Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Belirli Gün Ve Haftalar İle İlgili Tüm Belgeler > 10 Kasım Atatürk'ü Anma, Atatürk Haftası, Atatürk'ün Ölümü İle İlgili Tüm Belgeler

ATATÜRK ANLATIYOR, ATATÜRK’ÜN GÜNLÜĞÜNDEN, ATATÜRK’ÜN SÖZLERİ (10 KASIM ATATÜRK’Ü ANMA, ATATÜRK HAFTASI İLE İLGİLİ YAZILAR, ŞİİRLER, BİLGİLER)

 

Mustafa Kemal'i anlatmak Türk ulusunu anlatmaktır. Mustafa Kemal'i anlatmak Kurtuluş savaşını anlatmaktır. Yokluklardan gelen bir ulusun doğuşunu atmaktır. O'nu kendi günlüğünden dinleyip anlayalım.

 

Ben Mustafa Kemal"im

Selanik

Baba ocağı

Kilise canlarının ezanla karışıp gittiği çocukluk yıllarım

Gür ağaçlı bahçeler

Ve tadına doymadığım karadut

Daracık sokaklarda kaybolup gittiğimiz liman şehri

Selanik bir büyük liman,

Selanik bir büyük şehir/Suda balık sürüleri gibi:

Gelir gider, gider gelir

Yorgun tembel balıkçıların

Beni uzaklara salacağı martı sesleri

Baharda gürlediği vakit Korkutan

Korktuğu kadar düşündüren gök gürültüleri

Selanik gecelerinde yıldızlar kocaman olurlardı

Ya da ben öyle hatırlıyorum

 

Ne kadar çok, ne kadar parlaktır, bir kadar uzak.

Arkadaşlarım, komşu çocukları, gayri Müslim arkadaşlarımız çok olmazdı

Olanlarda bize en yakın yıldız kadar yakın

Oysa

Yaşadığımız acı tatlı ne varsa

Bu küçücük şehirdeydi.

Geçti dört mevsim dört yaz

Uzun ince parmaklarımda

Mahalle mektebinde diz çöküp  ,

İlahilerle başladı okula

 

Bir sabah beyaz bir entari giydirildi bana

Sırmalı bir sarık elimde yaldızlı bir dal

Annem dua etti.

Ben de babamın ve hoca efendinin elini öpüp okula gönderildim.

Beyaz kemerli loş bir oda

Rahlede (bilgi yelpazesi.net) bir kuran

Hoca keremim anlatmaya başladı.

Anlayamadığım bir dilden okuyup, dizlerimin üstünde yazmaya çalışıyordum.

 

Kemiklerim sızlardı, ayakta yazmak istemezdim

Hoca tek sesiyle emrederdi

Otur

"Ama böyle yazmak zor oluyor, dizlerim acıyor deyince,

Bana karşımı geliyorsun, dedi.

Ben de evet dedim.

Sonra babam beni başka okula gönderdi.

Şemsi Efendinin özel laik okuluna.

Burası daha iç açıcıydı. Yan yana sıralar daha aydınlık

Üstelik artık dizlerim acımıyor

Babamın işleri bozulunca, dayımın köyüne Langazaya gittik.

Çiftlik hayatı başladı.

 

Orada okul yoktu, sıkılıyordum. Köydeki Müslüman hocadan ders alıyordum.

Sonra da köyün papazından, ama Rumcayı sevmiyordum.

Teyzemin yanına Selanik'e gönderildim.

Arapça öğretmeni kaymak Hafızdan hayatımın ilk dayağını yedim.Bu bana çok dokundu. Çocuksu sorularıma dahi cevap veremeyecek kadar cahil , aciz koskoca bir adamdan dayak yiyordum.

Bir gün komşumuzun oğlu Ahmet, bizi ziyarete geldi. Askeri okuldaydı.

Pırıl pırıl tertemiz üniforması, anlamlı bakışı, kendinden emin konuşması.

İşte o gün ben de o üniformanın içine girmiştim sanki.

Annem olmaz dedi.

Osmanlının askeri demek bitmez tükenmez sürgünler, savaşlar demektir.

Kıyamam sana.

Ama nafile gizlice okulu kazanmıştım.

Anacığımın elini öptüm, hakkını helal etti.

Yeni okulumu arkadaşlarımı seviyordum. Başarılıydım.

Matematik öğretmenimiz senin de benim de adımız Mustafa dedi.

Gel bir de yanına Kemal adını koyalım. Bundan sona senin adın Mustafa Kemal olsun.

Orta okuldan sonra, yatılı olarak Manastır Askeri Lisesine başladım. Manastır Makedonya'nın can damarıydı, sınır bölgesiydi.

Bulgar, Arnavut, Yunan çetelerinin cirit attığı bir yer. Etrafımda nelerin olup bittiğini anlamak istiyordum.

Sonra Ömer'le arkadaş olduk.

Tatil günleri istasyona gider , askerleri seyrederdik.

Oradan da Yonya'ya.(Yonya bir liman gazinosuydu)

Orada birşeyler içer saatlerce tartışırdık.

Ali Fethi ile tanıştıktan sonra ufkum daha da genişledi.

O bana siyasetin ne olduğunu anlattı.

Jan Jak Ruse , Volterî, Mantesküi'yi anlattı.

| Volter , Rober Piyer ,1789 ihtilali , halk , ulus , özgürlük , gerçekler.

|Ve yaşamın sınırları. Kafam karmakarışıktı.

Bir gün Ömer'le tren istasyonunda dervişlere rastlamıştık.

Ve garda da. Bir sürü yabancı yolcu.

Dervişler, ellerinde sivri külahları

Bol cübbeleri kendilerinden geçmiş, bağırıp çağırıyorlardı.

Nara atıyorlar, kimileri de düşüp bayılıyorlardı.

 

Şöyle bir baktım. Utandım.

Gözlerimi kapadım. Cennetin anahtarını satan papazla, muska satan yobaz

Ve nara atıp kendinden geçen, sözüm ona dervişler.

İşte dedim kendi kendime.

Dünyayı bu hale sokan sizlersiniz.

Artık düşünüyordum, öğrenmek istiyordum.

 

Düşlerim beni aştıkça, yeniden öğrenmeliyim.

İçimdeki büyük aşkın ne olduğunu artık iyice anlıyordum.

Okul bitince...

İstanbul'a Harbiye'ye gidecektik düşlerimizi gerçekleştirmeye.

İnsanlığa aşıksın sen Sönmeyen tek ışıksın sen Kurtuluş ve özgürlüğe

Bir evrensel bekçisin sen

İstanbul

Daha ilk bakışta ortaçağı anımsattı bana

Sanki insanlar hala yüzyıllar öncesi gibi yaşıyordu,

Kara çarşaflı, peçeli hayaletler gibi, karanlık basmadan evlerine koşuşan kadınlar

Asma çardakların gölgesinde

Günde beş vakit ezan sesiyle kımıldayan çehreler.

Haliç'in ötesinde ölü bir görüntüden ibaret kalan Türk mahalleleri

Ve şaşkın değişmez sessizliğe uyuyorlardı.

Oysa Beyoğlu, Pera ve baş döndürücü sokakları sonunda liman...

Şık faytonlar, mağazalar, tiyatrolar, müzikaller. Bambaşka sosyal bir çevre.

Vergi vermeyenler sırtını kapitülasyonlara dayamış

Merkezi hükümete önem vermeksizin bir bambaşka İstanbul.

Osmanlıların üstündeki yabancı baskısı o derece şiddetliydi ki

Sanki Türkler kendi vatanlarında esir

Yabancılar efendiydiler.

 

Düşman devletler Osmanlı Devletine Maddeten ve manen tecavüz halinde

Karar vermişler onu yok etmeye, bölüşmeye

Padişah ve halife olan kişi de

Düşünmüyor hayatını ve rahatını

Kurtarmaktan başka çare.

Artık Fransızca gazeteleri okuyabiliyordum.

Bazı kitaplar yasaktı. Bunları geceleri okurdum.

Namık Kemal'i , Volter , Robes  Piyer'i şimdi daha iyi anlıyordum.

 

Önce Napolyon’a hayrandım.

Felsefi görüşlerim iyice şekillenince, ondan pek hoşlanmadım.

Demek ki devrimler karşı devrimleri getirebilirdi.

1789'un saflığı ve temizliği ve Napolyon'un emperyalizmi.

O gün arkadaşlarla bir komite kurduk.

El yazısıyla gazete çıkarmaya karar verdik.

Gazete sarayın kulağına gidince yakalandık.

Ama okul müdürü devrimci bir adamdı. Kurtulduk.

Belki de bir içgüdü.

Kurmay okulunun ilk sınıfında hepimizden bir araştırma, yazısı istemişti.

Araştırma yazısını okuyan öğretmenim gözlerime baktı.

Zaten dedi, senden de bu beklenir.

Araştırmanın adı:Başkente karşı Anadolu isyan hareketlerinin Gerilla taktikleri.

Sonra yine yakalandık.

Bildiri dağıtıyorduk üstelik okul bitmiş daha yeni yüzbaşı olmuştum.

Tutuklu kaldığım süre içinde yazıyordum.

Şiir yazıyordum.

Devrim taslakları yazıyordum. Sonra kıta hizmeti adına İstanbul dışına sürüldüm, Şam’a

 

Mustafa Kemal'i anlatmak Türk ulusunu anlatmaktır. Mustafa Kemal'i anlatmak Kurtuluş savaşını anlatmaktır. Yokluklardan gelen bir ulusun doğuşunu atmaktır. O'nu kendi günlüğünden dinleyip anlayalım.

 

Yıl 1905

Mustafa Kemal şimdi yüzbaşı

Peki dedim, öyle olsun. Bizde gider çölde bile yeni bir devlet kurarız.

Zamanla binlerce gerçeğin değil, tek bir gerçeğin olduğunu anladık.

Ne işimiz vardı Arabistan çöllerinde.

Hepimizi baskı altında toplamaya çalışan softaların, yobazların içinde, ne işimiz vardı

Müslüman olmayanların cennetin bütün nimetlerinden yararlandıkları,

Müslümanların ise cehennem azabı çektikleri bir yerdi.

Osmanlı İmparatorluğu.

Sende-de dünyalar devirenlerin

Ayakta tutmayan darbesi vardı;

Zamanı yakından çevirenlerin

Zincire vurulmaz hür sesi vardı

 

İhtilalin nasıl, neresinden başlamalıydı.

Vatandan uzak Arap illerinde...

Arkadaşlardan kopuk.

Makedonya'ya gitmeliydim.

Bu işin can damarı arada atıyordu.

Bir müddet sakin kalıp, Selanik’teki Genel Kurmaya atanmalıydım.

Ve (bilgi yelpazesi.net) atandım.

İhtilalin çekirdeği bazen de kendince oluşuyordu.

Kendini devrimci ihtilalci sayanlar vardı

Bir elinde kılıç, bir elinde din kitapları, devrim üzerine yemin ederler.

Değişmesi gereken bir düzen için, değişmeyecek kurallar üstüne yemin edebilir miydi?

Ama ihtilal kadrosu yavaş yavaş tamamlanıyordu.

Biz reformcu değildik,

Biz siyasal yapıyı değiştirmek istiyorduk

Egemenlik kavramını değiştirmek istiyorduk.

 

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir

Dinsel kuvvetler ise bunun tam tersiydi.

Kökten dinciler gücünü tartışmadan değil

Baskıdan, düşünce özgürlüğünden değil

Kayıtsız şartsız itaattan alıyorlardı.

Üstelik kör itaat

İnsan zekası ve uygar olabilmek

Evrenin sınırlarını çözmeye çalışmak,

Bilim teknik ve hür düşünce yerine kör itaat

Bizi bu hale sokan karanlık, cehalet değil miydi?

Yola çıkarken kavşak noktalarında düşüncelerimiz saydamlaşıyordu

Arkadaşların çoğu Müslümanlıktan din olarak değil

Siyasal bir güç olarak bahsediyorlardı

Yobazlar, gericiler, tutucular

Müslümanlığın yüz karasıydı.

Ve bu cehalet sürdükçe mahvolup gidecektik

Bazı arkadaşlar din yerine ırk kavramını uygun görüyorlardı.

Ama sis dağıldıkça çoğunlukta devrim çekirdeğinde anlaşıyorduk

Başlık kendi kendine çıkıyordu

TÜRK DEVRİMİ!

 

Yanı başımızda bir ihtilal daha vardı.

Sovyet ihtilali.

Bu devrim hareketi daha başında bir Panslavizm hareketine dönüşüyordu.

Oysa

Uygarlık ister istemez evrensel boyutlara gidiyordu.

Artık uygarlık değil, dünya uygarlıklarının temelleri bize yakışırdı.

Siyasi görüşlerim asker kişiliğimle bağdaşamaz hale gelmişti.

Yavaş yavaş kızağa alınıyordum.

Önce Trablusgarp’a gönderdiler.

Kaybedilmiş bir cephenin yeniden kurtarılması için

Ama karşımda ümmetinden bile bıkmış

Şeyhler, aşiretler, kabileler, tarikatlar

Savaşmak için hiçbir nedeni olmayan

Kaybedilecek hiçbir şeyi kalmamış topluluklar

Trablus macerası ve Balkan Savaşı sonrası

Ömrümün çoğunun geçtiği Selanik bile elden çıkmıştı

İstanbul Hükümeti hayalperest insanların elindeydi

Acı ama gerçek bu

Uyarıyordum. Ama iktidar olma hırsı

Onlar için her şeyden öndeydi.

Terfi edilmiştim.

Yeni bir görev gerekiyordu

Ve usulca sürgüne yollandım

Sofya'da Ateşe Milliterliğine

Sofya'da hayat güzel geçiyordu

Fransızcamı ilerletmiştim

Ne de olsa davetli sürgün hayatı.

Diplomatik amaçların davetleri.

Ziyafetler, açılışlar akşam yemekleri...

Memleketim için ne gerekiyorsa burada yapmaya çalışıyordum

 

Arkadaşımla yazışmayı hiç aksatmadım

Zaman bizim zamanımızı bekliyordu.

Bir gün Sofya'nın müzikli bir çay bahçesinde,

Birden yanı başıma bir Bulgar köylüsü geldi.

Garson onunla ilgilenmekten hoşlanmadı.

Köylü Bulgaristan benim çalışmamla yaşatılıyor,

Bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor.

Verin çayımı, pastamı; parasını vereyim"

Bende köylüden yana çıktım.

"Benimde köylüm böyle olmalı" dedim.

İşte böyle olmalı.

Milletin efendisi köylüdür.

Dimitrina , General Ratsov'un kızıydı,

Onunla sık sık beraber olmak durumundaydık.

Babası Bulgar müdafaa vekiliydi.

Davet eder, her seferinde giderdim.

Konuşurduk.

Konu dönüp dolaşıp siyasete gelince "Kadın erkek eşitliği" derdim.

Dimitrina da seçme hakkı seçilme hakkı.

Kadınların her türlü özgürlüğü olmalı

Dimitrina da "Bu Avrupa'da bile yok Mustafa, Türkiye’de ne zaman olur"

Çok yakında derdim çok yakında

 

Büyük savaşa az kalmıştı

Doğru gibi görünen askeri taktikler

Aslında siyasi senaryoların tam tesiri gösteriyordu.

Almanya savaşa girerse ve kazanırsa,

Türkiye onun uydusu olacak.

Kaybederse bizde paramparça olacağız

 

Sofya'da kalmak,

Her şeyden uzak kalmak istemiyordum

Beni artık tanıyorlardı

Onlar için tehlikeliydim

Uzak cephelerde beni oyalamak istiyorlardı

Hatta yanıma üç alay alıp,

Hindistan'ı Müslümanlık adına zapt etmem istenmişti

Üç alay asker, ben ve Hindistan

Hep hayal, hep hayal ...

Yeni bir görev istedim.  .

İstanbul'da olmak istiyordum.

Beni uzakta tutmak için 19.Kolorduya,

Gelibolu'ya gönderdiler

Aslında bu paha biçilmez bir fırsattı

Bende gittim

 

Komuta bizde değildi.

Bir Alman Paşası vatanımızı koruyacak

Kimin adına diyordum, kimin adına

Emperyalistler, emperyalistlerle savaşacaktı

Yine bizim topraklarımızda

Yine bizim canımızla oynanan

Bir ölüm kalım savaşı

İşin başında yanlışlığı görmüştüm

Uyardım ama dinletemedim

Çözülüyorduk.

Sonunda bütün cephenin komutanlığını bana verdiler ister istemez

Anlayamadıkları bir güç karşısında ölüyorduk,

Öldürüyorduk.

Ama kazanıyorduk. Kazanıyorduk

 

Dört gün dört gece

Uykusuz dört gün dört gece

Tarihin en kanlı savaşı

Bu savaş biterken

O tertemiz Anadolu çocukları

Neden ve niçin öldüklerini artık anlamışlardı

Ben size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum

Başka da çaresi yoktu

O günden sonra

İçimdeki son kuşkularda yok olup gitti

Artık yepyeni bir dünya

Yepyeni (bilgi yelpazesi.net) bir vatan

Yepyeni bir millet doğacaktı.

Düşmanın direnci azalmış

Ve bir müddet sonrada çekip gitmişti

Ama yorgunduk

Sıtma nöbetleri içindeydim

Üstelik burada da fazla işim kalmamıştı

Tevfik doktor olarak Gelibolu'daydı

Çok hastasın dedi:

Gidelim Tevfik gidelim, İstanbul’a gidelim.

Libya, Mısır, Filistin, Suriye, tüm Arap illeri

Müslümanlık adına alınmış topraklar

Ulus olamamış ümmetlerin.

Toplulukların hepsi

Şimdi Fransız’dan, İngiliz’den, İtalyan’dan memnun gibiler

Bulgar, Yunan, Sırp ulus olmak istiyor

Turan illeri şimdiden sosyalizm adına zapt edilmiş

Yabancı bir devletin koruculuğunu, kolaycılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildi.

Tarih mi yanlış yazıyor,

Yoksa biz mi şaşırdık

O gece Şişli’deki evde İsmet'le buluştuk.

Merhabalaşırken gözleri parlıyordu bütün ihtilalciler gibi

Mustafa Kemal'i anlatmak Türk ulusunu anlatmaktır. Mustafa Kemal'i anlatmak Kurtuluş savaşını anlatmaktır. Yokluklardan gelen bir ulusun doğuşunu atmaktır. O'nu kendi günlüğünden dinleyip anlayalım.

 

Anadolu haritasını çıkardım

Hemen cebinden bir pergel çıkardı. "İsmet" dedim.

Anadolu'ya gidiş için en iyi yol sence hangisi?

Demek karar verdin dedi.

Haritaya baktı baktı;

Bir sürü yol var, bir sürüde yer

Sonra sordu "Peki ne zaman?"

Zamanı geldi İsmet

Hazır ol, artık gidiyoruz.

 

Başka yolumuz kalmamıştı.

Anlatıyorduk,

Anlamıyorlardı.

15 gün sonra,

Bandırma vapurunun güvertesinde o fırtınalı günde...

Göz göze geldik.

Hepsinin içinde aynı heyecan , aynı sabırsızlık

 

Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı

 

Sonra Erzurum

 

Aksilikler bizi bırakmadı.

Arabamız bozulunca bizde baharın tüm güzellikleri içinde yürüdük

Her molada bir mısra

Her yürüyüşte bir mısra daha

Bu benim ilk güftemdi

 

Yola çıkarken apoletlerimi koparmıştım

Artık rütbesiz bir er bile değildim

Emir komuta zincirinin ne olduğunu Askerler iyi bilir

Artık halktan biriydim

Tek gücüm ihtilalci olmamdı.

Boynumuzda idam fermanı bulunan bir ihtilalci

 

Bütün evraklar yazışmalar resmi olarak yaverimdeydi

Ama o da istifa ettiğine göre

"Ben" dedi bu evrakları şimdi size veremem ne olacak?

Bunu hiç düşünmemiştim.

Ertesi gün odaya Kara Bekir Paşa geldi.

İki adım uzakta topuklarından gelen bir selam verdi.

Ve böylece devam etti

"Komutanda bulunan herkesin size saygılarını arz ediyoruz.

İhtilalin doğal komutanı sizsiniz.

Emrinizdeyiz."

Kucaklaştık.

 

Kısa zamanda parlak başarılar elde edebilirdik

Sınırlan genişletmek istemiyordum

Ulusal sınırlar içinde

Sağlıklı bir devlet kurarak

Benden sonra da sağlam kalacak.

Siyasi bir sistem bırakmalıydım

Misakı Milli

 

Arkadaşlarla bazen tartışırdık

Bazıları eski sınırlara kovuşmak isterlerdi

Hatta daha ötesine

Oysa ben sömürgeciliğin, yayılmacılığın hüsranla sona ereceğini biliyordum.

Amaçlarıma adım adım gitmeliydim.

Halkıma ters gelecek düşünceleri defalarca düşünmeliydim

Danışmalıydım.

 

Bir meclis kuruldu Sivas şehrinde,

 

Erzurum'a varınca ilk hedefim kongreyi toplamaktı,

Bu Anadolu ihtilalin ilk meclisi olacaktı.

Ateş orada yakılacaktı.

Düşman ilerliyordu üstümüze her yandan

Düşmanı boğacağım yurdumun kucağında

 

Sabahlara kadar çalışırdık.

Her şeyi adım adım planlamak gerekiyordu.

 

Günlükleri yazmaktan yorulunca Mazhar'a yazdırdım

Sigaramın acı nefesi, tatlı hayalleri gerçekleştirecekti

Bu sırları şimdilik sakla ve yaz...

 

Padişah ve hanedan yok olacak.

Ve Cumhuriyet kurulacak

Yaz

Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka olacak,

Bazen bunlar fazla hayal değil mi? Dedi

Yaz derdim devam et

 

Latin harfleri olacak

Yaz

Kadınlara özgürlük, seçme ve seçilme hakkı

Seneler sonra ikimizde yazdıklarımızı unutmamıştık

Şapka devrimini gerçekleştirdiğimizde

Benim de, Mazhar’ında, Diyanet İşleri başkanında birer şapka vardı.

Göz göze gelmiştik.

Mazhar demiştim.

Kaçıncı sayfada kaldık.

Hesap vakti gelmişti.

 

Siz bu işleri başkaları adına yapmaya kalkarsanız.

İşte biz buna emperyalizm deriz

Oysa biz emperyalizmi kahretmeye geliyoruz

Hakimiyet milletindir dediğimde acaba ne anlıyorlardı

Ama anlayacaklardı,

Savaştıkça anlayacaklardı

Kazandıkça anlayacaklardı

Bir gün (bilgi yelpazesi.net) ressamlar

Kahramanlık yüzünü kaybederlerse

Gitsinler, Yıldırım’ın resmini yapsınlar

Aksak Timur şimdi yaşasaydı

Belki de aynı şeyi yapacaktı

Su gencecik çocuklara bak!

Yeni Zelandalı. Avustralyalı Anzak ve Yunan için anlamsız bir savaşın garip mezar taşlan değiller mi?

İşte şimdi bizden öğrenecekler

Özgürlüğün ne olduğunu,

Bağımsızlığın ne olduğunu

İçleri rahat

Yanı başımızdaki mezarlarda...

Daha ilk meclis açılırken

Oradakilerin çoğunun ulus kavramı yoktu.

Padişah, Hilafet, Ümmet

Bundan başka

Kişiliği olmayanlarda bir özgürlük savası nasıl kazanılacaktı.

 

Ana kalbi işte

Düşündüklerimi ve arkadaşlarımı tanıdıkça

Başıma bir şeyler gelecek korkusuyla Anacığım

Pamuk elleriyle okşamıştı beni.

"Mustafa'm" dedi.

Korkuyorum.

Padişaha karşı mı geleceksin?

Gün nasıl doğacaksa,

Sen beni nasıl doğurdunsa anacığım

Güneşe bak

Doğudan doğacak güneşe bak

 

Ressamlar bizim resmimizi yaptılar

 

DÜŞMANLARA GEÇİT YOK ATAM

 

10 KASIM ATATÜRK'ÜN ANMA GÜNÜ, ATATÜRK HAFTASI İLE İLGİLİ TÜM BELGELER
"
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR İLE İLGİLİ TÜM BELGELER " SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

"
EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER
” SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: