eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar

BEKLEMEK VE İSTEMEK (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR)

 

ŞAHISLAR: ORHAN,ZİŞAN,FEHİMAN,GÜZİN,FİKRET,HAZAL,ZUHAL.

(‘BEKLERİM HERGÜN BU SAHİLLERDE’ ŞARKISIYLA BAŞLAR. KONUŞMALAR ŞARKI EŞLİĞİNDE SÜRER. ŞARKI BİTİNCE BAŞKA SANAT MÜZİĞİ PARÇALARI ÇALARKEN 1. BÖLÜM DEVAM EDER.)

Güzin:Anneciğim o pencerenin önü sahil değil,abimde gelmeyecek yine.

Zişan:Dalmışım kızım. Ben de abinin gelmeyeceğini biliyorum ama çok istediğim için farkına varmadan bekliyorum.

Güzin:Bizde bekliyoruz,hepimizde aynı arzu. (AYAK SESLERİ)Halbuki abim hiç ümitte vermiyor ama...

Fehiman:Niye öyle melül,mahzun oturuyorsunuz?

Zişan:Abinden bahsediyorduk kızım.

Fehiman:Biliyordum zaten. Radyonun sesini duyunca tahmin ettim. Bu ses annemi buradan alıp Amerika’ya götürecek dedim.

Güzin:Sonrada abimin elinden tutup,alıp getirecek.

Zişan: (Gülerek) Kızım hayallerle mi yaşıyorum artık?

Güzin: (Gülerek) Bilmem anne,böyle giderse melankoli görünüyor ufukta.

Fehiman:Güzin ne yapsak da annemi bu beklentiden kurtarsak?

Zişan:Hıh siz kendinize bakın. Sanki siz her fırsatta beklemiyorsunuz. Ben de anneyim,olacak o kadar.

Fehiman:Haklısın anne,ama farkındaysanız bu beklenti evimizde sıkıntılı bir hava yaratıyor.

Güzin:Doğru,bazen matem var gibi oluyor. Dışarıdan bir gelen olmasa hep o havada yaşayacağız.

Zişan:Yaa demek böylesine aşırıya gidiyoruz,çok yanlış.

Fehiman: Tabi yanlış,bu beklenti bizi durgun,  (bilgi yelpazesi.net) atıl yapıyor. Beklenilenin bundan haberi yok. Yenilikler peşinde,kendi meraklarının tatminiyle yaşıyor.

Güzin:Evet,üstelik biz beklerken beklediğimizi bulamayınca,kendi kendimize küskün,kırgın bir haleti ruhiyemiz oluyor.

Zişan:Ne diyorsunuz?...Artık beklemeyelim mi demek istiyorsunuz?

Fehiman:Bence bekleyelim ama değişik şeyler.

Güzin:Ne mesela?...

Fehiman:Mesela abimden güzel haberler...

Güzin:İyi canım sende,alıyoruz zaten güzel haberlerini.

Fehiman:Öylesi değil Güzin. Bizim aldığımız haberler sıhhat ve afiyet haberleri...Benim dediğim....

Güzin: (Sözü alır) Haa anladım. Din gayreti demek istiyorsun.

Fehiman:Evet Güzin,yani Allah’u Ekber’i burçlara götürmeyi hedefleyen bir gayret...

Zişan:Kızım,bilmiyor musun ki,ben o gayretin eksikliğini hissediyorum abinde. Onun için de sıkılıyorum. Sanıyorum ki buraya gelince farklı olacak.

Fehiman:Bence bırakalım artık bunun için sıkılmayı.

Güzin:Tabii,abim Allah’ın kendisinden neler istediğini iyi biliyor. Bize tevekkül etmek düşer.

Zişan:Amenna,ama bu tevekkül,abinden beklediklerimi iptal edeceğim anlamına gelmez. Daha çok bekleyeceğim çocuklar,çünkü abin,“Elhamdulillah Müslüman’ım” diyor. Onun için beklentilerime cevap vermek zorunda.

Güzin:Senin elinden kurtuluş yok anne. Artık abime, “Ne zaman geleceksin?” diye sormak yok.

Fikret:“Cephede işler nasıl abi?” diyeceğiz. O kadar işte,müslümanım diyorsa cehd edecek.

Güzin:Yine nereden bittin mantar?

Fikret:Her zamanki gibi cephedeydim. Anneciğim,beni beklemeye de yüreğiniz kalsın. Bi büyüyeyim, ilk fırsatta bende kapağı batı cephesine atıyorum...

Zişan:Aman büyüme...Sanki çok lazımdın...

(FON)

Güzin:Babacığım anneme söylüyorum,duymazdan geliyor.

Orhan:Hayırdır kızım?

Güzin:Perdeleri diyorum babacığım. Nurten teyzeler değiştirmiş, evleri yepyeni olmuş,tıpkı gelin gibi. Biz de değiştirelim.

Orhan:Allah Allah perdeleri niye değiştirelim?

Güzin:Babacığım güzel olsun evimiz...

Orhan:Kızım evimiz çok güzel. Hele perdelerimiz kaç yıldır evimizi setrediyorlar. Hiç durduk yerde değiştirilir mi? Vefasızlık bu.

Güzin:Babacığım yapmayın öyle,çok istiyorum.

Orhan:Allah Allah ben anlamıyorum Güzin,ne çok şey istiyorsun sen.

Güzin:Ne istedim ki babacığım? Sadece istiyorum ki bir Müslüman olarak evimiz temiz ve düzgün dursun.

Orhan:Evimiz zaten temiz ve düzgün.

Güzin:Ya baba lütfen. Bu perdelerin modası çoktan geçmiş. Şunlara bakın,en eski modeller.

Orhan:Güzin hala bir şey anlamadım. Perdenin de mi modası var?Fehiman sen bir şey anlıyor musun?

Fehiman:Tabi ki anlıyorum baba. Siz bu halinizle biraz çağın gerisinde görünüyorsunuz.

Orhan:Bak seen,yani benimde mi modelim eskimiş?

Fehiman:Evet hem de ilk insanla,Hz. Adem’le bize sunulan modeli hatırlatıyorsunuz.

Orhan:İyi,bu çok güzel,sevindim. Yerim sağlam demek ki. Peki Fehiman sen,senin modeli çağa uygun mu?

Güzin:Babacığım yine lafı değiştirdiniz.

Orhan:Uff kızım ne diyorsun? Bu perde ihtiyacımızı karşılıyor.

Güzin:Hayır sararmış. Hem yeni model olsun.

Orhan:Bu israf olmaz mı?

Güzin:Hiçte bile baba. Allah,verdiği nimeti kulunun üzerinde görmek ister.

Orhan:Bak seen...Fehiman,kardeşin bu lafları nereden öğreniyor?

Fehiman:Bilmem,geçenlerde yine böyle söylemişti.

Orhan:O zaman mesele neydi?... Haa hatırladım,ikinci bir ayakkabıyı istiyordu. Yine demişti; “Allah verdiği nimeti kulunun üzerinde görmek ister.”

Fehiman: Babacığım acaba Allah’ın nimetini ne sanıyor?

Orhan:Bilmem,görünüşe bakılırsa kendi arzularını,isteklerini Allah’ın nimeti sanıyor.

Güzin:Ayy baba...Ne oluyor size?

Orhan:Asıl sana ne oluyor kızım? Tutturmuşsun bir “Allah nimetini kulunun üzerinde görmek ister.” diye,her istediğini bize dayatıyorsun.

Fehiman:İsraf yapmak,lüks istemek ne zamandan beri Allah’ın nimeti olduysa....

Orhan:Fehiman,yoksa biz Güzin’i yanlış mı anlıyoruz? Belki de takva libasından bahsediyor.

Güzin:Takva libası mı?

Orhan:Evet,Allah’ın büyük bir nimeti. Mümine en yakışan libas. Allah bunu bizde görmek ister.

Güzin:Baba...

Orhan:Yoksa akıl nimetini mi diyorsun? Aklı da Allah vermiş. Yaşantımızda akıllılık emarelerini görmek ister.

Fehiman: Yaşantımızda iyi Müslüman olmamızı,Yaratıcımıza abid olmamızı ister.

Güzin:Baba,abla,yine istediğiniz noktaya getirdiniz konuyu.

Fehiman: Haddimize mi düşmüş Güzin? Evde çoğunlukla senin isteklerin mevzu bahis olur.

Orhan:Allah’tan ki kızım,Allah’ın bizden isteklerine muhalefet etmiyor.

Güzin:Yani bir perde istedik,ucu taa Allah’u Teala’ya muhalefete kadar dayandı.

Orhan:Hep bu ablanın yüzünden Güzin. Maksat israf olmasınmış.

Güzin:Niye israf olsun ki? Biz devamlı Allah’a ibadet ederken tabi ki bu kadarcık isteklerde bulunmaya hakkımız var.

Orhan:Bak sen. Güzin koca koca perdeler şimdi de bu kadarcık oldu. Bir dünya masraf. Uff çocuklar geç kaldım. Güzin senin yüzünden.

Fehiman:Babacığım bir de ibadet ettiği için Allah’a minnet etmez mi? Asıl Allah bize minnet eder. Unuttun mu Güzin?

Orhan:Güzin biz bu kadar nimetin şükrünü nasıl eda edeceğiz diye düşünürken,sen azımsar gibi fazlasını bekliyorsun.

(KAPI AÇILIR)

Fikret:Ablacığım....Seni arıyordum....

Fehiman:Efendim Fikret? Yine ne isteyecektin?

Fikret: (Duraklar) Yaa abla....

Fehiman:Efendim Fikret?

Fikret:Yani ben senden hep bir şeyler mi istiyorum?

Fehiman:Bilmem sen daha iyi bilirsin.

Fikret: (Sitemli) İyi istemeyeyim daha...Rahatsız ediyormuşum.

Fehiman:Hayır canım rahatsız etmiyorsun. Benden beklediklerini karşılayabilirsem mutlu oluyorum. Ama bazen de....

Fikret:Evet bazen de?

Fehiman:Nasıl diyeyim Fikret...Bazen de “Ablacığım” diyen sesinin arkasından, “Acaba bir isteğin var mı abla?” diye soracağını sanıyorum.

Fikret:Desene abla,hep kendi isteklerimi söylüyorum. Senin bir şey isteyip istemediğini sormak, düşünmek aklıma bile gelmiyor.

Fehiman:Zaman zaman hepimiz kendimiz için beklentilere gireriz.

Fikret:Şu anda ne yapacağımı bilemiyorum abla. Acaba isteğimi mi söylesem,yoksa “Bir isteğin var mı abla?” desem?

Fehiman:Hadi her ikisini de söyle.

Orhan: (Uzaktan seslenir) Çocuklar ben çıkıyorum. Bir isteğiniz var mı?

(FON)

Zuhal:Bakamıyorum Hazal Abla,tek başına çocuk büyütmek kolay mı? Kayınvalidem,görümcem bir nazlanıyorlar,sorma.

Hazal:Kızım ne yapsınlar,müsait değiller demek ki.

Zuhal:Niye müsait olmasınlar canım,boşuna mı babaanne oluyorlar? Baksınlar. Çok yoruluyorum valla, çok usandım.

Hazal:Kızım sen çocuğunun birinci derecede yakınısın. Daha ilk çocuğun,yorgunluktan,usanmaktan bahsediyorsun. O kadıncağız da usandı belki.

Zuhal:Görümcem bakabilir. Evde oturuyor,kendine bir oyalanma.

Hazal:Onunda kendine göre işleri vardır. Hem o kendini oyalama işine en çok sen layıksın. Çocuğunla enine boyuna oyalan. Kimselerden bekleme. En yakınından bile. Sevgili çocuğun sana yük geliyor, o yükü başkasına verip,bir de minnet ediyor havasına giriyorsun. Olmaz Zuhalciğim,herkes sorumluluğunu bilmeli.

Zuhal:Yine kızdırdım seni Hazal Abla.

Hazal:Kızım senin iyiliğin için söylüyorum. Deveye demişler, “Neden boynun kalın?”  “Kendi işimi kendim yaparım.” demiş. Güçlü olun,herkesten beklenti içine girmeyin. Beklediğinizi bulamazsanız bozulursunuz, üzülürsünüz.

Zuhal:Ay haklısın Hazal Abla....

Hazal:Birisinden beklenti içine girdiğinde bir dur düşün. “Ben ona ne vermiştim ki bekliyorum.” diye bir sorgula. Acaba kendisinden bir şeyler beklediğin kişinin de senden beklentileri var mı?

Zuhal:Hiç zamanım olmuyor ki.

Hazal:Beklediğin kişinin de zamanı olmayabilir. Tırnağın varsa başını kaşı. Kimse senin çocuğuna dadılık yapmak zorunda değil.

Zuhal:Tamam tamam,yine bütün yanlışlıklarım çıktı ortaya.

Hazal:Kızım maksat yanlışları düzeltmek. Birisine iyilik yaptığında da karşılık bekleme. Yaptığın iyiliği Allah için yap,karşılığını da Allah’tan ecir olarak bekle. Allah’tan beklemek güzel olanı.

Fehiman:Çayı geciktirdim diye kızmadınız değil mi? Her şey hazır,beş dakika daha bekleyin çay iyi demlensin.

Zuhal:Bekleriz Fehiman,senden de her zaman çay bekleriz.

Hazal:Otur kızım,biz her zaman geliyoruz.

Fehiman:İyi ki de geliyorsunuz. Hadi şu bekleme meselesini bana da anlatın. Muhabbetiniz çok güzeldi.

Zuhal:Anlatacağım,Fehiman,sana da Meral’in beklentisini anlatayım. Allah’tan beklemek dedin de o geldi aklıma Hazal Abla.

Hazal:Hangi Meral,komşun mu? Hani bebek bekliyordu.

Zuhal:Evet “Allah bana erkek evlat vermeli. Ne yapayım kızı,erkek olursa iyi yetiştiririm, dinine, vatanına hayırlı olur.”diyor.

Hazal:Hıh zavallı aklınca şantaj yapıyor. Allah’tan isteyecekler,o da hemen verecek. -Haşa- mübareklerin emir erleri. Çocukları da robot yapıp,kendi istekleri gibi kurup kullanacaklar.

Fehiman:İstenen Allah,verilen Allah’ın kulu. Elbette ki layığını verecektir. İyisine layık olmaya çalışmalı. Hz.Meryem’in annesi Hanne’yi örnek almak ne güzel.

Hazal:Allah’tan istemenin de bir adabı vardır. O adaba uyup sınırı aşmamalı. “İlla da ver,illa da ver” denmez.

Zuhal: (Şakacı) Denir Hazal Abla, “Dünyada da,ahirette de iyilik istiyorum senden.” demek gerekir.

Hazal:Ya ya...O duayı yapmamızı Allah istemiş bizden. Benim kastettiğim,Allah’ın bizden istediklerini yapmak yerine,Allah’ın razı olmayacağı (bilgi yelpazesi.net) şeyleri istemek. Hem insan bir şeyde hayır olduğunu anlar,onun için ısrar eder. Bunların ısrarları ise kendi zevklerini,hevalarını tatmin etmek için. Hiç olur mu?

Fehiman:Olmaz (Gülerek) Çok ayıp.

Hazal: (Gülerek) Hem de günah. Eğer ki insan Allah’ın sınırına rağmen istemeye devam ederse sonucuna da katlanır. Bunları aynen aktar Meral’e.

Zuhal:Söyleyeceğim. Zaten “Hazal abladan sana selam getirdim.” dersem gerisini o anlar. Ama bu defa sözü varmış. Eğer oğlu olursa namazını hiç aksatmayacakmış.

Hazal:Yazıklar olsun,demek namazı bile şartlı kılıyor. Allah istediğini yapmayınca aklınca cezalandıracak.

Fehiman:Allah cenneti kazanmak için çalışanlara isteklerinin karşılığını verecek. Bunda şüphe yok. Ben de garanti olanı isteyeceğim Allah’tan.

Hazal:İnşallah cennete hepimiz layık oluruz

 

TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar (1)

.

->Yazan : beril canakar
->Yorumu: güzel oyun ama benim aradigim daha kisa bir oyundu bu fazla uzun.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


 


Yorum Yazı KAPA/AÇ