|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar
BAŞARI (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR)
ŞAHISLAR: ORHAN,ZİŞAN,OSMAN,FEHİMAN,GÜZİN,FİKRET.
Osman: “……Bu konunun önemli olduğunu unutmamalısınız anne. Hadi Fehiman neyse, anneanneme benzemiş zaten. Ama Güzin ve Fikret’in motivasyona ihtiyacı var.Onlar için tam zamanı. Gelişim uzmanlarının çok güzel seminerleri var,onları takip etmelisiniz. Değerlendirilmeyen potansiyelin hiçbir fonksiyonu olmaz. İnsanlar kendilerindeki hazineyi keşfedebilmeli. İzine geldiğimde de çok söyledim,lütfen kulak arkası etmeyin. Üzerinde durun bu meselenin…
Yine uzun bir mektup oldu. Sizin cevap yazmamanıza alıştım ama Fehiman,Güzin ve Fikret yazmazsa ben de yazmayacağım bundan böyle,haberiniz olsun. Allah’ın selamı üzerinize olsun.
Oğlunuz OSMAN”
Orhan:Bak sen,sıkı bir tehdit ediyor.
Zişan:Haklı kendince,çocuklar mektup yazma konusunda gevşek davranıyorlar.
Orhan:Fikret, “abim abim” diye dilinden düşürmüyor, demek yazmaya gelince tembellik ediyor. Neyse… Zişan, Osman nelerden bahsediyor? Hakikaten biz çok mu gerilerde kaldık? Motivasyon, potansiyel,kişisel gelişim….
Zişan:Ne bileyim,yanlış yapıyoruz da farkında mı değiliz acaba?
Orhan:Olabilir. Fakat,biz de gençken bazı kitaplar okurduk, çok faydalı sanırdık,epeyi gaza gelirdik. Şimdi anlıyorum,onlar bizim faydamıza olacak şeyler yapmazlar. Kendi dinlerinin, önderlerinin reklamını yaparlar. Batıdan da batılılardan da bir hayır gelmez zaten.
Zişan: Batılıların değil,Osman’ın fikri bu Orhan.
Orhan:Osman Osman mı sanki? Onun yaşadığı toplumdan etkilenmediğini mi sanıyorsun?
Zişan:Ya ya.… Daha gitmeden öyle etkilenmişti ki, mıknatıslandı sanki, çekti gitti.
(FON) (RİCKY MARTİN’İN BİR ŞARKISI)
Fehiman:Kulağımız sağır oldu,çıkıp gitsek mi çocuklar?
Güzin:Hayır abla,ne diyorsun sen?
Fikret:Bak bak adam ter içinde kaldı ya…Abla beni de göreceksin,neler yapacağım,gör.
Fehiman:Neler yapacaksın Fikret? Mesela böyle ter içinde kalmak gibi şeyler mi?
Fikret:Sen geç dalganı,bir gün görürsün,(ISLIK ÇALAR) uzaydan selam gönderirim sana.
Fehiman:Fikret canım,yanımdayken versene selamını, uzaya gitmene ne gerek var?
Fikret:Bir bakacaksın ki gazeteler (bilgi yelpazesi.net) yazacak,Neil Armstrong’un duyduğu ezan sesi yine duyulacak, hem bu defa camiden mahalleye değil,uzaydan dünyaya yayılacak.
Fehiman:Sen bilirsin Fikret,ama bu iş çok zor gibi geldi bana. Gel en iyisi sen camiden oku ezanını.
Güzin:Sahneye çıkanlara bakın,tam yedi kişiler.
Fehiman:Şimdi de bunlar mı şov yapacak acaba?
Güzin:Ne şovu abla? Bunlar başarılı insanlara örnek olarak çıktılar.
Fehiman:Neyi başarmış bunlar Güzin?
Güzin:Bu uzmanı şehrimize onlar getirmiş.
Fehiman:Kendisi yolu biliyor muymuş?
Güzin:Üff abla,çatlatırsın sen insanı. Biliyorsun ki bu işler organize gerektirir. Kolay iş mi bu?
Fehiman:Belki kolay değildir de yaptıkları iş ne ki bu kadar alkışlıyorlar?
Güzin:Daha ne olsun abla? Koskoca seminerciyi davet etmek az iş mi? Herkes başaramaz.
Fehiman:Hıı,haklısın…Yani içlerindeki dev uyanmış. Dinleyiciler de iyi motive oldu,vara yoğa alkış tutuyorlar,elleri çatlayacak.
Güzin:Sen de alkışla abla,hak ediyor adam.
Fehiman:Adam mı hak ediyor,salondakiler kendi kendilerini mi alkışlıyorlar Güzin? “Osmanlı’nın torunları” dedi, dinleyiciler kendini bedrin aslanları sandı. Fikret’e baksana, nasıl alkışlıyor.
Güzin: (Gülerek) Acaba kendini Fatih Sultan Mehmet mi sandı?
Fehiman:Biraz daha kalırsak bu havayla uçacak Fikret.
Güzin:Az kaldı,bitiyor zaten. Neden parmağını kaldırıyorsun abla?
Fehiman:Bir soru soracağım ama söz vermiyor bana şovmen. Halbuki “Sorusu olan var mı?” diye sormuşlardı.
Güzin:Abla şovmen demesene,ne soracaksınız adama?
Fehiman:Bir salon dolusu Osmanlı torununu motive etmek için bir Osmanlı marşı bulamadı mı acaba? diye soracaktım.
(ŞARKI BİTER) (FON)
Orhan:Fikret bu gidişle sen de gelişim uzmanı olmayasın? Çok hoşuna gitmiş.
Fikret:Baba ben içimdeki devi bir uyandırayım,gör bak neler olacak.
Orhan:Yaa,peki Güzin sen?
Güzin:Ben de beğendim baba. Önce kendime bir hedef belirleyeceğim, sonra sağlam adımlarla o hedefi yakalayacağım.
Fikret:Sırasıyla abla,önce bir ayaklarının üstünde durmayı öğren de sonra hedefi yakala.
Orhan:Nasıl bir hedef düşünüyorsun Güzin?
Güzin:Bilmem,bakalım. Önce siyasal bilgiler okurum,sonra da kaymakamlıkla işe başlarım.
Fikret:Nasıl okuyormuşsun ablacığım? Başına peruk takmayı düşünüyorsan,haberin olsun artık o da yasaklanıyor.
Güzin:Hedefi mücadeleyle yakalayabiliriz. Bu yasağı kaldıracağız. Önce bunun biteceğine inanmak önemli. Biliyorsun başarının ilk kuralı inanmak.
Orhan:Güzin,yel değirmenlerine savaş açmadığına emin misin? Donkişot durumuna düşmek de var işin sonunda. Müslüman gücünün sınırını bilmeli.
Fehiman:Ve yaşadığı cemiyeti,kendi şartlarını tanımalı.
Orhan:Ya Fehiman sen faydalandın mı seminerden?
Fehiman:İyiydi…Biraz gürültü çoktu. Bir ara soru sormak istedim,izin vermediler.
Orhan:Abinin söylediği kadar gerekli mi bu seminerler?
Fehiman:Olabilir,İslam’ı bilmeyen toplumlarda ihtiyaç olabilir.
Orhan:Neden?
|
Fehiman:Bizim yaşadığımız gibi,Türk mü Kürt mü,doğulu mu batılı mı,köylü mü kentli mi belli olmayan toplumlarda insanlar iyice bunalımı baba. Aynı zamanda tembel ve başarısız. Bu tür şeylerle belki biraz harekete gelirler,bir şeyler yaparlar. Zaten hikmet müminin yitiği,nerede bulursa alır.
Orhan:Hıı….Peki,bir şeyler yapmak o kadar önemli mi?
Fehiman:Yapmamaktan iyidir herhalde baba.
Orhan:İyide kızım,ya içinde dev olanlar da bir şeyler yapmaya kalkarsa?
Fehiman:Aman onların devi uyusun.
Orhan:Şaka bir yana da kızım,bunlar güya insanların kişiliklerinin gelişmesi için uğraşıyorlar. Başarının, muvaffak olmanın yollarını gösteriyorlar. Sence bunu başarabiliyorlar mı Fehiman?
Fehiman:Güzin ve Fikret nasıl balon gibi şişirilmişler baba, farkında değil misiniz?
Orhan:İyi de Fehiman benim kastettiğim muvaffakiyet,sen şişirdiler diyorsun.
Fehiman:Evet baba,insanların yaşadığı muhit,mensup olduğu din, sahip oldukları yetenekler göz önünde bulundurulmadan herkesin her şeyi yapabileceği gibi bir zihniyet aşılıyorlar.
Orhan:Bu çok yanlış. Peki görüşlerini neye dayandırıyorlar?
Fehiman:Bilmem,ilmi bir dayanakları zaten yok. Bunun dışında bir iki istisnadan örnek verip, “Siz de bunun gibi olabilirsiniz.” diyorlar.
Orhan:Hıı….Peki örnek verilen şahsiyetleri biz tanıyor muyuz? Şöhretli mi bunlar?
Güzin: (Atılır) Evet,orada tanıttılar bir tanesini.
Fikret:Öyle güçlü bir adam ki baba,seminercinin başarıları ona aitmiş.
Güzin:Başarmanın yolunu ondan öğrenmiş; “Ben başardım, siz de başarabilirsiniz.” dedi.
Orhan:Hıı,muvaffakiyet Allah’tan halbuki.
Fehiman:Bakın baba,gördünüz mü? Böylece şöhret oluyorlar, kendilerini iyi tanıtıyorlar. İdeallerini aşılıyorlar.
Orhan:Kızım sen bu seminerden bir de rahatsız olmuşsun,anladım.
Fehiman:Tabi baba. Nerede bir gayrimüslim,din düşmanı varsa onu tanıtıp övüyorlar kitaplarında,seminerlerinde. Ve de herkes alkışlıyor.
Orhan:Hiç muvaffak olan Müslümanlardan bahsetmiyorlar mı?
Fehiman:Ne gezer…Tam dünyacılar. Üstelik din düşmanları.
Orhan:Bu tehlikeli bir şey. Gençlerimizi etkilerler.
Fehiman:Gençlerimiz de çok boş. Koca salonda sadece alkışlıyorlardı. Arkadaşlarım hep o tür kitaplar okuyup, değiştiklerini söylüyorlar. Ama neleri değişiyor bir türlü anlamıyorum.
Orhan:Arkadaşlarına Asr-ı Saadeti okumalarını önerebilirsin kızım veya Muhammed Hamidullah’ın kitabı vardı ya,İslam Peygamberi,onu da söyleyebilirsin.
Güzin:Ay onlar kalın kitaplar baba…Hem bu okudukları yeni kitaplar, bunları okumak da moda.
Fehiman:Ne diyorsunuz babacığım? Bir meal alıp okumaktan kaçınıyorlar,siz kitap tavsiye et diyorsunuz.
Orhan:Peki muvaffak olan Müslümanları nasıl tanıtmalıyız insanlara?
Fehiman:Sanki biz yeterince tanımıyor muyuz ki?
Orhan:Onu bilemem ama Hz. Ömer’in adaletiyle,Hz. Ebubekir’in sadakatiyle,Hz. Osman’ın hilmiyle, Hz. Ali’nin kılıcıyla Allah’ın rızasını kazanma yolunda nice gayretlerinin muvaffakiyetle sonuçlandığını biliyoruz.
Güzin:(Düşünceli) Seyyid Kutub şehadetiyle,Elmalılı ilmiyle…..
Orhan:Güzin,Elmalılı’nın,Seyyid Kutub’un başarılarının içlerindeki deve ait olmadığına emin misin?
Güzin:Eminim ki onların deve de ejderhaya da ihtiyaçları yoktu baba…
Orhan:Peki nasıl başardılar?
Güzin:Önce iman ettiler,sonra emrolundukları gibi dosdoğru oldular.
Fikret: (Düşünceli) Baba Ahmet Enişte’de bu başarı kitaplarını mı okumuş?
Orhan:Ahmet Enişte mi?
Fikret:Evet baba,hani büyük iş adamı olacağım diye büyük işler peşinde senelerdir perişan dolaşıyor ya.
Orhan:(Gülerek) Olabilir Fikret…
Güzin:Babacığım başarının ilk şartı inanmakmış. Ahmet Enişte’de öyle inanmış işte.
Orhan:Kızım,komşu Hayriye Teyze’de kabirlerden medet umar,adak adar,“Hiç olur mu Hayriye Teyze?”desek bize kızardı.
Fehiman: “İtikadın tam olmalı oğlum,itikadın. Önce peşin peşin inanacaksın.” derdi değil mi?
Orhan: (Gülerek)Evet birbirlerine benziyorlar. Demek ki biz bir iş yaptığımızda getirisini götürüsünü hesap etmeliyiz.
Fehiman:En başta Allah rızasını…
Güzin:Evet,hem de belirlediğimiz hedefler yaşadığımız zamanın öncelikli ihtiyaçlarını aksattırmamalı.
Fikret:Peki baba biz niye bir şeyler başaramıyoruz?
Orhan:Sünneti Seniyyeyi öğrenip,İslam ahlakını benimsersen başarırsın. Günde beş vakit namaz kılan bir insan, gelişimini sağlıklı,olgun (bilgi yelpazesi.net) bir şekilde sürdürür. Bu konuda endişeye düşme.
Fikret:Büyük işler diyorum baba.
Fehiman:Ne diyorsun Fikret,Resulullah,ashap böyle muvaffak olmuş. Bundan büyük iş mi olur? Sizin kişilikli dediğiniz şahsiyetler bu örneklerdir işte.
Fikret:Osmanlı’da mı öyle başarmış?
Fehiman:Herhalde öyledir. İçlerinde bir dev olmadığına eminim.
Güzin:Fikret biz şunu unuttuk,Müslüman olmayanların yaptıkları işler suyun üstündeki köpük gibidir. Özenmeyelim onlara,amma gözümüzü boyadılar.
Fikret: (Düşünceli) Hıı evet. İçlerindeki canavarın uyuması için hep dua edelim. Düşünsene ya hepsininki Şaron’unki gibi uyansa ne olur bizim halimiz?
Güzin:Şaron’un da gücü sınırlı Fikret. Onlar ne kadar sınırsız güç sansa da…
|
>>>TIKLAYIN<<<
|