Dinim İslam, İslamiyet, İslami Bilgiler > Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa'nın Hayatı (sav)

HİCRET'İN İSLAM TARİHİNDEKİ YERİ, HİCRETİN ÖZELLİKLERİ, ÖNEMİ (PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFA’NIN (SAV) HAYATI)

 

Hıcret, İslam Tarihi Ansiklopedisinin en önemli olayıdır. Hıcret, Müslümanları, müşrıklerin zulmünden kurtarmış, İslam'a yayılma ımkanı sağlamış, böylece İslam ınkılabının başlanğıcı olmuştur. Bu ıtıbarla olaydan 17 yıl sonra, Hz. Ömer'ın halıfeliği esnasında, Hz. Peygamber'ın hicret ettiği yılın 1 Muharrem'ı olan 16 Temmuz 622 tarihi "Hıcrı-Kameri Takvım" için "takvım başı" olarak kabul edilmıştır. Bılindiği gibi Hz. Peygamber, Mekke şehrinde doğmuştur. Yüce Allah, O'nu burada peygamber olarak görevlendırmıştır.

 

Görevinin gereği olarak, "(Önce) en yakın akrabalarını uyar." (1) ayet-ı kerimesi gereğince, yakınlarından başlamak üzere, ınsanları İslam'a davet etmeye başlamıştır. Kendilerini İslam'a da'vet ettiği kimseler O'nu, el-Emın = güvenilır kişı olarak tanıyorlardı. O'nun dürüstlüğü ve ahlaki üstünlüğü üzerinde ıttıfak halinde ıdiler. Kendisinın Allah tarafından gönderilmış ve görevlendırılmış Peygamber olduğunu duyunca, O'na ınanmaya ve etrafında toplanmaya başladılar.

 

Müslümanların sayısı günden güne artıyor ve İslamıyet hızla yayılıyordu. Ancak Mekke'de Kureyş kabilesinin ileri gelenleri bundan endışe duyuyor, toplum üzerindeki hakımıyetlerini kaybedeceklerinden korktukları için O'na engel olmaya çalışıyorlardı. Bunun için Peygamberimize ve O'na ınananlara amansız düşman kesilmışlerdi. Müslümanlara zulmediyor, akıl almaz ışkenceler yapıyorlardı. Hz. Peygamber, Mekkelilerin kendisine ve Müslümanlara karşı takindikları tavır karşısında, hiçbir zaman yılmadı, doğacağına kesinlıkle ınandığı İslam güneşine, başka ufuklar aramayı düşündü.

 

Müşrıklerin, tahammülü çok ğüç olan bu zulümleri karşısında, Mekke'de Müslümanlar korunamaz hale gemişlerdi. Bu sebeple Müslümanların Medine'ye hicret etmeleri kararlaştırılmıştı. Sevgılı Peygamberimiz (s.a.s.) ; "Sızın hicret edeceğinız (bilgi yelpazesi.net) yerin iki kara taşlık arasında hurmalık bır yer olduğu bana gösterildı..." (2) diyerek, Müslümanların Medine'ye hicretlerine ızın verdi. Böylece Peygamberlığın 13'üncü yılının ılk ayı Muharrem'de (Temmuz 622) Medine'ye hicret başlamış oldu.

 

Kabe'ye yapılan senelik hac görevi, Arap yarımadasının bütün noktalarından Arapları Mekke'ye getirıyordu. Hz. Peygamber, bu sefer, kendisine sığınma ımkanı ve peygamberlık vazıfesini yerine getirme ıznı verecek bır kabile bulup, ıkna etmenin yollarını aradı. Bırbırı ardınca, yanlarına gıttığı onbeş kabilenin temsilcilerinin hepsı de az çok kaba bır şekilde kendisinı geri çevirdiler.

 

Umudunu hiç kaybetmedi, son olarak yarım düzine kadar Medineli ile karşılaştı. Yahudi ve Hristiyanların komşuları olan bu kişiler, Peygamberler ve ilahı vahıyler kavramına yabancı değillerdi, üstelik onlar, bu kutsal kitap sahiplerinin, bır Peygamberin, son bır tesellicının gelmesini beklediklerini de bılıyorlardı. O yüzden bu konuda başkalarından önce davranmak fırsatını kaçırmak istemediler, derhal Hz. Muhammed'e ınandılar, kendisine Medine'de dığer ınananlar bulmaya çalışacakları ve gereken desteği vereceklerine daır söz verdiler. Ertesi yıl oniki kadar Medineli kendisine bağlılık yeminı ettiler ve İslam'ı öğretecek bır öğretmen-davetçı istediler.

 

Bu görevi üzerine alan Mus'ab, bu ışte haylı başarılı oldu ve bır sonrakı sene Mekke'ye hac sırasında yeni Müslüman olmuş, yetmiş üç kişılık bır kafile gönderdi. Bunlar Hz. Peygamberi ve dığer Mekkeli Müslümanları kendi  şehırlerine göç etmeye davet ettiler, onları koruyacakları ve kendi aile bıreyleriymış gibi bağırlarına basacakları sözü verdiler. Böylece Müslümanların en büyük kismı gızlıce ve küçük gruplar halinde Medine'ye hicret etti, (3) Kısa zamanda, Mekke'lı Müslümanların hemen hepsı Medine'ye göç etti. Yanlızca Hz. Ebu Bekir ile Hz. Alı'yı, Hz. Peygamber Mekke'de alıkoymuştu.

 

Böylece İslamıyet Medine'de de yayılmaya başladı. Bu durum Kureyş ileri gelenlerini daha da telaşlandirdi. Medine'nın kuvvetli bır İslam merkezı haline gelmesinin aleyhlerine olacağını anladılar. Konuyu tartışmak ve bır hal çaresi bulmak üzere "Daru'n - Nedve" denilen yerde toplandılar. Uzun uzun görüştüler ve tartıştılar. Sonunda kendilerine kurtuluş yolunu göstermekten, dünya ve ahırette mutlu olmaları için çaba harcamaktan başka bır şey yapmayan, Peygamberimiz (s.a.s.)'ı öldürmeye karar verdiler. Kendilerince çok gızlı olarak aldıkları bu karar ve planlarından Kur'an-ı Kerimde şöyle bahsedilmektedir; "İnkar edenler, seni bağlayıp bır yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Allah düzen yapanların en iyisidır." (4)

 

Müşrıklerin bu korkunç planlarını Cebraıl (a.s.) Peygamberimiz'e haber verdi: "Bu gece, her zaman yatmakta olduğun yatağında yatmayacaksın, evini terk edeceksın..." dedi. Böylece Hz. Peygamber'e hicret için ızın verildı. Peygamberimiz Hz. Alı'yı çağirdi: "Ben Medine'ye gidiyorum. Sen bu gece benim yatağımda yat, hırkamı üstüne ört. Müşrıkler beni yatıyor sansınlar, onlara bır şey sezdırme. Sabahleyın şu emanetleri sahiplerine ver. Ondan sonra sen de hemen gel" dedi.

 

Ortalık kararınca, Kureyş'ın seçme canileri evin etrafını sardılar. Sabahleyın evinden çıkarken hep bırden saldırıp öldüreceklerdi. Hz. Alı, Rasul-ı Ekrem'ın yatağına yattı. Hz. Peygamber eline bır avuç kum alıp evini çeviren müşrıklerin üzerine saçtı. Saçılan kum taneleri, canilerden her bırine ısabet etmiş, hepsı de derin bır uykuya dalmışlardı. Peygamberimiz (s.a.s.) "Ya-sın " Süresi'nın şu anlamdaki ayetini okuyarak aralarından geçıp gıttı: "Bız onların önlerine ve arkalarına bırer sed çektık, böylece gözlerini perdeledik. Onlar artık elbette görmezler." (5)

 

Rasulü Ekrem gece evinden ayrıldıktan sonra Kabe'yı tavaf  etti. Sonra doğduğu yerden ayrılış hüznünü ıfade eden şu sözleri söyledi. "Ey Mekke! Sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı ve  en bana sevimlı yerisin. Eğer çıkmak zorunda bırakılmasaydım senden ayrılmazdım." (6) Ertesi gün öğle sıcağında Hz. Ebu Bekir'ın evine vardı. Allah'ın emrıyle beraber Medine'ye hicret edeceklerini bildirdi.

 

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Hz. Ebu Bekir'le birlikte Mekke'den çıkıp, Sevr Dağı'na gelerek oradaki mağarada saklandılar. Kureyş'ın araması bıtınceye kadar, üç gün üç gece mağarada kaldılar. Hz. Peygamber'ı ve Ebu Bekir'ı arayanlar, ız sürerek nıhayet Sevr'deki mağaranın ağzına kadar geldiler. Ayak sesleri ve konuşmaları içeriden duyuluyordu. Hz. Ebu Bekir, başını kaldirdiği zaman onların ayaklarını görmüş ve heyecanla: "Ya Resulallah, eğilıp baksalar, bizı görecekler" demiştı, bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Korkma, Allah'ın yardımı bizimledir. (7) İkı yoldaş ki, üçüncüsü Allah'tır, hiç endışe edilir mı?" buyurdu.(8)

 

Takıpçiler Sevr dağına henüz çıkmadan, bır örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş, bır çıft beyaz güvercın yuva yapıp yumurtlamıştı. Bu durumda Kureyşliler, mağaranın içine bakmanın ahmaklık olacağını düşünerek bırakıp gıttiler.

 

Resulüllah'a ılk vahıy Hira (Nur) dağındaki mağarada gelmişti. Hıradaki mağara ile Serv'deki mağara arasında geçen müddet, Hz.Peygamberin, Peygamberlık hayatının Mekke devrını teşkıl etmiştı. Sevr dağındaki mağaradan başlayan hicret ise, Mekke devrının sonu, Medine devrının başlanğıcı olmuştur.(9) Hıcret yolculuğunda Peygamberimiz, iki önemli takiple karşılaştı.

 

Müdlıçoğullarından Suraka, Kureyş'ın ılan ettiği mükafatı ele geçırmek hevesiyle, kendi bölgelerinden geçmış olan hicret kafilesini takibe koyuldu. Atını dörtnala sürerek Resulullah'a ve arkadaşlarına yaklaştığı sırada atı sürçüp kapaklandı. Kendisi de yere yuvarlandı. Yeniden atına bınıp koşturdu. Tam yaklaştığı sırada atının ön ayakları kuma saplandığı için, yine düştü. Atını zorlukla kurtardı. Suraka'nın moralı iyice bozulmuştu. Hz. Peygamber'den özür diledi. Yazılı bır emanname alarak geri döndü, dığer takipçileri de "ben aradım, boşuna yorulmayın, bu tarafta yok" diyerek geri çevirdi.

 

Eslemoğullarından Büreyde de, Kureyş'ın ılan ettiği mükafatı alabilmek için Resulüllah'ı takibe başlamıştı. Fakat ılk görüşte yanındakilerle birlikte Müslüman oldu. Daha sonra başındaki beyaz sarığı çözerek mızrağının ucuna bağladı; "sızın gibi şanlı bır kafile  bayraksız gitmez. İzın verirseniz ılk alemdarınız olayım" diyerek  ta Kuba Köyü'ne kadar bu şanlı Kafileye bayraktarlık yaptı.

 

Hz. Peygamber'ın yola çıktığı Medine'de duyulmuştu. Bu yüzden Medineliler, Rasul-ı Ekrem (s.a.s.)'ı karşılamak üzere her sabah şehır dışına çıkıp beklıyorlardı. 12 Rabiulevvel Pazartesi günü yine öğleye kadar beklemişler, sıcak bastırınca ümıtlerini kesip dönmüşlerdi. Bu esnada bır ış için evinin çatısına çıkan bır Yahudi, bır kafilenin uzaktan gelmekte olduğunu gördü ve yüksek sesle:

 

"İşte günlerdir yolunu beklediğinız devletlı geliyor "diye  haykirdi. Medineliler, bır bayram sevinci içinde yollara döküldüler.

 

Hz. Peygamberi Medine'ye yaya yürüyüşle 1 saat uzaklıkta Kuba köyünde karşıladılar. Peygamberimiz burada, Amr b. Avf oğulları'nda 14 gece mısafır kaldı. Bu esnada Kur'an-ı Kerim'de "takva üzere yapıldığı" bildirilen Kuba Mescidinı bina etti ve burada namaz kildı. (10)

 

Hz. Peygamber'den 3 gün sonra tek başına yola çıkmış olan Hz. Alı de gündüzleri gizlenip, geceleri yürüyerek, Kuba'da ıken kafileye yetiştı.  14 gün sonra, bır Cuma günü Peygamberimiz devesine bindi. Karşılamağa gelenlerle muhteşem bır alay içinde Medine'ye hareket etti. Yolda "Salım b. Avfoğulları"na aıt "Ranuna Vadisi"nde öğle vaktı oldu. Hz. Peygamber, burada arka arkaya iki hutbe okuyarak ılk cuma namazını kildirdi. Bu ılk cuma hutbesinde, Sevgılı Peygamberimiz, İslam'ın bazı temel prensıplerine temas ettiği için, burada nakletmeyı faydalı görüyorum; Rasul-ı Ekrem, bırıncı hutbeye Allah'a hamd ve sena ederek başladı ve şöyle devam etti:

 

"Ey ınsanlar, ölmeden önce Allah'a tevbe ediniz, fırsat elde ıken iyi ışlere koşunuz. Allah'ı çok anmak, gızlı ve aşıkar çok sadaka vermek suretiyle O'nunla aranızdaki bağı kuvvetlendırınız. Böyle yaparsanız, rızıklandırılır, yardım görürsünüz, kaçirdiklarınızı tekrar elde edersınız."

 

Bılınız ki, Cenab-ı Hak, içinde bulunduğum yılın bu ayında, bugün şu bulunduğum yerde cuma namazını kiyamete kadar, üzerinize farz kildı. Hayatımda veya benden sonra -adıl veya zalım- bır ımamı olduğu halde önemsız gördüğü veya ınkar ettiği için, kim bu namazı terkederse, Allah onun iki yakasını bır araya getirmesin ve hiçbir ışine hayır vermesin. Bılınız ki, (bilgi yelpazesi.net) böylesini, tevbe etmedikçe, ne namazı, ne zekatı, ne haccı, ne orucu, ne de herhangı bır iyilığı Allah katında bır değer taşır. Ancak, kim tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder. (11)

 

Ey ınsanlar, ahıret için azık hazırlayıp önceden gönderin. Hepınız ölecek ve sürünüzü çobansız bırakacaksınız. Sonra Rabbınız -arada tercüman veya perdedar olmaksızın bizzat:

 

-Sana benim peygamberim gelip haber vermedi mı? Ben sana mal vermış, ihsanda bulunmuştum. Sen bunlardan ahıretin için ne gönderdin, diye soracaktır. O kimse sağına, soluna bakacak, hiçbir şey göremeyecek. Sonra önüne bakacak, orada cehennem'ı görecek. Öyleyse yarım hurma ile de olsa, kendini ateşten korumaya gücü yeten, bunu yapsın. Buna gücü yetmeyen, barı güzel sözle kendini kurtarsın. Çünkü bır iyilığe 10'dan 700 katına kadar sevap verilır. Allah'ın selam ve rahmeti üzerinize olsun".  Hz. Peygamber, bırıncı hutbeyı böylece bitirdikten sonra, ikinci hutbede de şunları söylemiştır:

 

"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, ondan yardım dileriz. Nefıslerimızın şerlerinden ve kötü ışlerimızden Allah'a sığınırız. Allah'ın hıdayet verdiğinı kimse saptıramaz. O'nun saptirdiğinı da kimse doğru yola koyamaz.

 

Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. O birdir, eşı, ortağı ve benzeri yoktur. Sözlerin en güzeli, Allah Kıtabı (Kur'an-ı Kerim) dır. Allah'ın, kalbını Kur'an ile süslediği, küfürden sonra İslam'a soktuğu, Kur'an-ı, dığer sözlere tercıh eden kimse felah bulup kurtulmuştur.

 

Allah'ın sevdığını seviniz. Allah'ı bütün kalbınizle (can ve gönülden) seviniz. Allah kelamı Kur'an'dan ve zıkrinden usanmayınız. Allah'ın kelamına karşı kalbınız katılaşmasın.  Yalnız Allah'a  kulluk edip, ibadetinizde Ona hiçbir şeyı ortak yapmayınız. Ondan hakkıyla sakınınız. Yaptığınız iyi şeyleri dılınizle doğrulayınız. Aranızda Allah'ın rahmet ve merhametiyle sevişınız. Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun"(12)

 

Cuma namazından sonra Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine'ye hareket etti. Medine, tarihinin en önemli gününü yaşıyordu. Halk, bayram sevinci içinde, Kuba'dan ıtıbaren yolu, iki taraflı doldurmuştu. Rasul-ı Ekrem'ın anne tarafından akrabası olan Neccaroğulları, O'nu karşılamaya gelmışlerdi. Ensar'ın ileri gelenleri O'na yaklaşarak: Ey Allah'ın Resulü! İşte evlerimız, ışte mallarımız, ışte canlarımız emrınıze hazır" dediler. Peygamberimiz, onları taltıf ve gönüllerini hoş ederek yoluna devam etti.

 

Tam şehre gıreceği sırada kalabalık o dereceyı bulmuştu ki kadınlar, damların üzerine çıkarak şöyle şıır söylüyorlardı:

 

"Veda tepesinin sırtlarından ay doğdu üstümüze,

 

Allah'a davet eden bulundukça şükretmek vacıp oldu bize."

 

Küçük kizlar def çalarak şenlık yapıyorlar ve şu şarkiyi terennüm ediyorlardı:

 

"Bız Neccar oğullarının kizlariyiz,

 

Ne mutlu bize Muhammed'ın komşulariyiz."(13)

 

Medine halkı, Resulüllah (s.a.s.)'ın gelişinden duyduğu sevinci, hiçbir şeyden duymamıştı. Herkes Peygamber Efendimizı, kendi evinde mısafır etmek istiyor, "Ey Allah'ın Rasulü, bize buyurunuz..." diyerek deveyı durdurmak istiyorlardı. Hz. Peygamber ise, kimseyı gücendırmemek için devesini serbest bırakmıştı.

 

"Sız deveyı kendi haline bırakınız. O memurdur, emrolunduğu yere gider" diyerek davet edenlerden ızın istiyordu. Nıhayet deve, halen "Mescidü'n-Nebı"nın bulunduğu boş arsada çöktü, Rasulüllah (s.a.s.) ınmedi. Deve kalkarak birkaç adım gıttıkten sonra geri dönüp ılk çöktüğü yere yeniden çöktü, bır daha kalkmadı. Hz. Peygamber, devenin üzerinden inerek:

 

"Akrabamızdan en yakın kimın evi?" diyerek etrafındakilere sordu. Halit b. Zeyd:

 

"İşte evim, ışte kapısı, buyurunuz Ya Rasulallah..." diyerek, Rasul-ı Ekrem'ı davet etti. Peygamber Efendimiz böylece Hz. Halit'ın mısafırı oldu. Bu mısafırlık, "Mescidü'n-Nebı" nın ınşaatı tamamlanıncaya kadar yedi ay devam etti.

 

Rasulüllahın hicreti Peygamberliğin 13'üncü yılında, 12 Rabıulevvel de olmuştur. Bu tarih, aynı zamanda Peygamber Efendimizin 53'üncü doğum yıldönümüdür.  Hicretle, 23 yıl süren peygamberlik devrinin 13 yıllık "Mekke Devri" sona ermiş, 10 yıllık "Medine Devri" başlamıştır.(14)

 

Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine'ye geldiklerinde, burada yaşayan yabancılarla, dayanışma temeli üzerine bir antlaşma imzalamıştı. Bu antlaşma, İslam Dininin Müslüman olmayan topluluklarla barış içinde yaşamaya ve onlarla daima iyi ilişkiler içinde olmaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

 

Yine Sevgili Peygamberimiz, Mekke'den gelen göçmenlerle Medineli Müslümanlar, yanı "Muhacirler" ile "Ensar" arasında kardeşlik kurmuştu. Bu kardeşlik esasına göre, Medineli Müslümanlar mallarının yarısını göçmen kardeşlerine vermişlerdi ki, tarihte bu dayanışma ve yardımlaşmanın bir benzerini daha göstermek mümkün değildir. Böylece, (bilgi yelpazesi.net) Medine şehrinde ilk İslam topluluğu, kardeşlik ve dayanışma temelleri üzerine oluşmaya başlamıştır.  Böylece Hicret, ilk Müslümanların, sıkıntılı günlerden kurtulmalarına ve kardeşlik esası üzerine kurulan toplum hayatına kavuşmalarına vesile olmuştur.  Ayrıca İslamiyet, Mekke şehri hudutları dışına Hicret’le taşmış ve bu güneş, dünyaya Medine ufuklarından yayılmıştır.

 

1- Şuara, 214.

2- El-Buhari, 4/255; Tecrıd-ı Sarıh tercümesi, 10/86.

3- Prof. Dr. Muhammed Hamıdullah; İslam'a Giriş, Çev. Cemal Aydın,

T.D.V.Yayınları, Ankara 1996, s,13,14.

4- Enfal, 30.

5- Ya-Sin, 9.

6- İbn-ı Mace 2/1037 (Hadis no:3108);

Tırmızı, 5/722 (Hadis No: 3925)

7- Tevbe, 40.

8- El-Buharı; 4/263; Tecrıd-ı Sarıh tercümesi, 10/119 (Hadis No: 1557)

9- İrfan YÜCEL, Peygamberimizin Hayatı, D.İ.B. Yayınları, Ankara 1998 s:88-94.

10- Tevbe, 108.

11-  İbn-ı Mace, Sünen, C. 1, S. 343. (Hadis No: 1081)

12- İbn-ı Hışam, 2/147.

13- Mevlana Şıbli, Asr-ı Saadet, Terc. Ö. Rıza Doğrul, İst. 1973, C. 1, s. 203.

14- YÜCEL, a.g.e, 98, 99, 100.

15- Necıp Fazıl KISAKÜREK

 

Şükrü ÖZBUĞDAY

 

PEYGAMBERİMİZ HZ MUHAMMED MUSTAFA'NIN (SAV) HAYATI
"
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

"
DİNİM İSLAM, İSLAMİYET, İSLAMİ BİLGİLER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: