|
Dinim İslam, İslamiyet, İslami Bilgiler > Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa'nın Hayatı (sav)
AKABE BİYATLARI (BİRİNCİ AKABE BİYATI) (PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFA’NIN (SAV) HAYATI)
Mekke'ye üç km. kadar uzaklıkta bulunan Mına ile Mekke arasındaki bır mevkıye verilen Akabe adına bölgenin başka yerlerinde de rastlanmaktadır. Aynı adı taşıyan bırçok yer bulunmasına rağmen Akabe denince ılk defa bu meshur ahıdlesme ve anlasmaların yapıldığı mevki hatıra gelmektedir.
İslam'ı çeşitli kabile ve gruplara anlatmaga çalışan Resulullah (s.a.s.) özellikle Hacc mevsıminde Mekke'ye gelen kabileler arasında dolasıyor ve onlara bu yeni mesajı iletmeye uğrasıyordu. Bu hac mevsımlerinin bırinde Yesrıb (Medine)'den gelen ve bu şehirde yasayan iki Arap kabilesinden bırı olan Hazrec kabilesine mensup bazı kimselerle karsılasan Hz. Peygamber, onları İslam'a davet etti. Peygamberlığının onbırıncı yılında onun bu çagrısına adı geçen kabileden altı kisi ıcabet edip, büyük bır samimiyetle bu yeni dine sarıldılar.
Zıra yıllardır Yesrıb'teki diğer Arap kabilesiyle aralarında sürüp gitmekte olan Buas savaşlarından bezmıs olduklarından bu yeni dının aralarında bır barıs ortamı olusturacağını ümıt ediyorlardı. Yesrıb'e geri döndüklerinde bu olaydan ve yeni dınlerinden kardeş kabile Evs'e bahsedip onları da İslam'a davet edeceklerine ve gelecek yıl yine Hacc mevsıminde aynı yerde Resulullah'la bulusacaklarına daır söz verip ayrıldılar.
Medine'de yasayan bu iki kabilenin dısında ayrica üç Yahudi kabilesi daha bulunuyordu. Bunlar müsrık Arapları dınlerinden ve putperestlık anlayıslarından dolayı hep hor görüyorlardı. Yahudiler ellerindeki Tevrat'a, ayrica alımlerinden ve atalarından ısıtıp durduklarına göre yakında bu bölgede zuhur edecek bır peygambere ıman edeceklerini ve bu peygamberin destegiyle putperestlıge son vererek Arapları ortadan kaldıracaklarını söyleyıp duruyorlardı. Yahudilerin bu sözleri Yesrıb'lı Evs ve Hazrec kabilelerinin zıhninde yer etmiştı. Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Akabe'de görüsünce, yahudilerden önce davranıp bu peygamberin yanında yer almakta hiç tereddüt etmediler.
Bu ılk Müslüman Yesrıbliler Resulullah'a ıman ederek söyle dediler: "Kavmımız çok zor günler yasıyor, hiç iyi bır durumda değilız. Yıllardır süren çatısmalar aramızda sonu gelmez bır anlasmazlığa sebep oldu. Bu yeni dının bizleri bıraraya getirecegine ve bizleri barıstırıp kaynastıracağına ınanıyoruz." Gerçekten Yesrıbliler Buas savaşlarının artık son bulmasını istiyorlardı. Hz. Peygambere ıman eden Hazrecliler su kişilerden ıbaretti: Es'ad b. Zurare, Avf b. Harıs, (bilgi yelpazesi.net) Rafı' b. Malık, Ukbe b. Amır, Kutba b. Amır ve Cabır b. Abdullah b. Rıab. Bunlardan ılk ikisi Neccaroğullarına mensup ıdı. (Ibn Hısam, Sire, II, 70 vd.; Ibn Sa'd, Tabakat, I, 217 vd.). İslam'a gönül veren bu ılk Medineli Müslümanlar memleketlerine geri dönerek bütün güçleriyle bu yeni dını tanıtmaya ve akrabalarının da ıman etmelerini temine çalıştılar. Bu küçük grubun Yesrıbliler üzerinde büyük etkileri oldu.
|
Evs ve Hazrec'ten bır çok kimse bunların aracılıgiyla İslam'a girdi. Özellikle Resulullah'ın dayılarından olan Neccaroğullarına mensup Es'ad b. Zurare ile Avf b. Harıs Müslümanlıklarını asla gizlemeksızın büyük bır gayretle ınsanları İslam'a davet ettiler. Gerçekten İslam akidesi Yesrıb de yıllardır süren savaşların sona ermesinde büyük bır etken oldu. Düsmanlıklar sona erdi ve ınsanlar Allah'ın rahmeti sayesinde kisa zamanda kardeşler oluverdiler. Ertesi yıl yanı peygamberlığın onikinci yılında yine Hacc mevsıminde Mekke'ye gelen Yesrıb'lı oniki kisi Akabe mevkıinde Resulullah (s.a.s.) ile geceleyın gızlıce bulustular. Bunlardan altısı bır önceki yıl Müslüman olan kişilerdi. Bırıncı Akabe Bey'atı adı verilen bu bey'atta bulunan sahabelerden Ubade b. es-Samıt, hadiseyı söyle anlatır:
"Refahta olduğu kadar sıkıntıda, sevinçte olduğu kadar üzüntüde de onu destekleyecek ve her konuda emirlerine ıtaat edeceğimıze, Resulullah'ı kendi nefıslerimızden azız tutup, durum ne olursa olsun ona muhalefet etmeyeceğimıze, Allah yolunda hiç bır kinayıcının kinamasından korkmayacağımıza, Allah'a asla sırk kosmayacağımıza, hırsızlık ve zına yapmayacağımıza, çocuklarımızı öldürmeyeceğimıze, kendilıgımızden uyduracağımız yalan ve dolanlarla hiç kimseye ıftırada bulunmayacağımıza, hiç bır hayırlı iste Resulullah'a muhalefet etmeyeceğimıze daır bey'at ettik.
Ayrica bizden bırının verdiği sözünde durmasına karsılık onun ecır ve mükafatının Allah'a aıt olduğuna ve ona Cennet nımetinin verilecegine; kim ınsanlık halıyle bunlardan bırını ısler de ondan dolayı dünyada cezaya çarptırılırsa bunun ona keffaret olacağına; kim de yine bunlardan bırını ısler de ıslediği o suçu Allah açıga vurmazsa onun ısının Allah'a kalacağına; Allah'ın dilerse onu bağıslayıp dilerse azaba uğratacağına daır Resulullah'ın bize bildirdiği hususlara sadık kalacağımıza da söz verdik."
Bu bırıncı Akabe Bey'atına katılan oniki kisiden altısı bır önceki yıl ıman eden kimselerdi. Diğer altısı ise Muaz b. Harıs, Zekvan b. Kays, Ubade b. es-Samıt, Yezıd b. Sa'lebe, Abbas b. Ubade ve Ebu'l-Heysem Malık b. Teyyıhan ıdiler. Bazı kaynaklarda bır önceki yıl Resulullah ile tanısan altı kisiden bırı olan Cabır b. Abdullah yerine Uveym b. Saide'nın bırıncı Akabe Bey'atında bulunduğu ıfade edilir.
Medineliler, hacdan geri dönerlerken, yanlarında, İslam'ı öğretmek üzere Resulullah tarafından tayın edilen Mus'ab b. Umeyr'ı götürdüler. Kısa surede Medine-ı Münevvere'de İslamıyet hızla yayıldı. Mus'ab b. Umeyr, Rasulullah'ı Medine'deki her hareketten haberdar ediyordu. Kısa zamanda Evs ve Hazrec kabilesinin bütün evleri İslam'ın nuruyla aydınlanmaya basladı.
Artık Medine, bır İslam devletinin doğusuna hazır hale gelmişti. Mus'ab b. Umeyr'ın gayret ve etkısıyle Yesrıb'ın ileri gelenlerinden Sa'd b. Muaz ve Useyd b. Hudayr Müslüman oldular. Bu iki büyük reısın İslam'a gırmesiyle İslam, Medine'de bır haylı kabul gördü. Bunun üzerine Medineliler Hz. Peygamberi şehirlerine davet etmeye karar verdiler.
Bırıncı Akabe Bey'atından bır yıl sonra Medineliler yeniden hac için Mekke'ye geldiler. Içlerinde ikisi kadın yetmis bes Müslüman vardı. Allah Resulünün bu defa onlarla ılgı kurması İslam'ın teblıginden ıbaret değildı. Çok önemli kararlar arıfesindeydiler. Bulusma yeri yine Akabe mevkıı oldu. Bulusma gızlı yapılacak ve hiç kimseye haber sızdırılmayacaktı. Gece yarısına doğru, Medineliler, gayet tedbırlı hareket ederek kararlastırılan yerde toplandılar.
Rasul-ı Ekrem Akabe'ye bu defa amcası Abbas ile birlikte geldı. Abbas henüz ya Müslüman olmamıs, yahut Müslümanlığını gızlıyor, ancak yegenini hımaye ediyordu. Böylesi bır toplantıda bulunmayı bır aile borcu kabul etmiştı. Toplantıda ılk sözü Hz. Abbas aldı:
- Ey Hazrecliler, Muhammed (s.a.s.)'ın aramızdaki mevkıı bıldığınız gibidir. Bız, onu düşmanlarından koruduk ve koruyacağız. Kendisi burada, ailesinin yanında, nezdımızde ızzet ve ıkram içindedir. Fakat sızınle bır andlasma yapmak ve size katılmak istiyor. Ona verdiğinız sözü tutmak, kendisine muhalefet edenlere karsı gelmek hususunda azmınız kuvvetli ve saglam ise buna bır diyecek yoktur. Fakat onu ele verecek, yanınıza geldıkten sonra yalnız basına bırakacaksanız, bunu sımdiden söyleyınız ve onu kendi haline bırakınız.
Medineli Müslümanların cevabı söyle oldu:
-Dediklerinizı dınledik. Ey Allah'ın resulü, sız söyleyın! Kendiniz adına, Allah adına istediğiniz andı bizden alınız. Bız hazırız.
Resulullah Hz. Muhammed (s.a.s.) Kur'an-ı Kerim'den bazı ayetler okuduktan sonra söyle buyurdular:
"Kadınlarınızı ve çocuklarınızı nasıl koruyorsanız, beni de öylece korumak üzere size elimı veriyorum"
Elını ılk uzatan, Bera b. Ma'rur oldu. O, söyle dedi:
-Bey'at ettik ya Resulullah, seni Hak dınle gönderen Allah'a yemin ederiz ki kendimızı, çocuk ve hanımlarımızı koruduğumuz gibi seni de koruyacak ve savunacağız. Bız, zaten harp içinde yogrulmus kimseleriz. Zırha alıskınız. Bu, bize atalar mırasıdır.
Bera'dan sonra söz alan Ebu'l Heysem de:
- Ya Resulallah, dedi. Bızım yahudilerle bır takım bağlantılarımız vardır. Bu bağlantıları keseceğiz. Bız bunu yaptıktan sonra sız de Allah'ın ınayetiyle muvaffak olunca bizı bırakıp kendi kavmınızın yanına döner mısınız?
Resulullah (s.a.s.) gülümsediler ve dediler ki:
"Kanım sızın kanınızdır. Sız bendensınız, ben de sızdenim. Kımınle dövüsürseniz" ben sızın yanınızdayım. Kımınle barıs yaparsanız, ben de onunla barıs yaparım. "
Resulullah (s.a.s.)'ın bu sözlerini duyan herkes, bey'at etmek üzere elinı uzatıyordu. Bu sırada Abbas b. Ubade ortaya atılarak sunu söyledi:
-Hazrecliler! Bu zata niçin bey'at ettiğinızı bılıyor musunuz? Ona bey'atla ınsanların kirmızısına ve siyahına, yanı Arap ve Arap olmayana karsı savaşa hazır olmayı kabul etmis oluyorsunuz. Bır felakete uğradığınız ve ulularınızın maktul düştügünü gördügünüz zaman onu yalnız basına bırakacaksanız sımdiden bırakınız. Bu, daha doğru olur. Yoksa dünyada ve ahırette rüsvay olursunuz. Fakat ona verdiğinız sözü tutacak, malca felakete uğramayı, büyüklerinizın ölümüyle karsılasmayı göze alacaksanız, bunu yapınız. Çünkü dünya ve ahıret hayrı bundadır.
Hepsı kabul ettiler ve sordular:
- Ey Allah'ın Resulü, buna karsılık bize ne va'd ediyorsunuz?
Resulullah:
"Cennet" dedi.
Bey'at kisa zamanda tamamlandı. Hepsı de darlıkta ve genişlıkte her halükarda ıtaate, sözün ancak doğrusunu söylemeye ve Allah yolunda hiç bır kinayıcının kinamasından korkmamaya söz verdiler.
Bey'attan sonra Resulullah (s.a.s.), Hazrec'den dokuz, Evs'den üç kisi olmak üzere on iki nakıp seçtiler. Es'ad b. Zurare de hepsının (bilgi yelpazesi.net) bası ve emirı seçıldı. Bunlardan her bırı bır kabilenin reısı ıdiler. Bunun anlamı, oniki kabilenin İslamıyeti kabul etmesiydı.
Bey'at gece karanlığında tenhada ve gızlılık içinde yapılmıştı. Fakat bey'atın bıtıminde bır çıglık karanlığın perdesini yırttı:
- Ey Kureys, Muhammed ile atalarının dıninden çıkanlar, sızınle dögüsmek için andlasma yaptılar!..
Fakat Müslümanların artık kimseden çekindikleri yoktu. Bu sesi duyar duymaz Abbas b. Ubade söyle dedi:
- Ya Resulallah, seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki istersen sabah olur olmaz kilıçlarımızı kinından siyirır üzerlerine saldırırız. Resulullah (s.a.s.) ise söyle buyurdular:
"Hayır... Bıze savaş ıznı daha verilmiş değildır. Sımdılık hepınız yerlerinize dönünüz."
İslam'a teslım olup Resulullah'a tam anlamıyla bey'at eden bu ılk Müslüman kitle için emre ıtaat mutlak ıdı. Akabe'deki bu toplantı dagıldı ve herkes yerine döndü. Sabah olunca Kureyslı müsrıkler bu bey'attan haberdar olmuslardı. Müsrıkler bu anlasmanın mahıyetini arastırmaga basladılar.
Fakat henüz Müslüman olmamıs olan Yesrıbliler'ın Hz. Peygamber ile anlasmalarına bır türlü anlam veremıyorlardı. Mekkeli müsrıkler bu gızlı anlasma hakkında bır bılgı alamadan Yesrıb'lı Müslümanlar sehrı terk etmislerdi
İslam Devleti'nın kurulmasında önemli bır dönüm noktaşı olan ikinci Akabe bey'atına, Resulullah'ın savaş ve barısta korunacağına daır prensıplerin tesbıt edildığı ve kararların alindiği bır bey'at olmasından dolayı, "Bey'atü'l-Harb" adı verilır. Ikıncı Akabe bey'at'ının gerçekleşmesiyle İslam Tarihi Ansiklopedisinde yeni bır dönem baslıyor ve o gün İslam Devleti'nın temeli atılmış oluyordu.
Ahmet AGIRAKÇA
|
|