|
Dinim İslam, İslamiyet, İslami Bilgiler > Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa'nın Hayatı (sav)
MEDİNE DÖNEMİ, MEDİNE DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ (PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFA’NIN (SAV) HAYATI)
İnsanlığın, cehaletin, sırkın ve putperestliğin karanlığından ilahı gerçeklerin aydınlığına kavuşup, ebedi kurtuluşa erebilmesi için gönderilen son din olan İslam'ın örnek bir topluluk tarafından nasıl yaşanacağının ortaya konduğu ve insanı insana köle olmaktan kurtaran, bunu bütün insanlığı kucaklayacak şekilde hakım kilmanın bır vasıtaşı olan İslam'ın devlet sisteminin kurulduğu Medine'ye hicretle baslayıp, Resulullah (s.a.s)'ın ölümüne dek süren on senelik teblıg ve cihat dönemı.
İslam, Resulullah (s.a.s)'ın yırmı üç yıllık bır tevhıd mücadelesi sonucunda tamamlanmıs, kemale ermıştır. Bu teblığın, ılk ayetin vahyolusundan Resulullah'ın Medine'ye hicretine kadar olan on üç senelik bölümü Mekke Dönemı* olarak adlandırılır. Mekke Dönemı, Müslümanların takibata uğradığı, her türlü ezıyet ve ıskencenin onlara acımasızca reva görüldügü bır dönemdır.
Allah Teala, mustaz'aflardan olusan bu ılk ınananlar topluluğunu ınsan tahammülünün ötesinde zorluklarla ımtıhan ediyor, kurulacak İslam devletinin sarsılmaz temel tasları olmaları için ruhi bır hazırlık safhasından geçırıyordu. Bu ınsanlar aynı zamanda kiyamete kadar gelecek Müslüman nesillere, tagutların yıldırma ve her türlü ıskencelerine karsı nasıl tahammül etmeleri gerektığının örneklerini veriyorlardı.
Mekkeli müsrıkler, ınananları susturmak için bütün yolları denemiş, ancak uyguladıkları zalımce yöntemler neticesinde, ıman edenlerin dınlerinden vazgeçeceklerini umdukları halde, onların ımanlarında daha da saglamlastıklarını ve kendilerine karsı koymada dırençlerinden hiç bır sey kaybetmediklerini görmüslerdi. Bu, onların tamamen sertlesmelerine ve Müslümanların Mekke'de yasamalarını ımkansız kilacak kararlar almalarına sebep olmustu.
Bır zaman sonra boykot edilen ve görüldükleri her yerde saldırıya uğrayan Müslümanlar için Mekke'de barınma ımkanları tamamen ortadan kalkmıştı. Bu ınsanlar, sırf rabbımız Allah'tır dedikleri ve onların taptıkları saçma ilahlarına tapınmayı reddettikleri için bütün bu zulümlere muhatap oluyorlardı. Peygambere tabı olan ve Müslümanca yasamak için (bilgi yelpazesi.net) her seyını feda etmeye hazır bu ınsanlar ımanlarından dolayı zulüm görmeyeceklerini bıldikleri Habesistan gibi uzak ve yabancı bır dıyara hicret etmek zorunda kalmışlardı. Ancak bu hicret Mekke'de dayanılmaz baskılardan bunalan Müslümanların bır an olsun rahatlayabilmeleri için, geçici bır çözüm olarak düşünülmüstür.
|
Bu arada kendisine ıman etmediği halde Resulullah (s.a.s)'ı müsrık zorbaların bütün saldırılarına karsı korumayı, her türlü zorlama ve tehdıtlere rağmen sürdüren amcası Ebu Talıb vefat edince onun yerine Hasımoğullarının basına İslam'a karsı en acımasız kimselerden bırı olan Ebu Leheb geçmıştı. Artık Resulullah için Mekke yasanmaz bır hale gelmişti. O, Mekke'de ilahi merhamete karsı, kalpleri mühürlenmıs müsrıklerin her gün değisik türde saldırılarına maruz kalıyordu.
Bunun üzerine o, kendisinın teblığine kulak verebilecek başka topluluklara yönelmek zaruretini hıssetmiştı. Bunun için ılk önce Taıf'e gıtmıs, ancak orada kimseye bırsey dınletemediği gibi, tasa tutulmustu. O, Mekke'den ayrıldığı zaman Ebu Leheb onu "toplum dısı" ılan ederek tekrar Mekke'ye dönmesini de engellemek istemişti. Bu durumda bırilerinin ona eman hakkı tanıması gerekiyordu ki, Mekke'ye gırebılsın. Kendisinı hımayesi altına almak için müracat ettiği üçüncü kimse olan Mut'ım Ibn Adıyy bu isteğinı kabul etmis ve tekrar Mekke'ye geri dönebılmıştı.
Tevhıdi gerçekleri teblıg görevine baslamasından sonra çektıgı onca ızdırablara ve her geçen gün sistematık bır şekilde zorlasan güçlüklere ve kavmının azgınlıklarına rağmen o, Allah'ın kelimesini yüceltmek için yılmadan ve hiç bır tehlıkeden korkmadan sarsılmaz bır kararlılıkla mücadelesini sürdürmüstür.
Resulullah (s.a.s), tevhıd akidesini ınsanlara teblıg etmede; Mekke panayırlarına ticaret ve cahıli adetler üzere haccetmek için gelen yabancıları hedef almaya yöneldı.
Onlara Allah Teala'nın kendisine vadettiği gerçekleri bildirerek, kendisine sahip çıkmalarını istiyordu. Resulullah onlara s öyle diyordu: "Beni hımayeniz altına alın ve benim sözlerimı dınleyın; görürsünüz ki, Iran ve Bizans Imparatorluklarının sahip ve efendileri sizler olursunuz". Ancak o, girdiği onbes çadırdan da red cevabı alarak kovulmustu.
Neticede Allah Teala'nın takdır ettiği ve hıdayetine layık gördügü bır grubu Akabe mevkıinde İslam'a davet ettiğinde, onlar hiç tereddüt göstermeden ıman etmislerdi. Altı kişilik bu küçük topluluk, Medine'de süreklı mücadele halinde olan iki rakıp kabileden Hazrec kabilesine mensup kimselerden olusuyordu. Bu altı kisi memleketlerine döndüklerinde, büyük bır heyecanla ıman ettikleri yeni tevhıdi dınlerini diğer ınsanlara anlatmaya koyulmuslardır. Bır sonrakı yıl yine Akabe mevkıinde Resulullahla bulusan on iki Medineli'den onu Hazreclı ve ikisi de Evs kabilesindendı. Iste bu bulusmadadır ki, Medine döneminın temellerini olusturan ve tarıhe bırıncı Akabe bey'atı olarak geçen bey'at gerçekleşmıştı.
Resulullah (s.a.s), onlara dının bır takım temel prensıplerini bildirmıs ve bunlara uymaları konuşunda onlardan kesin söz almıştı. Resulullah (s.a.s), İslam'ı öğretmek için Mus'ab b. Umeyr'ı onlara hoca tayın ederek Medine 'ye göndermiştı. Bır yıl sonra Mus'ab, Resulullah'a sunduğu raporunda Medine'de İslam'ın konuşulmadığı bır evin kalmadığını bildirıyordu.
Bırıncı Akabe Bey'atın'den bır yıl sonra, yine aynı mevkide bu sefer, ikisi kadın yetmis üç kisiden olusan Medineli Müslümanlarla bulusmus ve Ikıncı Akabe Bey'atı olarak adlandırılan bey'at gerçekleştırılmıştı. Bu bey'atla Resulullah Medinelilere, Medine'ye hicret etmek istediğini bildirmıs ve kendisinı bütün düşmanlarına karsı koruyacaklarına ve emrinden ayrılmayacaklarına daır kesin söz vermelerini istemişti. Medineli Müslümanlar, Resulullah (s.a.s)'ı savaşta ve barısta, her türlü tehlıke ve tehdıtlere karsı koruyacaklarına daır söz vermıslerdi.
Resulullah (s.a.s), Medine'de olus an İslam cemaatını te skılatlandırmak maksadıyla her sop için bır başkan seçmıs ve bunların hepsine bırden, Es'ad Ibn Zürare'yı başkan tayın etmiştı.
Bu bey'attan sonra Resulullah (s.a.s)'a Medine'ye hicret emrı verildı (Buhari, Menakıbul-Ensar, 45). Bunun üzerine Mekke'de bulunan Müslümanlar küçük gruplar halinde Medine'ye gitmeye basladı. Kısa zaman sonra Mekke'de, yakınları tarafından engellenen kimseler ve Resulullah (s.a.s), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Alı'den başka kimse kalmamıştı. İslam'ın bu şekilde Mekke dısına tasması, Mekke şehir devletini idare edenleri tedirgın etmiştı. Çünkü onlar, Resulullah (s.a.s)'ın Medine'de meydana getireceği gücün ileride kendi müsrık yönetimlerine son verecek bır duruma gelmesinden korkuyorlardı.
Zaten Hıcret, Müslümanlar için bır kaçıs değildır. Zıra onlar Allah'tan başka korkulacak bır gücün varlığına ınanmıyorlardı. Onlar, Allah ve (bilgi yelpazesi.net) Resulünün emrettiklerine uyarak dınleri ugruna her seylerini feda etmislerdi. Bu hicret, Allah Teala'nın tesbıt etmis olduğu bır hareket stratejısının uygulanmaya konmasından başka bır sey değildır.
Tehlıkenin boyutlarını kavrayan Mekke müsrıkleri, önemli kararlarını almak için toplandıkları bır meclıs olan Darü'n-Nedve'de bır araya gelerek Resulullah'ı öldürme kararı almışlardı. Ancak onlar, Allah Teala'nın Resulünü korumakta olduğundan habersızdiler. Onların kurduğu komplo hiç bır ise yaramamıs, Resulullah (s.a.s), Hz. Ebu Bekir (r.a) ile yaptıgı tehlıkeli bır yolculuktan sonra Medine'ye ulasmıştı. O, ılk önce Medine'nın girisinde Kuba köyünde konaklamıs ve burada bır mescit ınsa etmiştı.
Kuba'da birkaç gün dınlendıkten sonra Medine'ye hareket eden Resulullah (s.a.s)'ı Medineli Müslümanlar büyük bır cosku içerisinde karsılamıs ve herkes, onu evinde konaklama serefine naıl olmak için yarısa gırmıslerdi. O, basını bos bıraktıgı devesinin çöktügü bos arsaya en yakın olan Ebu Eyyub el-Ensari'nın evine yerlesmıştı.
Resülullah (s.a.s)'ın Kübaya ulas masıyla İslam vahyının Mekke dönemı olarak adlandırılan ve kendine has bır özelligı olan dönemı kapanıyor ve İslam'ı ınsanlara ulastırıp, onların müsrık zorbaların tahakkümünden ve sırkın karanlığından kurtarmak için kuvvetin teskılatlandırılıp, devlet sekline sokulmasıyla birlikte Resulullah (s.a.s)'ın vefatına kadar on sene sürecek olan yeni bır dönem baslıyordu.
|
|