eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar > paragrafta anlam ile ilgili konu anlatımlar

 

PARAGRAFTA ÖZLÜLÜK NEDİR?

Özlülük ya da özlü ifade etmek, anlatılmak istenen düşünceyi veya mesajı gereksiz detaylara boğmadan sade ve net bir şekilde ifade etmektir. Az söz ile çok şey anlatmaktır. Bu, iletişimin etkinliğini artıran ve karşı tarafa zaman ve enerji tasarrufu sağlayan bir yöntemdir.

Özlü ifade etmenin birkaç önemli özelliği bulunmaktadır:

·         Kısalık: Özlü ifadeler, gereksiz tekrarlardan ve uzun cümle yapılarından kaçınarak düşüncenin çekirdeğine odaklanır. Bu sayede, iletişim hızlı ve anlaşılır bir şekilde gerçekleştirilir.

 

·         Netlik: Özlü ifadelerde kullanılan kelimeler ve cümle yapıları açıktır ve terimlerin anlamı belirsizlikten uzaktır. Karşı tarafın düşünceyi anlaması kolaylaşır.

 

·         Vurgu: Özlü ifadelerde önemli noktalar vurgulanır ve gereksiz bilgilerle dikkat dağıtıcı unsurlar azaltılır. Böylece iletişimdeki ana fikir ve mesaj daha iyi anlaşılır.

 

·         Etkileyicilik: Sözü uzatmak yerine, özlü bir şekilde ifade edilen düşünceler, dinleyici veya okuyucu üzerinde daha güçlü bir etki bırakabilir.

 

Özlülük; Türkçe yazıda anlatılmak istenen mesajın, gereksiz detaylardan arındırılarak kısa ve etkili bir şekilde ifade edilmesi demektir. Bu yazım tarzı, metnin okuyucuyla daha kolay bir iletişim kurmasını sağlar ve anlatılmak istenenin daha net anlaşılmasına yardımcı olur. Özlü bir paragraf, genellikle gereksiz kelimelerden kaçınır ve anlatımı sadeleştirir.

Örneğin: "Üniversitemizde düzenlenen etkinliğe öğrencilerimizden gelen talep bir hayli yoğun oldu ve beklentinin üzerinde bir ilgiyle karşılaştık. Katılan sayısının beklenenin üzerinde olması, etkinliğimizin başarısını göstermektedir."

Özlü hâli: "Üniversitemizdeki etkinliğe yoğun ilgi vardı, katılım beklentinin üzerinde oldu."




 

ÖZLÜLÜK, KISA VE ÖZ PARAGRAF, ÖZELLİKLERİ (TÜRKÇE DERSİ KONU ANLATIM)

 

Duygunun, düşüncenin ya da gerçeğin en kısa yoldan anlatımına özlülük denir.

 

Kısaca özlülük az sözle geniş bir düşünceyi ifade etmektir.

 

Gereksiz sözcüklerden arınmış, gereksiz ayrıntılara inilmemiş olan paragraflarda özlülük vardır.

 

Söz gelimi; özdeyiş ve atasözleri özlü anlatımın en güzel örneklerini oluştururlar.

 

 

Örnekler:

 

Işıklı, aydınlık bir bahar günü, bir su kenarında daha yeni göğermiş çimleri iştahla yiyen keçiler gördüm. Dişlerinin arasında ot, sanki yeniden diriliyormuşçasına yiyordu . Suya eğilince suyun güzelliğini gördüm. Hayvanlar ihtiyaçlarını gideriyorlar bununla; ama üzerine ben bir şiir yazdım. Tabiatın şiirini; oysa, mutlu keçi hiçbir zaman şiir yazamayacak. Beni ondan ayıran, onun iştahla yediği çim yahut suya dudaklarını değdirişi değil, yazdığım şiir.

Ana Düşüncesi

İnsanı hayvandan ayıranın, insanın sanatsal bakışı olduğudur.

 

 

=> Televizyon izliyorum. Sunucu telefondaki seyirciye soruyor: Bugün neyi kutluyoruz? Seyirci cevap veriyor: Atatürk’ü kaybedişimizin 64. Yıldönümünü… Şaşırıp kalıyorum. Bunların ağzından çıkanı kulağı duymuyor galiba. Ne zamandır bir kişinin ölümü kutlanıyor? Hele bu kişi Atatürk’se… Biz ölüm yıldönümlerinde Atatürk’ü anarız, kutlamayı düşmanları yapar. Görüyorsunuz dili bilmemek insanı ne duruma düşürüyor.

Ana Düşüncesi

Dili bilmeyen kişilerin, yanlış anlaşılmalara meydan verecek biçimde konuşabileceğini anlatıyor.

 

 

=> Dilimiz, konuşma dilimizden çok yazı dilimiz, yıllardan beri, durmadan değişiyor. Değişmesini bir dileyen oldu, bir buyuran oldu diye değil, değişmesi gerektiği için, değiştirmek zorunda olduğumuzdan, içimizden duyduğumuz için değişiyor. Elimizdeki dille, dünden kalan dille, isteğimizi söyleyemediğimiz için değişiyor.

Ana Düşüncesi

Dilin, dışarıdan yapılan müdahalelerden etkilenmediği anlatılmaktadır.

 

 

=> Pablo Picasso okulda kötü bir öğrenciymiş; en çok da matematik dersi ile başı beladaymış. Niye biliyor musunuz? Çünkü bu küçük çocuk, 4 sayısını gördüğü zaman bunu bir buruna benzetiyor ve o burunun ait olduğu yüzün geri kalan bölümünü çizmek için dayanılmaz bir istek duyuyormuş. Diğer çocuklara 4, tam da öğretildiği görünürken, bu dahi ressam; 4’ü öne fırlamış bir burun olarak görmekten hiç kurtulamamış.

Ana Düşüncesi

Sanatçıların başkalarına benzemeyen yönleri, küçük yaşlarda ortaya çıkar.

 

 

=> Kendisinden söz etmeyi kötü görmek, yasak etmek adet olmuştur; çünkü kendinden söz etmek her zaman kendini övmek gibi görünür. Kendini övmek ise herkesin zıddına gider; ama kendinden söz etmeyi yasak etmek, çocuğun burnunu silecek yerde, burnunu koparmak olur. Bu tedbirde insan kardan çok zarar görür.

Ana Düşüncesi

Kusur korkusuyla hata yapıyoruz.

 

 

=> Şiir, nesirden bambaşka bir kimliktedir. Musikiden başka türlü bir musikidir diyeceğim. Şiirde nefes ve ses iki temel ögedir. Mısranın ayakları yerden kopmazsa ve uçmazsa ya da ister en hafif perdeden olsun, ister gül olsun, kulağı bir ses gibi doldurmazsa gerçek şiir değildir

Ana Düşüncesi

Musiki ile şiirin iç içe olduğu.

 

 

=> Ortaya konan bir eserin çoğunluk tarafından okunması nasıl bir değerlilik ölçüsü sayılmazsa, okunmaması da bir değersizlik ölçüsü sayılamaz.

Ana Düşüncesi

Bir eserin değeri, okuyucu sayısının çokluğu veya azlığı ile ölçülemez.

 

 

=> Sanat insanları birbirine yaklaştıran en kuvvetli araçlardan biridir. Aynı kitabı okuyup sevenler arasında kendiliğinden bir yakınlık başlar. Bir tiyatro eserinin temsilinde, birlikte gülenler veya gözleri yaşaranlar arasında bir kaynaşma olmaz mı? Zevklerdeki birliği, ruhlardaki birlik izler.

Ana Düşüncesi: İnsanları birbirine bağlayan en güçlü araçlardan biri de sanattır.

 

 

=> Krallar hiçbir şeyimi almazlarsa bana çok şey vermiş olurlar; hiçbir kötülük etmezlerse yeterince iyilik etmiş olurlar. Bütün istediğim budur onlardan; ama nasıl teşekkür ediyorum Allah’a, beni yalnız kendine borçlu etmiş. Nasıl yalvarıyorum O’na beni kimseye karşı minnet altına sokmasın diye! Ne mutlu bana, özgürce bunca zaman yaşadım. Bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak.

Ana Düşüncesi: Kendime yetmek ve kimseye muhtaç olmadan yaşamak.

 

 

=> On dokuzuncu asrın ruhanilerinden biri Wayland (Veyland) hiç hata yapmayan bir adam gördüğünü söylemiş. Bu harikulade insanın kim olduğunu sorunca cevaben: “İngiliz müzesinin Mısırlılar galerisinde bir mumya.” demiş. Eğer bir mumya değil de normal bir insansanız, kendi kendinize itiraf etmek istemeseniz bile, girişeceğiniz her teşebbüste birtakım hatalar yapmanız muhtemeldir.

Ana Düşüncesi: Hatasız insan yoktur.

 

 

=> Bir anda çok şeyler başarabilmek değildir insanı üstün kılan. O çok şeyleri hayatının her basamağında serpiştirmesini bilmek, ömür terazisini dengede tutmayı başarabilmektir. Taşı delen, suyun kuvveti değil damlaların sürekliliğidir.

Ana Düşüncesi: Önemli olan bir an başarılı olmak değil, başarının devamlı olmasıdır.

 

 

=> Şimdi ben gençlere bakıyorum; aralarında şüphesiz çok iyi olanlar var; ama öyleleri de var ki, kendilerinin bir şeyler öğrenmelerine yarayacak en kıymetli zamanlarını, tıpkı mirasyedinin paralarını Düşüncesisizce sağa sola savurması gibi harcayıp duruyorlar. Gerçi harcanan para tekrar kazanılıp yerine konabilir. Zamansa öyle değildir. Bir kere gitti mi bir daha geri dönmesine imkân yoktur.

Ana Düşüncesi: Gençler, zamanın kıymetini bilmeli; onu boşa harcamamalıdır.

 

 

=> Öğrenimden amacımız daha iyi olmak ve Düşüncesimizi geliştirmektir. Akkaş der ki: “İnsan Düşüncesi ile görür ve duyar; her şeyden faydalanan, her şeyi düzene sokan, başına geçip yöneten, Düşüncesidir. Geri kalan her şey kör, sağır ve cansızdır.”

Ana Düşüncesi: İnsana ve hayata yön veren Düşüncesidir.

 

 

=> Düşüncesimizin çevrede, başkalarında uyandıracağı tepkiyi bilmezsiniz. Değerini, etkisini ölçmediğiniz için de artık bir saplantı olur o; kurtulamazsınız ondan, büyütürsünüz içinizde, her şeyi onun ardından görmeye başlarsınız.

Ana Düşüncesi: Etkisi ölçülemeyen Düşüncesiler insanda saplantı olur.

 

 

=> Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirlerini incelemesi için Shakespeare’e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur; ‘Dostum, siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın…

Ana Düşüncesi: Herkes yetenekli olduğu alanlarda çalışmalıdır.

 

 

=> Ressam mısınız? Ünlü Yunan ressamı Zeuvis gibi, üzüm salkımlarını öyle yapınız ki kuşlar onları sahici sanıp gagalamaya gelsin! Romancı mısınız? Gözlemleriniz öyle olmalı ki mahkeme tutanaklarını yayımladığınızı sansınlar.

Ana Düşüncesi: Sanatçının gerçeğe yakın eserler vermesinin gerektiği.

 

 

=> Nasıl yazar olunabilir? diye soran gence, ünlü bir yazar şu cevabı cermiş: “Yazarsan yazar; okursan okur olursun.

Ana Düşüncesi: Güzel yazabilmek için devamlı yazmak gerekir.

 

 

=> “Sigaraya hayır!” kampanyası başladı. Başlatanları tebrik ederim; ama tutacağını hiç sanmıyorum. “Her şeye karşı çıkarsın zaten!” demeyin. Durun açıklayayım: “Sigara içmeyin” diyenler, kendileri sigara içiyorlar. Öğretmen, öğrenciye: “Sakın ha!” diyor, kendisi içiyor. Evde baba içiyor; çocuğuna: “İçme” diyor. Yapılmadan yaptırılan bir uygulamanın başarıya ulaştığını nerede gördünüz? Her konuda böyle değil midir?

Ana Düşüncesi: Bir şeyin kabul görmesinde davranış sözden önemlidir.

 

 

=> Sanat toplumsal olmaya mecbur tutulamaz. Bir aşkta, bir şiirde nedir gaye? Aşkın, hüznün insan hallerinden biri olduğunu göstermek mi? Sanat, sanatçısına göre birey için de olur toplum için de olur.

Ana Düşüncesi: Her sanat eserinde mutlaka bir amaç aranmamalıdır.

 

 

=> Atasözleri hayatla iç içedir. Hayattaki tecrübelerin kısa ve özlü olarak söze dökülmelidir. Biz Türkler, “Gülü seven dikenine katlanır.” deriz. Fransızlar bu atasözünün eş anlamlısı olarak “Beni seven köpeğimi de sever.” şekliyle Türkçe’ye aktarılan bir söz kullanırlarmış. Bizim kültürümüzde köpek sevgisiyle ilgili atasözü yoktur. Bu “Bizde köpeğin yeri yoktur.” anlamına gelmez. Köpeğin yeri vardır; ama bellidir.

Ana Düşüncesi: Atasözlerinin, toplumların hayat tarzı ile yakından ilgisi vardır.

 

 

=> Bir insanı tanımak demek, onun hangi aşamalardan geçerek bugünkü hale geldiğini bilmek demektir. Kişinin bugünkü hali de gelecekteki davranışlarını kestirmemize ışık tutabilir.

Ana Düşüncesi: Gelecek, geçmiş üzerine kurulur.

 

 

=> Ne zaman yeni bir resme başlasam bir tedirginlik kaplar içimi ve elim ayağım dolaşır. İlk kez fırçayı ele alıyormuşum gibi ayrıntıları atar, konuyu yalınlaştırıp basitleştiririm. Düşünüyorum da bu duygu hiç bırakmadı yakamı yıllardır. Çıraklık gibi ustalık da frenliyor beni. İyi eserler ancak böyle bir çalışmayla çıkıyor.

Ana Düşüncesi: Sanatsal çalışmalarda her zaman heyecan vardır.

 

 

=> Oyun ve oyuncak, çocuğu kendi dünyasına alır götürür. Oyun oynarken onların yüzlerinde açık ve pırıl pırıl bir mutluluk vardır. Oyun, her çocuğun en tabii hakkıdır. Bu yüzden onlara zekâlarını, duygularını geliştiren, geleceğe hazırlayan oyuncaklar almalıyız. Çocuğa verilecek en kıymetli hediye oyuncaklardır.

Ana Düşüncesi: Oyun ve oyuncağın çocuğun gelişiminde gerekli olduğu.

 

 

=> Varlıklı ve güçlü kişilerle herkes dost olmak ister. Herhangi bir nedenle eski itibarını ve zenginliğini yitiren kişinin çevresinde ise kimse kalmaz. İyi gününde dost olanlar, birer birer çekilip onu yalnız bırakır. Böylece kendilerinin hiç gerçek dost olmadığını da görmüş olurlar. Gerçek dostluklar kötü günlerde belli olur.

Ana Düşüncesi: Gerçek dostluk iyi gün kadar kötü günleri de paylaşmaktır.

 

 

=> Arkadaşlığı, dostluk duygusunu yemeye kalkacak değilim; ama şunu sorayım size: Edebiyatta, sanatta, Düşüncesi işlerinde arkadaşlık, dostluk duygusundan daha tiksindirici ne vardır? Şu adamın yazdıklarını beğenmeyeceksiniz. Onları okurken güleceksiniz içinizden. Sonrada kalkıp o adam arkadaşınızdır diye o yazıları öveceksiniz. Sorarım bu yalan kadar kötü ne vardır?

Ana Düşüncesi:Sanat eserlerinin değerlendirilmesinde arkadaşlığın yeri yoktur.

 

 

=> Edebiyat kişinin dünyasına zenginlik katar. İyi edebiyat, edebi zevki ve güzellik duygusunu geliştirir. Kişinin kendisini ve çevresini tanımasına, güzel konuşmasına, zevklerinin gelişmesine ve incelemesine katkıda bulunur.Yaşama sevinci kazandırır. Günlük yaşantının zorlukları karşısında duyarlı davranmasını sağlar. Yeteneklerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar, Düşüncesi ve yorum yapma yeteneğini geliştirir.

Ana Düşüncesi: Edebiyatın insana sağladığı yararlar.

 

 

=> Özellikle yedi yaşına kadar aile çevresinde geçen zamanın büyük bir bölümü anne ile çocuğu arasındaki ilişkileri (bilgi yelpazesi.net) içine alır. Çocuk, annesinin her hareketini dikkatle izler. Bunun içindir ki anne ve babalar çocuklarına iyi örnek olmaya çalışmalı, onları gelecekteki olumlu yaşantıya ulaştıracak iyi ve güzel davranışlarda bulunmalıdır.

Ana Düşüncesi: Çocuk bir aynadır ailesinden neyi görürse onu yansıtır.

 

 

=> Bir insanı tanımak demek, onun hangi aşamalardan geçerek bugünkü hale geldiğini bilmek demektir. Kişinin bugünkü hali de, gelecekteki davranışlarını kestirmemize ışık tutabilir.

Ana Düşüncesi: Geleceğin, geçmiş üzerine kurulduğudur.

 

 

=> Her ulusun atasözleri kendi varlığının ve benliğinin aynasıdır. Atasözlerinde, bir ulusun Düşüncesileri, yaşayışları, inanışları ve gelenekleri görülür. Atasözleri ulusların zekalarındaki keskinliği, hayallerindeki genişliği, duygularındaki inceliği gösteren en değerli örneklerdir. Bu sözler derin manalardan başka güzel buluşlarla, parlak nüktelerle, ince alaylarla, sert taşlamalarla doludur.Böylece her atasözü kendi ulusunun damgasını taşır.

Ana Düşüncesi: Atasözleri ulusal değerleri taşır.

 

 

=> Sanatçı fotoğraf makinesi gibi bir hayatı bütünüyle aktaramaz, aktaramaz. Ona yeni çizgiler, gölgeler ve görüntüler ekler. Sanatçı bazen azaltır bazen de olmayanları ekler.

Ana Düşüncesi: Sanat, hayata insanın yorumunun katılmasıyla oluşur.

 

 

=> Sel gibi akan kalabalık. Telaşlı bir yığın insan. Hepsi de adeta koşuyor. Otobüsler, tramvaylar, dolmuşlar aynı kalabalığın uzantısı. Ağzını açıp tek bir kelime konuşacak birini bulamadan karışıyor kalabalığa. Bu hengame içinde eve bitkin dönüyor. Konuşma yeteneğini kaybettiğinden şüphe ederek duvarlara bir şeyler söylemek istiyor; ama hiçbir şey söyleyemiyor.

Ana Düşüncesi: Büyük kentlerde yalnız yaşamanın zorluğu.

 

 

=> Seatle Özel Olimpiyatları’nda, fiziksel ve zihinsel özürlü dokuz yarışmacı 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandı. Bu yarışmacılar, işaretle birlikte başladılar yarışa. Yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Genç bir delikanlı tökezleyip düştü, ağlamaya başladı. Diğer sekizi ağlamayı duydu, geriye döndü, delikanlının yanına geldi. Bir kız eğilip delikanlıyı öptü ve: “’Bu onun daha iyi olmasını sağlar.’’dedi. Sonra kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdakiler ayağa kalkıp onları dakikalarca alkışladı.

Ana Düşüncesi: Önemli olan yalnızca kazanmak değil, diğerlerinin de kazanabilmesi için mücadele ve yardım etmektir.

 

 

=> Modern bilim ve teknolojinin en yaygın ve güçlü olduğu bir dönemde unuttuğumuz (yaşamadığımız) içimizdeki çocuğu yeniden keşfe çıkıyoruz; ama çember çevirirken, misket oynarken, o ünlü Pal Sokağı çocukları romanındaki gibi çete savaşları yaparken aldığımız keyfi, metal oyuncaklarla kiralık mekânlarda yapılan pahalı ve en korkuncu yapay oyunlarda bulmamız imkansız.

Ana Düşüncesi: Çocuklar yapay oyunlarda eski güzelliği bulamıyor.

 

 

=> İnsan günlük hayatında bir ön hazırlık yapmadan söz söyler. Bu söz her ne kadar gelişi güzel ve anlık Düşüncesilere dayansa da belli bir sorumluluk istediği kesindir. Ağzımızdan çıkan her bir kelimenin özenle seçilmesi, her cümlen düşünülerek ifade edilmesi şarttır.

Ana Düşüncesi: İnsanlar düşünerek konuşmalıdır. Atasözünde de söylendiği gibi “Bir düşünüp kırk söyleyeceğine kırk düşünüp bir söyle ”

 

 

=> Beethoven’la ilgili hikayeyi bilirsiniz. Çaldığı bir parçayı dinleyen biri: “Ne anlatıyor bu?” diye sormuş, Beethoven aynı parçayı tekrar çalmış, “İşte bunu!”demiş. Bu, gerçek sanat eserinin sadece kendisi olduğunu gösterir.

Ana Düşüncesi: Sanat eseri ancak kendisi ile anlatılabilir, açıklanabilir.

 

 

=> Milletleri yönetenler doğal olarak öncelikle kendi milletinin varlık ve mutluluklarını isterler.Ancak bütün milletler için aynı şeyi istemek gerekir.Dünyadaki bütün olaylar bunun gereğini açıktan açığa kanıtlar.En uzakta zannettiğimiz bir olayın bir gün bizi etkileyemeyeceğini söyleyemeyiz.

Ana Düşüncesi: Barış ve mutluluk için güçlü olmak gerekir.

 

 

=> Sanatçı elbette kendi dönemini ve dönemin sanatını bilecek, kuşaklar arasında iletişim kuracak, sanata yeni bir soluk getirecek. Kendi döneminde dili en iyi biçimde kullanma özelliğine sahip olacak. Toplumsal sorunları bilmemesi ve toplumdan kopuk yaşaması da düşünülemez sanatçının; ama çok ötelere seslenebiliyor mu, her çağın okuyucusu yorumlarıyla eserine yeni şeyler ekleye biliyor mu? İşte ben buna bakarım.

Ana Düşüncesi değerlendirmede, sanatçının gelecek çağlara seslenebilmesi, eserinin okundukça zenginlik kazanması ölçü olmalıdır.

 

 

ANLATIM BİÇİMLERİ (ÖZET ANLATIM)

 

Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir tasarıyı, bir olayı sözle ya da yazıyla ifade etmeye anlatım denir.

 

Birbirinden farklı konuları, olayları, gözlem ve izlenimleri anlatırken kullanılan yöntemlere ise anlatım biçimi denir.

 

Anlatılan konunun sergileniş biçimleridir.

 

Her konunun sergilenişinde belli bir amaç gözetilir.

 

Amaca göre anlatım biçimlenir.

 

Doğru, güzel ve etkili anlatım için bu teknikler kullanılır.

 

 

1. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM (ÖYKÜLEME)

 

Öyküleyici anlatımda yazar bir olay yazısı kullanmaktadır. Yani metinde bir olay vardır. Olayın da bir akış sırası vardır.

 

“Bana bu ince maşayı veriyor, cıgarasını denize atıyor. Galiba yaz. Çok aydınlık, çok güneşli bir hava… Annem, konuşurken mavi tüylü bir yelpazeyi yavaş yavaş sallıyor. Ben kucağından kayıyorum. Beni kollarımdan tutarak yanına oturtuyor. Gümüş maşacığın halkasına parmağımı takıyor, annem görmeden ucunu ağzıma sokuyor, dişlerimle ısırıyorum. Konuştuğu sarı saçlı hanımın çarşafı mavi… Ben beyazlar giymiştim. Başım açık. Saçlarım çok... ”

 

 

2. BETİMLEYİCİ ANLATIM (BETİMLEME)

 

Yazar bu anlatım biçiminde herhangi bir olayı, kişiyi, nesneyi veya bir olayı gördükleri kadarıyla anlatmaktadır. Bu anlatım biçiminde bolca sıfatlara yer verilir, çeşitli karşılaştırmalar yapılır. Adeta yazar gördüklerini resmeder.

 

“Görülmeye değer bir yapıydı. Giriş kapısı kocaman, üzerinde bir tokmak vardı. Bina duvarları ise taştandı. Koca koca taşlar kesilerek adeta duvara monte edilmişti. Duvarın boyası moyası da yoktu. Tamamen doğal bir görünümü vardı. Eğer birine bu binaya tarif etmeye kalkışsanız o kişi ilk bakışta binayı tanırdı. Açık sarıya çalar bir rengi vardı binanın. İki kanatlı bir kapısı adeta sizi içeri çağırır. Pencereleri ise küçük küçüktü. Bir de tarihi anımsatan o heybetli bir duruşu.”

 

 

3. AÇIKLAYICI ANLATIM

 

Bu anlatım biçiminde yazar okuyucuyu bilgilendirme amacı güder. “Ne, nasıldır?” sorularının cevabını verir.

 

“Milyonlarca kişi kitap okuyor, müzik dinliyor, tiyatroya sinemaya gidiyor. Neden? Belli ki kendisini aşmak istiyor insan. Gerçek anlamda insan olmak istiyor. Ayrı bir birey olmakla yetinmiyor; bireysel (bilgi yelpazesi.net) yaşamının kopmuşluğundan kurtulmaya, bireyciliğinin bütün sınırlarıyla onu yoksun bıraktığı ama yine de onu sezip özlediği bir dostluğa, daha anlamlı bir dünyaya geçmek için çabalıyor.”

 

 

4. TARTIŞMACI ANLATIM

 

Bu anlatım biçiminde uygulanan durum : Herkesçe bilinen, kabul edilen fikirlerin değiştirilmesine yönelik çabadır. Yazar ortaya koyduğu durum ile sizin fikrinizi değiştirmeye yönelik çabalar sarf eder.

 

Aşağıdaki konuda yazar, başka bir dildeki romanın kendi dilimize çevrildiği zaman daha da etkili olduğunu vurgulamaya çalışmıştır.

 

“Her dilden romanlar vardır. Peki, bu romanların içindeki duyguyu anlamak için o romanın yazıldığı dili bilmemiz mi gerekiyor? Asla. Hiç de gerek yok. O romanı dilimize çevirdiğimizi zaman çok daha insanı etkileyen, hatta büyüleyen o duyguları daha da iyi hissederiz. Çeviri romanlarını bu yüzden daha da çok seviyorum. Yazar beni alıyor, kendi memleketine, kendi dünyasına götürüyor, hayatına ortak ediyor. Bizim de aradığımız bu değil mi?”

 

PARAGRAF ÇEŞİTLERİ (ÖZET ANLATIM)

 

OLAY PARAGRAFI:

 

Uzun ya da kısa bir olay anlatılır. Duygu ve düşünceler gerçek ya da kurmaca bir olayın içinde verilir. Olaylar anlatılırken genellikle kronolojik akışa uyulur. Daha çok sanatsal metinlerde (hikâye, roman vb.) kullanılır.

 

Örnek:

 

Sınavların yapıldığı okul, karşı yöne düşüyordu. Yeniden geçtiler caddeyi, ürke ürke. Ara sokaktan yürüdüler. Yüksek bir duvarın yanındaki kapıda durdular. Okulun öğrenci giriş kapısıydı bu. İçerden uğultular geliyordu. Yağmur, taş duvarların arasından çıkan aykırı yeşillikleri parlatmıştı. "Bizden de erken gelenler olmuş. Geç meç kalmış olmayalım?" Hademe giyimli bir kadın, onlara doğru yürüdü taşlı yoldan. Bezgin, alışık bakışlarıyla anne, kızın üstünden dışarı bir şeye bakıyordu. Anne, saygılı sordu: "Geciktik mi acaba? Çocukların çoğu gelmiş." Hademe kadın ilgisiz, şöyle dedi: "Parasız yatılı imtihanlarının çocukları hep erken gelir. Hiç gecikmezler."

 

 

FİKİR, DÜŞÜNCE PARAGRAFI:

 

Belirli bir alanda bilgi vermek, bir düşünceyi anlatmak, okurları aydınlatmak üzere yazılan paragraflardır. Daha çok öğretici metinlerde (makale, eleştiri vb.) kullanılır. Tartışma paragraflarında olduğu gibi karşı çıkılan bir düşünce yoktur.

 

Örnek:

 

Yazar, okuruna söyleyeceği bir sözü, ileteceği bir mesajı olan insandır. Okur, yazar açısından hem bitmez tükenmez bir konu kaynağı hem de yaşamına yön vermek, renk katmak istediği bir topluluktur. Yazar, okuruna yerine göre bilgi, yeni bir görüş aktarır; yerine göre de yaşanmış olayları başka bir açıdan seyrettirir, yani yaşam deneyleri sunar. Yazar, okurunu insanlık sürecinde her yönden eğitme ve bilinçlendirme çabasındadır. Kendisinin ve yapıtının da ancak okurun ilgisiyle geçerli ve gerçek olabileceğini bilir. Bilir ki kendisini okursuz yapamayacak, okuru da yazarsız.

 

 

BETİMLEME PARAGRAFI:

 

Sözcüklerle varlıkların, mekânların resimlerinin çizildiği paragraflardır. Sanat metinlerinde (özellikle roman ve hikâyede) betimleme paragraflarına geniş yer verilir. Betimlemeler; açıklayıcı betimlemeler (nesnel, fotoğraf gerçekliğinde) ve sanatsal betimlemeler (izlenimsel, kişisel) biçiminde karşımıza çıkmaktadır.

 

Örnek:

 

Büyükçe bir oda... Sade döşenmiş. İç karartıcı bir yeşil kadifeyle kaplı ikili, üçlü koltuklar... Akçaağaç ve siyah deri bantların oluşturduğu ürkütücü bir renk zıtlığına sahip sandalyeler... Külleri temizlenmemiş yanmayan bir şömine... Çok açık bir krom sarısına boyanmış duvarlardan birini tümüyle kaplayan ağır meşe ahşaplı ve kesme camlı bir kütüphane... Kalın perdelerle kapatılmış pencerelerden bir kanat, içeriye biraz hava girmesi için açık bırakılmış. Fazla uzak olmayan Davos dağının tepesinden kopup gelen kar kokulu bir rüzgâr perdeyi havalandırıp odaya doluyor.

 

 

ÇÖZÜMLEME (TAHLİL) PARAGRAFI:

 

Bir konunun, bir yapıtın çözümlendiği ya da bir kişinin psikolojik yapısının tahlil edildiği paragraflardır. Sanatsal metinlerde (hikâye, roman vb.) ağırlıklı olarak kullanılır.

 

Örnek:

 

Sanki herkesin bütün işleri yolunda ve bütün dilekleri gerçekleşiyordur da bir onun işleri bozuktur, bir onun istekleri gerçekleşmiyordur. Kızgındır, ağlamak, haykırmak, isyan etmek çözüm değildir ki içindeki sıkıntıdan kurtulmak için yapmak istediği tüm şeyler, birilerinin onu akıl hastası olarak addetmesinden başka bir işe de yaramayacaktır; bilir bunu, bilir ve derin bir nefes alıp herhangi biri, sorunsuz, tanıdık biri olmaya çalışır yeniden. Evine gelir sonra odasına saklanır belki kaçmak için her gün gördüklerinden ve dünya yeniden başına yıkılır yalnız kaldığında.

 

 

AÇIKLAMA PARAGRAFI:

 

Bir konuyu (bir sözü, kapalı bir ifadeyi, bir kavramı vb.) geniş kitlelerin anlayabileceği biçimde basitten karmaşığa, bilinenlerden bilinmeyenlere doğru açıklamayı hedefleyen nesnelliğin ağır bastığı paragraflardır.

 

Örnek:

 

Edebiyat eserlerinden seçme parçalan bir araya toplayan kitaplara "antoloji" denir. Yunanca'daki "anthos" (çiçek) ile "legein" (toplamak) kelimelerinden türemiştir. İlk antolojileri Eski Yunanlılar derlemişlerdir. Bilinen ilk antoloji MÖ II. yüzyılda derlenmiştir. "Çelenk" adındaki bu antolojinin derleyicisi Meleagros'tur.

 

 

TARTIŞMA PARAGRAFI:

 

Bir düşünceye karşı çıkıp onu çürütmenin hedeflendiği, kendi görüşünü okura benimset­mek amacıyla yazılmış paragraflardır. Tartışma paragraflarında karşıt düşüncelere de yer verilir; bu yer verişin ardından "ama, fakat" gibi bağlaçlarla başlayan cümlelerle karşıt düşüncenin yanlışlığı ortaya konulmaya çalışılır..

 

Örnek:

 

Çocukluğunda kâşif olmayı düşleyenlerin kimsenin ayak basmadığı topraklara gitmek isteyişi gibi, neredeyse yazıyla uğraşan herkes de o güne kadar kimsenin yazmadığı cümleler yazma peşinde. Peki bu mümkün müdür sence? Hiç kimsenin yazmadığı bir cümle yazılabilir mi? Kimileri (bilgi yelpazesi.net) bunu deneyebilir, ama gramer kuralları doğrultusunda ilerleyeceğin için daha önce hiç yazılmamış anlamlı bir cümle yazmak neredeyse imkânsızdır. İşte bu sebepten yazarlar artık üsluba ve konulara daha çok önem vermelidir.

 

 

DÜŞSEL (FANTASTİK) PARAGRAF:

 

İnsanın hayal gücünün hiçbir sınırlamaya yer vermeden yansıtıldığı, olağa­nüstü olay, kişi ve durumlarla örülmüş paragraflardır.

 

Örnek:

 

Kitapçı düzenlediği senetleri "Birinci Kadın"a uzatır, sırıtarak alır kendisine ikram edilen suyu. Bir dikişte içtikten sonra, "Ne tatlıymış, hiç böyle su içmemiştim ben." der. Sözü biter bitmez de boncuk boncuk terlemeye başlar, titrer. Enine boyuna küçülmeye başlar büyük bir hızla. Şimdi sokak kapısının önünde, bir hamam böceğinin boyutlarına inmiştir. "İkinci Kadın" avucuna alır kitapçıyı, hızla oturma odasına seğirtir ve adamı iki kalın ansiklopedinin arasına koyar.

 

 

MİZAHİ PARAGRAF:

 

Okuyucu güldürmeyi, güldürürken de genellikle düşündürmeyi hedefleyen paragraflardır.

 

Örnek:

 

Kalabalık bir akşam yemeği sonrasında, kendisine bir konuşma yapması için ricada bulunulan büyüklerden biri, kalkıp yemekleri övmeye başlamış ve konuşmasını da uzatmış... Bir ara: "Bu güzel sofrada, eğer bir lokma daha yeseydim bu konuşmayı yapamayacaktım." deyince, Aziz Nesin seslenmiş: "Efendiye bir tabak daha verebilir miyiz?"

 

 

TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<


TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<


TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....
..

4. **Yorum**
->Yorumu: Çok uzun ve güzel örnekler olmuþ
->Yazan: KEREM H.

3. **Yorum**
->Yorumu: bu site çok güzel bir site
->Yazan: oya


2. **Yorum**
->Yorumu: Çok güzel olmuþ saolun ... :) 
->Yazan: MeSuT&EbRu


1. **Yorum**
->Yorumu: SUPER BİR SİTE SAGOLUN
->Yazan: ANIL..

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: