|
Eğitim Öğretim İle İlgili Tüm Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri
YUSUF'UN DEFTERİ ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ
Yazarı: Hüseyin AKYÜZ
Romanın Özeti:
17.yüzyılda, IV. Murat’ın çocuk yasta kılıç kuşandırılıp tahta oturtulduğu gün İstanbul sokaklarında kutlama törenleri yapılırken Haliçli Balıkçı Salih'in karisi iki erkek çocuk dünyaya getirir.
Çocuk Sultan, büyüyünce, koyduğu yasaklara uymadıkları bahanesiyle binlerce insanin canına kıyabilen bir zalim olur. Bütün ülkede bir ölüm ve korku zamanı yaşanmaktadır. Balıkçı Salih bir gece rüyasında, Sultan Murat’ın tahta çıktığı gün doğmuş olmalarıyla gururlandığı ikizleri Hasan ve Yusuf'un bir ağacın dallarına asılarak öldürülmüş olduklarını görür. İçki tütün kullanmayan, kendi halinde bir insan olduğu için o zamana kadar Sultan Murat’ın kanlı iktidarından pek korkmayan Salih, bu rüyadan çok etkilenip, ikizlerinin bir gün gerçekten bir ağacın dalında sallanıverecekleri korkusuyla, onları hemen mahalle mektebine yazdırır. Uysal, akilli ve becerikli bir çocuk olan Yusuf, okulu sever ama sert mizaçlı biri olan Hasan zorluk çıkartıp, okula gitmez. Babası da onu balıkçı yapmaya karar verir.
Sultan Murat’ın genç yasta öldüğü gün, bu ölümden cesaret alarak içki aramaya çıkan iki sokak serserisinin neden olduğu bir yangında Balıkçı Salih'in evi yanar, kendisi ve karisi bu yangında ölür. Mahalle imamının sahip çıktığı çocuklardan Yusuf tüccar Bahri Efendiye evlâtlık, Hasan ise kiremithane sahibi bir Rum'a çırak olarak verilir.
Hasan daha ilk gece kiremithaneden kaçıp babasının kayığına sığınır. Kayıkta yatıp kalkmaya ve balıkçılık yapmaya baslar. Berbat bir kış günü yakındaki bir kilisenin bahçesindeki iki kulübeden birine girerek donmaktan kurtulan Hasan, o günden sonra bu kulübede yasamaya baslar. Daha sonra sokakta kalan Antika teyzeyle torunu Haleni de yandaki kulübeye gelir. Yalnızlıktan bunalan Hasan'la bu yaşlı kadın ve torunu arasında yakin bir dostluk baslar.
|
Yusuf'la tüccar Bahri Efendi Bursa'ya mal götürmek üzere bir sabah yola çıkarlar. Yolda Filitz adli Floransalı bir hekim de onlara katılır. Filitz bir deniz savasında Türklere esir düşmüş, bir paşanın yanında yıllarca Edirne'de hekimlik yaptıktan sonra özgür kalmıştır. Filitz, uzun bir yolculuk için Edirne'den ayrılmıştır; önce Bursa'ya, Kayseri'ye Antakya'ya daha sonra da Sam'a, Bağdat’a, Kahire'ye, İskenderiye’ye gitmek istiyordur. Amacı bu ünlü şehirlerde hekimlik mesleği ile ilgili araştırmalar yapmaktır.
İstanbul’da Sarayda Hekimbaşıyla tanışmış, aylarca Saraydaki el yazması hekimlik kitaplarını inceleme fırsatı bulmuştur. Bu arada, yola çıkmadan önce Edirne'de yaptırdığı büyük boy bir deftere de hekimlik tecrübelerini ve araştırmalarının sonuçlarını yazmaktadır. İlk gece konakladıkları yerde eşkıyalar saldırır, tüccar ölür. Ağır yaralanan Filitz, ölmeden önce en değerli hazinesi olduğunu söylediği el yazması defterini Yusuf'a verir. Filitz'in verdiği defterde bir hazinenin saklandığı yerin yazılmış olduğunu sanan Yusuf bu hazineyi bulma hayalleri kurar. Ama ne yazık ki defter Lâtince yazılmıştır.
Yusuf'un Lâtince öğrenip elindeki defteri okuyabilme isteği onu İznik’e götürür, burada bir papazdan Lâtince öğrenmeye çalışır ama buna öfkelenen bir tımar beyinin hışmına uğrar. Daha sonra İznikli yaşlı bir ciltçiye çıraklık yaparken kader karsısına ikinci bir hekimi, Cafer Çelebiyi çıkarır. Lâtinceyi bu kez de bu hekime yamaklık yaparak öğrenmeyi dener.
Bir yıl sonra defterini okuyabilecek kadar Lâtinceyi öğrenmiş olmak onu pek mutlu etmeyecektir, çünkü Filitz'in defterinde bir hazineden iz yoktur. Yusuf, en büyük hayalinin boşa çıkmasından çok üzülse de avuntuyu çabuk bulur. Lâtince öğrenmeye çalışırken yakından ilgilendiği hekimlik mesleğini çok sevmiştir. Yusuf'un bu konuda yeteneği gözünden kaçmamış olan Cafer Çelebi onun yanında kalarak kendisine yamaklık yapmaya devam etmesini ister. Yusuf bu teklifi kabul edip orada kalır ve bir pasa kızı olan Gül bade’yi ameliyat edip iyileştirecek kadar hekimliği iyi öğrenir.
Hasan, Yusuf kadar şanslı biri değildir. Âşık olduğu Helen’iyle evlenme hazırlıkları yaparken, kızı haremine cariye almak isteyen bir pasa ortaya çıkar. Paşanın teklifini kabul etmeyen Haleni bir gece paşanın adamları tarafından kaçırılır. Bu arada Anika teyze öldürülür, Hasan başından yara alıp, Helen’inin güzel yüzünden baksa hiçbir şey hatırlayamayan bir zavallı olur. Paşanın konağında yasamaya başlayan Haleni, sokaklarda kedi köpekle oynayarak zaman geçiren Hasani'i yıllar sonra bir rastlantı sonucu görüp, konağa alır. Bu kavuşma ne yazık ki mutlu bir olay olarak yaşanamaz; Helen’inin hasretle kucakladığı Hasan, konakta kaldığı ilk gece kızın kolları arasında ölür.
Haleni zorla atıldığı Paşanın yatağında yüreği nefret duygularıyla dolu olarak geçirdiği gecelerin birinde kanına giren şehvet duygularıyla irkilir. Ne yaptıysa bastırmayı, içinden atmayı başaramadığı bu duygu onun yasama yeni bir gözle bakmasına neden olur. Kötü geçmişine sızlanmayı bırakıp, yeni bir hayata kavuşabilmenin yollarını aramaya (bilgi yelpazesi.net) karar verir. Bu düşünceyle hırslanır. Paşanın gözlerini kamaştıran güzelliğinin yanına aklini ve hırsını da kâtip isine yarayacak fırsatlar kollamaya baslar. Bir süre sonra hem Paşayı hem konağı avucunun içine almayı da başarır.
Paşanın yeni sadrazamın adamları tarafından tuzağa düşürülüp öldürülüşü de ona büyük bir fırsat yaratır. Paşanın bütün altınlarını, mücevherlerini alarak hizmetçisiyle birlikte konaktan kaçar. Yanlarına sığındığı Rum bir kari kocanın yardımlarıyla Fener'de kendine bir konak alıp, Bursalı dul bir kadın olarak yasamaya baslar. Güzelliği ve gençliği sayesinde birçok genç ve yakışıklı sevgilisi olur ama hiçbirisi onu mutlu edemez. Sonra Venedikli bir kaptan yaşamına girer.
Mutlu bir yasam için bu ilişkiden çok umutlanan Haleni, kaptanın kendisini terk edip gitmesiyle yıkılır ve teselliyi eğlencede, içkide, esrar âlemlerinde arar. Yıllarca süren bu sefil yasam sonunda onu bitirir. Yakalandığı frengi hastalığı ilerler ve kendisini yatağa düşürür. Hanimi için iyi bir hekim aramaya çıkan kölesi Kasım, Yusuf'u bulur getirir. Kendisini ölen kardeşi Hasan zannederek ellerine sarılan Haleni için ne yazık ki Yusuf'un bir hekim olarak yapacak bir şeyi yoktur.
Yazarın Kısa Özgeçmişi:
İstanbul doğumlu Hüseyin Akyüz'ün Gösteri, Varlık, Dönemeç, Yeni Olgu, Oluşum, Düşün, Yaba-Öykü, Adam Öykü, Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde öyküleri, şiirleri ve öykü üstüne kuramsal yazıları yer aldı. 1979 yılında Kültür Bakanlığının açtığı çocuk yapıtları yarışmasında "Sevgiyle Anımsamak" adli öykü kitabi basarî ödülü kazandı. İsçi dünyasından sesler getiren öykülerini topladığı "Beyaz Güvercin" adli yapıtına 1982 Akademi Kitapevi Öykü Birincilik Ödülü verildi. Daha sonra yazdığı "Samuray Fırtınası" adli kitabıyla da 1991 yılında Seyhan Belediyesi 3. Kültür Senliği bünyesinde düzenlenen Orhan Kemal Öykü Ödülünü kazandı.
Beyaz Güvercin, Samuray Fırtınası, Bütün Düşlerin Akşamı, Denizkızı Ve Çocuk, Yağmurda Kus Sesleri adli basili öykü kitapları olan Akyüz'ün "Yusuf'un Defteri" adli tarihi bir romanı edebiyatımızın ilgi gören yapıtlarındandır.
Gönderen: Ersin İZGİ
Teşekkürler
|
>>>TIKLAYIN<<<
“KİTAP ÖZETLERİ ”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
EKLEMEK
İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum
Yaz"
kısmına ekleyebilirsiniz.
|