Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Konu Anlatımlı Dersler > İngilizce Dersi İle İlgili Konu Anlatımlar

ÇEKİMSİZ FİİLLER (İNGİLİZCE KONU ANLATIM)

İngilizcede çekimsiz fiiller, “-ing” takısı alarak veya herhangi bir ek almadan kullanılan fiillerdir. Bu fiiller, belirli bir zamanda gerçekleşmeyen ya da belirli bir nesneyi etkilemeyen eylemleri ifade etmek için kullanılır. Çekimsiz fiillere ait bazı örnekleri aşağıda bulabilirsiniz:

 

Ø  Sleeping (uyumak): Gece boyunca derin bir uyku çekmek, ruhunuzu ve bedeninizi dinlendirmek için en güzel yollardan biridir.

 

Ø  Running (koşmak): Sabahın erken saatlerinde koşuya çıkmak hem vücudunuzu hareketlendirmenin hem de doğayla iç içe olmanın harika bir yoludur.

 

Ø  Singing (şarkı söylemek): Duşta veya konser sahnelerinde şarkı söylemek, içsel bir mutluluk ve ifade özgürlüğü sunar.

 

Ø  Dancing (dans etmek): Müziğin ritmine kendinizi bırakarak dans etmek, bedeninizi ifade etmenin ve enerjinizi atmanın harika bir yoludur.

 

Ø  Loving (sevmek): Sevdiklerinize duyduğunuz sevgiyi göstermek, ilişkilerinizi güçlendirmenin ve mutluluğu paylaşmanın önemli bir yoludur.

 

Bu çekimsiz fiiller, İngilizcede konuşurken veya yazarken sıklıkla kullanılan eylemleri ifade etmek için kullanılabilir. Kullanıldıkları bağlam ve cümle yapısı, dilin akıcılığını ve ifade gücünü artırır.

 

 

DİKKAT : Çekimsiz fiiller daima temel fiilden önce yer alır.

 

1. Çekimsiz fiilden sonra gelen temel fiil her zaman YALIN durumundadır.

2. Çekimsiz fiiller mastar olarak yani to’ dan sonra kullanılmaz.

3. Olumsuz ya da soru cümlesi kurarken çekimsiz fiilden yararlanılır.

4. Olumsuz cümlede not ile birleşir, soru cümlesinde öznenin önüne gelir.

 

I can not go. (Gidemem.)

Can I go? (Gidebilir miyim?)

 

5. Çekimsiz fiiller de diğer yardımcı fiiller gibi not ile kaynaşırlar (can't, won't, mustn't vb.). Yalnızca may, had berter, would, rather, would sooner not ile

kaynaşmaz.

 

6. Çekimsiz fiillerden bazılarının geçmiş zaman biçimi yoktur.

 

Modern İngilizce’de kullanılan başlıca çekimsiz fiiller şunlardır:

 

Must

May

Had beter

Will

Might

Would like to

Would

Can

Would rather

Shall

Could

Would sooner

Should

Ought to

Need

 

MUST ve HAVE TO

 

1. ZORUNLULUK: Genellikle Türkçe’ye -meli, -malı, bazan da -mesi gerek biçiminde çevrilir.

I must go. (Gitmeliyim - gitmem gerek, çünkü öyle istiyorum.)

He must go. (Gitmeli, çünkü ben öyle istiyorum.)

You must come early. (Erken gelmelisin, ben öyle istiyorum.)

 

Must çekimsiz fiili şimdiki zamanda kullanılır ve geleceğe dönük bir zorunluluğu anlatır.

 

Geçmiş zamanda kullanılan bir temel cümleye bağlıysa ve eğer söz konusu zorunluluk hâlâ devam ediyorsa, biçimi değişmeksizin kullanılabilir.

 

I said he must be here before dinner. (Yemekten önce burada olmasını söylemiştim.)

 

Ama eğer zorunluluk devam etmiyorsa, geçmiş zamanda MUST kullanılmaz. Yine zorunluluk belirten have to, must yerine kullanılır.

 

Have to çekimli fiildir ve kuralsız fiil olarak (had-had) biçimleriyle her tense ile kullanılabilir. Anlam bakımından must'a benzerse de, küçük farklılıklar vardır.

 

MUST: Konuşan kimsenin koyduğu zorunluluktur.

HAVE TO: Dışardan gelen belli bir zorunluluk belirtir.

 

You must go. (Gitmelisin, ben öyle istiyorum.)

You have to go. (Gitmen gerekiyor, çünkü öyle gerekiyor, senden gitmen bekleniyor.)

Have to ifadesinde, son sözcük olan to'dan sonra gelecek fiillerin de mastar durumda olmalarını gerektirir.

 

Olumsuz ve soru cümlelerinde normal bir çekimli fiil gibi kullanıldığı tense'in yardımcı fiiliyle birleşir.

 

I don't have to go.

Do you have to go?

He doesn’t have to go.

 

Must ve have to olumsuz olarak kullanıldıklarında aralarındaki anlam farkı çeviride ortaya çıkar.

 

I mustn’t go. (Gitmemeliyim. Gitmemem gerek.)

I don't have to go. (Gitmek zorunda değilim.)

 

2. TAHMİN: İçinde bulunduğumuz zaman için akıl yürütme sonucu vardığımız yargıyı, yani tahmini ifade eder.

 

You must be tired. (Yorgun olmalısın.)

That book must be interesting. (O kitap ilginç olmalı.)

Tahmin bildirdiği zaman must, have to ile değiştirilemez.

 

Olumsuz kullanıldığı zaman not ile KAYNAŞMAZ.

 

You must not be tired. (Yorgun olamazsın, yorgun değilsin herhalde.)

 

Soru cümlelerinde must yerine have to kullanılması daha yaygındır.

 

Do you have to go? (Gitmen gerekiyor mu?)

Yes, I da / Yes, I must.

 

WILL

 

Will çekimsiz fiili temel olarak gelecek zamanda yapılacak bir eylemi ve geleceğe dönük bir istekliliği anlatır. Konuşulan İngilizce’de yukarıdaki anlamda tüm şahıslar için will kullanılır.

 

1. Will gelecek zaman anlamında kullanıldığında daha çok değişen bir durum üzerine verilen kararı anlatır.

 

it has started to rain, so I'll stay at home and read a book. (Yağmur başladı, o halde evde oturup bir kitap okurum.)

 

2. Won’t olarak kullanıldığında geleceğe dönük isteksizlik anlatır.

 

He wo,ı't lend me any money. (Bana hiç borç para vermeyecek [vermek istemiyor]).

 

3. Will çekimsiz fiili soru cümlesinde hem gelecek zaman, hem de rica anlamı ifade eder.

 

(Gelecek) Will he come with us tonight? (Bu gece bizimle gelecek mi?)

(Rica) Will you öpen the window, please.(Lütfen pencereyi açar mısın?)

 

WOULD

 

1. Esas olarak will’in geçmiş zaman biçimidir ve temel cümle geçmiş zaman olduğunda yan cümleciklerde gelecek fikri would ile verilir.

 

He said he would call me. (Beni arayacağını söyledi.)

 

2. Would present tense için de kullanılır ve -ecektim diye çevrilir. Şimdiki zamanda gerçekleşmesi beklenmeyen eylemleri anlatmak için kullanılır.

 

I would go there now. (Şimdi oraya gidecektim/giderdim.)

 

Bu cümle söylendiğinde eylemin yapılmayacak olduğu izlenimi vardır.

 

If it rained now, I would stay at home. (Eğer şimdi yağmur yağsaydı, evde otururdum/oturacaktım.)

 

Bu cümlede ise eylemin gerçekleşmesi başka bir eyleme bağlıdır.

 

3. Would çekimsiz fiili bir soru cümlesinde yukarıdaki anlamların dışında, rica içinde kullanılır.

 

Would you help me, please. (Lütfen bana yardım eder misiniz?)

 

WOULD LIKE (TO)

 

İstek göstermek için kullanılan bir çekimsiz fiildir. Eğer istenen şey bir eylem değilse TO kullanılmaz.

 

I would like some coffee please. (Biraz kahve rica edeyim.)

 

Eğer istenen şey bir eylemi yerine getirmek ise TO kullanılır ve hep olduğu gibi, ardından fiilin yalın biçimi gelir.

 

I would like to meet them. (Onlarla tanışmak isterim.)

 

Would like çoğu kez yazıda olsun, konuşmada olsun özneyle kaynaştırılır.

 

I'd like to go.

He'd like to eat

We'd like to see.

 

Soru cümlelerinde would öznenin önüne geçer.

 

Would you like to sit down? (Oturmak ister misiniz?)

 

Olumsuz cümlede would ve not kaynaştırılır.

 

I wouldn't like to go there. (Oraya gitmek istemezdim doğrusu.)

 

Soru sözcüklü soru cümlesinde ise:

 

What would you like to drink? (Ne içmek isterdiniz?)

How would you like to go? (Nasıl gitmek istersiniz/isterdiniz?)

 

WOULD RATHER

 

Tercih gösteren bir çekimsiz fiildir.

 

I would rather drink coffee. (Kahve içsem daha iyi olur/içmeyi yeğlerim.)

 

Eğer tercih edilen seçenekten söz ediliyorsa, THAN kullanılır.

 

I would rather drink coffee than tea. (Çay yerine kahve içmeyi yeğlerim.)

I would rather play tennis than swim. (Yüzmektense tenis oynamayı yeğlerim.)

 

DİKKAT : Eğer seçeneklerin ikisi de bir eylem gösteriyorsa, tercih edilmeyen eylemin de (çekimsiz fiile bağlı olduğu için) YALIN biçimde olacağını unutmayın (play - swim).

 

Would rather ifadesi kullanılırken would genellikle özneyle kaynaşır.

 

I'd rather - He'd rather - They'd rather

 

Olumsuz cümlede NOT ifadesi genellikle rather'dan sonra gelir.

 

I'd rather not - He'd rather not - They'd rather not

 

Soru cümlesinde would ayrılarak öznenin önüne gelir.

 

Would you rather have tea? - Would she rather stay? Olumsuz soruda would ve not kaynaşır.

 

Wouldn't you rather have tea? – Wouldn’t she rather stay?

 

Soru sözcüklü soruda:

What would you rather drink? (Ne içmeyi yeğlersiniz?)

 

WOULD SOONER

 

I'd sooner go there myself. (Oraya kendim gitmeyi yeğlerim.)

I'd sooner not see him. (Onu görmemeyi yeğlerim.)

Would / wouldn't you sooner go there yourself? (Oraya kendiniz gitmeyi yeğler/yeğlemez misiniz?)

 

CAN

 

1. YETERLİLİK : Bu çekimsiz fiil en yaygın olarak yeterlilik göstermede kullanılır ve Türkçe’ye -edebilir olarak çevrilir.

 

I can go. (Gidebilirim).

I can’t go. (Gidemem.)

Can you go? (Gidebilir misin?)

Can’t you go? (Gidemez misin?)

Where can you go? (Nereye gidebilirsin?)

 

Can çekimsiz fiilinin geçmiş zaman biçimi vardır ve could olarak kullanılır.

Bunun dışında her tense için aynı anlama gelen be able to yapısı kullanılır.

 

I am able to go. - I am not able to go.

Are you able to go? - Aren't you able to go?

I will be able to go. - I was able to go.

I have been able to go.

 

2. İZİN İSTEME / VERME: Can çekimsiz fiili soru yapısındaysa izin isteme, düz cümledeyse izin verme anlamında kullanılır.

 

Can I go? (Gidebilir miyim?)

Can she go too? (O da gidebilir mi?)

 

İzin isteme anlamında ikinci tekil ve çoğul şahıslarla (you) kullanılmaz, çünkü izin isteği zaten bu şahıslara yöneltilmektedir.

 

You can go. (Gidebilirsin, izin verilmiştir.)

You can't go (Gidemezsin, izin verilmemiştir.)

 

3. OLASILIK : Bu anlamda daha çok may çekimsiz fiili tercih edilmesine rağmen, can de kullanılabilir.

 

Can it rain tonight? (Bu gece yağmur yağabilir mi?)

it can even snow tonigh. (Bu gece kar bile yağabilir.)

What can happen? (Ne olabilir?)

Anything can happen. (Her şey olabilir.)

 

4. RİCA : Bu anlamda would ve could kullanımı daha nazik kabul edilirse de, can de rica anlamında kullanılabilir.

 

Can you teli me the time, please. (Bana saati söyleyebilir misiniz?)

 

COULD

 

1. Could çekimsiz fiili can'in geçmiş zaman biçimi olarak kullanılır ve geçmiş zamanda yeterlilik gösterir.

 

I could run fast when I was young. (Gençken hızlı koşabilirdim.)

 

2. İzin anlamında could yalnızca soru cümleleriyle kullanılır. İzin vermek için kullanılması pek yaygın değildir. Hem gerçek geçmiş zaman anlamıyla, hem de

şimdiki zamanda kullanılır.

 

Could we go now? (Şimdi gidebilir miyiz?)

Could we go yesterday? (Dün gidebilir miydik?)

 

3. Could çekimsiz fiili farazi (gerçekleşmesi beklenmeyen) olarak şimdiki zamanda, gerçek olarak da geçmiş zamanda olasılık gösterir.

 

I could beat him now. (Onu şimdi yenebilirim. Ama...)

I could beat him tten. (Onu o zaman yenebilirdim/yenebiliyordum.)

 

4. Could çekimsiz fiili rica ederken nazik bir ifade olarak çok sık kullanılır.

 

Could you tell me the time, please? (Saati söyler misiniz, lütfen?)

Could you pass the bread, please? (Lütfen ekmeği uzatabilir misiniz?)

 

MAY

 

1. OLASILIK: May çekimsiz fiili gelecekte olabilecek bir eylemi anlatmak için kullanılır.

 

We may go. (Gidebiliriz/Belki de gitmeyiz.)

it may rain. (Yağmur yağabilir/yağmayabilir.)

 

Bu anlamda MAY soru cümlelerinde kullanılmaz. Olumsuz cümlelerde NOT ile kaynaşmaz.

 

We may not go. (Gitmeyebiliriz.)

it may not rain. (Yağmur yağmayabilir.)

 

2. İZİN : Birinci tekil ve çoğul şahıslarla yalnızca olumlu sorularda ve bu sorulara verilen cevaplarda may çekimsiz fiili izin istemek / vermek amacıyla kullanılır.

 

May I go out? (Dışarı çıkabilir miyim?)

Yes, you may. (Evet, çıkabilirsin.)

 

May izin istemek için diğer şahıslarla kullanılırsa da, pek yaygın değildir. Geçmiş zamanda gerçek bir olasılık göstermek için, may’in geçmiş (bilgi yelpazesi. com) zaman biçimi olan might kullanılır.

 

He said he might come late. (Geç gelebileceğini söyledi.)

I thought you might like it. (Ondan hoşlanabileceğini düşündüm.)

 

MIGHT

 

Might çekimsiz fiili şimdiki zamanda farazi olasılık (gerçekleşmesi pek beklenmeyen) göstermek için kullanılır. Türkçe’ye çevirisi may ile aynıdır.

 

I may go now. (Şimdi gidebilirim)

I might go now. (Şimdi gidebilirim. Ama pek sanmıyorum)

 

might geçmiş zamanda gerçek ya da farazi olasılık göstermek için kullanılabilir.

 

He told me he might be late. (Bana gecikebileceğini söyledi.)

 

Might izin isteme/verme anlamında pek kullanılmaz.

 

SHALL

 

shall çekimsiz fiili modern İngilizce’de birinci tekil ve çoğul şahıslarla (I-we) olumlu sorularda fikir ya da karar istemek için kullanılır.

 

Shall I call a taxi? (Bir taksi çağırayım mı?)

Shall we start now? (Artık başlasak/başlayalım mı?)

 

Shall we... diye başlayan bir sorunun cevabı genellikle teklif ifadesi olan let's ile gelir.

 

Where shall we go? (Nereye gidelim/gitsek?)

Let's go to a cinema. (Bir sinemaya gidelim).

How shall we go? (Nasıl gidelim/gitsek?)

 

Let’s lake a taxi. (Taksiye binelim.)

 

Shall ile soru soran kimse, cevap verecek kişinin söylediğini yapmaya hazırdır.

 

Shall I ... ile başlayan bir sorunun cevabı, emir, rica veya teklif olabilir.

 

Shall I come with you? (Seninle geleyim mi?)

Yes, please do.

No, don't.

 

SHOULD

 

1. TAVSİYE : Farazi bir çekimsiz fiil olan should tavsiyeye değerlilik ifade eder. Türkçe’ye -meli, -mesi gerek biçiminde çevrilmesine rağmen zorunluluk göstermez.

 

You should study harder. (Daha çok çalışmalısın.)

You shouldn’t spend so much moncy. (Bu kadar para harcamamalısın.)

 

Should çekimsiz fiili geçmiş zamanda da kullanılır ve biçim olarak değişmez. Ama bu durumda bir yan cümlecik içindedir.

 

I told him he should study harder. (Ona daha çok çalışmasını söyledim.)

He said I should stay with him. (Onunla kalmam gerektiğini söyledi.)

 

2. BEKLENTİ : Should çekimsiz fiili bilinmeyen veya gelecekte olacak bir şey hakkındaki bekleyişi ifade eder. Must halen ya da bu ana dek olan bir şey için tahmin yürütür, ama should geleceğe dönüktür.

 

You must be hungry. (Aç olmalısın: şu andaki durum)

This book should be interesting. (Bu kitap ilginç olmalı: daha okunmamış, gelecekte)

 

Bazan da should gerçek olmadığı sonradan anlaşılan bir durumu gösterir.

 

This problem should be easy. (Bu problemin kolay olması gerekirdi. Neden değil?)

 

Olumsuz cümlede should her iki anlamı için de kaynaştırılabilir.

 

You shouldn’t sleep so late. (Bu kadar geç saate dek uyumamalısın.)

Their bus shouldn't arrivc in Ankara yet. (Otobüsleri henüz Ankara'ya varmamış olmalı.)

 

Soru cümlelerinde should bekleyiş değil, yalnızca tavsiyeye değerlik ifade eder.

 

Should we eat now? (Artık yesek mi?)

Should they take a taxi? (Taksiye binsinler mi dersin?)

 

Shall I... diye başlayan bir kimse diğer kişinin vereceği cevabı yapmaya hazırdır.

Should I... diye sorulduğunda, diğer kişinin tavsiyesi isteniyordur, buna uyulur veya uyulmayacaktır.

 

Koşul cümlelerinde should, if yerine kullanılabilir.

 

If anything happened, who would help you?

Should anthing happcn, who would help you?

(Eğer bir şey olsaydı, sana kim yardım ederdi?)

 

Should you go there now, you wouldn't see anthing. (Oraya şimdi gidecek olsaydın, hiçbir şey göremezdin.)

 

OUGHT TO

 

Ought to çekimsiz fiili, konuşan kimsenin tavsiyesinin uygun ve doğru olduğuna inandığı bir durumu anlatmak için kullanılır. Türkçe’ye çevirisi -meli, -mesi gerek gibi yapılırsa da, emir ya da yasaklama gibi bir anlam belirtmez.

 

You ought to stop smoking. (Sigarayı bıraksan iyi edersin.)

You ought to drive carefully. (Dikkatli araba kullanmalısın.)

 

Tavsiyeye değerlik ve bekleyiş ifade etmesi bakımından ought to ve should birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Cümleyi söyleyen kimse bir tavsiyede bulunmuştur. Bunu izleyen ister uyar, ister uymaz.

 

Olumsuz cümlede ought not to ya da oughtn't to olarak kullanılabilir. Ama modern İngilizce’de çoğu kez olumsuz ve soru cümlelerinde ought to yerine should kullanılır.

 

HAD BETTER

 

Tavsiye anlamında kullanılır ve "yapsa iyi olur" gibi çevrilir. Had sözcüğünün geçmiş zaman izlenimi vermesine karşın, bu bileşik çekimsiz fiil yalnızca present tense ile kullanılır. Ancak temel cümlesi past olan bir yan cümlecikte biçim değiştirmeden yer alabilir.

 

He said I’d berter slow down. (Yavaşlamamın iyi olacağını söyledi.)

Genellikle özneyle kaynaşır: I'd betler ... He'd betten.. vb.

Olumsuz cümlede NOT kaynaşmaz.: I'd betler not ... You'd berter not ... vb.

 

You'd better not be late. (Geç kalmasan iyi edersin.)

 

Soru cümlesinde had better kullanılması pek yaygın değildir.

 

NEED

 

Amerikan İngilizce’sinde normal bir çekimli fiil olarak kullanılan ve sonuna to alan need, İngiliz İngilizce’sinde zorunluluğun kalkması anlamında çekimsiz fiil olarak kullanılır. Bu bakımdan have to ile eşanlamlıdır.

 

You needn't get up so early. (Bu kadar erken kalkmana gerek yok.)

They needn't wait for her; she has already Ieft. (Onu beklemelerine gerek yok, çoktan gitti bile.)

 

Geçmiş zamanda ve diğer zamanlarda zorunluluğun kalkması anlamı, need fiilinin o tense'e ait yardımcı fiili kullanılarak verilir, to ile kullanılır.

 

You didn't need to go there. (Oraya gitmen gerekmezdi.)

We won't need to see them. (Onları görmemiz gerekmeyecek.)

 

Need'in soru cümlelerinde kullanılması pek yaygın değildir. Onun yerine have to tercih edilir.

 

GEÇMİŞ ZAMANDA ÇEKİMSİZ FİİLLER

 

MODAL + HAVE + FİİL (ÜÇÜNCÜ BİÇİM)

 

You must have done it.     yapmış olmalısın

You could have done it.    yapmış olabilirdin

You would have done it.    yapmış olurdun.

You should have done it.   yapmış olman gerekirdi.

You oughl to have done it.            yapmış olman gerekirdi

You may have done it.                  belki yapmışsındır.

You might have done it.                yapmış olabilirsin.

You needn't have done it. yapman gerekmezdi.

 

MUST HAVE

 

Must çekimsiz fiilinin yalnızca tahmin anlamı have ile kullanılabilir.

 

She must have seen this film. (Bu filmi görmüş olmalı.)

He must not have finished yet. (Henüz bitirmemiş olmalı.)

The concert must have started by now. (Konser şimdiye dek başlamış olmalı.)

 

COULD HAVE

 

Could çekimsiz fiilinin have'li kullanılışı farazidir ve "olabilirdi, ama olmadı" anlamını verir.

 

I could have göne there, but I didn't. (Oraya gidebilirdim, ama gitmedim.)

She could have seen them. (Onları görebilirdi., ama görmedi.)

 

Could have yapısı koşullu cümlelerin geçmiş farazi tipinde kullanılır.

 

I could have bought it if my father had given me the money. (Eğer babam parayı vermiş olsaydı, onu satın alabilirdim.)

I couldn't have met them if I hadn't göne to the parry. (Eğer partiye gitmemiş olsaydım onlarla tanışamazdım.)

 

WOULD HAVE

 

"Yapmış olurdum, yapmış olacaktım (ama yapmadım)" izlenimini vermek için kullanılır. Koşul cümlelerinde geçmiş farazi tipinin temel cümlesinde kullanılır.

 

They would have called him earlier. (Onu daha önce aramış olacaklardı ... ama aramadılar)

Would you have loved him if he had been poor? (Eğer yoksul olsaydı, onu sever miydin?)

 

SHOULD HAVE - OUGHT TO HAVE

 

İş işten geçtik ten sonra tavsiye ya da öğüt vermek için kullanılır. Her ikisi de aynı anlamdadır, ama olumsuz ve soru cümlelerinde ought to have pek kullanılmaz.

 

You ought to have spent your money more carefully. (Paranı daha dikkatli harcaman gerekirdi.)

He should have played berter. (Daha iyi oynaması gerekirdi.)

You shouldn't have said that. (Bunu söylememeliydin/söylemesen iyi ederdin,)

Gerek should have, gerekse ought to have geçmiş zamanda tahmin / bekleyiş de gösterebilir.

 

He ought to have read my letter by now, so he may call us any moment.

(Şimdiye dek mektubumu okumuş olmalı, bu nedenle, her an bizi arayabilir.)

 

it has been two hours since he left; he should have arrived there by now.

(Ayrılalı iki saat oldu, şimdiye dek oraya varmış olması gerekirdi.)

 

MAY HAVE

 

Geçmişte olasılık göstermek için kullanılır. Bu durumda olasılık güçlüdür ve olumsuzluk kesinlikle belli değildir.

 

You may have seen her at the party last night. (Dün gece onu partide görmüş olabilirsin.)

You shouldn't have driven after drinking so much! You may have had an accident.

(O kadar içtikten sonra araba kullanmamalıydın. Bir kaza yapabilirdin.)

 

MIGHT HAVE

 

Farazi olarak olasılık gösterir, ama konuşan kimse söylediği şeye pek ihtimal vermiyordur.

 

You might have seen her last night (but I don't think you did.) (Dûn gece onu görmüş olabilirsin [ama pek sanmıyorum].)

 

Might have geçmiş zaman farazi cümlelerde kullanılır.

 

If you had come earlier, you might have seen her. (Eğer erken gelmiş olsaydın, onu görmüş olabilirdin.)

 

NEEDN'T HAVE

 

Geçmişte yapılan bir eylem için "gerekmezdi", "şart değildi" anlamlarını ifade etmede kullanılır. Didn't need to ile aynı anlamdadır.

 

You needn't have dressed up; it will be an informal party. (Böyle şık giyinmene gerek yoktu, samimi bir parti olacak.)

She needn't have gone there; she could have called them. (Oraya gitmesine gerek yoktu, telefon da edebilirdi.)

 

 

ÇEKİMSİZ FİİLLER ÖRNEK CÜMLELER

 

I must go.

Gitmeliyim.

 

You must come early.

Erken gelmelisin.

 

I said he must be here before dinner.

Yemekten önce burada olmasını söylemiştim.

 

I don't have to go.

Gitmek zorunda değilim.

 

Do you have to go?

Gitmen gerekiyor mu?

 

She must have seen this film.

Bu filmi görmüş olmalı.

 

He must not have finished yet.

Henüz bitirmemiş olmalı.

 

The concert must have started by now.

Konser şimdiye dek başlamış olmalı.

 

O could have gone there, but I didn't.

Oraya gidebilirdim, ama gitmedim.

 

I could have bought it if my father had given me the money.

Eğer babam parayı vermiş olsaydı, onu satın alabilirdim.

 

I couldn't have met them if I hadn't gone to the party.

Eğer partiye gitmemiş olsaydım onlarla tanışamazdım.

 

Would you have loved him if he had been poor?

Eğer yoksul olsaydı, onu sever miydin?

 

You ought to have spent your money more carefully.

Paranı daha dikkatli harcaman gerekirdi.

 

He should have played better.

Daha iyi oynaması gerekirdi.

 

It has been two hours since he left; he should have arrived there by now.

Ayrılalı iki saat oldu, şimdiye kadar oraya varmış olması gerekirdi.

 

You may have seen her at the party last night.

Dün gece onu partide görmüş olabilirsin.

 

You shouldn't have driven after drinking so much! You may have had an accident.

O kadar içtikten sonra araba kullanmamalıydın! Bir kaza yapabilirdin.

 

If you had come earlier, you might have seen her.

Eğer sen gelmiş olsaydın, onu görmüş olabilirdin.

 

You needn't have dressed up; it will be an informal party.

Böyle şık giyinmene gerek yoktu, samimi bir parti olacak.

 

She needn't have gone there; she could have called them.

Oraya gitmesine gerek yoktu, telefon da edebilirdi.

 

You may take any book that you like.

İstediğin kitabı alabilirsin.

 

We have to take our books with us no matter where we go.

Her nereye gidersek gidelim kitaplarımızı yanımıza almak zorundayız.

 

You can sit anywhere you like.

Nereye istersen oturabilirsin.

 

As I couldn't reach her on the phone, I had to go to her house.

Ona telefonda erişemediğim için evine gitmek zorunda kaldım.

 

So long as you are going there, could you pass them a word?

Madem oraya gidiyorsun, benim için onlara bir haber iletir misin?

 

We left the party early, so that we could catch the last train.

Son trene yetişebilelim diye partiden erken ayrıldık.

 

I've looked at the telephone number again and again, in case I should forget it.

Unutmayayım diye telefon numarasına tekrar tekrar baktım.

 

I couldn't find a taxi, so I walked home.

Taksi bulamadım, bu yüzden eve yürüdüm.

 

We could win this game if  had better players.

Daha iyi oyuncularımız olsa, bu maçı kazanırdık.

 

We wouldn't go to their party, even if they invited us.

Bizi davet etseler bile onların partisine gitmezdik.

 

You can't go out, unless you tidy your room.

Odanı düzeltmezsen dışarı çıkamazsın.

 

She couldn't please her husband, whatever she did.

Ne yaptıysa kocasını memnun edemedi.

 

Interesting as it was, I still couldn't finish that book.

İlginç olmasına rağmen yine de o kitabı bitiremedim.

 

As much as I wanted to speak to her, I couldn't get near her.

Onunla o kadar konuşmak istememe rağmen yanına yaklaşamadım.

 

As many friends as he had, he couldn't find any when he was is need.

Onca arkadaşı olmasına rağmen muhtaç olduğunda hiçbirini bulamıyordu.

 

Why can't you do it?

Neden onu yapmıyorsun?

 

You don't have to go to bed as early as the children do.

Çocuklar kadar erken yatmak zorunda değilsin.

 

No one can work so hard and carefully as that boy does.

Kimse o çocuk kadar sıkı ve dikkatli çalışamaz.

 

If you can't do it alone, I can help you.

Eğer onu tek başına yapamıyorsan, sana yardım edebilirim.

 

You don't need a heavy coat, if you go to a summer resort.

Yazlık bir yere gidersen, kalın bir paltoya gereğin yoktur.

 

If you need any help, call me at once.

Eğer yardıma ihtiyacın olursa, hemen beni ara.

 

If you can't swim well, don't swim here.

Eğer iyi yüzemiyorsan, burada yüzme.

 

If I had any money now, I would lend some to you.

Eğer şimdi param olsaydı, sana biraz ödünç verirdim.

 

If I were you, I might accept the offer.

Senin yerinde olsaydım, teklifi kabul edebilirdim.

 

If they suddenly came in now, what would you do?

Şimdi ansızın içeri girselerdi, ne yapardın?

 

You might get hurt, if you fell down.

Düşecek olursan yaralanabilirsin.

 

If I had any time, I would be going to the sea with them.

Eğer zamanım olsaydı, onlarla beraber denize giderdim.

 

If you had left that letter on the table, everyone would have read it.

Eğer o mektubu masanın üstünde bırakmış olsaydın, herkes okurdu.

 

If you had studied hard all year, you would do well at the exam now.

Eğer bütün yıl sıkı çalışmış olsaydın, şimdi sınavda başarırdın.

 

Had I seen the fie, I would have reported.

Yangını görmüş olsaydım, bildirirdim.

 

If I had been there, I would have been killed too.

Eğer orada olsaydım, ben de öldürülmüş olacaktım.

 

I can't forget being kept waiting by him for hours.

Onun tarafından saatlerce bekletilimi untamıyorum

 

Who can get this engine working again?

Kim bu motoru yeniden çalıştırabilir?

 

She will do what she can to go there.

Oraya gitmek için elinden geleni yapacak.

 

I can't decide which to buy.

Hangisini alacağıma karar veremiyorum.

 

When can we meet again, Ahmet?

Ahmet, tekrar ne zaman buluşabiliriz?

 

Can we have lunch together?

Öğleyin beraber yiyebilir miyiz?

 

Would you like a cup of tea or coffee?

Bir fincan çay mı yoksa kahve mi istersiniz?

 

Would you like some more cake?

Biraz daha pasta ister misin?

 

I would like to try it.

Onu denemek istiyorum.

 

Perhaps we could go shopping together.

Belki beraber alışverişe gidebiliriz.

 

You must give up smoking, it's harmful for you health.

Sigara içmeyi bırakmalısın, sağlığın için zararlı.

 

Would you like some more tea, some more cake?

Biraz daha çay, biraz daha pasta ister misiniz?

 

Could you pass the bread, please, Fatma?

Lütfen, ekmeği uzatır mısın Fatma?

 

Please, can you pass me the salad, Ahmet?

Ahmet, bana salatayı uzatabilir misin lüften?

 

Fatma, would you like some more chicken or vegatables.

Fatma biraz daha tavuk veya sebze ister misin?

 

Can you pass me the sugar, please, Canan?

Canan, lütfen bana şekeri uzatabilir misin?

 

Can I help you, madam?

Size yardım edebilir miyim, bayan?

 

Would you like anything else, Sir?

Başka bir şey istiyor musunuz, efendim?

 

I want to buy an interesting book for my friend.

Arkadaşım için ilginç bir kitap almak istiyorum.

 

What would you recommend?

Ne tavsiye edersiniz?

 

Would you like a detective story or a novel?

Dedetif hikayesi mi  yoksa bir roman mı istersiniz?

 

I enjoyed this book very much, would you like to read it?

Ben bu kitabı çok beğendim, okumak ister misin?

 

Can you repair it?

Tamir edebilir misiniz?

 

Come as fast as you can.

Mümkün olduğu kadar çabuk gelin.

 

What would you like to drink?

Ne içmek istersiniz?

 

Can you call a little later?

Biraz sonra arayabilir misin?

 

Can I see your identification card?

Kimlik kartınızı görebilir miyim?

 

Could I use your telephone?

Telefonunu kullanabilir miyim?

 

Could I borrow your pen?

Dolmakalemini ödünç alabilir miyim?

 

Can you lower the price?

İndirim yapabilir misiniz?

 

May I sit here?

Buraya oturabilir miyim?

 

I can't swim

Yüzemem.

 

Can you come on Wednesday?

Çarşamba günü gelebilir misiniz?

 

I want to make an appointment to see Mr. Boztepe.

Bay Boztepe ile görüşmek üzere bir randevu istiyorum.

 

I want to cancel my appointment.

Randevumu iptal etmek istiyorum.

 

Could you describe him?

Onu tarif edebilir misin?

 

I want to ask you a question.

Size bir soru sormak istiyorum.

 

Why won't you go to a doctor?

Niçin, bir doktora gitmiyorsun?

 

We must catch the bus.

Otobüse yetişmeliyiz.

 

I can understand but I can't speak well.

Anlayabilirim fakat iyi konuşamam.

 

You can go and ask.

Gidip sorabilirsiniz.

 

You can eat it on your way to Ankara.

Onu Ankara’ya giderken yiyebilirsiniz.

 

Can you send him some post cards?

Ona birkaç (tane) posta kartı gönderebilir misin?

 

You can talk Turkish with him.

Onunla  Türkçe  konuşabilirsiniz

 

Can we go there?"

Oraya gidebilir miyiz?

 

So you can go by yourselves.

Böylece kendi kendinize gidebilirsiniz.

 

So you can rest in Gold Park.

Böylece Altın Park'ta  istirahat edebilirsiniz.

 

What  can  Ahmet  put  into the bag?

Ahmet çantaya ne koyabilir?

 

What  can  we  eat  there?

Biz orada ne yiyebiliriz?

 

İNGİLİZCE DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR
"
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

İNGİLİZCE DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR "
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

İNGİLİZCE DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI "
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<

"
EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER

SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>Yazan: ...
>Yorum:
.... .

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin
ve
delete tuşuna basın...

 


 E Mail
(Zorunlu Değil):