|
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Tiyatro Oyunları, Skeçler, Piyesler, Oratoryolar, Rondlar, Monologlar, Dramalar, Canlandırmalar
ÇANAKKALE ZİHİNLERDE (18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ TİYATRO, PİYES) (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR, RONDLAR, MONOLOGLAR, DRAMALAR, CANLANDIRMALAR, METİNLER)
(Öğretmen sahneye girdiğinde Zeynep deli rolüyle sahnede dolanır.)
Zeynep: Geldin mi? Neden bu kadar geç geldin Mehmet?
Öğretmen: Ben Mehmet değilim bacım .
Zeynep: Sen Mehmet’sin sen Mehmet’sin.
(Zeynep sahneden çıkar. Öğretmen kahveye girer.)
Kahveci: Beyim hoş geldin. Buyur otur.
Öğretmen: Hoş bulduk. Şöyle oturalım hele.
Kahveci: Eee, beyim kimsin ne ararsın bizim fakir köyümüzde.
Öğretmen: Yeni atadım buraya malum Kurtuluş Savası bizi epey geri bıraktı . Gazi Paşa da bunu bildiğinden köylere öğretmen yolluyor. Size de ben düştüm işte.
Kahveci: O zaman hoş geldin aramıza.
Öğretmen: Hoşbulduk. Bu arada demin bir tane yaşlı teyze bana Mehmet deyip durdu. Bu kadın neyin nesidir? Pek aklı yerinde değil gibi.
Kahveci: Ah beyim ah! Nasıl yerinde olsun onun akla. Onun hikayesi hala ağlatır bu köyü.
Öğretmen: O zaman anlat dayı . Daha çok buradayız. Vaktimiz bol.
Kahveci: Dinle o zaman.
(Zeynep çeşme basında su doldurur. Bu arada oradan geçmekte olan Mehmet'le göz göre gelirler. Mehmet tam konuşacakken kekeler ve heyecandan bayılır. Zeynep de korkudan kaçar)
Mehmet: Ah be güzel nere gittin. Kalbimi yerinden çıkardın. Ama dur bakalım, ben senin kim olduğunu elbet bulurum. Hah! Fevzi gel hele. Burada böyle şu boylarda hafif esmer bir kız vardı. Buralarda hiç görmemiştim. Tanır mısın bu kızı?
Fevzi: Tanırım ya. Savaştan kaçıp gelmişler. Ruslar topraklarını işgal etmişler onlar da düşmüş yola buraya gelmişler. Çakır Bilal’in evinde kalıyorlar. Hayırdır Mehmet?
Mehmet: Ben o kıza âşık oldum Fevzi. İsteteceğim.
Kahveci: Yaa! İşte Mehmet o an vurulmuş Zeynep’e. Zeynep de ona kaptırmış gönlünü. Gittiler istediler. Zeynep’le Mehmet’i everdik. Köyün en sevilen çifti olmuşlardı. Ekerler, yetiştirirler, fakirlere bakarlardı. Tek sıkıntıları ise çocukları olmuyordu. Zeynep çok yakardı Allah’a çocuğu olsun diye.
Zeynep: Eyy Allah’ım nolur bir çocuk ver bize. Vatana, millete hayırlı bir evlat ver. Sana, vatana kurban edeceğim bir oğul ver bana.
Mehmet: Kalk Zeynep ağlama bu kadar. Bir bildiği vardır yaratanın. Yapma böyle.
Kahveci: Böyle yakara yakara Allah acıdı bu gariplere. Zeynep’le Mehmet evlendiğinde yıl 1980 idi. Bundan tam 20 yıl sonra Allah onlara bir erkek evlat verdi. Ali’yi el bebek, gül bebek yetiştirdiler.
Mehmet: Ali oğlum gel bakalım. Bak baba sana ne yaptı.
Ali: Çok güzel olmuş babacığım. Bu arabayı hep saklayacağım.
Mehmet: Gel olum eve gidelim. Annen bizi bekler.
Ali: Anne, anne bak babam bana ne yapmış. Kimseye vermeyeceğim hep saklayacağım.
Zeynep: Tamam olum gel. Yorulmuşsundur. Elini yüzünü yıkayalım.
Kahveci: Böyle mutlu mesut yaşarken Osmanlı ise oldukça zor günlere girmişti. Ali 10 yaşına girince Balkan Harbi için buradaki erkekleri topladılar.
Mehmet: Zeynep! Ben de savaşa gideceğim.
Zeynep: İyi de senin yaşın geçkin. Seni almazlar neden gidesin bizi bırakıp bey.
Mehmet: Bak Zeynep Allah Ali’yi bize ödül olarak verdi. Belki de bedelini ödemek vakti geldi. Vatana yani Allah’a borcumu ödemek istiyorum.
Zeynep: Gitme bey! Gidersen biz ne yaparız. Ali ne yapar?
Mehmet: Deme öyle Zeynep. Vatana hizmet Allah’a hizmet biliyorsun.
Zeynep: Git bey o zaman ne diyeyim. Allah’ım seni korusun. Tekrar bize bağışlasın.
Kahveci: Mehmet’i askere yolladık. Bir daha ses soluk çıkmadı. Bilemedik ne olduğunu. Zeynep o zamanlar biraz kafayı sıyırır gibi oldu. Ama Ali vardı dayanağı.
Ali: Anne babam nerede neden gelmiyor.
Zeynep: Oğlum. Baban askere gitti biliyorsun. Orada bizi koruyor.
Ali: Öldü o değil mi? Yalan söylüyorsun bana. Ben büyüdüm artık. Bana yalan söyleme.
Zeynep: Ali’m yapma böyle. Kıyma ananın kanlı canına.
Kahveci: O aralar Ali bayağı büyümüştü. Tam 14 yaşına bastığında korkunç günler hızla yaklaşıyordu.
Ali: Fevzi amca nasılsın?
Fevzi: Ooo, Ali! İyiyim sen nasılsın bakalım çocuğum.
Ali: Ben çocuk değilim Fevzi amca. Tam 14 yaşımdayım. Büyüdüm artık.
Fevzi: Doğru ya oğlum. Sen büyüdün biz yaşlandık.
|
Ali: Fevzi amca. Babam öldü değil mi?
Fevzi: Bak Ali. Büyüdün artık. Baban vatan için kalleşlerle savaşmaya gitti. Bir daha haber alamdık. Sen umudunu kaybetme evlat ama pek de umutlanma.
Ali: Biliyorum Fevzi amca. O vatan için gitti ve dönmedi. Bir gün gelecek ben de bu vatan için canımı koyacağım. Hem biliyorsun Fevzi amca devletimiz savaşa girdi. Üstelik İngiltere bir donanma ile boğaza saldıracakmış. Oradan da İstanbul’u alacakmış.
Fevzi: Vay dürzüler. Oğul sen bu kadar şeyi nereden öğrendin. MaşAllah maşAllah. İşte bu ülkeyi senin gibi vatanseverler kurtarır.
Kahveci: Ali’nin o küçük yaşında dediklerinin hepsi oluyordu. İngilizler, Fransızlarla birleşerek Çanakkale boğazı üzerinden İstanbul’u kuşatacak oradan Rusya’ya yardım ulaştıracak ve böylece bir taşla iki kuş vuracaktı. Osmanlı, Çanakkale’nin kıymetini bildiğinden Abdülhamit Han’ın Çanakkale için kurdurduğu savunma sistemini yeterli bulmamış ve hızlı bir seferberlik başlatmıştı.
Ali: Zeynep anne ben de askere gideceğim.
Zeynep: Deme Ali’m. Babam gitti gelmedi. Bir de sen gitme. Ben seni de kaybedersem ne yaparım.
Ali: Ne yani annem! Düşman ülkemizi alsın mı? Bak 15’ime bastım. Vatan beni bekler. Ben yoksam bir eksiğiz.
Zeynep: Doğru söylersin olum git. Git ama anan hep seni bekler bilirsin. Dön geri ne olur.
Ali: Ölü ya da diri döneceğim anam.
(Zeynep Ali’nin kafasına kına yakmak için malzemeleri getirir ve kına yakar.)
Kahveci: Yıl 1915’i gösterirken Ali ve diğer çocukları askerlik için uğurladık. İlde bunları giydirip kuşatıp daha 15 yaşında iken cepheye eğitime yollamışlar. Biz yaşları küçük diye dövünürken (bilgi yelpazesi. com) sonradan anladık ki Galatasaray, Konya ve İzmir liseleri mezun bile verememiş. Yani anladık ki bu savaş Ali gibilerin savaşı oldu.
Fevzi: Zeynep kadın, Zeynep kadın! Bak Ali’den mektup var.
Zeynep: Oku hele Fevzi kardeş.
Ali: (Sahne arkasından)“Sevgili anneciğim ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim. Beni merak etmeyin. Komutanlarım çok iyiler. Tek sıkıntım ise kafama yaktığın kına. Komutanlar bile dalga geçiyor. Neden yaktın o kınayı benim başıma. Sitem ediyorum, üzülme sakın. Seni çok seviyorum.”
Fevzi: Ağlama Zeynep Bacı. Bak iyiymiş işte. Ne yazalım, söyle de yazayım hadi.
Zeynep: “Oğlum Ali, yazmışsın ki: “Kafamdaki kınayla dalga geçtiler!” Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler.
Bizde üç şeye kına yakarlar :
1 – Gelinlik kıza; gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye.
2 – Kurbanlık koça; Allah’a kurban olsun diye.
3 – Askere giden yiğitlerimize; vatana kurban olsun diye…
Gözlerinden öper, selâm ederim. Allah’a emanet olun.”
Kahveci: Sonradan komutan dedi. Mektubu okuyunca bütün komutanlar hıçkırarak ağlamış. Ne yalan söyleyeyim aklıma geldikçe ben de ağlarım. Zeynep’in gözleri yollarda beklerken bir gün…
Fevzi: (Ağlayarak)Zeynep kardeş. Ali geliyor.
Zeynep: Fevzi kardeş Ali geliyor neden ağlarsın. Bugün bayram günüdür.
(Ali ölmüş halde arkadaşları tarafından köye getirilmiştir. Zeynep ağıtlar ve feryatlar yakarak çıldırır.)
Kahveci: O gün göz nuru Ali’nin de kaybetti Zeynep kadın. Ardından da aklını. Hayattaki iki canını veren kadının nasıl kafası sağlam olsun.
Öğretmen: Ne diyor şair: “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Bu vatan Ali ve Mehmetlerle sonsuza kalacaktır.
SON
Kubilay ORAL
|
|