Dinim İslam, İslamiyet, İslami Bilgiler > Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa'nın Hayatı (sav)

HZ. ÖMER’İN (RA) MÜSLÜMAN OLMASI (PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFA’NIN (SAV) HAYATI)

 

Emsalsiz kahramanlardan biri olan Hz. Hamza'nın Müslümanlar safına katılması ve arkasından da bir grup Müslümanın Habeşistan'a hicretleri, Kureyş müşriklerini derin derin düşündürüyordu. Hayatlarına büyük bir tedirginlik ve endişe hakim bulunuyordu.

 

Hepsinin zihninde karar kilmış fikir şu idi:

 

"Mutlaka, şu Ebu Talib'in yetimi MUHAMMED MUSTAFA’NIN işi, bir an önce halledilmelidir!"

 

Bu konuyu görüşmek üzere, Daru'nNedve'de toplanan Kureyş'in, hararetli ve ateşli konuşmalarından sonra, Ebu Cehil'in teklifi kabul edildi: "MUHAMMED MUSTAFA’NIN vücudu ortadan kaldırılacaktır!"

 

Bu korkunç cinayeti işlemeye kim cesaret edebilirdi? İşin içinde Haşim Oğullarının böyle bir hal vukuunda kan davası gütmeleri de söz konuşu idi.

 

Bu iş için bazıları büyük vaadlerde de bulunuyordu. Mesela, Ebu Cehil, "Muhammed'i öldürecek kimseye, benden 100 kizıl ve siyah deve, şu kadar altın, şu kadar gümüş v.s." diyordu.

 

Kimse bu korkunç kararı tatbik etme cesaretini kendisinde göremiyordu. Ama içlerinde biri vardı; uzun boylu, iri yapılı, kimseye boyun eğmez, gözünü daldan budaktan sakınmaz, gözüpek biri... Ortaya atıldı. "Bunu ben yaparım!" dedi.

 

Bir anda bütün gözler, ortaya atılan bu cesur adamın üzerine çevrildi. Baktılar, Hattab Oğlu Ömer'di bu... Ömer'in bu işi yapabileceğinden emin olan Kureyşliler, hep bir ağızdan, "Evet, bunu ancak sen yapabilirsin! Görelim seni!.." dediler.

 

Ömer, artık hedefini tesbit etmişti: Doğruca "Daru'1Erkam"a giderek, orada Peygamber Efendimizi bulacak ve alınan kararı yerine getirecekti.

 

Kılıcını kuşanan Ömer, kan çanağına dönmüş gözleriyle etrafa öfkeli bakışlar savurduktan sonra, doğruca Kabe'ye giderek tavafta bulundu. Sonra da kin, düşmanlık dolu sert adımlarla Safa Tepesinin yolunu tutup, Daru'l Erkam'a doğru yollandı.

 

Gidişinde bir mana vardı; bir hedefe doğru gittiği besbelli idi. Yolda, Müslüman olmuş, fakat imanını gizleyen akrabasından Nuaym b. Abdullah Hazretlerine rastladı. Hz. Nuaym, Ömer'in bu değişik tavrı karşısında sormadan edemedi: "Nereye gidiyorsun ey Ömer?.."

 

"Şu, dinini bırakan, Kureyş'in arasına ayrılık düşüren MUHAMMED MUSTAFA’NIN vücudunu ortadan kaldırmaya gidiyorum!" cevabında bulunarak, maksadını gizlemeye bile lüzum görmedi.

 

Bu dehşetli karar karşısında tüyleri diken diken olan Hz. Nuaym, onu bu fikrinden caydırmanın yolunu aradı ve, "Vallahi, çok zor bir işe kalkışmışsın. MUHAMMED MUSTAFA’NIN ashabı, onun başı ucundan bir an dahi olsun ayrılmıyor. Ona yol (bilgi yelpazesi.net) bulmak çok güç. Farzet ki, bir yolunu bulup onu öldürdün. Zanneder misin ki, Abdi Menaf Oğulları, senin yeryüzünde elini kolunu sallayarak dolaşmana müsaade eder?" diye konuştu.

 

Sert bakışlarını muhatabının üzerinde gezdiren Ömer, "Sen de mi ondan yana oluyorsun yoksa?.." diye sordu.

 

Fakat, beklenmedik bir cevapla karşılaştı: "Ya Ömer!.. Sen beni bırak, önce ev halkına, aile etrafında dön. Enişten ve amcaoğlun Sid b. Zeud ile eşi, kiz kardeşin Fatıma, Müslüman olup, MUHAMMED MUSTAFA’NIN dinine tabi olmuşlardır. Git, önce onlarla uğraş!"

 

Ömer'de bir şaşkınlık, bir tereddüt... Duyduklarına önce inanmak istemedi; hatta, araştırma ihtiyacını bile duymaz görünerek yoluna devam etti. Ancak, içine düşen şüpheyi yenemedi ve yarı yolda fikrini değiştirerek kiz kardeşinin evine doğru döndü.

 

Bu sırada, fedakar sahabi Habbab b. Eret, Hz. Said ile ailesi Hz. Fatıma'ya, yeni nazil olan Taha Suresini okumakta idi.

 

Evinin önüne yaklaşan Ömer, bu sesi duydu. Kapiyi hiddetli hiddetli bir iki defa çaldı. Açılmadığını görünce, omuz verip kapıya yüklendi ve hışımla içeri daldı.

 

Hz. Fatıma, hiddetli hiddetli kapı çalanın kardeşi Ömer olduğunu anlamış ve Kur'an sahifelerini hemen bir tarafa kaldırmıştı. Bu arada Hz. Habbab da bir köşeye saklanıvermişti.

 

Ömer, öfke dolu sesiyle, "Okuduğunuz ne idi?" diye sordu.

 

Eniştesi telaş ve heyecan dolu ifadelerle, "Bir şey yok; sadece sadece aramızda konuşuyorduk." cevabını verince, Ömer'in öfke ve hiddeti bütün bütün arttı. Masum masum duran eniştesinin yakasına yapıştı ve, "Demek, duyduklarım doğru imiş! Siz de MUHAMMED MUSTAFA’NIN dinine girdiniz, öyle mi?" diyerek onu yere çarptı.

 

Hz. Fatıma, kocasını kurtarmaya kalktı. Sert bir tokatla o da kendini yerde buldu. Müslümanlığını gizlemenin artık bir mana ifade etmeyeceğini anlayan Hz. Fatıma, ayağa kalktı ve, "Elinden geleni yap ey Ömer!.. Ben ve kocam artık Müslümanız; Allah ve Resulüne iman ettik!" diye haykirdi. Bu sözlerini, getirdiği "Kelimei Şehadet" takib etti. Ortalık bir anda bu kelimenin azamet ve haşyetiyle çınladı.

 

Manzara ibretli ve içler acısı idi. Bir insan, kiz kardeşini "Rabbim Allah." dediği için nasıl böylesine insafsızca dövüp kan revan içinde bırakabilirdi? Kan revan içinde bırakılanın bu haline rağmen davasını haykırmaktan geri durmaması karşısında hangi katı kalb yumuşamaz ve hangi yürek insafa gelmezdi?

 

Ömer, şaşirdi birden!.. Kalbinde dalgalanmalar meydana geldiğini hisseder gibi oldu. Daha fazla ayakta durmadı ve yere oturdu. Derin derin düşündükten sonra, "Hele getirin şu okuduklarınızı; getirin de, Muhammed'e gelen şey ne imiş, göreyim!" dedi.

 

Hz. Fatıma, önce tereddüt gösterdi. Kardeşinin mübarek Kur'an sahifelerine hakaret edebileceğinden korktu. Ancak Ömer, "Korkmayın." diyerek, onun bu endişesini yok etti.

 

Kur'an sahifeleri ancak temiz kimselere verilebilirdi. Halbuki Ömer, henüz şirk üzere bulunuyordu, dolayısıyla da manen temiz sayılmıyordu.

 

Bunun için Hz. Fatıma, "Kardeşim!.." dedi, "Sen, Allah'a şerik koşulan bir inanç üzere bulunduğun için temiz sayılmazsın. Halbuki, O'na ancak temiz olanlar el sürebilir. Kalk, önce bir yıkan!"

 

Hz. Ömer, kalkıp gusletti. Bunun üzerine Hz. Fatıma, koyduğu yerden Kur'an sahifesini hürmetle alıp ona verdi.

 

Hz. Ömer katipti, okuma yazma bilirdi. Eline aldığı sahifeyi başından okumaya başladı:

 

"Taha!.. (Ey Resulüm!..) Biz, sana Kur'an'ı eziyet çekesin diye indirmedik. Ancak, Allah'tan korkan kimseye bir öğüt için... Arzı ve yüce gökleri yaratandan, yavaş yavaş bir indirişle onu (Kur'an'ı) indirdik."287

 

Ömer, hem okuyor, hem de okudukları üzerinde düşünüyordu. Kur'an'in ebedi ve edebi belagatı karşısında şaşkına dönmüştü. Sanki, az evvel kilıcının kabzasına yapışıp Peygamber Efendimizin vücudun ortadan kaldırmaya giden Ömer, o değildi! Kalbindeki katılık, yüzündeki öfke yok oluvermişti birden... Az evvel kan çanağını andıran gözleri, şimdi aydınlık saçıyordu; yüzüyle beraber, içi de gülüyordu.

 

"Gerçekten Ben, Allah'ım; Benden başka hiçbir ilah yoktur. Onun için Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kil!" ayetini okuyunca haykirdi: "Bu ne güzel, ne şerefli, ne haşmetli bir kelam! Bu kelamdan daha güzel, daha tatlı bir kelam olamaz!"

 

Bu ifadeler, Ömer'in kalbinin hidayet nuruyla sarıldığını, onun aydınlığına kavuştuğunun işaretiydi.

 

Hz. Ömer'in bu sözlerini işiten Kur'an hocası Hz. Habbab, gizlenmiş olduğu yerden ortaya çıkıverdi ve, "Müjde ey Ömer!" dedi, "Dilerim ki, Resulullah'ın yaptığı dua, senin hakkında gerçekleşsin! Dün gece o, 'Allah'ım, İslamiyeti ya Ebu'lHakem b. Hişam'la [Ebu Cehil] ya da Ömer b. Hattab'la kuvvetlendir.' diyerek dua etmişti!"

 

Ömer b. Hattab ve Ebu'lHakem Amr b. Hişam, yani Ebu Cehil... Biri Serveri Kainat Efendimizin vücudunu ortadan kaldırmakla ancak İslam davasının önüne geçilebileceğini teklif eden Ebu Cehil, diğeri bu teklifi kabul edip kararı infaz etmeye kalkan Ömer!..

 

Artık, Ömer'in Resulullah ve İslamiyet aleyhindeki düşünceleri tamamıyla aksine dönmüştü. Bir an evvel Fahri Alem Efendimizin huzuruna varıp, hidayet nuruyla kucaklaşmak istiyordu. Hemen, "Resulullah şimdi nerededir?" diye sordu.

 

Resuli Ekrem Efendimizin, ashabından bazılarıyla Safa Tepesi eteğindeki Daru'lErkam'da bulunduğunu öğrenince, Hz. Habbab'la derhal yola koyuldu.

 

Gözcü, Ömer'in silah belde geldiğini içeriye haber verdi. Herkesi bir telaş ve heyecan havası sardı. Sadece biri müstesna: Hz. Hamza... Bu büyük İslam kahramanı, elini kilıcının kabzasına atarak, "Bırakın, gelsin. Korkulacak ne var? Eğer (bilgi yelpazesi.net) hayırlı bir maksatla gelmişse, kendisini hayırla ağırlarız; eğer kötü bir niyetle gelmişse, onu kendi kilıcıyla hallediriz!" diye konuştu.

 

Manzarayı seyreden Fahri Alem'in yüzünde tebessümler belirdi. Ömer'in gönlünün hidayet nuruyla aydınlandığı haberini almıştı. Hiçbir telaşa ve endişeye kapılmadan, oturduğu yerden, "Telaş edilecek bir şey yok, bırakın gelsin! Eğer Allah, onun hayrını murad ettiyse, kendisini doğru yola iletir." diye emir buyurdu.

 

Bu emir üzerine kapı açıldı. Kapı önünde bekleyen Ömer, heybetli görünüşü ve silahı ile içeri girdi. Yüzünde öfke değil, muhabbet parıltıları vardı. Gözleri, hak ve hakikati aramanın aydınlığı içindeydi. Resuli Ekrem'le bir an göz göze geldi. Kainatın Serveri Efendimizin manevi heybeti karşısında kendinden geçer gibi oldu. Her şeyini unutmuştu. Nebiyyi Ekrem'in nurani bakışları, kalb ve ruhunu tesiri altına almış, adeta avuçlamıştı.

 

Bir müddet birbirlerine bakıştıktan sonra, Resuli Ekrem Efendimiz, sessizliği, heyecan ve telaş havasını, "Neye geldin ey Hattab'm oğlu Ömer?" sorusuyla dağıttı; sonra da elini uzatıp, kilıcının bağından tuttu ve, "Allah'ım, bu, Hattab Oğlu Ömer'dir. Allah'ım, İslam dinini Hattab Oğlu Ömer'le kuvvetlendir!" diye dua etti.

 

Hz. Ömer, ruhunu hidayet güneşinin cazibesine kaptırmıştı artık... Resulullah Efendimizin sorusuna, "Allah ve Resulüne ve O'nun Allah'tan getirdiklerine iman etmek için geldim."diye cevap verdi ve arkasından da, Müslüman oldu.

 

Nebiyyi Ekrem Efendimiz ile Ashabı Kiram'in sevinçleri son haddine varmıştı. Hep bir ağızdan yüksek sesle tekbir getirdiler: "Allahü ekber, Allahü ekber!"

 

Mekke sokaklarından duyulan tekbir sesleri, ufukları çınlattı, oradan göklere doğru nurani dalgalar halinde yükseldi!

 

Artık Hz. Ömer, Müslümandı; kirkıncı Müslüman... Bundan böyle, cesaret, kuvvet ve kahramanlığını şirk için değil, İslam dini uğrunda kullanacaktı. Kureyşlilerin verdiği karar üzerine Serveri Kainat'ın vücudunu ortadan kaldırmaya koşan Ömer, şimdi onun etrafında pervane olmuştu. Yiğitliğine imanın hadsiz kuvvetini de ekleyen Hz. Ömer, bundan böyle Allah için, Resulullah için müşriklere gözdağı vermeye koşacaktı. Birdenbire parlayan bu ateşin fıtrat, Hz. Muhammed güneşinden feyz ve ışık alarak dünya tarihine adalet timsali "Adil Ömer" unvanıyla geçecektir.

 

Salih SURUÇ

 

PEYGAMBERİMİZ HZ MUHAMMED MUSTAFA'NIN (SAV) HAYATI
"
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

"
DİNİM İSLAM, İSLAMİYET, İSLAMİ BİLGİLER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: