|
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Tiyatro Oyunları, Skeçler, Piyesler, Oratoryolar, Rondlar, Monologlar, Dramalar, Canlandırmalar
BABA SEVGİSİ (KISA TİYATRO) (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR, RONDLAR, MONOLOGLAR, DRAMALAR, CANLANDIRMALAR)
( Ahmet, Mustafa, Ayşe ve Ali lisede okuyan dört iyi arkadaştırlar. Bunlardan Ahmet, babasının sevgisini, tavırlarını sürekli yanlış anlamaktadır. Mustafa, Ayşe ve Ali, Ahmet’in dostları olarak onun babasına karşı tutumunu değiştirmeye çalışırlar. Ders çıkışında gittikleri bir çay bahçesinde de, yine bu konu açılır ve fikirlerini tartışmaya başlarlar.)
(Bir çay bahçesi. Dört masa var. Ortadaki masada Ahmet, Ayşe, Mustafa, Ali oturmaktadır. Yanlarındaki masada yaşlı bir amca oturmaktadır. Öbür masaların birinde bir karı – koca, diğer masada da kitap okuyan bir kız vardır.
Mustafa – Pazar günkü veli toplantısında öğretmenler beni babama övmüşler. O kadar sevindim ki.
Ayşe- Benim notlarım güzel olmadığı için babamı korkarak çağırdım, ama öğretmenler benim hakkımda güzel şeyler söylemişler. Babam da bana kızmadı.
Ali- Bende memnunum halimden arkadaşlar. Peki Ahmet, öğretmenler senin hakkında neler söylemişler?
Ahmet- Annem hastaydı, toplantıya gelemezdi. Babamın da işleri vardı. O yüzden bilmiyorum.
Ayşe- Ahmet, üç senedir aynı sınıftayız; ama veli toplantılarına ailen sadece bir kere geldi. Neden? Yoksa ailene toplantıları söylemiyor musun?
Ahmet- ( hiçbir şey söylemez )…..
( Garson konuşmaları keserek yanlarına gelir. )
Garson- Hoş geldiniz! Ne içersiniz?
Mustafa – ( Masadakilere bakarak ) Arkadaşlar, her zamanki gibi çay içiyoruz değil mi?
Ahmet, Ali, Ayşe – Evet.
( Garson siparişi yazar ve gider. )
Ali – Notların kötü de değil. Neden söylemediğini bende onaylamıyorum.
Ahmet – Çağırsam ne fark edecek ki! Babam gelecek, öğretmenleri dinleyecek sonrada yine evde nutuk atacak: Şöyle yapmalısın, böyle davranmalısın…
Mustafa – Boş ver. Benim babamda öyledir. Daha doğrusu hangi baba öyle değildir ki!
Ayşe – Evet, illaki bilgilerini, tecrübelerini bize anlatacaklar. Açıkçası, bu konuşmalar bazen beni de sıkıyor; ama benim iyiliğim için konuştuklarını hatırlayınca onları da anlıyorum.
Ahmet – Size inanamıyorum. Böyle konuşmalar nasıl hoşunuza gidiyor. Bana her söz masal gibi geliyor.
Ali – Bana öyle gelmiyor. Çünkü, babamın anlattıklarında haklı olduğunu biliyorum.
Ahmet – Anlaşıldı, bugün iyimserliğiniz üstünüzde. Ama tek sorun keşke bu olsaydı.
( Garson çayları getirir. )
Ayşe – Yine ne oldu?
Ahmet – Dün akşam eve geç gittim diye babamla kavga ettik.
Mustafa – Sen de çok geç gittin demek ki! Benim babam da böyle şeylere önem verir. Örneğin, akşam yemeğinde herkesin evde olması gerektiğini söyler.
Ahmet – Keşke benim babamın da tek istediği bu olsaydı.
Mustafa – Ahmet, babanı anlamaya çalış. Ben babamı anlıyorum. Akşam yemeklerinde de, evde olmaya özen göstermezsek birbirimizi neredeyse göremeyeceğiz.
|
Ali – ( Ahmet’e bakarak ) Annelerimiz kadar, babalarımızın da bizim üzerimizde emeği var. Hastalandığımızda en az annelerimiz kadar babalarımızda tasalanmıştır. Onlarda baş ucumuzda ateşimizi düşürmeye çalışmıştır.
Ahmet – Artık umurumda değil. Babama tahammül edemiyorum.
Ayşe – Neden babana karşı bu kadar sertsin? Sanki babana kızmak için bahaneler yaratıyorsun.
Ahmet – Evet sertim. Çünkü, o da bana karşı sert. Beni sürekli azarlıyor. ( Sesini gitgide yükseltir.) Ders çalış, parayı tutumlu harca, müziğin sesini kıs… ( Ahmet sesini yükseltince yan masadakiler ona bakarlar. )
Mustafa – Bunları benim babam da söylüyor. Ama ben yangına körükle gitmiyorum.
Ayşe – Babam kızıyor, çünkü müziğin sesinden komşuların rahatsız olacağını biliyor. Ders çalışman gerektiğini sürekli hatırlatıyor çünkü, sınıfını geçmeni istiyor. Olaylara biraz da onun açısından bakmalısın.
Ali – Üstelik böyle tembihleri hemen hemen her baba çocuğuna söyler. Sen bu konular iyice abartıyorsun Ahmet!
( garson masaya yaklaşır )
Garson – ( Boş bardakları alır ) Başka bir arzunuz var mı?
Ahmet – Ben bir meyve suyu istiyorum.
Ayşe- Ben de çay alıyım. ( Garson gider )
Mustafa – ( Ahmet’e ) Neredeyse babam beni hiç sevmiyor diyeceksin.
Ahmet – ( Birkaç dakika ses çıkarmaz ) Sevip sevmediğini bilmiyorum.
Ayşe – Babamızı olduğu gibi kabul etmeliyiz. Çünkü onlarda; bizi yaramaz, tembel, çalışkan demeden olduğumuz gibi kabul edip bağırlarına basıyorlar. Tıpkı annelerimiz gibi…
Ali – ( Yan masadaki yaşlı adamı göstererek ) Şu masadaki amca deminden beri bize bakıyor. Herhalde konuştuklarımızı duydu.
Ahmet – Gizli bir şey konuşmuyoruz ki. Duysun ne olacak sanki!
Mustafa – Birde kendini yargıla. Peki, sen kaç kere babana onu sevdiğini söyleyip sarıldın.
Ahmet – Babam da bana hiç sarılmadı. O hep meşguldü.
( Yaşlı amca, gençlerin konuşmalarının hepsini dinlediğinden, dayanamayarak çocukların yanına gelir, sohbete katılır. )
Yaşlı amca – Yavrucuğum, ama baban hep senin için meşguldü, bunu biliyorsun değil mi?
Ayşe – Buyurun amcacığım oturun, ayakta kalmayın.( Yaşlı adam oturur )
Ahmet – Tamam! Haklı olabilirsiniz. Suçu birazda kendimde aramalıydım.
Yaşlı amca – ( Mustafa, Ali ve Ayşe’ ye yönelerek ) Sizler, arkadaşınızı bu yanlış düşüncelerinden kurtarmaya çalışmakla onun pişmanlığını önlemiş oluyorsunuz.
Ali – Bizler nasıl büyüklerimizden sevgi bekliyorsak, onların da bizden nasıl sevgi beklediğini bildiğimiz için Ahmet’in babası hakkındaki düşüncelerini değiştirmeye çalışıyoruz.
Mustafa – ( Yaşlı amcaya yönelerek ) Sizin “… arkadaşınızın pişmanlığını önlüyorsunuz.” Lafınızla ne anlatmak istediğinizi anlamadım.
Yaşlı amca – Bende sizin gibi gençken, babamla bir türlü anlaşamazdım. Onun öğütlerini nedense bir hakaret, alay gibi algılardım. Zamanla babamdan iyice kopmaya başladım. Babam bana yaklaşıp beni sevdiğini söylemeye çalıştıkça, ben (bilgi yelpazesi.net) odama kapanırdım. Ben her şeye rağmen, babamın hep yanımda olacağını zannetmiştim. Ama bir gün hastalandı. Hasta yatağında son nefesinde, bir “canım oğlum” deyişi vardı ki , duymalıydınız. İşte pişmanlığım o zaman başladı.
Ali – Siz de ona “canım babacığım” demediniz mi?
Yaşlı amca – Diyemedim. O an babamı kaybettim. Babama “seni seviyorum” diyememenin ezikliği hep içimde kalmıştır. Babam da, onu ne kadar çok sevdiğimi hiç öğrenemedi.
Ahmet – ( Gözleri dolar ) Özür dilerim, gitmem gerekiyor.
Mustafa – Nereye gidiyorsun? Ne oldu?
Ahmet – Geç kalmak istemiyorum! ( Hızla çay bahçesinden ayrılır )
|
|