|
Eğitim Öğretim İle İlgili Tüm Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri
KÖPRÜ ÖZET (3) KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ
Kitabın Yazarı: Ayşe Kulin
Kitabın Konusu, Açıklaması:
Erzincan dolaylarında, Fırat Nehri üzerinde inşa edilenbir köprünün, bu köprüyü yaptırmak için çırpınan bir bürokratın ve yöre insanının romanı.
Kitapta birbirinden bagımsız bir çok olaydan bahsedilmekte fakat aynı konuya parmak basılmaktadır.
Kitabın Kahramanları, Kişileri, Şahıs Kadrosu:
VALİ: ERZİNCAN VALİSİ(LAKABI; BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN)
BAYRAM: KARISINI FIRAT NEHRİNDE ÇOCUK DOĞURURKEN KAYBEDEN KÖYLÜ
GÜLLÜ: BAYRAM’IN KARISI
ÖKSÜZ: BAYRAMIN YENİ DOĞAN ÇOCUĞU
MEVLÜT: ELMAS’IN KOCASI
ELMAS: MEVLÜT’ÜN KARISI (ONLA BERABER KAÇAN)
ERDAL: ELMAS’IN KARDEŞİ
Kitabın Özeti:
Bayram hamile olan karısını şehre yetiştirmeye çalışırken köprüsü olmayan, iki taraf arasında bağlantıyı sağlayacak vasıtası bulunmayan, Fırat Nehri’ne takılırlar. Burda hanımı kendi kendine doğum yaparken ölür. Bayram da çocuğun üstünü örtüp tutar Vali’nin yolunu, ona göre köprünün yapılmamasının nedeni Vali’ydi. Onu hükümet bilirdi. Bayram karşısındaydı Vali’nin; köprüsüzlüğün, geçitsizliğin kurbanı karısının hesabını sormak için.
Başpınarda köprünün yapılması 1950’lere dayanırdı, o zamanın hükümetleri halka köprüyü vaat ediyor fakat bir türlü sözlerinde durmuyordu. Bazen muhtar zengin köylüsünden para toplar, bir aksilik çıkar parayı yol yapımında kullanırdı. Kısacası köprü hep engellendi umursanmadı, ciddiye alınmadı. Zamanın başbakanı Süleyman DEMİREL’den köprü yapımı sözü alındı, 12 mart 1971 deki muhtırayla hükümet değişmiş köprü bir kez daha yapılamadı.
Bayram çocuğunu, Vali’nin önceden anlaştığı ailenin, Mevlüt ve Elmas‘ın, yanına götürdü. Mevlut ve Elmas, Öksüz’e çok iyi bakacaklarını, istediği zaman gelip görebileceğini söyledi. Mevlüt ve Elmas cok zor şartlarla karşılaşan, daha sonra memleketlerinden kaçıp buraya yerleşen, birbirlerine zıt iki insandı. Biri alevi diğeri ise farklı mezheptendi bundan dolayı aileleri arasında çatışmalar vardı. Mevlüt ve Elmas’ın kardeşi olan, Erdal, askere gider Erdal burda PKK’nın düşediği mayınlara çarpan minübüsün içindedir ve şans eseri kurtulur.
Olayların Erdal’ın üzerinde yaptığı etki çok fazla olur, kendisine izin verilir, izne gelirken evde ablasının babasıyla tartıştığını görür, daha da kötüleşir. Ablasını anlattıklarına dayanamayıp, kaçması için yardım eder. Bir süre sonra asılsız bir ihbarla bir manga kadar adam Erdal’ların evini basar ne var ne yok kırıp parçalar, öç alır gibilerinden dayak üstüne dayak atarlar.
Karayolları Genel Müdürlüğü 1975’te köprü yapımı için ihale açar ama projenin yurdışında yapılması şartı olduğundan katılım az oldu ve sonuç yine hüsran. Vali’nin Erzincan da makamına gelişi ile’buzlar cözülmeden’tekrar gerçek olacaktı. Bir tiyatronun delisi gibi hedeflerine buzlar çözülmeden ulaşmak isteyecekti. Vali kendini Fıratın sularına bırakmış her nevi su sporlarını yapmakta bir yandan da köprünün yapılması için elinde geleni ardına komuyor.
|
Gürcülerle köprü yapımında anlaştılar fakat memleketlerine gitikleri gibi geri dönmediler. Bu esnada dinamitler dağın yamacında patlatılıp, uygun zemin hazırlanıyordu. İnsan gücüne ihtiyaç vardı bu fırsattan yarrarlanmak isteyen Bayram arkadaşı İlyas ile beraber Vali’nin yanını gider. Meseleyi anlatır ayrıca Mevlüt ün burdan uzaklara gitmemesi ve Elmas’ın öksüze süt vermesi için ona da iş bulmalarını Validen ister. Vali Bayramı ne iş verilse yapabileceğini kurallara uyacağını bildiği için isteğini kabul etti.
Köyde bir takım silah sesleri ve gürültü vardı. Teröristler köyü basmıştı. Köyün bütün erkeklerini toplayıp teker teker kurşundan geçirdiler. Daha sonra evleri ve camileri yakacaklardı, bunu duyun elmas saklandığı yerden çıkıp evine doğru koştu. Arkasında ayak seslerinin geldiğini duyar gibiydi arkasındaki haydut ondan önce eve geldi Öksüzü alıp ağacın oraya götürüyordu onu asacagını sanan Elmas evdeki yeni bilenilen bıçağı alarak haydutun arkasında bıçağı soktu. Oysaki haydut onun kardeşi olan, Erdal idi, derken bir başka terörist geldi elinde Elmas’ın bebeği, ’bu adam mı sen mi bu hale soktun diye sordu?’Derken silahıyla bebeğe iki el ateş etti. Öksüz ise ağacın üzerinden sağ salim kurtulmuştu. Baskından sonra vali iyice sinirlendi bu köyü bu hale sokanlara lanet okudu. Dahada önemlisi köprü olmadığından Jandarma köye geç gelmişti ve teröristler kaçmayı başarmıştı.
Gürcülerden haber alınmayınca bu defa mühendis tuttular. Mühendisin farklı bir kişiliği vardı işinde olduğu gibi, köprüyü lego benzer olarak Ankara da yapıp burda birleştirecekti. Hüdai onun kimseya benzemediğinden, kılık kıyafetinden, uygulayacağı köpğrü tekniğine kadar bügüne dek bildiği, tanıdığı, herşeye ters düştüğü için sevmiyordu. Vali projeyi kime anlatsa gülüyordü nasıl getirecek kocaman köprüyü?… sağlam olmaz…sadece kaymakam vardı bunu ciddiye alan.
Bayram, hastanede yatan Elmas’ın kimseyle konuşmadığını acılarını bile dile getirmediğini, ağzına bir lokma yemek koymadığını, ilaçların ise ancak serum yoluyla verilebildiğini öğrendiğinde, kalktı ziyarete gitti onu. Daha sonra Öksüzü de götürünce Elmas da canlanmalar başladı. Bayram Hüdai den bir aylık izin istemiş fakat hüdai en fazla on gün vererbileceğini söyledi. O bu on gün için de Elması hastane den alıp Elmasın da isteğiyle nikahlandı.
Köprüde aksamalar olmuştu mühendis kalp krizi geçirmiş geç geleceğini öğrencisiyle beraber haber verdi. Temmuz 1997’de küprü tamamlandı ve köye gönderilmek üzeere yola çıktı. Herkes konuşuyordu. Sabahtan akşama kadar kahvelerde (bilgi yelpazesi.net) bürolarda belediyede, tüm belde de herkes bir feribotun içinden karşı kıyıya çekilecek yüz kırk tonluk köprüden söz ediyordu kimsede inanamıyor bunun suya düşeceğini sanıyordu, vali karabasanlar görmeye, kabuslar görmeye başladı bunca emeğin boşa geçmesinden korkuyordu.
Feribot gitmeye başlamıştı elli metre sonra feribotta arıza oldu, arızanın tamiri dört saat sürmüştü derken güneş batmaya başladı umut köprüsü bi dahaki güne kaldı. İkinci günde feribotta bozukluk olduğundan yine aksamalar olmuştu fakat okadar uzamıyordu, kırk metre gibi kısa bir mesafe kalmıştı bunuda son gün yaptılar. Bütün ahali, gazeteciler ve karşı taraftaki köylerden halk gelmişti karnaval yerini andırıyordu. Vali de son konuşmasını yaptı. Ve umuda yolculuk başladı.
Hiçbir zaman
Böyle merhametli bir ümitle sevmedi
Hiçbir insan
Hiçbir aleti
Kitabın Ana Fikri, Ana Düşüncesi:
Yazar bu romanla okuyucuya; yapılması gereken bir işi, büyük bir azim ve hırsla, tam ve zamanında, buzlar çözülmeden yapmak, mesajını verir.
Kitap Hakkındaki Kişisel Görüşler:
Kitaptaki gerçek olaylar duru ve akıcı bir üslupla anlatıldığından; Türkiye gerçeklerini de içerdiğinden bu kitabı herkese tavsiye ediyorum.
|
>>>TIKLAYIN<<<
“KİTAP ÖZETLERİ ”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
EKLEMEK
İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum
Yaz"
kısmına ekleyebilirsiniz.
|