Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Dede Korkut Hikayeleri, Özellikleri, Özetleri

SALUR KAZANIN EVİNİN YAĞMALANMASI HİKAYESİ, DESTANI (DEDE KORKUT HİKAYELERİ)

 

Bir gün Ulaş oğlu Kazan Bey yerinden kalkmıştı. Kara yerin üzerine otağlarını diktirmişti. Bin yerde ipek halıcığı döşenmişti. Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti. Dokuz kara gözlü, örme saçlı, elleri bileğinden kınalı, parmakları süslü, boyunları birer karış kâfir kızları al şarabı altın kadeh ile kudretli Oğuz beylerine gezdiriyorlardı.

 

 Her birinden Ulaş oğlu Salur Kazan içmişti. Elbise, kaftan, çadır otağ bağışlıyordu, katar katar develer bağışlıyordu. Oğlu Uruz karşısında yaya dayanıp duruyordu. Sağ yanında kardeşi Kara Göne oturmuştu. Sol yanında dayısı Aruz oturmuştu.

 

Kazan sağına baktı kah kah güldü. Soluna baktı çok sevindi. Karşısına baktı oğlancığını, Uruz’u gördü, elini eline çaldı ağladı. Oğlu Uruz’a bu iş hoş gelmedi. İleri geldi, diz çöktü, babasına çağırıp söyler, görelim hanım ne söyler:

 

Der:

 

Ünümü anla benim sözümü dinle ağam Kazan

Sağına baktın kah kah güldün

Soluna baktın çok sevindin

Karşına baktın beni gördün ağladın

Sebep nedir söyle bana

Kara başım kurban olsun babam sana

 

dedi.

 

Söylemez olursan

Kalkarak yerimden ban doğrulurum

Kara gözlü yiğitlerimi beraberime ben alırım

Kan Akbaza iline ben giderim

Altın haça elimi ben basarım

Papaz cübbesi giyen keşişin elini ben öperim

Kara gözlü kâfir kızını ben alırım

Daha senin yüzüne ben gelmem

Ağladığına sebep ne söyle bana

Kara başım kurban olsun ağam sana

dedi. Kazan Bey kızardı, oğlanın yüzüne baktı, çağırıp söyler, görelim hanım ne söyler:

 

Beri gel tayım oğul

Sağıma doğru baktığımda kardeşim Kara Göneyi gördüm

Baş kesmiştir kan dökmüştür ganimet almıştır ad kazanmıştır

Soluma doğru baktığımda dayım Aruzu gördüm

Baş kesmiştir kan dökmüştür ganimet almıştır ad kazanmıştır

Karşıma doğru baktığımda seni gördüm

On altı yaşına geldin

Bir gün ola düşeyim öleyim sen kalasın

Yay çekmedin ok atmadın baş kesmedin kan dökmedin

Kanlı Oğuz içinde ganimet almadın

 

yarınki gün zaman dönüp ben ölüp sen kalınca tacımı tahtımı sana vermezler diye sonumu andım ağladım oğul. ” dedi. Uruz burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

 

Der:

 

A bey baba

Deve kadar büyümüşsün yavrusu kadar aklın yok

Tepe kadar büyümüşsün darı kadar beynin yok

 

Hüneri oğul babadan mı görür öğrenir, yoksa babalar oğuldan mı öğrenir, ne zaman sen beni alıp kâfir hudut boyuna çıkardın, kılıç çalıp baş kestin, ben senden ne gördüm ne öğreneyim. ”dedi. Kazan Bey elini eline çaldı kah kah güldü, der: “A beyler Uruz güzel söyledi, şeker yedi, beyler, siz yiyiniz içiniz, sohbetinizi dağıtmayınız, ben bu oğlanı alayım ava gideyim, yedi günlük azık ile çıkayım, ok attığım yerleri, kılıç çalıp baş kestiğim yerleri göstereyim, kâfir hudut boyuna, Cızığlara, Gökçe Dağa alıp çıkalım, sonra oğlana lâzım olur a beyler. ” dedi.

 

Yağız al atını çektirdi, sıçradı bindi. Üç yüz süslü, işlemeli giyimli yiğit söyledi, beraberine aldı. Kırk elâ gözlü yiğidini Uruz beraberine aldı. Kazan oğlunu alıp kara dağlar üzerine ava çıktı. Av avladı, kuş kuşladı, yabani geyik yıktı. Yeşil düzlüğe, güzel çimene çadır dikti. Birkaç gün beyler ile yedi içti.

 

Meğer Başı Açık Tatyan Kalesi’nden, Ak Saka Kalesi’nden kâfirin casusu var idi. Bunları görüp teküre geldi, der: “Hay ne oturuyorsun, köpeğini havlatmayan, kedini miyavlatmayan alplar başı Kazan oğlancığı ile sarhoş olup yatıyorlar. ” dedi. On altı bin kara elbiseli kâfir ata bindi, Kazan’ın üzerine dört nala yetişti.

 

Baktılar gördüler altı bölük toz indi. Kimi der: “Geyik tozudur. ”, kimi der: “Düşman tozudur. ”. Kazan der: “Geyik olsa bir veya iki bölük olurdu, bu gelen bilmiş olun düşmandır. ” dedi.

 

Toz yarıldı, güneş gibi ışıldadı, deniz gibi çalkandı, orman gibi karardı, on altı bin ip üzengili, keçe börklü, azgın dinli, kızgın dilli kâfir çıka geldi. Kazan yağız al atını çektirdi, sıçrayıp bindi. Oğlu Uruz gemini çektirdi, büyük cins atını oynattı, karşı geldi, der:

 

Beri gel ağam Kazan

Deniz gibi kararıp gelen nedir

Ateş gibi ışıldayıp yıldız gibi parlayıp gelen nedir

Ağız dilden beş kelime haber bana

Kara başım kurban olsun babam sana

 

dedi. Kazan der:

 

Beri gel arslanım oğul

Kara deniz gibi çalkalanıp gelen

Kâfirin askeridir

Güneş gibi ışıldayıp gelen

Kâfirin başında miğferidir

Yıldız gibi parlayıp gelen

Kâfirin mızrağıdır

Azgın dinli düşman kâfirdir oğul

 

dedi. Oğlan der: “Düşman diye neye derler?” Kazan der: “Oğul onun için düşman derler ki biz onlara yetişsek öldürürüz, onlar bize yetişse öldürür. ” dedi. Uruz der: “Baba içinde bey yiğitleri öldürseler kan sorarlar mı, davalarlar mı?” Kazan der: “Oğul bin Kâfir öldürsen kimse senden kan dâvalamaz, amma azgın dinli kâfirdir, güzel yerde rast geldi, fakat bana sen kötü yerde ayak bağı oldun oğul. ” dedi. Uruz burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

 

Uruz der:

 

Beri gel ağam Kazan

Kalkıp da yerimden

Büyük cins atımı saklardım bugün için

Günü geldi

Akmeydanda koşturayım senin için

Alaca ejder sivrisi mızrağımı saklardım bugün için

Günü geldi

Kaba karın geniş göğüste oynatayım senin için

Kara çelik öz kılıcımı saklardım bugün için

Günü geldi

Pis dinli kâfir başını kestireyim senin için

Yapısı pek demir elbisemi saklardım bugün için

Günü geldi

Yen yakalar diktireyim senin için

Başımdan sağlam miğferler saklardım bugün için

Günü geldi

Kaba topuz altında deldireyim senin için

Kırk yiğidimi saklardım bugün için

Günü geldi

Kâfirin başını kestireyim senin için

Aslan adımı saklardım bugün için

Günü geldi

Yaka tutup kâfir ile uğraşayım senin için

Ağız dilden birkaç kelime haber bana

Kara başım kurban olsun ağam sana

 

dedi. Kazan burada söylemiş, görelin hanım ne söylemiş:

 

Kazan der:

 

Oğul oğul ay oğul

Benim ünümü anla sözümü dinle

O kâfirin üçünü alıp birini aşırmaz okçusu olur

Hay demeden başlar kesen cellâdı olur

İnsan etini yahni kılan aşçısı olur

Sen varacak kâfir değil

Kalkarak yerimden ben doğrulayım

Yağız al atın beline ben bineyim

Gelen kâfir benimdir ben varayım

Kara çelik öz kılıcımı çalayım

Azgın dinli kâfirdir başlarını keseyim

Döne döne savaşayım döne döne çekişeyim

Kılıç çalıp baş kestiğimi gör de öğren

Kara başına düşünce lâzım olur

 

dedi. Uruz burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

 

Der:

 

A bey baba işitiyorum

Amma Arafatta erkek kuzu kurban için

Baba oğul kazanır ad için

Oğul da kılıç kuşanır baba gayreti için

Benin de başım kurban olsun senin için

 

dedi. Kazan burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

 

Kazan der:

 

Oğul oğul ay oğul

Düşmana girip baş kesmedin

Adam öldürüp kan dökmedin

Elâ gözlü kırk yiğidi beraberine al

Göğsü güzel koca dağlar başına çık

Benim savaştığımı benim dövüştüğümü

Benim çekiştiğimi benim kılıçlaştığımı

Gör de öğren ve hem bizim için pusuya yat oğul

 

dedi. Uruz babasının sözünü kırmadı, çekilip geri döndü. Yerden yüce dağlar başına arkadaşlarını alıp çıktı. O zamanda oğul baba sözünü iki eylemezdi, iki eylese o oğlanı kabul eylemezlerdi. Uruz geniş yakadan mızrağını sapladı durdu.

 

Kazan Bey gördü ki kâfir çok yaklaştı. Atından indi, arı sudan abdest aldı, ak alnını yere koydu, iki rekât namaz kıldı. Adı güzel Muhammed’i yâda getirdi, kara dinli kâfire göz karattı, haykırdı, at sürdü karşı vardı, kılıç vurdu. Gümbür gümbür davullar dövüldü, burması altın tunç borular çalındı. O gün (bilgi yelpazesi. net) kahraman bey yiğitler döne döne savaştı. O gün kara çelik öz kılıçlar çalındı. O gün kargı dili kayın oklar atıldı, alaca ejder sivri mızraklar batırıldı. O gün namertler kalleşler sapa yer gözetti. O gün baka baka Kazan oğlu Uruz aşka geldi, der:

 

Beri gelin kırk arkadaşım

Size kurban olsun benim başım

 

Görüyor musunuz babam Kazan baş kesti, kan döktü, oğlan çocuk yalnız yemek yemeğe gelmez dedi. Babam bu kâfirleri esirgemiş gibi. Beni seven yiğitlerim ne duruyorsunuz, kâfirin bir ucuna at tepelim. ” dedi.

 

Kara koç atını oynattı Uruz, kâfirin sağına at tepti. Sağlı sollu kâfiri bir güzel dağıttı. Sanki dar yolda dolu düştü veya kara kazın içine şahin girdi. Kâfirin kanadını bastı dağıttı. Azgın dinli kâfir bunaldı. Oka girdi kovalanan kimse.

 

Oğlanın büyük cins atını kovaladılar. At yıkıldı. Kâfirler Uruz’un üzerine üşüştü. Uruz’un kırk yiğidi attan indi, alaca kalkan bağını kısarak düğümlediler, kılıç sıyırdılar, Uruz’un üzerine çok savaştılar. Kalabalık korkutur, derin olsa batırır. Yayanın ümidi olmaz. Sağını solunu Uruz’un çevirdiler. Kırk yiğidini şehit ettiler. Oğlanın üzerine düştüler tuttular. Pazusundan ak ellerini bağladılar. Yüzü üzerine atarak sürüklediler. Ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. Baba diye ağlattılar, ana diye bağırttılar. Eli bağlı boynu bağlı, yüzü üzerine atıp yürüyü verdiler.

 

Uruz esir oldu. Kazan’ın haberi yok. Öyle sandı ki düşman yenildi. Atın gemini çevirdi geri döndü. Geldi, oğlunu bıraktığı yerde bulamadı. “A beyler oğlan nereye gitmiş olabilir?” dedi. Beyler der: “Oğlan kuş yürekli (korkak) olur, kaçıp anasına gitmiştir. ” dediler. Kazan karardı, döndü der: “Beyler Tanrı bize hayırsız oğul vermiş, varayım onu anasının yanından alayım, kılıç ile paralayayım, altı bölük edeyim altı yolun ayırımında bırakayım, bir daha kimse yaban yerde arkadaş koyup kaçmasın. ” dedi. Ve yağız al atını ökçeledi yola girdi.

 

Evine geldi. Han kızı boyu uzun Burla Hatun Kazan’ın geldiğini işitti, attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi. “Oğlancığımın ilk avıdır, kanlı Oğuz beylerini davet edeyim. ” dedi. Han kızı gördü ki Kazan geliyor, toparlanıp yerinden kalktı. Samur cübbesini üzerine aldı. Kazan’a karşı geldi. Göz kapağını kaldırdı Kazan’ın yüzüne doğru baktı, sağ ile soluna göz gezdirdi, oğlancığını, Uruz’u görmedi. Kara bağrı sarsıldı, bütün yüreği oynadı, kara süzme gözleri kan yaş doldu. Kazan’a söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

 

Der:

 

Beri gel Salur beyi Salur güzelliği

Başımın bahtı evimin tahtı

Han babamın güveyisi

Kadın anamın sevgisi

Babamın anamın verdiği

Göz açıp da gördüğüm

Gönül verip sevdiğim

Bey yiğidim Kazan

Kalkarak yerinden doğruldun

Oğlun ile yelesi kara cins atına sıçrayıp bindin

Göğsü güzel koca dağlar önüne ava çıktın

Boynu uzun büyük geyiğini tutup yıktın

Semiz etini yüklettin geri döndün

İki vardır bir gelirsin yavrum hani

Karanlık gecede bulduğum oğlum hani

Bir beyim görünmez bağrım yanar

Asılan kayalardan Kazan oğlan uçurdun mu

Talı Sazın aslanına yedirdin mi

Yoksa kara dinli kâfire uğrattın mı

Ak ellerini kollarından bağlattın mı

Kâfirin önünce yürüttün mü

Dili damağı kuruyup dört yanına baktırdın mı

 

Kara gözden acı yaşını döktürdün mü

Kadın ana bey baba diye bağırttın mı

 

dedi. Gene söylemiş:

 

Der:

 

Oğul oğul ay oğul

Mürüvvetim oğul

Karşı yatan kara dağımın yükseği oğul

Karanlıklı gözlerimin aydını oğul

Sam yelleri esmeden Kazan kulağım çınlıyor

Sarımsak otunu yemeden Kazan içim yanıyor

Sarı yılan sokmadan akça tenim kalkıp şişiyor

Kurumuşça göğsümde sütüm oynuyor

Yalnızca oğlum görünmüyor bağrım yanıyor

Yalnız oğul haberini Kazan söyle bana

Söylemez olursan yana yakıla beddua ederim Kazan sana

 

dedi. Anası bir deyiş daha söyledi, der:

 

Kargı mızrak oynatanlar vardı

Altın mızrak oynatana yârap noldu

Kara koç ata binenler vardı geldi

Büyük cins atlı bir oğula yârap noldu

Hizmetkâr geldi nâip geldi

Yalnız bir oğula yârap noldu

Yalnız oğul haberini Kazan söyle bana

Söylemez olursan yana yana beddua ederim a Kazan sana

 

dedi. Bir daha söylemiş:

 

Kuru kuru çaylara su akıttım

Kara elbiseli dervişlere adak verdim

Yanıma doğru baktığımda komşuma iyi baktım

Umanına bekleyenine yemek yedirdim

Aç görsem doyurdum çıplak görsem donattım

Dilek ile bir oğlu zorla buldum

Yalnız oğul haberini a Kazan söyle bana

Söylemez olursan yana yakıla beddua ederim Kazan sana

 

dedi. Bir daha söylemiş:

 

Karşı yatan kara dağdan

Bir oğul uçurdunsa söyle bana

Kazma ile yıktırayım

Taşkın akan koşan sudan

Bir oğul uçurdunsa söyle bana

Damarlarını tıkatayım

Azgın dinli kâfirlere

Bir oğul tutturdunsa söyle bana

Han babamın yanına ben varayım

Ağır asker bol hazine alayım

Paralanıp cins atımdan inmeyince

Yenim ile alaca kanımı silmeyince

Kol but olup yer yüzüne düşmeyince

Yalnız oğul haberini almayınca

Kâfir yollarından dönmeyeyim

 

dedi.

 

Yoksa a Kazan ayağımdan çizmeyi atayım mı

Kara tırnak ak yüzüme çalayım mı

Güz elması gibi al yanaklarımı yırtayım mı

Çemberime alca kanımı dökeyim mi

Ağır feryat senin yurduna salayım mı

Oğul oğul diyerek bağırayım mı

Develerden kızıl deve buradan geçti

Yavruları buradan bağırıp beraber geçti

Deve yavrucuğumu aldırmışım bağırayım mı

Kara koç atlardan cins at buradan geçti

Taycığı kişneyip beraber geçti

Taycığımı aldırmışım kişneyeyim mi

Ağıllardan akça koyun buradan geçti

Kuzucağı meleşip beraber geçti

Kuzucağımı aldırmışım meleyeyim mi

Oğul oğul diye bağırayım mı

 

dedi. Bir daha söylemiş:

 

Kalkıp yerimden doğrulayım diyordum

Yelesi kara cins atıma bineyim diyordum

Elâ gözlü gelin alayım diyordum

Kara yerde ak otağlar dikeyim diyordum

Yürüyüp oğlu ulu gelin odasına geçireyim diyordum

Murat ile maksuda erdireyim diyordum

Murada erdirmedin beni

Kara başımın bedduası tutsun Kazan seni

Bir beyim görünmüyor bağrım yanıyor

Neyledin söyle bana

Söylemez olursan yana yakıla beddua ederim Kazan sana

 

dedi.

 

Anası oğlanın böyle diyince Kazan’ın aklı başından gitti, kara bağrı sarsıldı, bütün yüreği oynadı, karanlıklı gözleri kan yaş doldu. Der: “Güzelim, oğul gelse senden mi sorardım, korkma kaygılanma, avdadır, avda kalan oğul için kaygılanma, yedi gün ban Kazan’a mühlet ver, yerde ise oğlu çıkarayım, gökte ise indireyim, bulursam buldum, bulmaz isem Tanrı verdi Tanrı aldı neyleyeyim, gelip kara feryadı seninle beraber eyleyeyim. ” dedi. Han kızı der: “Kazan oğlanın avda olduğunu şundan bileyim ki yorgun atınla, körelmiş mızrağınla ardına düşesin. ” dedi.

 

Kazan geri döndü, geldiği yolu takip edip koşturdu, geceyi gündüze kattı. Anası duymadan el altından buyurdu: “Doksan tümen genç Oğuz ardımca gelsin, oğlan esirdir beyler bilsin. ” dedi.

 

O yere geldi ki düşman yenilmişti. Gördü oğlunun elâ gözlü kırk yiğidi öldürülmüş, büyük cins atı oğlanın oklanmış yatıyor. Ceset arasında oğlancığının cesedini bulmadı, altınlıca kamçısını buldu. İyice bildi ki oğlu kâfire esirdir.

 

Ağladı.

 

Kara dağımın yükseği oğul

Kanlı suyumun taşkını oğul

İhtiyarlık vaktinde aldırdığım yalnız oğul

 

dedi. Bağırdı: Kâfirin izini izledi.

 

Kanlı Kara Derbent’te kâfir de konmuştu. Oğlana kara çoban keçesi giydirmişlerdi, kapı eşiği üzerinde çaprazlama bırakmışlardı. Giren basıyor, çıkan basıyordu. “Eski düşman tatar oğlu elimize girmişken ceza ile öldürelim” diyerek kapı eşiği üzerinde çaprazlama koymuşlardı.

 

Bu sırada Han Kazan yetişti. Yağız al atını oynattı. Kâfir, Kazan’ın geldiğini gördü, ürktü. Kimi atına biniyor, kimi zırh giyiyor. Oğlan başını kaldırdı, der: “Bre kâfir ne haldir?” Kâfir der: “Baban geldi, tutalım diyoruz. ” Oğlan der:

 

Aman bre kâfir aman

Tanrının birliğine yoktur güman (şüphe)

 

Kâfirler oğlana aman verdiler, elini çözdüler, gözünü açtılar. Babasına oğlan karşı geldi. Söyler, görelim hanım ne söylemiş:

 

Uruz der:

 

Beri gel a bey baba

Nerden bildin benim esir olduğumu

Ak ellerimin ardına bağlandığını

Kıl sicimin ak boynuma takıldığını

Kara gözlü yiğitlerimin öldürüldüğünü

Sen gelmeden baba, kâfirler konuştular

Yağız al atlı Kazan’ı tutun

Pazusunda ak ellerini bağlayın

Birdenbire güzel başını kesin

Alca kanını yer yüzüne dökün

Oğlu ile ikisini bir yerde öldürün

Ocağını söndürün diye söyleştiler

Hanım baba korkarım

Koştururken yağız al atını kaydırasın

Savaştığın vakit kendini tutturasın

Birdenbire güzel başını kestiresin

Ak bürçekli anam oğul derken

Başımın bahtı Kazan diye ağlatasın

Çekilerek baba geri dön

Altın otağına sürüp var

İhtiyarcık olmuş anama ümit ol

Kara gözlü kız kardeşimi ağlatma

İhtiyarcık olmuş anamı sızlatma

Oğul için baba ölmek ayıp olur

Yaradan hakkı için baba

Geriye dön eve var

İhtiyarcık anam karşı gelse

Beni sana sorsa

Baba doğru haber ver

Gördüm senin oğlun esir de

Pazusundan ak elleri bağlı de

Kara kıldan sicim boynuna takılı de

Kara domuz damında yatıyor de

Kıl çoban keçesi boyuncuğunu sürtüyor de

Ağır ayak bağı topukçuğunu vuruyor de

Yanmış arpa ekmeği acı soğan övünü de

Benim anam benim için kaygılanmasın

Bir ay baksın

Bir ayda varmazsam iki ay baksın

İki ayda varmazsam üç ay baksın

Üç ayda varmazsam öldüğümü o vakit bilsin

Aygır atımı boğazlayıp aşımı versin

El kızı helâllime izin versin

Bana sakladığı gelin odasına başkası girsin

Anam benim için mavi giyip kara sarınsın

Kudretli Oğuz ilinde yasımı tutsun

Benim başım senin yoluna kurban olsun

Geri dön baba

 

dedi. Oğlan bir daha söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

 

Karşı yatan kara dağlar esen olsa el yaylar

Kanlı kanlı sular esen olsa coşup taşar

Kara koç atlar esen olsa tay doğurur

Develerde kızıl deve esen olsa yavru verir

Ağıllarda akça koyun esen olsa kuzu verir

Bey erenler esen olsa oğul doğar

Sen esen ol anam esen olsun

Benden daha iyi Kadir size oğul versin

Ak sütünü anam bana helâl eylesin

Savaşma çekilip dön baba geri

 

dedi. Han Kazan burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

 

Der:

 

Oğul oğul ay oğul

Karşı yatan kara dağımın yükseği oğul

Güçlü belimin kuvveti canım oğul

Karanlıklı gözlerimin aydını oğul

Şafak vakti yerimden kalktığım senin için

Yağız al atımı yormuşum senin için

Ak giyimime kir eklendi senin için

Benim başım kurban olsun canım oğul senin için

Sen gideli ağlamam gökte iken yere indi

Gümbür gümbür davullar dövülmedi

Ağır ulu divanım toplanmadı

Seni bilen bey oğulları ak çıkardı kara giydi

İhtiyarcık anan kan yaş döktü

Ak sakallı baban dertli oldu

Dönerek oğul buradan eve varsam

Akça yüzlü anan karşı gelip oğul dese

Ak elleri ardına bağlı diyeyim mi

Ak boynunda kıl urgan takılı diyeyim mi

Benim namusum nereye varır oğul

Kıl çoban keçesi boyuncuğunu sürtüyor diyeyim mi

Ağır ayak bağı topukçuğunu vuruyor diyeyim

Arpa ekmeği acı soğan övüncüğü diyeyim mi

 

Kazan gene der:

 

Karşı yatan kara dağlar ihtiyarlasa

Otu bitmez el yaylamaz

Akıntılı güzel sular ihtiyarlasa coşup taşmaz

Develer ihtiyarlasa yavru vermez

Kara koç atlar ihtiyarlasa tay vermez

Er yiğitler ihtiyarlasa oğlu doğmaz

Baban yaşlı anan yaşlı

Senden daha iyi Kadir bize oğul vermez

Verse dahi senin yerini tutamaz

Asumanlı gökte kara bulut olup

Kâfirin üzerine gürleyeyim

Ak yıldırım olup şakıyayım

Kâfiri kamış gibi ateş olup yandırayım

Dokuzunu bir yerine saydırayım

Vuruşmayla dövüşmeyle alemi doldurayım

Yaradan Allah’tan medet

 

dedi. Yağız al atından indi. Akıp giden arı sudan abdest aldı. Ak alnını yere kodu, namaz kıldı. Ağladı, Kadir Tanrı’dan dilek diledi, yüzünü yere sürdü.

 

Muhammed’e salâvat getirdi, deve gibi bağırdı, arslan gibi kükredi, nara atıp haykırdı, yapayalnız kâfire at tepti, kılıç vurdu. Döne döne bir zaman güzel savaş eyledi. “Kâfiri bastırayım. ” dedi, bastıramadı. Bir saatte kâfire üç kere at tepti. Birden göz kapağına kılıç dokundu. Kara kanı şırıldadı gözüne indi. Kendisini sarp yerlere attı. Görelim şimdi Yaradan neyledi?

 

Meğer hanım uzun Burla Hatun oğlancığını andı, kararı kalmadı. Kırk ince belli kız çocuğu ile kara aygırını çektirdi, sıçrayıp bindi, kara kılıcını kuşandı. “Başımın tacı Kazan gelmedi. ” diye izini izledi gitti.

 

Gele gele Kazan’a yakın geldi. Kazan helâllisini tanımadı. Han kızının üzerine geldi, der:

 

Kara aygırın gemini bana çek yiğit

Dikkat edip yüzüme bak yiğit

Altındaki kara aygırı bana ver yiğit

Elindeki sivri mızrağını

Yanındaki mavi çeliğini bana ver yiğit

Bu günümde ümit ol bana

Kale ülke vereyim sana

 

dedi. Hatun der:

 

Karşıma geçip yiğit benim ne bağırıyorsun

Geçmiş benim günümü ne hatırlatıyorsun

Kalkarak yerinden doğrulan Kazan

Kara gözlü atın beline binen Kazan

Hücum edip kara dağımı yıkan Kazan

Gölgeli koca ağacımı kesen Kazan

Bıçak alıp kanatlarımı kıran Kazan

Yalnızca oğlum Uruz’a kıyan Kazan

At üstünde beklemeyip koşturan Kazan

Senin belin ölmüş

Üzengiyi toplamayan dizin ölmüş

Han kızı helâllini tanımayan gözün ölmüş

Bunalmışsın sana nolmuş

Çal kılıcını yetiştim Kazan

 

dedi. Bu sırada Oğuz yiğitleri bir bir yetişti. Görelim hanım kimler yetişti:

 

Kara Dere ağzında Kadir veren, kara boğa derisinden beşiğinin örtüsü olan, hiddeti tutunca kara taşı kül eyleyen, kara bıyığını yedi yerde ensesinde düğümleyen, Kazan’ın kardeşi Kara Göne dört nala yetişti. “Çal kılıcını kardeş Kazan, yetiştim” dedi.

 

Onun ardınca görelim kimler yetişti: Demir Kapı Derbendi’ndeki demir kapıyı kapıp alan, altmış tutam alaca mızrağının ucunda er böğürten, Kazan gibi pehlivanı bir savaşta üç kerre atından yıkan, Kıyan Selçük oğlu Deli Dundar dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi.

 

Onun ardınca görelim hanım kimler yetişti: Varıp destursuzca Bayıdır Han’ın düşmanını bastıran, altmış bin kâfire kan kusturan, Gaflet Koca oğlu Şîr Şemseddin dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi.

 

Onun ardınca görelim kimler yetişti: Parasarın Bayburt Hisarı’ndan fırlayıp uçan, apalaca gelin odasına karşı gelen, Kudretli Oğuz imrenileni, Kazan Bey’in inançlısı ( aslı inak, maiyetteki en inanılan (bilgi yelpazesi. net) kimse, bir maiyet ünvanı), boz aygırlı Beyrek dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi.

 

Onun ardınca hanım görelim kimler yetişti: Dönüp baksa çalımlı, kartal hünerli, süslü eklem kuşaklı, kulağı altın küpeli, kudretli Oğuz beylerini bir bir attan yıkan, Kazılık Koca oğlu Bey Yigenek dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi.

 

Onun ardınca görelim kimler yetişti: Yirmi dört boyunu okşayan Deli Dundar yetişti. Onun ardınca bin kavim başları Düger yetişti. Onun ardınca bin Bügdüz başları Emen yetişti. Onun ardınca ihtiyar başları Aruz yetişti. Saymakla Oğuz beyleri tükense olmaz, Kazan’ın beyleri hep yetişti, başına toplandı.

 

Arı sudan abdest aldılar, iki rekât namaz kıldılar. Adı güzel Muhammed’e salâvat getirdiler. Teklifsizce kâfire at sürdüler, kılıç vurdular. O gün ciğerinde olan er yiğitler belirdi. O gün nâmertler sapa yer gözetti. Bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu. Kıyametin bir günü oldu. Bey hizmetkârdan, hizmetkâr beyden ayrıldı. Dış Oğuz beyleri ile Dundar sağa at tepti. Kahraman yiğitleri ile Kara Budak sola at tepti.

 

 Kazan kendisi merkeze at tepti. Tekür ile Şökli Melik’e havale oldu, böğürterek attan yere yıktı, alca kanını yer yüzüne döktü. Sağ tarafta Kara Tüken Melik’e Dundar karşı geldi, kılıçladı yere yıktı. Sol tarafta Buğacık Melik’e Kara Budak karşı geldi, mızraklayıp yere yıktı, kıpırdatmadan başını kesti. Boyu uzun Burla Hatun kara tuğunu kâfirin kılıçladı yere düşürdü. Tekür yenildi. Kâfir kaçtı. Derelerde kâfire kırgın girdi. On beş bin kâfir, kimisi öldürüldü, kimisi tutuldu.

 

Kazan oğlunun üzerine geldi. İndi, elini çözdü. Kucaklaşıp baba ile oğul görüştü. Üç yüz yiğit Oğuz’dan şehit oldu. Kazan oğlancığını kurtardı, geri döndü. Gaza mübarek oldu. Oğuz beyleri ganimet aldı.

 

Akça Kale Sürmeli’ye gelip Kazan kırk otağ diktirdi. Yedi gün yedi gece yeme içme oldu. Kırk evli kul ile kırk cariyeyi oğlunun başına çevirdi, âzât eyledi. Kahraman yiğitlere kale ülke verdi, cübbe çuha verdi. Dedem Korkut gelerek neşeli havalar çaldı, bu Oğuzname’yi düzdü koştu, böyle dedi.

 

Şimdi hani dediğim bey erenler

Dünya benim diyenler

Ecel aldı yer gizledi

Fâni dünya kime kaldı

Gelimli gidimli dünya

Ahir son ucu ölümlü dünya

 

Dua edeyim hanım: Karlı kara dağların yıkılmasın. Gölgeli kaba ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kanatlarının ucu kırılmasın. Kadir seni nâmerde muhtaç etmesin. Koşarken ak boz atın sendelemesin. Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin. Allah’ın verdiği ümidin kesilmesin. Âhir sonu arı imandan ayırmasın. Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed’e bağışlasın hanım hey!...

 

SALUR KAZANIN EVİNİN YAĞMALANMASI HİKAYESİNİN, DESTANININ ÖZETİ (DEDE KORKUT HİKAYELERİ)

 

Salur Kazan,oğlu Uruz Han’ın uyarısına rağmen, Oğuz beyleriyle ava çıktığı sırada, evine üç yüz yiğidi ve Uruz’u bırakmasına rağmen düşman gelir.

 

Eşini,gelinini ve oğlunu esir alır. Gördüğü rüya üzerine avdan dönen Salur Kazan, düşman ellerine gider. On bin koyununu düşmana vermeyen çoban da (o istemese de) kendisiyle gelir. Oğuz beyleriyle birlikte düşmanı yener ve yurtlarına dönerler.

 

DEDE KORKUT HİKAYELERİ, ÖZELLİKLERİ, ÖZETLERİ
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN <<<


EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN <<<

Yorumlar

......

10. **Yorum**
->Yorumu: çokğ güğzel siziğ seviğzoğrum teğşeğküğler
->Yazan: eleci ergül

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin
ve
delete tuşuna basın...

 


 E Mail
(Zorunlu Değil):