|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar
CELLAT VE KURBANI (RADYO TİYATROSU) (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR)
SESLER- KOĞUŞ. ZEMİNDE HAFİF BİR MAPUSHANE TÜRKÜSÜNÜN SESİ.
ŞEFİK- Hayırdır Murat kardeş, derinlere dalmışsın. Seni gören de müebbetlik sanacak. Tahliye olacağına sevinmemiş gibi bir halin var.
MURAT - ( içini çeker ) Doğru dersin Şefik ağabey, sevindim desem yalan söylemiş olurum.
ŞEFİK- Haydaa! Bu da nerden çıktı aslanım? Mahpus dediğin tahliyesi geldi mi bayram eder. Dünyanın yılını geçirdin bu kahrolası yerde.
MURAT - On beş yıl. Tam on beş yıl oldu. Babamı vuranı öldürdüğümde 18 yaşında delikanlıydım. Şimdi 33 yaşında kocaman adamım.
ŞEFİK- Seninkisi kan davasıydı değil mi?
MURAT - (içini çeker) Evet. O illetten dolayı buradayım..
ŞEFİK- Değdi mi bari?
MURAT - Neye?
ŞEFİK- Kan davası gütmene. Katil olduğumda 18 yaşındaydım diyorsun. O yaş, hayatın en güzel çağıdır. İnsanın aşkı aradığı, sevdalarını türkülerde yaşattığı dönemlerdir. Yazık etmişsin kendine.
MURAT - Aslında mahpusa düşmeden önce bir sevdiğim vardı Şefik ağabey. Ama kısmet işte, gerdek yerine mahpushaneye girdim.
ŞEFİK- Aradan bunca yıl geçti, evlenmiştir herhalde.
MURAT - Kezban mı? (içini çeker) Hayır, evlenmemiş. Hala bekarmış.
ŞEFİK- Aferin kıza demek seni beklemiş. Şanslı adammışsın be Murat kardeş.
MURAT - Beklemesine beklediği doğru da, evlenmek için mi, başka sebepten mi onu köye gidince anlayacağım.
ŞEFİK- (şaşkın) Nasıl yani?
MURAT - Beni öldürmek için de bekliyor olabilir.
ŞEFİK- (şaşkın) Yok yahu? Peki sebep ne?
MURAT- Babasını öldürmüştüm.
ŞEFİK- (şaşkın) Dur bir dakika, senin öldürdüğün adam sevdiğin kızın babası mıydı?
MURAT- Evet. Onun babası benim babamı vurmuştu, ben de onun babasını vurarak töreyi yerine getirdim. Şimdi de o ve ağabeyleri töreyi yerine (bilgi yelpazesi.net) getirmek isteyebilirler.
ŞEFİK- Hay böyle törenin içine..İnsanları mezara, hapse gönderen, sevdalıları birbirine düşman eden töreye, töre mi denirmiş be Murat kardeş?
MURAT- Doğru dersin Şefik ağabey, ama köylük yerde töreye uymamazlık olmuyor işte. İnsanı küçük görüyorlar, aşağılıyorlar.
ŞEFİK- İşe bak be, dünya nerede biz neredeyiz. Töre kana kan istiyor diye git adamı takır takır vur, sonra gir mapusa yaşlan.
MURAT- Yaşlanmakla bitse iyi. Cezam bitti, yarın sabah tahliye olup gideceğim. (derin nefes alır) Gideceğim de, sağ kalabilecek miyim bakalım?
ŞEFİK- Siz de bu kafa oldukça ne sen sağ kalırsın, ne de başkaları. Biz de adam vurduk ama karşı taraf gelip de bizi öldürmedi.
MURAT- Töre dedik ya ağabey. Oysa jandarmaya babamı vuran Mahmut Kirazoğlu deseydik iş kolaydı. Ama önce anam..(içini çeker)..sonra da köylüler mani oldu.
ŞEFİK- Peki karşı taraf neden seni vurmadı da hapse girmene göz yumdu?
MURAT- Onlar göz yummadı ki. Bir iki gün bekledim, baktım beni ihbar eden yok, anladım ki niyetleri beni öldürmek, gittim jandarmaya teslim oldum.
ŞEFİK- Peki şimdi ne yapacaksın? Hasımların sürdürecek mi kan davasını?
MURAT- Sürdürmeyip de ne yapacaklar? Töreye onlar da karşı çıkamazlar.
ŞEFİK- Madem öyle yarın çıktığında gitme köyüne, çek git başka bir yere
MURAT- Kaçmakla mesele bitse, yurt dışına bile kaçarım. Ama töreyi bilmezsin. Beni bulamadıklarında anamdan, hısımlarından öç alırlar.
ŞEFİK- Yani kuzu kuzu gidip seni öldürmelerine izin mi vereceksin?
MURAT- Niyetim konuşarak işi halletmek. Cezaevinde çektiklerimi anlatırsam belki vazgeçirtirim. Bir de..(içini çeker) Şimdi bana düşman da olsa bir zamanlar Kezban’la birbirimize sevdalıydık. Eğer hala beni seviyorsa..
ŞEFİK- Yani barışı sağlamak için kaleyi içerden fethetmeyi düşünüyorsun?
MURAT- Bakalım fethedebilirsek artık. (içini çeker) Anlayacağın canımız, tesadüflere emanet Şefik ağabey.
ŞEFİK- Bir şey merak ettim Murat kardeş. Karşı taraf babanı neden öldürmüştü?
MURAT- Hiç sorma. Bizim kuzu onların bahçesine girmiş, onlar da kuzuyu kovalayım derken babam görmüş ve aralarında sözle başlayan kavga sonunda cinayete varmış.
(GEÇİŞ)
SESLER- DERE KENARI. ÇAMAŞIR YIKAYAN KADINLARIN LABARBALARI
HATÇE- Hacer ana gözün aydın, oğlun Murat yarın tahliye oluyormuş ha?
HACER- Haa.. (isteksiz) Oluyor ya.
HATÇE- (şaşkın) Aaa, ayol nedir bu halin? Seni gören de oğlunun tahliye olmasına üzüldüğünü sanacak..
HACER- Nasıl sevineyim ki Hatçe, köye döndüğünde ya hasımları Murat’ı öldürürse?
HATÇE- Eee Hacer ana kızma ama bunu düşünmek için biraz geç kalmadın mı?
HACER- Ne demek istiyorsun sen?
HATÇE- On beş yıl önce, Kirazoğulları kocanı öldürdüğünde, Murat’ın eline tabancayı verip, katil etmeden önce düşünecektin bunu.
HACER- Biliyorum ama başka ne yapabilirdim ki. Töreyi biliyorsun. Hangi ana oğlunun eline silah verip de katil yapıp, mapus damlarına düşmesini ister? Ama ne edeyim ki töre böyle işte..
HATÇE- (öfkeyle) Töre, töre, töre..Nedense insanoğlu törelerin hep kötü olanlarını yerine getirir de iyi olanlarını görmezlikten gelir..Keşke kocanı vuranı önce Allah’a sonra da adalete havale etseydin.
HACER- Olan oldu artık. (heyecanla) Ne dersin, köye gelince Kirazoğulları oğlumu vurur mu dersin, Hatçe?
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ
ŞEHMUZ- Ahmet, Ömer, Kezban! Beklediğimiz gün nihayet geldi kardaşlarım.
Babamızın katili Murat yarın tahliye olup geliyormuş.
KEZBAN- (heyecanla) Ne, geliyor mu?
ÖMER- On beş yıl ne de çabuk geçmiş? Hele hele..
AHMET- Gelsin bakalım. (öfkeyle) Geleceği varsa göreceği de vardır helbet.
ÖMER- Bize ne canım, içerde onca yıl yatıp cezasını çekti ya.
ŞEHMUZ- Sen ne diyorsun Ömer, cezadan bize ne? Murat denen o namussuz, babamızı vurmadı mı? Şimdi bunu karşılıksız mı bırakacağız?
AHMET- Yıllardır bu günü bekledik. Anasına sarılıp hasret gideremeden gebertelim namussuzu. Öyle değel mi Kezban?
KEZBAN- (yavaşça, isteksiz) Evet öyle Ahmet ağam.
AHMET- Duy da utan Ömer! Görüyorsun işte, bacımız bile eski sevdalısının ölmesini isterken sen tutmuş cezasını çekti, bize ne diye kıvırtıyorsun.
ŞEHMUZ- Vazgeçmek yok. Kanlımız Murat’ı öldürelim ki, biz nasıl babasız yaşadıysak, Murat’ın anası olacak Hacer kadın da oğulsuz yaşasın. Biz nasıl acı çektiysek, o da aynı acıyı çeksin.
ÖMER- Eyi de Şehmuz ağam, acı çekmekse o acıyı Hacer kadın da çekti..
ŞEHMUZ- (sert) Nasıl yani? Lafı kıvırtma da açık açık söyle. Murat’ı öldürmeyelim mi demek istiyorsun?
AHMET- Öldürmeyelim de o katil, elini kolunu sallayarak keyfince köy meydanında gezsin mi? Bunu mu demek istiyorsun?
ÖMER- Diyeceğim. Bırakalım bu iş burada kalsın..Murat katilliğinin cezasını çekip, onca yıl mapus damında yattı.
ŞEHMUZ- Sen ne diyorsun Kezban?
KEZBAN- Sizler benim ağalarımsınız, ne derseniz ben ona uyarım.
|
ŞEHMUZ- Duydun işte Ömer, Ahmet ağan da bacın da töreye uymaktan yana.
ÖMER- Bırakın şu anlamsız töreyi..İki insandan birini mezara, öbürünü mapusa yollayan törenin nesine uyayım ki?
AHMET- Yani babamızın kanını orta yerde mi bırakalım?
ÖMER- Babamızın kanı neden yerde kalsın ki? Devlet onu öldüreni hapse atıp cezasını vermedi mi? Bir de biz niye verelim?
ŞEHMUZ- Devletten bana ne Ömer, Murat devleti değel, babamızı vurdu. Bu yüzden onun cezasını vermek de bize düşer.
AHMET- Şehmuz ağam doğru diyor Ömer, kan davası bu kann!
ÖMER- Ben de onu diyorum ya. Bir bizden bir onlardan, bir bizden bir onlardan. Söyler misiniz bu işin sonu nereye kadar gidecek? (sertçe) Soyumuz tükenene kadar mı, ha?
ŞEHMUZ- (öfkeyle) Seni korkak seni. (TOKAT ATARAK) Defol karşımdan, defol.
ÖMER- Ahhh!
KEZBAN- Dur Şehmuz ağam, yapma.
ÖMER- İstediğin kadar vur Şehmuz ağam, ama bu başımıza gelecek gerçekleri değiştirmez. Ne Murat’ı öldürmek, ne de hapis yatmak istemiyorum.
AHMET- Yazıklar olsun sana Ömer. Babamızın katilini vurmazsan hangi yüzle kayfeye gidip oturacan, hangi yüzle köy meydanında gezeceksin ha?
ÖMER- Adam öldüren katildir ve de Allah indinde de makbul değildir.
ŞEHMUZ- (içini çeker) İstesek de vazgeçemeyiz. Çünkü töre var orta yerde.
ÖMER- Hayır ağam, töre değil, cahillik var. Sen heç okumuş adamın kan davası güttüğünü gördün mü?
AHMET- Cahillik mahillik, madem bu köyde yaşıyoruz, geleneğe de, göreneğe de, töreye de uyacağız. Töre, kana kan diyorsa, biz de öyle yapacağız.
ŞEHMUZ- (içini çeker) Her neyse, tren öğleye doğru kasabaya gelir. Ahmet, Kezbanla birlikte o saatte istasyonda olun.
AHMET- Olur ağam.
KEZBAN- (korkuyla) Yoksa Murat’ı trenden iner inmez mi vuracağız?
ŞEHMUZ- Hayır, hemen değil. Niyetim önce korkutmak. Murat efendi, hapis yattım kurtuldum diye rahatlamasın. Azrail gibi peşinde olduğumuzu bilsin.
(GEÇİŞ)
SESLER- İSTASYON..ZEMİNDE LABARBA. UZAK TREN DÜDÜĞÜ SESİ
HACER- Tren geliyor. Biran evvel Muradımı kucaklayıp onu bekleyen tehlikeyi söyleyeyim. Kirazoğullarına yem etmeyeceğim aslanımı.
SESLER- YİNE TREN DÜDÜĞÜ VE TRENİN YAKLAŞAN SESİ
HACER- Yavrum benim, delikanlıyken girmişti mapusa..Ah töre ah, ne ocaklar yaktın, ne yiğitleri kırdın..
SESLER- TREN GELİR, DURUR. TRENİN SESİ. AÇILAN KAPILAR, "ANNECİĞİM, BABACIĞIM" GİBİ KARŞILAYANLARIN LABARBASI
HACER- (heyecanla) İşte tren geldi..Şimdi oğlum da iner..Hah işte gördüm. Şu iri yarı, yakışıklı aslan benim oğlum (Bağırır) Murat, yavrum, buradayım.
MURAT - (sesi uzak) Anaa..Anaa!
SESLER- KOŞMA VE OĞLUM, ANA SESLERİ. KUCAKLAŞMA.
HACER- (Hıçkırarak) Oğlum, Muratım, yavrumm! Aslanım benim..
MURAT - (ağlar gibi) Anam, güzel anam!
SESLER- HIÇKIRIK SESLERİ
MURAT - Tamam ağlama, geldim işte. Biz bizeyiz yine.
HACER- (Hıçkırarak) Dur da sana şöyle bir bakayım..İhtiyar halimle, mapus ziyaretine gelip de göremedim seni..Çok..Çok büyümüşsün oğlum.
MURAT - Büyüyeceğim tabi. On beş yıl oldu anacım..Koca yaşlı adam oldum..
HACER- (burnunu çeker) Ne yaşlısı, daha yaşın ne ki yavrum?
MURAT - Yaşlanan yaşım değil ana, yüreğim..Öyle yaşlandı ki, kocamış adam yüreği gibi..İçi acı, kahır ve hasret dolu. (derin bir nefes alır) Neyse hadi biran evvel köyümüze, evimize gidelim.
HACER- Gidelim yavrum, gidelim. Sana en sevdiğin yemekleri pişirdim.
SESLER- LABARBA ARASINDA YÜRÜRLER..
HACER- (korkuyla yavaşça) Aman Allah’ım! Kirazoğulları burada.
MURAT - Ne oldu anam?
HACER- (panik) Bak ne diyeceğim? Hazır tren buradayken İstanbul’a gitsen ya.
MURAT - (şaşkın) Ne..Bu da nerden çıktı?
HACER- Köy de canın sıkılır..Amca oğlun Maksut orada sana iş de bulur.
MURAT - Ama ana..
HACER- Köy hep aynı. Koyun, kuzu, inek, öküz..Her şey on beş yıl önceki gibi..
MURAT - (sertçe) Ana, susar mısın biraz? (sakin) Neyin var senin, neden benim köye gelmemi istemiyorsun?
HACER- Şeyy..(korkuyla) Kirazoğullarının seni vurmalarından korkuyorum oğul. İstanbul’a get, izini kaybettir, seni orada kimseler bulamaz.
MURAT - Demek korktuğun buydu ha?
HACER- Evet yavrum, sana tekrar kavuşmuşken, kaybetmek istemiyorum artık.
MURAT - (içini çeker) Bunu ben de düşündüm, ama korkunun ecele faydası yok. Kan davasından kaçamam.. Bugün değilse yarın, yarın değilse bir gün mutlaka gelip o kör kurşun beni bulur.
HACER- Eyi ama Kirazoğulları seni öldürür..
MURAT - Onlarla yeke yek konuşacağım ana..Kan davasının ne anlamsız, ne aptalca bir şey olduğunu anlatacağım onlara..
HACER- Delirmişsin sen, dinlerler mi sanıyorsun? Gördükleri anda vururlar seni.
MURAT - Belki de onlar vurmadan ben onları ikna ederim.
HACER- Mapusta boyun uzamış ama aklın kısalmış. Kim babasını öldürmüş biriyle barışıp ta kucaklaşır hey oğul..Etme eyleme, bak tren kalkacak.
MURAT - Bırak treni ana..
HACER- O zaman sen beni dinle, hey gafil oğlum..Bak şu ilerde büfenin yanında duran kızla adamı görüyor musun?
MURAT - Evet..Niye sordun?
HACER- Kim onlar biliyor musun?
MURAT - Şeyy..Gözüm ısırıyor ama..(heyecanla) Ah, Kezban değil mi o kız?
HACER- Öteki de ağası Ahmet. Buraya neden geldiklerini de biliyor musun?
MURAT - Yoksa benim için mi?
HACER- Ne sandın ya. Vurmaya geldiler seni. Hadi üzme ananı da bin şu trene.
MURAT - Demek o kız Kezban ha..Ne de güzelleşmiş.
HACER- Bırak Kezban’a bakmayı da (bilgi yelpazesi.net) bin şu trene..O şıllık ta senin peşinde, o da vurmaya hazır seni..Öldürecekler seni hey oğul.
MURAT - Kezban kıyamaz bana ana. Bir zamanlar birbirimize kara sevdalıydık.
HACER- Köprülerin altından çok su aktı Murat’ım. Ağabeyleri onun da aklına girmiştir. Kanın girdiği yerde sevda olmaz. Kalkmadan bin hadi şu trene.
SESLER- TREN DÜDÜĞÜNÜN SESİ..KALKMA SESİ.
HACER- Bak tren gitmeye hazırlanıyor..Bu fırsatı kaçırma aslanım..Bin diyorum.
SESLER- TRENİN TEKRAR DÜDÜĞÜ VE YAVAŞ YAVAŞ KALKMA SESİ.
HACER- (içini çeker) Getti..Tren getti..Neden binmedin yavrum? Neden? Yoksa yaşamaktan mı bıktın?
MURAT - Hayır anam, tam tersi yaşamaya susadım. Hadi evimize gidelim.
SESLER- YÜRÜMEYE BAŞLARLAR
HACER- (korkuyla) Bak, bak görüyor musun, onlar da peşimizden geliyor. Mutlaka silahları da vardır. Pusu kurup öldürecekler seni.
MURAT - Burada kalabalıkta bir şey yapamazlar..Yürümene bak.
SESLER- BİR KAÇ SANİYE YÜRÜRLER.
AHMET- (uzakça bağırır) Murattt!
SESLER- YÜRÜME DURUR.
MURAT - Buyur Ahmet kardaş.
SESLER- İKİ KİŞİNİN AYAK SESİ GELİR DURUR
AHMET- (öfkeyle) Ne kardaşı? Kardaş deme bana şerefsiz..
KEZBAN- (sertçe) Sen babamızın katilisin.
MURAT - Evet, bu yüzden de on beş sene hapis yattım.
AHMET- Geç bunları. Mapus yatmakla elimizden kurtulamazsın. Sen nasıl töreye uyduysan biz de töreye uyacağız..
KEZBAN- Töre cana can diyor. Babamı öldürdün, biz de seni öldüreceğiz.
MURAT- Sen de mi Kezban?
AHMET- Ne sandın? Öldürdüğün adam bacımızın da babasıydı.
HACER- (telaşlı ve aceleci) Murat, yavrum gidelim..
MURAT - İyi, madem öyle öldürün beni. Öldürün de mahpus damının keyfini bir de siz çıkartın. Sevdiklerinizden uzak yaşamak neymiş görün orada?
AHMET- Aklın sıra bizi mapusaneyle korkutacağını mı sanıyorsun Murat efendi?
MURAT - Hayır, amacım benim yaptığım aptallığı sizin de yapmamanız. (içini çeker) Bir sizden, bir bizden ölü çıktı..Bu kadarla bırakalım bu işi..
AHMET- Boşuna nefesini tüketme..Önünde sonunda seni öldüreceğiz.
KEZBAN- Ancak o zaman babamız mezarında rahat edecek..
HACER- Kezban kızım, sen böyle söyleme. Bir zamanlar gelinim olacaktın.
KEZBAN- Unut o günleri Hacer kadın. Bizim sizle olan yakınlığımız, on beş yıl önce oğlun babamı vurduğunda bitmişti.
HACER- Cahillik işte, töre dedim, oğlumun eline tabanca verdim. Benim o zaman yaptığım hatayı şimdi de siz yapmayın.
MURAT- Anam doğru söylüyor. Ne bana, ne kendinize ziyan etmeyin. Aynı köylüyüz, gün gelir acılar unutulur, dost olalım.
AHMET- Bunu babamızı öldürmeden önce düşünecektin. Bu işi kan davası haline sen getirdin. Artık ok yaydan çıktı.
KEZBAN- (yavaşça) Ağam doğru diyor, töre yerine getirilecektir.
HACER- Murat, hadi gidelim oğlum, bunların laftan anlayacağı yok..
AHMET- (bağırarak) Öleceksin, Murat ..Biz babasız büyüdük, anan da sensiz yaşayacak.
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ
ŞEHMUZ- Anlatın bakalım, Murat sizi görünce korkudan eli ayağı titredi mi?
AHMET- Titremez olur mu, ben ettim siz etmeyin, barışalım, diye yalvardı.
KEZBAN- Mapus yattım, cezamı çektim, kan davasını sürdürmeyelim, dedi.
ŞEHMUZ- Öyle yağma yok. Töre var. Kan girdi aramıza.
KEZBAN- Mapusanede çok kahır çekmiş..Beni öldürürseniz siz de hapse düşer, kahır çekersiniz diye gözümüzü korkutmaya çalıştı.
ÖMER- Yalan mı? Doğru demiş. On beş yıl mapus yatmak ne demek?
ŞEHMUZ- Kapa çeneni Ömer. Yattı da ne oldu? Sonunda çıktı işte, serbest. Ama ya babamız, o toprak altında.
ÖMER- Sanki Murat’ı öldürürseniz, babamız canlanacak mı?
AHMET- Babamız canlanmayacak helbet, ama biz töreyi yerine getirdiğimiz için başımız dik dolanacağız köy ortasında.
ÖMER- Eyi de töredir diye bu işin sonu nereye kadar gider Ahmet ağam? Her seferinde ya kurban olacağız ya cellat.
ŞEHMUZ- Biz bu köyde doğduk, babamız, onun babası, dedeleri de hep bu köyde doğdu. Hepsi de törelerimizle yaşadılar. Şimdi ona karşı gelemeyiz.
AHMET- Bırak şu ödleği Şehmuz ağam. Liseyi okudu ya ahkam kesiyor. Murat’ı ne zaman öldüreceğiz onu söyle?
ŞEHMUZ- Zamanı gelince. Şimdilik onu korkutacağız. Gece gündüz takip edeceğiz.. Gittiği her yerde, bizden birisini karşısında görecek. (öfkeyle) Ona, öldürmeden önce ölümün korkusunu yaşattıracağız.
AHMET- Eyi düşünmüşsün Şehmuz ağam. Kurşunlarsak bir defada ölür. Ama korkuyla bin defa ölecek o köpek.
ŞEHMUZ- Bu geceden başlayarak ona rahat bir uykuyu haram edeceğiz.
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ
MURAT - Ben geldiğime göre artık tarlada çalışırım ana..Sen ev işlerini görürsün.
HACER- Olmaz, tarlaya ben giderim. Kirazoğulları seni dışarıda görürse vururlar.
MURAT - (kızar) Yeter ana, beni vuracaklar diye tarlaya da mı gitmeyeceğim?
HACER- Bana kalsa, eve kaparım seni oğul..O atmacaların, o can alıcıların eline bırakmam.
MURAT - Olacak olur, ölümden öte köy yok.
HACER- Sen bilirsin. Ama en azından dışarı çıkarken yanına silah al bari.
MURAT - Hayır silah taşımayacağım. Adam vurup mapusa düşeceğime, kurşun yiyip mezara girmeyi bin kere tercih ederim.
HACER- Nasıl istersen oğlum..Geç oldu perdeyi kapatayım da yatalım artık.
SESLER- AYAK SESİ UZAĞA GİDER. DURUR
MURAT - (esner) On yıldan bu yana ilk defa rahat bir döşekte uyuyacağım..Sen ne yapıyorsun o pencerenin önünde?
HACER- (uzak) Dışarıya bakıyorum. (korkuyla) Aman Allah’ım.
MURAT - (endişeyle) Ne var, ne oldu ana?
HACER- (uzak) Gel de kendin bak..Dışarıda kim var?
SESLER- AYAK SESİ
MURAT - Kim varmış?
HACER- Bak da gör.
MURAT - (mırıldanır) Şu incir ağacının oradaki Kirazoğlu Ahmet değil mi? Gecenin bu saatinde bizim evin önünde ne arıyor ki?
HACER- Ne arayacak ki, seni gözlüyor. Anla artık, bunlar seni öldürmeyi kafalarına sokmuş..Sense hala barışacağım diyorsun.
(GEÇİŞ)
SESLER- DIŞARISI..KAPIYA ELLE VURULMA SESİ
KEZBAN- (sesi içerden) Az bekle açıyorum.
SESLER- KAPININ AÇILMA SESİ
KEZBAN- Buyur.. (şaşkın) Nee! Murat! Sen ha!
MURAT - Merhaba Kezban. İçeri girebilir miyim?
SESLER- İÇERİ GİRME SESİ. KAPININ KAPANMA SESİ
KEZBAN- (sert) Ne işin var burada, hangi yüzle geldin evimize?
MURAT - Ağabeylerinle görüşmek istiyorum.
KEZBAN- Burada yoklar..Hem onlarla ne görüşeceksin ki? Yapacağını yaptın, babamızı öldürdün, daha ne istiyorsun?
MURAT - Barışmak istiyorum. Bu anlamsız kan davasını bitirmek istiyorum.
KEZBAN- Barışmazlar. Sen babamızı öldürdün, biz de seni öldüreceğiz. Ancak o zaman biter bizim davamız.
MURAT - Hayır bitmez, bu seferde benim sülalemin davası başlar. Ta ki sizlerden birini öldürünceye kadar.
KEZBAN- Çek git buradan. Eğer ağalarım gelip de seni burada görürlerse yaşatmazlar.
MURAT - Peki ya sen? Sen de fırsatını bulursan beni öldürür müsün Kezban?
SESLER- KEZBANDAN CEVAP GELMEZ
MURAT- Bir zamanlar birbirimize sevdalıydık. Hayallerimiz vardı. Evlenince çocuklarımız kız olursa sana, erkek olursa bana benzesin derdik.
KEZBAN- (ağlamaklı) Yeter, sus.
MURAT- Mapusta geçirdiğim on beş yılın her gecesinde düşlerimde sen vardın Kezban. Bilemezsin neler yaşadığımı. Sana olan hasretim, güneşten, özgürlükten de fazlaydı.
KEZBAN- (ağlamaklı) Sus dedim sana.
MURAT- Neden evlenmedin bu güne kadar?
KEZBAN- Sana ne. Sana hesap mı vereceğim?
MURAT- Beni bekledin değil mi? Söyle, utanma, sen de beni seviyorsun?
KEZBAN- (yavaşça) Hayır, hayır. (yüksek) Bir zamanlardı o. Şimdi sevemem. Sevmeye hakkım yok. Aramıza kan girdi. Babamı öldürdün.
MURAT- (içini çeker) Senin baban da benim babamı öldürmüştü. Keşke kimse kimseyi öldürmeseydi. Keşke töre uğruna elimi kana bulamasaydım.
KEZBAN- Git artık buradan, ağalarım gelip de seni burada görürlerse öldürürler.
MURAT- Hayır onlarla konuşmadan bir yere gitmem.
KEZBAN- Delirmişsin sen, ne söylersen söyle aramızdaki kan davası bitmez.
MURAT- Bitmeli. Bitmek zorunda. Ben yaşamak istiyorum, ağabeylerinin hapse girmesini istemiyorum. Başkalarının da ölmesini istemiyorum.
KEZBAN- Bu güne kadar kim vazgeçmiş ki kan davasından, bizimkiler geçsin?
MURAT- Belki sen ve ben...İkimiz halledebiliriz bu işi Kezban?
KEZBAN- Ben mi? Ne yani ağabeylerime Murat’ı öldürmeyin diyeceğim onlar da buna razı gelecekler mi sanıyorsun?
MURAT- Neden olmasın? Bir zamanlar evlenecektik. Bunu onlar da biliyor. Enişteleri sayılırım. Beni sevdiğini, evleneceğimizi söylersen...
KEZBAN- (öfkeyle) Delirmişsin sen. Onlara nasıl böyle bir şeyi söyleyebilirim?
SESLER- YÜRÜR. ASILI TÜFEĞİ ALMA SESİ
KEZBAN- (sert bağırır) Hemen çık git buradan. Hemen.
MURAT- (heyecanla) Dur ne yapıyorsun, bırak o tüfeği.
KEZBAN- Sana çık git diyorum, yoksa ateş ederim Murat.
MURAT- Saçmalama, ben buraya konuşup anlaşmaya geldim.
KEZBAN- Bizim senin gibi bir katille konuşacak bir şeyimiz yok..Defol evimizden..
SESLER- BİR EL ATEŞ SESİ.
MURAT - Ahh! (acıyla konuşur) Kolum, kolum..
KEZBAN- Eğer hemen defolup gitmezsen ikinci kurşunu beynine yiyeceksin. Git artık. Ağabeylerim silah sesini duymuştur, şimdi gelirler.
MURAT - Yazık, buraya boşuna gelmişim. Beni hala sevdiğini sanıyordum.
KEZBAN- (ağlar gibi bağırır) Anlamıyor musun töre seni sevmeme engel. Aklın varsa köyü de terk et. Sen artık kurbansın Murat. Kaçabildiğin kadar kaç.
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ. ANINDA KAPININ HIZLA AÇILIP İÇERİYE GİRİLME SESİ
ŞEHMUZ- (heyecanla) Kezban, silah sesi işittik, bir şey mi oldu?
AHMET- Komşular silahın bizim evden atıldığını söylediler.
ÖMER- Kötü bir şey mi oldu bacım?
KEZBAN- Şey.. O..Yani, Murat buraya gelmişti.
ŞEHMUZ- (şaşkın) Nee, buraya mı geldi?
AHMET- (öfkeyle) Bak şerefsize, hangi yüzle geldi?
ÖMER- Niye gelmiş, ne istiyormuş?
KEZBAN- Sizleri arıyordu..Barışmak istiyormuş.
AHMET- Vay ki vay, hem babamızı öldür, hem de barışalım de..Yüzsüze bak.
ŞEHMUZ- Peki silahı kim attı?
KEZBAN- Ben attım ağabey..
ÖMER- Neden?
KEZBAN- (mahçup) Bir zamanlar sevdalı olduğumuzu söyleyerek beni aracı koymak istedi.
ŞEHMUZ- Neyin aracısı?
KEZBAN- Şey için. Kan davasını bitirmek için. Sizlere, onu sevdiğimi onunla evlenmek istediğimi söylersem barışırız, dedi.
AHMET- Vay namussuz, vay alçak, babamızı öldüren kendisi değilmiş gibi hala bacımızda gözü var, görüyor musunuz?
ÖMER- Peki sen ne dedin?
KEZBAN- Ne diyeceğim? Tüfeği kaptığım gibi evden kovmak istedim. Gitmemekte direnince de ateş ettim. Kolundan yaralandı.
ŞEHMUZ- Keşke öldürseydin iti. Heç olmazsa jandarmaya eve baskın yaptı, bacımızda kendini korudu der, sıyırırdık işi.
AHMET- Duyuyor musun Ömer efendi. Sen bir de vurmayalım, mapusta yatıp
cezasını çekti, diyordun. Adam, evimize gelip resmen bacımıza asılmış.
ÖMER- Delirmiş mi olmalı. Kendini öldürtmek mi istiyor bu adam?
ŞEHMUZ- (derin bir nefes alır) Anlaşıldı..Murat’ı öldürmek artık şart oldu. Yalnız pusuya düşürerek temizleyelim ki, geride şahit bırakmayalım.
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ
HACER- (heyecanla) Murat, yavrumm, nedir bu halin? Kolun niye kanıyor? Yoksa Kirazoğlu denen o kancıklar mı seni bu hale soktu?
MURAT- (inleyerek) Kezban yaptı ana. Önemli değil kurşun sıyırdı geçti.
HACER- Bak şırfıntıya. Nerde gördü de ateş etti sana?
MURAT - Görmedi, ben (bilgi yelpazesi.net) evlerine gittim.
HACER- Nee? Aklını mı yitirdin sen, insan düşmanının evine gider mi heç?
MURAT - Barışalım, kan davasını bitirelim diyecektim..Eski günlerden söz açtım ona, hala sevdiğimi söyledim, onun da beni sevdiğini sanıyordum ama..
HACER- Söylemiştim sana..Bunlarla anlaşılmaz..Kaç git demiştim.
MURAT - Merak etme kaçacağım ana..
HACER- Nereye gideceksin peki?
MURAT - Dağa..Beni orada kolay kolay bulamazlar..
HACER- Silahlarını yanına almayı unutma..Dağ tekin değildir.
(GEÇİŞ)
SESLER- KAPIYA ELLE VURMA SESİ
ŞEHMUZ- (bağırır) Hacer kadın, Hacer kadın aç şu kapıyı.
AHMET- (bağırır) Aç da katil oğlunu bize ver.
SESLER- KAPININ AÇILMA SESİ
HACER- (sert) Ne var ne istiyorsunuz? Kuduz köpekler gibi ne bağırıyorsunuz?
ŞEHMUZ- Oğlun nerede?
SESLER- İÇERİ PALTIR KÜLDÜR GİRME SESLERİ
HACER- Bilmiyorum..
AHMET- Yalan söyleme Hacer kadın..Evimize gelip bacımıza sarkıntılık etmiş.
HACER- Yalan, benim oğlum kimseye sarkıntılık yapmaz.
ŞEHMUZ- Ne yani bacımız yalan mı söyleyecek, resmen asılmış?
AHMET- Söyle, oğlun olacak soysuz nerede?
HACER- Ağzından çıkanı kulağın duysun. Soysuz sizin gibilerine denir.
ŞEHMUZ- (öfkeyle) Bak kadın dua et yaşlısın, yoksa seni bu sözlerinden dolayı pişman ederdim. Söyle, oğlun nerede?
HACER- Bilmiyorum dedim ya.
ŞEHMUZ- Anlaşılan sen güzellikle konuşmayacaksın. Al bakalım.
SESLER- TOKAT SESİ
HACER- Ahh.
ÖMER- Yapma Şehmuz ağam, kadına el kaldırılmaz.
ŞEHMUZ- Sen karışma Ömer. (bağırarak) Söyle oğlun nerede? (TOKAT) Söyle dedim nerde saklanıyor?
HACER- (hıçkırarak) Vicdansızlar! Ananız yaşında bir kadına el kaldırmaya utanmıyorsunuz değil mi?
ÖMER- Durun iyice dellendiniz, öldüreceksiniz kadını.
AHMET- Madem öyle o da söylesin oğlunun nerede olduğunu?
HACER- (ağlayarak) Bilmiyorum dedim ya..Bilmiyorum..Bilmiyorum.
ŞEHMUZ- Anlaşıldı. Ben seni şimdi konuştururum.
SESLER- TÜFEĞİN JARJÖRÜNÜ ÇEKME SESİ
ŞEHMUZ- Bak Hacer kadın, tüfeğin namlusu üzerinde. Ya oğlunun yerini dersin, ya da tetiği çeker öldürürüm, seni..Zati aramızda kan davası var.
ÖMER- Yapma ağam kan davasına kadın kısmı karıştırılmaz, bilmez misin?
ŞEHMUZ- Çekil kenara Ömer..Öldüreceğim bu kadını.
ÖMER- Kadının günahı ne? Bizim hesabımız onun oğluyla..Bırak kadını..
ŞEHMUZ- (nefes nefese) Beni iyi dinle Hacer kadın. Aramızdaki kan davası heç bitmeyecek ama heç..Töreyi biliyorsun.. Nasıl on beş yıl önce töreyi uygulayıp oğlunun eline silah verip babamızı öldürtün, şimdi de sıra bizde..Şimdi de biz senin oğlunu öldüreceğiz..
(GEÇİŞ)
SESLER- HACERİN HAFİF HIÇKIRIKLARI. KAPIYA YAVAŞÇA VURULUR
MURAT - (sesi dışardan yavaşça bağırır) Ana, ana benim aç kapıyı.
HACER- (heyecanla) Murat’ım gelmiş..Geliyorum oğlum, geliyorum yavrum.
SESLER- YÜRÜR KAPIYI AÇAR
HACER- (yüksek heyecanla) Gir çabuk içeri.
SESLER- İÇERİ GİRME VE KAPININ KAPANMA SESİ.
HACER- Keşke gelmeseydin oğlum, Kirazoğulları her yerde seni arıyor.
MURAT - Arasınlar. (dehşetle) Aman Allah’ım. Ne oldu sana, nedir bu halin?
HACER- Yok bir şey oğlum.
MURAT- Nasıl yok? Kan revan içinde kalmışsın..Söyle kim seni bu hale soktu?
HACER- (ağlayarak) Kirazoğulları..Şehmuzla, Ahmet.
MURAT- Kirazoğulları ha. Namussuzlar töremizde kadına el kaldırmak var mı? Nasıl yaparlar bunu sana?
HACER- Senin yerini sordular..Ben bir şey söylemeyince aralarına alıp..
MURAT - Köpekler, bunun hesabını verecekler bana. Yemin ederim ki verecekler.
HACER- Yapma oğlum, baş edemezsin onlarla. Sen birsin, onlar dört kişi..Kendi gözlerinle gördün, eski sevdalın Kezban bile kin ve öfkeyle dolu.
MURAT - İyi ama sana yaptıkları yanlarına kar mı kalsın istiyorsun?
HACER- Boşver. Hem sen gecenin bu vaktinde niye geldin dağdan buraya?
MURAT - Yiyecek ve battaniye almak için.
HACER- Ben şimdi hazırlarım sana..
MURAT - Sen hazırlarken ben bir yere gidip geleceğim.
HACER- Nereye? Yoksa Kirazoğullarına mı? Yapma oğlum, kıyarlar sana.
MURAT - Ana işime karışma, ben ne yaptığımı biliyorum.
SESLER- YÜRÜR DURUR.
MURAT - (uzak) Ha fazladan bir de at hazırla.
(GEÇİŞ)
SESLER- GECE..ÇOK UZAK ZEMİNDE KAHVEDEN GELEN ERKEK SESLERİ
MURAT - (kendi kendine) İşte tahmin ettiğim gibi, Kirazoğulları kahvede oturuyor. Planımı uygulayabilirim.
SESLER- YÜRÜR. KAHVEDEN GELEN SESLER AZALIR. KESİLİR
MURAT - Erkekler kahvede olduğuna göre Kezban evde yalnızdır.
SESLER- KAPIYA ELLE VURUR..BİR İKİ SANİYE SONRA KAPI AÇILIR
KEZBAN- Buyur..(şaşkın) Nee, sen ha?
MURAT - (yavaşça, öfkeyle) Evet ben. Al bakalım.
SESLER- YUMRUK SESİ.
KEZBAN- Ahh.
SESLER- YERE DÜŞER
MURAT - Bayıldı. Tam istediğim gibi..
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ. AĞZI KAPALI KEZBANIN ANLAŞILMAZ SESLERİ.
HACER- Amanın, Murat delirdin mi sen, neden getirdin Kezban’ı buraya?
MURAT- Merak etme, onu da beraberimde dağa götüreceğim.
HACER- Yapma yavrum, sonra Kirazoğulları acısını benden çıkarır.
MURAT- Tam tersi, onların bacılarını sana dokunmamaları için kaçırıyorum ana.
HACER- Anlamadım?
MURAT - Eğer o namussuzlardan biri sana bir fiske vursun, aynı şeyi ben de bacılarına yapacağım. Geldiklerinde bunu aynen böyle söyle onlara..
HACER- (korkuyla) Eyi ama. Ne bilim, zulüm etmezler mi bana?
MURAT- Hiç korkma, kılına bile dokunamazlar. Tedariklerimi hazır ettin mi?
HACER- Hazır, hazır..Atların üzerine koydum. On beş gün yetecek kadar yiyecek ve iki tane de battaniye sardım..
(GEÇİŞ)
SESLER- GECE. SOKAK..KİRAZOĞULLARI KONUŞARAK YÜRÜR
ŞEHMUZ- Murat iti nereye saklanmıştır dersiniz?
AHMET- Bence dağa çıkmıştır Şehmuz ağabey.
ÖMER- Dağda ne yapsın. İstanbul’a gitmiştir. Koca şehir, istediği gibi saklanır.
ŞEHMUZ- Sen öyle san. İğnenin deliğine kaçsa buluruz o namerdi.
SESLER- YÜRÜME DURUR. KAPIYA ELLE VURURLAR
ŞEHMUZ- (bağırır) Kezban, aç kapıyı biz geldik bacım.
SESLER- BİR İKİ SANİYE SESİZLİK..SONRA TEKRAR KAPIYA VURURLAR
AHMET- (bağırır) Kız açsana kapıyı biz geldik, diyorum.
ÖMER- Bağırmayın uyumuştur kız.. Ben açarım kapıyı.
SESLER- KİLİTE GİREN ANAHTAR SESİ. DÖNER. KAPI AÇILIR
ŞEHMUZ- (bağırır) Kezban neredesin, uyudun mu bacım?
SESLER- İÇERİ GİRERLER. KAPIYI KAPATIP YÜRÜRLER
AHMET- Kezban?.Bacımm!
SESLER- ÇIT ÇIKMAZ
ÖMER- Allah, Allah Kezban evde yok..
ŞEHMUZ- (sertçe) Nasıl yok, gecenin bu vakti nereye gidebilir ki?
ÖMER- Komşulardan birine gitmiş olmasın.
ŞEHMUZ- Saçmalama Ömer, gecenin yarısı komşu mu olurmuş. (şaşkın) Bu da ne? Şu yerdeki eşarp bacımızın eşarbı değil mi?
ÖMER- He valla onun eşarbı?
ŞEHMUZ- Ee yerde ne arıyor?
SESLER- BİR İKİ SANİYE SESSİZLİK
ŞEHMUZ- Kardaşlar ben bu işten kuşkulandım. Gelin benimle.
AHMET- Nereye ağabey?
ŞEHMUZ- Murat’ın evine. Sanırım o it bacımızı kaçırdı. Silahlarınızı da alın.
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ
ŞEHMUZ- (sertçe) Söyle Hacer kadın, bacımız nerede?
HACER- (gururla) Söyleyeyim Kirazoğlu Şehmuz. Bacınızı oğlum kaçırdı.
ŞEHMUZ- (şaşkın) Neee! Ne dedin sen?
AHMET- (öfkeyle) Öldüreceğim o köpeği, dilim dilim edeceğim.
ÖMER- Durun yahu, mesele neymiş bir öğrenelim önce.
ŞEHMUZ- Ne zaman kaçırdı, nereye kaçırdı? Söyle yoksa öfkemi senden alırım Hacer kadın..Yaşlı demem şuracıkta öldürürüm seni.
HACER- Senin yerinde olsam böyle bir şeyi yapmam Kirazoğlu Şehmuz.
ŞEHMUZ- (şaşkın) Ne demek istiyorsun?
HACER- Oğlum, bacını beni dövdüğün için kaçırdı. Giderken söyle onlara ana, sana ne yaparlarsa acısını iki kat bacılarından alırım, dedi.
ŞEHMUZ- Alçak, namussuz, erkek adam kadın kısmını koz olarak elinde tutar mı?
HACER- Bu soruyu önce sen kendine sor Şehmuz efendi. Sen erkektin de neden benim gibi yaşlı bir kadını dövdün ha?
ŞEHMUZ- Bana bak şimdi senin ağzını burnunu..
ÖMER- Dur Şehmuz ağam yapma, Hacer kadını duymadın mı, ne yaparsan acısını bacımızdan iki kat çıkartacakmış oğlu.
AHMET- Ömer doğru söylüyor ağam, ilişmeyelim kadına.
ŞEHMUZ- Tamam tamam..Söyle bakalım oğlun, bacımızı nereye götürdü?
HACER- Dağlara..Taa şu tepesi karla kaplı dağlara..
ŞEHMUZ- Neresine?
HACER- Ne bilim koca dağ..Adresimi var ki söyleyeyim..Ara ki bulasın..
ŞEHMUZ- Alay etme Hacer kadın arayacağız..Her taşın altına bakacağız.
AHMET- Ve bulduğumuz yerde de öldüreceğiz onu.
(GEÇİŞ)
SESLER- GECE. DAĞBAŞI..ATEŞİN ÇITIRDISI
KEZBAN- Yazık, ben seni yiğit biri sanırdım. Meğer korkak adamın tekiymişsin.
MURAT - (içini çeker) Nereden vardın bu karara?
KEZBAN- Beni kaçırmandan..
MURAT- Ne olmuş seni kaçırmışsam?
KEZBAN- Daha ne olsun, ağabeylerim seni öldürmesin diye beni rehine olarak kaçırdın. (öfkeyle) Yiğit biri olsaydın, beni kaçıracağına alırdın eline silahı çıkardın onların karşısına.
MURAT - Sana göre yiğitlik, adam vurmak mı?
KEZBAN- Elbette ya ne sandın?
MURAT - İyi. Senin o yiğit sandıklarının halini git de mahpuslarda gör..Sen hiç mahpus yeri görmedin değil mi? (içini çeker) Onu ancak içeriye düşen bilir..
SESLER- BİR İKİ SANİYE ATEŞİN ÇITIRDISI
MURAT - Dört duvar düşün. Bir de demir parmaklı bir pencere..Hiç bir zaman güneşi tek parça göremezsin. Dilim dilim girer içeriye. İşte (bilgi yelpazesi.net) o dört duvar arasında ben diyeyim on beş, sen de yirmi mahkum. Hepsi de sana göre yiğit. Kimisi küfredeni vurmuş, kimisi de benim gibi töre kurbanı.
SESLER- BİR İKİ SANİYE ATEŞİN ÇITIRDISI
MURAT - (derin bir nefes alır) Ne zaman ki mahpus damına düşersin, işte o zaman yiğitliğin silah taşıyıp, adam vurmakla olmadığını anlarsın..
KEZBAN- Neden kaçırdın beni?
MURAT - Senin yiğit ağabeylerin anamı, adam döver gibi dövmüşler. Hem de yumrukla, tekmeyle, her tarafını morartmışlar..
KEZBAN- Sen de beni intikam almak için mi kaçırdın?
MURAT - Hayır, anama karşı koz olarak kullanmak için. (içini çeker) Anlayacağın sen elimdeyken ağabeylerin bir daha anama zulüm yapamaz artık..
SESLER- SADECE ATEŞİN ÇITIRDISI
KEZBAN- Babamı vurduğunda bu işin kan davası haline geldiğini biliyordun. Neden hapisten çıktıktan sonra kaçmadın?
MURAT - Kaçmam mı gerekirdi?
KEZBAN- Töreyi biliyordun. Ağalarımın senden intikam alacağını hesaplamadın mı hiç? Sen babamızı, babanı öldürdüğü için vurmamış mıydın?
MURAT - Evet öyle..Ama ben o zaman cahildim, toydum, anamın, köylünün...
KEZBAN- Sen babamızı vurarak kendinde bu hakkı buldun da, biz neden bu hakkı kendimizde bulmayalım?
MURAT - Haklısın ama benim yaptığım yanlıştı. Bunun karşılığında da ömrümün en güzel yıllarını mapusda geçirdim. Şimdi benim düştüğüm hataya sizin de düşmemeniz için kan davasını bitirelim, diyorum.
KEZBAN- Diyelim ki ben ve ağalarım kan davasından vazgeçtik, seni öldürmedik, peki ya töreyi ne yapacağız?
MURAT - Yerin dibine batsın töre. Zaten sizi babasız bırakan, beni katil yapıp mapuslarda çürüten de o töre değil mi?
KEZBAN- Ama yine de töre töredir. Böyle gelmiş, böyle gidecek.
MURAT - Hayır, böyle gitmemeli..İnsanlar birbirlerini vurmamalı. Aksi taktirde bu rezil kan davası nesillerden nesillere geçip, çok ocaklar söndürür..(içini çeker) Karnın acıktı mı?
KEZBAN- Acıktı.
MURAT - Yola çıkmadan önce anam azık vermişti, birlikte yiyelim.
SESLER- YÜRÜR. PAKETLERİ AÇMA SESİ.
KEZBAN- Murat.
MURAT- (uzak) Efendim?
KEZBAN- Beni sadece ağalarım anana kötülük etmesin diye mi kaçırdın? Başkaca bir sebebi yok mu?
MURAT- (uzak) Var.
SESLER- UZAK YÜRÜR GELİR, DURUR
MURAT- Seni hala seviyorum Kezban. Babanın katili olduğum için belki seni sevmeye hakkım yok. Ama yüreğime anlatamıyorum bunu.
KEZBAN- Keşke elimizde olsa da, zamanı on beş yıl öncesine götürebilsek. Birbirimize sevdalandığımız o günleri yeniden yaşayabilsek. Keşke babam babanı öldürmeseydi, sen de töreyi yerine getirmek için babamı öldürmeseydin, şimdi her şey o kadar farklı olurdu ki.
MURAT- On beş yıldır evli olurduk, boy boy çocuklarımız olurdu. Şimdi bu saatte evimizde koyun koyuna yatıyor olurduk.
KEZBAN- (derin nefes alır) Kader işte.
MURAT- Hayır, bu yaşadıklarımız kader değil Kezban. Ne yaptıysak cahilliğimizden, çevrenin etkisinden yaptık. Benim töreye uymam gibi. Tıpkı şimdi senin hala beni sevmene rağmen ağalarının korkusundan bunu itiraf edememen gibi. (ara) Doğru değil mi?
KEZBAN- Ne?
MURAT- Beni sevdiğin. Hala bana sevdalı olduğun. Korkma, burada özgürsün, bizi duyan kimse yok. Hadi itiraf et beni sevdiğini.
KEZBAN- Seni sevdiğimi söylemem neyi değiştirecek ki Murat. (içini çeker) Biz asla bir araya gelemeyiz. Çünkü ben hala Kirazoğlu soyadını taşıyorum.
MURAT- Hiç önemli değil. Önemli olan hala beni sevmen.
KEZBAN- Benim sevgim yetecek mi sana? Ağalarımı unutma. Onlar için hala kurbansın sen.
MURAT- Belli olur mu bazen cellatlar da insafa gelir. Vakit geç oldu yatalım artık.
(GEÇİŞ)
SESLER- DAĞBAŞI..YÜRÜME SESİ. RÜZGAR SESİ
ŞEHMUZ- (nefes nefese) Daha hızlı kardaşlarım, daha hızlı. Onları mutlaka bulmalıyız.
AHMET- Bulacağız ağam heç meraklanma, iğne deliğine saklansa bulacağız o iti.
ÖMER- Bana kalırsa bu sevdadan vazgeçelim Şehmuz ağam. Koskoca dağda Muratla bacımızı nasıl bulacağız?
ŞEHMUZ- Eyi de ne yapalım, bacımızı Muratın kollarına teslim mi edelim yani? Zati yeteri kadar köylüye rezil olduk.
ÖMER- Hem bulsak bile bakalım Murat bizi sağ bırakır mı? Mutlaka o da yanına silah almıştır.Tepeden bizi gördüğü anda vurur, öldürür.
AHMET- Ömer doğru diyor Şehmuz ağam, bizi görürse keklik gibi avlar.
ÖMER- Nasıl olsa sürgit dağda kalamazlar. Yanındaki erzak biter bitmez, Murat tedarik etmek için köye geri dönecektir..
AHMET- Hem bakarsınız bu arada bacımız bir punduna getirip de o namussuzu öldürürde hepimiz kurtuluruz. Biliyorsunuz o Murata bizden daha fazla kinli.
(GEÇİŞ)
SESLER- DAĞBAŞI..RÜZGARIN SESİ
KEZBAN- Köye ne zaman geri döneceğiz Murat?
MURAT - Bilmiyorum..
KEZBAN- Bilmiyorum da ne demek, hep bu dağ başında kalacak değiliz ya?
SESLER- SADECE RÜZGARIN SESİ
KEZBAN- Artık her şey çok farklı. Gidelim ağabeylerime gerçeği söyleyelim. Birbirimizle evlenmek zorunda olduğumuzu anlatalım onlara.
MURAT - Anlatmasına anlatalım da, ağabeylerinin bu işi pek hoş karşılayacağını sanmıyorum. Çünkü onların gözünü öylesine kan bürümüş ki..
KEZBAN- O eskidendi, benim seninle karı koca gibi olduğumuzu öğrenirlerse düşmanlık kalkar orta yerden.
MURAT - Öyle mi sanıyorsun?
KEZBAN- Elbette. Ben onların biricik bacısıyım. Göreceksin bak, onlara seni sevdiğimi söyleyeyim, silahlara veda edeceklerdir.
MURAT - Tam tersi de olabilir, kanlını sevdiğin için sana kötülük de edebilirler.
KEZBAN- Hayır bu yaşıma kadar bana bir fiske bile vurmamışlardır. Hem başka çaremiz var mı? Böyle dağda daha ne kadar yaşayabiliriz ki Murat?
MURAT - Kaçabiliriz.
KEZBAN- Nereye?
MURAT - Büyük şehre..İstanbul’a. Ağabeylerinin bizi bulamayacağı bir yere.
KEZBAN- Kaçarak yaşamak da bir zulüm değil mi? Devamlı öldürülmek korkusuyla, namlu ucunda nasıl mutlu yaşayabiliriz ki?
MURAT - Evet ama az da olsa kaçmak, bir kurtuluş umududur Kezbanım.
KEZBAN- Hayır, kaçarak değil, konuşarak bitireceğiz bu kan davasını Murat..Hem başından beri sen de böyle söylemiyor muydun?
MURAT- Evet ama senin ağaların öyle kalın kafalı ki, töreye karşı çıkacaklarını sanmıyorum.
KEZBAN- Belli olmaz. Sen burada kal. Ben gidip konuşacağım ağalarımla. Göreceksin bak onları ikna edeceğim, silahlarını bıraktıracağım..
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ
ŞEHMUZ- (çıldırır) Nee, ne dedin, ne dedin? Seviyor muyum, dedin?
KEZBAN- Evet öyle dedim ağam.
AHMET- (şaşkın) Çıldırdın mı bacım, nasıl seversin o katili?
ÖMER- Neden sevmesin? Zaten zamanında birbirlerine sevdalı değiller miydi?
AHMET- O babamızı vurmadan önceydi. Şimdi sevemez.
ŞEHMUZ- (sertçe) Kezban, sen ne söylediğinin farkında mısın?
KEZBAN- Evet ağam...Muratla ben..Birbirimizi seviyoruz..
ŞEHMUZ- (bağırarak) Olamaz..Sen Kirazoğlu Kezbansın. Öldürürüm seni, şerefsizim dilim dilim doğrarım..
AHMET- (bağırarak) Dellendin mi kız, insan babasının katiline gönül verir mi, sen de hiç akıl yok mu, vicdan yok mu? Bunu nasıl yaparsın?
ŞEHMUZ- Kaltak! (TOKAT SESİ) Senin niyetin bizi köye rezil etmek mi ha?
KEZBAN- Ahh.. (ağlıyarak) Ne yapim seviyorum işte onu..
ŞEHMUZ- (bağırarak) Köyde sevecek başka adam mı kalmadı kız? Al sana al.
SESLER- TOKAT SESLERİ. KEZBANIN ÇIĞLIKLARI
KEZBAN- Ahh..(ağlayarak) Seviyorum Murat’ı Seviyorum.
ÖMER- Yapmayın, vurmayın kızcağıza.
ŞEHMUZ- Sevmeyeceksin o iti. Babamızı öldüren adama gönül veremezsin.
AHMET- Gebertiriz kız seni, gebertiriz.
ÖMER- Durun, delirdiniz mi bırakın kızı?
KEZBAN- (Ağlayarak) Ben buraya sizden evlenmek için izin istemeye geldim..
ŞEHMUZ- Nee! Bir de (bilgi yelpazesi.net) evlenmek mi? Allahhh, tutmayın beni..Tutmayın öldüreceğim bu şırfıntıyı..
SESLER- DÖVME BAĞIRMA FERYAD, KEZBANIN HIÇKIRIKLARI
ÖMER- Yeter, kendinize gelin, öldüreceksiniz kızı.
KEZBAN- (ağlayarak) Yapmayın, dövmeyin..Evlenmek zorundayım Muratla.
(bağırarak) Anlamıyor musunuz evlenmek zorundayım.
ŞEHMUZ- Nee! Demek koynuna da girdin onun ha? Onu sevdiğin yetmiyormuş gibi bir de bizi arkadan hançerledin öyle mi? Geberteceğim seni.
AHMET- Ailemizin namusunu iki paralık edersin ha?
SESLER- TEKME TOKAT SESLERİ, KEZBANIN FERYADI
ÖMER- Şehmuz ağam, Ahmet ağam, yeter. Siz ne biçim insanlarsınız. Dövdüğünüz kız bizim bacımız be.
ŞEHMUZ- Çekil kenara Ömer, o artık bizim bacımız değil..
AHMET- Evet, babamızın katilinin koynuna giren biri artık bizden değildir..
ÖMER- Olmaz öyle şey. Doğru da yapsa, yanlış da yapsa o bizim bacımız..
SESLER- KEZBANIN HIÇKIRIKLARI
ÖMER- Kezban, bacım hadi git sen yat..
SESLER- HIÇKIRARAK YÜRÜR VE KAPIYI AÇAR KAPAR
ÖMER- Murat’ın öfkesini bacımızdan almayın. Yazıktır, günahtır kıza..O bize anamızdan, babamızdan kalan tek hatıradır.
ŞEHMUZ- Hala inanamıyorum, bunu nasıl yaptı bize Kezban? Bir çobana gönül verse bu kadar koymazdı bana.
AHMET- Babamızı vuran o eli kanlı iti nasıl sever? Bizim babamız bacımızın da babası değil mi? Hiç akıl yok mu bu kızda?
ÖMER- Yapılacak tek şey, Muratla bacımızı evlendirmek. Böylece hem onlar mutlu olur, hem de kan davası denen bu illeti ortadan kaldırmış oluruz.
ŞEHMUZ- Asla! Kıyametin kopacağını bilsem, yine de ne bacımın Murat denen o köpekle evlenmesine izin veririm, ne de kan davasını bitiririm.
AHMET- Şehmuz ağam doğru söylüyor, Kezban’ı Muratla evlendirerek köylüyü kendimize güldürtemeyiz. Gerekirse her ikisini de vururuz..
ŞEHMUZ- Namussuz, baktı ki kaçarak kurtulamayacak elimizden, bacımızın hem gönlünü hem de aklını çeldi..Zannetti ki Kezban’la evlenirse, bizim elimizden de kurtulacak.
AHMET- Doğru söylüyorsun ağam. Bacımız da bu oyuna geldi.
ŞEHMUZ- (bağırarak) Kalkın gidiyoruz.
ÖMER- Nereye Şehmuz ağam?
ŞEHMUZ- Dağa..Murat’ı öldürüp babamızın kanını, bacımızın namusunu temizlemeye.
AHMET- Eyi ama koca dağ. Nereye saklandığını bilmeden onu bulamayız ki.
ŞEHMUZ- Merak etme bu sefer bulacağız.
AHMET- Nasıl?
ŞEHMUZ- Hacer kadını konuşturarak..Döverek, işkence ederek..
ÖMER- Durun çıldırdınız mı siz? Hacer kadın 70 yaşında. Yaşlı kadına zulüm yaparak günaha girmeyin. Buna erkeklik denmez.
ŞEHMUZ- Kapa çeneni..Gidiyoruz dedim.
ÖMER- Ben gelmiyorum sizinle..Böyle bir adiliğe ortak olamam..
AHMET- Bana bak Ömer, kardaş mardaş dinlemem şimdi seni..
ÖMER- Çek elini yakamdan Ahmet ağam. Kan davası denen maraz size insanlığınızı da, her bir şeyinizi de unutturmuş..
ŞEHMUZ- Bırak şu korkağı Ahmet.. Biz ikimiz yeteriz seninle. Hadi.
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ. ELLE KAPININ ÇALINMA SESİ
HACER- Geliyorum, geliyorum..(Yürürken, heyecanlı) Sakın Murat olmasın bu. Kızı alıp gideli dört gün oldu.
SESLER- YÜRÜME DURUR. KAPIYI AÇAR
HACER- (şaşkın) Aa! Şehmuz, Ahmet. (sert) Ne işiniz var, ne istiyorsunuz?
ŞEHMUZ- Çekil kenara da içeri girelim Hacer kadın.
SESLER- İÇERİ GİRME SESİ.
AHMET- Kapat kapıyı.
SESLER- KAPININ KAPANMA SESİ
HACER- Ne var ne istiyorsunuz? Eğer buraya bana kötülük yapmaya geldiyseniz, aynı kötülüğü oğlum da bacınıza yapar ha!
ŞEHMUZ- Merak etme, oğlun bacımıza yapacağını yapmış zaten.
HACER- (şaşkın) Ne! Anlamadım, oğlum ne yapmış ki bacınıza?
AHMET- Koynuna almış.
HACER- (bağırır) Yalan..Benim oğlum böyle bir şey yapmaz..
ŞEHMUZ- Ama yapmış işte..Söyle bakalım o ırz düşmanı dağda nereye
saklanıyor?
HACER- Bilmiyorum..Merak ediyorsanız gidip arayın..
AHMET- Yalan söyleme, yoksa yaşına başına bakmaz döve döve gebertiriz seni.
ŞEHMUZ- (TOKAT ATAR) Cevap ver kadın, Murat nerede saklanıyor?
HACER- Ahh! (bağırır) Gidinin gözü kanlı köpekleri. Bilmiyorum dedim, bilsem de söylemem yerini.
AHMET- (bağırır) Konuş kadın, konuşş! (TOKAT) İt oğlun nereye saklandı?
HACER- Ahh! (ağlayarak) Bilmiyorum, bilmiyorum..
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ
KEZBAN- (burnunu çekerek) Ömer ağam..
ÖMER- Buyur bacım.
KEZBAN- Şehmuz ağamla, Ahmet ağam nereye gittiler?
ÖMER- (içini çeker) Boş ver hiç sorma bacım.
KEZBAN- (heyecanla) Yoksa Murat’ı öldürmeye mi gittiler?
ÖMER- Hayır kötü. Çok kötü bir şey yapmaya gittiler.
KEZBAN- Nedir o?
ÖMER- Murat’ın anasına gittiler..
KEZBAN- Niye, ne yapmaya gittiler ki Hacer kadına?
ÖMER- Murat’ın saklandığı yeri öğrenmek için kadıncağızı konuşturmaya gittiler.
KEZBAN- İyi ama Hacer kadın, Murat’ın saklandığı yeri bilmiyor ki, söylesin.
ÖMER- Gel de bunu onlara anlat. Kadıncağızı zorla söyletmek için işkence yaparlar.
KEZBAN- Aman Allah’ım, neden mani olmadın onlara Ömer ağam?
ÖMER- Nasıl olabilirim ki Kezban..Ağalarını bilmezmiş gibi konuşuyorsun. Kan davası akıllarını başlarından almış. Varsa yoksa töre, kan davası.
KEZBAN- (heyecanla) Ben gidiyorum.
ÖMER- Nereye?
KEZBAN- Hacer kadının evine. Belki ağalarımın ona zulüm yapmasına engel olabilirim.
(GEÇİŞ)
SESLER- EV İÇİ..HACER KADININ HIÇKIRIKLARI. ANİDEN KAPI AÇILIR
KEZBAN- (heyecanla) Hacer ana, Hacer ana! Aman Allah’ım olamaz.. Ağalarım zavallı kadını ne hale sokmuşlar? (ağlayarak) Hacer ana!
HACER- (ağlayarak) Yaklaşma Kirazoğlu Kezban, vururum seni..
KEZBAN- Bırak o tüfeği Hacer ana..Ben buraya düşmanın olarak gelmedim.
HACER- (Ağlayarak) Yaklaşma diyorum..Değil mi ki o iki canavarın bacısısın, sen de onlardansın..Sen de o iğrenç yaratıkların kanını taşıyorsun..
KEZBAN- Ben artık düşmanın değilim Hacer ana..Muratla biz sözlendik.
HACER- Demek ağabeyin olacak o canavarların söyledikleri doğruymuş. Oğlum seni koynuna almış ha?
KEZBAN- Evleneceğiz..Öyle karar verdik..Gelip önce senin elini öpecektik, daha sonra da ağalarımın..Ama onlar buna izin vermedi.
HACER- (Ağlayarak) Onlar insan değil ki, canavar..Bak ne hale soktular beni? Murat’ımın saklandığı yeri öğrenmek için nasıl acımadan dövdüler beni..
KEZBAN- (hıçkırarak) Dur şimdi yaralarını sararım Hacer ana.
HACER- Bırak ben kendi yaramı kendim tımar ederim..Sen burada oyalanma var git oğlumun yanına. Ağalarının Murat’ıma kıymalarına engel ol.
(GEÇİŞ)
SESLER- DAĞBAŞI..HAFİF RÜZGAR
MURAT - (kendi kendine) Keşke Kezbanın tek başına köye gitmesine izin vermeseydim.. Gideli iki gün oldu, geri dönmedi.. Mutlaka ağalarıyla başı derde girmiştir..
KEZBAN- (sesi uzak) Murattt, Murattt!
MURAT - (heyecanla) Kezban bu..Onun sesi..(bağırır) Kezban, Kezbann!
SESLER- UZAK KOŞMA SESİ YAKINA GELMEYE BAŞLAR
KEZBAN- (uzaktan yakına) Buradayım Murat’ım geliyorum..
MURAT - Oh çok şükür sağ salim geldi..
SESLER- YAKINA GELİP DURMA SESİ
KEZBAN- (nefes nefese) Murat. Murat’ım..
MURAT - Kezban, ceylan gözlüm..Gecikince başına bir şey geldi..(şaşkın) Dur bir dakika..Ne oldu sana? Gözün niye morarmış senin?
KEZBAN- Şey..Yok bir şey.
MURAT - Ne demek yok..Yüzün gözün şişmiş, yüzünde yara izleri var. (bağırarak) Söyle yoksa onlar mı yaptı bunu?
KEZBAN- (ağlamaya başlar)
MURAT - Namussuzlar, alçaklar..Demek sonunda bacılarına da el kaldırdılar ha?
KEZBAN- (ağlayarak) Gözlerini intikam bürümüş onların.Tepeden tırnağa kin ve intikamla dolular..Senin olduğumu, seni sevdiğimi söyleyince adeta delirdiler, bir Şehmuz ağam vurdu, bir Ahmet ağam.
MURAT - Allah kahretsin. Bunun hesabını soracağım onlara..(içini çeker) Anamı gördün mü, ona da söyledin mi evlenmek istediğimizi?
KEZBAN- Şeyy..
MURAT - Ne oldu Kezban?
KEZBAN- Anan..(susar)
MURAT - (heyecanla) Niye sustun? Yoksa anama bir şey mi oldu?
KEZBAN- (içini çeker) Ağabeylerim onu da fena halde dövmüşler Murat.
MURAT - (nefretle) Nee, anama el mi kaldırmışlar yani?
KEZBAN- (hıçkırarak) Evet Murat ..
MURAT - Namertler demek benden alamadıkları intikamı seni ve anamı döverek aldılar ha..Ama soracağım bu yaptıklarını, hem de çok kötü soracağım.
KEZBAN- Şimdi de öldürmek için seni arıyorlar. Kaçalım hemen buradan Murat.
MURAT - Ağaların anamı neden dövdüler? Ne istediler ondan?
KEZBAN- Senin saklandığın yeri öğrenmek için..
MURAT - (bağırarak) Lanet olsun. Bir canavar bile böyle iğrenç bir şeyi yapamaz. Namussuzlar, zorunuz benimleydi, anamdan ne istediniz ha?
KEZBAN- Keşke ağalarıma gidip de seni sevdiğimi söylemeseydim, ananın başına gelenlerden kendimi sorumlu hissediyorum.
MURAT - Senin ne suçun var ki ceylan gözlüm..Senin ağabeylerinin içi pisse, canavarsa, senin suçun ne ki?
SESLER- RÜZGAR SESİ
KEZBAN- Ne yapacağız şimdi?
MURAT - (Öfkeyle) Köye inip o iki iblisi de öldüreceğim.
KEZBAN- (bağırır) Olmaz! (Yalvarır) Kurbanın olayım ananın intikamını almaya kalkma Murat..Karışma bu işe..
MURAT - Nasıl karışmam, ağan olacak o iki rezilin anama attıkları dayak yanlarına kar mı kalsın istiyorsun?
KEZBAN- Eğer beni seviyorsan elini kana bulamaktan vazgeç Murat..O iki canavarı da Allah’a havale et..
MURAT - Peki ya anamın yediği dayak? İntikamımı almayayım mı?
KEZBAN- Ne intikamı? Daha düne kadar kan davası kötü diyen sen değil miydin? Şimdi kalkmış anama attıkları dayağın acısını alacağım, diyorsun.
MURAT - Ama..
KEZBAN- O zaman kan davasını sürdüren ağalarıma kızmaya ne hakkın var? Senin de o cahillerden ne farkın kalıyor?
MURAT - (içini çeker) Doğru söylüyorsun Kezban. Biran ağabeylerinin anama yaptıkları zulüm aklımı başımdan aldı.
KEZBAN- Şimdi biz ne yapacağız onu düşünelim. Ağalarım kaçtığımı anlayınca peşimize düşeceklerdir. Onların hala istedikleri sensin.
MURAT - Korkma gelecekleri varsa görecekleri de var. Onları gördüğüm yerde öldüreceğim Kezban.
KEZBAN- Aman ne güzel. Ağalarım öteki dünyaya, sen de tekrar mapusa..Peki ya ben? Ben ne olacağım hiç düşündün mü?
MURAT - Ne yapalım peki?
KEZBAN- Kaçıp gidelim.
MURAT - Nereye?
KEZBAN- Ağalarımın bizi bulamayacağı bir yere..İstanbul’a gidelim. Koca şehir. Onca kalabalığın içinde adres olmayınca bizi mümkün değil bulamazlar.
ŞEHMUZ- (uzakça) Buluruz, cehennemin dibine bile gitseniz buluruz sizi.
KEZBAN- (korkuyla) Şehmuz ağam!
MURAT- (öfkeyle) Lanet olsun, tüfeğim nerede?
AHMET- Davranma Murat, çekerim tetiği. Uzak dur tüfeğinden. Çekil, çekil.
KEZBAN- Şehmuz ağam, Ahmet ağam kurbanın olam, ilişme bize. Yalvarırım...
ŞEHMUZ- (bağırır) Çekil kız o katilin önünden.
AHMET- Bacımızın arkasına saklanarak elimizden kurtulamazsın Murat. Davamız var seninle, ölmeden silah bırakmak yok.
MURAT - Beni düşünmüyorsanız bacınızı düşünün, onun saadetini düşünün. Biz evleneceğiz, akraba olacağız. Gelin vazgeçin bu davadan.
ŞEHMUZ- Olmaz. Ölmek var vazgeçmek yok. Töre böyle, kana kan isteriz.
MURAT - Töre dediğiniz insanların icat ettiği bir şey. Gelin bu töreyi bozalım, birbirimizi vurmayalım ağalar..Bana da yazıktır, size de yazıktır.
KEZBAN- Murat doğru söylüyor. Hepimize yazık olacak. Vazgeçin bu kan davasından.
AHMET- O zamanında vazgeçti mi ki biz geçelim?
ŞEHMUZ- Babamız babasını vurduğunda neden jandarmaya şikayet etmedi de, cezasını kendi eliyle verdi ha?
MURAT- Çünkü...Töre öyle emrediyordu.
ŞEHMUZ- Şimdi de töre bize seni öldürmemizi emrediyor. Nişan al Ahmet.
KEZBAN- Yapma Şehmuz ağam, etme Ahmet ağam, o yanlış yaptı diye siz de yanlış yapmak zorunda mısınız? Murat’ı öldürdüğünüz zaman on beş yıl önce ölen babamız dirilecek mi sanıyorsunuz?
AHMET- En azından mezarında kemikleri sızlamayacak?
MURAT- On yıl önce anam da, köylü de aynen böyle demişlerdi. Babanın intikamını al ki mezarda kemikleri sızlamasın, demişlerdi. (içini çeker) Oysa on beş yıl müddetle mapusta kemikleri sızlayan ben olmuştum.
ŞEHMUZ- Bizim Ömer gibi süslü laflar etme. Babamızı vurduğunda az acı çekmemiştik.
MURAT- Doğrudur. Babanız babamı vurduğunda aynı acıyı ben de çekmiştim. Ama bilin ki esas acıyı kurbanlar değil, cellatlar çekiyor.
AHMET- Sen ne acısı çektin ki, paşalar gibi on beş sene yattın sonra da çıktın.
MURAT- Paşalar gibi mi? Davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir diye boşuna dememişler. Mapusta çekilen acıyı anca mapus yatan bilir ağalar. Yattığım on beş sene, hayatımın yaşanmamış en güzel yılları oldu.
ŞEHMUZ- Bırak nasihati. Sen nasıl yattıysan bizde yatarız, aslanım.
AHMET- Şimdi mapus yatmayalım diye töreyi bozmamızı mı istiyorsun? Köylü bizi tefe koyar tefe. Töreye karşı geldik diye selamı sabahı keserler.
ŞEHMUZ- Bu kadar konuşma yeter. Al nişanını Ahmet.
AHMET- Aldım Şehmuz ağam.
ŞEHMUZ- Üç deyince aynı anda çekeceğiz tetikleri.
KEZBAN- (ağlayarak) Yalvarırım yapmayın. Sonra hepimize yazık olacak.
ŞEHMUZ- Bir!
MURAT- Ağlama ceylan gözlüm. Hiçbir gözyaşı ağalarının vicdanını yumuşatamaz.
ŞEHMUZ- İki!
KEZBAN- (ağlayarak) Murat, Murat, Allah’ım, oh Allah’ım..
ŞEHMUZ- Ü...
SESLER- AYNI ANDA UZAK TÜFEK SESLERİ
AHMET- (şaşkın) Bu da ne? Kim ateş ediyor?
KOMUTAN- (uzak bağırır) Şehmuzzz, Ahmett atın silahları yere. Bu bir emirdir.
KEZBAN- (şaşkın) Jandarma komutanı bu. Başefendi imdadımıza yetişti Murat. Kurtulduk, kurtulduk.
ŞEHMUZ- Allah kahretsin jandarma nereden haber aldı da geldi buraya?
KOMUTAN- (uzaktan yakına) Silahlarınızı atın ve ellerinizi başınızın üstüne koyun, yoksa size ateş etmek zorunda kalacağım.
AHMET- Ne yapacağız Şehmuz ağam?
ŞEHMUZ- Yapacak bir şey yok, askerin gözü önünde adam öldüremeyiz. At silahını.
AHMET- Peki.
SESLER- SİLAHLARIN YERE ATILMA SESİ
KEZBAN- Şükürler olsun sana Allah’ım..Kul sıkışmayınca Hızır imdada gelmezmiş.
ŞEHMUZ- Sevinmeyin hemen. Şimdi olmadı ama daha sonra öldüreceğiz Murat’ı.
SESLER- PALTIR KÜLTÜR YAKLAŞAN AYAK SESLERİ
HACER- (uzaktan yakına, nefes nefese) Murat, yavrum, şahanım...
MURAT- (şaşkın) Ana! Senin ne işin var burada?
ÖMER- (nefes nefese) Bacım! Kezban bacım. İyi misin?
KEZBAN- (şaşkın) A, Ömer ağam. Yoksa sen mi haber verdin jandarmalara?
ÖMER- Hem ben, hem de Hacer kadın. Aynı anda girdik jandarma karakoluna.
KOMUTAN- (bağırır) Askerler silahları müsadere edin, Şehmuz’la Ahmet’i de köy kahvesine götürün.
HACER- Ne kahvesi? Sen de şahit oldun başefendi, yetişmeseydin oğlumu öldüreceklerdi. Niye hapse atmıyorsun onları?
MURAT- Ana karışma başefendinin işine. Helbet bir bildiği vardır.
KOMUTAN- (bağırır) Çavuş muhtara, ihtiyar heyetine ve tüm köylüye haber sal, bir saate kadar kahvede toplansınlar.
(GEÇİŞ)
SESLER- KÖY KAHVESİ. ZEMİNDE UYGUN LABARBA
KOMUTAN- Herkes beni dinlesin. Sizleri buraya neden topladığımı açıklamak istiyorum.
SESLER- MERAK LABARBALARI
KOMUTAN- Az önce Kirazoğlu Şehmuz ve kardeşi Ahmet’i, Hacer kadının oğlu Murat’ı öldürmek üzereyken yakaladık. Sebebini herhalde biliyorsunuz.
SESLER- BİLİYORUZ, KAN DAVASI GİBİ LABARBALAR
MUHTAR- (uzakça) Biliyoruz başefendi, kan davası. Murat, Kirazoğullarının babasını öldürmüştü ya.
KOMUTAN- Biliyorum, bu olay on beş yıl önce olmuş. Kirazoğulları, Murat’ın babasını öldürmüş, Murat da Kirazoğullarının babasını öldürmüş. Şimdi de Kirazoğulları Murat’ı öldürmek üzereydi.
MUHTAR- Töre böyle başefendi, biz ne edebiliriz ki?
KOMUTAN- (sertçe) Bu ne biçim savunma muhtar, sen törelerden değil kanunlardan yana olmak zorundasın. Türkiye Cumhuriyeti törelerle, adetlerle değil, yasalarla yönetiliyor. En başta sen sonra da yanında oturan şu ak sakallı ihtiyar heyeti, kan davası denen bu cinayete karşı çıkmak zorundasınız.
MUHTAR- (korkar) Şey, elbette çıkalım çıkmasına ama törelerimize göre...
KOMUTAN- Yeter muhtar, ikide bir töre deyip durma. Ne töresiymiş bu? Resmen cinayet denir buna. Günah değil mi ölene, yazık değil mi katil olup da cezaevlerine düşenlere?
HACER- Yazık olmaz mı, hemi de ne yazık başefendi?
KOMUTAN- İşte bunun en büyük örneği karşınızda duruyor. Gençliğini cezaevinde yitiren Muratla, babalarının intikamını almak isteyen Şehmuz ve Ahmet Kirazoğlu. Mani olmasaydık şimdi biri mezara, öbürleri hapse girecekti.
HACER- Başefendi doğru diyo konşular. Töre diye diye bu güne dek birbirimizi kırdık, kocalarımızı, oğullarımızı, gonca fidanlarımızı ya mezara ya hapse verdik. (bağırarak) Yetti artık, gelin el birliği ile yerin dibine gömelim şu töreyi.
ÖMER- Gömelim ya. Gömelim de bir daha kimse kimseye kan davası gütmesin.
SESLER- TASTİK LABARBALARI
KOMUTAN- E, muhtar ben diyeceğimi dedim. Hacer kadın, Ömer Kirazoğlu da dedi. Şimdi sıra sende, sen ve ihtiyar heyeti ne diyeceksin bakalım? Sizin diyeceğiniz köylü için çok önemli biliyorsun.
MUHTAR- (içini çeker) Güzel konuştun (bilgi yelpazesi.net) başefendi, doğruları söyledin. Lakin töreler insana yalnız kan davasını güttürmez. Evlenene, tarlasını sürene, fakir fukaraya yardım etmek de töremizin gereğidir.
KOMUTAN- Madem öyle siz de kötü töreleri kaldırın, iyi töreleri benimseyin. Gençlere törelerin güzel yanlarını öğretin.
SESLER- ALKIŞ LABARBASI
MUHTAR- Kan davası aslında hiç birimizin istemediği bir şeydir başefendi. Şunun şurasında hep bir köylüyüz. İnsanlarla kanlı olmak yerine kardeş olmayı kim istemez ki.
KOMUTAN- E, madem öyle, ne duruyorsunuz o halde? Madem bütün köy bir aradayız, gelin şu eski dostları, kinden, kandan arındırıp barıştıralım.
SESLER- BARIŞTIRALIM LABARBALARI
MUHTAR- Şehmuz, Ahmet gelin bakim yanıma.
SESLER- İKİ KİŞİNİN UZAKÇA AYAK SESİ YAKINA GELİR DURUR
ŞEHMUZ- (sevimsiz) Geldik muhtar.
MUHTAR- Murat, sen de gel yanımıza.
HACER- (sevinçle) Koş, koş oğlum muhtarın yanına.
SESLER- UZAK AYAK SESİ YAKINA GELİR
MURAT- (heyecanla) Geldim muhtar.
MUHTAR- Olanla ölene çare yoktur. Her ne olduysa unutacaksınız. Bundan böyle köylü sizi hasım olarak değil hısım olarak görmek istiyor. De öpüşüp barışın bakim herkeslerin önünde.
MURAT- Şehmuz kardaş, Ahmet kardaş gelin öpüşelim.
SESLER- BİR İKİ SANİYE SESSİZLİK. SONRA KALABALIĞIN KİRAZOĞULLARI ÖPÜŞMÜYOR LABARBASI
ÖMER- Şehmuz ağam, Ahmet ağam etmeyin eylemeyin bırakın şu inadı. Hazır karşımıza kardeşçe yaşama fırsatı çıkmışken, tepmeyin bunu.
KEZBAN- Şehmuz ağam, sen ailemizin en büyüğüsün. Yıllarca bize babalık ettin. Esas babalığını şimdi göster. Muratla biz birbirimizi seviyoruz. Eğer onlarla barışmazsak, ben asla mutlu olamayacağım.
ÖMER- (bağırarak) Duydun işte Şehmuz ağam, birbirlerini seviyorlarmış. Uzat elini hem tokalaş hem de öpüş, bu kin, bu düşmanlık sona ersin. Sonra da düğün yapıp halay çekelim..Birbirimizle akraba olalım.
SESLER- BİR İKİ SANİYE SESSİZLİK
ŞEHMUZ- Murat.
MURAT- (heyecanla) Buyur Şehmuz ağam.
ŞEHMUZ- Bacımı istemek için ananı ne zaman gönderiyorsun?
SESLER- ALKIŞ, TEZAHÜRAT VE SONRA DAVUL ZURNA HALAY SESLERİ
(SON)
|
>>>TIKLAYIN<<<
|