Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Belirli Gün Ve Haftalar İle İlgili Tüm Belgeler > Kutlu Doğum Haftası İle İlgili Tüm Belgeler

PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (SAV) YEMEK YEMESİ, SÜNNETİ (20 - 26 NİSAN KUTLU DOĞUM HAFTASI İLE İLGİLİ YAZILAR, ŞİİRLER, BİLGİLER)

 

"Ben, sıradan bir insanın yediği gibi yer ve sıradan bir kulun oturduğu gibi otururum."

 

Kaynaklarda, Hz. Peygamber'in, sofrada nasıl oturduklarından ziyade, nasıl oturmadıkları üzerinde durulmuştur. Sofrada oturma biçiminin genellikle çömelerek oturma şeklinde olduğu belirtilmektedir. Bu konuda ilk devir kaynakları, konu ile ilgili olarak, ittifakla tek metin kaydetmişlerdir:

 

"Bana gelince, ben, katiyyen iyice yerleşip oturarak yemek yemem!" (Buhari; VI, 201; Tecrid Tercemesi;XI, 423-424; İbn Sa'd, I, 380; Ebu Davud, III, 476, nu:3769, Darimi, II, 32 nu:2077; Tirmizi; IV, 273, nu:1830; İbn Mace, II, 1086, nu:3262) hadisidir.

 

Allah'ın bahşettiği nimet karşısında bir mahviyet havasına bürünen Peygamber Efendimiz, sofrada, hep şükür hali içinde bir tavır takınmışlardır. Hz. Peygamber ve O'nu rehber edinenler, sofrada, yedikleri yemeğin nasıl bir harekete vesile olacağının endişesini taşımışlar; onun, daima hayırlı ve faydalı işler yapmaya vesile olacak bir enerjiye dönüşmesi için Cenab-ı Hakk'a şükür ve niyazda bulunmuşlardır.

 

Hz. Peygamber'in yemek yiyiş tarzlarına temas eden klasik İslami kaynaklar,  bir başka hususa daha yer vermişlerdir. Bu da, "yemekten sonra üç parmağın yalanması" (la'k'ul-esabi') dır. Hz. Peygamber'in hem kendi tatbikatları, hem de sözlü tavsiyeleri yer almaktadır. "Zira, yemeğin esas bereketinin (vücuda yarayışlı kısmının) hangisinde olduğunu bilemezsiniz!" (Buhari; VI, 213; Ebu Davud, III, 499, nu:3847-3848; Tirmizi; IV, 258, nu:1801; Şemail; İbn Mace, II, 1088, nu:3269-3270; Darimi, II, 22 nu:2031-2032).

 

Peygamber Efendimiz, israf ekonomisine yol açan bütün yolları kapama ve Allah'ın lütfettiği nimetlerin -bir pirinç tanesine varıncaya kadar- boşa gitmemesine gayret etmişlerdir.

 

Yedikleri Ekmek

 

Eldeki vesikalara göre Hz. Peygamber, daima "arpa unu"ndan yapılmış ekmek yemişlerdir. Kepeği iyice ayıklanmış "has un"dan mamul ekmek yememişlerdir. Bilindiği üzere, Asr-ı Saadet dönemi Hicaz bölgesinde buğday, ithal malı ve oldukça pahalı bir gıda maddesidir. Halkın büyük çoğunluğunun bütçesine ağır gelen bu gıda maddesine ilgi göstermemekle birlikte, Peygamber Efendimiz, lükse karşı kesin tavrını ortaya koymuş ve her hususta olduğu gibi, bu konuda da çevresine karşı örnek olma vasfını korumuştur. Ekonomik sebepler yanında, arpa ekmeğinin doyurucu ve besleyici oluşunun da rolü vardır.

 

Hz. Peygamber, yemek sırasında meşinden veya bezden yapılmış "yer sofrası" kullanmışlar, masa veya ayaklı sini gibi bir eşya kullanmamışlardır.

 

Öte yandan sofralarında, çok yemeyi sağlayan salata, turşu, baharat... gibi iştah açıcı yiyecekler bulundurmamışlardır. Peygamber Efendimiz, hiçbir zaman, alışılmışın üzerinde yemeyi de düşünmemişlerdir.

 

İlk devir metinlerinde, yemek için "iki öğün"den bahsedilmektedir. Bunlardan, sabah yemeği "gada", akşam yemeği ise "aşa" kelimeleri ile (bilgi yelpazesi.net) ifade edilmiştir. Peygamber Efendimiz, en fazla iki öğün yemek yemişlerdir. İki öğününden biri ise, daima hafif yiyecekler şeklinde olmuştur. Hz. Peygamber'in hafif yiyeceklerini ise "hurma" teşkil etmiştir.

 

Rasulullah Efendimiz, akşam öğününün ihmal edilmemesini tavsiye ederek: "Bir avuç hurma ile de olsa, akşam yemeklerinden vazgeçmeyiniz, zira akşam öğününün ihmali, insanı ihtiyarlatır, bünyeyi yıpratır."  (Tirmizi; IV, 287, nu:1856; İbn Mace, II, 1113, nu:3355) buyurmuşlardır.

 

Hz. Peygamber bir taraftan: "Ya Rabbi, açlıktan sana sığınırım; o, insanı hareketsiz bırakan ne kötü bir haldir!." (İbn Sa'd, I, 408-409; Nesai, VIII, 263; İbn Mace, II, 1113, nu:3354) buyurarak açlığın insan üzerindeki vahim etkisi üzerinde   durmuşlar; bir yandan da dengesiz ve aşırı yemenin zararlarına dikkatimizi çekerek:

 

"İnsanoğlu, midesinden daha kötü bir kap doldurmuş değildir. Esasen insanoğluna, belini doğrultacak kadar, birkaç lokma yemesi yeterlidir. Yok, illa daha fazla yemesi gerekirse, o takdirde, midesinin üçte birini yemekle, üçte birini içecekle doldursun, üçte birini de nefes payı olarak boş bıraksın!"  (İbn Sa'd, I, 410; Müsned, IV, 132; Tirmizi; IV, 590, nu:2380; İbn Mace, II, 1111, nu:2349; el-Müstedrek, IV, 331-332) buyurmuşlardır.

 

Hz. Aişe (ra) validemiz anlatıyor: "Peygamber Efendimiz'in aile efradı, O'nun hayatının sonuna kadar, üst üste iki öğün, arpa ekmeğini doyuncaya kadar yemediler."

 

İbn Abbas (ra) anlatıyor: "Peygamber Efendimiz'in arka arkaya birkaç gece hiçbir şey yemeden yattığı olurdu da; O ve hane halkı, akşam sofrasında yiyecek bir şey bulamazlardı, yedikleri ekmek ise arpa ekmeği idi."

 

Rasulullah Efendimiz'in yemekte aradığı başlıca özellik, onların, helal ve temiz oluşu, vücuda yarayışlı olup olmayışıdır. Yemek seçme ve yemeğe kusur bulma adetleri ise kesinlikle yoktur. Ebu Hureyre (ra) der ki: "Peygamber Efendimiz, hiçbir yemeği katiyyen seçmezlerdi. Önüne konan yemeği, eğer iştahı varsa yer, yoksa yemezlerdi."

 

Peygamberimiz'in (as), hiçbir yemeğe karşı aşırı düşkünlüğü olmadığı gibi, "canı çekme" diye bir halleri de görülmemiştir. "İnsanın, canının çektiği her şeyi yemeye kalkışması israftan sayılır."

 

Özellikle misafir oldukları sırada, kendilerine takdim edilen yemeklerden dolayı, ev sahibinin gönlünü hoş tutmuşlar ve ikram edilen yemekleri son derece sevdiklerini ifade etmişlerdir.

 

Hz. Peygamber'in katık olarak yediği yemeklerin bir kısmı şöylece sıralanabilir: Koyunun ön kolu ve sırt eti, pirzola, kebap, tavuk, toy kuşu, et çorbası, tirit, kabak, zeytinyağı, çökelek, kavun, helva, bal, hurma, pazı, hays, anber balığı. Daha bir kısım ilavelerin yapılabileceği bu liste, aynı zamanda, Asr-ı Saadet dönemi mutfağı hakkında da bir fikir verecek niteliktedir. Yemeklerinde de sadelik hakimdir. Sadelik ise olgunluğun ifadesidir.

 

Yemek İçin Ellerini Yıkamaları

 

İnançlı insanların sıradan bir temizlikle yetinmeyip, her sahadaki temizliklerini nezafet derecesine vardırmalarını isteyen Rasulullah Efendimiz, yemek yeneceği sırada da bu kurala uyulmasını arzu etmişlerdir. Namaz için abdest ne ise, yemek için de el yıkamak odur. Diğer dinlerde olmayan bu yemekten önce el yıkama adetini, ilk defa Peygamber Efendimiz icad ve ihdas etmişlerdir.

 

"Elindeki yemek bulaşığını yıkamadan yatan kimse, şayet gece başına bir musibet gelirse bu durumda, kabahati başkasında değil, bizzat kendisinde arasın!"

 

Selman-ı Farisi (ra) anlatıyor: "Yemeğin bereketi; hem yemekten önce, hem de yemekten sonra elleri yıkamaktır." buyurdular.

 

Yemek Öncesi ve Sonrası Okuduğu Dualar

 

Hz. Peygamber, her güzel işe başlarken yaptıkları gibi, bir şeyi yemeden önce de daima "besmele" çekerlerdi. Besmele, şayet başta unutulmuşsa, hatırlandığı an çekilir.

 

Peygamber Efendimiz yemekten sonra da daima "dua" ederlerdi. En kısa duası, "Elhamdülillah" diyerek yapılanı idi. "Zikrin en faziletlisi 'La ilahe illallah'; duanın en üstünü de 'Elhamdülillah' demektir." buyurmuşlardır. Duanın tek bir formülü yoktur. Herkes, gönlünden koptuğunca, dilinin döndüğünce, uzun veya kısa ifadelerle duasını yapabilir.

 

Rasulullah Efendimiz'in yaşadığı dönemde yemek, "yer sofrası"nda ve "tek kap"tan yenirdi. Bu yüzden herkesin kendi önünden almasını istemiştir. Birlikte yeme yanında, "birlikte kalkma" da Peygamber Efendimiz'in sofra adabı konusundaki tavsiyelerindendir. Şöyle buyurmuşlardır: "Sofra konduğu zaman, hiç kimse, sofra kaldırılıncaya kadar kalkmasın. Ve karnı doysa bile, sofrada bulunanları mahcup etmemek için, herkes doyuncaya kadar elini sofradan çekmesin. Yani, doyduğunu hissettiren bir davranışta bulunmasın. Zira erken kalkmakla, kişi arkadaşını mahcup etmiş olur; o da, yemekten elini çekmek mecburiyetinde kalır. Ola ki, onun karnı henüz doymamıştır!"

 

Buna göre, sofraya davet edilen veya yemek teklif edilen kimse, karnı aç olduğu halde; "karnım tok... yeni yedim" gibi gerçek dışı ifadelerle, teklifi geri çevirmemelidir. "Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. İki kişinin yemeği dört kişiye yeter. Dört kişinin yemeği de sekiz kişiye yeter." buyurmuşlardır.

 

Ömer b. Ebi Seleme (ra) anlatıyor: Rasulullah Efendimiz'in evine gitmiştim. Kendileri sofrada imişler. Beni görünce: "Yavrucuğum; sofraya buyur, besmele çek, yemeği sağ elinle ye ve daima kendi önünden al." buyurdular.

 

Ebu Said el-Hudri (ra) anlatıyor: Peygamber Efendimiz, yemeği yeyip sofradan kalkacağında: "el-Hamdü lillalillezi et'amea ve sekana ve ce'alena min'el-muslimin" yani "Bizi yedirip içiren ve Müslümanlar zümresinden kılan Allah'a hamdolsun!" diyerek dua ederdi.

 

Ebu Ümame (ra) anlatıyor: Rasulullah Efendimiz, önlerinden sofra kaldırılacağı sırada: "el-Hamdu lillahi hamden kesiran tayyiben mübareken fihi ğayra müvedde'ın vela müstağnen 'anhü Rabbena" yani "Ya Rabbi, sana; sonsuz, gösterişten uzak, ardı arkası kesilmeyen bir hamdle hamdederim; Dergah-ı İzzet'inde kabul görmemiş ve kendisinden yüz çevrilmiş bir hamdle değil Rabbim!" şeklinde dua ederlerdi.

 

Yedikleri Meyveler

 

Hz. Peygamber'in kavun, karpuz ve salatalık yediklerini ve bunları çok sevdiklerini öğreniyoruz. Üzüm, ayva, acur ve misvak ağacının kebas adı verilen meyvesi de Hz. Peygamber'in yediği diğer meyveler arasında bulunmaktadır.

 

Hz. Peygamber, alınan gıdaların sıhhati bozmamasına çok dikkat ederdi. Meyveyi "meyve" olarak değil, vücudun hararetini dengelemek için, yemek esnasında veya yemek sonrasında yemişlerdir.

 

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Rasulullah'ın ashabı, her ne zaman bir meyvesinin turfandasını elde etseler, onu hemen Rasulullah'a getirirlerdi. Peygamber Efendimiz de o turfanda meyveyi mübarek ellerine alır ve şöyle dua ederlerdi: "Ya Rabbi! Bizim meyvelerimize, şehrimize, sa' ve müdd tabir edilen ölçeklerimize bereket ihsan eyle! Ya Rabbi! İbrahim (as) senin kulun, dostun ve peygamberindir. Ben de, senin kulun ve peygamberinim. O, sana, Mekke için dua etmişti. Ben de, onun Mekke hakkında yaptığı dua kadarıyla ve hatta onun bir misli fazlasıyle, sana Medine için dua ediyorum!" buyururlar ve sonra da, çevrede görebildiği en küçük çocuğu çağırıp, o turfanda meyveyi bu yavrucağa verirlerdi.

 

İçecekleri

 

Asr-ı Saadet döneminin meşrubat çeşitleri; bal şerbeti, hurma ve kuru üzüm şırası ve süt gibi içeceklerden oluşmakta idi. Düğün ziyafetlerinde ise, genellikle "hurma şerbeti" ikram edilirdi. Rasulullah'ın içecekleri arasında "süt"ün önemli bir yeri vardır. Bazen süte soğuk su karıştırarak içtikleri de olurdu. Özellikle sıcak havalarda, şayet temini mümkünse, (bilgi yelpazesi.net) bir miktar soğuk su ilave etmek suretiyle sütü serinletirlerdi. İçtikleri suyun kalitesine titizlikle dikkat etmişler; çok mecbur kalmadıkça, rastgele her suyu içmemişlerdir. Hz. Aişe; "Rasulullah Efendimiz için Medine'ye iki günlük mesafedeki Buyut'üs-Sükya denilen pınardan tatlı su getirilirdi." buyururlar.

 

Peygamber Efendimiz, içme suyunun tatlı oluşunun yanında, onun, "dinlenmiş, gecelemiş" olmasına da itina gösterirlerdi. İlgili kaynaklarda yer yer, "testide dinlenmiş su" dan bahsedilmektedir.

 

Efendimiz suyu, dinlene dinlene, yudum yudum içerlerdi. Bu dinleniş, çoğu zaman üç soluk, bazen de iki nefes alma şeklinde olurdu. "Dinlene dinlene içmek; hem hazmı kolaylaştırır, hem susuzluğu çabuk keser, hem de daha sıhhidir." buyurarak bu tarzda içmenin, insan sağlığı bakımından önemine de işaret etmişlerdir.

 

İbn Abbas (ra) şöyle anlatmaktadır: "Rasulullah Efendimiz, su kırbelerinin ağızlarını kıvırıp veya testiyi başımıza dikip su içmekten bizi men etmişti. Peygamberimiz'in bu ikazından sonraki bir zamanda, adamcağızın birisi, geceleyin kalktığı gibi testiyi başına diker. Testinin içinden bir de ne çıksın: Yılan!"

 

Kadeh-i Şerifleri

 

Rasulullah Efendimiz'in sayıları on bir civarında gönüllü hizmetlileri vardı. Enes b. Malik ve Abdullah b. Mesud (ra) gibi sahabiler, bunların ileri gelenlerindendi. Mesela Abdullah b. Mesud (ra), Hz. Peygamber'in "pabuç"larını, "misvak"larını ve "yastık"ını taşır; onları kullanmaya hazır vaziyette bulundururdu. Rasulullah Efendimiz ayağa kalktıklarında, hemen pabuçlarını getirip eliyle giydirir; oturacakları zaman da çıkarır ve onları kucaklarında tutardı.

 

Enes b. Malik (ra) ise, Rasulullah Efendimiz'in subaşısı olarak karşımıza çıkmaktadır. "Su kadehi"ni büyük bir itina ile taşır, bakımını yapar ve Efendimiz'in meşrubatını hazırlardı.

 

Hz. Peygamber'in, su dahil bütün meşrubatı içtiği tek su bardağı vardı. Bu kadeh, Hicaz bölgesinde bulunan ve kap imalatında kullanılan ılgın ağacına benzer "nudar" adı verilen bir ağaçtan yapılmıştı. Bahis konusu kadeh, bir ara kenarından çatlayıp yarılmış; bu defa da, "gümüş çerçeve" ile pervazlanarak yine kullanılmıştır. Genişliği derinliğinden daha fazla olan bu kadehin, duvara asılmak için takılan, bir de "demirden halka"sı vardı. Sonraki tarihlerde Enes (ra), bu demir halkayı değiştirip yerine altın veya gümüş halka takma teşebbüsünde bulunmuşsa da, üvey babası Ebu Talha (öl. 34/654): "Sakın ha; Rasulullah'ın yapmış olduğu bir şeyi katiyyen değiştirmeye kalkma!" diyerek, onu bu niyetinden vazgeçirmiştir. Enes (ra) de o kadehi, eski haliyle bırakmış ve orijinal şekliyle muhafaza etmiştir.

 

Hususi eşyalarının büyük bir bölümü de ashab tarafından özel olarak muhafaza edilerek, bu yolla nesilden nesile intikal ettirilmiştir.

 

Hz. Peygamber'in aziz hatırasını taşıyan bütün eşyalara ve O'nun oturup kalktığı, yatıp uyuduğu, ibadet edip dinlendiği bütün yerlere karşı, ashab-ı kiramın sonsuz hürmeti ve muhabbeti vardı. Bu eşyalar; hürmet, muhabbet, tazim, teberrük ve şifa etme maksadıyle onlar tarafından saklanmış ve mevkilere abideler yapılmıştır.

 

Prof. Dr. Ali Yardım

 

KUTLU DOĞUM HAFTASI İLE İLGİLİ TÜM BELGELER
" SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR İLE İLGİLİ TÜM BELGELER " SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

PEYGAMBERİMİZ HZ MUHAMMED'İN (SAV) HAYATI İLE İLGİLİ TÜM BİLGİLER "
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

"
EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: