Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Tiyatro Oyunları, Skeçler, Piyesler, Oratoryolar, Rondlar, Monologlar, Dramalar, Canlandırmalar

HAYVANİSTAN (HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ) (TİYATRO OYUNLARI, METİNLERİ, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR, RONDLAR, MONOLOGLAR, DRAMALAR, CANLANDIRMALAR, KISA TİYATRO OYUNLARI)

 

SAHNE 1

 

Anlatıcı: Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde İnsanistan adlı bir ülke varmış. Bu ülke o kadar modern, o kadar gelişmiş bir ülkeymiş ki insanların mutluluğu her şeyin hatta doğanın da üstünde gelirmiş. Durun bir örnek vereyim isterseniz. (Düşünür) Hımmm, hah buldum. Caretta Caretta cinsi kaplumbağaları bilirsiniz. Hani şu yılın belli aylarında, asırlardır belirledikleri sahillere denizden gelip, kumların üzerine kocaman bir çukur açıp yumurtalarını bıraktıktan sonra tekrar denize dönen kaplumbağalar. Hah, bunlar İnsanistan sahillerinde de bunu yapmaya kalkışınca içi hayvan sevgisiyle oldu bir girişimci tarafından nasılda kibarca o sahilden uzaklaştırılıyor:

 

 

SAHNE 2

 

(Yumurtlamak üzere olan bir kaplumbağa ağır ağır sahneye gelir. Sahnenin ortasında ön ve arka ayaklarıyla kumları iterek çukur açmaya başlar. O sırada plajı satın almış olan bir adam belirir. Kaplumbağayı bir süre izledikten sonra;)

 

Adam: Kolay gelsin hemşerim (Alaylı)

 

Caretta: Of, ay, aman sağ ol kardeş.

 

Adam: Caretta?

 

Caretta: Caretta Caretta.

 

Adam: Doğru ya, Caretta Caretta!

 

Caretta: Senin adın ne abi?

 

Adam: Kazım Kazım, amaaaan sadece Kazım.

 

Caretta: Memnun oldum sadece Kazım abi.

 

Kazım: Bende, bende! (Kinayeli) Eee, hayırdır ne ediyon buralarda anlat bakalım.

 

Caretta: Ne yapalım abi, gördüğün gibi. Malum, üreme mevsimi geldi. Eee, üreme de bizim işimiz değil mi ama?

 

Kazım: Tabi canım. (Alaylı)

 

Caretta: Neyse, lafı fazla uzatmayalım. Bu kumsala senelerdir yaptığım gibi yumurtalarımı bırakmaya geldim. Tıpkı atalarımın yaptığı gibi.

 

Kazım: Yumurtalarını bırakmaya geldin?

 

Caretta: Evet abi.

 

Kazım: Ataların gibi?

 

Caretta: Evet abi.

 

Kazım: (Vurmaya başlar) Al sana yumurtalar, al sana ataların

 

Caretta: Ahh, abi napıyosun, niye vurdun durduk yerde? Ben sana ne yaptım?

 

Kazım: Nereden aklınıza geldi de sülalecek yüzyıllardır buraya yumurtluyorsunuz? Burayı kim tarif etti size?

 

Caretta: Kimse tarif etmedi. İçgüdüsel olarak buldum burayı.

 

Kazım: Hay senin içgüdüne… Tamam, kardeşim bitti, al yumurtalarını nereye gömersen göm. Burayı İhtisas Hastanesinin doğumhanesi mi sandın?

 

Caretta: Yahu bir dakika, bir dakika! Siz kim oluyorsunuz da benimle böyle konuşuyorsunuz?

 

Kazım: İnsaaan!

 

Caretta: Diyosun? Nerede istersem orada yumurtlarım. Burası doğaya ait bir sahil.

 

Kazım: Nah doğaya ait, bana ait bana! Aha bu da tapusu.

 

Caretta: (Tapuyu inceler) Ama bu olamaz koskoca bir sahil nasıl bir insana ait olabilir?

 

Kazım: Eee, burası İnsanistan koçum, fırsatlar ülkesi.

 

Caretta: Olamaz. İyi de ne yapacaksın koskoca sahili?

 

Kazım: Oteller zinciri kuracam. Oyun sahaları, masaj salonları, daha neler, neler.

 

Caretta: Ben şimdi nereye yumurtlayacam. Başka bir sahil de bilmem ki? Ne olur izin ver de bir köşeye yumurtalarımı bırakayım. Soyum tükenirse üzülmez misin?

 

Kazım: (Numaradan) Vah canım demek soyun tükenmek üzere ha?

 

Caretta: Evet.

 

Kazım: Seni bir daha göremez miyiz yoksa?

 

Caretta: Maalesef hayır.

 

Kazım: Gördün mü bak içim bir hoş oldu.

 

Caretta: Çok üzüldünüz değil mi?

 

Kazım: Üzülmemek elde mi?

 

Caretta: Bu durumda bir şeyler yapmak gerek değil mi?

 

Kazım: Tabi canım, derhal bir şeyler yapmak gerek.

 

Caretta: Eee, peki ne yapacaksın?

 

Kazım: (Caretta’nın arkasına bir tekme atarak) Aha bunu! (Kahkaha atar, Caretta sahne dışına fırlar.) (Işık söner.)

 

SAHNE 3 (Işık yanar.)

 

Anlatıcı: Nasıl? Bay Kazım’ın yaptığı hoşunuza gitti mi? Gitmedi mi yoksa? Bakın hemen karar vermeyin bence. Birazdan olacakları gördükten sonra Kazım’ın aslında melek gibi bir insan olduğunu düşünebilirsiniz. Hikayemiz İnsanistan ülkesinde daha önce hiçbir insanın ayak basmadığı bir ormanda geçiyor. Düşünebiliyor musunuz, adı İnsanistan olan ülkede insanların bilmediği bir orman? Aslan Kral’ın denetiminde tamamen hayvanların söz sahibi olduğu bir orman. Gelin hep birlikte insanların olmadığı bu doğayı daha yakından tanıyalım.(Işık söner.)

 

 

SAHNE 4 (Işık yanar.)

 

(Hayvanların gündelik hayatlarından kesitler sunulmaktadır.)

 

Ağustosböceği: (Keman çalarak dans etmektedir.) Selam karınca kardeş ne kadar güzel bir hava değil mi?

 

Karınca: (Ağır bir yük taşımaktadır.) Hı hı! Ama bunun kışı da var. Gel bir işin ucundan da sen tut da, kışın aç kalma.

 

Ağustosböceği: Aman, boşver. Senin kazandıkların ikimize de yeter. Bizi de görürsün artık, eşek değilsin ya. (Kahkaha atarak çıkar.)

 

Karınca: (Kinayeli) Alırsın, alırsın!

 

Eşek: (Telaşlı) Biri beni mi çağırdı?

 

Karınca: Yok yok. Bizim ağustosböceği zırvaları işte. Kışın bana bakarsın artık eşek değilsin ya diyor.

 

Eşek: Tabi eşek değilsin, eşek olan benim, ben!

 

Karınca: (Küçümser) Hay maşallah! Eşekliğiyle övünen bir eşek!

 

Eşek: Ayıp oluyor ama, laf mı sokuyorsun şimdi?

 

Karınca: (Gülerek) Tamam, tamam eşekliğine laf ettiğimiz yok.

 

Eşek: İyi neyse. Bak ne diycem, bizim oğlanı gördün mü?

 

Karınca: Yoo, görmedim.

 

Eşek: Allah Allah, arpa almaya göndermiştim daha gelmedi.

 

Karınca: Gelir şimdi, oyuna dalmıştır. Bak, 3 maymuna sor onlar görmüştür belki?

 

Eşek: Selam 3 maymun. Benim oğlanı gördünüz mü?

 

Maymun 1: (Gözünü kapar.) Görmedim. (Yanındakine) Sen duydun mu?

 

Maymun 2: (Kulaklarını kapar.) Duyamadım (Yanındakine) Sen biliyor musun?

 

Maymun 3: (Ağzını kapar) Hım hım hım…

 

Eşek: Ne diyor bu?

 

Maymun 2: Bilmiyorum diyor. (Maymunlar çıkar)

 

Eşek: (Sinirli) Zaten size soranda kabahat. Ulan bir gün de bir işe yarayın be. Bu ne gizliliktir be kardeşim? Sanki Koka Kola’nın formülünü istedik.

 

Karınca: (Saatine bakar) Ooo, epey geç olmuş. Bana müsaade. Kileri ağzına kadar erzakla doldurmam lazım. Aaa, senin oğlan değil mi o?

 

Eşek: (Sinirli) Saatin kaç olduğunun farkında mısın? Nerede kaldın sıpa?

 

Sıpa: Sorma baba nehirden karşıya geçeyim derken timsahın biri kuyruğumu kapıverdi. Kurtulana kadar akla karayı seçtim. Ama arpaları sapasağlam getirdim.

 

Eşek: Oh, aman çok şükür. Haydi, eve gidelim.

 

Sıpa: Kalabalık yerlerden gidelim baba, tenhalar tehlikeli olur şimdi.

 

Eşek: (Gururla) Vay eşşoğlu eşek her haltı da bilir. (Gülerler.) (Işık kapanır.)

 

 

SAHNE 5 (Işık yanar.)

 

Anlatıcı: Gelelim ormandaki canlıların beslenmelerine. Otla beslenen canlılarda yöntem basit. Ağzını yerde veya ağaçta olan otlara yaklaştırıyorsun ve otu koparıp mideye indiriyorsun. Ama etle beslenen canlılar için aynı şeyi söylemek güç. Ağzını ete yaklaştıramadan et senden kaçıyor. O zaman ne yapmak lazım? Tabi ki eti yakalamak lazım hadi gelin hep birlikte av manzaralarından kesitler izleyelim. (Işık söner.)

 

 

SAHNE 6 (Işık yanar.)

 

(Sahnenin bir köşesinde bir ceylan otlanmaktadır. Diğer köşede ise aslanlar av planı yapmaktadır.)

 

Aslan 1: Bak siz şu çalılığın oraya gizleneceksiniz. Ben avı sizin olduğunuz tarafa doğru süreceğim. Uygun zaman gelince tepesine çökersiniz. Anlaşıldı mı?

 

Aslan 2: (Dalgın) Hey mübarek, nasıl da karnını doyuruyor?

 

Aslan 1: Aloo, kime diyorum ben. (Dürter) Anlaşıldı mı dedim abla?

 

Aslan 3: Teyze sana diyor, sana.

 

Aslan 2: Hah, anlaşıldı anlaşıldı.

 

Aslan 1: Nesi var bunun?

 

Aslan 3: Aman ne olacak, yaşlandıkça iyice duygusallaştı.

 

Aslan 1: Ohoo, uğraşamam ben bununla, yaşlandıysa evinde oturacak. Avda ne işi var?

 

Aslan 2: Tamam tamam birazdan toparlanırım. Ama hayvancağızın karnını doyurmasını bekleyelim. Hiç olmazsa huzurlu bir şekilde ölsün.

 

Aslan 3: (Alaylı) Yok, bence o yediği otu çıkarmasını da bekleyelim ki daha huzurlu ölsün. Zevzeklenmede hadi işimize bakalım.

 

Aslan 2: (üzgün) İyi, tamam. (Aslanlar harekete geçer, ceylan durumu fark edip kaçmaya başlar. Uzun bir kovalamacanın ardından nihayet av sona erer.)

 

Aslan 1: Of, amma uğraştırdı be. Yediği otlar yüksek kalorili herhalde.

 

Aslan 3: keşke teyzemin dediği gibi ceylan karnını iyice doyurduktan sonra kalksaydık. Karnı tok olunca koşamazdı belki.

 

Aslan 1: Hem spor da yapmış olduk fena mı? Bak selülit melülit kalmadı yemin ederim. (Gülüşürler.) Koş kızım babanı çağır yemek hazır de.

 

Aslan 3: Aman anne, nasıl olsa kokusunu alır gelir. İşte geldi bile.

 

Aslan kral: (Havayı koklayarak girer) Ohh, mis gibi kokuyor. Kaynanam da seviyormuş haa (Kahkaha atar.)

 

Aslan 2: Anam seni hiç sevmezdi ama bizim akılsıza laf anlatamadı.

 

Aslan kral: Ayıp oluyor ama abla. Bu ormanın kralı olduğumu hatırlatmak isterim. Neyse ağzımızın tadı kaçmasın, hadi afiyet olsun bakalım. (Yemeğe başlarlar.)

 

Aslan 3: baba?

 

Aslan kral: Efendim kızım?

 

Aslan 3: Erkekler neden ava katılmazlar?

 

Aslan kral: Kızım bir atalarımızdan böyle gördük. Her işin bir kuralı vardır. Hem koskoca kral ava mı gidermiş?

 

Aslan 1: (Küçümser) Aman, sevsinler kralı. Buluyorsun bir söğüt gölgesi akşama kadar devirip yatıyorsun.

 

Aslan kral: Lan boş boş konuşma. Ben, koskoca bir ormanı idare ediyorum.

 

Aslan 2: Yattığın yerden, uzaktan kumandayla mı? (Kahkaha atar)

 

Aslan kral: Tüüü, nankör kediler! Ben olmasam var ya haliniz perişan be. O muhalif sırtlanlar parça pinçik eder sizi.

 

Aslan 1: O da doğru ya. Allah başımızdan eksik etmesin seni.

 

(Işık söner.)

 

 

SAHNE 7 (Işık yanar.)

 

Anlatıcı: Gördüğünüz gibi aslanlar süratleri ve ekip halinde çalışmaları sayesinde avlanıp hayatta kalabiliyorlar. Ya son derece yavaş hareket eden yırtıcılar nasıl avlanıyorlar dersiniz? Örneğin bir piton yılanı.(Işık söner.)

 

 

SAHNE 8 (Işık yanar.)

 

(Sahneye bir tavşan gelir. Elinde bir havuç neşe içerince zıplamaktadır. Bir süre sonra sahnenin ortasında durur. Derken bir piton, görünür. Usulca sokulur ve tavşanı yakalayıp sıkmaya başlar.)

 

Tavşan: (Havuca bakarak) Bayılıyorum buna ya. Her gün 10 kg. verseler yerim vallahi. Ömrü de uzatıyormuş.

 

Piton: (Sıkıca kavrar) Halt etmiş onu söyleyen hah hah hah…

 

Tavşan: Anam anam anam! Belim, belim koptu Durun oğlum şakanın sırası değil. Ahh, havuç boğazımda duracak bıraksana! Ulan ben şimdi senin… (Pitonla göz göze gelir.) Anaa, piton!

 

Piton: Yaa, piton! Beni beklemiyordun değil mi?

 

Tavşan: Ne yalan söyleyeyim beklemiyordum. İnsan bir haber verir, değil mi ama.

 

Piton: Şimdi bir sürü hazırlık yapıp da yorulmayasın diye habersiz geldim. Saçmalama! Haber verseydim seni nasıl yiyebilirdim.

 

Tavşan: Ahh, kurban olayım bırak beni. Hem, bu mevsimde etim hiç lezzetli değildir. Sen en iyisi kışın avla beni ha, ne dersin?

 

Piton: İyi de kışın uykuda oluyorum ben.

 

Tavşan: Daha iyi ya işte.

 

Piton: İyi denemeydi ufaklık ama, yemezler.

 

Tavşan: (Yalvarır.) Ya lütfen bırak. Beni yesen eline ne geçecek? Dişinin kovuğuna yetmem. Ne bileyim git bir domuz indir mideye.

 

Piton: (İğrenir.) Iyy, domuz deme bana. Bugüne kadar ağzıma bir lokma bile koymadım. Ayrıca öyle iri av yakalamak yok. Diyetteyim şekerim. Günde 5 öğün yiyorum. Az ve sık.

 

Tavşan: Ama bu haksızlık. Gençliğimin baharında, en verimli dönemimde bir piton tarafından yutulacağım. Oysa bu orman için yapılacak daha pek çok hizmet vardı.

 

Piton: Seni duyanda bu ormanın belediye başkanı sanır. Buraya senin kadar zarar veren bir canlı daha var mı ha? Yeşillik yeme sende, ağaç kökü kemirme sende, fırt fırt’ha bire doğurma sende. Daha sayayım mı? Seni yemek vatandaşlık görevi bir yerde. Ben, ekosistemin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak bu eylemi yapıyorum. Yoksa kendim için bir şey istiyorsam namerdim. (Burada sahneye bir sırtlan girer.)

 

Sırtlan: Noluyo bakiim burada? Vay! Bidon! Sen miydin?

 

Piton: Hah, bela geliyorum demez. Bana bidon, bidon deyip durma. Benim adım piton. Piiiton!

 

Sırtlan: kızma adamım dilimiz dönmüyo. Zoruna mı gitti ha? Bidon!

 

Tavşan: Sırtlan kardeş, ocağına düştüm sırtlan kardeş. Kurtar beni.

 

Piton: Bir sırtlandan yardım isteyen bir tavşan!

 

Sırtlan: Ana! Orada bir de tavşan varmış. Ben de bizim bidon yerde neden yuvarlanıp duruyor diyordum.

 

Tavşan: Yahu hiç mi vicdanın yok senin. Göz göre göre beni ölüme nasıl terk edersin?

 

Sırtlan: Bak, minnoş. Bu bidon seni sıkıca kavrayıp sıkınca beyne oksijen gitmiyo. Beyne oksijen gitmeyince napıyorsun? Böyle saçmalıyorsun. Çaktın mı köfteyi? Şimdi seni bidon bıraksa beni yerim. Yani benden yardım istemen biraz saçma. (Sırtlan ve piton gülüşürler.) Yahu bidon, sizin meşhur bir hikayeniz vardı. Onu anlatsana.

 

Piton: Hangi hikaye?

 

Sırtlan: Hani şu su içenlerle ilgili olan. Taa dedenin dedesinde kalma bir hikaye.

 

Piton: Haa şu mesele. Yahu sırasımı şimdi? Şurada avımızı boğmaya çalışıyoruz herhalde.

 

Tavşan: Bak bende merak ettim şimdi. Hadi nolur anlat ta dinleyelim.

 

Sırtlan: Şu zavallı tavşanın son isteğini geri çevirme. Hem eğer anlatırsan sana bir daha bidon demem.

 

Piton: Yemin et?

 

Sırtlan: Allah bin türlü belamı versin. Yalanım varsa aslan kral ve sülalesi parça pinçik etsin beni.

 

Piton: İyi o zaman, dinleyin bakalım. Bundan yıllar yıllar önceydi. Büyük büyük dedem, ki benim adeta kopyammış. Karnı acıkmış av arıyormuş. Birden, su içmekte olan bir tavşan görmüş. Kısa günün karı diye iştahla avına (bilgi yelpazesi.net) yaklaşmaya başlamış ki. Hii, bir de ne görsün. Sıcaktan bunalmış olan tavşan su içmekten sıkılmış suyla iğrenç hareketler yapıyormuş. Ağzıyla gargara yapıyor, suyu püskürtüyor, çenesinden aşağı sular damlıyormuş. Iyy! (Tiksinerek) Bu manzarayı gören büyük büyük dedem tavşanı yemekten vazgeçmiş ve şu ünlü sözü söylemiş:

 

“Su içene yılan bile dokunmaz!”

 

Sırtlan: Vay be! Amma dramatik bir hikayeymiş. Demek siz yılanlar su içene dokunmuyorsunuz.

 

Piton: Evet.

 

Sırtlan: (Düşünür.) Hımm, Bakalım gerçekten öylemi? (Elindeki su şişesini taşana verir ve tavşan suyu içip gargara yapar.)

 

Piton: Anaam! Ne kadar iğrenç! (Tavşanı bırakır.) Ulan sırtlan, seni kalleş! Yaptın yine yapacağını.

 

Sırtlan: Bu kuralın hala geçerli olup olmadığını merak etmiştim merakımı giderdim. (Tavşanla birlikte kahkaha atarlar.)

 

Piton: Yazıklar olsun size. Bu ormanın tadı tuzu kalmadı yuh! (Sahneden çıkar.)

 

Tavşan: Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum sırtlan kardeşim. Sana bir can borçluyum.

 

Sırtlan: Lafı bile olmaz dostum. Şu arka butlardan alsam yeter.

 

Tavşan: (Tedirgin.) Nasıl yani?

 

Sırtlan: Ne sandın? Seni hayır olsun diye mi kurtardım? Karnım da bir de acıktı ki.

 

Tavşan: Haaa. Dur bakalım ne yapabiliriz? İmdaaat! (Kaçar)

 

Sırtlan: Kaçma, gel buraya, doğanın kanunu bu! (Işık söner.)

 

 

SAHNE 9 (Işık yanar.)

 

Anlatıcı: Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak diye buna denir herhalde. Zavallı tavşan, pitondan kurtulduğuna sevinemeden bir başka yırtıcının saldırısına uğradı. Umarım ondan da kurtulmuştur dediğinizi duyar gibiyim. Ama ormanın düzenin devamı için tavşanın yem olması şart. Bugün acımasız olarak adlandırdığımız yırtıcılar olmadaydı otçu canlılar tek bir yeşil alan bırakmazlardı. Hem unutmamak gerekir ki hayvanlar karınlarını doyurmak için öldürürler. Av-avcı ilişkisi sağlıklı sürdükçe ormanımız da kendi üzerinde durmaya devam edecektir. İnsanlar bu ormanı keşfettiğinde ne olur dersiniz? Evet evet, İnsanistan topraklarındaki insanlardan bahsediyorum. Zaten oyunumuzda konu alınan orman da İnsanistan sınırları içerisindeydi ya. Acaba orman, insanları, kendi bünyesinde eritip onların uyum içerisinde yaşamasını mı sağlayacak, yoksa insanlar ormanı kendi bildikleri bambaşka bir formata mı çevirecek? Gelin hep birlikte bu sorunun yanıtını arayalım: (Işık kararır.)

 

 

SAHNE 10 (Işık yanar.)

 

(Sahnede 3 tane insan vardır. Şaşkın şaşkın ormanın içinde ilerlemektedirler.)

 

Asım: Vay vay vay. Abi ne bu böyle ya? Harbiden buralara balta malta girmemiş.

 

Rıfkı: Evet balta girmedi ama demin bir tane balta sapı girdi.

 

Şükran: Balta sapı mı ? Hani nerede?

 

Rıfkı: İşte tam karşında! (Asım’ı gösterir) (Kahkaha atarlar)

 

Asım: Olmuyo ama Rıfkı abi, belden aşağı vurmayalım.

 

Rıfkı: Kızma hemen, sen hep demez miydin bir baltaya sap olamadık diye. İşte ben seni bu yüce mertebeye getirdim hepsi bu (Kahkaha atar.)

 

Şükran: Aman Rıfkı, uğraşıp durma oğlanla. Sen ona aldırma Asım’cım. Rıfkı abin böyle doğa harikası bir yere gelince oksijen bunun kafasını iyi etti. Ondan böyle saçmalıyo.

 

Rıfkı: Hıı, amma doğa harikası, her yer börtü böcek. Şu devirde ormanın işi ne? İşimiz çabucak bitse de o canım betonarmelerimize geri dönsek

 

Şükran: (Etrafa bakınır.) Bu ormanda böcekler dışında başka hayvan yok galiba?

 

Asım: Böyle yerlerde hayvan olsa bile bizden saklanırlar.

 

Rıfkı: (Alaylı) Tanıştırayım: “Safari Asım!” Biliyormuş gibi atıp tutma.

 

Asım: Biliyorum tabi abi. Geçen bir belgeselde görmüştüm…(Şükran sözünü keser)

 

Şükran: Şşşt!

 

Rıfkı: Ne oldu?

 

Şükran: Bir ses duydum. Çalıların arkasından geldi. Çok mu vahşi acaba?

 

Asım: Dur abla, şimdi bakarım (Usulca çalılığa yaklaşır ve orada saklanan hayvanı yakalar.) Yakaladım, yakaladım!

 

Rıfkı: Sakın bırakma Asım, dayan, geliyorum. (Asım’ın yanına giderler.)

 

Şükran: Aaa, bu bir tavşan!

 

Rıfkı: Aman ne vahşi ne vahşi! Al bakalım vahşi cazibe, afiyet olsun! (Marul uzatır.)

 

Tavşan: Teşekkür ederim.

 

Rıfkı: Ana! Konuştu lan!

 

Tavşan: E, ne var ki bunda? Ona kalırsa sen de konuştun?

 

Şükran: Ay şekerim olacak şey değil. Gözümle görmesem inanmazdım. Vahşi bir ormanda konuşan bir tavşan!

 

Tavşan: Ohoo, o da bir şey mi? Bu ormandaki büyün hayvanlar konuşur.

 

Asım: Yalancının?

 

Tavşan: Yalnız birader, ormanın medeniyet seviyesini düşürmeyelim lütfen.

 

Rıfkı: Onda medeniyet ne arar? Bu Asım varya, 10 yıldır yanımdadır. Yontuyorum, yontuyorum. Hala kereste hala kereste (Kahkaha atar.)

 

Asım: Şükran abla görüyorsun değil mi? Yine bana sardı.

 

Şükran: Rıfkı! Tavşanın yanında çocuğu rezil etmesene.

 

Rıfkı: Yalnız, arkadaşlar! Lafonten şu manzarayı görseydi hüngür hüngür ağlardı. Bu şimdi anadili gibi İngilizce de konuşuyordur iyi mi?

 

Tavşan: Bende buna uyuz oluyorum arkadaş. Neden İngilizceyi anadilim gibi bilmek zorundayım? Bu tür saçmalıklar ancak İnsanistan’da olur.

 

Şükran: Hah, bir sosyal mesajımız eksikti, o da oldu.

 

Rıfkı: Yahu bırakalım şimdi bunları da sen söyle bakalım, bu ormanın lideri kim?

 

Tavşan: Lider? Ben anlayamadım, nasıl yani?

 

Asım: Deminden beri nutuk atıp duruyordun daha liderin ne demek olduğunu bilmiyor.

 

Rıfkı: Lider, lider! Yani hükümdar, kral, patron. Ne dersen işte.

 

Tavşan: Haaa. Sen kralımızı soruyorsun. Olmaz mı var, var. Aslan kral!

 

Asım: (Alaylı) Aslan Kral mı? Dondurma markası gibi. (Kahkaha atarlar.) Sen git de kralın gelsin koçum! (Aslan olanları gizlice izlemektedir. Tavşan onu görür ama aslan sus işareti yapar.)

 

Tavşan: Kralımız hakkında öyle ileri geri konuşma istersen. Bu söylediklerini hak edecek bir insan değil kendileri.

 

Asım: Ne o? Kamera falan mı var? Ne bu dikkat oğlum? Rahat ol biraz.

 

Tavşan: Seni böyle konuşmaktan men ederim. Onun ne kadar tehlikeli olabileceğini tahmin bile edemezsin.

 

Asım: Ne tehlikesi be? Bak o kadar zamandan beri ormandayız, hala haberi yok. Nerede bu ha, nerede?

 

Aslan Kral: İşte buradayım!

 

(İnsanlar dona kalır.)

 

Asım: Nasıl?

 

Aslan Kral: Beni arıyordun. İşte karşındayım. Buyur ne söyleyeceksin?

 

Rıfkı: Şey, haşmetli kralım sen bu gerizekâlının kusuruna bakma. Bu hödük, akraba evliliği ürünü. Ağzından ve pek çok yerinden çıkandan haberi yok.

 

Şükran: Tabi tabi. Oksijen de bol olunca, kafa yaptı.

 

Aslan Kral: Bu ormana ayak basan ilk insanlar olduğunuzu biliyor musun?

 

Rıfkı: A öylemi? Buna sevinelim mi, üzülelim mi bilemedim vallahi.

 

Aslan Kral: Hadi yürüyün gidiyoruz.

 

Şükran: Ah çok isterdik kalmayı da, akşam bir yere davetliyiz ancak yetişiriz. Bize müsaade.

 

Rıfkı: Ama sözümüz söz. En kısa zamanda tekrar gelir uzun uzun sohbet ederiz, yaa.

 

Aslan Kral: kesin şamatayı! Size yürüyün dedim. Beni takip edin.

 

Asım: Başüstüne kralım. (Aslanı takip ederler.)

 

Rıfkı: (Taklit eder.) “Başüstüne kralım.” Demin atıp tutuyordun? “Kralın gelsin, kralın gelsin.” Diye. Al, hadi anlat.

 

Asım: Sorma abi, hiç sorma. Ben nereden bileyim bunun böyle olacağını?

 

Rıfkı: Oğlum bizim neden iki kulağımız, bir ağzımız var? 2 dinle 1 söyle diye. Neyse olan oldu artık. Şu anda bizi şuracıkta parçalasa yerden göğe kadar haklı. Ama eğer ki merhamet edipte canımızı bağışlarsa ona şirin görünmeye çalışacağız. Onun düşüncelerini benimsemiş gibi yapacağız. Her şey çok yavaş gelişecek anlaşıldı mı?

 

Asım ve Şükran: Anlaşıldı. (Işık söner.)

 

 

SAHNE 11 (Işık yanar.)

 

Anlatıcı: İnsan ve hayvanların karşılaşmaları biraz tuhaf oldu değil mi? Asım’ın sözlerini Aslan Kral’ın duyması hiçte iyi olmadı sanırım. Acaba Aslan Kral onlara ne yapacak? Yalnız, size bir şey söyleyeyim mi? Benim bu insanları gözüm hiç tutmadı. Sanki gizli bir niyetleri varmış gibi. Kim bilir?

 

(Işık söner.)

 

 

SAHNE 12 (Işık yanar.)

 

(Aslan Kral tahtına kurulmuş, yanında da ailesi vardır.)

 

Aslan Kral: Eee, anlatın bakalım. Nereden gelir nereye gidersiniz?

 

Şükran: Efendim, dilerseniz ben izah edeyim. Biz doğa aşığı insanlarız. İnanır mısınız? İnsanistan’da duvarlar adamın üzerine üzerine geliyor. Biz de yeter artık! Bizim de nefes almaya hakkımız var, deyip çıktık buraya geldik.

 

Aslan 2: Nefes almaya gelmişlermiş. Hıh, laf! Bunca yolu sırf piknik yapmak için mi geldiniz?

 

Rıfkı: Elbette hayır. Biz aynı zamanda hayvanların dünyasını anlatan bir belgesel film çekmek istiyoruz. Tabi kralımızın da izni olursa.

 

Aslan 3: Nereden öğrendiniz böyle boyalı lafları? Bak bak gözü nasıl da yere bakıyor. Gözü yere yakın olandan korkacaksın arkadaş.

 

Aslan Kral: Dur bir kızım, ayıp oluyor. Onlar bizim konuğumuz. Hanım, gidin bir ceylan avlayın da gelin. Misafirlerimizi ağırlamak isterim.

 

Şükran: Yalnız ben vejeteryanım. Yani otobur.

 

Aslan Kral: İyi ya, hanımefendiye de brokoli toplayın. (Aslanlar çıkarlar.)

 

Rıfkı: Bizi mahcup ediyorsunuz kral hazretleri. Bu iyiliklerinizi nasıl ödeyeceğiz, bilemiyoruz.

 

Aslan Kral: Lafı bile olmaz. Siz ki bizim hayatımızdaki filme almak için onca yol gelmişsiniz. Neyse varın biraz dinlenin. Benim yapılacak bazı işlerim var. Eee, ormanı başıboş bırakmaya gelmez. Akşama yemekte görüşürüz. (Çıkar.)

 

Hepsi: (Ayağa kalkarlar.) Saygılarımızla (Işık söner.)

 

 

SAHNE 13 (Işık yanar.)

 

(Aslan Kral hayvanlarla toplantı halindedir. Bazı evrakları incelemektedir.)

 

Aslan Kral: Havuç sayısında ciddi azalma var. Ne demek oluyor bu?

 

Eşek: Kralım, bildiğiniz üzere küresel bir tohum krizi dünyayı kasıp kavuruyor. Tohum stoklarımız oldukça azaldı. Bu yüzden kemer sıkma politikasını uygulamamız şart.

 

Aslan Kral: Duydun mu tavşan? Biraz daha az havuç tüketeceksiniz.

 

Tavşan: Aman kralım yapmayın. Çoluk çocuk ne yaparız sonra?

 

Aslan Kral: Onu habire ürerken düşünecektiniz. Doğum kontrolü diye bir şey var canım.

 

Tavşan: Bizi öldürün daha iyi kralım.

 

Aslan Kral: Hımm. Aslında fena fikir değil. Tüm yırtıcılara haber salınsın. Bir müddet tüm avlara ara verilip tavşan avlansın. Bu krizi ancak bu şekilde atlatabiliriz.

 

Tavşan: Ama kralım?

 

Aslan Kral: Konu kapanmıştır. (kağıtları inceler.) Dur bakalım başka neler varmış… Akbabalara yiyecek bir şeyler bırakılmıyormuş. Anlat bakalım baba, bu işin aslı nedir?

 

Akbaba: Kralım, bilirsiniz bizler nerede bir av partisi olsa partinin sonunu sabırla bekler, herkes çekilince de kalanlarla da biz idare ederiz.

 

Aslan Kral: Yahu lafı dolandırmadan söyle, sadede gel.

 

Akbaba: Hemen kralım. Uzun zamandır bu kurala uyulmuyor. Bazı yırtıcılar (Sırtlana bakarak.) kemiklerde dâhil olmak üzere ne var ne yok silip süpürüyorlar. Eee biz ne yapalım şimdi? Bu yaştan sonra otla çöple mi beslenelim?

 

Sırtlan: (Alaylı) İyi ya işte, kolesterolden eser kalmaz.

 

Aslan Kral: Bu saygısızlığı kimin yaptığı şimdi anlaşıldı. Konuş bakalım muhalif sırtlan. Bu yaptığına nasıl bir açıklama getireceksin.

 

Sırtlan: Bizim sülalede genetik olarak bir kalsiyum eksikliği var. Kemiklerde de ne var? Bul miktarda kalsiyum var. Bizde ne yapıyoruz, sırf sağlımıza kavuşalım diye kemikler dâhil her şeyi yiyoruz. Yoksa akbaba dostlarımızın hakkını gasbetme gibi bir niyetimiz yok.

 

Akbaba: Ama gasp ediyorsunuz.

 

Sırtlan: Bana bak! Koparıveririm o kel boynunu, açlık sorununa kesin çözüm olur.

 

Aslan Kral: (Bağırır.) Kesin artık! Kralın karşısında olduğunuzu hatırlatırım.

 

Sırtlan: Bu gereksiz bilgiyi zırt pırt hatırlatıyorsun zaten.

 

Aslan kral: (Kızar.) Sırtlaaan! Sen dua et yırtıcılar arasında centilmenlik anlaşması var. Yoksa leşini şuraya sererdim. Kararımdır! Sırtlanlar avlarının sadece kırmızı kaslı yerlerini yiyecek, sakatat ve kemikler akbabalara bırakılacaktır.

 

Akbaba: (Eğilir.) Ömrüne bereket kralım.

 

Sırtlan: Bu saçmalık! Bu yaştan sonra otla çöple mi beslenelim?

 

Akbaba: İyi ya işte, kolesterolden eser kalmaz. (Kahkaha atarlar.)

 

Sırtlan: (Kızgın.) Neye mal olursa olsun o tahttan indireceğim seni! Bu sözümü unutma!

 

Aslan Kral: (Alaylı.) İyi iyi unutmam. (Kahkaha atar.) Son bir dosya daha inceleyelim ondan sonra toplantıyı bitirelim. (Dosyalara bakar.) Bakalım bakalım… Hah şu da önemliymiş bak. Yaprak bitlerinin sayısı hızla atıyormuş. Evet, eşek, dinliyorum seni.

 

Eşek: Kralım, malumumuz bu yaprak bitleri yaprakların anasını ağlatan mahlûkatlardır. Yaprağın yok olması demek fotosentezin yok olması demektir. Kısacası ormanımız büyük bir tehdit altında.

 

Aslan Kral: Ne demek tehdit altında? Böcek yiyen canlılar ne iş yaparlar?

 

Eşek: Böcek yiyen daha büyük böceklerin sayıları az, kurbağalar deseniz yılık izinlerinin bir bölümünü kullanmak üzere göl kenarına indiler. Yarasalar da sadece gece avlanıyorlar efendim.

 

Aslan Kral: Yahu mutlaka bir çare olmalı. Koskoca orman, bu şuursuz biterin pis boğazları yüzünden yok mu olacak?

 

Sırtlan: Bir de kral olacaksın. Bir yaprak bitiyle baş edemedin.

 

Aslan Kral: (Düşünür) Buldum!

 

Eşek: Ne buldunuz efendim?

 

Sırtlan: Canım, ne bulacak. Altın mı buldun sayın kral!

 

Aslan Kral: Hah haa, buna akıl derler oğlum. Yaz bakalım; Bit yiyen böcek nüfusunun hızla artması için tüp böcek yönetimine geçilecek. Tüm kurbağaların yıllık izinleri ikinci bir emre kadar dondurulacak, göl kenarındaki tatilci kurbağalar hemen görev başına dönecek. Her bir yarasaya güneş kremi sürülüp güneş gözlüğü takılıp gündüz de avlanmaları sağlanacak. Nasıl buldunuz?

 

Eşek: Vallahi kralım, zekânızın varmış olduğu noktalar doğrusu beni ürkütmeye başladı.

 

Aslan Kral: Eee, bu ormansı yönetmek zekâ ister zekâ! (Sırtlana bakar.) Neyse, akşam hepinizi yemeğe bekliyorum.

 

Sırtlan: Hayırdır, hangi dağda kurt öldü? Bu davette neyin nesi?

 

Aslan Kral: Ormanımıza ilk defa insanlar ayakbastı. Belgesel film mi ne çekeceklermiş. Onların şerefine yemek veriyorum. Tanışmış olursunuz. Belki filme sizleri de dahil ederler ha?

 

Sırtlan: Memlekette onca sorun varken davet üstüne davet.

 

Aslan Kral: Hadi hadi uzatma. Akşama bekliyorum. (Işık söner.)

 

 

SAHNE 14 (Işık yanar.)

 

(İnsanlar ve hayvanlar sofradadır. Aslanın ailesi hizmet etmektedir.)

 

Rıfkı: Yenge size de zahmet oluyor.

 

Aslan 1: Afiyet olsun.

 

Aslan Kral: Eee, ormanı beğendiniz mi?

 

Şükran: Vallahi buralar cennet gibi. Şehre dönmek hiç içimden gelmiyor.

 

Sırtlan: Kalın o zaman Şükran Hanım. Kalın da ormanımızın sorunları yakından görün.

 

Aslan Kral: Buna da hiç yaranılmaz. Siz ona aldırmayın, ben öyle yapıyorum.

 

Rıfkı: Sırtlanla aranız pek iyi değil sanırım?

 

Aslan Kral: Bir türlü kendimi sevdiremedim (Kafasına vurur.)

 

Rıfkı: (Sinsice) Enteresan!

 

Sırtlan: Çekeceğiniz belgeselde hangi konuları işleyeceksiniz acaba?

 

Rıfkı: Daha çok av-avcı konusu ağırlıkta olacak. Avcıların izni olursa pek çok av görüntüsünü filme alacağız.

 

Eşek: İyi de bundan avın ne çıkarı olacak? Çekimin sonunda ölmüş olacak.

 

Asım: Canım kardeşim söz konusu şöhretse gerisi teferruattır. Rolün iyisi kötüsü olmaz. Hem pek çok sanatçı ödlükten sonra meşhur olmuştur.

 

Eşek: Yine de içime sinmedi. Keşke sahneler gerçek olmasa. Ne bileyim kanın akması gereken yerlere salça falan sürsek ha? (Kahkaha atarlar.)

 

Aslan Kral: İlahi eşek, sen bizi güldürdün, Allah da seni güldürsün. Bazen seni o kadar çok seviyorum ki hemen yiyesim geliyor.

 

Eşek: Aman kralım, eşek eti yenir mi? (Panikler.)

 

Rıfkı: Yenmez olur mu hiç, bizim oralarda inek eti diye dayarlar ucuz ucuz eşek atını! (Kahkaha atarlar.)

 

Eşek: Demeee!

 

Aslan Kral: Korkma korkma. Ben senin gibi akıllı bir eşeği daha nereden bulurum?

 

Eşek: Oh çok şükür.

 

Aslan Kral: Hanıım! Aslan sütü nerede kaldı? Boğazımız kurudu. Buz da getir.

 

Asım: Aslan sütü mü? (Gözü parlar.)

 

Rıfkı: keşke biraz da kavunla beyaz peynir olsaydı tadından yenmezdi.

 

Şükran: Rıfkı rica edeceğim ölçülü iç. Sarhoşluğun çekilmez bilirsin.

 

Aslan 1: Buyruuun, aslan sütünüz geldi. Yarasın.

 

Rıfkı: Efendim, kadehimi bu geceyi organize eden kralımıza kaldırıyorum. Kralımıza!

 

Hepsi: Kralımıza!

 

Rıfkı: (Bir yudum alır, suratı değişir ve ağzındakini püskürtür.) Bu ne lan? Oğlum bu süt ya?

 

Aslan Kral: Dedik ya koçum aslan sütü diye. (Kahkaha atarlar.)

 

Şükran: Aman ölçülü iç, sonra fena çarpar. (Kahkaha atarlar.)

 

Rıfkı: (Şaşkın) Hay Allah, bende sanmıştım ki…

 

Şükran: Efendim her şey çok çok güzeldi. Ellerinize sağlık. Müsaadenizle biz artık yatmaya gidelim. Malum, yarından itibaren çekimlere başlıyoruz.

 

Aslan Kral: Siz bilirsiniz. Gidin de iyice bir dinlenin. Gece sivrisinek çok olur. Sivrisinek kovucu ister misiniz?

 

Asım: Çok iyi olur kralım.

 

Aslan Kral: Eşek, yanına 3 tane kurbağa al. Her birinin yatağının başına yerleştir.

 

Eşek: Başüstüne kralım. (Işık söner.)

 

 

SAHNE 15 (Işık yanar.)

 

(İnsanlar yataklarının yanında kendi aralarında konuşurlar.)

 

Asım: Gördünüz değil mi, aslanla sırtlan birbirlerinden hiç hoşlanmıyorlar.

 

Rıfkı: Daha iyi ya işte. Bizim de aradığımız bu değil miydi? Bu sırtlan çok hırslı, gözü yükseklerde. Bir o kadar da salak.

 

Asım: Sırtlan bu işi yürütebilecek kapasitede mi acaba tartışılır abi.

 

Rıfkı: Umurumda değil. Bizim projelerimiz hayata geçince başarı grafiğinin pek önemi kalmayacak. Yarın harekete geçiyoruz.

 

Şükran: Bana kalırsa aslan kralda bir şansımızı deneyelim derim.

 

Rıfkı: Saçmalama, oracıkta boğazlayıverir hepimizi

 

Şükran: Söylemesini bilirsek hiçbir şey olmaz. Teklifimizi süsleyerek, etrafından dolarak yaparsak en fazla reddeder.

 

Asım: O zaman daa, rotayı hemen sırtlana çeviririz.

 

Rıfkı: İşte! Kafası çalışan insan modeli. Öpücem, gel koçum öpücem. (Kahkaha atarlar.)

 

(Işık söner.)

 

 

SAHNE 16 (Işık yanar.)

 

Rıfkı: Oğlum Asım, kaybolduk galiba.

 

Asım: Büyük bir ağaç olacaktı, ona sırtımızı verince 50 sonra sola dönüyorduk herhalde abi.

 

Rıfkı: Serseri! Elini sallasan büyük bir ağaca çarpmıyor. Hangi büyük ağaç? Hepsi birbirine benziyor.

 

Asım: Abi istermisin yırtıcının biri tepemize çöksün?

 

Rıfkı: Manyak manyak konuşma, ağzını hayra aç ağzını hayra az (tokatlar)

 

Asım: Abi Şükran abi varmış mıdır aslan kralın yanına?

 

Rıfkı: Ohoo, çoktan varmıştır. Şimdi mevzuya girmiştir bile.

 

Asım: İstermisin aslan kralı ikna etsin?

 

Rıfkı: Aferin oğlum, hep böyle pozitif şeyler söyle işte Rıfkı abini biraz olsun rahatlat. Eğer Şükran bu işi kıvırsın var ya patron her birimizi kurulacak tesislerde önemli birimlere getirir.

 

Asım: Abi şu ilerideki maymunlara sırtlanın adresini soralım, belki biliyorlardır.

 

Rıfkı: Oğlum bunlar etliye sütlüye karışmayan toplumsal olaylara sıfırın altında tepki veren 3 maymuna ne kadar da çok benziyorlar.

 

Asım: Selam arkadaşlar. Sırtlanı arıyoruz da gördünüz mü acaba?

 

Maymun 1: (Gözlerini kapar.) görmedim

 

Asım: Biz yabancı değiliz. Dün ormanınıza gelen insanlarız. Duymadık demeyin sakın!

 

Maymun 2: (Kulağını kapar.) Duymadım.

 

Asım: Allah Allah! Neyse bak kardeş, sırtlanın yerini biliyorsan lütfen söyle.

 

Maymun 3: (Ağzını kapar.) Hımmm, hımmm.

 

Asım: ne diyor bu?

 

Maymun 1: Bilmiyorum diyor. (Maymunlar çıkar.)

 

Asım: Hayda!

 

Rıfkı: Demiştim oğlum ben sana. Bunlar meşhur 3 maymun. Asım biz bu sırtlanı bulamayacağız sanırım. Bari geri dönebilsek.

 

Sırtlan: Peki sırtlan sizi bulsa olur mu?

 

Asım ve Rıfkı: Sırtlaan!

 

Asım: Seni gökte ararken yerde bulduk.

 

Sırtlan: Bu kadar çok sevildiğimi bilmiyordum.

 

Rıfkı: Sevilmez misin sırtlancım ormandaki en aklı başındaki hayvan sensin şerefsizim.

 

Sırtlan: (Mutlu) Bak şimdi, hay Allah! Eee, hayırdır? Beni yana yakıla neden arıyodunuz?

 

Rıfkı: Çekimleri parça parça yapıp en sonunda birleştirirken hayvanların önem sırasına göre sıralamayı değiştirebiliyoruz. Belgeselin en önemli aktörü olarak ilk senden başlamak istedik.

 

Sırtlan: Benim şöhret olmak gibi bir derdim yok. Maksat sizin işiniz görülsün.

 

Rıfkı: Çok iyi o zaman. Asım, kamerayı hazırla başlıyoruz.

 

Asım: Hemen ağabeycim. Evet, ben hazırım.

 

Rıfkı: 3,2,1 action! Evet sevgili seyirciler, doğanın en tehlikeli yırtıcılarından sırtlanla birlikteyiz. Evet sırtlan bize kendinden bahseder misin? Örneğin adın, bu adın bir hikayesi var mı?

 

Sırtlan: (sinirli) Olmaz mı? Bundan yıllar yıllar önceydi

 

Büyük büyük dedem yaşlanmaktan çok korkarmış. Yüzündeki kırışıklıklardan çok sıkıldığı bir gün gitmiş suratına botoks yaptırmış. Yalnız , botoksun etkisiyle suratında anlamsız bir sırıtma ifadesi kalmış. Büyük büyük (bilgi yelpazesi.net) dedemin bu dramı aslan kral için alay konusu olmuş. Büyük büyük dedeme bakıp bakıp’ Sırıt lan! Hah hah haaa… Sırıt lan! Ha hah haaa…. ’ der dururmuş. Sırıt lan aşağı sırıt lan yukarı derken bizim adımız sırtlan kalmış. Deyiş o deyiş patlamış gitmiş. Adımı her duyduğumda bu çirkin anı aklıma geliyor. Tüm aslanlardan tiskiniyor, tiskiniyor, tiskiniyorum.

 

Rıfkı: Anlıyorum efendim, buradan da aslanlar ile sırtlanlar arasındaki husumetin sebebi daha net ortaya çıkıyor. Peki şu anki aslan kral yönetimini nasıl buluyorsunuz?

 

Sırtlan: Modası geçmiş yöntemlerle ormanı idare etmeye çalışıyor. Neymiş, doğal dengeye dikkat etmek lazımmış. Laf! Artık daha global düşünmek lazım. Çağdaş projeler üretmek lazım.

 

Rıfkı: Eleştirilerinizde haklı olabilirsiniz. Peki, bir şekilde yönetimi ele geçirseydiniz bu dediğiniz yenilikleri gerçekleştirebilir miydiniz?

 

Sırtlan: Sen ne diyorsun be. Ormana çağ atlatırdım çağ!

 

Asım: Kimbilir bakarsın bu ormana bir gün kral olursun.

 

Rıfkı: Eveeet, bizimle söyleşimize katıldığınız için çok teşekkür ederiz.

 

Sırtlan: Ne demek, benim içinde iyi oldu. İçimi dökmüş oldum.

 

Rıfkı: Kestik! (IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 17 (IŞIK YANAR)

 

Aslan kral: Buyur bakalım Şükran Hanım, benimle konuşmak istediğinizi söylemişsiniz. Sizi dinliyorum.

 

Şükran: Kralım; malum, belgeselin çekimine bugün başladık. Arkadaşlar şu an çekimdeler. Ben de sizin çekiminiz öncesi kısa bir söyleşi yapıp çekimin daha verimli olabilmesi için geldim.

 

Aslan kral: Öyle mi? Ne güzel, ne güzel. Çekimin sonu sabırsızlıkla bekliyorum.

 

Şükran: Emin olun beklediğinize değecek. Evet, başlayalım isterseniz?

 

Aslan kral: Seni dinliyorum.

 

Şükran: (boğazını temizler) Kralım, yüzyıllardır bu ormanı aslanlar yönetiyor. Siz de atalarınızdan devraldığınız bu kutsal görevi layıkıyla yerine getiriyorsunuz.

 

Aslan kral: Teşekkür ederim.

 

Şükran: Orman için daha da faydalı olmak istersiniz sanırım.

 

Aslan kral: Bu da soru mu? Burası benim vatanım, bu orman için canımı veririm.

 

Şükran: Canınızı vermeye gerek yok. Daha cesur kararlar verin yeter.

 

Aslan kral: Nasıl yani?

 

Şükran: Bu ormanda aradığınız her şey var. Yiyecek bol, havası temiz , evet bunlar doğru. Ama günümüz dünyası için yeterli değil. Neden daha azıyla yetinesiniz ki?

 

Aslan kral: Lütfen daha açık konuşur musunuz?

 

Şükran: Pekala. Şöyle söyleyim, bu ormanda eksik olan şey tesisleşme. Bu ormandaki her şey organik, bunu kabul ediyorum. Ama her şey çok yavaş ilerliyor.Kuracağımız tesisler sayesinde beslenme, barınma, güvenlik gibi sorunları artık siz düşünmeyeceksiniz.

 

Aslan kral: Ya kim düşünecek, bu ormanın kralı ben değil miyim?

 

Şükran: Elbette kral sizsiniz. Lakin sizi oldukça yoran, yıpratan konuları sizin yerinize tesislerin müdürleri düşünecekler. Size de keyif yapmak düşecek.

 

Aslan kral: Yani aslan kral değil, maymun kral olacağım öyle mi?

 

Şükran: Estağfurullah efendim, o nasıl söz?

 

Aslan kral: Peki söyle bakalım. Pek çok tesis açılacak diyorsun. Pek çok tesis demek, pek çok insan demek. Pek çok insan demek pek çok kalacak yer demek. Pek çok kalacak yer demek, pek çok ağacın kesilmesi demek. Pek çok ağacın kesilmesi demek, pek çok hayvanın barınma , beslenme, güvenlik sorunu demektir. Bu kadar hayvan ne yapacak?

 

Şükran: Kralım bunu bilmeyecek ne var? her şeye bir düzen gelecek. Hayvanlar da kendilerine ayrılacak olan lüks tesislerde ikamet edecekler.

 

Aslan kral: Bu, bu canavarlık. Hayvanları resmen belli bir alana mahkum ediyorsunuz. Ormanın pek çok yerini artık göremeyecekler.

 

Şükran: Canım onlar da artık buraların babalarının tapulu malı olmadığını anlasınlar. Herkes yerini ve haddini bilsin.

 

Aslan kral: Çok doğru söylüyorsunuz. Herkes yerini ve haddini bilmeli. Ben bu ormanın kralı olduğum müddetçe bu kepazeliğe izin veremem. Halkım tok ama tutsak olacağına aç ama özgür olsunlar daha iyi. Bu söylediklerinizi duymamış olayım. Belgeselinizi çekin ve ormanımı bir an önce terk edin!

 

Şükran: Beni yanlış anladınız kralım, size saygımız sonsuz. Siz ne derseniz o olur. Merak etmeyin işlerimizi halleder halletmez ormanınızı terk ederiz. (IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 18 (IŞIK YANAR)

 

Rıfkı: Anlat bakalım, haberler iyi mi?

 

Şükran: Maalesef hayır. Aslan kral tam da senin dediğin gibi çıktı. O, son derece sinir bozucu düzeyde dürüst bir hayvan.

 

Rıfkı: Eee, biz hayvan sarrafıyız kızım. Hayvanın gözünün içine bakıp karakter mr sonucunu anında çıkarırız.

 

Şükran: Yok ormanın dokusu bozulacakmış, yok hayvanlar esaret altında yaşayamazlarmış.Ay ben boğarım bu aslanı.

 

Asım: Abi aslında aslan kralın söyledikleri doğru değil mi? Hayvanları resmen bir alana hapsedeceğiz. Karınları tok olsa ne olacak ki?

 

Rıfkı: Salak salak konuşma. Karınları tok sırtları pek olacak, daha ne istiyorlar. Başlarını sokacakları bir ev tahsis ediyoruz hem de bedava.

 

Şükran: Sinirlenme sinirlenme . Siz ne yaptınız, sırtlanla görüşebildiniz mi?

 

Rıfkı: Sırtlanı soruyor Asım, haydi anlatsana.

 

Asım: Abla sırtlan tam da aradığımız gibi. Ormana kral olabilmek için her şeyi yapar. Hayvanların mutluluğuymuş, ormanın havasıymış hiç umurunda değil.

 

Şükran: Bak bu iyi haber. O zaman hemen sırtlanla görüşüp harekete geçelim. Aslan bugün yarın bizi ormandan kovar.

 

Rıfkı: Çağırmıştım zaten, birazdan burada olur.

 

Asım: Hem sırtlanı tüm ormanın sevdiği biri haline getirmeliyiz, hem de aslanı gözden düşürmeliyiz.

 

Şükran: Bak sen! Orman havası iyi gelmiş ha?

 

Rıfkı: Doğal ortamında kendini daha iyi ifade ediyor. (kahkaha atar)

 

Asım: Benimle uğraşmasan olmaz sanki.

 

Şükran: Şaka yapıyoruz Asım’cığım şaka! Seni sevdiğimizden. Aslan kralı karalayabilecek neler yapabiliriz, bu kadar sevilen birini gözden düşürmek kolay olmayacak.

 

Rıfkı: Halt etmişsin sen. Ona öyle şeyler yapacağız ki bütün orman kısa bir süre sora ondan nefret edecek.

 

Adını dahi anmayacak. Asım, bu noktada sana büyük iş düşüyor. Aslanı bir gölge gibi takip edeceksin. Her hareketini kameraya kaydedeceksin. Ama sakın yakalanayım deme helva bana dokunuyor.

 

Asım: Ne helvası abi?

 

Rıfkı: Oğlum sen ölünce eşek değil ya Şükran ablan bir helva kavurur elbet. (kahkaha atar)

 

Şükran: Korkutma çocuğu. Merak etme Asım, aslan krala yakalanmadan onun hakkında bilgiler toplayıp sağ salim geleceksin.

 

Asım: Sağol abla. Evelallah bu zor görevin üstesinden geleceğim.

 

Rıfkı: Aferin! Seninle gurur duyuyorum koçum benim. Haydi bakalım yolun açık olsun. (Asım çıkar) Şükran, sen sırtlana git kendisini destekleyeceğimizi söyle. Ben de orman sakinlerine mini bir konferans vereyim. Sırtlan denilen o içi boş tenekeyi iyice parlatalım ki millet altın sansın. (IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 19 (IŞIK YANAR)

 

Anlatıcı: Size bu insanları gözüm hiç tutmadı demiştim değil mi? Hatırladınız mı? İnsanlar o ormanda olduğu sürece kralın aslan ya da sırtlan oluşunun pek de bir önemi yok. Yeni kral bir kukladan ibaret olacak. Kuklanın ipleri ise insanların elinde. İzlediğiniz çizgi filmlerdeki iyi kalpli süper kahraman her zaman kötüleri yener . Hiçbir kere de süper kahraman yenilsin , kötü kalpli canavar kazansın dediğiniz oldu mu? Ya da bir sinema filminde dünyayı işgal eden uzaylıların insanları yenmesini istediniz mi ? Cevabınız evet mi? Eğer cevabınız evetse endişelenmeyin. Siz kötü biri değilsiniz. Her insanın bilinç altında bir zalim vardır. Önemli olan bu zalimin bulunduğu yerden dışarı çıkmasına izin vermemektir. Neyse biz yine ormanımıza dönelim. Ormanda işler iyi gitmiyor. Kara bulutlar etrafı çepeçevre sarmış. Bu çember kırılacak mı bilinmez ama bildiğim tek şey, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır.

 

(IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 20 (IŞIK YANAR)

 

Rıfkı: Dostlarım, bugün burada toplanmamızın nedenini merak ediyorsunuz değil mi?

 

Piton: Herhalde merak ediyoruz uzatma da ne söyleyeceksen söyle.

 

Rıfkı: Biliyorum dostlarım, hepinizin bir uğraşı var ve şu an alıkonulmaktasınız. İşte ben de tam bununla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.1gün içerisinde yaptığınız işleri gözünüzün önüne getirin. Beslenme , barınma ve hayatta kalma. Üçü de gayet zor işler değil mi? Sen! (tavşanı gösterir) Şöyle gönül rahatlığıyla kaç kez havuç yiyebildin? Daha havucunu ısıramadan yırtıcının biri şah damarını parçalayabilir. Senin evim dediğin o çukur kaç kere aşırı yağıştan ya da büyük bir hayvanın üzerinden geçmesi sonucu yıkıldı?

 

Tavşan: Çok doğru. Karnımı doyururken devamlı yenilme korkusundan bıktım.

 

Yaptığım evlerin ise haddi hesabı yok.

 

Rıfkı: Gördünüz mü, bu şartlar altında tavşan bu ormanda yaşamaktan mutludur diyebilir miyiz?

 

Hepsi: Hayır!

 

Rıfkı: Ya sen! (sırtlanı gösterir) Bir kere olsun hazır yemek yiyebildin mi? Kaç geceyi avlanamadığın için karnın guruldayarak geçirdin? Kaç kere isminden dolayı aslan kral tarafından aşağılandın? Yetmedi mi asırlardır ezildiğiniz?

 

Sırtlan: Neyden ne kadar yiyeceğimize bile o karar veriyor.

 

Rıfkı: Durun, hemen karamsarlığa kapılmayın. Biz insan dostlarınız bu sorunları bildiğimiz için buraya geldik. Sizler kesinlikle daha iyi bir hayatı hak ediyorsunuz dedik ve ormana pek çok tesis açmaya karar verdik. Asım’cığım maketleri getiriver.

 

Asım: Hemen abi. (dışarı çıkar)

 

Tavşan: Ne tesisiymiş bunlar?

 

Rıfkı: Güzel kardeşim, senin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek tesisler. Hah, getir Asım, getir.

 

Asım: Geldim ağabeycim, şöyle bırakıyorum.(maketleri bırakır)

 

Rıfkı: İşte! Mutluluğun anahtarı olan muhteşem tesisler.

 

Karınca: Vay, vay, vaay. Bu ne böyle ya? Böyle bir şey gerçekten yapılabilir mi?

 

Asım: Yapıldı bile. Bunun tıpa tıp aynısı kendine has bir ülke olan Kırıkkale’de var.

 

Cıcırböceği: Desenize çok gelişmiş bir ülke orası.

 

Rıfkı: Çook! Bir de medeni, bir de medeni sormayın gitsin. Neyse, yapılacak bu tesislerle bir başka hayvan tarafından yenilme tehlikesine son. Karın doyurmak için saatlerce koşturmaya son.

 

Piton: Ne yiyip ne içeceğiz o zaman?

 

Rıfkı: Tesis içerisinde sana ayrılmış bir daire olacak.

 

Piton: Nasıl daire?

 

Rıfkı: Uçan daire! (kahkaha atarlar) Kral dairesi kral. Yemeğin dairene getirilecek, sen de afiyetle mideye indireceksin.(aslan3 gizlice olanları izlemektedir.)

 

Hepsi: Heeeyyyy!

 

Sırtlan: Söyledikleriniz kulağa hoş geliyor. Tesislerin yapımına hemen başlansın o zaman , değil mi arkadaşlar?

 

Hepsi: Evet başlansın.

 

Rıfkı: Durun dostlarım, beni dinleyin. Tabi ki aklın yolu bir, bunların yapımına bir an önce başlamak gerekir. Yalnız çok büyük bir sorunumuz var.

 

Karınca: Nedir sorun, hemen halledelim. Bu saatten sonra ölürüm de bu projeden vazgeçmem.

 

Rıfkı: Aslan kral! Kendisine konuyu açtığımızda şiddetle karşı çıktı. Biliyorum çok iyi niyetli birisi ancak vizyonu kapalı. Bu yüzyılın gerçeklerini algılayamıyor. Yeniliklere kapalı. Aslan kralı ikna edemezsek tüm bu fırsatlar bir anda buhar olup uçacak.

 

Sırtlan: Aslan kral mı ikna olacak, güldürmeyin beni.

 

Hepsi: Doğru, kararından asla vazgeçmez.

 

Rıfkı: Keşke bu ormanın kralı daha uyumlu, daha çağdaş, halkının çıkarı için herşeyi yapabilecek birisi olsaydı. Mesela sırtlan!

 

Sırtlan: (şaşkın) Neee, ben mi?

 

Rıfkı: Neden olmasın? Cesaret desen sende. Vizyon desen sende. Yoksa ormanı yönetmek konusunda kendini yetersiz mi buluyorsun?

 

Sırtlan: Yok canım, evelallah üstesinden gelirim ama…

 

Asım: Aması maması yok birader, ahali senden hizmet bekler, öyle değil mi arkadaşlar?

 

Hepsi: Evet doğru.

 

Cırcırböceği: Vallahi, ben çalışmaktan hiç hoşlanmam. Sanatçı kişiliğime ters. Sırtlanın başa geçişi tesislerin yapımını hızlandıracaksa o zaman yaşasın sırtlan kral!

 

Hepsi: Yaşasın sırtlan kral! Yaşasın sırtlan kral! Yaşasın sırtlan kral! (IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 21 (IŞIK YANAR)

 

Aslan kral: Dur, sakin ol bakalım. Baştan bir daha anlat ama tane tane.

 

Aslan3: Ne anlatayım baba, durum ortada. İnsanların gerçek yüzü ortaya çıktı. Yapacakları tesislere izin vermediğin için senin yerine sırtlanı kral yapacaklar.

 

Aslan kral: Ormandaki hayvanlar ne diyor bu işe?

 

Aslan3: Ne desinler? Büyülenmiş gibiler. Verilen vaatler kulağa hoş geliyor. Bu yüzden hemen sırtlanı desteklemeye başladılar.

 

Aslan kral: Yok olmaz öyle şey. Halkım beni sever. O iki yüzlü insanlara da dersini bir güzel verir.

 

Aslan3: Hala anlamıyorsun değil mi? Bu iş bitti. Sen sarayından dışarı çıkmazsan seni çıkarmasını bilirler.

 

Sarayından çık ve buranın kralı kimmiş onlara göster.

 

Aslan kral: Ne yapayım örneğin?

 

Aslan3: Onlara kralın hala sen olduğunu göster. İnsanları herkesin önünde parçalara ayır ki ne bir daha insanlar bu ormanı yağmalamaya gelebilsin, ne de sırtlan gibi çapsızlar boş heveslere kapılsın.

 

Aslan kral: Asla! Bu ormanda ancak karın doyurmak için avlanılır. Doğanın kanunudur bu. Sebepsiz yere canlı öldürmek insanlara has bir özelliktir. Ben katil değilim. Böyle bir şey yapmamı bir daha sakın isteme.

 

Aslan3: Nasıl istersen öyle olsun babacığım. Kral sensin. (kinayeli) Şimdilik! (çıkar)

 

Aslan kral: (bir süre kalakalır) Kızım yerden göğe kadar haklı. Ormanım göz göre göre yok oluyor ve ben de bunu seyrediyorum. Biz hayvanlar için modern bir hapishane yapılacak ve hapishanenin en modern koğuşuna da sırtlanı koyacaklar. Sersem! Keşke değişebilsem. Keşke olması hemen hemen kesinleşen bu olaylara dur diyebilsem. Olacakları öngörüp te eli kolu bağlı olmak ne acı ? Keşke ben de diğerleri gibi her şeyi toz pembe görebilsem? Ama yapamam. Ben neysem oyum, değişemem. Halkımla konuşacağım. Eğer beni dinlemezlerse , yapacak bir şey yok! (IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 22 (IŞIK YANAR)

 

Sırtlan: Bir türlü inanamıyorum. Hayvanların’sırtlan kral” diye bağırmaları hala kulaklarımda.

 

Rıfkı: Ne sandın? Halk sendeki ışığı gördü.

 

Sırtlan: Bir de ben görebilsem, önceden aslana muhalefet etmek hoşuma gidiyordu. Ama iş ciddiye binince şöyle bir düşünüyorum da aslan haklıydı galiba. Krallık konusunda kendime hiç güvenmiyorum.

 

Rıfkı: Sen orasını hiç merak etme. Her şeyi senin adına biz yapacağız zaten.

 

Sırtlan: (şaşkın) Eee, bu ne biçim krallık? Ben ne iş yapacağım?

 

Rıfkı: Tahtının keyfini çıkaracaksın. Hayvanların tüm sorunlarıyla tamamen biz ilgileneceğiz.

 

Sırtlan: O zaman gerçek kral siz insanlar olacaksınız, ben ise bir kukla, öylemi?

 

Rıfkı: Ne o, beğenemedin mi?

 

Sırtlan: Şeey, ondan değil de….

 

Rıfkı: Kral ya da kukla her neyse bir başkasını da bulabiliriz. Seni nasıl parlattıysak, öyle de söndürürüz. Seni geldiğin çöplüğe göndermesini biliriz.

 

Sırtlan: Geldiğim çöplük neresiymiş, sizi duyan da beni pavyondan çekip aldınız zanneder.

 

Rıfkı: Evet, cevabın nedir? Bu ormanın kralı, bizim de kuklamız olmaya var mısın yok musun?

 

Sırtlan: (düşünür) Varım!

 

Rıfkı: (bağırır ve alkışlar) Varım diyoor. Tebrikler, en doğru kararı verdin. Şimdi sana bir konuşma metni hazırlayalım. Ona iyice bir çalış.

 

Sırtlan: Tamam.

 

Rıfkı: Bir yandan aslanı karalarken, diğer yandan vaatlerde bulunacaksın.

 

Sırtlan: Ne vaadinde bulunacağım? Tutamayacağım vaatlerde bulunmak istemem.

 

Rıfkı: Hah! Hoş geldin çakma aslan kral! Oğlum sana vaat et dedik, vaatlerini tut demedik ki. Ne bileyim ormana deniz getireceğim de.

 

Sırtlan: Deniz mi? Yahu böyle ölçüsüz atılır mı? Bunu yerler mi? Hem yediler diyelim, kral olunca hani deniz nerede derlerse ne diyeceğim?

 

Rıfkı: Merak etme demezler. Derlerse de şarkıcı Deniz Seki’yi getirirsin. Coşkulu bir konser, bitti gitti.

 

Sana bir de doğa üstü bir güç uyduralım.

 

Sırtlan: Doğa üstü güç mü, yok artık!

 

Rıfkı: Buldum. Hava olaylarını önceden biliyormuşsun örneğin.

 

Sırtlan: O da bir şey mi, biz hayvanlar depremi bile insanlardan çok önce hissedebiliyoruz.

 

Rıfkı: Yahu öyle değil. Mesela,’’ 3 gün sonra hava kapalı olacak, yarın ormanımız balkanlardan gelen soğuk hava kütlesinin etkisi altına girecek’’ gibi.

 

Sırtlan: Balkanlar mı? O ne abi?

 

Rıfkı: Şimdi Balkanlar…. Amaaan neyse ne, boş ver şimdi. Aklına yattı mı?

 

Sırtlan: (kararsız) Yani….

 

Rıfkı: Aslan kralı Halkın gözünden düşürecek bilgileri de topladık mı bu iş tamamdır. Nerede kaldı bu Asım?

 

Asım: Geldim abi geldim.

 

Rıfkı: Hah, gel bakalım, ne oldu, halledebildin mi?

 

Asım: Ayıp ettin abi, bugüne kadar hangi işi halledemedim?

 

Rıfkı: Koçumsun, ver bakalım neler yakalamışsın? (kameradaki görüntüleri inceler) Burada yemek yiyor, burada uyuyor, burada burnunu karıştırıyor, burada da uyanıyor. Oğlum sen benimle dalga mı geçiyorsun?

 

Asım: Niye, ne oldu ki?

 

Rıfkı: Bu görüntülerle mi aslan kralı tahtından indireceğiz?

 

Asım: Abi sen sadece bakıyorsun, görmüyorsun. Görüntüleri bir güzel sıralayalım. Başlangıçta uyuyor.

 

Neden, memleket adamın umurunda değil. Uyanıyor, iyice bir esniyor, geriniyor. Taa bademciklerini görebiliyorsun. Neden? Çünkü eliyle ağzını kapatamayacak kadar görgüsüz birisi. Ondan sonra bir güzel burnunu karıştırıyor. Neden? Çünkü pasaklı. Bugün burnunu karıştıran, yarın ormanı öyle bir karıştırır ki işler arap saçına döner. Tüm bu iğrençliklerin üzerine ellerini yıkamadan oturup bir de utanmadan yemek yiyor. Neden? Adam pislik, adam mikrop. Kendi sağlığını böyle hiçe sayan, halkının sağlığını düşünür mü? Nasıl abi?

 

Rıfkı: (gururlu) Her zaman söylerim. Bu Asım var ya bu Asım, heykeli dikilecek adam vallahi.

 

Asım: (utangaç) Yok abi, estağfurullah görevimiz.

 

Rıfkı: Sırtlan, eve git bir güzel dinlen. Sana konuşma metnini hazırlarız. Bir güzel çalış. Biz Asım la görüntüleri düzenleyip hayvanlara gösterelim ki aslan kraldan nefret etsinler. Öbür gün de sen bir konuşma yaparsın. Birkaç gün içinde aslan kral ve sülalesi ormanı terk etmek zorunda kalacak.

 

(IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 23 (IŞIK YANAR)

 

Rıfkı: Sevgili hayvan dostlarım! Güzel günlerin gelmesi artık çok yakın. Sırtlan, afedersiniz ağız alışkanlığı işte. Sırtlan kral , ormanın sorunlarını çok iyi bildiğini ve bunları çözmek için ormanı yönetmeye talip olduğunu açıkladı. (Asım ve Şükran alkışlarlar)

 

Asım: Bravo!

 

Rıfkı: Bu makam, öyle her önüne gelenin kaldırabileceği bir makam değildir. Aslan kralın ne mal olduğunu hep birlikte gördük. Bu hayvanın bu yüce makamı daha fazla kirletmesine izin verecek miyiz arkadaşlar!

 

Hepsi: Hayır!

 

Rıfkı: İzin verecek miyiz arkadaşlar!

 

Hepsi: Hayır!

 

Rıfkı: Karşınızdaa, sırtlan kral! (alkışlarla sırtlan gelir, tezahüratlar yapılır.)

 

Sırtlan: Teşekkür ederim, teşekkür ederim. Değerli hayvanlar, görüyorum ki benim krallığım yıllardır özlenen , beklenen bir hadiseymiş. Haa, hadise dedim de Rıfkı bey sürprizi bozma sonra açıklarız demişti ama ben dayanamayacağım. Tahta oturduğum zaman insan dostlarımız krallığımın şerefine şarkıcı Hadise’yi buraya getiriyoooor.

 

Hepsi: Yaşasın insanlar, yaşasın insanlar.

 

Sırtlan: Bu ormanda hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacak. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz ardınızda olacak. Ormanımıza biraz daha medeniyet gelecek ve buradaki tüm hayvanlar insan olmaya bir adım daha yaklaşacaklar.(alkış sesleri)

 

Aslan kral: İnsan olmak ha? Demek insan olmaya bu kadar heveslisiniz.

 

Asım: Ne yüzle geliyorsun buraya? Senin çoktan ormanı terk etmen gerekirdi.

 

Aslan: Yok ya? Öyle yağma yok, siz insanlar ve kuklanız sırtlan amacınıza ulaşamayacaksınız.

 

Sırtlan: Sen hiçbir zaman ormanın daha modern bir yapıya kavuşmasını istemedinki. Şimdi bu orman için iyi şeyler yapmaya çalışan bizleri engellemeye çalışıyorsun. Ama başaramayacaksın. Bu hayvanoğlu hayvanlar buna izin vermeyecekler.

 

Aslan kral: Onların dünyadan haberi yok. Dostlarım beni dinleyin. İnsanların derdi sizin daha iyi bir yaşam sürmesi değil. Bugüne kadar hiçbir sorunu olmayan bu doğa harikası ormanı yok etmek. Evet, tek amaçları bu.

 

Şükran: Yalan, yalan söylüyor. Bizler bu ormanı senin zulmünden kurtarıp hayvanların layık olduğu yaşam biçimini getirmeye geldik.

 

Sırtlan: Yıllardır yaptıkların yetmedi mi? Neymiş, doğal yaşamı korumalıymış, ormanın dokusu bozulmamalıymış. Bizim bu palavralara karnımız tok.

 

Aslan kral: Oldum olası salaktın zaten. Bak sırtlan, uyan artık. Ormanın kralı olunca ormana neler olacak farkında değil misin?

 

Sırtlan: Yoo, değilim(kahkaha atar) Hem kötü bir şey olursa merak etme. Ormanın kralı olarak duruma hemen müdahale ederim.

 

Rıfkı: Bak aslanım, rüzgara karşı yürünmez. Seni artık kral olarak görmek istemiyorlar. Krallığı bırakmayı bir çeşit emeklilik gibi düşün. Hem sana 3 aydan 3 aya maaş da veririz. Bir de eve yazılırsın, kira öder gibi kendi evinin taksidini ödersin. Güz gelince salçanı kaynatırsın. Ohh, hayatın tadını çıkarırsın.

 

Aslan kral: (alaycı) Tıpkı insanlar gibi öyle mi?

 

Şükran: Evet, aynen öyle. Tıpkı bizler gibi.

 

Aslan kral: Ah doğru ya, sizler de insandınız, unutmuşum.Dediklerinizi yaparsam insanlaşacağım.

 

Yani yolda yürürken yere tüküreceğim, burnumu karıştıracağım, en işlek caddelerde yerlere çekirdek kabukları atacağım, dünyanın en namuslu insanı profilini çizip başkalarının karısının, kızının namusu hakkında ileri geri konuşacağım, başkalarının acılarına gülerek seyirci kalacağım. Sürekli dedikodu edip başkalarının açıklarını arayacağım. Hırsızı, haydudu, zalimi sırf bana yakın diye koruyup kollayacağım. Töre cinayeti işleyeceğim öyle mi?

 

Yoo, yanılıyorsun insanoğlu. Bu saydıklarım gibi insan olmaktansa hayvan olarak ölmek onur verir bana. Kazandınız. Çakma insanlar sizi. İçim acıyor. Zavallı ormanım, zavallı halkım.(çıkar)

 

Asım: Vurdu gol oldu, vurduuu gol oldu. Sırtlan, kral oldu. Kral buraya kral buraya, kral buraya kral buraya. Ooooooo… oley,oley,oley…………(alkışlar)

 

Sırtlan: Ben…(alkışlar)

 

Asım: Bravo!... (alkışlar)

 

Sırtlan: Sevgili halkım…

 

Rıfkı: Yaşa!... (alkışlar)

 

Sırtlan: Kral olarak ilk işim…

 

Şükran: Sırtlan sen bizim her şeyimizsin. Sırtlan sen bizim her şeyimizsin.(diğerleri de katılır)

 

RIFKI: (Kalabalığı susturur) Kralımız yapacağı icraatları bakışlarıyla zaten anlattı. Daha fazla kendisini yormayalım. Şimdi (bilgi yelpazesi.net) herkes işine gücüne marş marş! (dağılırlar) İkie bir nutuk atmaya kalkma. Yapılacak onca iş varken bir de bu saçmalıklarla uğraşmayalım.

 

Sırtlan: Ama ben…

 

Rıfkı: Tamam, konuşma bitmiştir. Haydi doğru sarayına. (IŞIK KARARIR)

 

 

SAHNE 24

 

Anlatıcı: Evet, sonunda sırtlan muradına erdi. Ormanın yeni kralı artık o. Kendi deyimiyle insanlaşma yolunda dev bir adım attı. Elbetteki bunun bir bedeli olacaktı ve sırtlan bu bedeli ödemeye hazırdı.

 

(IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 25

 

(Ara sıra iş makinelerinin sesleri gelmektedir)

 

Tavşan: Hayatımız birdenbire nasıl da değişti, öyle değil mi?

 

Piton: Öyle öyle. Karnım acıkınca bir telefon.Hop! Anında sersemletilmiş bir hayvan önümde. Şöyle salına salına yanaşıyorum, böyle bakıyor salak.(kahkaha atar)

 

Tavşan: (tedirgin) Ben yanındayım diye etkilenmiyorsun ya?

 

Piton: Yok vallahi gram tahrik olmuyorum.

 

Tavşan: Benim yuvayada bir kamyon dolusu havuç yığdılar. Ormana bereket geldi bereket.

 

Piton: Doğru söylüyorsun. Yalnız yeni yapılacak tesisler için biraz fazla ağaç kesmiyorlar mı sence? Bu gidişle hiç ağaç kalmayacak.

 

Tavşan: Yok canım, bu işleri insanlardan daha mı iyi bileceksin? Bir bildikleri vardır elbet. Hem ileride buraları yeniden ağaçlandıracaklardır.

 

Karınca: Merhaba arkadaşlar!

 

Piton: Ooo, karınca hoş geldin. Vay, ağustosböceği de gelmiş. Hayırdır pek bir keyifli gördüm seni?

 

Ağustosböceği: Keyifliyim tabi abicim. Artık çalışmak yok. Ekmek elden su gölden geçinip gidiyoruz.

 

Tavşan: Senin hayatında pek bir değişme olmadı ki. Sen zaten çalışmıyordun. Ha bire karıncayı tırtıklıyordun.

 

Piton: Karınca, sen ne diyorsun yeni halimize? Yan gelip yatmak hoşuna gitti mi?

 

Karınca: Ne yalan söyleyim gitti. Yıllardır çalış, didin. Boşuna çabalamış durmuşuz. Biraz da sanatla uğraşayım diyorum. Ağustosböceği çalar ben söylerim. (Rıfkı girer)

 

Rıfkı: Maaşallah maşallah işte biz insanların da tüm amacı buydu.Siz hayvanların daima mutlu olması.

 

Piton: Sayenizde yüzümüzden gülücükler eksik olmuyor.

 

Rıfkı: Estağfurullah, siz hayvanlar için ne yapılsa azdır.

 

Tavşan: Rıfkı abi,bir şey soracam.Ormanımızdaki ağaç sayısı epey azaldı da onların yerine yenileri dikilecek değil mi?

 

Rıfkı: Güzel kardeşim, biz bu ağaçları niye kesiyoruz?

 

Tavşan: Niye?

 

Rıfkı: Senin her türlü ihtiyacına cevap verecek tesislere yer açmak için. Tesisler yapılınca da yeniden ağaç dikmek için boş alan kalmayacak doğal olarak.

 

Tavşan: Ama….

 

Rıfkı: Ama yook , ben tesis filan istemiyorum, eski sefil hayatımı geri verin bana diyorsan o başka.

 

Tavşan: Hayır hayır. Öyle bir şey demiyorum. Ne yapalım birkaç ağacın kesilmesi ile dünyanın sonu gelecek değil ya.

 

Rıfkı: Değil mi ya, değil mi ya. İş makinelerinin sesleri sizleri rahatsız etmiyordur umarım.

 

Piton: Yok yok alıştık bile. Yeni evlerimize taşınacağımız günü sabırsızlıkla bekliyorum. İşler ne zaman biter acaba?

 

Rıfkı: Birkaç gün içerisinde yeni evinizde olursunuz. Hatta Cuma günü açılışı yaparız.

 

Piton: Vay be , demek sona bu kadar yaklaştık ha?

 

Rıfkı: Evet, artık işin sonuna geldik. Büyük gün Cuma! (IŞIK SÖNER)

 

 

SAHNE 26

 

(Ortalıkta hiç hayvan yoktur. Kalabalık insan topluluğu vardır. Sahnede bezle kapatılmış kafesler ve kafeslerin içinde hayvanlar vardır)

 

Şükran: Sayın başkan, değerli insanistan halkı! Ülkemiz modern dünyadan ne anladığını teknolojide ne kadar ilerlediğini ispatlamak adına pek çok yeniliklere imza atmıştır. Bugün açılışı yapılacak olan bu tesisle de bunlara bir yenisini daha eklemiştir.

 

Ben lafı daha fazla uzatmadan başkanımızı kürsüye davet ediyorum. Buyrun sayın başkan.(alkışlar)

 

Başkan: Teşekkürler Şükran. Sevgili hemşehrilerim. Bugün insanoğlunun doğadaki en güçlü yaratık olduğunu bir kez daha göreceğiz. Daha birkaç ay öncesine kadar insan ayağı basmamış bu topraklarda şimdi medeniyetin sembolü olan beton yığınlarını görmekteyiz. Yine daha birkaç ay öncesine kadar iğne atsan yere düşmeyecek kadar yeşili bol olan bu ormanda bakınız yeşil namına tek bir şey yok. Herşey sizler için, her şey insanımızın mutluluğu için.(alkışlar) Çevreci denilen yeşile meraklı vatandaşlarımızı da unutmadık elbette. Tesislerimizin dışını yeşile boyayarak insanlarımızın doğadan kopmamasını sağlayacağız. Çevreciler bu kadar gürültü patırtı çıkarır da hayvanseverler durur mu?

 

Neymiş,’hayvanlar doğal ortamlarını yitirirlerse nasıl yaşarlarmış?’ Hiç merak etmesinler. Biz insanları severiz de hayvanları unutur muyuz? Onlara öyle bir tesis hazırladık ki , hayvanseverler görünce bizde mi buraya yerleşsek diyecek. Bu örtülerin arkasındakiler insanlığın varmış olduğu son noktayı simgelemektedir. Biz insanların merhametinin sembolüdür. Karşınızda hayvanistan!(örtüler indirilir)

 

(parmaklık arkasındaki hayvanlar şaşkın şaşkın insanlara bakmaktadır. Resimler çekilir)

 

Başkan: Aferin çocuklar iyi iş çıkardınız. Size güvenebileceğimi biliyordum.

 

Rıfkı: Çok teşekkür ederiz başkanım. Yüzünüzü kara çıkarmadığımız için çok mutluyuz.

 

Başkan: (sırtlanı gösterir) Bu mu yeni kral?

 

Rıfkı: (alaylı) Hıı, bu.

 

Başkan: (alaylı) Ekselansları, yeni göreviniz hayırlı olsun. Nasıl, tesisimizi beğendiniz mi?

 

Sırtlan: (şaşkın) Şeyy..

 

Başkan: Neyse neyse, zamanla alışırsınız. Haydi bakalım çocuklar, diğer tesislerimizi de görelim. Bugün daha çook tesis açacağız.(gülüşüp çıkarlar)

 

Eşek: Kralım, tesis iyi de biz burada kilitli kaldık. Bu işte bir yanlışlık olmasın?

 

Aslan: Ne yanlışlığı gerizekalı, adamlar bizim için hapishane yaptılar.

 

Tavşan: Hapishane mi? Nasıl olru? Heeyy, kimse yok mu? Dairelerimizin anahtarları olmadan dışarı nasıl çıkacağız?

 

Aslan: Hala dairelerimiz diyor yahu. Bunlar daire değil, birer koğuş. Eee, siz istediniz bunu. Ne diyorsun bu işe çakma kral?

 

Sırtlan: Bana böyle söylememişlerdi. Sadece kontrol bizde olacak, sen göstermelik kral olacaksın demişlerdi. Demir parmaklıklar filan yoktu hesapta.

 

Aslan: E, bravo yani. Adamlar daha ne desin? Açık açık söylemişler işte.

 

Sırtlan: Yapma ya? Şeey, bak ne diyeceğim. Hadi kurtar bizi ne olur, kralımız yine sen ol.

 

Aslan: Anlamıyorsun değil mi? İnsanlar bu savaşı kazandı. İnsanistan’daki tek doğal ortam da sayende yok oldu.

 

Sırtlan: Olmaz öyle şey. Mutlaka bir çıkış yolu olmalı. Herşeyi düzelteceğim. Rıfkı abi, Şükran, Asım. Nerdesiniz ey insanoğlu Çıkarın bizi buradan. Hayır! Hayıır! Hayııııırrr!

 

 

SON

 

TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR İLE İLGİLİ TÜM BELGELER
"
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

"
EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin
ve
delete tuşuna basın...

 


 E Mail
(Zorunlu Değil):