|
Dinim İslam, İslamiyet, İslami Yazılar > Allah Dostlarının Hayatı >mevlana hazretlerinin hayatı
MEVLANA HAZRETLERİ’NE GÖRE GERÇEK HÜRRİYET VE KULLUK (ALLAH DOSTLARININ HAYATI)
Evet, “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyurulmuştur. Bu büyük bir gerçektir. Mevlâna şöyle der: “Elinden geldiği kadar kul ol, sultan olma, Gûy denilen top gibi mütevazi ol, cevgân olma.” Kulun elinden kulluktan başka birşey gelmez. Mevlâna’ya göre, benliğin olduğu yerde kulluk olmaz. Zira benlikte, gurur ve kibir vardır. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Peygamberimiz: “Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez. Kalbinde zerre kadar iman olan cennete girer.” buyurmuştur.
Mevlâna, kulluğu, Hakk’ın kalplere nazar etmesine bağlıyor. Mesnevî’sinde: “Dostun kulluğu sana henüz elvermemişken (sana kulluk nasip olmamışken) şahlığa meylin nereden zuhur etti?” der. Demek ki, şah olabilmek nefsini mağlup etmeye bağlıdır. Nitekim Peygamberimiz, “Pehlivan rakibini değil, kızdığı zaman nefsini mağlup edendir.” buyurmuştur.
Allah aşkına, insan, kullukla vuslat edebilir: Vecd halinin zuhuru kullukla mümkündür. Nitekim Mevlâna: “Ya Rab, bana aman ver. Kalbimden irade kudretimi de sen aldın. Namaz kılarken, acaba yaptığım rükû tam oldu mu, imamlık eden kimdir, Allah hakkı için bunların hiçbirinden haberim yok.” demiştir. Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz, ibadet esnasında vecd halinde iken karısı Hz. Aişe, “Ya Resulallah (sav) bu hal ne?” diye sorduğunda cevaben, “Sen kimsin?” diye sorar. Hz. Aişe (ra), “Ben Aişe’yim.” “Aişe kimdir.” diye sorulur. Hz. Aişe de “Karın Aişe, Ya Resulullah.” diye açıklamak zorunda kalır. O vecd halinde aralarında böyle bir konuşma geçer.
|
Mevlâna, bu tatlı gerçeği, “Âşıklar daima namazdadırlar. Aşkın sarhoşluğu bulunan başlar, ne beş vakitle istirahat eder, ne beşyüz binle...” sözleri ile anlatır.
“Kulluk sadece cesetle değil, gönülle ibadet etmektir. Ezan sesleri kalbimin mescidine öyle muhrik gelir ki, onun tesiri ile gönül mabedimin kapısı aşk ateşiyle yanıyor.”
“Zahid sakalını tıraş edinceye kadar, ârif, Allah’a ulaşır”
Bütün bu sözler Hz. Mevlâna’ya aittir.
Mevlâna’ya göre cennet, Allah’ın nazar edip süslediği mekândır. Hakk’ın nazarı cennette olduğu için cennet güzeldir. Yoksa sadece nimetler, istenilen değildir. Nitekim Yunus Emre bu gerçeği şöyle ifade ediyor:
“Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri,
İsteyene ver sen ânı / Bana seni gerek seni."
Bu mantıkla kul olmuş insan-ı kâmil cennete eştir. Nitekim, Kur’an-ı Kerim’de, “Ey imanda sebat gösteren, mutmain olan nefs! Dön Rabbine, sen O’ndan razı, o da senden razı olarak. Gir kullarımın arasına ve gir cennetime.”12 buyuruluyor. Ayet-i kerimede, Allah, kulunun cennete girmesi için onu sevdiği kullar arasına dahlediyor. Zira onların kalbleri de Allah’ın nazar ettiği mekândır.
Mevlâna’ya göre iman veya kullukta temel, korkudur:
Birgün Hıristiyan Rum usta, Mevlâna’nın evini tamir ediyormuş. Müridlerden bazıları ona şaka yollu:
- Niçin müslüman olmuyorsun? Dinlerin en iyisi İslâm dinidir, demişler. Rum usta:
- Elli seneye yakındır ki İsâ dinindeyim. Dinimi terketmek için ondan korkuyor ve utanıyorum, demiş. Bu sırada Mevlânâ içeri girmiş ve:
- İmanın sırrı korkudur. Her kim Allah’tan korkarsa, o, Hıristiyan da olsa din sahibidir, dinsiz değildir." diyerek asıl tehlikenin dinsizlik ve imansızlık olduğunu işaret etmişti. Bunu duyan Hıristiyan usta derhal iman etmiş ve müslüman olmuştur.
Rıza, Kullukla Mümkündür
Kulun Allah’tan Allah’ın da kulundan razı olma hali, kulluğun doruk noktasıdır. Bu makamda, hayır da müsavidir, şer de. Her şeyin faili Allah olduğu için artık itiraz kalkmıştır. Her hal ile itaat olunmuştur. Nitekim İbrahim Hakkı Hazretleri: “Hoştur bana senden gelen/ Ya hıl’at u yahut kefen/ Ya gonca gül yahut diken/ Lütfun da hoş, kahrın da hoş” demiştir.
Kulluk, Tazarru ve Niyaz İledir
Kulluk ilimle, amelle ve ihlasladır. Yani ibadetledir. Mevlâna’nın hayatında ifadesini bulduğu en kâmil şekliyle... Mevlâna’yı da yakînen tanımak için kulluğu daha köklü anlayalım.
Kulluk (ubudiyet) yaratılış gayesi doğrultusunda Allah’a bağlılığı ifade eder. Mahlûkatın en anlamlı işi ubudiyettir. Bu kulluk görevi insan ve cinler dışındaki mahlukatta cebrî, insanda ve cinlerde ise ihtiyârîdir.
|
>>>TIKLAYIN<<<
|