|
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri
TEK YOL ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ
Yazarı: AZİZ NESİN
Konu olarak küçük bir şaka yüzünden hayatı tek yol üzerine sapan ve toplum tarafından bu yolda seyreden bir sabıkalının trajikomik yaşam hikayesi, sergüzeşti anlatılmıştır.
Ana Fikir: Rastlantılar, tesadüfler insanların yaşamına yön verir. İnsanlar ne yaparlarsa yapsınlar toplum onları istenmeyen o tek yola yöneltir. Tek yoldan başka çözüm yolu yoktur. Bu tek yol da, doğruları bırakıp toplumun doğru bildiği yanlışlıklar tuzağına düşmektir yani sahtekarlık…
Böyle bir ana fikir etrafında inkişaf bulan romanın baş kahramanı takma adı “Paşazade” olan bir sabıkalı dolandırıcıdır.
Özet: Kahraman (Paşazade), romanın başında askeri lisede okumakta olan bir lise öğrencisidir. Bu öğrenci, pek fazla çalışkan olmamasına rağmen hocaları, subayları tarafından sevilen, harp okuluna geçmesine bir buçuk ay kalan yaramaz bir öğrencidir. Okulda mutfak nöbeti denen bir nöbet vardır. Bu nöbet haylaz öğrenciler için derslerden kurtuluş anlamına gelmektedir. Çalışkan öğrenciler derslerine engel olacak diye nöbetlerini haylaz öğrencilere verirler, haylaz öğrenciler de karavanaları koğuştaki arkadaşlarına götürür ve bir güzel yerlerdi.
Paşazade bir gün böyle bir nöbeti sırası gelmediği halde alır ve başına gelenler işte o zaman gelir. Gece olmuş ve öğrenciler koğuşlarına çekilmişlerdir. Paşazade, o günkü yemek listesinde olan şambaba tatlısı karavanasını kimse görmesin diye her zaman geçtiği koridordan değil de az kullanılan koridordan geçirip koğuşa götürmek ister. O geceki yoklama subayı Güğüm Beşir adında tatlı bir subaydır. Fakat kendisinin işi çıktığı işi nöbetini okulun en belalı hocası olan Balyoz Hakkı’ya devreder. Bütün bunlardan habersiz olan Paşazade koğuşun yolu üzerindeki aralık bir kapının önünden geçerken bir ayak sesi duyar. Bu, Balyoz Hakkı’nın ayak sesidir. Korkuyla ışığı görülen bu aralık kapıdan içeri girer, içeride hocası gidene kadar beklemeyi düşünürken odanın birinde okula gelen Müfettiş Paşa’nın uyuduğunu görür ve aklına bir kurnazlık gelir. Müfettiş Paşa kendisine çok benzediğinden paşanın salonda çıkarmış olduğu giysilerini giyip koğuştaki arkadaşlarının korkutacaktır. İşte, paşa kıyafetlerini giyen öğrenci (Paşazade) koğuştaki arkadaşlarını gerçekten korkutur. Fakat öğrencilerin paşanın koğuşları gezdiğini bildirmek için yüzbaşına haber vermeye gittiklerini öğrenince koğuştan ayrılmaya yeltenir ki karşısında Balyoz Hakkı’yı görür. Hocası, kendisini önce gerçekten müfettiş sanır; ancak daha sonra öğrenci olduğunu anlar. Bu arada odadaki şeker hastası olan Müfettiş Paşa uyanmış ve öğrencinin odada unuttuğu şambaba tatlısını bir güzel yediğinden bayılmıştır. Zor da olsa kendine gelen paşa o öğrencinin okuldan atılmasını ister ve Balyoz Hakkı bunu istemeyerek de olsa Paşazade’ye söyler.
|
Paşazade okuldan atılmış ve alaya gönderilme cezası almıştır. Fakat yaşı nüfus kağıdına küçük yazıldığı için bir sene sonra alınacak o zamana kadar Paşazade ailesinin yanına gönderilecektir. İşte bu olay kahramanımızın ileride yapacaklarının bir gerekçesidir.
Ailesinin bütün umutları olan öğrenci (Paşazade) böyle bir ceza aldığını ailesine açıklayamaz ve ne iş olursa olsun çalışıp,zengin olup,ailesini yoksulluktan kurtarıp onların karşısına öyle çıkmayı planlar. Bu amaçla birçok işe girişir. Girdiği işlerde doğruluğu savunduğu için ve rastlantılar yüzünden birçok kez ceza evine girer, ceza evinde asıl mesleği gazetecilik olan bir kişiyle tanışır. Onu kendisine dost edinir ve ona başından geçen tüm olayları geri dönüş yoluyla tek tek anlatır. Bu olaylardan bazıları şunlardır:
Takma adı Paşazade olan kahraman bir inşaat işine girer; ancak burada kendisine verilen görevi tam yapmak için keresteleri sayınca bundan çıkarı olan müteahhit ve kalfalar tarafından patrona şikayet edilir. Patronun da kendi çıkarları mevcut olduğundan Paşazade’yi işten kovar. Böylelikle daha ilk giriştiği işten doğruluğu savunduğu için (bilgi yelpazesi.net) atılan Paşazade, bir gün yolda giderken acelesi olan bir adamın hem koşup hem de yerlere tükürüp durduğunu görünce adama tükürmemesini söyler. Bu olay üzerine etrafta bulunan halk tarafından “Tükürük Müfettişi” ilan edilen Paşazade bir yanlış anlaşılma uğruna hapishaneye girer.
Yine bir gün, cezaevi arkadaşı Paşam Niyazi ile birlikte gazinoya eğlenmek için giden Paşazade arkadaşına lakabıyla “Paşam” ve arkadaşının da kendisine “Paşazade” diye hitap etmesi üzerine müşteri ve garsonlar tarafından paşa zannedilir. Fakat daha sonra böyle olmadığını anlayan müşteriler onları şikâyet eder ve eğlenirken boğazdan geçen gemiye el salladıklarından dolayı casusluk suçuyla ikisi de cezaevine girerler. İşte kahramanımızın Paşazadeliği buradan gelmektedir.
Cezaevinden çıkıp bir iş bulmak için doğuya gidecekken yolda eşkıyalar tarafından üstü başı soyulan ve dağ başında çırılçıplak kalan Paşazade, cahil köylüler tarafından o şekilde görülünce şeyh ilan edilir. Kendisinin şeyh olmadığını söyleyen Paşazade parası da kalmayıp başka bir yolu da olmadığından olayları akışına bırakır ve sonunda da sahta şeyhlik suçundan (Şeyh Sait Uryani) cezaevine girer.
Cezaevinden çıktıktan sonra lise arkadaşı Hercai Recai tarafından İzmit’te bir bankada memur olacağına inandırılan Paşazade, İzmit’te otelde tanıştığı bir subayın bir iş için Paşazade’den kıyafetini alması ve getirmemesi üzerine Paşazade’nin de başka kıyafeti olmadığından mecburen subay kıyafetini giymek zorunda kalmıştır. Yolda tanıştığı bir kadını sevip ona kendisini subay diye tanıtması üzerine polisler tarafından bu defa da kendine teğmen süsü veren sahte albaylıktan yakalanıp cezaevine atılır.
Paşazade o kadar çok sahtekârlık yapmıştır ki suç işlememiş olsa dahi suçlu görünüyordu. Bu yüzden, bir subay tarafından evlilik vaadiyle dolandırılan iki kadın emniyet müdürlüğüne başvurup bu subay bulunamayınca müdürlük sabıka dosyasından mevcut olan sahte subaylar arasından kadınlara bir seçim yaptırır ki işte o zaman Paşazade bir sabıkalı avcısı olup çıkmıştır. Sonu yine cezaevidir.
Paşazade bir gün de sahte Alaman Müslümanlığından yakalanmıştır. Bir caminin çeşmesinde elini yüzünü yıkayan, hapishaneden yeni çıkmış Paşazade, etraftaki insanların sorularına yorgunluktan “yaa, yaa!” diye cevaplar verince insanlar onun Türkçe bilmediğini, onu camide çeşme başında görünce de abdest aldığını düşünür ve onun Alman bir Müslü
Man olduğunu zanneder. Gelişen olaylar üzerine kendisinin Türk olduğunu söyleyemeyen Paşazade gazetelerde çıkan bir “Almanın sünnet haberi” üzerine polisler tarafından “Sahte Alaman Müslümancılık” suçundan ceza evinden yatırılır.
Cezaevine çok sık giren Paşazade parası bitince üzerindeki kıyafetleri cezaevinde Dandini Fikret diye bir kişiye sattırırdı. Fakat artık hiçbir elbisesi kalmayan Paşazade’nin tek yolu seçmesi farz gibi bir şey olmuştur ki bunun çözümünü telefon rehberinden belli kişilerin adreslerini alıp onlara her seferinde kendini farklı tanıtıp hiç giysisinin olmadığını belirtip, kişilerin de merhamete gelip elbise yollamaya başlamalarıyla bulur. Artık çok fazla olan elbiselerini Dandini Fikret’e sattırıp para kazanan Paşazade cezaevinde dahi bir iş bulmuştur; sahte merhamet tüccarlığı…
Başı bir türlü beladan kurtulmayan Paşazade cezaevinden çıkışta artık büyük şehirlerde yaşayamayacağını düşünüp küçük bir kasabaya gitmek için otobüsün mola verdiği yerde okulları yeni açılmış fakat öğretmeni olmayan halkla karşılaşır. Halk elinde valiz, boyun bağı olan bu adamı gelecek olan öğretmen zanneder. Paşazade hiçbir şeyden habersiz, molada sıkıştığı için adamlara öğretmen olmadığını söyleyemez ve bu noktadan sonra da kendisi okulun başarılı matematik öğretmeni Orhan Bey olmuştur. Ancak daha sonra gerçek öğretmenin bir kazada öldüğünün öğrenilmesi ve ailesinin de devletten yetim-dul aylığı istemesi üzerine Paşazade’nin sahte öğretmenliği polisler tarafından gün yüzüne çıkarılır. Paşazade bu defa da sahte öğretmenlik yapmaktan ceza evine girer.
Tamamen halkın ittiği bu tek yol onu sahte Atatürkçülük’e kadar götürür. Paşazade doğuda olduğu dönemlerde bir bar açar fakat burada her gece kavga çıkmasına rağmen polisler bir türlü gelmezler. Ta ki bir gece Atatürk büstünün yere düşüp kırılmasına kadar. İşte yıllarca sahtekârlık yapan Paşazade barını ve aslında izin verilmeyen çay bahçesini Atatürk büstleriyle donatır ki; burada çıkan kavgalar hemen biter. Açılması yasaklanan bahçe de en gözde mekan olur. Böylece Paşazade sahtekârlıklarına Atatürkçülük’ü de katar. Çünkü toplum onu buna yöneltmektedir.
Yıllarca cezaevinde kalan Paşazade üst üste uğradığı haksızlıklardan dolayı sinirleri bozulmuş ve cezaevinden kurtulmak için kendini deli diye yutturup akıl hastanesine gitmiştir. Fakat doktorlar tarafından deli olmadığı anlaşılan Paşazade’nin aslında tek sahteciliği kendine deli süsü vermesidir.
İşte bütün bu olaylardan suçlu olmadığı halde rastlantılar ve toplum yüzünden tek yola saptırılmaktan bıkan Paşazade, artık yaşamını başka bir kimlikle tamamen değiştirip doğru bildiği yolda yürüyüp, tek yolu seçmeyip çözümü tek yolda aramanın yanlış olduğunu kabul edip, yaşamını çok seçenekli yollarda sürdürmek ister. Yani alın teriyle para kazanmak ister. Fikirleri tamamen değişen Paşazade bir gün cezaevi arkadaşı olan Cemal Altıntaş’ın eroin krizinden dolayı öldüğünü görür ve aklına yeni bir kimlikle yaşamak fikri gelir. Böylece Paşazade ölmüş, artık Cemal Altıntaş olmuştur. Bu olay üzerine bütün gazeteler sahte öğretmen, subay, merhamet tüccarı, Alaman Müslüman, müfettiş, memur olan Paşazade’nin öldüğünü yazar. Fakat aslında Paşazade ölmemiş, bir devlet dairesinde alın teriyle çalışmaktadır. Paşazade’nin ölün haberi onun bütün bu başından geçen olayları dinleyen ve onları yazan cezaevi arkadaşı olan gazeteciyi çok etkilemiştir. Cezaevinden çıkıp görevine başlayan gazeteci bir gün gittiği devlet dairesinde Paşazade’yi görür fakat aklına onun öldüğü gelir. Sonunda gördüğünün Paşazade olduğunu anlar ve onunla konuşur. Başta bunu inkâr eden Paşazade daha sonra ölüm hikâyesini arkadaşına anlatır. Paşazade artık o kadar çok doğrudur ki, çalıştığı yerden maaşın dışında sürekli verilen primi almaz ve çok çalışır. Nitekim müdür ve diğer memurlar bundan şüphe bile ederler. Paşazade’nin, son bir sahtecilik (sahte ölmüşlüğü) yapmış olmasına rağmen artık doğru yolu bulduğunu gören gazeteci bir görev için doğuya gider. Fakat döndüğünde Paşazade’yi dairede bulamaz. Müdüre Paşazade’yi sorduğunda ise; Paşazade’den zaten herkesin şüphelendiğini ve sonunda da rüşvet alırken suçüstü yakalandığını söyler. Gazeteci buna inanmaz fakat daha sonra sürekli verilen primlere artık katlanamayan Paşazade’nin işte yine son kez toplum tarafından tek yola itildiğini anlar. Sahtecilikler kralı Paşazade yine cezaevine girer. Çünkü onun tek bir yolu vardır ve başka bir umarı yoktur; sahtecilik... Sahteciliğin geçtiği yol da cezaevidir...
Genel Değerlendirme Ve Tenkit
Küçük bir şaka yüzünden hayatı tek yol (sahtekârlık) üzerine sapan ve toplum tarafından bu yolda seyreden bir sabıkalının trajikomik yaşam hikâyesini de ele alan romanda ara düğümlerin her biri adeta küçük bir hikâye izlenimi verdiğinden, okuyucu farklı farklı hikâyeler okuduğunu düşünür.
Roman aslında bazı mesleklere göndermeler yapıyor. Sosyal eleştiri söz konusu. Şeyhliğin, polisliğin, hocalığın, subaylığın, müteahhitliğin, müdürlüğün… Birçok mesleğin aslında bizim bildiğimizin dışında görevlerini yapışını daha yapamayışını komik unsurlarla ince bir şekilde hicveder. Yani buzdağının arkasındaki gerçekleri anlatır. Artık mesleklerin amaçlara, toplumlara değil; bireylere, bireylerin egolarına hizmet ettiğini belirtir. İnsanların bazı kavramları kullanarak bir yerlere geldiğini sahte Atatürkçülük olayıyla somutlaştırır. Sosyal tenkit açısından eser önemlidir.
Romanda Paşazade, olayları arkadaşına anlatırken aklına geleni anlattığından; eserdeki olaylar belli bir kronoloji sıraya tabi değildir.
Roman kurgu bakımından sağlam bir yapıya sahiptir. Yazar vermek istediği mesajı ana ve ara düğümlerle vermiştir. Ara düğümler Paşazade’nin tek yolu seçme gerekçeleri olarak kullanılır.
Kahramanlar günlük hayattan insanlar. Yazar ele aldığı şahısları olay örgüsü içine çok iyi yerleştirmiştir. Kahramanların her olayda farklı kişiler olması, olay örgüsüne uyumundan kaynaklanır. Paşazade’yle gazeteci arkadaşı doğrudan birbirileriyle (bilgi yelpazesi.net) ilgilidir. Diğer olaylarda geçen kahramanlar o olay çevresi içerisinde birbirleriyle ilişkilidir. Olaylarda geçen her şahıs romana farklı bir soluk getirmiştir. Bu da yazarın romana şahıslar kadrosunu iyi oturtmasından kaynaklanmaktadır.
Her adam gibi bir iş bulmak amacıyla giriştiği işler Paşazade’yi sahteciliğe götürür. Yani adeta kader Paşazade’nin ağlarını örer. Hem de hiç çözülmeyesiye… Yazar kahramanı öyle bir yapıya oturtmuş ki bütün bu olumsuzluklara rağmen onun ümidini kırmaması, azmi vurgulaması bakımından önemlidir.
Ancak; romanda Paşazade’nin çocukluğu ya da ailesi tam olarak anlatılmamıştır. Olay sadece bir yönüyle ele alınmış, bazı toplumsal konular göz ardı edilmiştir.
Yazar çok fazla olumsuzluk anlatmış. Sahteciliği, dolandırıcılığı iyi bir şeymiş gibi anlatmış. Okuyucu, romanı okurken kahramana hak verecek şekilde olaylar anlatıldığından; böyle bir anlatıma başvurulmamalıydı. Yine argo kelimelerin çok fazla kullanılması eser için başka bir olumsuzluk unsurudur.
Bu roman bir ortaokul öğrencisi için sakıncalı olabilir. Çünkü orman gerektiğinde insanı karamsarlığa itebilecek tarzda ele alınmıştır. Öğrencilerde çalışmak yerine istenmeyen tek yolu seçmek anlayışı oluşabileceğinden, bu kitap onlara önerilmemelidir. Ancak lise çağındaki bir öğrenci için uygun, ders verici bir romandır.
Hiçbir zaman tek yol yoktur. Ufkumuzda her zaman birçok yol, birçok seçenek vardır. Önemli olan o tek yolu seçmemek için çaba göstermek, ne olursa olsun o malum tek yolu seçmemektir….
|
>>>TIKLAYIN<<<
“KİTAP ÖZETLERİ ”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
EKLEMEK
İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum
Yaz"
kısmına ekleyebilirsiniz.
|