|
Eğitim Öğretim İle İlgili Yazılar, Çalışmalar, Belgeler > Şiir Koleksiyonu, Şiir Antolojisi > Mehmet Akif Ersoy’un Şiirlerinden Seçmeler, Safahat Şiirleri
HASIR ŞİİRİ (SAFAHAT ŞİİRLERİ) (MEHMET AKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER)
Geçende, Yayla civarında bir ufak cevelan
Bahanesiyle, bizim eski aşinalardan
Bir attarın azıcık gitmek istedim yanına,
Ki her zaman beni da'vet ederdi dükkanına.
Biraz musahabeden sonra söktü müşteriler:
Ver ordan on paralık zencefil, çörek otu, biber.
Geçenki beş para borcumla on beş etmedi mi?
– Silik bu yirmilik almam
– Uzatma gör işimi!
Oğul, çabuk Bana tirak Okunmuş olmalı ha!
Bizim çocuk, adı batsın, yılancık olmuş
-Ya ?
– Sübek kadar yüzü hütdağ kesildi!
- Vah vah vah'.
– Hanım, geçer, nefes ettir
Geçer mi? inşallah.
– Bi yirmilik paket amma Sabahki tozdu bütün..
– Ayol, hep içtiğimiz toz Bozuldu eski tütün!
– Efendi amca, sakız ver Biraz da balmumu keş.
– Kızım, parayla olur ha! Peşinci bak herkes.
Beşer onar paralar hepsi yaklaşıp deliğe,
Süzüldüler oradan bir kilitli çekmeceye.
Epeyce fasıladan sonra geldi başka biri:
Genişçe bir hasırın var mı? Neyse hem değeri,
Cenaze sarmak içindir, eziyyet etme sakın!
Mahallemizde beş aydır yatan o hasta kadın
Bugün, Sabahleyin artık cihandan el çekmiş
|
- Ne çare! Kısmeti bir böyle günde ölmekmiş.
- Yanında kimse de yokmuş Aman bırak neyse
Ecel gelince ha olmuş, ha olmamış kimse!
Dokuz kuruş bu hasır, siz, sekiz verin haydi..
Pazarlık etmiyelim bir kuruş için şimdi!
Hasır büküldü, omuzlandı, daldı bir sokağa;
Sokuldu kimbilir ordan da hangi bir bucağa.
Açıldı bir ölü saklanmak üzre sinesine,
Kapandı ketm-i adem heybetiyle sonra yine!
Beş on fakire olup bar-ı duş-i istiskal,
Huzur-i lalini bir nevha etmeden ihlal,
Sükun içinde uzaklaştı aşiyanından.
Geçince sürunu şehrin, uzattı servistan
Garib yolcuyu tevkife bin bükülmez kol!
Omuzdan indi hasır, yoktu çünkü artık yol.
Mezarcının o kürek yüzlü dest-i lakaydı
İanesiyle nihayet mezara yaslandı.
Hücum-i mihnet-i peyderpeyiyle dünyanın,
Hayatı bir yığın alam olan zavallı kadın,
Hasırdan örtüsü duşunda hufreden indi
Enin-i ruhu da artık müebbeden dindi.
Bu hatırat ile kalbimde başlayınca melal.
Oturmak istemez oldum, kıyam edip derhal;
– Yüzümde aleme nefrin, içimde şevk-i memat;
Gözümde içyüzü dehrin: Yığın yığın zulumat!
Bulunduğum o mukassi mahalden ayrıldım.
Eli perde bitti mi? Heyhat! Atmadım bir adım,
Ki ruhu eylemesin böyle bin fec'a harab!
Hayat namına, ya Rab, nedir bu devr-i azab?
|
|