|
Eğitim Öğretim İle İlgili Yazılar, Çalışmalar, Belgeler > Şiir Koleksiyonu, Şiir Antolojisi > Mehmet Akif Ersoy’un Şiirlerinden Seçmeler, Safahat Şiirleri
EZANLAR ŞİİRİ (SAFAHAT ŞİİRLERİ) (MEHMET AKİF ERSOYUN ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER)
“İhtilaf-ı metali' sebebiyle küre
üzerin ezansı zaman yoktur"
Zaman geçmez ki yüz binlerce kalbin vecd-i sekranı,
Zeminden yükselip, göklerde vahdetzar-ı Yezdan'ı
Ararken, dehşet-akin etmesin bir sayha vicdanı.
Ne lahuti sada "Allahu ekber!" sarsıyor canı
Bu bir gülbank-i Hak'tır, çok mudur inletse ekvanı?
Bu lahuti sada çıktıkça cuşa-cuş olup yerden,
İner esrar-ı kudret kibriya tavrıyle göklerden.
Bütün aheng-i hilkat yad oderken Hakk'ı ezberden,
Vicahi feyz alır artık o nuru'n-nur-i ezberden:
Hüveyda. şimdi canandır 'seherden, şam-ı esmerden!
Seher vaktinde mevcudat, nuşin hab içindeyken,
Bu ruhani neva afakı mevca-mevc edip birden;
Muhitin kalb-i hamuşunda başlar bir hazin şiven.
Bakarsın her taraf zulmet, fakat bir zulmet-i ruşen!
|
Sema bidar, her yıldız Cemalu'llah'a bir revzen.
Maişet kayd-ı can-fersasının mahkumu, bizarı,
Bütün biçareler gündüz bu yad-ı merhametkarı,
Duyar sermest- olur görmüş kadar ferda-yı Didar'ı!
O neşveyle, yorulmak şöyle dursun, en ağır barı,
Sürükler görmeden, göstermeden yılgınlık asarı.
Güneş mağrib-güzin olmuş sema esmer, ufuk gülgün;
Zaman durgun, zemin muğber, cihan dembeste, can mahzun;
Gariblik ru-nüma yer yer, sükunet dembedem efzun
Bakarsın bir de gülbank-i İlahiden dolup gerdun,
O tenhayi-i sevdavi olur Allah ile meskun!
İnip vakta ki leylin dest-i istilası gabraya,
Serer dünyaya zulmetten adem şeklinde bir saye;
Nazar medhuş, müstağrak giderken zir ü balaya,
Döner, "Allahu ekber" cuşu yükseldikçe Mevla'ya ,
O muzlim sine-i hilkat tecellizar-ı Sina'ya !
Senin, dem geçmiyor, yadınla leb-riz olmadan eb'ad;
Ne müdhiş saltanat ya Rab, nasıl asude istibdad!
O istibdada hürmettir ezanlar, subhalar, evrad
Hayır, sen ruh-i rahmetsin, bu sesler senden ister dad,
Verir mıydın, eğer dad etmesen, feryada isti'dad?
Gunude ruh-i tabiat samim-i zulmette
Sitareler bile bala-yı sermediyyette,
Yavaş yavaş uyumak istiyor yumup gözünü;
Seher semaların altında, açmıyor yüzünü.
Firaş-ı leylde dinmiş bütün enin-i hayat,
Rida-bedüş-i sükunet önümde hep safahat.
Görüp muhitimi dalgın hamuş bir vecde,
O hali ben de temaşaya daldım asude.
Nigahı mest ediyorken bu levha-i mahmur,
Ufukta yükselerek bir sada -yı dura-dur,
Yayıldı ruy-i zeminin o anda her yerine,
Sokuldu leyl-i ketumun bütün serairine.
Cihan-ı naimi kaldırdı, bi-karar etti,
Zalam içinde ne alemler aşikar etti!
O yükselen sesi tekrire başlayıp eb'ad,
Duyuldu sine-i şebden medid bir feryad.
Semaya çıktı o feryad, ah-ı ümmet olup!
Semadan indi o feryad, ruh-i rahmet olup!
Uzaktan andırıyorken, demin, heyulayı;
Sema'hane-i leylin birer küçük nayı
Gibiydi şimdi hayalimde her menar-ı mehib
O taş yürekte bu suzişli nağmeler ne garib!
O nay-parelerin sonra hepsi hem-dem olup,
Uyandı ruh-i sükunette bir azim aşüb.
Coşunca alem-i camidde sayha-i tehlil,
Minareler bana gelmişti sur-i İsrafil:
Muhite çekmiş iken dest-i şeb, rida-yı memat;
Uyandı karşıki evlerde lem'a lem'a hayat.
Uyandı sonra avalim, uyandı ruh-i sabah;
Uyandı hab-ı ademden birer birer eşbah.
Uyandı bende de bir şeb-çerağ-ı zulmet-suz,
Ki ta ebed olacak feyz-i Hak'la sine-firuz.
Tasavvur eylemem artık zeval o meş'al için
Meğer ki nur-i İlahi uful edip gitsin!
|
|