|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar > kelimede anlam, sözcükte anlam ile ilgili konu anlatımlar
YANSIMA SÖZCÜKLER NEDİR YANSIMA NEDİR TANIMI YANSIMA KELİMELER İLE İLGİLİ CÜMLELER ÖRNEKLER ÖZELLİKLERİ (TÜRKÇE DERSİ KONU ANLATIM)
Doğadaki canlı, cansız varlıkların, hayvanların, makinelerin çıkardığı seslerin yazı ile gösterilmesine yansıma sözcük denir.
Kulağımızla duyabildiğimiz seslerin harflerle gösterilmesidir.
Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir. Bu sözcüklerde ses - anlam ilişkisi güçlüdür. Bu tür sözcükler sese dayalı olduğundan çoğu dilde benzerlik gösterir.
Örnekler:
Çalılıktan çıtır çıtır sesler geliyordu.
Köpek acı acı havlıyordu.
Su şırıl şırıl akıyordu.
Birden onu bir hıçkırık tuttu.
Yaprakların hışırtısı uzaktan duyuluyordu.
Kitap yere pat diye düştü.
Her gece horulduyor.
Kıtır krakerleri yemeye bayılırım.
Isınan su fokurdamaya başladı.
Zilin zırıltısını işittik.
Araba yanımızdan vın diye geçti.
Kapının menteşeleri gıcırdıyor.
Ağaç çatırdayarak devrildi.
Dere şırıl şırıl akıyor.
Onu uyarmak için “Öhö!” dedi.
Küt diye düştü.
İçerden tak tak ayak sesleri geliyordu.
UYARI: Yansıma sözcükmüş gibi görünen fakat ses çıkarmadığı, kulağa herhangi bir ses gelmediği için yansıma sözcük olarak kabul edilmeyen sözcüklere yansıma sözcük denmez.
Güneş pırıl pırıl parlıyordu.
Işıl ışıl bir güne merhaba dedik.
Cümlelerinde koyu yazılan kelimeler sese dayalı olmadığından yansıma değildir.
UYARI: Yansıma sözcükler ikileme görevinde de kullanılabilir.
Örnek
tıkır tıkır, çıt çıt, şırıl şırıl, fokur fokur…
KELİMEDE ANLAM, SÖZCÜK DÜZEYİNDE ANLAM ÖZET ANLATIM
GERÇEK ANLAM, TEMEL ANLAM:
Bir sözcüğün anlattığı ilk ve asıl kavrama temel anlam denir.
Temel anlam o dili konuşan herkesçe bilinen ve en yaygın olan anlamdır.
Örneğin, ayak sözcüğünün temel anlamı canlıların yürümesini sağlayan organdır. "çocuğun ayağı ezilmiş cümlesinde" ayak sözcüğü temel anlamıyla kullanılmıştır.
Örnek:
=> Boğazımda bir yanma var. (Temel Anlam)
=> Ayağında eski bir spor ayakkabı var.
=> Biraz sonra toprak bir yola girdik.
=> Kanadı kırık bir martı gördüm.
=> Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım.
=> Dün gece erken yattım.
=> Sıcak çorbayı içince rahatladım.
=> Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı.
=> Ahmet'in burnu iyi koku alır.
=> Ağzında yaralar oluşmuştu.
=> Elini hırsla masaya vurdu.
=> İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.
=> Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı.
Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece soyutlaştığı görülür.
Örnek:
=> Törende, Kurdeleyi köyün muhtarı kesti. (Somut temel anlam)
=> Patates doğrarken parmağını kesti. (Somut yan anlam)
=> Oyun kağıdını ortadan kesti. (Somut yan anlam)
=> Onunla olan bütün ilişkisini kesti. (Soyut mecaz anlam)
Bir sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel anlamından uzaklaşabilir.
Örnek:
"Kaçmak" sözcüğünün temel anlamı "bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak"tır.
=> "Ben çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam." cümlesinde temel anlamından uzaklaşmıştır.
Sözcüklerin Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar:
Temel anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır.
Örnek:
"ateş" sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde "bir nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak yanması" biçiminde açıklanabilir, temel anlamı somuttur.
=> Gençler, kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. (Temel anlam)
=> Hastanın ateşi sabaha kadar düşmüştü. (Somut yan anlam)
=> Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. (Soyut mecaz anlam)
MECAZ ANLAM:
Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz (değişmece) anlam denir.
Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır.
Örnek:
=> Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı.
=> Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.
=> Bugünlerde havasından yanına varılmıyor.
=> Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?
|
TERİM ANLAM:
Bilim sanat, spor, ya da çeşitli meslek dallarıyla ilgili özel kavramları karşılayan sözcüklerdir.
=> Nota müziğin anahtarı gibidir.
=> Rakip takım birazdan penaltı atışı yapacak.
=> Marmara fay hattı tehlikeli sinyaller veriyor.
=> Güreşçimiz, finalde rakibini tuşla yendi.
=> Matematik öğretmenimiz tahtaya bir doğru çizmemizi istedi.
=> Şiirde aynı eklerin ya da sözcüklerin tekrarlanmasına redif denir.
NOT: Bazen bir sözcük gerçekte terim değilken terim olarak kullanılabileceği gibi, gerçekte terim olan bir sözcük de terimlikten çıkabilir.
=> Polis bir hücre daha ortaya çıkardı. ( terimlikten çıkma)
=> Sinop burnu Türkiye'nin en kuzey noktasıdır. (terimleşme)
NOT 2: Bir sözcük birçok dalda terim olabilir.
=> Bitkiyi toprağa bağlayan kökleridir.
=> Dört, kök dışına iki olarak çıkar.
=> Hiçbir ek almamış sözcüğe kök denir.
YAN ANLAM:
Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir.
Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.
Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.
Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır.
Örnekler:
Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf)
Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.
Uçağın kanadı havada parçalanmış.
Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.
Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.
Köprünün ayağına bomba koymuşlar.
Şişeyi boğazına kadar doldurdu.
Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim.
Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.
Yokuşun başına kadar koştuk.
GERÇEK MECAZ TERİM ANLAMI DAHA İYİ ÖĞRENEBİLMENİZ İÇİN AŞAĞIDAKİ VİDEOMUZU İZLEYEBİLİRSİNİZ
Somutlaşma ve soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, (bilgi yelpazesi.net) dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır.
Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb
ARGO ANLAM:
Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir.
Argo, dil içinde bir dil gibidir.
Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır.
Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir.
Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır.
Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir.
Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir.
“Canına yandığımın dünyası” gibi.
abdestini vermek: azarlamak
aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek
röntgenci: kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı olan erkek
piliç gibi: güzel ve sevimli kız
mektep çocuğu: acemi, toy
zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak
yutmak: iyice eksiksiz olarak öğrenmek
arakçı: hırsız
bal kabağı: aptal, beyinsiz
torpil, moruk, çakmak (sınıfta kalmak), asılmak...
EŞ ANLAM:
Yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.
Örnekler:
kıymet-değer,
cevap-yanıt,
sene-yıl,
medeniyet-uygarlık,
imkân-olanak,
acele-ivedi,
zelzele-deprem,
yoksul-fakir,
misafir-konuk,
sınav-imtihan,
yöntem-metot,
mesele-sorun,
fiil-eylem,
kelime-sözcük,
vasıta-araç...
Fakat bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamaz: "kara bahtlı" kelime grubunda "kara" kelimesinin yerine "siyah" kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.
ZIT ANLAM:
Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir.
Örnekler:
siyah-beyaz,
uzun-kısa,
aşağı-yukarı,
ileri-geri,
var-yok,
gelmek-gitmek,
Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz.
"sevinmek" karşıtı sevinmemek değil "üzülmek"tir.
Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir.
"doğru" kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede "eğri" olurken, diğerinde "yanlış" olabilir.
İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir. Meselâ, siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Hafif olmayan anlamındaki “ağır” kelimesinin "ağır" olmayan anlamındaki "hafif"le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel) anlamda kullanılması gerekir.
SOMUT SOYUT ANLAM:
Sözcükler varlıkları ve kavramları karşılar. Varlık, madde olarak bulunan yani duyu organlarıyla algılanabilen bir nitelik taşır. İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Örnekler:
"ağaç, insan, dağ, kalem, bulut..." somut sözcüklerdir.
Ama kavramlar duyu organlarımız ile algılanamaz. İşte bu tür sözcüklere de soyut anlamlı sözcükler denir.
Örnekler:
"Üzüntü, sevgi, özlem, kin, akıl" gibi sözcükleri herhangi bir duyumuzla algılayamayız.
YAKIN ANLAM:
Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir.
göndermek-yollamak,
bezmek-bıkmak-usanmak,
dilemek-istemek,
çevirmek-döndürmek,
söylemek-demek-konuşmak,
eş-dost,
hısım-akraba,
bakmak-seyretmek,
Kardeşim sana küsmüş.
Kardeşim sana kırılmış.
Kardeşim sana gücenmiş.
Kardeşim sana darılmış.
Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır.
SESTEŞ KELİMELER, EŞSESLİ KELİMELER:
Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri (bilgi yelpazesi.net) gibi ek almış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır.
Gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emir
Kır: 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyaz
Yazma: 1. baş örtüsü, 2. yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma işi
Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir:
Siyah anlamındaki "kara" ile "kar-a" (-a: yönelme hâl eki) gibi
Oyuncakları olmuş çocukların kurşunlar?
Zalimler her saat taze fidanları kurşunlar?
Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem götürseler asmaya
"hala" ve "hâlâ", "kar" ve "kâr", "adet" ve "âdet" kelimeleri eş sesli değildir. Okunuşları ve anlamları farklıdır.
YASIMA KELİMELER:
Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma denir.
"Suyun şırıltısı insanı dinlendirir."
"Kedinin acı miyavlaması ile uyandım."
"Şu cızırtıyı durdurun artık."
cümlelerindeki altı çizil sözcükler birer yansımadır. Çünkü bu sesleri biz doğada duyuyoruz.
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ TEST SORULARI, SORULAR”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
“TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ YAZILI SORULARI”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ
>>>TIKLAYIN<<<
|