|
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri
ÜÇ KATLI EV ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ
Yazarı: Yusuf Ziya Ortaç
Roman Konusu
Büyükbaba, babaanne, baba, anne ve üç çocuktan oluşan geniş bir ailenin, çeşitli sebeplerden dolayı parçalanması, aile fertlerinin başlarına gelen olaylar ve sıkıntılar anlatılıyor.
Romanın Ana Fikri:
Türk toplumunda aile çok önemli bir kurumdur. Aile bireyleri arasında dayanışma, saygı ve sevgi bağları oluşmadığı zaman aile parçalanmaktan kurtulamaz. Bu sebeple ne olursa olsun ebeveynlerimize ve kardeşlerimize sımsıkı bağlanmalı, onlarla olan dayanışmayı kesinlikle sarsmamalıyız.
Romanın Özeti:
Hacı İsmail Paşa emekli bir generaldir. Üç katlı bir evi vardır. Evin birinci katında karısı Teranedil hanımla kendisi, ikinci katında oğlu Cemal ile gelini Cevriye, üçüncü katta da torunları; Bedia, Talat ve Bahaddin oturmaktadır. İsmail Paşa artık iyice yaşlanmıştır. Bir gece torunları arkadaşlarıyla birlikte odalarında eğleniyorlardır. İsmail Paşa, ilerleyen yaşı nedeniyle bu gürültüye dayanamaz. Oğlu Cemal' inde buna kayıtsız kalışına sinirlenir ve yukarıya doğru adımlarla çıkar. Bu arada Cemal odasındadır ve oda bu durumu kaldıramaz ve oda yukarıya çıkar. Baba oğul gelin ve torunları hanım üçüncü katın kapısındadırlar. Ortamı bir sessizlik kaplar. Daha sonra önde Teranedil hanım ve diğer aile üyeleri yatak odalarına çekilirler.
Celal, hukuk mezunuydu fakat o siyasete atılmış, şimdiden belediyede üç liraya çalışıyordu. Celal, çoçuklarının bu saygısızlığına daha fazla dayanamayıp yeniden yukarıya çıktı. Fakat siniri geçince tekrar aşağıya indi. Hacı İsmail Paşa, torunlarının dün gecedeki davranışlarından dolayı kendi kendine, oğluna kızıyordu. İsmail Paşa zamanında durum böyle miydi? Her şeyin bir yolu yordamı, usulü vardı. Paşa, bu devirde, kendi zamanının izlerini bulamamaktan dolayı çok üzülüyordu.
Celal, bir yandan çoçuklarının dün geceki yaptıklarının sonunun gelmeyeceğini düşünürken, bir yandan da aldığı bağışla karısını mutlu edemeyişini için için yanıyordu. O, bir İttihatçıydı Gençliğin bu şekilde içine düştüğü ahlaksızlığın onların geleceğinin parlak olmayacağının sinyallerini veriyordu. Celal 'in İzmir' de Uzun Tevfik diye bir arkadaşı vardı.
|
Tevfik bir çiftlik almıştı ve Celali' de sürekli gelmesi için davet ediyordu. Celal, Cevriye' ye Bedia' yı da alarak oraya gitmek istediğini, ömrünün bu son demlerinde rahatça yaşamak istediğini söyledi. Cevriye, her zaman olduğu gibi bu isteğini de geri çevirmemişti Bedia, Güzel Sanatlar Akademisine gidiyordu. Bir gün karşıdan karşıya geçerken kırmızı, lüks bir araba ona çarptı. Kendisi yere yığılırken kitapları da etrafa saçıldı. Sonra, iki genç el onu yerden kaldırdı ve arabaya bindirerek hastaneye götürmek istedi. Fakat Bedia kendine gelince gitmek istemedi. Bunun üzerine arabadaki genç onu biraz kendine gelmesi için deniz kenarına götürdü. Bu arada Bedia ile genç arasında çeşitli konuşmalar geçti. Genç, büyük bir iş adamı olan Halil Aker idi. Halil bey Bedia' yı okulun oraya götürdü. Genç adam, Bedia' ya, biraz temiz hava almak, kazanın heyecanını atmak için bir yerlere gitme teklifi etti.
Bedia da kabul etti. Daha sonra iki genç, bir lokantaya oradan da kahve içmek için kahveciye gittiler. Bu esnalarda Bedia ile Halil arasındaki muhabbet iyice artmıştı. Halil, Bedia' yı evlerinin oraya bıraktı. İkisi de vaktin ne çabuk geçtiğini hayret etmişlerdi Bedia, arabadan inip, ayrılacağı zaman Halil ona kartını verdi ve Bedia' dan da uzattığı kağıda adresini yazmasını istedi. O da yazdı. Ertesi gün İsmail Paşa’ya "eski bir dost" tan bir mektup ve değerli kumaşlarla yiyecek gelmişti. İsmail Paşa ve diğer aile üyeleri bu eski dostun kim olduğunu tanıyamadılar fakat gönderdiği hediyelerden çok mutlu oldular. Bedia bu kişinin Halil Aker olduğunu anlamıştı. Kumaşlar çok güzeldi fakat onlardan elbise yaptıracak para yoktu. Teranedil hanım, öldüğünde cenaze masrafları için sakladığı dört yüz lirayı sandığından çıkardı ve yüzünü Talat' a, yüzünü Bahaddin' e, iki yüzünü de Bedia' ya verdi.
Bedia Halil Aker'in bu jestine teşekkür etmek için onu aradı. Biraz konuştuktan sonra Halil Bey ona görüşme teklif etti. Bedia da kabul etti. Daha sonra görüştüler ve bir plan kurdular. Halil Bey,hususi bir katibeyi işe almak için gazeteye ilan verecek ve Bedia'da ilk başvuran kişi olarak Halil Aker'in yanına hususi katibe olarak gelecekti. Bedia,şirkete geldi ve şef İsmail beyle görüştükten sonra işe girdi ve aynı gün başladı. Bedia ilk maaşı olan iki yüz lirayı da (bilgi yelpazesi.net) aldı. Celal bey,İzmir'e gitme işini babasıyla konuştuktan sonra kesin kararını verdi ve Cevriye hanıma valizleri toplattı. Celal Bedia'yı da götürmek istiyordu. Bedia eve gelince bunu duydu ve çok sinirlendi. Daha sonra annesi ve büyükannesiyle olanları konuştu ve İzmir'e gitmeyeceğini söyledi. Annesi,olanları akşam Celal'e anlattı. Celal çok sinirlendi sonra Bedia'nın kalmasına izin verdi. Celal ile Cevriye İzmir'e giderler.
Bu arada, Marksizmi savunan Bahaddin ve arkadaşları "Tohum" adlı dergilerini çıkartmak için planlarını yaparlar ve ilk örneğini bastırırlar. Bahaddin,evin boş olan ikinci katını derginin yönetim merkezi olarak kullanmak istediğinden koyu milliyetçi olan abisi Talat buna çok sinirlenir ve iki kardeş sanki düşman gibi birbirlerine girerler. Bu sırada,Bahaddin ve arkadaşlarını uzun zamandır takip eden sivil polisler eve baskın düzenler ve Bahaddin'i karakola götürürler. Talat,az önce düşmanı gibi gördüğü kardeşinin arksından ağlar fakat elinden bir şey gelmez. Tüm bunlar olurken Bedia,Halil Aker'le olan ilişkisini ilerletir ve artık eve de gelmez olurdu. Bir gün kendisini hastane odasında bulur. Halil'den hamile kalmıştır ve Halil Bedia'yı bayıltarak çocuğu aldırmıştır. Halil Aker,aldığı bir krom işinden büyük zarar uğrar ve zengin bir işadamı ona yardım eder. Fakat işadamı bunun karşılığında kızını Halil'le nişanlar. Halil,Bedia'yı en yakın dostların biri olan Piraye hanımla tanıştırmıştır.
Piraye hanım onu ziyarete gelir. Geldiğinde Halil'in gittiğini söyler. Bedia, hastaneden çıktıktan sonra şirkete gider ve Halil'in bıraktığı zarfı alır. Bedia çaresiz Piraye hanımın yanına gider. Piraye hanım Bedia'yı kabul eder ve bütün olanları anlatır. Halil, nişanlısıyla zorunlu olarak balayına gitmiştir. Bunu duyan Bedia sinirinden kahrolur ve Halil'in kendisiyle oynadığını,kendisinin satılık bir kız olduğunu düşünür. Piraye hanım Halil'in onu gerçekten sevdiğine dair yeminler eder. Piraye hanım,Bedia'nın bu şekilde eve dönemeyeceğini bildiği için, evinde kalması için ısrar eder ve o da kalır. Daha sonra Bedia,Halil'le birlikteyken gittiği balolara,partilere,düğünlere,eğlencelere Piraye hanımla gider.
Celal bey köy kahvesinde otururken İstanbul'dan gelen gazetenin sayfalarını karıştırır. Bu sırada oğlu Bahaddin 'in elleri kelepçeli resmini görür. Celal'in korktuğu başına gelmiştir,Bahaddin bir sene dört aya mahkum olmuştur. Celal, gazetenin o yaprağını koparır,büker ve cebine koyar. Celal,bir yandan Cevriye'yle ailesini bir yandan da Bahaddin'le Bedia'yı düşünür ve artık buradan gitmeye karar verir. Bir gün Hacı İsmail Paşa ikindi namazından camiden gelirken köşe başında göğsü geniş soluklarla açılıp kapanarak durur ve sırtını duvara yaslayarak yere oturur.
Biraz sonra bastonuna dayanmış avucuna bir konduğunu hisseder. Bunun üzerine takatsiz bir şekilde eve gider ve kapıdan içeri girer girmez yığılır. Ona yoldan geçenler sadaka vermişlerdir. Bu durum Paşa'nın çok zoruna gider ve onu yatağa düşürür. Teranedil hanımla Talat akşam yemeğini yedikten sonra hanım Paşa'nın nasıl olduğunu görmek için odaya gider. Kapıyı açtığında onun sessiz,solgun cesediyle karşılaşır Celal ile Cevriye İstanbul'a gelmek için vapura binerler. Celal binemeden önce aldığı yiyecekleri cebinden çıkardığı gazetenin üzerine koyar.
Cevriye,gazetede oğlu Bahaddin'in elleri kelepçeli resmini görünce şoka girer ve olduğu yere yığılır. İstanbul'a geldikten sonra Celal, babasının vefatını,Bedia'nın halini Talat'tan öğrenince çok üzülür. Celal'in bir arkadaşı Bakırköy hastanesinin baş hekimidir,Cevriye'yi ona göstermek için Talat'la birlikte hastaneye giderler. Cevriye,tamamen hafızasını kaybetmiştir. Doktor, onun hastanede kalmasının daha yararlı olacağını söyler. Hastanenin ambar şefi emekli olmuştur,Celal de onun yerine geçer. Celal eve döndüğünde kapı çalınır. Gelen Bedia'dır. Celal kapıyı açtıktan sonra hiç konuşmadan Bedia'ya bir tokat atar. Bedia tekrar Piraye hanımın yanına döner Celal de hastaneye döner.
Halil, İstanbul'a döner ve Piraye hanımı arayıp Bedia'yı sorar. Bedia ile Halil yeniden birleşirler ve Halil olanları anlatır. Halil,Bedia'yı eve getirir. Bedi'yı Talat karşılar, otururlar, konuşurlar ve yeniden eski günlere dönerler. Daha sonra hastaneye giderler ve Celal ile Bedia barışırlar Bedia annesinin haline çok üzülür. Tekrardan ve döndüklerinde,kapı çalınır gelen bekçidir ve yanında da Bahaddin vardır. Üç kardeş sabaha kadar konuşurlar,dertleşirler.
Cezaevinde Bahaddin bir adam tanımıştır. Adam aşırı milliyetçidir ve Bahaddin'le karşılıklı saygı ve hürriyet içinde konuşurlar ve adam Bahaddin'i de tarafına çeker milliyetçi yapar. Hail Bey de Bedia'dan evlilik hazırlılarını yapmasını ister. Üç katlı evde yeni bir hayat başlıyordur artık.
>>>TIKLAYIN<<<
“KİTAP ÖZETLERİ ”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
EKLEMEK
İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum
Yaz"
kısmına ekleyebilirsiniz.
|