|
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri
SİNEKLİ BAKKAL ÖZET (2) KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ
Yazarı: Halide Edip ADIVAR
Kitabın Konusu:
Halide Edip Adıvar'ın edebî anlayışı ve sanatında yeni bir dönemin başlangıcıdır. II. Abdülhamit dönemi şartlarını fakir bir mahalle çerçevesinde anlatan bir romandır.
Romanda dönemin her kesimden insan bir arada ve tüm özellikleriyle yer alır. Bu bakımdan, döneme her yönüyle ışık tutan çok önemli bir eserdir.
Kitabın Kahramanları, Kişileri, Şahıs Kadrosu:
Emine: Sinekli Bakkal Sokağı'nın imamının kızı. Kız Tevfik'in karısı, Rabia'nın annesidir. Babasının verdiği eğitim nedeniyle oldukça tutucu ve hayata maddi açılardan bakan bir kahramandır.
Kız Tevfik: Rabia'nın babasıdır. Karısı Emine'nin aksine, rahat, deli dolu, neşeli bir kahramandır. Tiyatro ile uğraşmaktadır.
Rabia: Ailesinden dini eğitim almış, sesi çok güzel olan bir genç kızdır. Musiki ile uğraşmaktadır. Dinine bağlı bir kişi olan Rabia, romanın baş kahramanıdır. Romanda Doğu medeniyetini temsil etmektedir.
Peregrini: İtalyan asıllı bir kişidir. Romanda musiki ile uğraşan, duygusal, hassas bir kahraman olarak işlenir. Batı medeniyetini temsil eder.
Vehbi Dede: Mistik bir kişiliktir. Kâmil insanı sembolize eder. Dinî ve şahsi özellikleri bir arada işlenir. Olgun, bilge, zarif bir kahramandır.
Diğer Kahramanlar: İmam, Zaptiye Nazırı Selim Paşa, oğlu Hilmi Bey.
Kitabın Özeti:
Sinekli Bakkal, Abdülhamit Devri İstanbul’unu birçok tipleri ile, adet ve görenekleri ile, her zümre katında yaşanan hayatları ile hafiyeleri, hürriyetçi gençleri, imamları dergahları, konakları ve eğlenceleri ile en başarılı anlatan bir töre romanıdır. Yapıt mistik bir görüş üzerine oturtulmuştur.
Tevfik dul annesiyle dayısı bakkal Mustafa Efendi’nin evinde yatar kalkardı. İhtiyarın bütün ısrarına rağmen ne bir yere çırak oldu, ne bir sanata girdi. Başıboş İstanbul sokaklarında sürter dururdu. Bütün havailikle beraber gene İstanbul’un huda-i nabit yetiştirdiği halk sanatkarlarının hususiyetlerini de gösteriyordu. (s: 13)
|
Sanatkarlık pek erken, dayısının bahçesinde Ramazan geceleri Karagöz oynatırken başladı. Bu işten oğlana cep haçlığı çıkacağını hesap eden Mustafa Efendi itiraz etmedi. Me’mulunden çok kolay kopardığı izni alır almaz, Tevfik, tavan arasından eski mukavva kutuları sırtladı; dükkandan beş on renkli kalem aşırdı; bir hafta mütemadiyen kesti, biçti, boyadı; bir alay kağıttan sanatkar tipi ortaya attı. Hatta Karagöz takımına bir iki yeni sima bile ilave etti. (s: 13)
Başlıcaları Mustafa Efendiye benzeyen bir bakkal, imama benzeyen, yerden bitme, koca sarıklı bir ihtiyar imam. Birde Emine’nin eşi küçük bir mahalle güzeli. Emine huysuz imamın kızı. Perde kurup, şem’a yakıp “zıll-ü hayal” göstermeye başladığı gecenin haftasında çocuk seyircilerin arasında bir sürü yaşlı başlı adam peyda oldu. Haftanın bir gecesinde yalnız kadınlara oynayacak kadar mahallede rağbet kazandı. (s: 14)
Bakkal ile imamın karikatürleri perdede belirince büyükler arasında hafif bir fısıltı başlıyor, mahalle güzeli çıkar çıkmaz, çocuklar ayaklarını yere vuruyor. “Eminedir Emine” diye bir ezgi tutturuyorlardı. (s: 14)
On dokuz yaşında, Tevfik, kadın rolüne çıkan orta oyuncularının en meşhurlarından olmuştu. Erkekler kendisine pek yüz vermezlerdi nede olsa semtlerinde yetişmiş bir gencin, yüzüne ladenden ben koyup, kaşına rastık, gözüne sürme çekip kırıtması cinsi haysiyetlerine dokunuyordu. Fakat en ciddisi bile onun maskaralığına gülmekten kırıldı. Hatta civarın kibar tarafında konağı olan Zaptiye Nazırı Selim Paşa’da Tevfik’i görmeğe gitmiş, şanına yaraşmayacak bir hafiflikle kahkaha salıvermişti. (s: 14)
Tevfik imamın kızı Emine’ye aşık olur. Emine gayet tutucu, ağırbaşlı, disiplinli bir kızdır. Tevfik ise gayet lakayt, başıboş, ciddiyetsizdir. Fakat buna rağmen Emine’nin gönlüde Tevfik’e kayar ve onunda kaçar. Bunun üzerine imam Emine’yi evlatlıktan reddeder. Emine ile Tevfik Sinekli Bakkalın üstündeki, Tevfik’e dayısından kalan evde, beraber yaşarlar.
Tevfik Emine ile evlendikten sonra dükkanı bütün bütün boşlar. Emine sayesinde dükkana bir disiplin, temizlik düzen gelmiştir. Emine Tevfik’i bir çırak gibi kullanmaya başlar. Birgün Emine yalnız yatarken dükkandan ses geldiğini duyar ve aşağıya iner. Gizlice dükanda olanlara bakar. Tevfik kendi gibi birkaç arkadaşını toplamıştır. Birde Emine’nin bıyıklarını alışının taklidini yapar ve arkadaşları ile beraber kahkaha ile gülerler. Bu olay Emine’nin çok zoruna gider. Hangi Müslüman helalini böyle teşhir edebilirdi. Bunu hazmedemez ve babasının evine gider.
Babası Emine’yi istemez. Emine bunun üzerine kendini öldüreceğini söyler ve komşuların baskısı ile babası Emine’yi eve alır. Tevfik Emine’nin gidişine çok üzülür. Her gün ona bozuk imlasıyla feryat nameler gönderirdi. Fakat nafile, bir cevap alamadı. Kendini içkiye verdi. Çeşme başındaki kadınlara dert yanmaya kadar gider. Bunun üzerine karakola çağrılır ve dövülür.
Tevfik, dükkanını bütün bütün kapadı. Sinekli Bakkal’dan kayboldu. Fakat çok geçmeden Tevfik’in şöhreti tekrar mahalleyi çınlattı. Bu defa “Bakkal çırağı” isminde bir oyun uydurmuştu. Bu, bir bakkal kadınla çırak olan kocası arasında bir maceraydı. Bütün İstanbul gülmekten kırılıyor, ecnebiler bile bu oyunu görmek için Göksu’ya gidiyorlardı. Değil büyük konaklara, hatta saraya da çağrılan bir oyuncu olmuştu. (s: 22)
Bu haberi Emine, babasının evine döndükten sonra aldı. İşin en felaketli tarafı Emine’nin dükkanı terk ettikten sonra anladığı gebeliğinin hayli olmasındaydı. Bütün Sinekli Bakkal açıktan açığa “Bakkal çırağı” oyunundaki kadının Emine olduğunu (bilgi yelpazesi.net) söylüyorlardı. Kısmen Emine’nin zorundan, kısmen de Tevfik’in gazabından imam, boşanma için mahkemeye müracaat etti. Mahkeme sonucunda Tevfik Emine’yi boşamaya mecbur oldu. Çıkan olaylar sonucu saray, Tevfik’i bir zaman İstanbuldan ayırmaya karar verdi. Tevfik idareten Gelibolu’ya sürüldü. (s: 23)
Bir sene geçmeden İstanbul Tevfik’i unutmuştu. Yalnız Sinekli Bakkal Emine’nin kucağında Tevfik’in kızını görünce onu hatırladı. Tevfik’in kızının adını Rabia koymuşlardı. (s: 23)
Rabia, zamanındaki bütün akranları gibi, beş yaşında tabla dökmeye, kahve fincanı yıkamaya başladı. Yedi yaşında adam akıllı ev işi gören bir kızdı. Hele büyükbabasının hizmetine hep o bakardı. Bunalar Sinekli Bakkal’da her kız çocuğu için o zaman tabii olan şeylerdi. Rabia’yı öteki çocuklardan ayıran şey, imamın tesirine bu kadar erken maruz olmasıydı. (s: 24)
Başka çocuklar, o yaşta nasıl bayram salıncağı, kukla oyunu ile aşina iseler, Rabia’da o kadar cennet ve cehennem denilen yerlere aşinaydı.
İmam Efendi Emine – Tevfik olayından ağzı yandığından Rabia’yı mahalle mektebine göndermedi. Onu kendisi eğitti. Rabia’nın bir şarkıyı bir defa dinledikten sonra ezberlemesi Emine’nin dikkatini çeker ve babası ile oturup konuştuktan sonra, Rabia’nın sesinin güzelliğinden dolayı da onu hafız olarak yetiştirmeye karar verirler.
İlk başta farklı bir dili öğrenip ezberlemek yorumlamak zor geliyordu. Rabia’ya fakat sonra 11 yaşında iken İstanbul’un en küçük, fakat güzel üsluplar ve en yanık sesli hafızı olarak tanınır. Büyük mevlitlerde ve ramazanlarda mevlit okumaya başlar. İmam’ın iki ylda kazanamadığı parayı kazanır.
Hayır sahibi bir kadın, merhametli ve yardım seven, sağ elinin verdiğini sol eli duymaz. Bu Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın karısı Sabiha Hanım’ın bir cepheden görünüşü. Fakat onun dedikoduya sebebiyet veren başka bir yüzü daha vardır. Saza, söze düşkün, başına bir sürü dalkavuk toolar. Dalkavuklardan çar çabuk bıkar, bir dalda durmayan bir kadın. Kahkahası daimi, neşesi mikrop gibi yakınlarına geçer. (s: 29)
Sabiha Hanım’ın ahbabı olmayıp sırf hayran, kandil günleri etek öpmeye gelenler arasında Emine ve kızı Rabia’da vardır. Rabia Hanım Tevfik’ten dolayı Emine’yi sevmez.
Halk türkülerini, oyun havalarını sevdiği kadar, en ağır musikiyi de seven bu ihtiyar kadın Rabia’nın sesi ve üslubu ile kendinden geçti. (s: 31) Kızdada babası gibi sanatkar istidadı var diye düşünür. Kızın ezikliğini içinde hisseder ve Selim Paşa’dan kızın akşamları konağa gelip kendisine bir şeyler okumasını ister. Rabia artık akşamları konağa gitmeye başlar. Konakta Vehbi Dede adında bir Mevlevi bir musikinasla tanışır. Vehbi Dede dünyayı anlayan ve seven bir tebessümle bakıyor hayatı bir şaka gibi görüyor. Konağı ziyaret edenlerden biri de Peregrini idir. Peregrini eski bir papazdır ve onbeş yıldan beri Türkiye’de yaşamaktadır ve piyano çalmaktaki usatlığı ile tanınır ve tanınmış ailenin fertlerine piyano dersi verir. Hilmi Bey’de bunlardan biridir.
Hilmi Bey Sabiha Hanım’ın biricik oğludur. Selim Paşa hem kendi büyüklüğüne inanan erkek gibi kendisine benzer bir erkek evlat istemişti. Fakat “Bıyıklı” diye zikredilen Hilmi uslu ve zararsız bir çocuktu. Fakat ince, çelimsiz, büyük gözlü, çocukluğundan beri musikiye düşkün, peltek bir oğlandı.
Bill hassa bu sene iki hususiyet Selim Paşanın sinirine dokunmuştu. Sabiha Hanımın evliliği süresince başka çocuk doğuramaması üzerine Selim Paşanın gizlice bir buğday tücarının kızıyla evlenir ve onu konaktan uzak bir semte yerleştirir. Fakat ikinci karısıda Hilmi’den daha çelimsiz bir kız doğurur. İki sense sonra, ölü bir kız daha doğrur ve kendiside ölür. (s,37) Her ne kadar Selim Paşa bunları gizlice yapsa da Sabiha Hanımın her şeyden haberi vardır. Bundan sonra Selim Paşa her ne kadar bir erkek çocuk sahibi olamasa da bir daha kimseyle evlenmez eşiyle de arası çok iyidir. Sabiha Hanımı rahatsız eden tek husus oğluyla eşi arasındaki fikir tezadı idi.
Paşa tamamen eski zaman adamı… samimi ve kendi ölçülerine göre namuskar. Saltanatı ilahı bir hak diye tanır ve padişaha muhalif olana _ kim olursa olsun _ akrep gibi ezmeyi, zaptiye nazırının vazifesi oldugunu söyledi. Onu, en çok çileden çıkaran şey genç Türklük lakırdısıydı. Halbuki Hilmi bi tarafdan annesine acıyıp bir şeyler okuyor genç Türklükten bahsediyor, hatta padişaha dil uzatıyordu. Fazla olarak, arkadasları pek garip pek züppe gençlerdi Sabiha Hanım bunları onların gençliğine verirken bir yandan da ya böyle devam edip de Selim Paşa ile iyice bozuşurlarsa diye tedirgin oluyordu.
Sabiha Hanımın tek derdi bu değildir. Gelini Dürnev’le de problemleri vardır. Dürnev’i küçükken konaka almış ve onu eğitip oğluna nikahlamıştır. Gelinine haddini bildirmek için kanarya adında bir Çerkez’i de konağa alır. Fakat iş hiçte istediği gibi gitmez. Dürnev Kanarya ile can dostu olur. Onun oyun ve musiki dersleri ile ilgilenir hatta onu kontrol için kayınpederinide sık sık odasına çağırır. Konakta işler biraz karmaşıktır.
Artık Rabia sık sık konağa gelip gitmektedir Selim Paşa Tevfik’in böyle bir kızı olduguna inanamaz onun eğitimi ile yakından ilgilenir. Sabiha Hanımda onu evladı gibi sever. Rabia’yı Dede Efendinin eğitimine vermeyi düşünürler. İmam bu işe pek yanaşmaz fakat çıkarının olacağını düşünerek oany verir. Hilmi Bey de Rabia’nın kabiliyetinin etkisinde kalır ve onun Peregrini ile tanışıp çalışması taraftarıdır zaten kabiliyetlidir. Günden güne Vehbi Dede’nin öğrettiği Kur’an okumaktan çok daha farklı olan musikinin içten gelen vurgularına alışıyor ve benimsiyordu. Peregrini her Perşembe akşamı _o akşamları Paşa gece yarısına kadara dairede geçirdiği için _konağa gelir Hilmi’nin derse başladıktan 8 ay sonra kızı Peregrini’ye dinletmeye karar verir ve anasının onayını aldıktan sonra bir akşam Rabia ‘yı kalfa Hilmi’nin odasına çıkarır. Fakat Rabia Selim Paşa ve Hilmi arasındaki fikir zıtlığından dolayı Peregri’nin yanına gitmek istemez ve ondan korkar Peregrini sedef sesin etkisinde kalır.
Konakta ki Rabia’yı Şevket Ağa evine götürürdü. Yine bir akşam sinekli bakkal sokağına geldiklerinde Tevfik’lerin evinin ışığının yandığını görürler, eve hırsız girdiğini düşünürler Rabia gitmek ister fakat Şevket Ağa izin vermez. Daha sonra belki gelir ve Tevfik’in bir hafta önce geliğini söyler
Rabia’nın kalbi kökünden taşan bir delilikle gümbür gümbür atıyor, elleri göğsünün üstünde kalbini bastırıyordu. Şevket Ağa adeta onun elinden tuttu, sürükledi. (s: 86)
Sabah Rabia elinde sepeti ile Sinekli Bakkal sokağına sapar ve “İstanbul Bakkaliyesi” yazan levhanın yenilenmiş ve bakkalın kapısının açık olduğunu görür ve içeri dalar. Tevfik içerdedir, Tevfik dükkanın hazır olmadığını ama yinede siftah yapalım der. Kız alışveriş yaptığını söyler. Yarın ve her gün buradan alışveriş yapacağını söyler. Kızın sesindeki heyecan ve coşku Tevfik’in dikkatini çeker. Kimin nesi olduğunu sorar.
- Babanın adı ne, kızım ?
- Kız Tevfik.
Tevfik Pervane gibi olmuştu. Kızın etrafında dolanıyor onu bağrına basıyor öpüp kokluyordu. Cüce (Rakip –Tevfiklerin arkadaşı) duvara dayanmış ağlıyordu.
Tevfik’in çocuk ruhlu, cücenin çarpık ve küçük vücudu, hacet isteyen, sevgi bekleyen iki zavallı kimsesiz… Rabia ikisine birden sahip çıktı (s: 89)
Tevfik Sürgünde geçen hasret ver gurbet yılarını anlatır, Rabia ağlar. Zati Bey Geliboluya Mutasarıf olunca sürgünlerin yüzü güldü. Ben derhal yanına kapılandım ve rahat ettim.
Rabia bir türlü dükkandan ayrılmak istemez fakat annesinden çok korktuğundan tekrar geleceğini söyleyerek gider. Annesi ona çok kızar. Rabia babasının sürgünden geldiğini söylemez. Artık Rabia konağa gidiyorum diye Tevfik’in yanına gelir. Onun yanında çok mutludur. Katip, Tevfik ve Rabia çok mutlu bir üçlü olur. Annesi Rabia’nın konağa gitmediğini öğrenince ortalığı birbirine katar.
Rabia Sabiha Hanıma babasının geldiğini ve onunla kalmak istediğini söyler. Emine bunu duyunca sinir krizi geçirir Rabia’yı öldürmek ister. Mahkemeye başvururlar Rabia reşit olduğu için anne veya babasını seçme hakkı verilir ve Rabia babasını seçer. İmam onu yetiştirmek için birçok emek harcadığını, hiçbir gelirinin olmadığını Rabia’nın geçimlerine katkısından bahseder ve Rabia’nın kazandığı parayı imama vermesi karar sonucu Rabia Tevfik’le kalmaya başlar.
Üçlerin dükkan hayatı ertesi olmayan bir bayrama benziyordu. Onlara göre, kırık kaldırımlı, pis kokulu, karanlık Sinekli Bakkal yalnız neşe ile gümbür gümbür atan canlı bir kainatın ruhu, merkezi oluvermişti.
Tevfik’in dükkanda yalnız olduğu bir gün Vehbi Dede dükkana gelir ve Tevfik ile Rabia hakkında konuşur onun yeteneğinden bahseder ve Rabia’ya ücretsiz ders vereceğini söyler. Tevfik’te kızı ile iftihar eder.
Rabia’yı en çok tahlil eden yüzünün günden güne aldığı manayı gözden kaçırmayan evvela Peregrini oldu. Zıt tesirlerin bu yüzden çarpışmasını insan, boğa güreşini seyreden bir İspanyol ihtirasıyla takip ediyordu. Peregrini onunla fırsat düşdükçe konuşur sualler sorar, küçük gözleri kızın yüzünü delip damağına batmak istiyormuş gibi Rabia’nın gözlerine bakardı. Vehbi Dede de Rabia ile meşguldu. Fakat alakasını Pelegrini gibi sık göstermiyordu.
Tevfik bir yerden bakkalla ilgilenirken biryerden de orta oyunculuğuna devam ediyordu. Aldığı teklifleri değerlendiriyordu. Mutlulardı fakat Rabia’nın annesiyle dargın olmamasını istiyordu. Birgün Rabia’yı Emine’nin elini öpmeye gönderir. Emine Rabia’yı kovar ondan sonra Rabia imamın evinin eşine bile basmaz.
Selim Paşa’nın konağına gitmeye devam eder Rabia,Konağa yeni gelen baçıvan başısı Bayram Ağanın yiğeni Bilal ile tanışır. Selim Paşa Bilal’i Galata saray lisesine yazdırır. Bilal Rabia’ya aşık olur. Fakat Bayram Ağa Rabia’yı Bilal’e yakıştırmaz. Çünkü (bilgi yelpazesi.net) Bilal’in okuyup saraya damat olacanı hayal etmektedir. Bilal’le Rabia konağın bahçesinde buluşup konuşurlar dedikodular artar ve Bayram Ağa Rabia’yla bu işin olmayacanı konuşur.
Tevfik Kabasakal kıraathanesinde aldığı bir teklifi değerlendirir. Yarattığı karekterle hem güldürücü hem düşündürücü kuklalardır. Tevfik’in artık dükkanla uğraşacak vakti kalmaz. eski işine kavuşmuştur. Dükkanla Rabia ve Rakım ilgileniyorlardı. Rabia artık büyümüş ve evlilik çağı gelmiştir. Fakat kimse onunla değil evlenmeye konuşamaya bile cesaret edemez. Fakat bir gün mahallenin külhan beyi Sabit Beyağabey Rabia’nın yalnız olduğu bir vakit dükkana dalar.
Rabia hiç oralı olmaz. Sabit Beyağabey varlığını hissetmeye çalışacak hareketler yapar ve yine Rabia oralı olmaz. Sabit Beyağabey’in sözleri Rabia’nın sabrını taşırır ve onu dükkandan kovar. Bunun üzerine Sabit Beyağabey Rabia’ya yan gözle bakaçak kişinin karşısında oldugunu söyler ve bacı kardeş gibi geçinirler.
Rabia’nın artık konser halinde devam eden musiki dersleri Hilmi’nin odasında Tevfik’in boş olduğu Perşembe akşamına tesadüf ediyordu. Peregrini onlara piyano çalıyor, o, piyano çaılnca Rabia piyanoya dayanıp etrafı izledi. Dört sene evvel piyanoya yetişemeyen bu kız, piyanonun üstunden etrafı seyrediyoru. Elleri titredi. Sanki Rabia, Peregrini’nin düşündüklerini hissetmiş gibi utandı. Bundan sonra Rabia’nın zihni Peregrini ile ilgilenmeye başladı. Senelerden beri ona alışmış,bağlanmıştı. O, ötekilerden bambaşka, daha pek canlı bir insandı. Rabia en çok onu ellerini hissederdi. Zihnin bunlarla meşgul olduğu bir gün Sabiha Hanım şaşırtan bir sual sordu:
- Hanımefendi, bir Müslüman kızı, bir Hristiyan’la evlense ne olur.
Peregrini ile Vehbi Dede sık sık Tevfik’lere geliyorlar uzun uzun sohbet ediyorlardı.
Tevfik sürgündeyken ona cok iyiliği dokunan Peregrine’ye Pembe de sık sık geliyordu.
Rabia yine konağa gittiği bir gün Sabiha Hanım ona kısmeti çıktığını onu Hilmi’nin arkadaşı Galip’in istediğini söyler. Fakat Rabia sinekli bakkaldan Tevfikten Rakıp’tan ayrılıp bir konağa gidemeyeceğini düşünür ve reddeder. Fakat Bilal Rabia’nın
Rabia’nın peşini bırakmamıştır. Onu büyük aşkla sever fakat Rabia ve Pembe onunla alay eder. Bilal sonunda Mihri ile evlenerek konağa damat olur.
Bu arada Tevfik tifoya tutulur günlerce yatar ve bir hayli zayıflar. Sürekli Emine’yi sayıklar. Aradan birkaç gün geçmeden Emine ölür. Fakat Rabia Tevfik’e bunu söylemez.
Bir gün dükkana yabancı birisi gelir ve Tevfik’i alır götürür, Zati Bey’in adamıdır bu yabancı. Tevfik Zati Bey’in huzuruna çıkar. Zati Bey ona hafiyelik teklif eder. Yani selim paşanın konağında olup bitenleri, Hilmi’nin faaliyetlerini gelip anlatmasını ister fakat Tevfik bunu kabul etmez. Zati Bey Tevfik’e bir daha Karagöz oynamamasını da söyler, yoksa saraya bu durumu bildireceğinden bahseder.
Bu sırada Hilmi Bey ve yandaşları fikirlerini faaliyete geçirmeye başlamışlardır. Bazı kitap ve yayınlar ecnebi postaları vasıtasıyla alırlar. Kapitülasyonlar nedeniyle ecnebilerin üstleri olmadığı için rahatça bu yayınlar dağılır. TAki kadın kılığında birisinin postaneye gidip birçok kitabı alması ve bunun erkek olduğu anlaşıldıktan sonra karakola çekilmesi faaliyetin somut delili olur bu kişi Tevfik’tir.
Selim Paşa midesine yumruk yemiş gibi olur en çok üzüldüğü de olunun korkak sefil olması ve saf Tevfik’e bu evrakların kime geldiğini, kim için çalıştığını sorarlar. Fakat onca dayak yemesine rağmen bir kelime bile etmez. Selim Paşa’da zar zorla ama nafile ağzını bile açmaz Tevfik.
Rabia babasından dört gün haber alamadı. Selim Paşa Sabiha;Hanım’a Rabia’ya bir şey söylememesini tembih etmişti. Durum anlaşılır gibi olunca Sabiha Hanım durumu Rabia’ya anlatır. Rabia hemen karakola gider fakat ona Tevfik’i göstermezler. Selim Paşa’nın yanına gider nafile konaktaki Selim Paşa sanki kalbini söküp atmıştı karakola gelirken Rabia üzgün bir şekilde döner gider. Tek üzülen Rabia değildir. Sabiha Hanım’da çok üzgündür.
Tevfik’in kimseyi ele vermemesine sevinir fakat gerçek ortaya çıkarsa hiç affetmezlerdi onları ya idam yada sürgün ederlerdi buna dayanamazdı. Ve korktuğu da başına gelir. Hilmi ve Tevfik Şam’a sürülür. Hilmi Şam’a Vali Muavini tayin edilir. Tabi febri bir muavinliktir bu. Birkaç gün sonra yola çıkarlar Rabia çok üzülür fakat elinden bir şey gelmez ve artık konağa da gitmez.
Peregrini Rabia’yı yalnız bırakmak istemez ve Vehbi Dede’nin onu rahatlatacağını düşünür. Rakım ise zıt fikirdedir. Rabia üzüntüsünü belli etmemeye çalışsada gözyaşlarını içine akıtır. Artık pembede Rabia ile kalmaya başlar. Dede ve Peregrini Rabia’ya oldukça yakındırlar.
Artık Rabia’nın hayatı yeni bir düzene giriyordu. Dünleri birbirine benziyordu. O saatleri mutfağın üstündeki odada musikisine hasrediyordu. Arada bir Vehbi Dede elinde bir mektupla gelir Rabia’nın yaşadığı o zaman anlaşılırdı. (s: 248)
Peregrini bir gün Rabia’ya güzel bir iş bulduğunu söyler. Peregrini onu saraya götüreceğini söyler. Fakat Rabia ilk başta saraya gitmek istemez. Beklide babasının sürülmesini oraya bağladığındandır. Sarayın hanımı Sabiha Hanım’ın yanında aldığı daha sonra saraya hediye ettiği kanaryadır. Rabia kanarya ile vakit geçirir. Sarayda günleri iyi geçiyordu. Peregrininin aklından geçtikçe Rabia’ya yalnızlığını unutturmaya çalışıyordu.
Fakat aldığı bir telgraf onu çok üzdü. Annesi ölmüştü ve ortadan kayboldu. Rabia onu düşünür olmuştu. Belki bir daha dönmeyecek diyordu.
Kader bir Müslüman kızının gönlünü bir kafire vermiş ve nihayet bir mart sabahı Peregrini çıkıp gelmiştir.
- Çok yalnız kaldım Rabia Hanım (s: 306)
Daha sonra asıl söyleyeceklerini nasıl ifade edeceğini düşünür birden.
- Ben sissiz yaşayamayacağımı anladım, sizinle evlenmek istiyorum!
Rabia’nın ipek kirpikleri birden bire kalktı gözlerindeki samimiyeti ve cesareti Peregriniyi şaşırttı.
- Bana da sissiz yaşamak çok güç geldi. Fakat nasıl evlenebiliriz ?dinlerimiz ayrı.
Peregrini böyle şeylere ehemmiyet verilmeyen bir yere gitmeyi teklif eder. Rabia kabul etmez. Peregrini, Rabia’nın hep Osman istediğini kabul etmediğini söyler ver Müslüman olur. Onca parasının olmasının rağmen Rabia’nın sinekli bakkaldan ayrılmaması üzerine orada yaşamaya devam ederler.
Peregrini,Rabia’nın doğup büyüdüğü yeri ve dedesini ziyaret eder. Dedesi hasta ve bir müddet sonra ölür. Rabia’nın isteği üzerine oraya taşınırlar. Rabia hamiledir ve fena şekilde hastalanır. Doktorlar da sık sık gelip giderler ve Rabia kıssa sürede iyileşir.
Selim Paşa cülus zamanı sürgündekilerin döneceğini söyler ve 1908 ihtilalinde sürgündekiler gelir. Vehbi dede ve Osman Tevfik’i karşılamaya giderler. Tevfik onları görünce çok sevinir ve hemen Rabia’yı sorar.
-Rabia nerede?
-Torununu süslüyor… Ana, Oğul sinekli bakkal kahramanını bekliyor.
-Torun… torun…
Tevfik’in gözlerinden iki yaş yanaklarına damlar ve Vehbi Dede
- Hayal takımına bir çocuk ilave edersin. Tevfik! (s452)
Kitabın Ana Fikri:
Halide Edip‘in gözünde ideal Türk kadının doğu kültürünün aynı zamanda Batı ile tanışmış ılımlı kişiliğini; akla dayanan Batı felsefesinin birer temsilcisiolduğunu topluma göstermek istemiştir.
Kitaptaki Olayların Ve Şahısların Değerlendirilmesi:
Rabia: Romanın asıl kahramanı: İlhâmi İmamın kızı Emine ve Kız Tevfik diye bilinen orta oyuncusunun kızı “Rabia”dır. Rabia, Yazarın romanda kendisi yerinde gösterdiği ve “İdeal Türk kadını nasıl olmalı?” sorusunun cevabı olan kişidir. Rabia’nın kişiliğinin oluşmasında babasından çok dedesinin etkili olmuştur. Kendisi İmam olduğu için torunu hafız yaparak İslami bilgilerle donanmasını sağlamıştır. Paşanın konağına gitmesi ile Rabia’nın kişiliğinin değişiminde en büyük etkiyi görülüyor.
Dedesinin yanında her zaman cehennemden bahsedilerek büyüyen Rabia konağın ortamını görünce geleneklerine bağlı, ancak batı eğilimli bir karakter ortaya çıkıyor. iki ayrı ruh ikliminde yetişmiş olduğu Peregrini yani Osman’la evlenmesi ile de bunu gösteriyor. (BKZ. sayfa 87)Kız Tevfik: Daima şen şakrak, orta oyununda usta, yakışıklı ve çok düzensiz bir kimlikte anlatılıyor. Vehbi Dede: Konakta Rabia’ya ders veren bir Mevlevî derviş olarak bize aktarılan Vehbi Dede, her zaman teselli edici teskin edici mizacı ile Rabia’nın dedesinden çok farklı olarak Ruh okşayıcı bir alim olarak anlatılıyor. Peregrini (Osman): Annesinin tavsiyesiyle eskiden papaz olan Peregrini daha sonra her hangi bir dine bağımlı olmaksızın yaşamış bir müzik hocası. Türkçe’yi çok iyi konuşan bu adam dinsiz olmasına rağmen Vehbi Dede gibi dinine bağlı insanlara saygı duymuştur.
Rabia ile evlenmek için dinini değiştirerek Osman ismini almıştır. Selim Paşa: Eski Dahiliye Nazır, padişaha son derece bağlı bir mizaç ortaya sürmüştür. Öyle ki kendi oğlunu bile gözünü kırpmadan ve elinde kesin delil olmadan sürebilmiştir. Ama diğer taraftan Rabia’ya karşı hep şefkatli olmuş ve iyi davranmıştır. Emine: Rabia’nın annesidir. Önceleri Rabia’yı çok sevmiş ancak sürgünden dönen babasını kendisine tercih edince, elinden gelse Rabia’nın boğazına sarılmak istemiştir. Elini öpmek için gelen kızını kovmuştur. İlhamî İmam: Rabia’nın büyük Babası, mahalleliye devamlı cehennemden bahseden bir imam.
Diğer tipler: Bilal; Rabia ile evlenmek isteyen bir genç, Rıfat Amca; mahallenin cücesi, Pembe; Rabia’nın hizmetini yürüten beraber yaşadığı çingene, Hilmi; Selim Paşanın Jön Türk oğlu, Sabiha Hanım; Selim Paşanın Hanımı, Kanarya Hanım; Köşkte ki bir Çerkez kızı.
Kitap Hakkında Şahsi Görüşler:
Bence Sinekli Bakkal bugün dahi türk kadınına örnek teşkil edebilecek bir şaheserdir. Bu kitap sadece Türk kadını için değil erkeği içinde bir rehberdir, bunun için herkesin bu kitabı okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.
>>>TIKLAYIN<<<
“KİTAP ÖZETLERİ ”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
EKLEMEK
İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum
Yaz"
kısmına ekleyebilirsiniz.
|