|
Eğitim Öğretim İle İlgili Yazılar, Çalışmalar, Belgeler > Şiir Koleksiyonu, Şiir Antolojisi > Mehmet Akif Ersoy’un Şiirlerinden Seçmeler, Safahat Şiirleri
BAYRAM ŞİİRİ (SAFAHAT ŞİİRLERİ) (MEHMET AKİF ERSOYUN ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER)
Afak bütün hande, cihan başka cihandır;
Bayram ne kadar hoş, ne şetaretli zamandır!
Bayramda güler çehre-i ma’sum-i sahavet
Ummid çocuk suret-i sat'ında iyandır.
Her cebhede bir nur-i mücerred lemeanda;
Her didede bir ruh dema-dem cevelandır.
Alam-ı hayatın iki kat büktüğü ecsad
Feyzindeki te'sir ile asude rev andır.
Ferda-yı sükun-perveridir sal-i cidalin,
Nevmid düşen kalbe ümid-aver-i candır.
Heyca-yı maişetteki feryad-ı mehibin
Dünyada biraz dindiği an varsa bu andır.
Subhunda baharın şu sabahat bulunur mu?
Bak çehre-i gabraya: Nasıl şen, ne civandır!
Her sinede bir kalb-i meserret darabanda,
Her kaibde bir alem-i eşvak nihandır.
Raksan oluyor cünbüş-i düşiyle anasır,
Guya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır.
Eşbahı da cuşan ediyor feyz-i mübini,
Ya Rab bu nasıl ruh-i avalim-sereyandır!
Bayramda gelir yada ne hoş hatıralar ki:
Bin ömre verilmez, o kadar kadri gİrandır.
lydin bana daim görünür levh-i kerimi:
Mazi-i tufuliyyetimin yad-ı besimi.
Birinci gün hava bir parça na-müsaiddi;
İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti.
Dedim ki: "Fatih'e çıksam yavaşça, bir yanda
Durup o alemi seyreylesem de meydanda,
Ziyaret etsem ehibbayı sonradan Hoş olur.
Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur."
Bu arzu-yi tenezzüh gelince, artık ben
|
Durur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden.
Gelin de bayramı Fatih'te seyredin, zira
Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa,
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan
Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan,
Asırlar ölçüşü boy boy asalı nesle kadar,
Büyük küçük bütün efrad-ı belde, hepsi de, var!
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,
İçinde darbuka, deflerle zilli şakşaklar.
Biraz gidin: Kocaman bir çadır Önünde bütün,
Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için
Nöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var?
"Caponya'dan gelen, insan suratlı bir canavar!"
Geçin: Sırayla çadırlar. Önünde her birinin
Diyor: "Kuzum, girecek varsa, durmasın girsin."
Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir i'lan.
"Alın gözüm, buna derler" sada sı her yandan.
Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:
Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele.
Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi
İnince binmede artık onun da hemşerisi:
"Hak okka çünkü bu kantar Firenk icadı gıram
Değil! Diremleri dört yüz, hesapta şaşmaz adam."
– Muhallebim ne de kaymak!
– Şifalıdır ma'cun!
Simid mi istedin ağa?
– Yokmuş onluğum, dursun.
O başta: Kuskunu kopmuş eyerli düldüller,
Bu başta: Paldımı düşmüş semerli bülbüller!
Baloncular, hacıyatmazcılar, fırıldaklar,
Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;
Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan;
Önünde bir sürü çekçek, tepende çiftekolan.
Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer
Ferağ-ı bal ile birden geviş getirmedeler.
Koşan, gezen, oturan, maniler düzüp çağıran,
Davullu zurnalı "dans!" eyleyen, coşup bağıran
Bu kainat-ı sürurun içinde gezdikçe,
Çocukların tarafındaydı en çok eğlence.
Güzelce süslenerek dest-i naz-ı maderle;
Birer çiçek gibi nevvar olan bebeklerle
Gelirdi safha-i mevvac-ı ıyde başka hayat
Bütün sürur ü şetaretti gördüğüm harekat!
Onar parayla biraz sallanırdılar Derken,
Dururdu "Yandı!" sadasıyle türküler birden.
– Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de
– Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.
"Deniz dalgasız olmaz,
Gönül sevdasız olmaz,
Yari güzel olanın
Başı belasız olmaz!
Haydindi mini mini maşallah
Kavuşuruz inşallah"
Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı
Bir ihtiyar kadının koltuğunda, gür kaşlı,
Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.
Gelen geçen, bu niçin ağlıyor? diyor, soruyor.
– Yetim ayol Bana evlad belasıdır bu acı.
Çocuk değil mi? "Salıncak!" diyor
– Salıncakçı!
Kuzum, biraz bu da binsin Ne var sevabına say
Yetim sevindirenin ömrü çok olur
– Hay hay!
Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine,
Katıldı ağlamayan kızların şetaretine.
|
|