da iki kısa çizgi arasında verilir.

 

Örnekler:

 

“O kasabayı, doğduğum yeri, bu kitapta tanıttım.”

 

cümlesinde “doğduğum yeri” sözü, kasaba hakkında söylenmiştir ve kasabayı açıklamaktadır. Öyleyse bu öğe nesneyi açıklayan bir arasözdür.

 

“Ahmet, siz de çok iyi bilirsiniz, derslerine pek çalışmaz.”

 

cümlesinde “siz de çok iyi bilirsiniz” sözü cümlenin geneli üzerinde açıklama yapan, ancak herhangi bir öğeyle ilgili olmayan bir arasözdür. Cümle dışı unsur olarak kabul edilir.

 

“Anneme - hayatını bana adayan kadına - saygıda kusur etmem.”

 

“Odaya girdiğimde, neden olduğunu bilmiyorum, içim garip bir hüzünle doldu.”

 

cümlelerinde koyu renkle gösterilen sözler de arasözdür.

 

 

TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<


TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<


TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: