|
Dinim İslam, İslamiyet, İslami Yazılar > Allah Dostlarının Hayatı >mevlana hazretlerinin hayatı
MEVLANA HAZRETLERİ’NE GÖRE KUL VE KULUN SORUMLULUKLARI, KULUN GÖREVLERİ (ALLAH DOSTLARININ HAYATI)
Buraya kadar Mevlâna Hazretlerinin muhtelif yönlerini ortaya koymaya çalıştık. Gördük ki, Mevlâna takva derecesinde İslâm’ı yaşayan, İslâm’ı ilim, amel ve hal olarak benliğine sindirmiş bir insan-ı kâmil, bir Hak dostu ve bir Peygamber varisidir.
Ele alınan bütün cihet ve hususiyetleriyle Mevlâna bir gerçektir, vakıadır, insanlık için güzel bir numûnedir. Ancak bütün bu güzellik ve mükemmelliklerin etrafında toplandığı temel bir gaye var ki bu da kulluktur.
Mevlâna kulluk sınavının hikmetlerini şöyle açıklamakta:
“...İnsana acı gelen, tatsız gelen emir olmasaydı, güzel, çirkin, taş, inci bulunmasaydı / Nefis, şeytan, hevâ ve heves, yaralanmak, çalışmak, savaşmak olmasaydı / Padişah, kullarını ne adla ne lakapla çağıracaktı a perdesi yırtılmış kişi / Nasıl o sabırlı, o hilim sahibi diyecekti? Nasıl o babayiğit, o hikmet elde etmiş diyecekti? / Sabırlılar, gerçekler, yoksulları doyuranlar, yol kesen olmadıkça, lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça nasıl olur; nasıl belirir, anlaşılır?”
Mevlâna’ya göre kulluk imana tanıklık eder:
|
“Şu namaz da, oruç da, hac da, cihad da hep inanca tanıklık eder / Şu zekat vermek, armağan sunmak, hasetten vazgeçmek de içteki gizli şeye tanıklık etmektedir / Oruç der ki: Bu kişi, helâlden bile çekindi, harama nasıl el atar? / Zekat der ki: O kendi malından ayırdı da yoksula verdi, din ehlinin malını nasıl çalar?”
Mevlâna, vasiyetinde de kulluk görevlerini hatırlatmakta ve insanları kulluk görevlerini yerine getirmeye davet etmektedir.
“A ulu kişi, gücün yettikçe, peygamberlerle erenlerin yolunda çalış, çabala / Birisi inanç yolunda kulluk yolunda yürür de bir soluk olsun ziyan ederse kafir olayım ben.”
Kulluk, insan ve insanlık açısından en büyük realitedir. Varoluşun gayesini, hayatın mânâ ve mantalitesini ifade eder. Kulluktan daha anlamlı bir iş insan için mevcut değildir. Kulluk nüktesinin kaybolduğu her hareket anlamsız, her ümit sonuçsuz ve her teşebbüs nihâî olarak başarısız kalmaya mahkumdur.
Cenab-ı Hak: “Biz cinleri ve insanları ancak ibadet maksadıyla yarattık.” buyurarak bu ana gerçeğe parmak basmıştır. Şu mealdeki ayet de kulluğun yönünü anlatıyor: “Ey imanda sebat gösteren (mutmain olan) kul (nefs)! Dön Rabbine! Sen ondan razı o da senden razı olarak.”
Mevlâna, yeni bir din vazetmemiştir. Bütün varlığı ile İslâm’ı yaşamıştır. Onun mantığı kulluk mantığıdır. Allah’tan gayrı olan herşeyin kalpten çıkarılmasıdır.
İslâm’ın dışında kulluk aranmaz. Onun eserlerinde İslâm vardır. Kulluk ancak İslâm ile yaşanır.
Bakınız bir rubaisinde ne der Mevlâna:
Men bende-i Kur’anem, ta can darem
Men hâk-i reh-i AHMET Muhtarem
Ger nakl künet cüz in kes ez güftarem
Bizarem ez o vü zan suhen bizarem."
“Yaşadığım müddetçe Kur’an’ın bendesiyim
Hz. Muhammed’in (sav) yolunun toprağıyım ben
Birisi benim sözümden bundan başka bir söz
Naklederse, ondan da o sözden de bizarım.
|
>>>TIKLAYIN<<<
|