eğitim öğretim ile ilgili belgeler > Hikayelerden Seçmeler, Öyküler, Kısa Hikayeler

Ali Cabbar Hikâyesi Nedir?

Bazı hikâyelerin gün yüzüne çıkması, uzun yıllar alır. Çoğu zaman bir şarkı, bir şiir, bir destan yoluyla kitlelerle paylaşılır. Ali Cabbar’ın hikâyesi de Emir Can İğrek’in seslendirdiği aynı isimli şarkısı ile gündeme gelmiştir. İyi bir beste ile hikâye birleştirilmiş ve kitlelerin beğenisini kazandığı gibi Ali Cabbar’ın hikâyesini de öğrenme fırsatı yaratmıştır. 7’den 70’e dillerden düşmeyen şarkının dilerseniz hikâyesini sizlerle paylaşalım.

Ali Cabbar Hikâyesi Hangi Köyde Geçiyor?

Rivayete göre Tekirdağ'ın sıcak topraklarında, Ali Cabbar adında genç bir adam yaşardı. Babasıyla birlikte düğünlerde gırnata çalarak geçimini sağlardı. Köyün en güzel kadınına duyduğu derin sevgi ise onun kalbinde açan en parlak gülün adıydı. Ancak kader, Ali Cabbar ile sevdiği kadının yollarını birleştirmeye niyetli değildi. Ama Ali Cabbar, umutsuzca sevdiği kadını beklemeyi sürdürdü. Çünkü aşkın en büyük düşmanı olan zamanın akışına karşı koymaktan vazgeçmedi.

Bir gün, Ali Cabbar'ın babası eve geldi ve oğluna seslendi: "Al gırnatanı, düğün işi var."

Ali, gırnatasını alıp düğünün olduğu yere gitti. Klarnetinin hüzünlü notalarıyla çalmaya başladı. O sırada kalabalığın ortasından gelin ve damat belirdi. Ali'nin sevdiği kadın, beyazlar içinde başka bir adamın koluna girmişti. Ali Cabbar'ın yüreği paramparça oldu, ama çalmaya devam etti. Bunun üzerine Ali Cabbar, askere gitmeye karar verdi. Ancak yaşamın cilvesi, Ali Cabbar'ın sevdiği kadının başkasıyla evlenmesini engelleyemediği ânı beklemesine izin vermedi. Birkaç ay sonra köye şehit haberi geldi ve Ali Cabbar'ın hikâyesi sona erdi.

Ama işte burada hikâyenin yarım bırakılan bir kısmı var. Ali Cabbar, sevdiği kadının evlenmesini önleyip onunla kaçsaydı ne olurdu? Belki de bu hüzünlü hikâye, mutlu bir sona sahip olurdu.

Bir aşk hikâyesi anlatılırken mutlu sonlar daima en çok tercih edilenlerdir. Ancak bazen mutluluğun izini sürebilmek için acı çekmek gerekebilir. Tristan ve Isolde, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Heloise ve Abelardus, Romeo ve Juliet, Leyla ile Mecnun gibi hikâyeler, çoğunlukla acı dolu aşkları konu alır. İşte bu aşklar, insanların belleklerinde derin izler bırakanlardır.

Denis de Rougemont'un 'Love in the Western World' adlı kitabında dediği gibi mutlu aşkın yazılı ve sözlü tarihi yok gibidir. Mutlu aşk hikâyeleri, pek az insanın ilgisini çeker ve kuşaktan kuşağa aktarılmaz. Ancak acı dolu aşklar, zamanın ötesinde geçer. Aşk ve mutluluk arasındaki ilişki, ters orantılı işler. Aşkın kıymetli olması için acının da o denli yoğun yaşanması şarttır. Tarih boyunca da anlatılan, destanlaştırılan aşklara baktığımızda bu düzen hep böyle ilerler.

Ali Cabbar'ın hikâyesini unutulmaz kılan da budur. Unutulmaz çünkü minimum mutsuzluk kriterini mükemmel bir şekilde yerine getirir. Belki de Ali Cabbar, sevdiği kadının evliliğini başkasından duymamasının verdiği hüznü yaşayarak bu unutulmaz aşk hikâyesini yaratmıştır.

Kendi trajedyasının kahramanı olarak Ali Cabbar, aşkı uğruna çektiği acılarıyla belleklerde derin izler bırakan bir figür olmuştur. Onun hikâyesi, insanların duygusal yolculuklarında bir rehber olarak kullanılır.

Sonuç olarak Ali Cabbar'ın hikâyesi, mutluluğun peşinde koşmanın değil; insanların kalplerinde iz bırakan aşkın peşinde koşmanın önemini vurgular. Unutulmak pahasına mutlu olmak yerine, mutsuzluğun kahramanı olmak, bazen daha derin ve unutulmaz bir anlatı yaratmanın anahtarı olabilir. Ali Cabbar, kendi trajedyasının kahramanı olarak aşkın acımasız gerçeklerini yaşayarak unutulmaz bir hikâye yaratmıştır ve bu hikâye, insanların kalplerinde sonsuza kadar yaşayacaktır.

>>>TIKLAYIN<<<

“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ”
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<