|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar
ABARTMA SÖZ SANATI NEDİR ABARTMA NEDİR MÜBALAĞA NEDİR ÖRNEKLERİ (SÖZ SANATLARI) (TÜRKÇE KONU ANLATIMI)
Mübalâğa (Abartma) Söz Sanatı Nedir?
Abartma diğer bir deyişle Mübalâğa söz sanatı, bir şeyi yahut bir olayı olduğundan çok daha büyük ya da küçük göstermek için şiir ya da düz yazılarda kullanılan söz sanatıdır. Özellikle şiirlerde çok daha yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. Şiirin ana ekseni duygu olduğundan, duygusal iniş ve çıkışları ifade etmede şairlerin oldukça rağbet gösterdiği bir söz sanatı olma özelliğine sahiptir. Günlük yaşantımızda da sıkça başvurduğumuz bir söz sanatıdır demek yerinde olacaktır. Birisine ya da bir duruma duyduğumuz sevgi, aşk, kızgınlık, öfke, mutluluk ya da şaşkınlık gibi duyguları daha görünür ve daha etkili hâle getirmemize olanak sağlar. Bir şiirde ya da düz yazıda Mübalâğa söz sanatı kullanılacaksa işin içinde mecaz anlam olmak durumundadır. Çünkü abartmanın oluşabilmesi için bahse konu olan olayın mantık sınırlarını zorlayacak derecede anlatılması gerekmektedir. Gerçek anlam
ile bunu yapması mümkün olamayacağından mecaz anlam işin içine dâhil olmak zorundadır.
Gerekli olan tüm bilgileri verdikten sonra örneklerle somutlaştırmamız yerinde olacaktır.
Mübalâğa (Abartma) Söz Sanatı Şiir Örnekleri
· Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.
Şiir Kaygusuz Abdal’a aittir. Şair, şiirin bu dörtlüğünde Abartma söz sanatını son 2 dizede kullanmıştır. Dokuz kişinin yaktığı bir ateşin oldukça güçlü yanması gerekir ve bu ateşte pişen her ne ise tâbir-i câizse nar gibi pişmesi gerekir. Fakat şair, üzerinde pişen kazın hâlen pişmediğini belirtmiş, üstelik kaynatma süresini de kırk gün olarak söylemiş. Elbette böyle bir durum gerçek hayatta söz konusu olamaz. Burada anlatmak istediği kaz etini kolay bir şekilde pişiremediğidir. Şiirdeki söylemi, konuyu çok daha etkili anlamamızı sağlamaktadır. Mecazlı ya da Mübalâğa söz sanatını kullanarak yapılan anlatımlar, olayı daha iyi kavramamızı sağlayacaktır.
· Bir ah çeksem dağı, taşı eritir
Gözüm yaşı değirmeni yürütür.
Bu dizeler Karacaoğlan’ın. Bir derdi olduğunu öyle bir söylemle anlatmış ki şiiri okuyan kişi, bu derdin çok büyük olduğunun farkına varabilir. Şair, “Benim çok derdim var.” şeklinde bir söylem kullansaydı durum yine anlaşılırdı ancak buradaki söylem kadar etkili olmazdı.
Bir varlığı veya olayı OLAMAYACAĞI KADAR büyültme veya küçültme sanatına abartma sanatı denir.
Gerçekleştirilemeyecek, imkansız, akıl almaz, mantığın çok üstünde sözlerdir.
Abartma sanatında amaç; dikkat çekmek, söylenilenleri daha etkili bir biçimde karşıdakine aktarmak, meraklandırmak veya gülmektir.
Bir durumu, özelliği olduğundan ya çok fazla ya çok az göstermek, bir olayı olamayacak şekilde zarif ve nükteli bir şekilde abartarak anlatmaktır.
Abartma, genel anlamda bir şeyi olduğundan üstün ya da aşağı gösterme sanatıdır. Edebiyatta Abartma, anlatımı güzel ve etkili kılmak için başvurulan bir söz sanatıdır.
Abartmanın diğer adı da mübalağa sanatıdır.
Çok yorulunca “öldüm”, biraz üşüyünce de “dondum” dediğimizde abartma yapmış oluruz.
UYARI:
Cümlede konuşturma veya kişileştirme görünce "Böyle bir şey imkansız." deyip abartma demeyin. Çünkü kişileştirme ve konuşturma diye sanatlar var. Belki bu söz sanatları olmasaydı abartma diyebilirdiniz. Bunu unutmayın.
Abartma Söz Sanatı Örnekler:
|
* Arabamız yerden yedi kat gökyüzüne zıpladı.
* Aslı, üflesem uçacaksın arkadaşım.
* Gözümün yaşı sel oldu, insanlar bu sele kapıldı.
* Fotoğrafta havuz görse boğulur.
* Filmi izlerken gülmekten öldük.
* Ders çalışma aşkıyla tutuşuyor.
* Çantanın ağırlığı kolumu kopardı.
* Çamaşırlar dağ oldu.
* Bir oturuşta bir danayı yer.
* Dünyalar kadar ödevim var.
* Ben var ya! Bir keresinde tam 50 kg muz yemiştim.
* Korkudan (bilgi yelpazesi.com) gözleri fal taşı gibi açıldı.
* Onu görünce dünyalar benim olmuştu.
* Kardeşim oyuncak alınmadığı için kıyameti kopardı.
* Sinemada gülmekten öldük.
* Dünya kadar işim var, Mutfakta dağ gibi bulaşık birikmiş.
* Evin geçimini üstlenince dünyanın yükünü omuzlarında hissetti.
* Onu destekleyen dağ gibi babası var.
* Dünya kadar ödevim var.
* Çocuk ateşler içinde yanıyor.
* Sana yüz defa söyledim, ellerini yıkamadan sofraya oturma diye.
* Doğum gününde dağ kadar pasta yaptırmış.
* Filler Nil Irmağı’nın yarısı kadar su içerlerdi.
* Dünyalar kadar işim var yarın gelebilirim ancak.
Donar soğuktan efendi semender âteşte
Bir iki gün dahi böyle eserse bu sarsar
Nedim
* (Efendi, bu kasırga böyle bir iki gün daha eserse, ateşte yaşayan masal hayvanı olan semender soğuktan donar. Rüzgârın aşırı soğukluğunu vurgulamak için hiç olmayacak olan bir şeyi, ateşte yaşayan bir hayvan olan semenderin bile donacağını söylüyor.)
ABARTMA (MÜBALAĞA) NEDİR? ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Abartma söz sanatı, bir düşünceyi ya da duyguyu abartılı bir şekilde ifade etmeye yönelik kullanılan retorik bir sanattır. Bu sanat türü, söz konusu düşünceyi veya duyguyu güçlendirmek, vurgulamak veya etkileyici bir biçimde aktarmak amacıyla abartıya başvurur. Dilin gücünü ve etkisini artırmak için abartma, edebî metinlerde, şiirlerde, hikâyelerde, mizahi anlatılarda ve günlük konuşmalarda sıklıkla kullanılan bir retorik figürdür.
Abartma söz sanatının özellikleri şunlardır:
· Aşırılık: Abartma, gerçekçi olmayan ve olağanüstü ifadeler içerir. Düşünce veya duygu, normalden çok daha büyük, küçük, uzak, yakın, güçlü veya zayıf bir şekilde anlatılır.
· Etkileyicilik: Abartma, dinleyici veya okuyucunun dikkatini çekmeyi ve duygusal bir etki yaratmayı amaçlar. Söz sanatının abartılı ve dramatik yapısı, duygusal tepki uyandırmada etkili olabilir. Abartmayı etkileyici kılan “mecaz” anlam içermesidir. Çünkü mecaz anlam bir durumu direkt olarak söylemez, düşündürür.
· Simgesellik: Abartma, bazı sözcükleri ve ifadeleri sembolik bir anlam taşıyacak şekilde kullanabilir. Bu, okuyucunun veya dinleyicinin metni daha derinden anlamasına yardımcı olabilir.
· Yaratıcılık: Abartma, yaratıcılığın güçlü bir şekilde kullanıldığı bir retorik türdür. Yazar veya konuşmacı, konuyu daha ilgi çekici ve etkileyici hale getirmek için farklı söz öbeklerini ustalıkla bir araya getirir.
Abartma söz sanatının örnekleri şunlardır:
· "Ağlamaklı gözleriyle okyanusları dolduran kız." Bu örnek, bir kızın gözyaşlarının okyanusları doldurduğunu abartarak onun çok fazla üzgün olduğunu ifade eder.
· "Onun sesi o kadar güçlüydü ki camları kırardı." Bu cümlede, birinin sesinin abartılı bir şekilde güçlü olduğu ve camları kıracak kadar etkili olduğu ifade edilir.
· "Sırtımı dayayacağım bir dağ bulsam, dünyayı omuzlarımda taşırım." Bu örnekte, kişinin kendisini o kadar güçlü ve dayanıklı hissettiği vurgulanarak abartılı bir ifade kullanılmıştır.
· "O kitabı okuduğumda bin defa ağladım." Burada, kitabın bu kadar etkileyici olduğu ve kişinin bin defa ağladığı abartılı bir ifadeyle anlatılır.
KONUYU DAHA İYİ ÖĞRENMEK İÇİN
AŞAĞIDAKİ VİDEOMUZU
İZLEYEBİLİRSİNİZ.
SÖZ SANATLARI ÖZET ANLATIM (ABARTMA BENZETME KARŞITLIK KİŞİLEŞTİRME KONUŞTURMA)
Sanat güzelleştirmek demektir.
Söz sanatı ise sözü söylerken güzelleştirmektir.
Söz sanatı kullanılmasının amacı söylenileni daha etkili bir şekilde söylemektir.
Kelimeler çok anlamlı olarak kullanılır.
Abartma, benzetme, karşıtlık, kişileştirme, konuşturma olmak üzere 5 çeşit söz sanatı vardır.
1. ABARTMA SÖZ SANATI NEDİR (MÜBALAĞA)
Bir varlığı veya olayı OLAMAYACAĞI KADAR büyültme veya küçültme sanatına abartma sanatı denir.
Gerçekleştirilemeyecek, imkansız, akıl almaz, mantığın çok üstünde sözlerdir.
Abartma sanatında amaç; dikkat çekmek, söylenilenleri daha etkili bir biçimde karşıdakine aktarmak, meraklandırmak veya gülmektir.
Bir durumu, özelliği olduğundan ya çok fazla ya çok az göstermek, bir olayı olamayacak şekilde zarif ve nükteli bir şekilde abartarak anlatmaktır.
Abartma, genel anlamda bir şeyi olduğundan üstün ya da aşağı gösterme sanatıdır. Edebiyatta Abartma, anlatımı güzel ve etkili kılmak için başvurulan bir söz sanatıdır.
Abartmanın diğer adı da mübalağa sanatıdır.
Çok yorulunca “öldüm”, biraz üşüyünce de “dondum” dediğimizde abartma yapmış oluruz.
UYARI:
Cümlede konuşturma veya kişileştirme görünce "Böyle bir şey imkansız." deyip abartma demeyin. Çünkü kişileştirme ve konuşturma diye sanatlar var. Belki bu söz sanatları olmasaydı abartma diyebilirdiniz. Bunu unutmayın.
Abartma Söz Sanatı Örnekler:
|
* Arabamız yerden yedi kat gökyüzüne zıpladı.
* Aslı, üflesem uçacaksın arkadaşım.
* Gözümün yaşı sel oldu, insanlar bu sele kapıldı.
* Fotoğrafta havuz görse boğulur.
* Filmi izlerken gülmekten öldük.
* Ders çalışma aşkıyla tutuşuyor.
* Çantanın ağırlığı kolumu kopardı.
* Çamaşırlar dağ oldu.
* Bir oturuşta bir danayı yer.
* Dünyalar kadar ödevim var.
* Ben var ya! Bir keresinde tam 50 kg muz yemiştim.
* Korkudan (bilgi yelpazesi.com) gözleri fal taşı gibi açıldı.
* Onu görünce dünyalar benim olmuştu.
* Kardeşim oyuncak alınmadığı için kıyameti kopardı.
* Sinemada gülmekten öldük.
* Dünya kadar işim var, Mutfakta dağ gibi bulaşık birikmiş.
* Evin geçimini üstlenince dünyanın yükünü omuzlarında hissetti.
* Onu destekleyen dağ gibi babası var.
* Dünya kadar ödevim var.
* Çocuk ateşler içinde yanıyor.
* Sana yüz defa söyledim, ellerini yıkamadan sofraya oturma diye.
* Doğum gününde dağ kadar pasta yaptırmış.
* Filler Nil Irmağı’nın yarısı kadar su içerlerdi.
* Dünyalar kadar işim var yarın gelebilirim ancak.
Donar soğuktan efendi semender âteşte
Bir iki gün dahi böyle eserse bu sarsar
Nedim
* (Efendi, bu kasırga böyle bir iki gün daha eserse, ateşte yaşayan masal hayvanı olan semender soğuktan donar. Rüzgârın aşırı soğukluğunu vurgulamak için hiç olmayacak olan bir şeyi, ateşte yaşayan bir hayvan olan semenderin bile donacağını söylüyor.)
2. BENZETME SANATI NEDİR (TEŞBİH SANATI)
Bir varlık ile başka bir varlığın özellikleri arasında BENZERLİK kurmaya benzetme sanatı denir.
Bir durumu, bir kavramı açıklarken bilinen ve ondan daha etkin benzerinden yararlanmaktır.
Aralarında benzerlik olduğu düşünülen iki şeyden güçsüz olanının güçlü olana benzetilmesidir.
Benzetme edatı olarak “gibi” den başka “kadar, sanki, güya, nitekim, meğer ki, misal, andırmak… ” sözcükler de kullanılabilir.
Benzetmeyi meydana getiren ögeler:
Benzetmeyi meydana getiren ögeler "benzeyen, benzetilen, benzetme yönü, benzetme edatı" olmak üzere 4 tanedir.
Örnek üzerinde gösterelim:
Burası Cennet gibi güzel bir tatil yeri.
Benzeyen: Tatil yeri
Benzetilen: Cennet
Benzetme Yönü: Güzelliği
Benzetme Edatı: Gibi
Benzetme Sanatına Örnekler:
|
* Hava cehennemi andırıyor. (Burada havanın sıcaklığı cehennem sıcağına benzetilmiş.)
* Ayşe, kaplumbağa gibi yavaş yürüyor. (Cümlesinde Ayşe’nin yürümesi kaplumbağanın yavaş yürümesine benzetilmiştir.)
* Ali, tavşan gibi hızlı koşuyor. (Ali’nin koşması tavşanın hızlı koşmasına benzetilmiştir.)
* Mehmet, Ahmet gibi konuşuyor. (Mehmet’in konuşması Ahmet’in konuşmasına benzetilmiştir.)
* Yeşim’de Rabia gibi sessiz konuşuyor. (Yeşim’in konuşması Rabia’nın konuşmasına benzetilmiş.)
* Babam aslan gibi güçlüdür.
* Kaldırımlarda gece, bir siyah kadındır.
* Kömür gözlü öğrencilerim vardı.
* Annem melektir.
* Van Gölü, mavi bir çarşafı andırıyor.
* İnsan, tamamlanmamış bir ansiklopedidir.
* Ben, bir bardak soğuk suyum.
* İnci gibi beyaz dişlerin var.
* Saçları altın gibi parlıyordu.
* Türküler de kilimler gibi eskidikçe değer kazanır.
* Gözlerim çalışmaktan kan çanağına döndü.
* Deniz misali gözleri vardı.
* Odanın konforu, sanki kral dairesiydi.
* Kutu gibi bir dairede otururlar.
* Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketli ise, yüz bin çeşit otla dolar. Yararlı olabilmeleri için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Ruhlar da böyledir. Onları bir fikirle uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında başıboş, öteye beriye dolaşıp dururlar. Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu yitirir.
* Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.
* Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu.
3. KARŞITLIK SANATI NEDİR (TEZAT SANATI)
Zıt anlamlı veya zıt anlama yakın kelimeleri BİR ARADA kullanmaya karşıtlık sanatı veya tezat sanatı denir.
Zıtlığın, karşıtlığın olabilmesi için cümlede yalnızca zıt anlamlı kelimelerin olması YETMEZ. Sanat olabilmesi için "DUYGU VE DÜŞÜNCE YOĞUNLUĞU" nun olması gerekir.
Örneklerle Açıklayalım:
Akşam yattım, sabah kalktım. (Bu cümlede "akşam x sabah, yattım x kalktım" zıt anlamlı kelimeleri kullanılmasına rağmen karşıtlık sanatı yapılmamıştır. Çünkü cümle yalındır, cümlede duygu ve düşünce yoğunluğu yoktur.)
Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz. (Bu cümlede (bilgi yelpazesi.com) karşıtlık sanatı vardır. Çünkü cümlede geçen "ağlarım x gülüştüklerimiz" kelimeleri karşıt olarak kullanılmış ve duygu yoğunluğuna yer verilmiştir.)
Güneş doğdu, akşam battı. (Bu cümlede "doğdu x battı" zıt anlamlı kelimeleri kullanılmasına rağmen karşıtlık sanatı yapılmamıştır. Çünkü cümle yalındır, cümlede duygu ve düşünce yoğunluğu yoktur.)
Güneşin doğarken battığını gördüm. (Bu cümlede karşıtlık sanatı vardır. Çünkü cümlede geçen "doğarken x battığını" kelimeleri karşıt olarak kullanılmış ve duygu yoğunluğuna yer verilmiştir.)
Karşıtlık Sanatına Örnekler:
|
Gülen yüzüme aldanmayın
İçimde bir damla gözyaşı.
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde
Halbuki hepimiz hayattayız.
Güvenme varlığa, düşersin darlığa.
Zengin görünüyoruz fakat içimiz fakir.
4. KİŞİLEŞTİRME SANATI NEDİR (TEŞHİS)
İnsana ait özellikleri insan dışı varlıklarda kullanmaya (konuşturma hariç) kişileştirme sanatı denir.
İnsan dışı bir varlık insan gibi davranır.
Kişi=İnsan => Kişileştirme=İnsanlaştırma demektir.
Kişileştirmede insan dışındaki varlıklara ağlama, mutlu olma, üzülme, kızma gibi insana özgü nitelikler aktarılır.
UYARI:
Benzetme sanatı ile karıştırmayın. Benzemek başkadır, insan gibi davranmak başkadır.
UYARI:
Cümlede insan dışı varlığın NE DEDİĞİ, NE SÖYLEDİĞİ yazıyorsa KONUŞTURMA, yazmıyorsa KİŞİLEŞTİRME SANATI yapılmış demektir.
Örnek:
Çiçeği tam koparacakken çiçek bizimle konuşmaya başladı. (Çiçek insan gibi davranmış fakat ne dediği cümlede yazmadığı için konuşturma değil kişileştirme sanatı yapılmıştır.)
Çiçeği tam koparacakken çiçek, "Bana dokunmayın!" dedi. (Çiçeğin ne dediği cümlede yazdığı için kişileştirme değil konuşturma sanatı yapılmıştır.)
Bulutlar bize bahar mevsimini fısıldar. (Bulutlar insan gibi davranmış fakat ne dediği cümlede yazmadığı için konuşturma değil kişileştirme sanatı yapılmıştır.)
Bulutlar bize, "Bahar gelecek." diye fısıldadı. (Bulutların ne dediği cümlede yazdığı için kişileştirme değil konuşturma sanatı yapılmıştır.)
Kişileştirme Sanatına Örnekler:
|
Tarihin dilinden düşmez bu destan
Nehirler gazidir, dağlar kahraman
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir
Bu dörtlükte “tarih, nehirler, dağlar” a insana özgü nitelikler verilmiştir. Tarih, insana özgü konuşma özelliği ile nehir ve dağlar yine insana özgü olan “gazilik ve kahramanlık” özellikleri ile kişileştirilmiştir. Bildiğiniz gibi, savaştan (bilgi yelpazesi.com) sağ ve zafer kazanmış olarak dönen kimseye “gazi”, savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren kimseye ise “kahraman” denir. İşte insana özgü bu nitelikleri şair, insan dışındaki varlıklara vererek onları kişileştirmiş, anlatımına farklılık ve güzellik katmıştır.
Durgunca bir deniz sahilleri öper
Söner ufuklarda sevdalı bir kamer
Yıldız gibi uçar ateşböcekleri
Gecenin gözyaşı öper çiçekleri
Bu dörtlükte “deniz” ve “kamer” sözcüklerinde kişileştirme yapılmıştır. “Sevdalanmak” insana özgü bir niteliktir. Şair, bunu (bilgi yelpazesi. com) insan dışındaki varlıklara vererek onları kişileştirmiştir.
* Uzak denizlerden gelmiş yorgun bir gemi, limanın şefkatli kollarına bırakmıştı kendini. Sonbaharın gelişiyle yapraklar, vedalaşarak ağaçlardan ayrılıyordu. (Bu cümlelerde “gemi”, “liman” ve “yapraklar”a insan özelliği yüklenerek kişileştirme yapılmıştır.)
Dinmiş denizin şarkısı, rüzgâr uyumakta
Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı
Mevsim gibi süslenmiş Emirgan, Çınaraltı
Bu dizelerde “deniz, rüzgâr, rıhtım boyu, Emirgan ve Çınaraltı” kişileştirilmiştir. Bildiğiniz gibi, deniz şarkı söylemez, rüzgâr uyumaz, rıhtım boyu üzülmez. Emirgan ve Çınaraltı gibi yerler süslenmez. Ama şair bu cansız varlıklara, insana özgü nitelik vererek şiire hoş bir hava katmış, ayrıca duygu ve düşüncelerini daha güzel bir şekilde aktarmıştır. Şair, dalgaların çıkardığı sesi denizin şarkısı olarak ifade etmiş; rüzgârın esmemesini, rüzgârın uyuması şeklinde yorumlamıştır. Karanlığın çökmesini rıhtım boyunun üzüntü içinde olmasına bağlamış, Emirgan ve Çınar altının baharla birlikte yeşermesini ise buraların süslenmesi olarak ifade etmiştir.
* Bulutlar ağlamaya başladı.
* Sokaktaki kediler yine türkü söylüyorlar.
* Güneş uyumaya gitmiş.
* Akşam vakti rüzgar yanımıza usulca yanaştı.
* Dağlar, omuzlarına bembeyaz bir şal atmış.
* Demlik, bardağı doldurmak için başını eğiyor.
* Güzel gitti diye pınar ağladı.
* Menekşeler külahını kaldırır.
* Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda, / Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.
* Toros Dağları'nın üstüne, / Ay, un eledi bütün gece.
* O çay ağır akar,yorgun mu bilmem, / Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem.
* Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın, / Eskici dükkanında asma saat, / Çelik bir şal atmış omuzlarına.
* Yalnızlığın okşadığı kalbime,yağmurlar küskün, / En güzel türküyü bir kurşun söyler.
* Bu akşam sonbahar ne kadar serin, / Geceyi hasretle zaman.
Durgunca bir deniz sahilleri öper
Söner ufuklarda sevdalı bir kemer
Yıldız gibi uçar ateşböcekleri
Gecenin gözyaşı öper çiçekleri
* Ufukta günün boynu büküktü
* Güller sakın bize küsmesin.
Dağlara yaslanıp yatan güneşi
Yaralı, hastadır, yorgundur sandım
ne vakit Maçka’dan geçsem,
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi.
Bütün kusurumu toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarımı düzlüyor
Gül hasretinle yollara tutsun kulağını
Nergis gibi kıyamete dek çeksin intizar
* Kış, Ada’nın her tarafına yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz, yıldız, karayel… halinde seferber ettiği zaman; öte yakadaki yaz, pılısını pırtısını yeni toplamış, bir kenara, oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştu.
5. KONUŞTURMA SANATI NEDİR (İNTAK SANATI)
İnsanın dışı varlıkların ne dediği, konuşması cümlenin içindeyse bu sanata konuşturma sanatı denir.
İnsan dışı varlıkların insan gibi konuşmasıdır.
UYARI:
Cümlede insan dışı varlığın NE DEDİĞİ, NE SÖYLEDİĞİ yazıyorsa KONUŞTURMA, yazmıyorsa KİŞİLEŞTİRME SANATI yapılmış demektir.
Örnek:
Çiçeği tam koparacakken çiçek bizimle konuşmaya başladı. (Çiçek insan gibi davranmış fakat ne dediği cümlede yazmadığı için konuşturma değil kişileştirme sanatı yapılmıştır.)
Çiçeği tam koparacakken çiçek, "Bana dokunmayın!" dedi. (Çiçeğin ne dediği cümlede yazdığı için kişileştirme değil konuşturma sanatı yapılmıştır.)
Bulutlar bize bahar mevsimini fısıldar. (Bulutlar insan gibi (bilgi yelpazesi.com) davranmış fakat ne dediği cümlede yazmadığı için konuşturma değil kişileştirme sanatı yapılmıştır.)
Bulutlar bize, "Bahar gelecek." diye fısıldadı. (Bulutların ne dediği cümlede yazdığı için kişileştirme değil konuşturma sanatı yapılmıştır.)
Konuşturma Sanatına Örnekler:
|
Bülbül, “Senin nazını çekemem…” diyordu. Güle. (Bu cümlede “Senin nazını çekemem…” sözünü söyleyen insan dışı varlık (gül) olduğu için konuşturma sanatı yapılmıştır.)
Güneş, "Uyanın! Sabah oldu." diye bağırdı.
Birden haykırdı rüzgar, "Çekilin, geliyorum!"
Tilk, "Bana şarkı söyler misin?" sorusunu kargaya yöneltti.
Üzerimdeki tozları kaldırın, dedi kitap.
Kamyon önündeki yükü görünce:
- Acıyın bana, diye yalvarmaya başladı.
Eşek sordu, "Acaba akşam yemekte ne var?"
KONUYU DAHA İYİ ÖĞRENMEK İÇİN
AŞAĞIDAKİ VİDEOMUZU
İZLEYEBİLİRSİNİZ.
|
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
|