|
Eğitim Öğretim İle İlgili Yazılar, Çalışmalar, Belgeler > Şiir Koleksiyonu, Şiir Antolojisi > Mehmet Akif Ersoy’un Şiirlerinden Seçmeler, Safahat Şiirleri
AMİN ALAYI ŞİİRİ (SAFAHAT ŞİİRLERİ) (MEHMET AKİF ERSOYUN ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER)
"Gözüm ki kana boyandı, şarabı neyliyeyim?
Şarabı neyliyeyim?
Ciğer ki odlara yandı, kebabı neyliyeyim?
Kebabı neyliyeyim?
Ne yare yaradı cismim, ne bana, bilmem hiç!
İlahi ben bu bir avuç türabı neyliyeyim?
Türabı neyliyeyim?
Amin! Amin!
En önde, rahlesi aguş-i ihtiramında,
Ağır ağır yürüyen bir dokuz yaşında melek;
Beş on adım geriden, piş-i ihtişamında,
Şafak ziyaları hatta ufül edip gidecek
Kadar latif, iki ma’sumu bir açık payton
Vakaar u naz ile çekmekte; arkasında bunun,
Küçük adımlı yaman bir tabur ki hayli uzun!
O ruhtan daha safi olan yüreklerden,
Zaman zaman bir İlahi terane yükseliyor;
Bu cuş -i saffetin aksiyle ta meleklerden
Zemine doğru bir amin! sada sıdır geliyor.
Muhiti her birinin bir Sabah-ı nuranur,
Bütün bu kaafile efradı, pür-sürüd-i sürur,
Lakin bu tuhaf gelir Hişam'a;
Der: Süs a çocuk, büyük dururken.-
Söz sadır olur mu hiç küçükten?
Dirvas o zaman kelamı tekrar
Teshir ile der: Nedir bu azar!
Mikyası mıdır zeka vetin sin?
Dirva,s'ı çocuk mu zannedersin?
Bir dinle de sonra gör çocuk mu?
|
İnsaf nedir o sizde yok mu?
Ben söyliyeyim de bir efendim,
Susturmak elindedir efendim.
Dirvas bakar Melik'te ses yok;
Mecliste değil ki ses, nefes yok;
Mu'tadı olan talakatıyle
Başlar söze eski şiddetiyle:
Üç yıl mütemadiyen kuraklar,.
Emsali görülmemiş sıcaklar,
Samanımızı kuruttu gitti;
Mezruatın umumu bitti.
Binlerle çadır kapandı kaldı,
Çöl, mahşer-i mevt şekli aldı!
Şehriler! besliyen kabail,
Köy köy geziyor zelil ü sail!
Hatemlere cud eden o urban,
Nan-pareye can verir bugün can!
Çıplakları giydiren de üryan,
Gömleksizdir zükur ü nisvan!
Açlık ecelin zahiri oldu:
Baştan başa çöl cesedle doldu.
Her kuşede bin acıklı feryad
Yok bir yerden sada -yı imdad.
Şubban bütün ihtiyara döndü!
Piran görsen, mezara döndü!
Yok validelerde süt ki: Tutsun,
Evladım emzirip uyutsun.
Zannım, bize münfail ki Mevla:
Bir badiye halkı yandı, hala-,
Bir damla su inmiyor Semadan,
Şebnem bile düşmüyor duadan!
Binlerce duaya bir icabet
Göstermedi bargah-ı rahmet.
Artık sana ilticaya geldik,
Reddetmez isen ricaya geldik:
Görmekteyiz ey Emir-i adil,
İnkarı bunun değil ya kaabil -
Yok sendeki ihtişama payan;
Bizlerse alay alay sefilan!
Bir yanda demek ki fazla var çok;
Hayfa ki öbür tarafta hiç yok.
Öyleyse biraz tevazün ister.
Evvel beni dinle, sonra hak ver:
Nerden buldun bu ihtişamı?
Halkın mı, senin mi, Halik'ın mı?
Allah'ın ise eğer bu servet,
Bizler de onun kuluyken, elbet
Bir pay talebinde hakkımız var
İnsaf olamaz bu hakkı inkar.
Halkınsa şu bi-nihayet emval;
Ver, etme hukük-i gayrı Pamal.
Yok; böyle de olmayıp da kendi
Malın ise - çünkü fazla - şimdi,
Bi-vayelere tasadduk eyle
Dördüncüsü varsa haydi söyle!
Mebhut ederek bu söz Hişam'ı,
Huzzara demiş: GÖrün kelamı!
Yok bende cevab-ı redde kudret..
Hayret, bu civan-dehaya hayret!
İcab ediyor ki şimdi insaf :
Mes’ulü hemen olunsun is'af.
|
|