eğitim öğretim ile ilgili belgeler > Hikayelerden Seçmeler, Öyküler, Kısa Hikayeler

Tahir ile Zühre Hikâyesi

Urfa-Mardin yörelerinde dilden dile dolaşan, Kerem ile Aslı'nın aşkı kadar bilinen bir başka efsanevî aşk hikâyesi vardır. Rivayetlere göre bu hikâye, Urfa-Mardin çevresinde geçmiştir ve iki genç arasındaki aşkın engellerle dolu mücadelesini anlatır.

Hikâyemizin başrolünde, dünyevî zenginliklerle dolu bir padişah bulunmaktadır. Padişahın sahip olduğu her türlü mal ve mevki, onun için yetersizdir. Zira en büyük derdi, bir türlü evlat sahibi olamamasıdır. Bu derin acı, padişahı içten içe kemirmektedir. Bir gün, padişah keyiflenmek için veziriyle birlikte dolaşmaya çıkar. Gezerken yollarına bir derviş çıkar. Bu derviş, onların dileklerini gerçekleştirebileceğini iddia eder ve her ikisinin de evlat sahibi olmak istediğini öğrenince padişah ve vezir dervişin elma hikâyesine kulak verirler. Derviş, cebinden bir elma çıkarır ve onu ikiye bölerek bir yarısını padişaha diğer yarısını ise vezire verir. Ardından: "Bu elmaları yerseniz her ikiniz de birer evlat sahibi olacaksınız." der. Derviş ayrıca gelecekte padişahın kızıyla vezirin oğlunun evlenmesi gerektiğini de vurgular ve bu özel görevi padişah ve vezire emanet eder. Padişah ve vezir, dervişin dediğini yaparlar ve elmaları yerler. 9-10 ay sonra padişahın kızı ve vezirin oğlu dünyaya gelir. İşte bu noktada dervişin öngörüleri gerçekleşir; padişahın kızına "Zühre" adı verilirken vezirin oğlu ise "Tahir" adını alır.

Bu eşsiz aşk hikâyesi, padişahın ve vezirin dualarının kabul olması ve bu masum bebeklerin dünyaya gelmesiyle başlar. Ancak Zühre ile Tahir'in yolu çokça zorlukla dolu olacaktır çünkü aralarında sevgi dolu bir birleşme ve aşk dolu bir mücadele öyküsü başlamıştır.

Tahir ile Zühre, çocukluklarını birlikte geçirip en iyi öğretmenlerden ders alarak büyüdüler. Gençlik çağlarına adım attıklarında Zühre'nin kalbi, Tahir'e sevgiyle dolmaya başladı. Ancak Tahir, onu bir kardeş gibi görmekteydi. Zühre, içindeki aşkı Tahir'e açıklamak için yüce Allah'a dualar etti. Duaları kabul edildi ve Tahir de Zühre'ye karşı aşk hissetmeye başladı. Artık ikisi de birbirlerine olan sevgilerini türkülerle, manilerle dile getiriyorlardı.

Ancak bir gün; padişahın hizmetindeki bir Arap köle, gençlerin aşkını fark etti ve Zühre'nin annesine bu durumu haber verdi. Padişah da bu haberi aldı ve Zühre ile Tahir'i evlendirmeye karar verdi. Ancak padişahın karısı, kızını kendi hanedanına gelin vermek istediği için karşı çıktı. Padişahın karısı, Tahir'i kötülemekle kalmayıp sihir kullanarak onu padişahtan soğutup saraydan uzaklaştırdı. Tahir'in sürgünü, Zühre ve Tahir'i derinden yaraladı.

Tahir, gizlice Zühre'yi görmeye geldiğinde Arap köle tarafından yakalandı ve padişaha haber verildi. Padişah, Tahir'i huzuruna çağırarak onu idam etmeye karar verdi. Tahir, Allah'a canını alması için dua etti ve dua kabul edildi. Hemen oracıkta son nefesini verdi. Tahir'in ölümü, Zühre'yi derin bir hüzne boğdu ve âdeta aklını kaybetmesine neden oldu. Nice doktorlar çare bulamadı. Bir gün Zühre, Tahir'in mezarının başına giderek Allah'a yalvardı. Duaları kabul edildi ve Zühre de son nefesini vererek ruhu Tahir'in ruhuyla buluştu.

Tahir'in mezarının başında Zühre'nin cansız bedenini gören Arap köle, içten içe acı çekti ve kendini hançerleyerek yaşamına son verdi. Çünkü o da Zühre'ye âşıktı. Padişah ise kızının ve Tahir'in acısı karşısında pişmanlıkla dolup kahroldu ancak artık çok geçti. İki sevgili sonsuz aşkları uğruna acılar içinde ölmüş, padişah da evlat acısıyla yaşamaya mahkûm olmuştu.

>>>TIKLAYIN<<<

“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ”
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<