|
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri
GÖÇ ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ
Yazarı: Yusuf Ziya ORTAÇ
Romanın Konusu
Roman babası vefat eden bir gencin annesi ile verdiği hayat mücadelesini anlatmaktadır. Gencin adı Nihat Ahmet’tir. Kanlıca’da oturan yengesi Gülter, onun kızı ve daha sonra Nihat Ahmet’in karısı olacak olan Şehnaz Nihat Ahmet’in hayatında mühim rollerdedirler.
Nihat’ın edebî hayatı, Filozof Ziya Refik ve Rıza Göktekin ile tanışması, bu sayede bir edebiyat dergisinde yazmaya başlaması, az da olsa para kazanması, daha sonra patlak verecek cihan harbi esnasında askere hazırlanması ama askere değil, İzmit’e öğretmenlik yapmaya gitmesi ve oradan döndüğünde ise bir firarî hayatı yaşamak zorunda kalması romanın konusudur.
Roman içerisinde babasının vefatı sonrasında hayatında çok önemli bir rol oynayan annesi ile yengesi Gülter’in Nihat’ın evliliği hususunda çekişmesi, edebiyat dergisindeki yazarlar ve hece vezni üzerinde durulması, İzmit’teki öğretmenliği esnasında yaşadıkları olaylar da mühim hadiselerdir.
Bunlardan başka roman adını da İzmit dönüşünde Nihat Ahmet ve annesinin firarî hayatı yaşamak durumunda bırakılmasından almaktadır.
Kısaca bu roman Yusuf Ziya Ortaç’ın hece ölçüsüyle yazdığı güzel şiirlerinin yanında pek de parlak olmayan bir üne sahip olan ve genel olarak Yusuf Ziya Ortaç’ın kendi hayatından pasajların yer aldığı bir romandır.
Romanın Özeti (Vak’a)
Roman birinci tekil şahısın yani kahramanın kendi diliyle anlatılıyor. Dört bölümden oluşan romanın bu dört bölümü de kendi arasında kısa fasıllarla ifade edilmiş.
1. Kısım:
Kahramanımız Nihat Ahmet’in babasının ölmesiyle roman başlıyor. Onun ölümü sırasında ve sonrasında evde yaşananlar anlatılıyor. Sonra onun cenaze merasimi yapılıyor. Daha sonra mektepte yaşadıklarını anlatıyor. Mektepte o gün yapılan imtihan sırasında kendisine şerh etmesi için verilen mısralar onu hislendiriyor. Zira ona sorulan metin henüz vefat etmiş olan babasını hatırlatır:
Tâbût!.. O rehnümayı makber!
Tâbût!.. O heykeli mükedder!
Tâbût!.. O hatibi sümmü ebkem!
Tâbût!.. O bürûdeti mücessem!”
|
Daha sonra evde babasının hatırasını unutamamanın efkarını anlatıyor. Annesini babasına ne kadar bağlı olduğunu, ondan sonra asla başka birine bağlanmayacağını, zaten dininin onun bütün kalbini doldurduğunu söylüyor. Nihat idadiyi bitiriyor ve babasının maaşı annesine bağlanıyor. Bu maaşın yetmeyeceğini anlayan annesiyle beraber eski evlerine taşınıp bu yeni evi kiraya vermeyi düşünüyorlar. Bu arada yeni evin kereste borcunun olduğunu söyleyen Keresteci Hayim Efendi’ye borç bir şekilde ödeniyor. Nihat yalnızlıktan şikayet ediyor. Bir gün eve misafirler geliyorlar: Yengesi Güler ve onun kızı Şehnaz. Burada onların yani yengesi ve ailesini yaşamından bahsediyor: Tunus’tan gelen para Kanlıca’daki yalıdaki şatafat vesaire.
Sonra annesiyle beraber Kanlıca’ya gidiyorlar. Burada Şehnaz ile boğaz kıyısındaki kanepede yaşananlar dikkat çekici. Onunla el ele tutuşuyorlar. Burada yalının diğer sakinlerinden; yengesinin büyük kızı Mehru, Karanfil Kalfa bahsediyor. Gece annesinin kendisini koruduğunu ve uyuyamadığını söylüyor. Sabah kahvaltı yapıyorlar. Gündüz yalıya Filozof Ziya Refik geliyor. Bu şöhretli kişinin yanına çıkmaya utanıyor Nihat. Ama daha sonra annesinin çağırması ve Ziya Refik’in cesaretlendirmesi sonucu onunla konuşma mürüvvetine kavuşuyor. Gece Donanmanın kutlama törenleri var. Bu gece Nihat için çok mutlu bir gece bir yandan Filozof Ziya Refik’ile karşılaşması bir yandan Şehnaz ile kanepede yaşadıkları…
Ertesi gün Ziya Refik’in daveti ile Sarayburnu gazinosuna gidiyor. Burada gazetelerden aşina olduğu ediplerle Şair Kemal Fahir, Cafer Nurettin, A. Şemsettin, Rıza Göktekin ve diğerleri ile bir sohbet havası yakalıyor. Sohbette hece vezninin güzelliği gözler önüne seriliyor. Gazinodan çıkarken Kemal Fahir ondan okuduğu şiiri istiyor; “Rıza Göktekin Bey dernek mecmuasında neşrini istedi. ” diyerek.
Annesi babasının ölümüyle daha fazla ibadetle ve mecburen yemek ile ev işleriyle meşgul oluyor. Nihat Şehnaz’a bir mektup yazıyor. Sarayburnu gazinosunda geçen zamanı onu mutlu ediyor.
Sonra tekrar derneğe gittiğinde eline telif parası olarak 1 lira sıkıştırılıyor. Nihat hayatının en mutlu günlerinden birini yaşıyor. Eve ellerinde erzakla geliyor. Onun bu haline annesi de çok seviniyor. Eve getirdiği bu erzak Nihat Ahmet’e bir olgunluk kazandırıyor. Ama bir hafta içerisinde bu paranın tükenmesiyle tekrar bir üzüntü çöküyor. Bu arada Topal Postacı Nihat’a Şehnaz’ın mektubunu getiriyor.
Yengesi Gülter geliyor eve. İstanbul’a elbise için kumaş almaya gelmiş. Terzi Eftalya’ya sana size de birer elbise diktirelim diyor. Annesi buna seviniyor. O gece yatakta hayatında olanları düşünüyor Nihat.
Terzi Şehbazyan elbise ölçüsünü alırken Nihat mutluluktan havalara uçuyor. Bu ona dikilen ilk elbisedir. Daha önce giydiği eğreti elbiseler aklına geliyor.
Hasibe Teyze geliyor eve sonra. O sadece Nihat’ın değil mahalledeki bütün çocuk ve gençlerin ebesi. Akşam yemeğinde annesi Hasibe Teyze’nin kendisi için teklif ettiği sarı saçlı, yeşil gözlü saraylı bir kızdan bahsediyor. Nihat bu teklif karşısında Şehnaz’ı hatırlıyor.
Yeni elbisesi ile eski elbiselerini karşılaştırıyor ve yeni elbiselerinin kendisini değiştirdiğine inanıyor Nihat, eski elbiselerini giyince tekrar eski Nihat olduğuna inanıyor. Neticede annesiyle beraber eski günleri ve hatıraları düşünüp ağlıyorlar.
Nuruosmaniye’de ki İkbal Gazinosu’nda diğer ediplerle yaşadıkları ve daha sonra A. Şemsettin ve onun sevdiği kadın ile parkta yaşananlar kayda geçiyor.
Hasibe Teyze annesine de bir Miralay buluyor. Nihat değil ama annesi buna çok üzülüyor.
Kanlıca’ya gidiyorlar. Oraya gittiklerinde Şehnaz’ın Sarıyer’e akrabalarına gitmiş olması Nihat’ı müteessir ediyor. Nihat onun o anda yaşadıklarını gözlerini kapatarak tahayyül etmeye çalışıyor. Bu arada Filozof Ziya Refik’in her işte ehil olma merakı Nihat’ın dikkatini celp ediyor.
Şehnaz Sarıyer’den dönüyor ve Nihat’ın gözünü kapatarak şaka yapıyor. Nihat onu hissediyor, aşkının depreştiğini anlıyor.
Ziya Refik’in evinde akşam yemeği yeniyor. Bu yemek sırasında hayatta içmediği kadar fazla içki içmesi ve Şehnaz’ın içme telkinlerine kulak asmaması sonucunda, Şehnaz’a Sarıyer’e gittiği için sarf ettiği sözler ve Ziya Refik’in çıplak kollu hizmetçisi ve onun karısı hakkında düşündükleri kötü vehimler. Sabah akşam bu yaptıklarını hatırlayan Nihat, (bilgi yelpazesi.net) annesine eve gidelim diyor. Annesiyle beraber yalının haberi olmadan ilk vapurla evlerine dönüyorlar. Vapurda sabah yalıda yaşanması muhtemel bir garaiplik hakkında fikir yürütüyor. Yengesinin şaşırması, Şehnaz’ın üzülmesi…
Eve döndüklerinde Nihat’ı yaptıklarından dolayı bir nedamet duygusu esir alıyor adeta. Bir öğle yemeğinden sonra annesi bir mecidiye veriyor ve arkadaşlarının yanına gidip biraz açılmasını telkin ediyor. O evden çıkarken etraf ona sanki her zamankinden değişik gibi geliyor.
Ertesi gün Gülter Yengesi geliyor. Ona o gece herkesin sarhoş olduğunu ve Ziya Refik’in bile karısının yanın Hizmetçisine sarkıntılık yaptığını, üzülmemesi gerektiğini söylüyor.
Sabah uyandığında annesi, Hasibe Teyze ve Gülter yengesi arasındaki hararetli tartışmaya kulak veriyor. Onlar adeta Nihat’ı paylaşamıyorlar. Annesi ve Hasibe Teyze onu buldukları saraylı hanım ile evlendirmek için çaba sarf ederken Gülter Yengesi ise Şehnaz için uğraşıyor. Nihat odaya giriyor. Odada olanlardan sonra Hasibe Teyze hiddetli bir serzenişle evden çıkıp gidiyor. Geride kalan üç beşer ağlıyorlar. Daha sonra Gülter yengesi ve annesi öpüşerek ayrılıyor. Buna Nihat da şaşırıyor. Bahçede yeni komşularının kızlarına takılıyor gözleri, onu türlü düşüncelere sevk ediyor.
Ertesi gün gazinoya giderken Bayezid’de gördüğü insan ve çevre manzaraları üzerinde duruyor. Akşam Hilmi Bey’in evine A. Şemsettin’le beraber içmeye gidiyorlar. Burada insanlar üstün kumar tutkuları, Hilmi Bey’in metresi onun dikkatini çekiyor. Gece geç saatlere kadar burada kalıyor. Sonra buradan çıkıp annesinin kendisini merak edip nasıl meraklandığını düşünerek eve yaklaşırken karşısına annesi çıkıyor. Onu aramaya üstüne alelacele bir palto alıp evden çıkmış hiç konuşmadan beraber eve dönüyorlar. Sabah annesiyle konuşuyorlar. Hava yağmurlu. Yağmurun kendisi üzerindeki izlerinden bahsediyor.
Bir gün sonra yağmur diniyor. Nihat kendisini Çamlıca tepelerine atıyor. Burada Şehnaz’ı düşünüp bir süre kaldıktan sonra Üsküdar’a iniyor. Eve döndüğünde ise Şehnaz’a gönderdiği mektubun cevabını merak ediyor. Bu sırada sokakta gördüğü bir kedi ona mahallenin yaşlılarından Rasime Hanim ve kedilerini anımsatıyor. O gün eve Gülter yengesi geliyor. Onun çantasında Şehnaz’a gönderdiği mektubu görünce sıkıntı basıyor Nihat’ı kendisini sokağa atıyor. Dergiye uğrayıp parasını alıyor. Bir birahanede demleniyor, faytonla eve geliyor. Evde kendisini annesi ve dayısı karşılıyor. Dayısı sabah kahvaltısında ona Şehnaz ile evleneceğini söylüyor. Buna Nihat sevinirken annesi üzülüyor, yalıya gitmek istemiyor. Burada kimsesiz kalacağını söyleyen oğlu ve kardeşine “Benim Allah’ım var!” diyerek karşılık vermesi, oldukça manidardır. Bu onun dinine ne kadar bağlı olduğunu göstermesinden ziyade bir destek noktasını göstermesi cihetinden mühimdir. Akşam sık sık uyanarak, kabuslar ile uyuyor. Gözlerini açtığında başında annesinin Kuran-ı Kerim okuduğunu görüyor. Nihat bu esnada hayli uzun ve zorlu bir hastalık geçiriyor.
İyileşme ve nekâhet zamanlarında annesi ona Gülter yengesi ve Şehnaz’ın geldiklerini ve kapıdan kendisine baktıklarını söylüyor. Yağmur yağarken pencereyi açıp dışarıdaki toprak kokusunu ciğerlerine çekiyor. Bu ona babasını hatırlatıyor. Bir süre ağlıyor. Kıraathaneye gittiğinde A. Şemsettin ile karşılaşıp bir müddet dertleşiyorlar. Eve döndüğünde annesi eve Gülter yengesi ve Ziya Refik’ten bahsediyor. Düğünün Ziya Refik’in yalısında yapılacağını söylemesi Nihat’ı sevindiriyor.
Annesi düğün hazırlıkları için küpelerini satıyor ve Nihat’a elbise ayakkabı gibi malzemeler alıyor. Nihat bundan mütehassis oluyor ve kendisi gidince annesinin evde yalnız kalacağını düşünüyor.
2. Kısım:
Nihat ile Şehnaz yalıda mutlu bir hayat yaşıyorlar. Nihat annesine sadece el öpmeye gittiklerinden ve annesinin kendilerine soğuk davrandığından bahsediyor. Nihat fırsat buldukça Şehnaz ile kırlarda dolaşmayı seviyor. Yine böyle bir kır gezisinde mezarlıktaki iki mezar başında Şeyda Hanım ve Halil Bey’in mezarları başında Şehnaz Nihat’a bu iki mezarı kendisine ne kadar yakın hissettiğini anlatıyor.
Akşam yengesi evde tütsüler yakıyor. Bu Nihat’a mezarları düşündürüyor. Şehnaz’la bir süre bakışıyorlar.
Sabah Filozof Ziya Refik geliyor. Bahçede hiddetle anlatılan şey İngiltere’ye karşı başlayan şiddetli harbin haberleri. Savaş neticesinde yalıya Tunus’tan gelen para kesiliyor. Gülter yengesi telaşlanıyor. Nihat annesinin sitemlerini ve kendisine diğer memurları örnek göstermesini hatırlıyor. Sonra kendisini savaş meydanında hayal ediyor. Bu meydanda Nihat’ın kendiside var!
Akşam sokaktan geçen davulcu insanları askere çağırıyor ama bunların arasında Nihat yok. Bu Nihat’ı ve diğer yalı efradını tedirgin ediyor. Yengesiyle bir süre tavla oynayıp odalarına çekiliyorlar. Hava bulutlu. Annesini düşünüyor. “Eğer bu davulcu bizim evin oradan geçtiyse annem de benim için endişelenmiştir. ” diyor.
Edebiyat dergisinde Rıza Göktekin ile biraz oturuyor. Sonra A. Şemsettin ve Behzat Reşit asker elbiseleri ile geliyorlar. Rıza Göktekin silahlarla değil fikirle yapılan harpten ve memleketin yeni sınırlarından bahsediyor. Bu iki asker şairle görüşen Nihat onların yanında olmayı istiyor.
Akşam eve gelince annesini görüyor. Yemekte Rıza Göktekin’in anlattıklarını yalı halkına anlatıyor. Gece Şehnaz beraber, sadece ikimiz ayrı bir eve çıkalım teklifini yapıyor. Nihat bunu kabul edince seviniyor.
Yengesi ile İstanbul’a sandalla geçtikten sonra yengesini bozuğu olmadığı için sandalcıya verdiği son parasını, parası kalmadığı ve bunu yengesine söyleyemediği için dergiye kadar yürümesini, bu yürüyüş esnasında etrafta olanları, susamasını ve acıkmasını, dergide aldığı bir lirayı ve sucuya ve lokantaya kendisini nasıl attığını anlatıyor. Akşam eve geldiğinde yengesinin para gelmediği için üzüldüğünü söylüyor. Şehnaz’ı da ev hususunda teselli ediyor. Aşçıbaşı ve Karanfil Kalfa’nın konuşmasından harpte galip olduklarını öğreniyor ve bunun yalı halkına yansımalarından bahsediyor.
Gece bekçinin davulu bu sefer Nihat’ı da çağırıyor. Şehnaz sinir nöbetleri geçiriyor. Ertesi gün askerlik şubesine gidiyor. Orada bulunan askerleri görünce Nihat seviniyor. Annesine de uğruyor ve onun kıskançlığının halâ geçmediğini fark ediyor.
Bir hafta ayrılıktan sonra eve asker elbiseleri ile geliyor. Şehnaz onu kapıda karşılıyor. Aşçıbaşının evden ayrıldığını duyunca “Demek yengemin parası tükendi. ” diye düşünüyor. Zaten Gülter yengesi de Tunus’a gitmek istiyor.
Daha sonra Gülter Tunus’a gidemiyor. Nihat annesine gitmeye karar veriyor. Akşam eve vardığında annesi çok seviniyor. Nihat evde her şeyi özlediğini söylüyor. Sofrada annesi havadisleri anlatıyor. Yalıdaki ahvali anlattığında annesini onlara acıyor ama Nihat annesinin onlara acımasının bahtiyar olmasına sebebiyet verdiğini söylüyor.
Kağıthane’deki manevradan Şişliye doğru giderlerken yağmur ve neticesinde oluşan manzara gerçekten mükemmel.
Nihat bir hastanede gözlerini açıyor. O yağmurlu günden bu karlı güne nasıl geldiğini hiç hatırlamıyor. Ama yağmurlu günden bu karlı güne yani 17 Şubat gününe kadar bir mevsim geçtiğini ve hastalığının çok uzun sürdüğünü anlıyor. Başhekim’in ziyareti ile harbe girmeden harbin tadını aldığını anlatıyor.
Hastaneden ayrılıp annesiyle beraber karlı havada eve geliyorlar. Evde günlerin hep birbirine benzediğinden dem vuruyor. Annesi “Şehnaz’a haber vereyim mi?” diye soruyor. Şehnaz eve geliyor. Şehnaz ile annesinin kendisine hizmet için yarışından bahsediyor. Şehnaz “Altı aylık hava değişimi iznini hep burada mı geçireceksin? deyince Nihat ona “Sıkıldıysan git!” diyor. Bu durum karşısında Şehnaz üzülüp ağlamaya başlıyor.
Mart ayında mecmuada Rıza Göktekin ile karşılaşıyor. Bu adam ona “Öğretmenlik yapar mısın?” diye soruyor. Nihat da kabul ediyor. Sevincini A. Şemsettin ile paylaşmak istiyor. Akşam eve geldiğinde Şehnaz’ın Gülter ile gittiğini öğreniyor. Kendisini öğretmen olarak hayal etmeye çalışıyor. Nihat yalıya gidip Gülter ile münakaşa ediyor. Geri dönüşte bu yalıya nasıl bir sevinçle geldiğinden ve aynı sevinçle ayrıldığından dem vuruyor.
Maarif dairesine gidiyor. Bir takım diplomasiden sonra nâzırla karşılaşıyor ve onunla heyecanlı bir şekilde konuşuyor.
Odada giyinirken bir hamalın yalıdaki eşyasını getirdiğini görüyor ve annesine sevindiğini belli ediyor. Artık İzmit’e gitmek için son hazırlılarını yapıyor. Evden onu annesi uğurluyor. Arabadan arkasına baktığında bütün çocukluk hatıraları aklına geliyor. En çok annesine iç geçiriyor. Yolda elindeki yedi lira nasıl geçineceğini ne yapacağını düşünüyor. Yol arkadaşı da İzmit’e gidiyor. Nihat’a çok genç olduğunu söylüyor. Cebindeki kitabı anlamadan okuyor.
3. Kısım:
Belediye gazinosunda yemek yemeleri ve diğer muallimlerle yaptığı sohbet. Annesini hatırlaması.
Nihat İzmit’teki odasını anlatıyor. Odacı kadın ile aralarındaki diyalog ve yine annesini hatırlayarak odadan kaçarcasına çıkış. İlk derse giriyor. Sınıf ortamı olumsuz. Öğrencilere birkaç soru soruyor.
Nihat, Arapça ve Farsça muallimleri hakkında düşündüğü olumsuzlukları anlatıyor. Fransızca muallimi Kemal Bey ile dertleşiyor. Onun dertlerini, yaşadıklarını, aşklarını dinlerken kendi sevdiklerini bir defa daha hatırlıyor.
Şehnaz’ın mektubunu okuduğunda onun İzmit’e gelmek istediğini, nekahet günlerinde kendisini yalnız bırakanın o değil kaynanası olduğunu anlıyor. Mektuba bir an önce cevap vermek için gayret sarf ediyor.
Şehrin yakınlarında Muallim Kemal Bey’in (Sakallı Kemal) yarımları ve pazarlıkları sonunda tuttuğu evden ve ev sahipleri ile arasında geçen konuşmalardan bahsediyor. Gece Şehnaz’a gönderdiği telgrafın cevabını düşünürken çocukluk korkuları aklına geliyor ve uyuyamıyor. Sabah uyandığında komşunun kızının mandolin çaldığını söylüyor. O ise annesine Şehnaz’ın geldiğini nasıl söyleyeceğini düşünmekle meşgul.
Mektepte muallim odasında Maarif Müdürü ile konuşması ve gece gazinoda yaşadığı her zamanki şeylerden bahsediyor.
Şehnaz geliyor. Onunla beraber evde yaşadıkları, yedikleri yemekler anlatılıyor. Bir defasında aldıkları balığın pişirilmesi ve boş zamanlarda yapılan geziler anlatılıyor.
Bir süre sonra Nihat’ın anlam veremediği bir şekilde diğer muallimler Nihat’ı görmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu garip tavrı Sakallı Kemal ile müzakere ediyorlar. O bunun Nihat’ın karısının varlığından kaynaklandığını söylüyor. Diğerlerinin hanımlarının olmamasından kaynaklandığını söylüyor. Nihat onu eve davet ediyor ama Nihat’ın tüm ısrarına karşın bunu kabul etmiyor ve daha sonra diyor.
Nihat’ın aylığı çıkmıyor. Eve giderken her zaman alış veriş yaptığı bakkala uğruyor. Yazmasını istediğinde bakkal veresiyeyi kestik diyor. Nihat bakkala borcunu ödüyor ama para çok az kalıyor. Evde durumu Şehnaz’a açıyor ve onunla dertleşiyor. Şehnaz yol parasından artan iki lirayı kocasına veriyor ve onun biraz olsun rahatlamasına vesile oluyor.
Annesinden uzun ve sitem dolu bir mektup alıyor. İşten eve gidene kadar bu mektuba nasıl cevap vereceğini düşünüyor. Yanından, sağından solundan taşlar geçtiğini hissediyor ama bunların birer hayal olabileceğini düşünüyor.
Bir Cuma günü öğle uykusundan sonra kır gezisine gidiyorlar. Yolda etraftakilerin bakışları onları rahatsız ediyor. Şehnaz “Sus!” diyor. Eve geçici bir huzur ile giriyorlar.
Şehnaz olanları bir bir anlatıyor. Komşunun kızına kâkül kestiğini ama onun babasının kıza çok kızdığını ve etrafta konuşulanları.
Okula gittiğinde ise müdür mutasarrıfı görmesi gerektiğini söylüyor. Mutasarrıf Nihat’a serzenişte bulunuyor: Ahalinin ona henüz böyle bir yaşama alışık olmadığını ve onlara kötü gözle baktıklarını, Türkçülük-Milliyetçilik fikirlerinin uygun olmadığını ve (bilgi yelpazesi.net) hanımı ile kırlarda gezmesinin bile uğursuzluk getirdiğini söylüyor. Nihat o zaman ahalinin tavırlarını, yanından geçen tayları daha iyi anlıyor. Mutasarrıfa: “Şu halde, İzmit’i rahata kavuşturmamı emrediyorsunuz!” diyor. O da “Yalnız İzmit’i değil, kendinizi de!” diyor.
İstanbul’a doğru yola çıktıklarında onları Fransızca muallimi Kemal Bey (Sakallı Kemal) uğurluyor. Tren yolculuğu sırasında yaşananlar yazar tarafından tasvir edilmiş. Kompartımandaki diğer yolcuların onlara bakışları, Şehnaz’ın fenalaşması, Trakyalı yolcunun yardım edip diğerlerinin garip gözlerle bakması vesaire.
Trende gelirken İzmit’te olanları düşünüp pişman oluyor. Tren İstanbul’a geliyor ve vapura biniyorlar. Vapurda İstanbul’da yaşanan bu modern hayatın İzmit’e gittiğini hayal ediyor. Sonra İstanbul halkının çok değiştiğini fark ediyor. Nihat: “Birinci dünya harbinin cephe gerisini, daha ilk adımda İstanbul’da gördüm!” diyor (s. 130). Vapurdan inince bir hamal tutuyor ve Şehnaz ile ayrılıyorlar.
4. Kısım:
Evde annesi ekmek parası için çeşitli eşyayı satıyor. Zaten dört yıllık harp döneminde ziynet eşyasını satmış. Mütareke döneminde düşman çok gaddar. Kızılelma gazinosunda münakaşası ile tanınan Muallim Cemil Ali var. Bir gün A. Şemsettin ile tavla oynarken o geliyor ve şunları söylüyor: “Rıza Göktekin Bey’i tevkif etmişler!”
Cezaevinde onun yatağında Rıza Göktekin ile sohbet ediyorlar. Nihat’ın hece vezni ile devam ettiğini görünce Rıza Göktekin seviniyor. Nihat dışarı çıktığında onun görünenin ötesindeki rahmanî kişiliğini düşünüyor.
Bir gün ittihatçılar muhakeme ediliyor. Rıza Göktekin çok rahat ama dinleyiciler sinirli. Kalabalık Sultanahmet Meydanı’nda toplanmış Nihat Ahmet’in yazdığı destan eşliğinde miting yapıyor.
Babıâli Dişçi Mehmet Şevki ile dükkânındaki kalabalık ve memleketin hallerini konuşuyorlar. Bu konuşmalar bazen iyi ve bazen de kötü senaryolar üzerine kuruluyor. Akşamları tenha yollardan eve dönüyor.
Orhaniye matbaasında basılan destanlar gizli gizli halka dağıtılıyor.
Babıâli yokuşunda karşılaştığı A. Şemsettin ona Sansör Remzi Efendi’den arandığını öğrendiğini söylüyor. Sonra Mehmet Şevki’nin evine gidiyorlar. Ona perşembe sabahı ümit vapuruna binmesini söylüyor. Kendisi Mehmet Şevki’nin evinde iniyor, araba annesini almak için gidiyor.
Gece evde olabilecekleri düşünüyor, annesi bana bir şey olursa mezarımı dağ başına bırakma diyor.
Vapurda kaptan onları bir odaya kilitliyor. İçeride sessiz bir şekilde oturmalarını tembih ediyor. Bir süre sonra çıkabileceklerini söylüyor. Onlar kaptanın talimatlarına harfiyen uyuyorlar. Nihat hava alma bahanesiyle güverteye çıktığında etrafta çok değişik insan tiplerinin varlığını görüyor. Boğazda işgal yıllarının acısı hakim. Nihat’ın kolu bir kurşunla vurulmuş gibi yanına düşüyor:
“YALININ PENCERELERİNDE İŞGAL ORDULARININ BAYRAKLARI SALLANIYOR. ”
Romanın Ana Fikri
Üçüncü sayfada yer verilen destansı şiiri yazan vatansever şair Yusuf Ziya Ortaç tarafından kaleme alınan bu şiir, daha çok milliyetçilik üzerine bina edilmiş ve vatan sevgisi, anne sevgisi, babasız büyüme, tarih bilinci oluşturma, tarihte yaşanan hadiseleri gelecek nesillere aktarma amacı güden bu roman en çok milliyetçilik ve Türklük bilinci üzerinde yoğunlaşmıştır.
En olumsuz koşullarda bile vatan müdafaası için insanlar, ellerinden geleni yapmalıdır. Savaş meydanlarında çarpışmak da, cephe gerisinde milleti bilinçlendirmek ve cepheye gidecek neferlere, memleketin geleceği olan gençlere vatan sevgisini aşılamak için türlü çalışmalar yaparak çabalamak da bu değerler arasında en ileri gelen değerlerdir.
Hiçbir şey yapmadan beklemek ve taşrada, sıcak çatışmadan uzak kalarakvatan için yapılan fedakarlıkları göz ardı ederek, hatta vatanları için çaba sarf edenlere de köstek olarak yaşamak ise bu vatan için yapılan en büyük kötülüklerdedir.
|
>>>TIKLAYIN<<<
“KİTAP ÖZETLERİ ”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
EKLEMEK
İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum
Yaz"
kısmına ekleyebilirsiniz.
|