|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar
DÜŞSEL ÖGELERDEN YARARLANMA NEDİR?
Düşsel ögelerden yararlanma, yazılı veya sözlü eserlerde gerçeklik dışı veya hayali unsurları kullanarak hikâyeyi zenginleştirmeyi ve okuyucunun veya dinleyicinin hayal gücünü uyandırmayı amaçlayan bir edebî tekniktir. Bu teknik, yazarın özgürce hayal gücünü kullanmasına ve hikâyeyi gerçeklik sınırlarının ötesine taşımasına olanak tanır.
Düşsel ögeler genellikle fantastik, bilim kurgu, peri masalları veya mitoloji gibi türlerde yaygın olarak kullanılır. Öykülerde yer alan düşsel ögeler, olayların gelişimini etkileyebilir, karakterlerin özelliklerini veya yeteneklerini değiştirebilir veya olayların geçtiği mekânları ve zamanları farklı bir boyuta taşıyabilir.
Düşsel ögelerden yararlanmanın bazı özellikleri şunlardır:
· Hayal gücünün sınırlarını genişletir: Düşsel ögeler, yaratıcılığın ve hayal gücünün sınırlarını zorlar. Yazarlar, gerçek dünyanın sınırlamalarından bağımsız olarak olaylar, karakterler ve mekânlar yaratabilirler.
· Okuyucunun ilgisini çeker: Düşsel ögeler, okuyucunun veya dinleyicinin dikkatini çekmek için kullanılır. Gerçeklik dışı unsurlar, hikâyenin daha ilginç ve eğlenceli hâle gelmesini sağlar.
· Fantastik dünyaların yaratılmasına imkân tanır: Düşsel ögeler, fantastik dünyaların yaratılmasını sağlar. Bu dünyalar, gerçek dünyadan farklı kurallara ve varlıklara sahip olabilir ve okuyucuyu tamamen yeni bir deneyime götürebilir.
· Temaları ve mesajları vurgular: Düşsel ögeler, bazen gerçek dünyadaki temaları veya mesajları daha iyi vurgulamak için kullanılır. Gerçeklik dışı unsurlar, yazarın ele almak istediği konuları daha çarpıcı bir şekilde ifade etmesini sağlar.
· Okuyucunun hayal gücünü uyandırır: Düşsel ögeler, okuyucunun hayal gücünü harekete geçirir ve onları hikâyenin içine çeker. Okuyucu, kurgusal dünyayı görselleştirmek ve hikâyenin akışına katılmak için kendi hayal gücünü kullanır.
· Yaratıcılığı teşvik eder: Düşsel ögeler kullanılarak yazılan eserler, yazarların yaratıcılığını teşvik eder. Yazarlar; yeni karakterler, olaylar ve mekânlar yaratmak için düşsel ögeleri kullanarak sınırları zorlayabilir ve benzersiz eserler ortaya koyabilir.
Düşsel ögelerden yararlanma, edebiyatta özgünlüğü ve yaratıcılığı destekleyen bir tekniktir. Bu teknik, okuyucuları farklı dünyalara götürürken aynı zamanda derin düşüncelere yol açabilir ve edebi eserlerin etkisini artırabilir.
DÜŞSEL ÖĞELERDEN YARARLANMA NEDİR TANIMI ÖRNEKLERİ DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI (TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR)
Okuduğumuz yazıda geçen olağanüstü, günlük hayatta karşılaşamayacağım olaylar, varlıklar, canlılar varsa bu tür yazı ve anlatımlarda düşsel öğelerden yararlanılmış demektir. Örneğin Harry Potter kitaplarına veya filmlerine dikkat edilirse olağanüstü olayların, düşsel varlıkların, hayal ürünü nesnelerin olduğu görülür.
Düşsel öğelere masallarda bolca rastlarsınız. Çünkü masallar hayal dünyasını geliştirmek amacıyla yazılmışlardır.
Hayal ürünü kelimesi hayalle ilgili olan, hayali şeyler için kullanılır. Sonuç olarak hayal ürünü, düşsel ya da fantastik anlatım gerçek olmayan, hayali anlatım demektir.
Bazen doğaüstü varlıklarla, bazen de kişileştirme ve benzetme unsurlarından yararlanılarak özellikle şiirde başvurulan düşünceyi geliştirme yollarındandır.
Örnekler:
Harry, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’na hiç başvurmamasına rağmen oradan kabulü gelmesiyle kendisinin de bir büyücü olduğunu anlar. Yedi sene boyunca okuyacağı bu gizemli ve devasa okulda onu bekleyen birbirinden tehlikeli ve heyecanlı serüvenlerle daha ilk senesinde becerikli bir büyücü olup çıkar ve olaylar heyecanlı bir şekilde Harry’i kaderine sürükler.
Hiç bu kadar sessiz değildi
Karınca komutanların sihirli aynalardan izlediği
Çocukluğumun şehri Hiroşima Bulutların lanetli gözyaşlarını Tümden boşalttığı o gün Çocuk kemiklerinin direnişiyle Sarsıldı ölüm kenti Hiroşima
Kırmızı Başlıklı Kız, çiçek toplayarak, kelebeklerin peşinden koşarak, kuş seslerini dinleyerek yolda ağır ağır ilerlerken kurt kestirmeden Büyükannenin evine varmış, kapıyı çalmış.
“Kim o?” diye seslenmiş içeriden yaşlı kadın.
Kurt sesini değiştirerek, “Benim, Kırmızı Başlıklı Kız,” demiş. “Çayın yanında yemen için sana çörek getirdim.”
Yemekten sonra kız tek başına yatağına yönelmiş. Kurbağa masadan, " ya ben ne olacağım? " diye vıraklamış. Kral kızına, "Verilen sözlerle ilgili söylediklerimi unutma" demiş. Prenses kurbağayı yanına alıp odasına götürmüş ve bir köşeye bırakmış. " Yastığına gelmek isterim demiş," kurbağa. Prenses gözyaşları içinde kurbağayı yastığına bırakmış.
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI (ÖZET ANLATIM)
|
Hangi anlatım biçimiyle olursa olsun, amacımız fikirlerimizi, duygu veya kurgularımızı başkalarına aktarmaktır. Bunu bazı tekniklerden yararlanarak yaparız. Bunlara "düşünceyi geliştirme yolları" diyebiliriz.
Bu yolların başlıcaları şu şekilde sıralanabilir:
-Tanımlama
-Örnekleme
-Karşılaştırma
-Tanık Gösterme / Alıntılama
-Sayısal Verilerden Yararlanma
-Somutlama
-Soyutlama
-Düşsel Öğelerden Yararlanma
1. TANIMLAMA
Kavramın ne olduğunu, nitelikleri veya nicelikleriyle açıklama yoludur. Ele aldığımız konunun kavramlarını "tanımlama" yoluyla aydınlatırız.
Tanımlamalarda "......NEDİR / KİMDİR?" sorularına cevap verilir. "Edebiyat nedir?" gibi.
Tanımlamada bir anlam yoğunlaştırması vardır. Okuyucunun anlatılana bakışı ve düşünüşü bu noktada odaklaşır.
ÖRNEK:
Gözlem: görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma organlarımızla dış dünyadan sağladığımız duyumların tümüdür. İnsanları, varlıkları, olayları yani yaşamı tanımak ve kavramak istiyorsak, gözlem yapmak zorundayız. Kuşkusuz, başarılı konuşmak ve yazmak da yaşamı tanımakla, giderek bilgili olmakla gerçekleşir.
Yukarıdaki parçada yazar "gözlem" kavramı üzerinde durmaktadır. Altı çizili bölüm "Gözlem nedir?" sorusuna cevap vermektedir.
ÖRNEK:
Sanat, insandaki yaratma eğiliminin eyleme dönüşmesi olayı: sanat yapıtı da. bu eylemin maddeyi etkileyerek ona verdiği biçim ve düzendir. Bu eylem, kendinde başlar, kendinde biter. Sanatı öbür yaratmaya dönük eylemlerden ayıran temel farklılık buradadır.
Bu parçada yazar; "sanat" kavramını tanımlamış, sanatın diğer eylemlerden farkını dile getirmiştir.
Tanımlama iki şekilde yapılır:
a) Nesnel Tanımlama:
Herkes için aynı olan, varlığın gerçek özelliklerini yansıtan tanımlardır:
ÖRNEK:
Herhangi bir konuda belli bir görüşü, belli bir düşünceyi savunan, yazılara makale denir. Yaşamı en gerçek ve geniş boyutlarıyla ele alan, yaşanan veya tasarlanan, insanı, toplumu, karakterleri, görenekleri inceleyen; duyguları, tutkuları çözümleyen uzun yazılara roman denir.
Korku, bilinçaltı birikimlerinin geçmiş yaşantılarla karşılaşıp bireyin bakış açısında tedirginliğe yol açmasıdır.
b) Öznel Tanımlama:
Kişiden kişiye değişebilen göreceli tanımlardır.
ÖRNEK:
Zaman bir kandırmacadır. Sizi ağına düşürmek için fırsat kollayan örümcek gibi etrafınızda dönüp durur. Sizden yana olduğuna inanmanıza neden olur; oysa zaman hep aleyhimizedir. Zamana yenik düşmekten başka bir seçeneğimiz de yok üstelik. Zamanın efendi olduğunu, tüm evren düzeni içinde yer alan varlıkların da onun kölesi olduğunu kabul etmek en doğrusu galiba.
Yukarıdaki parçanın ilk cümlesinde yazar, "zaman" olgusunu öznel bir tanımla vermiştir.
Bir kavramın tanımı farklı biçimde yapılabilir:
- Bir kavram, özel ve değişmez nitelikleri belirtilerek tanımlanabilir:
Bakteri; toprakta, suda, canlılarda bulunan, mayalanmaya, çürümeye ya da hastalıklara yol açan, küresel, silindirimsi veya kıvrık biçimde olan, çok basit yapılı, bölünme yoluyla çoğalan, klorofilsiz, tek gözeli canlıdır.
- Bir kavram, işlevi (görevi) belirtilerek tanımlanabilir:
Anahtarlık, anahtarların yitmesini önlemek, kolayca kullanılmalarını sağlamak için takıldıkları deri, maden ve benzeri şeylerden yapılmış halkadır.
- Bir kavram hem özellikleri hem işlevi belirtilerek tanımlanabilir:
Liman, gemilerin yük almalarına ya da yük boşaltmalarına, yolcu İndirip bindirmelerine uygun kuruluşları bulunan, barınmalarına yarayan doğal veya yapay sığınaktır.
2. ÖRNEKLEME
Düşünceyi geliştirmenin bir yolu da örneklemedir. Örnekleme, soyut bir düşünceye somutluk ve görünürlük katar, söylenmek isteneni okuyucunun zihninde canlandırır.
Genellikle örneklemeye somutlaştırma amacıyla başvurulur. Yerinde kullanılan bir örnek, kimi durumlarda sayfalarca açıklamadan daha etkili olur.
Sanatçılar, yazarlar örnekleri gördüklerinden, yaşadıklarından, okuduklarından seçebilecekleri gibi tasarlanmış olarak da belirtebilirler.
Örnekleme, bir düşünceyi kanıtlamanın en iyi yollarından biridir.
ÖRNEK:
Kimi büyük yapıtlar iki katlı ev gibidir. Üst kat çoğunluğun anlayabileceği türdendir. Yapıtın asıl büyüklüğünü, alt katın anlamını herkes kavrayamaz. Geldiği yeri hak etmeyen bir kadının serüvenini anlatan "Madam Bovary" adlı yapıtı okuyanlar, bunu keyifle yapmışlardır; ama iyi bir okuyucu, bu romanı okudukça, okuduklarını düşündükçe, derinliği, gerçek anlamı çok daha iyi kavrar.
Yukarıdaki parçada yazar, yapıtlardaki anlam derinliğini bir benzetmeyle anlatmaya başlamış, Madam Bovary adlı yapıtı örnek vererek yazıya etkinlik kazandırmıştır.
ÖRNEK:
Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Burada kerpiç bir duvardan Iyonya tarzında bir sütun başlığı fırlar; bir merdivenin basamağında Roma konsülünün gelişini kutlayan bir taş görünür. Ahi Şerafettin'in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanları bekler. Bu yüzden aslanhane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır.
Bu parçada, ilk cümledeki iddiayı inandırıcı kılmak için "şaşırtıcı terkipler"e Ankara'dan şu örnekler verilerek örneklemeye başvurulmuştur:
I. Iyonya tarzında bir sütun başlığı
II. Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir taş
III. Greko Romen aslanları
IV. Etilerin toprak ve bereket ilahesi olan bir yılan
3. KARŞILAŞTIRMA
Düşünceyi geliştirmenin bir başka yolu da iki kavram, iki varlık, iki olay, durum ya da nitelik arasındaki benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanarak anlatımı geliştirmektir. Tartıştığımız, öne sürdüğümüz yargıyı, kanıyı güçlendirmenin en önemli yollarından biridir şüphesiz. Bu nedenle açıklama ve tartışma gibi anlatım biçimleri içerisinde sıkça kullanılır.
Karşılaştırma üç yoldan yapılabilir:
a) Benzerliklerden Yararlanma:
Kavramları ortak özellikte karşılaştırmaya denir.
ÖRNEK:
Nehir suyu akıcıdır; geri dönmez, aynı yatağı yeniden takip etmez. Ulaşabildiği kadar geniş sularla kucaklaşır. Yaşam da böyledir. Geriye alamazsınız, aynı anı veya olayı sil baştan yaşayamazsınız.
b) Karşıtlıklardan Yararlanma:
Kavramların karşıt durumlarını belirtmeye karşıtlıklardan yararlanma denir.
ÖRNEK:
|
Cömert insan ay gibidir, parlar. Etrafındaki insanları da aydınlatır. Derin merhamet gücüyle kalabalık içinde bile derhal fark edilir. Yüzü de ruhu gibi aydınlıktır çünkü. Cimri insan kapkara taşa benzer. Çevresini aydınlatmak şöyle dursun, etrafındaki ufacık ışık belirtilerini de kendi koyu karanlığında yok eder. Yardım etmenin, paylaşmanın yüceliğinden bir şey anlamaz.
c) İlişki Kurma:
Bir olayın ya da olgunun kendisine benzeyen bir başka olaya bağlanarak anlatılmasına ilişki kurma denir.
ÖRNEK:
Bir sinema dergisi, son dönem Türk sinemasının çok iyi projelerle adından söz ettirdiğini söylüyor ve Batı'nın bizim sinemamızdaki yükselişle hiç ilgilenmediğini de sitemkâr bir yaklaşımla dile getiriyor. Aslında (bilgi yelpazesi.net) bunda çok şaşıracak bir nokta yok. Batı bizim sanatsal yolculuğumuza başından beri sırt çevirmiş durumda. Eşi görülmemiş bir kendini beğenmişlik, yıllardır alışık olduğumuz bir tavır.
ÖRNEK:
Yemek fiyatlarına zam yapamayan lokanta sahipleri porsiyonlardaki yemek miktarını azaltma yolunu tutmuşlar. Elbette tutarlar; çünkü önlerinde örnek var. Bir zamanlar kömür dağıtımı yapan şirketler, kok kömürünün fiyatını artırmış görünmemek için, tonu 900 kiloya indirmişlerdi. Lokantacılara niye kızıyoruz ki; üzüm üzüme baka baka kararır.
4. TANIK GÖSTERME (ALINTILAMA)
İleri sürülen görüşü, düşünceyi doğrulamak amacıyla ele alınan konuda güvenilir, tanınmış bir kişinin görüşünden yararlanma yoludur. Alıntı yapma, alıntılama da denir bu yola.
Her yazar, düşüncesini açıklamasına yardım eden ya da kendisine esin veren, başkasına ait bir düşünceyi yazısında kullanabilir. Bunun iki yolu vardır:
Alınan düşünce bunu ortaya koyan kişinin kendi dilinden olduğu gibi aktarılır. Bu durumda alınan sözler tırnak işaretleri arasında gösterilir. Bu tür alıntıda dikkat edilecek nokta hiçbir sözcüğü değiştirmemektir.
Düşünceler özetlenerek aktarılır. Alıntı yapan, onu kendi anladığı biçimde ve kendi dil deneyimi içinde anlatır. Bu durumda tırnak işareti kullanılmaz.
ÖRNEK:
Çalışmanın, hele insanı başarıya götüren bir çalışmanın insan ve ülke hayatında çok önemli bir yeri vardır. Unutulmamalı ki insan denilen varlık, hayatını en iyi koşullar altında devam ettirmek zorundadır. İnsan yaşadığı sürece mutlu olmak, refah ve huzur içinde yüzmek ister. Bu; istemeyle değil, çalışmayla gerçekleşebilecek bir durumdur. Bu nedenle çalışmak, diğer toplumların lideri olmak gerekir. Tüm dünya çalışırken uyumak, en büyük insanlık suçudur. Mehmet Akif'in şu dizelerinde olduğu gibi:
"Bir baksana, gökler uyanık, yer uyanıktır
Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır."
Tembel tembel oturup paslanacağımıza, varsın yıpranalım daha iyi. Unutmayalım ki çalışmak, kurtuluştur.
ÖRNEK:
Hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık oluşur? Bunu bilmek gerekir. Sözcük, başka bir sözcüğün yanına geldiğinde ışıldar, bir anlam kazanır. Tek basınayken sönüktür, ölüdür. Mallerme'nin "Şiir, sözcüklerin dilidir." demesi bundandır. Bütün bunlar düşünüldüğünde görülecektir ki, şiir başlı başına hüner işidir.
5. SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA
Düşünceyi inandırıcı kılmak için başvurulacak yollardan biri de sayısal verilerden (istatistiklerden) yararlanmadır. Okuyucu her zaman bilimsel araştırmalardan elde edilen sayılara, istatistiklere güven duyar. Düşünceyi inandırıcı kılmanın en kısa yolu budur.
ÖRNEK:
Dili zenginleştirmenin en iyi yolu, dile işlekliğini kaybettirmemektir. Bunun için de söz dağarcığını geniş tutmak, duygu ve düşünceleri aktarırken aynı sözcükler yerine doğru kullanmak şartıyla, yeni sözcükler, farklı sözcükler tercih etmek gerekir. Gün boyu kurduğumuz cümleler, aynı sözcükler etrafında dolanıp duruyor. Bir üniversitenin yaptığı araştırmaya göre, lise düzeyinde bir öğrencinin 24 saat boyunca kullandığı (farklı) sözcük sayısı 125, üniversite öğrencisinin ise 170. Üniversitede görevli akademisyenlerde bu sayı 350 ile 500 arasında değişiyor. Bir Türkçe sözlükte 10.000'in üzerinde sözcük var. Biz toplum olarak sadece 150 -200 sözcükle iletişim kurmaya devam ediyoruz.
6. SOMUTLAMA
Soyut, anlatılması güç kavramları başka kavramlar aracılığıyla görünür kılmaya somutlama denir.
Düşünceyi kolayca kavratmak amacıyla başvurulan somutlama daha çok örnekleme ve benzetmeler yoluyla yapılır.
ÖRNEK:
Hiç olmazsa unutmamak isterdim
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar
Yalnız bırakmayın beni hatıralar
Az yanımda kal çocukluğum
Temiz yürekli, uysal çocukluğum
Ah, ümit dolu gençliğim
Yukarıdaki dizelerde şair, hatıralarını ve çocukluğunu "kişileştirme"ye de başvurarak somutlamıştır.
ÖRNEK:
Yalnızlık, kalbimde açılan bir yara
Gençliğim, çok uzak iklimlerde bir ada
Sevdiğim ne varsa benden uzak
Mutluluk, cimri bir komşu benden uzak
Yukarıdaki dizelerde altı çizili sözcükler benzetmelerden yararlanılarak somutlanmıştır.
7. SOYUTLAMA
Soyutlama, okurda bir konuyla, bir kavramla ilgili uzak çağrışımlar yaratmak amacıyla kullanılır. Bu durum anlatımı akıl dışına çıkarma yoluyla sağlanır. Bir başka deyişle, soyutlamada kavramların gerçekle bağı koparılır.
ÖRNEK:
Bakarsın lodosa çevirir rüzgâr
Dalgalar saçlarında getirir seni
Açar umut kıyılarında yıldızların en güzeli
Bir yağmur başlar delicesine yeşil
Unutursun hoyrat bahçelerinde
Döner eski çağına hatıralar
Mevsimler değişir içimde
Bu dizelerde şairin sözünü ettiği, "dalgaların saçında gelen sevgili, umut kıyılarında yıldızların açması, delicesine yağan yeşil yağmur, içinde değişen mevsimler" soyutlama örneğidir.
8. DÜŞSEL ÖĞELERDEN YARARLANMA
|
Bazen doğaüstü varlıklarla, bazen de kişileştirme ve benzetme unsurlarından yararlanılarak özellikle şiirde başvurulan düşünceyi geliştirme yollarındandır.
ÖRNEK:
Hiç bu kadar sessiz değildi
Karınca komutanların sihirli aynalardan izlediği
Çocukluğumun şehri Hiroşima Bulutların lanetli gözyaşlarını Tümden boşalttığı o gün Çocuk kemiklerinin direnişiyle Sarsıldı ölüm kenti Hiroşima
UYARI: Betimleyici anlatım içerisinde, duyu organlarıyla ilgili ayrıntıların yer aldığı görülür. Düşünceyi geliştirme yollarından biri sayılmamakla birlikte, duyu organlarıyla ilgili ayrıntılara sıkça yer verilmesi de anlatımda başvurulan yollardan biridir.
9. BENZETME
İleri sürülen bir düşünceyi pekiştirmek, somut hale getirmek için, herhangi bir ilgi kurarak iki varlık, kavram, olay ya da durumun birbirlerine benzetilerek anlatılmasıdır.
Genellikle “gibi, sanki, andırıyor, tıpkı” gibi ifadelere yer verilir.
Boğaz bu akşam o kadar güzel ki adeta bir masal dünyası gibi.
Gökyüzündeki bembeyaz bulutlar pamuk tarlalar mı andırıyordu.
Bu cümlelerde boğaz, ”masal dünyası’na; bulutlar, pamuk tarlası”na benzetilmiştir.
10. KİŞİLEŞTİRME
İnsana özgü niteliklerin, insan dışındaki varlıklara aktarılmasıdır.
ÖRNEK:
Uzak denizlerden gelmiş yorgun bir gemi, limanın şefkatli kollarına bırakmıştı kendini. Sonbaharın gelişiyle yapraklar, vedalaşarak ağaçlardan ayrılıyordu.
Bu cümlelerde “gemi”, “liman” ve “yapraklar”a insan özelliği yüklenerek kişileştirme yapılmıştır.
11. KONUŞTURMA
İnsan dışındaki varlıklara ya da kavramlara insan kişiliği kazandırma sanatına kişileştirme (teşhis) denir.
İnsanın konuşma yetisinin başka varlıklara aktarılmasına da intak (konuşturma) sanatı denir.
Bu iki sanat genellikle birlikte kullanılır. Her “kişileştirme” de konuşturma olmayabilir, fakat her “konuşturma” da (bilgi yelpazesi.net) mutlaka “kişileştirme” vardır. Özellikle fabllarda, hayvan öykülerinde masallarda sık sık bu sanata başvurulur.
ÖRNEK:
Bulutlar gözyaşı döktüler.(Teşhis) (aynı zamanda kapalı istiare)
Bu cümlede “bulutlar” insanlara özgü bir nitelik olan “gözyaşı dökme” özelliği ile tanıtıldığı için kişileştirme sanatı yapılmıştır.
Bülbül, “Senin nazını çekemem…” diyordu. Güle.
Bu cümlede “Senin nazını çekemem…” sözünü söyleyen insan dışı varlık (gül) olduğu için konuşturma sanatı yapılmıştır.
ANLATIM BİÇİMLERİ ÖZET ANLATIM
Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir tasarıyı, bir olayı sözle ya da yazıyla ifade etmeye anlatım denir.
Birbirinden farklı konuları, olayları, gözlem ve izlenimleri anlatırken kullanılan yöntemlere ise anlatım biçimi denir.
Anlatılan konunun sergileniş biçimleridir.
Her konunun sergilenişinde belli bir amaç gözetilir.
Amaca göre anlatım biçimlenir.
Doğru, güzel ve etkili anlatım için bu teknikler kullanılır.
1. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM (ÖYKÜLEME)
Öyküleyici anlatımda yazar bir olay yazısı kullanmaktadır. Yani metinde bir olay vardır. Olayın da bir akış sırası vardır.
“Bana bu ince maşayı veriyor, cıgarasını denize atıyor. Galiba yaz. Çok aydınlık, çok güneşli bir hava… Annem, konuşurken mavi tüylü bir yelpazeyi yavaş yavaş sallıyor. Ben kucağından kayıyorum. Beni kollarımdan tutarak yanına oturtuyor. Gümüş maşacığın halkasına parmağımı takıyor, annem görmeden ucunu ağzıma sokuyor, dişlerimle ısırıyorum. Konuştuğu sarı saçlı hanımın çarşafı mavi… Ben beyazlar giymiştim. Başım açık. Saçlarım çok... ”
2. BETİMLEYİCİ ANLATIM (BETİMLEME)
Yazar bu anlatım biçiminde herhangi bir olayı, kişiyi, nesneyi veya bir olayı gördükleri kadarıyla anlatmaktadır. Bu anlatım biçiminde bolca sıfatlara yer verilir, çeşitli karşılaştırmalar yapılır. Adeta yazar gördüklerini resmeder.
“Görülmeye değer bir yapıydı. Giriş kapısı kocaman, üzerinde bir tokmak vardı. Bina duvarları ise taştandı. Koca koca taşlar kesilerek adeta duvara monte edilmişti. Duvarın boyası moyası da yoktu. Tamamen doğal bir görünümü vardı. Eğer birine bu binaya tarif etmeye kalkışsanız o kişi ilk bakışta binayı tanırdı. Açık sarıya çalar bir rengi vardı binanın. İki kanatlı bir kapısı adeta sizi içeri çağırır. Pencereleri ise küçük küçüktü. Bir de tarihi anımsatan o heybetli bir duruşu.”
3. AÇIKLAYICI ANLATIM
Bu anlatım biçiminde yazar okuyucuyu bilgilendirme amacı güder. “Ne, nasıldır?” sorularının cevabını verir.
“Milyonlarca kişi kitap okuyor, müzik dinliyor, tiyatroya sinemaya gidiyor. Neden? Belli ki kendisini aşmak istiyor insan. Gerçek anlamda insan olmak istiyor. Ayrı bir birey olmakla yetinmiyor; bireysel (bilgi yelpazesi.net) yaşamının kopmuşluğundan kurtulmaya, bireyciliğinin bütün sınırlarıyla onu yoksun bıraktığı ama yine de onu sezip özlediği bir dostluğa, daha anlamlı bir dünyaya geçmek için çabalıyor.”
4. TARTIŞMACI ANLATIM
Bu anlatım biçiminde uygulanan durum : Herkesçe bilinen, kabul edilen fikirlerin değiştirilmesine yönelik çabadır. Yazar ortaya koyduğu durum ile sizin fikrinizi değiştirmeye yönelik çabalar sarf eder.
Aşağıdaki konuda yazar, başka bir dildeki romanın kendi dilimize çevrildiği zaman daha da etkili olduğunu vurgulamaya çalışmıştır.
“Her dilden romanlar vardır. Peki, bu romanların içindeki duyguyu anlamak için o romanın yazıldığı dili bilmemiz mi gerekiyor? Asla. Hiç de gerek yok. O romanı dilimize çevirdiğimizi zaman çok daha insanı etkileyen, hatta büyüleyen o duyguları daha da iyi hissederiz. Çeviri romanlarını bu yüzden daha da çok seviyorum. Yazar beni alıyor, kendi memleketine, kendi dünyasına götürüyor, hayatına ortak ediyor. Bizim de aradığımız bu değil mi?”
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
|