Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Dede Korkut Hikayeleri, Özellikleri, Özetleri

KANLI KOCA OĞLU KAN TURALI HİKAYESİ, DESTANI (DEDE KORKUT HİKAYELERİ)

 

Oğuz’un zamanında Kanlı Koca denilen;

Gürbüz bir kişi vardı, er yiğittir övülen.

Onun da yetişkince oğulcuğu vardı ki;

Adı, Kan Turalı’dır, size destan edilen.

 

Kanglı Koca beylerle bir gün sohbet ederken:

‘Ya erenler yoldaşlar babam öldü ben kaldım,

Töremiz böyle söyler yer ve yurdunu aldım.

Gün gelip öleceğim oğlum yalnız kalacak,

Neyim var neyim yoksa Kan Turalı alacak.

Gözlerim görür iken bundan iyisi yoktur,

Onu evlendireyim bir babaya bu haktır. ’

Deyince, Kan Turalı: ‘Madem böyle düşündün,

Layık kız nasıl olur? Söyle bana can baba. ’

‘Nasıl hatun istersin düşün taşın de bana. ’

Diye, sordu babası aldı hazır cevabı:

‘Ben yerimden kalkmadan o yerinden kalkmalı,

Ben atıma binmeden o atlayıp binmeli,

Ben kâfire varmadan o başın getirmeli. ’

‘Sen kız istemezmişsin bir bahadır istersin,

O yorulup didinsin sen hazırdan yiyesin. ’

 

‘Cicili bicili bir Türkmen kızı,

Alırsan neylerim çekilmez nazı.

Söylesem sözü yok dillesem dili,

Biter malım mülküm yığamaz azı. ’

 

‘Oğul kız görmek senden mal rızık vermek benden. ’

Deyince, Kan Turalı kalktı hemen yerinden;

Atlandı kırk yiğitle mola verip durmadı,

İç Oğuzu tüm gezdi uygun bir kız görmedi.

Çekilip döndü eve karşılar Kanglı Koca:

‘Oğul bir kız buldun mu? ’ Diye o an sorunca,

Kan Turalı çok üzgün: ‘Yıkılsın Oğuz eli;

Yarar kız bulamadım yoktur can baba,’ Dedi.

‘Hey oğul kız dileyip varan böyle varmaz ki,

Sabah gidip öğleye dolanıp da gelmez ki.

Sen ocağa sahip ol ben gideyim yerine,

Mevlâ güç katar olsun dizlerimin ferine. ’

 

Çok yaşlı kocalarla at tepti Kanglı Koca,

Dolandı iç Oğuz’u bulamadı varınca.

Dış Oğuz’a aştılar sanki soyu kesildi,

Umudu tükenmişti ki Tırabzon’a geldi.

 

Tırabzon tekfurunun meğer bir kızı vardı,

Güzellerin güzeli görenleri yakardı.

Yay germede hünerli attığı ok düşmezdi,

Odaklanıp uçarak hedefi şaşırmazdı.

 

Kaftanlığı üç deri üç azgın canavardan,

Kızı almak uğruna nice er oldu candan.

Üç canavardan biri kükremiş aslan idi,

Biri kara boğaydı biri de erkek deve.

Bu üçünü öldüren kızı alacak idi.

Burçlardaki otuz baş ne aslan gördü ne deve,

Boğanın boynuzunda Tekfur’un kızı için,

Güreşte yenilerek hep kanlı geçti seçim.

Kanglı Koca burçlarda sallanan başa baktı,

Ejderhaları gördü titredi tüm etleri,

Ayağına toplandı başındaki bitleri:

‘Oğluma anlatayım varsa hüneri gelsin,

Ya da evdeki kızı almaya razı olsun. ’

 

Diyerek döndü yurda,

El öptü Kan Turalı.

‘Buldun mu’ diye sordu,

‘Buldum kaşı karalı.

 

Amma gerek zorlu hüner,’

‘Altın akçe neler ister? ’

‘Hüner dedik oğul hüner,

Var yiğit kâfire göster. ’

 

‘Soyluca atıma eyer vurayım,

Kanlı kâfir ellerine varayım.

Hüner buysa düşman başı kırayım,

Göstereyim hünerimi ey baba. ’

 

‘Hüner dedikleri oğul odur ki;

O kız için üç canavar beslerler,

Kim ki canavarları basıp öldürür,

O yiğide tutup kızı verirler.

Eğer yenilirse dövüşen kişi,

Kesip kafasını burca asarlar. ’

 

Deyince babası Kan Turalı’ya,

Dedi: ‘Bu sözünü dememeliydin;

Başımın kakıncı yüzüme tokunç,

Olmasın bey baba ey kadın ana,

Çıkıyorum yola siz esen kalın. ’

 

‘Gördün mü oğlana ben neler dedim,

Korkunç haberleri duyunca belki,

Gitmeyeceğini düşünmüş idim. ’

Diyerek, söyledi neler söyledi:

 

‘Oğul senin varacağın yerin

Dolamaç dolamaç yolları olur

Atlı batıp çıkamaz onun balçığı olur

Alaca yılan sökemez onun ormanı olur

Gök ile boy ölçüşen onun kalesi olur

Göz kamaştırıp gönül alan onun güzeli olur

Hay demeden baş getiren cellâdı olur

Sırtında kalkan oynar yayası olur

Yaman yerlere yeltendin geri dön

Ak sakallı babanı ihtiyarcık olmuş ananı ağlatma. ’

 

Kan Turalı kızdı bu kez

Yiğit olan yiğit ürkmez

Söyledi babasına

Öfkesini belli etmez:

 

‘Ne söylersin ne dersin canım baba

Bu kadar işten korkan yiğit mi olur

Alp ere korku vermek ayıp olur

Dolamaç dolamaç yollarını

Mevlâm kor ise geceleyin at sürüp geçeyim

Atlı batıp çıkamaz onun balçığına kumlar döşeyeyim

Ala yılan sökemez ormanını

Çakmak çakıp ateşe vereyim

Gök ile boy ölçüşen kalelerini

Mevlam kor ise yapayım yıkayım

Göz kamaştıran gönül alan güzelinin boynun öpeyim

Sırtında kalkan oynar yayasının

Mevlâm kor ise başını keseyim

Ya varayım ya varmayayım

Ya geleyim ya gelmeyeyim

Ya kara buğranın göğsü altında kalayım

Ya boğanın boynuzuna ilişeyim

Ya kükremiş aslanın pençesinde didileyim

Ya varayım ya varmayayım

Ya geleyim ya gelmeyeyim

Yine görünceye kadar bey baba hatun ona esen kalın. ’

 

Gördüler ki namusuna can adar,

‘Uğur ola oğul yol açık olsun.

Bekleriz yolunu gelene kadar,

Göster hünerini can sende kalsın. ’

 

Kırk yiğitle birlik koyuldu yola,

Yedi gün yedi gece at sürdüler.

Kâfir sınırına yakın varınca,

Çayırın üstüne çadır diktiler.

 

Kan Turalı gürzünü göğe atıp tutarken,

Yiğitlere söyledi, Hânım neler söyledi:

 

‘Hey kırk eşim kırk arkadaşım

Yüğrük olsa yarışsam

Güçlü olsa güreşsem

Hak Teâlâ’ yardım eylese

Üç canavarı öldürsem

Güzeller sultanı sarılar giyen Selcen Hatun’u alsam

Babamın anamın evine dönsem

Hey kırk eşim kırk arkadaşım

Kırkınıza kurban olsun benim başım. ’

 

Tekfur’a bir haber vardı bir yiğit gelmiş Oğuz’dan,

Adı, Kan Turalı imiş hem cilasun hem yağızdan.

Geliş nedenini sorduk kızını ister dediler,

Karşılandı yiğit beyler fazlaca saygı gördüler.

Akça çadırlar dikildi alaca halı serildi,

Akça koyunlar kesilip alca şaraptan verildi.

Sonra huzura vardılar Tekfur zevke kapılmıştı,

Yedi kat meydan süzüldü ortaya köşk yapılmıştı.

Sarı giyimli Selcen kız yukarıdan seyrederdi,

Gizli zırh giyinmiş kâfir beyleri takip ederdi.

O sırada sordu Tekfur: ‘Yiğit nerden geliyorsun? ’

Kan Turalı kalktı yerden yürüdü kasılaraktan,

Sıvadı ak bilekleri ak alnını açaraktan:

 

‘Karşı yatan kara dağını aşmağa gelmişim

Akıntılı suyunu geçmeğe gelmişim

Dar eteğine geniş koltuğuna sığınmağa gelmişim

Tanrı buyruğu ile Peygamber kavli ile

Kızını almağa gelmişim. ’

 

Deyince, Bey Kan Turalı,

‘Anadan doğmaca soyun;

Yarışmanın ilk kuralı. ’

Dedi Tekfur, başlar oyun.

 

Soyunup beline bir keten sardı,

Yiğitçe davranıp meydana vardı.

Hem yakışıklıydı hem de bilgili,

Yüzü örtülüydü tutup çıkardı.

 

Ne bir töre idi ne bir gelenek,

Kara Çöğür ile oğlu Kırk Kınuk,

Kan Turalı’yla boz aygırlı Beyrek,

Oğuzda örtülü dört yiğit vardı.

 

Görünce yüzünü Tekfur’un kızı,

Yanıp tutuşur da yapar mı nazı.

‘Babamın gönlüne doğsa düşüncem,

İnsafa gelerek çok görse azı.

 

Görmedim ömrümde bu nasıl er’se,

Benim gördüğümü babam da görse,

Başlık kesip beni yiğide verse,

Yoksa yazık olur,’ dedi ‘yiğide’.

 

Zincirli kara boğa getirildi meydana,

Bir boynuz darbesiyle yoğurdu mermer taşı.

‘Yıkılsın Oğuz eli. ’ Diyerek sevinenler,

‘Şimdi atar yiğidi. ’ Dedi kâfirin başı.

 

Ağlaşmaya başladı işitince yiğitler,

Kan Turalı dedi ki: ‘Kolca kopuzu alın,

Bırakın ağlaşmayı övün beni yiğitler. ’

Kan Turalı övüldü Hânım nasıl övüldü:

 

‘Sultanım Kan Turalı

Kalkarak yerinden doğrulmadın mı

Yelesi kara soylu atına binmedin mi

Arku Beli Ala Dağı

Avlayarak kuşlayarak aşmadın mı

Babanın ak otağının eşiğinde

Hizmetçiler inek sağar görmedin mi

Boğa boğa dedikleri

Kara inek buzağısı değil midir

Alp yiğitler hasmından kaygılanır mı hiç?

Sarılar giymiş Selcen Hatun köşkten bakar

Kime baksa aşkından ateşe yakar

Kan Turalı sarılar giyen kız aşkına bir hû! ’

 

Kan Turalı seslendi: ‘Bırakın geldin boğa,’

Saldılar ki boğayı benzer dumanlı dağa.

Burnu buhar kazanı mızrak boynuz saldırdı;

Salâvat getirerek öyle bir yumruk vurdu,

Alnından yumruk alan boğa öylece durdu,

Sonra kıçı üstüne çöktü olduğu yere.

Kan Turalı bu sıra yumruğunu başına,

Dayayıp sürüp gitti ta meydanın dışına.

 

Zamana güreştiler

Ne Kan Turalı yener,

Ne soluğu buharlı

Azgınca boğa döner.

 

Kara azgın boğanın ağzına köpük doldu,

Kan Turalı bu sıra yenecek yolu buldu.

Boğanın önündeyken birden bire çekildi,

Boşta kalınca boğa boynuz üstü dikildi.

Kuyruğundan üç kere kaldırıp yere çaldı,

Parçalandı her biri boğa kemiksiz kaldı.

Basıp boğazlayarak tutup yüzdü deriyi;

Getirerek Tekfur’un önüne atıverdi:

‘Yarın sabah kızını bana veresin,’ dedi.

 

Tekfur: ‘Kızımı verin şehirden sürün gitsin,

Deyince, kardeş oğlu: ‘Canavarların şahı’

Dedi: ‘aslandır ama, hünerini göstersin,

Aslanı da yenerse kızı alıp da gitsin. ’

 

Çıkardılar aslanı kükredi şimşek indi,

Ne kadar at var ise meydanda korkup sindi.

‘Boğadan kurtuldu ya aslan ile ne yapar,’

Ağlaşırken yiğitler sanki kıyamet kopar.

Kan Turalı gördü ki yiğitleri ağlaşır:

‘Bre alca kopuzu alarak övün beni,

Sarı giyen kız için aslandan döneyim mi? ’

 

Deyince, kırk yoldaşı

Burada söylediler,

Görelim bir ey Hânım

Bak neler söylediler:

 

‘Sultanım Kan Turalı

Akça sazlar içinde sarı deriler görüp taylar basan

Göğüs yarıp kanını alan

Kara polat öz kılıçtan dönmeyen

Ak kirişli sert yaydan korkmayan

Ak tüylü delici oktan çekinmeyen

Canavarlar sultanı kükremiş aslan kıran

Ala köpek yavrusuna kendisini dalatır mı

Alp yiğitler savaş günü hasmından kaygılanır mı

Sarı giymiş Selcen Hatun köşkten bakar

Kime baksa aşkından ateşe yakar

Sarı giymiş kız aşkına bir hû! ’

 

‘Bre kâfir bırakın gelsin aslan’ dedi ya,

Kara Polat öz kılıç yok ki ikiye biçsin.

‘Tanrım medet,’ diyerek sığındı Yaradan’a,

Bu güreşte yenilen tatlı canından geçsin.

 

Saldırınca dev aslan gözetip pençesini,

Dolayıp sunuverdi bir çoban keçesini.

Muhammed’e salâvat getirip gözeterek,

Yumruğunu alnına bir hamleyle atarak,

Saydırıldı parçalar aslanın çenesinden,

Tutup yüzdü belini kanlanmış yelesinden.

Sonra koca aslanı kaldırıp çaldı yere,

Tekfur’un huzuruna vardı ikinci kere:

 

‘Kızı bana ver’ dedi

Tekfur: ‘Varın getirin,

Yiğidi gönlüm sevdi

Kızımı buna verin.

 

İster dursun ister gitsin’

Deyince, karındaş oğlu:

 

‘Canavarların başı

Kara erkek devedir,

Oyununu oynasın

Yenerse hak güveydir. ’

 

Tanrı’dan oldu izin

‘Devam’dedi durdu mu,

Kan Turalı’ya döndü

Kara Tekfur yardımı:

 

‘Bu devenin ağzını

Bağlayın yedi yerden,’

Emri çıktı Tekfur’un:

‘Sonra meydana sürün. ’

 

Şahittir kara yerler

Kesin emri aldılar,

Oyun etti kâfirler

Bağlamadan saldılar.

 

Kan Turalı fırlayıp girdi koltuk altına,

Önceki iki güreş yormuştu epey onu;

Yiğit sarhoşmuş gibi çıkarken kayıp düştü.

Altı cellât yetişip ensesine yapıştı,

Tuttular yalın kılıç yoldaşları tutuştu;

Söyledi yiğitleri Hânım neler söyledi:

 

‘Kalkarak Kan Turalı yerinden doğruluverdin

Yelesi kara soylu atına sıçrayıp bindin

Ala gözlü yiğitlerini yanına aldın

Arku Beli Ala Dağı geceleyin aştın

Akıntılı güzel suyunu geceleyin geçtin

Kanlı kâfir eline geceleyin girdin

Kara boğa geldiğinde unufak ettin

Kükremiş aslan geldiğinde belini büktün

Kara buğra geldiğinde niye düştün?

Kara kara dağlardan haber aşar

Kanlı kanlı sulardan haber geçer

Kudretli Oğuz eline haber varır

Kanglı Koca oğlu Kan Turalı netmiş derler

Kara boğa geldiğinde kaldırıp yere vurmuş

Kükremiş aslan geldiğinde belini bükmüş

Kara buğra geldiğinde niye düşmüş derler

Büyük küçük kalmaz söz eder

Yaşlı kadın erkek kalmaz kötü söyler

Ak sakallı baban dertli olur

Kocamış anan kan yaş döker

Hânım kalkıp yerinden doğrulmazsan

Altı cellât ensende yalın kılıç tutar

Sonunda güzel basını keser

Aşağıdan (bilgi yelpazesi. net) yukarı bakmaz mısın

Sarı giyen Selcen Hatun işaret eder görmez misin

Seni, deve burnundan yıkılır olur, dediler bilmez misin

Sarı giyen Selcen Hatun köşkten bakar

Kime baksa aşkından ateşe yakar

Sarı giymiş kız aşkına bir hû! ’

 

Kan Turalı doğruldu: ‘Bre ben bu devenin,

Yapışırsam burnuna hakkı olur güvenin.

Haber varır Oğuza dolanır dilden dile,

Derler ki kız kurtardı söyler gider sevenim.

 

Bre kolca kopuzu çalarak övün beni;

Sığınmışım Tanrı’ya rüzgâr olup eserim,

Döner miyim buğradan tutup başın keserim. ’

 

Yiğit Kan Turalı’yı

Övmek için söyledi,

Görelim yoldaşları

Hânım neler söyledi:

‘Yüksek kayaların başında yuva tutan

Kadir ulu Tanrı’ya yakın uçan

Mancınığı ağır taştan gıcırdayıp vuran

Arı gölün ördeğini şakıyıp alan

Koca üveyik dipte yürürken çekip yüzen

Karıncığı aç olsa kalkıp uçan

Cümle kuşun sultanı kartal kuşu

Kanadıyla saksağana kendisini güldürür mü

Alp yiğitler savaş günü hasmından kaygılanır mı

Sarı giyen Selcen Hatun köşkten bakar

Kime baksa aşkından ateşe yakar

Kan Turalı sarılı kız aşkına bir hû! ’

Adı güzel Muhammed’e

Bir salâvat getirerek,

Sevindirdi yiğitleri

Hemen işi bitirerek.

 

Öyle bir vuruş vurdu

Bir tekmede bağırttı,

Yığılıp kaldı deve

İkincide dağıttı.

 

Basıp kesti deveyi

İki kayışlık soydu,

Varıp Tekfur’a doğru

Tutup önüne koydu:

 

‘Okluğuna bağ yapsın söyle akıncı başı,

Koparsa lazım olur üzenginin kayışı. ’

Deyince, kara Tekfur: ‘Vallahi bu yiğidi,

Göz gördü can kaynadı gönlümüz sevdi,’ dedi.

 

Kırk yerde kırk otağı diktirdi erlerine,

Kırk gerdek odasını açtırdı yerlerine.

Kan Turalı’yla kızı koydu gerdek evine.

Ozan geldi coşturdu neşeli havalar çaldı;

Kabardı koca yürek Oğuz’un yiğidinde,

Kılıcını çıkardı çalarak kertti yeri:

 

‘Yer gibi kertileyim toprak gibi savrulayım,

Kılıcıma doğranayım okuma saplanayım,

Oğlum doğmasın doğarsa on güne varmasın,

Bey babamın kadın anamın yüzünü görmeden,

Bu gerdeğe girersem. ’ Dedi.

 

Evini çözüp attı

Devesini bağırttı,

Koç atını kişnetti

Zaman bilmedi göçtü.

 

Yedi gün yedi gece durmadan gem çektirdi,

Oğuz sınır boyuna gelip çadır diktirdi:

 

‘Hey kırk eşim kırk yoldaşım

Kurban olsun size başım

 

Tanrım yol verdi vardım canavardan can aldım,

Sarılar giyen Selcen Hatun’u aldım geldim.

Varın haber eyleyin can babam karşı gelsin,

Tanrı güldürdü beni onun da yüzü gülsün. ’

 

Kan Turalı gördü ki kondukları bu yerde,

Çayır çimen soğuk su sanki derman her derde.

Kuğu sülün turnalar uçuşur perde perde,

Pek sevdiler bu yeri yiyip içip daldılar.

 

Oğuz’un başına ne kaza gelse,

Bilinir o zaman uykudan gelir.

Kâfir civarında uykuya dalsa,

Ya esir tutulur veyahut ölür.

 

Yiğit kan turalı uykuya vardı,

Hatunu Selcen’i vesvese sardı:

‘Âşıklarım çoktur ansızın basar

Tutar yiğidimi kılıçlar, keser’

 

Diye düşünerek, zırhı giydirdi,

Er Kan Turalı’nın kara koç ata.

Kendi de giyinip aldı mızrağı,

Çıkıp yüksek yere gözler uzağı.

 

Bu arada Tekfur sözünden geçti,

Altı yüz kâfiri atlayıp seçti.

Kara elbiseli seçilen atlı,

Oğuz’un peşinden kuş olup uçtu.

 

Kız nöbet beklerken geleni gördü,

Ayırt eder oldu çakalı kurdu.

Varıp yiğidinin başına durdu,

Söyledi görelim neler söyledi:

‘Uyan artık kara başını kaldır yiğit

Ala çekik güzel gözünü aç yiğit

Kollarından ak ellerin bağlanmadan

Ak alnın kara yere tepilmeden

Ansızın güzel başın kesilmeden

Alca kanın yer yüzüne dökülmeden

Hasım yetişti düşman erişti

Ne yatıyorsun kalk yiğit

Yüksek kayalar oynamadan yer oyuldu

Yaşlı beyler ölmeden el boşaldı

Kaynaşarak uğraşarak dağdan indi

Tertiplenip üzerine düşman geldi

Yatacak yer mi buldun yurt mu buldun

Noldu sana. ’

Uyandı Kan Turalı: Ne söylüyorsun? ’ Dedi,

‘Yiğidim üzerine azgın düşmanlar geldi.

Aşk ile bağlanarak seni sevdi bu yürek,

Uyandırmak görevim hünerse senden gerek. ’

 

Kan Turalı doğrularak arı sudan abdest aldı,

Ak alnını koydu yere iki rekât namaz kıldı.

Adı güzel Muhammed’e salâvatla dua etti,

At tepti kâfire karşı Selcen Hatun varıp yetti.

 

Er Kan Turalı durdu:

‘Nereye,’ diye sordu.

‘Savaşıp dövüşelim,

Karşında koca ordu.

 

Vuruşalım düşmanla

Ölenimiz ölsün bey,

Diktiğimiz otağa

Kalanımız dönsün bey. ’

 

Diyerek, sürdü atı,

Karıştı doğu batı.

Yeri göğü eledi,

Hasmını tepeledi.

 

Kalan düşman eğildi,

Sandı hasım yenildi.

Kılıcı kan içinde,

Dönüp otağa geldi.

 

Ve Kan Turalı’nın anasıyla babası,

Tam da o sırada çıkageldi otağa.

Gördüler ki gelenin kılıç kabzası kanlı,

Yalnız bir hatun kişi oğulları görünmez;

Haberini sordular Hânım nasıl sordular:

‘Anam kişi kızım kişi

Tan atarken yerinden kalkı verdin

Oğlu tutturdun mu

Ansızın güzel başını kestirdin mi

Kadın ana bey baba diye bağırttın mı

Sen geliyorsun oğulcuğum görünmüyor bağrım yanıyor

Ağız dilden birkaç kelime haber bana

Kara başım kurban olsun gelin sana. ’

Kız bildi ki gelenler kaynana kayın ata,

‘Nerede toz karışır nereye kuzgun akar;

Orada arayalım’ mahmuz vurdu boz ata,

Çıkıp yüksek tepeye aşağı doğru bakar.

 

Gördü ki bir derede toz toplanır dağılır,

Tepiklerken atını kan yürekten sağılır.

Kan Turalı’nın atı oklanmış yerde yatar,

Yiğidi yaralanmış durmadan kanı akar.

Gözünde kan perdesi hem silip hem vuruyor,

Yalın kılıç her darbe üç kâfiri kırıyor.

 

Kaza şahin girmiş gibi at tepti kâfire girdi,

Önüne geleni kırdı kaçanı uzağa sürdü.

 

Kan Turalı gördü ki düşmanı kırar biri,

Tanımadı Selcen’i ağlar yaralı yeri.

Hasmına saldırana kızarak şöyle dedi,

Görelim bir bakalım Hânım neler söyledi:

‘Kalkıp yerinden doğrulan yiğit ne yiğitsin

Yelesi kara soylu atına binen yiğit ne yiğitsin

Ha demeden başlar kesen

Aklına esip benim düşmanıma giren yiğit ne yiğitsin

İzinsiz düşmana girmek bizim elde ayıp olur

Bre yürü

Doğan kuş olarak uçayım mı

Sakalınla boğazından tutayım mı

Ha demeden senin başını ben keseyim mi

Alca kanını yer yüzüne dökeyim mi

Kara başını terkiye asayım mı

Bre belâsı gelmiş yiğit ne yiğitsin

Çekilip dön. ’

Selcen Hatun söyledi,

Hânım neler söyledi:

 

‘Hey yiğidim bey yiğidim

Develer yavrusundan döner mi olur

Kara koçta soy atlar

Taycığını teper mi olur

Ağıllarda akça koyun

Kuzucuğun teper mi olur

Alp yiğitler bey yiğitler

Sevdiğine kıyar mı olur

Yiğidim bey yiğidim

Bu düşmanın bir ucu bana bir ucu sana. ’

 

Kan Turalı bildi ki düşmanı basıp kıran,

Sevdiği Selcen Hatun o da girdi bir yandan.

Kaçan kovalanmadı can verdi karşı duran,

Bindi atın terkine ne götürdü bu şan’dan.

Giderken Kan Turalı aklına böyle geldi,

Sonra Selcen Hatun’a aklındakini dedi:

‘Kalkıp ey Selcen Hatun doğrulduğunda

Yelesi kara soylu atına bindiğinde

Babamın ak otağının eşiğine indiğinde

Oğuz’un ala gözlü kızı gelini destan anlattığında

Herkes sözünü söylediğinde

Sen orada durasın övünesin

Kan Turalı perişan oldu

At arkasına aldım çıktım diyesin

Gözüm döndü gönlüm gitti

Öldürürüm seni. ’

Selcen Hatun durumun ne olduğunu bildi,

Yiğidine söyledi Hânım neler söyledi:

 

‘Bey yiğit

Övünürse erkek övünsün aslandır

Övünmelik kadınlara yaraşmaz

Övünmekle kadın erkek olmaz

Alaca yorgan içinde seninle sarmaşmadım

Tatlı damak tutarak emişmedim

Al duvağımın altından söyleşmedim

Tez sevdin tez usandın dönek oğlu dönek

Yaradan Allah bilir ben sana

Dostum, aşığım kıyma bana. ’

 

Kan Turalı: ‘Yine de öldürmem gerek,’ dedi,

Yiğidinin sözüne kız öfkeleniverdi:

‘Bre sersem budala ben yapıştım alt kulpa,

Sen sözümü anlamaz yapışırsın üst kulpa.

Bre densizin oğlu okla mı kılıçla mı;

Gel beri konuşalım ölüme vuruşalım. ’

 

Atını tepikleyip çıktı bir sergen yere,

Okluğunda doksan ok döküldü birden yere.

İki oku ayırdı temrenini çıkardı,

Temrenli ok atmaya kıyamadı yiğide.

Birini yedek tutup birini yaya taktı,

‘At okunu,’ diyerek sıra verdi yiğide.

‘Önce sen at okunu kızların yolu evvel,’

Kız öyle bir ok attı görmemiş yedi düvel.

Aklı başından gitti varıp Selcen Hatunu;

Sarıp ince belinden sevip gönül eyledi,

Kan Turalı söyledi Hânım neler söyledi:

 

‘Işıl ışıl ışıldayan ince giyenim

Yere basmayıp yürüyen selvi boylum

Kar üzerine kan damlamış gibi kızıl yanaklım

Çift badem sığmayan dar ağızlım

Ressamların çizdiği kara kaşlım

Kurumsu kırk tutam kara saçlım

Aslan soyu sultan kızı

Öldürmeğe ben seni kıyar mıydım

Kendi canıma kıyarım ben sana kıymam

Ben seni deniyordum. ’

 

Aşk gerdeğe girmez mi

Selcen Hatun söyledi,

Dost yiğidi bilmez mi

Hânım neler söyledi:

 

‘Kalkıp da yerimden doğrulurdum

Yelesi kara soylu atıma binerdim

Babamın ak otağından çıkardım

Arku Beli Ala Dağı avlardım

Ala geyik yabani geyik kovalardım

Çekince bir ok ile vururdum

Temrensiz ok ile yiğit seni deniyordum

Öldürmeğe yiğidim ben seni kıyar mıydım. ’

 

Irağından yakınında geçtiler,

Tatlı damak vererek emiştiler.

Ak boz atlarını tepikleyerek,

Babasının yanına eriştiler.

 

Babası oğlunu gördü sevindi,

Yol gözler ananın sancısı dindi.

Kanglı Koca o an şükür eyledi,

Oğlu ve gelinle Oğuz’a indi.

 

Yeşil çimen üstüne ala çadır diktirdi,

Boz aygır kara buğra akça koçlar kestirdi.

Düğün dernek kurdurup beyleri ağırladı,

Altınlı gölgeliğe oğlunu uğurladı.

 

Kan Turalı varıp gerdeğe girdi,

Selcen Hatun ile murada erdi.

 

Dedem Korkut geldi neşeli havalar çaldı,

Destan söyledi, deyiş dedi.

Gazi erenlerin başına ne geldiğini söyledi:

‘Şimdi hani dediğim bey erenler

Dünya benim diyenler

Ecel aldı yer gizledi

Ölümlü dünya kime kaldı

Gelimli gidimli dünya

Son ucu ölümlü dünya. ’

Dua edelim Hânım:

 

‘Ecel geldiğinde arı imandan ayırmasın.

Mevla’m alçaklara el açtırmasın.

Allah’ın verdiği umudun kesilmesin.

Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun.

Âmin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün.

Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa’ya bağışlasın Hânım hey! ... ’

 

KANLI KOCA OĞLU KAN TURALI HİKAYESİ DESTANININ ÖZETİ (DEDE KORKUT HİKAYELERİ)

 

Kanlı Koca adında bir Oğuz eri kahraman oğlu Kan Turalı’ya onu evlendirmek istediğini söyler. Ancak oğlan, aradığı kadar kahraman, gözü pek bir kız bulamaz. Babası arar ve Trabzon tekürünün kızının tam oğlunun istediği gibi bir kız olduğuna kanaat getirir.

 

Bir aslanı, bir boğayı ve bir deveyi öldürmek şartıyla verilecek olan kızı, Kan Turalı bu şartları gerçekleştirerek alır. Evlendikleri gece kafirlerin saldırısına uğrar ve savaşırlar. Savaş devam ederken Selcen Hatun eşini arar, bulamaz. Bulduğu yerde de yardım eder. Selcen Hatun’un düşmanı yendiği için övüneceğini düşünen Kan Turalı, Selcen’i öldürmeye karar verir.

 

Ok çekerler; ancak Selcen, okunun başındaki demiri çıkartmıştır. Selcen’i böylece deneyen Kan Turalı ve Selcen, yurtlarına dönerler.

 

DEDE KORKUT HİKAYELERİ, ÖZELLİKLERİ, ÖZETLERİ
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN <<<


EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN <<<

Yorumlar

........

11. **Yorum**
->Yorumu: Özet şekline gerçekten bayıldım. Çok güzel anlatmışsınız.
->Yazan: Medine

10. **Yorum**
->Yorumu: Ayol çook güzeldi ya acaba Selcen in elbisesi nasıldı ayool çok merak ettim modelini
->Yazan: Çılgın Keçiler

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin
ve
delete tuşuna basın...

 


 E Mail
(Zorunlu Değil):