|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar
KARŞILAŞTIRMA NEDİR KARŞILAŞTIRMA CÜMLELERİ KARŞILAŞTIRMA NE DEMEK KARŞILAŞTIRMA ÖRNEKLERİ (TÜRKÇE KONU ANLATIM)
En az İKİ varlık veya olay arasındaki "üstünlük, eşitlik, zayıflık" gibi FARKLILIKLARı söylemeye karşılaştırma denir. Yani en az İKİ varlık veya olay olmak zorundadır.
Nesneleri, kavramları taşıdıkları özellikler açısından birbiriyle "ölçmek"tir. Soyut ve somut her kavram karşılaştırma konusu yapılabilir.
Karşılaştırma, ortak ya da farklı yönlerden yapılabilir. Örneğin “Ahmet’in boyu Ali kadar uzundur.” cümlesinde Ahmet ve Ali boyları yönünden karşılaştırılmışlardır. “Ali, Ahmet’ten çalışkandır.” cümlesi de bir karşılaştırmadır. Karşılaştırma çalışkanlık yönünden yapılmış. “Ahmet gezmeyi çok sever, Ali ise ders çalışmayı tercih eder.” cümlesinde de karşılaştırma vardır. Ali ve Ahmet sevdikleri durumlar yönünden karşılaştırılmışlardır.
UYARI: Benzetme ile karıştırmayın. Benzetmede varlık ve olaylar arasındaki adı üstünde benzerlikten söz ederken; karşılaştırmada en az iki varlık veya olay arasındaki "üstünlük, eşitlik, zayıflıktan söz etmektedir.
Örneğin; "Arkadaşım at gibi hızlı koşar. (ata benzetilmiş)" "Arkadaşım attan daha hızlı koşar. (attan üstün olduğu söylenerek karşılaştırma yapılmış)"
Karşılaştırma Örnekleri:
Bizim sınıf sınavdan en yüksek notu aldı. (Bizim sınıfın diğer sınıflardan ÜSTÜN olduğu anlatılmış. Karşılaştırma yapılmıştır.)
Bugün de hava sıcak. (Önceki günle bugünün EŞİT olduğu anlatılmış. Karşılaştırma yapılmıştır.)
Arkadaşım bu isten daha az para kazanıyor. (Bu işin önceki işten parasal olarak düşük, ZAYIF olduğu anlatılmış. Karşılaştırma yapılmıştır.)
Adnan yaşça Ahmet'ten büyüktür. (Adnan'la Ahmet karşılaştırılmış.)
Anneler evlatlarına, babaya göre daha düşkündürler. (Anneler ile babalar karşılaştırılmıştır.)
Bana göre edebi türlerin en zoru denemedir. (Deneme ile diğer türler karşılaştırılmıştır.)
Bu bölgede incir kadar üzüm de üretilir.
|
Bu çalışmayla daha iyi bir puan alabilirdin.
Bu konuda senden daha bilgilisi yok.
Bu yılki sınav geçen yıla göre daha zor ve yorucuydu.
Buğra, en az senin kadar iyi satranç oynar.
Kışın Sivas, İstanbul’dan daha soğuktur.
Televizyon da İnternet kadar etkilidir.
Köyün en güzel çileği bahçemizde yetişir.
Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille yazılıyor.
Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.
Dinlemek de konuşmak kadar önemlidir.
Köroğlu Destanı'nda kahramanlık ve aşk temalarının dışında dişe dokunur bir şey bulamazsınız; Dede Korkut Hikayeleri'nde ise her türlü toplumsal-kültürel öğeye rastlayabilirsiniz.
Mehmet Akif'in şiirlerindeki dil, Tevfik Fikret'e göre daha yalındır.
Öğretmen, sınıfın en çok konuşanını öne oturttu.
Öykülerini de okudu; ama bunları şiirleri ve oyunları kadar beğenmedi.
Sağlığım geçen haftaya göre daha iyi.
Şiir, roman ve öyküye göre daha çok ilgi görmektedir.
Tiyatrodan aldığım tadı sinemada bulamıyorum.
Haber alma gereksinimini en iyi karşılayan iletişim aracı televizyondur.
Hiçbirimiz onun kadar duyarlı ve hoşgörülü değildik.
Kendi yaşıtı insanlardan daha genç ve daha diri bir görünüşü vardı.
Burası geçen hafta gezdiğimiz yayladan güzel.
Şimdi De Paragraflar İçinde Kullanılan Karşılaştırma Yöntemine Bakalım:
"Konuşma ile yazma farklıdır. Konuşma geçicidir, yazma kalıcı. Konuşma anlıktır, yazma sonsuz. Yazıya geçirilen her şey olduğu gibi korunur. Konuşma ise saman alevi gibi söylendiği anda yitip gider."
Bu parçada “konuşma” ile “yazma” karşılaştırılmış, yazmanın konuşmadan üstün olduğu belirtilmiştir.
Nehir suyu akıcıdır; geri dönmez, aynı yatağı yeniden takip etmez. Ulaşabildiği kadar geniş sularla (bilgi yelpazesi com) kucaklaşır. Yaşam da böyledir. Geriye alamazsınız, aynı anı veya olayı sil baştan yaşayamazsınız.
Cömert insan ay gibidir, parlar. Etrafındaki insanları da aydınlatır. Derin merhamet gücüyle kalabalık içinde bile derhal fark edilir. Yüzü de ruhu gibi aydınlıktır çünkü. Cimri insan kapkara taşa benzer. Çevresini aydınlatmak şöyle dursun, etrafındaki ufacık ışık belirtilerini de kendi koyu karanlığında yok eder. Yardım etmenin, paylaşmanın yüceliğinden bir şey anlamaz.
KONUYU DAHA İYİ ANLAMAK İSTERSENİZ
AŞAĞIDAKİ VİDEOMUZU İZLEYEBİLİRSİNİZ
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI NELERDİR ÖRNEKLER (ÖZET ANLATIM)
Söylenilenlerin daha iyi, daha anlaşılır, daha net bir biçimde olmasını sağlamak için kullandığımız yollara düşünceyi geliştirme yolları denir.
Amaç, anlatılan kişiyi etkilemek, onun dikkatini çekmektir.
Anlatıma zenginlik katarlar.
Tanımlama, karşılaştırma, benzetme, örneklendirme, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma olmak üçere 6'ya ayrılır.
Bir paragrafta düşünceyi geliştirme yollarından yalnız biri kullanılabileceği gibi, bunların birkaçı da kullanılabilir.
Bir düşüncenin okura kolayca aktarılıp kavratılabilmesi için kullanılan yollardır.
UYARI: Anlatım biçimlerinde paragrafın HEPSİ'ne, düşünceyi geliştirme yollarında paragrafın içindeki CÜMLELER'e bakılır.
1. TANIMLAMA YÖNTEMİ (NEDİR)
Cümleyi okuduğumuz zaman o cümlede "NEDİR" sorusuna cevap veren kelime varsa tanımlama yapılmıştır.
Bir kavram veya varlığın ne olduğunun açıklanmasına tanımlama denir.
Amaç: Okuyucunun, dinleyicinin kelimeyi daha iyi kavramasını sağlamaktır.
UYARI: NEDİR sorusu insana soruluyorsa KİMDİR sorusuna dönüşür.
Tanımlama Örnekleri:
|
Okul, insanları eğitmeyi amaçlayan bir kurumdur.
(Bu cümlede "OKUL NEDİR?" sorusuna cevap alabildiğimiz için bu cümlede tanımlama YAPILMIŞTIR.)
Okul, dün yapılan temizlikten sonra çok güzel olmuş.
(Bu cümlede "OKUL NEDİR?" sorusuna cevap alamadığımız için bu cümlede tanımlama YAPILMAMIŞTIR.)
Ayşe Teyze, bizim yan komşumuzdur.
(Bu cümlede "AYŞE TEYZE KİMDİR?" sorusuna cevap alabildiğimiz için bu cümlede tanımlama YAPILMIŞTIR.)
Ayşe Teyze, bizim yan komşumuzdur.
(Bu cümlede " AYŞE TEYZE KİMDİR?" sorusuna cevap alamadığımız için bu cümlede tanımlama YAPILMAMIŞTIR.)
Korku, bilinçaltı birikimlerinin geçmiş yaşantılarla karşılaşıp bireyin bakış açısında tedirginliğe yol açmasıdır. (KORKU NEDİR? => Cevap Veriyor)
Destanlar, tarihten önce ve tarihin başlangıcı sırasında bir milletin geçirdiği maceraları, yetiştirdiği kahramanları; doğa, evren ve toplum olayları hakkında düşündüklerini ve bunlar karşısında aldığı vaziyetleri anlatan din ve kahramanlık hikâyeleridir. (DESTANLAR NELERDİR? => Cevap Veriyor)
Yaşamı en gerçek ve geniş boyutlarıyla ele alan; yaşanan veya tasarlanan; insanı, toplumu, karakterleri, görenekleri inceleyen; duyguları, tutkuları çözümleyen uzun yazılara roman denir. (ROMAN NEDİR? => Cevap Veriyor)
Bakteri; toprakta, suda, canlılarda bulunan, mayalanmaya, çürümeye ya da hastalıklara yol açan, küresel, silindirimsi veya kıvrık biçimde olan, çok basit yapılı, bölünme yoluyla çoğalan, klorofilsiz, tek gözeli canlıdır. (BAKTERİ NEDİR? => Cevap Veriyor)
Şimdi De Paragraflar İçinde Geçen TANIMLAMA Örneklerine Bakalım:
Gözlem; görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma organlarımızla dış dünyadan sağladığımız duyumların tümüdür. İnsanları, varlıkları, olayları yani yaşamı tanımak ve kavramak istiyorsak, gözlem yapmak zorundayız. Kuşkusuz, başarılı konuşmak ve yazmak da yaşamı tanımakla, giderek bilgili olmakla gerçekleşir.
Yukarıdaki paragrafta "GÖZLEM NEDİR?" sorusuna cevap veren bir cümle bulunmaktadır. Bu yüzden bu paragrafta tanımlama yöntemi KULLANILMIŞTIR.
Roman, insanların başından geçen ya da geçebilecek türdeki olayları yer ve zaman belirterek anlatan uzun yazı türüdür. Yazarın üstün bilgisi, sağlam gözlemi, duygusu romanın başarılı olmasını sağlayan en önemli etkendir.
Yukarıdaki paragrafta "ROMAN NEDİR?" sorusuna cevap veren bir cümle bulunmaktadır. Bu yüzden bu paragrafta tanımlama yöntemi KULLANILMIŞTIR.
Sanat, insandaki oluşturma eğiliminin eyleme dönüşmesi olayı; sanat yapıtı da bu eylemin maddeyi etkileyerek ona verdiği biçim ve düzendir. Bu eylem; kendinde başlar, kendinde biter. Sanatı öbür eylemlerden ayıran temel farklılık buradadır.
Yukarıdaki paragrafta "SANAT NEDİR, SANAT YAPITI NEDİR?" sorularına cevap veren bir cümle bulunmaktadır. Bu yüzden bu paragrafta tanımlama yöntemi KULLANILMIŞTIR.
Zaman, izi ağına düşürmek için fırsat kollayan örümcek gibi etrafınızda dönüp durur. Sizden yana olduğuna inanmanıza neden olur; oysa zaman hep aleyhimizedir. Zamana yenik düşmekten (bilgi yelpazesi com) başka bir seçeneğimiz de yok üstelik. O yüzden zaman bir kandırmacadır. Zamanın efendi olduğunu, tüm evren düzeni içinde yer alan varlıkların da onun kölesi olduğunu kabul etmek en doğrusu galiba.
Yukarıdaki paragrafta "ZAMAN NEDİR?" sorusuna cevap veren bir cümle bulunmaktadır. Bu yüzden bu paragrafta tanımlama yöntemi KULLANILMIŞTIR.
2. KARŞILAŞTIRMA YÖNTEMİ (EN AZ 2)
En az İKİ varlık veya olay arasındaki "üstünlük, eşitlik, zayıflık" gibi FARKLILIKLARı söylemeye karşılaştırma denir. Yani en az İKİ varlık veya olay olmak zorundadır.
Nesneleri, kavramları taşıdıkları özellikler açısından birbiriyle "ölçmek"tir. Soyut ve somut her kavram karşılaştırma konusu yapılabilir.
Karşılaştırma, ortak ya da farklı yönlerden yapılabilir. Örneğin “Ahmet’in boyu Ali kadar uzundur.” cümlesinde Ahmet ve Ali boyları yönünden karşılaştırılmışlardır. “Ali, Ahmet’ten çalışkandır.” cümlesi de bir karşılaştırmadır. Karşılaştırma çalışkanlık yönünden yapılmış. “Ahmet gezmeyi çok sever, Ali ise ders çalışmayı tercih eder.” cümlesinde de karşılaştırma vardır. Ali ve Ahmet sevdikleri durumlar yönünden karşılaştırılmışlardır.
UYARI: Benzetme ile karıştırmayın. Benzetmede varlık ve olaylar arasındaki adı üstünde benzerlikten söz ederken; karşılaştırmada en az iki varlık veya olay arasındaki "üstünlük, eşitlik, zayıflıktan söz etmektedir.
Örneğin; "Arkadaşım at gibi hızlı koşar. (ata benzetilmiş)" "Arkadaşım attan daha hızlı koşar. (attan üstün olduğu söylenerek karşılaştırma yapılmış)"
Karşılaştırma Örnekleri:
|
Bizim sınıf sınavdan en yüksek notu aldı. (Bizim sınıfın diğer sınıflardan ÜSTÜN olduğu anlatılmış. Karşılaştırma yapılmıştır.)
Bugün de hava sıcak. (Önceki günle bugünün EŞİT olduğu anlatılmış. Karşılaştırma yapılmıştır.)
Arkadaşım bu isten daha az para kazanıyor. (Bu işin önceki işten parasal olarak düşük, ZAYIF olduğu anlatılmış. Karşılaştırma yapılmıştır.)
Adnan yaşça Ahmet'ten büyüktür. (Adnan'la Ahmet karşılaştırılmış.)
Anneler evlatlarına, babaya göre daha düşkündürler. (Anneler ile babalar karşılaştırılmıştır.)
Bana göre edebi türlerin en zoru denemedir. (Deneme ile diğer türler karşılaştırılmıştır.)
Bu bölgede incir kadar üzüm de üretilir.
Bu çalışmayla daha iyi bir puan alabilirdin.
Bu konuda senden daha bilgilisi yok.
Bu yılki sınav geçen yıla göre daha zor ve yorucuydu.
Buğra, en az senin kadar iyi satranç oynar.
Kışın Sivas, İstanbul’dan daha soğuktur.
Televizyon da İnternet kadar etkilidir.
Köyün en güzel çileği bahçemizde yetişir.
Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille yazılıyor.
Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.
Dinlemek de konuşmak kadar önemlidir.
Köroğlu Destanı'nda kahramanlık ve aşk temalarının dışında dişe dokunur bir şey bulamazsınız; Dede Korkut Hikayeleri'nde ise her türlü toplumsal-kültürel öğeye rastlayabilirsiniz.
Mehmet Akif'in şiirlerindeki dil, Tevfik Fikret'e göre daha yalındır.
Öğretmen, sınıfın en çok konuşanını öne oturttu.
Öykülerini de okudu; ama bunları şiirleri ve oyunları kadar beğenmedi.
Sağlığım geçen haftaya göre daha iyi.
Şiir, roman ve öyküye göre daha çok ilgi görmektedir.
Tiyatrodan aldığım tadı sinemada bulamıyorum.
Haber alma gereksinimini en iyi karşılayan iletişim aracı televizyondur.
Hiçbirimiz onun kadar duyarlı ve hoşgörülü değildik.
Kendi yaşıtı insanlardan daha genç ve daha diri bir görünüşü vardı.
Burası geçen hafta gezdiğimiz yayladan güzel.
Şimdi De Paragraflar İçinde Kullanılan Karşılaştırma Yöntemine Bakalım:
"Konuşma ile yazma farklıdır. Konuşma geçicidir, yazma kalıcı. Konuşma anlıktır, yazma sonsuz. Yazıya geçirilen her şey olduğu gibi korunur. Konuşma ise saman alevi gibi söylendiği anda yitip gider."
Bu parçada “konuşma” ile “yazma” karşılaştırılmış, yazmanın konuşmadan üstün olduğu belirtilmiştir.
Nehir suyu akıcıdır; geri dönmez, aynı yatağı yeniden takip etmez. Ulaşabildiği kadar geniş sularla kucaklaşır. Yaşam da böyledir. Geriye alamazsınız, aynı anı veya olayı sil baştan yaşayamazsınız.
Cömert insan ay gibidir, parlar. Etrafındaki insanları da aydınlatır. Derin merhamet gücüyle kalabalık içinde bile derhal fark edilir. Yüzü de ruhu gibi aydınlıktır çünkü. Cimri insan kapkara taşa benzer. Çevresini aydınlatmak şöyle dursun, etrafındaki ufacık ışık belirtilerini de kendi koyu karanlığında yok eder. Yardım etmenin, paylaşmanın yüceliğinden bir şey anlamaz.
3. BENZETME YÖNTEMİ (GİBİ)
Bir varlık veya olay ile başka bir varlık veya olay arasında adı üstünde BENZERLİK kurulmasına benzetme denir.
Bir varlık veya olayın özelliklerini başka bir varlık veya olayın özellikleri ile anlatmaktır.
İleri sürülen bir düşünceyi pekiştirmek, somut hale getirmek için, herhangi bir ilgi kurarak iki varlık, kavram, olay ya da durumun birbirlerine benzetilerek anlatılmasıdır.
Bir durumu, bir kavramı açıklarken bilinen ve ondan daha etkin benzerinden yararlanmaktır.
Örnekler:
|
Yanımıza yılan gibi sinsice yanaştı.
(Bu cümlede yanlarına yaklaşan kişi yılana BENZETİLMİŞTİR.)
Bulutlar pamuk tarlası gibi bembeyazdı.
(Bu cümlede bulutlar pamuk tarlasına BENZETİLMİŞTİR.)
UYARI: "GİBİ"ye dikkat! Gizlenmiş olabilir:
Örnekler:
Arkadaşımın evi sanki saraydı. (Bu cümlede "gibi" var. Nerede mi? ... saray gibiydi.)
Yeni doğan güneş, portakalı andırıyordu. (Bu cümlede de "gibi" var Nerede mi? ... portakal gibiydi.)
UYARI: "GİBİ"ye dikkat! Başka görevde kullanılmış olabilir. "gibi" yi cümlede gördüğünüz zaman hemen benzetme yapılmıştır DEMEYİN!
Örnekler:
Otobüsten indiği gibi yanımıza koştu.
(Bu cümlede "gibi" edatı benzerlik kurmamış. Anlama dikkat ederseniz "otobüsten iner inmez" yani "hemen" demek istiyor. Bu yüzden bu cümlede benzetme YOKTUR.)
UYARI: "KARŞILAŞTIRMA" ile karıştırma. Benzetmede varlık ve olaylar arasındaki adı üstünde benzerlikten söz ederken; karşılaştırmada en az iki varlık veya olay arasındaki "üstünlük, eşitlik, zayıflıktan söz etmektedir.
Örnekler:
"Arkadaşım at gibi hızlı koşar. (ata benzetilmiş)"
"Arkadaşım attan daha hızlı koşar. (attan üstün olduğu söylenerek karşılaştırma yapılmış)"
Örneklere Devam:
Hava cehennemi andırıyor. (Burada havanın sıcaklığı cehennem sıcağına benzetilmiş.)
Ayşe, kaplumbağa gibi yavaş yürüyor. (Cümlesinde Ayşe’nin yürümesi kaplumbağanın yavaş yürümesine benzetilmiştir.)
Ali, tavşan gibi hızlı koşuyor. (Ali’nin koşması tavşanın hızlı koşmasına benzetilmiştir.)
Mehmet, Ahmet gibi konuşuyor. (Mehmet’in konuşması Ahmet’in konuşmasına benzetilmiştir.)
Yeşim’de Rabia gibi sessiz konuşuyor. (Yeşim’in konuşması Rabia’nın konuşmasına benzetilmiş.)
Babam aslan gibi güçlüdür.
Kaldırımlarda gece, bir siyah kadındır.
Kömür gözlü öğrencilerim vardı.
Annem melektir.
Van Gölü, mavi bir çarşafı andırıyor.
İnsan, tamamlanmamış bir ansiklopedidir.
Ben, bir bardak soğuk suyum.
İnci gibi beyaz dişlerin var.
Saçları altın gibi parlıyordu.
Türküler de kilimler gibi eskidikçe değer kazanır.
Gözlerim çalışmaktan kan çanağına döndü.
Deniz misali gözleri vardı.
Odanın konforu, sanki kral dairesiydi.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.
Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu.
Boğaz bu akşam o kadar güzel ki adeta bir masal dünyası gibi.
Paragraflar İçinde Kullanımına Örnekler Verelim:
Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketli ise, yüz bin çeşit otla dolar. Yararlı olabilmeleri için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Ruhlar da böyledir. Onları bir fikirle (bilgi yelpazesi com) uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında başıboş, öteye beriye dolaşıp dururlar. Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu yitirir.
(Bu paragrafta ruhlar, boş bırakılmış topraklara BENZETİLMİŞTİR.)
Birikimsiz yazarlık saman alevi gibidir. Saman alevi çabucak tutuşup yine çabucak söner. Yazmak için yeterli donanıma sahip olmayan birikimsiz yazarlar da parlamış olsalar bile elbet bir gün saman alevi gibi sönüp giderler.”
(Parçada, birikimden yoksun yazarlar saman alevine benzetilmiştir. Bunların kalıcı olamayacağı, bu benzetmeden yararlanılarak vurgulanmıştır.)
4. ÖRNEKLENDİRME YÖNTEMİ (ÖRNEĞİN, MESELA)
Söylenilenlerin daha iyi anlaşılabilmesi için adı üstünde ÖRNEK vermektir.
Amaç, anlatılan kişinin anlatılanları zihninde canlandırıp daha iyi anlamasını sağlamaktır.
Genellikle örneklemeye somutlaştırma amacıyla başvurulur. Yerinde kullanılan bir örnek, kimi durumlarda sayfalarca açıklamadan daha etkili olur.
Örnekleme, bir düşünceyi kanıtlamanın en iyi yollarından biridir.
PRATİK BİLGİ: Bir cümlede örnekleme olup olmadığını anlamak için cümleye "örneğin" sözcüğünü ya da eş anlamlılarından birini yerleştirmeyi deneyiniz. Cümle bu sözcükleri kabul ediyorsa örnekleme vardır.
UYARI: "örneğin, mesela" kelimeleri çoğu zaman GİZLENİR. Çünkü paragrafta bu kelimeler kullanılırsa siz bu paragrafta örneklendirme yöntemine başvurulduğunu kolayca anlarsınız. Ama her ne kadar gizlense de o kelime oradadır. Yani "örneğin" kelimesini o cümlenin başına koyduğunuz zaman anlam bozulmaz.
Dikkat etmişsinizdir. Bizler özellikle derslerde konuları sizin daha iyi anlamanızı sağlamak için ÖRNEKLENDİRME YÖNTEMİN'e sıkça başvururuz, hemen hemen her konudan sonra örnekler veririz. Şimdi örneklendirme yöntemini daha iyi anlayabilmeniz için aşağıda ÖRNEKLER verelim.
Örnekler:
|
Sahili bir sürü pislik doldurmuştu: (ÖRNEĞİN) pet şişeler, cam şişeler, poşetler, sigara paketleri, şişe kapakları, eski pabuçlar...
Renklerin insan psikolojisi üzerinde bazı etkileri olduğu belirlenmiştir. (ÖRNEĞİN) Beyaz, açık sarı insanı dinlendirir; pembe, mavi canlandırır; mor, kahverengi gibi koyu renkler yorar, karamsarlaştırır.
Okulların açılmasıyla İstanbul'da trafik, iyice içinden çıkılmaz hale geldi. (ÖRNEĞİN) Dün sabah, yaklaşık bir kilometrelik bir yol olan Aksaray-Unkapanı arasını yarım saatte geçebildik.
Şiirin gerçeği düzyazıya çevrilemez. (ÖRNEĞİN) Namık Kemal'in tüm şiirlerini düzyazıya çevirebilirsiniz. Değerlerinden hiçbir şey yitirmez. Oysa Ahmet Haşim'in bir tek dizesini bile düzyazıya çeviremezsiniz. Çevirmeye kalktınız mı şiir kayboluverir.
Bilim insanları, tüm insanlığın mutluluğu için çalışırlar. Gerektiğinde bu uğurda canlarını bile verirler. Bundan dolayı da tüm insanlığın ortak bireyi sayılırlar. (ÖRNEĞİN) Pastör, tüm insanlığın belası olan kuduz hastalığını yok edebilmek için aylarca kuduz köpekler arasında dolaşmış, onların salyalarını toplayıp kuduz aşısını bulmuştur. Şimdi bir Fransız için Pastör adı neyi ifade ediyorsa bir Türk, bir Alman ve bir Senegalli için aynı şeyi ifade ediyor.
Kültür, bir toplumun yaşama biçiminde, davranışlarında belirginleşir, giyinişine, yiyip içmesine, çalışmasına, hatta jestlerine yansır. (ÖRNEĞİN) Bir Türk 'hayır' anlamında başını yukarı kaldırır. Amerikan kültüründe ise aynı amaç için baş iki yana hareket ettirilir. İki erkeğin kol kola girip gezmesine Anglosakson ülkelerinde rastlayamazsınız.
İnsanlık, uluslar, kabileler, obalar, aşiretlerden oluşur. Bunlar, güneyden kuzeye, doğudan, batıya birbirinden ne kadar uzakta bulunurlarsa bulunsunlar yine de kültürel ilişki içindedirler. (ÖRNEĞİN) Toroslar'da doğan bir boğa kültü (simgesi) önce Mezopotamya’ya geçmiş, sonra Asur ve Akad'da boy göstermiş; Akdeniz'e yayılıp Günep Amerika'da soluğu almıştır.
Buğra'nın öykü kahramanları gösterişsizdir. Onlar toplumsal yaşamda orta ayarda bir yerin insanıdır. Korkar, zorlanır, kaçar, sever, sevilirler. (ÖRNEĞİN) Havuçlu Pilav Meselesi'ndeki kahramanı bir düşünün. Kendi duygu düzeyinde olmayan eşi bunu bir güzel haşlıyor. Perişan bir durumda akşamı ediyor bizimkisi, işte bu kahraman halktan biridir. Yani toplumun bir parçası. Yani her gün gördüğünüz insanlardan birisi. Belki de sizsiniz o.
Kimi büyük yapıtlar iki katlı ev gibidir. Üst kat çoğunluğun anlayabileceği türdendir. Yapıtın asıl büyüklüğünü, alt katın anlamını herkes kavrayamaz. (ÖRNEĞİN) Geldiği yeri hak etmeyen (bilgi yelpazesi com) bir kadının serüvenini anlatan "Madam Bovary" adlı yapıtı okuyanlar, bunu keyifle yapmışlardır; ama iyi bir okuyucu, bu romanı okudukça, okuduklarını düşündükçe, derinliği, gerçek anlamı çok daha iyi kavrar.
Yukarıdaki parçada yazar, yapıtlardaki anlam derinliğini bir benzetmeyle anlatmaya başlamış, Madam Bovary adlı yapıtı örnek vererek yazıya etkinlik kazandırmıştır.
“Bir yerde sabit cıvata gibi dönüp duranların ne kendilerine faydaları vardır, ne çevredekilere. Oysa dünyaya bakalım; her şey değişir, durmadan yol alır. (ÖRNEĞİN) Su, buhar olur, yağmura dönüşür; tohum, baş verir, çiçeğe durur; civciv, pek cılız doğar, kocaman bir horoz olur. Dünyada hiçbir şey durmaz. Bu doğanın bir parçası olan insan neden dursun?”
Bu parçada insanın yerinde durmaması gerektiği görüşünü yazar, doğadan hareketle örneklendirmiştir.
Sahici insanları güzel yapan, sıcak yapan, dildir. Ama her dil değil; dilin de tatlısı olmalı. (ÖRNEĞİN) Allah bir adama her şeyin tatlısını, yalnız dilin acısını verdi mi, ne yapsa kâr etmez. Öylesinin sevimli, cana yakın olmasına imkân yoktur.
Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. (ÖRNEĞİN) Burada kerpiç bir duvardan Iyonya tarzında bir sütun başlığı fırlar; bir merdivenin basamağında Roma konsülünün gelişini kutlayan bir taş görünür. Ahi Şerafettin'in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanları bekler. Bu yüzden aslanhane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır.
Bu parçada, ilk cümledeki iddiayı inandırıcı kılmak için "şaşırtıcı terkipler"e Ankara'dan şu örnekler verilerek örneklemeye başvurulmuştur:
I. Iyonya tarzında bir sütun başlığı
II. Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir taş
III. Greko Romen aslanları
IV. Etilerin toprak ve bereket ilahesi olan bir yılan
5. TANIK GÖSTERME (BİRİNİN SÖZÜ)
Söylenilenlerin doğru olduğunu göstermek için o işte SÖZ SAHİBİ, UZMAN BİRİNİN SÖZÜ, o konuda NE DEDİĞİ paragrafta yer alıyorsa tanık gösterme yapılmıştır.
İlgili konuda güvenilir kişilerin sözlerinden yararlanmaktır.
UYARI: Paragrafın içinde mutlaka o konuda söz sahibi, uzman birinin sözü olmak zorundadır. Yoksa o kişinin SADECE İSMİ varsa tanık gösterme OLMAZ.
UYARI: Paragrafta yer alan ATASÖZLERİ de tanık gösterme SAYILIR.
Tanık Gösterme Yapılan Paragraflara Örnekler:
|
Çalışmanın, hele insanı başarıya götüren bir çalışmanın insan ve ülke hayatında çok önemli bir yeri vardır. Unutulmamalı ki insan denilen varlık, hayatını en iyi koşullar altında devam ettirmek zorundadır. Tüm dünya çalışırken uyumak, en büyük insanlık suçudur. Mehmet Akif'in şu dizelerinde olduğu gibi:
Bir baksana, gökler uyanık, yer uyanıktır
Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır.
Tembel tembel oturup paslanacağımıza, varsın yıpranalım daha iyi. Unutmayalım ki çalışmak, kurtuluştur.
(Yukarıdaki paragrafta Mehmet Akif'in konu ile ilgili sözü kullanılmıştır. Tanık gösterme yöntemine başvurulmuştur.)
Herkesi her yönüyle bağışlamak bir bakıma herkesi kendinden küçük görmek, kendini herkesten büyük görmek değil midir? Atalarımız boşuna dememişler: “Bağışlamak büyüklüğün ünündendir.” Dahası herkesi bağışlamak insanüstülük sınavında bulunmak değil midir?
(Yukarıdaki paragrafta atalarımızın konu ile ilgili sözü kullanılmıştır. Tanık gösterme yöntemine başvurulmuştur.)
İnsanoğlunun başarısında, korkularını açık yüreklilikle tartışabilmesinin büyük bir payı vardır. Korkularımızı, ancak açık yüreklice tartışarak yenebiliriz. Bu korkular aslında çok basit nedenlere dayanır. Onları enine boyuna ele aldığınızda bu basitliği anlayacak ve yaşamınız olumlu yönde değişecektir. Bir psikoloji profesörü : "Korkularını tartışabilecek cesarette olanlar, yaşamın dizginini eline geçirmiş demektir." diyor. Tartışılmayan hiçbir gerçek yerli yerine oturmuş değildir zaten.
Jan Paul Sartre şöyle der: "İnsan bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için yazardır." Bu görüşe katılmamak mümkün mü? Söz sanatçısı dediğin, herkesin söylemek isteyip de söyleyemediği sözleri, kendine özgü biçimler arasından seçerek söyleyivermeli.
İnsanın tarımı öğrenmesi hayatında, içinde yaşadığı toplumda ve bütün düzende köklü değişikliklere yol açmıştır. Paylaşım kargaşası tarımı öğrenmekle başlamıştır. Bu, insanlar arasındaki ilişkilerin bozulmasına, insanoğlunun kötü yanlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Doğulu ünlü bir sosyolog "Tarım devrimiyle ortaya güçlü ve kötü bir insan çıktı." demekten kendini alamamıştır. Bu tarımla başlayan paylaşım ve kazanma kavgası sanayileşmeye doğru sosyologun haklılığını iyiden iyiye kanıtlamıştır.
Kendi çağımızın ödevini, sorumluluğunu taşıyıp, “güzel yarınlar” için uğraş verdiğimiz sürece, doğa da insan doğamız da temiz ve mutlu bir dünyada yaşayacak; bilinçli gelecek kuşaklar da hem kendi çağına, hem de yarınlara yönelik, atalarından kalan kalıtı, bir bayrak yarışçısı sorumluluğuyla kendilerinden sonraki kuşağa vermenin huzuru içinde olacaklardır. Gorki, “Kuşlar nasıl uçmak için yaratılmışsa, insanlar da mutlu olmak için yaratılmışlardır.” der. Düş kurmak bir yana, akılsal eğitim öğretim sürecini işlevselleştirirsek, ne açlık, ne yoksulluk, ne de savaşlar kalır; mutluluğun dışındadır.
Hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık oluşur? Bunu bilmek gerekir. Sözcük, başka bir sözcüğün yanına geldiğinde ışıldar, bir anlam kazanır. Tek basınayken sönüktür, ölüdür. Mallerme'nin "Şiir, sözcüklerin dilidir." demesi bundandır. Bütün bunlar düşünüldüğünde görülecektir ki, şiir başlı başına hüner işidir.
Deneme, büyük savlar içermez. Daha çok duyguya, sezgiye, birikime ve akla dayanır. Denemede yazar kendi birikimini, içinden gelenleri özgürce aktarır. Bu nedenle Nurullah Ataç deneme için: “Deneme benin ülkesidir.” der. Bu görüşe katılmamak elde değildir.”
6. SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA (SONUÇLAR SAYIYLA)
Anlatılanları kanıtlamak için yapılan ANKET, SINAV, ARAŞTIRMA SONUÇLARI (istatistiksel veriler) SAYILARLA veriliyorsa o paragrafta sayısal verilerden yararlanma kullanılmış demektir.
Sayıların kullanılmasının nedeni, sayıların her zaman daha İNANDIRICI olmasındandır.
Okuyucu her zaman bilimsel araştırmalardan elde edilen sayılara, istatistiklere güven duyar. Düşünceyi inandırıcı kılmanın en kısa yolu budur.
Bu düşünceyi geliştirme yolu, daha çok tekniğe ve istatistiğe dayalı bilgilerin anlatımında kullanılır.
Güvenilir kaynakların sunduğu verilerin kullanılması yazarın inandırıcılığını büyük ölçüde artırır.
UYARI: Paragrafta herhangi bir SAYI görünce hemen ATLAMAYIN!.. O sayıların yapılan bir anket, sınav, araştırma sonuçların mı olduklarına bakın!..
Aşağıdaki paragrafa dikkat edin:
18 Kasım 1906'da Adapazarı'nda doğdu. Çocukluğu arada geçti. İstanbul'da ortaöğrenimini, Bursa'da lise öğrenimini tamamladı. 5 çocuğa babalık etti. Yükseköğrenimini İstanbul'da bitirdi. 1986 yılında vefat etti.
(Bu paragrafta verilen sayılar herhangi bir araştırma, anket, sınav sonucunda yer alan sayılar olmadığı için sayısal verilerden yararlanma KULLANILMAMIŞTIR.)
Sayısal Verilerden Yararlanmanın Kullanıldığı Paragraflara Örnekler:
|
Geçen hafta öğrenciler yazılıya girdi. Yazılının sonuçları dün açıklandı. Buna göre 4 öğrenci 90 üzeri, 3 öğrenci 80 üzeri, 9 öğrenci 70 üzeri ve 10 öğrenci 60 üzeri not aldı.
(Bu paragrafta yapılan bir yazılının sonuçları sayılarla verilmiştir. Bu yüzden bu paragrafta sayısal verilerden yararlanma yöntemine başvurulmuştur.
Gün boyu kurduğumuz cümleler, aynı sözcükler etrafında dolanıp duruyor. Bir üniversitenin yaptığı araştırmaya göre, lise düzeyinde bir öğrencinin 24 saat boyunca kullandığı (farklı) sözcük sayısı 125, üniversite (bilgi yelpazesi com) öğrencisinin ise 170. Üniversitede görevli akademisyenlerde bu sayı 350 ile 500 arasında değişiyor. Bir Türkçe sözlükte 10.000'in üzerinde sözcük var. Biz toplum olarak sadece 150 -200 sözcükle iletişim kurmaya devam ediyoruz.
(Bu paragrafta yapılan bir araştırmanın sonuçları sayılarla verilmiştir. Bu yüzden bu paragrafta sayısal verilerden yararlanma yöntemine başvurulmuştur.
Tabiatın harika, sessiz süpürgeleri ormanlar yaratılmasaydı yaşadığımız dünya tozdan geçilmeyecekti. Bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre 1000 m² ladin ormanı yılda 32 ton, kayın ormanı 68ton ve çam ormanı ise 30-40 ton tozu hüp diye emebilir ve havadaki zehirli gazları da filtre eder.
Öğrencilerin çalışırken ara verip dinlenmeleri gerektiğini düşünenlerdenim. Mola verilmeden yapılan uzun soluklu bir çalışma, verimi düşürür. Ellişer kişiden oluşan iki ayrı gruba yüz soruluk bir test uygulanır. Grubun biri, testi hiç ara vermeden yanıtlarken, diğer gruba elli sorudan sonra 15 dakikalık dinlenme verilir. Dinlenme almayan grubun başarısı, alan grubun başarısından % 30 düşük çıkar.
Tanzimat döneminde yazar ve şairlerimizin %79.5′u İstanbul’da, %7.1′i Anadolu’da doğmuştur. Cumhuriyetten sonra ise bu oranlarda büyük bir değişme olmuş İstanbul doğumluların oranı %29, Anadolu doğumluların oranı ise %67 olmuştur. Bu bize Türk edebiyatının halkçı bir nitelik kazandığını göstermez mi?
Adapazarı Şeker Fabrikası 1953’te işletmeye açıldı. Kuruluşta günde 1800 ton olan pancar işleme kapasitesi 1980’de 6000 tona çıkarıldı. Bu büyük bir gelişme.
Günümüzde futbol, erkekler arasında diğer spor dallarından daha çok tercih ediliyor. İstanbul’da bir lisede erkekler üzerinde yapılan bir araştırmada her on erkekten sekizi hem oyun olarak hem seyir olarak futbolu tercih ettiğini söylemiştir. Diğer iki kişiden biri oyun olarak basketbolu, öteki ise diğer sporlardan birini söylemiştir. Onların da yüzde ellisi seyir olarak futbolu öteki sporlara tercih ettiğini belirtmiştir.
Enflasyonun eskiye oranla hızla gerilediğini görüyoruz. Enflasyon geçen yıl aylık bazda yüzde 5 iken, bu yıl yüzde 1,5-2'lere kadar gerilemiştir. Yıllık enflasyon da yüzde 10 düzeyindedir.
KONUYU DAHA İYİ ANLAMAK İSTERSENİZ
AŞAĞIDAKİ VİDEOMUZU İZLEYEBİLİRSİNİZ
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
|