|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar
ÇOCUK VE YOKSULLUK (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR)
Olayımız 97-98 li yıllarda Anadolu da nadide bir köyümüzde yaşanmaktadır..
Kahramanlarımız: Ali, Ahmet, Mehmet, Reşat
Gençlerimiz sahnedeki yerlerini alıyor ve ellerinde çoraplarla top yapmaya başlıyorlar....çoraptan hazırlanan topumuz ortaya konuluyor ve oynanmaya başlıyor..
(Ahmet ve ali aynı tarafta biri kaleci biri oyuncu diğer taraf da aynen)
Ali: atsana Ahmet hadi pas ver hadi ya
Mehmet: yav alamadın şundan bir topu geç önüne kalıbından utan hadi ez işte..
Ahmet: çalım yeme yavrum hadi aslansın sen… hadi bastır
Reşat: haydi Mehmet haydi senden gol bekliyoruz bütün umudumuz sende(bu arada birkaç dakika sessiz şekilde oyuna devam ediliyor sessizlikten sonra o zamana kadar kimsenin bilmediği bir durum ortaya çıkıyor ve Mehmet’in telefonu çalıyor ring ring) Mehmet telefonu çıkarmaya uğraşıyor
Reşat: kaçın arkadaşlar muhtarın kornası galiba yakalamasın bizi burada
Mehmet: efendim anne.. Tamam kaç (bilgi yelpazesi.net) tane alayım.ok üç ekmek yeter mi? Babam gelmedi daha değil mi? Ok anneciğim hadi bye görüşürüz
Ahmet: af dersin Mehmet elinde ki aygıt ne? Konuştun öyle kendi kendine (diğerleri şaşkın şaşkın Mehmet’e bakmaktalar)
Mehmet: olum bak bunun adı cep telefonu tamam mı aygıt değil bir kere ikincisi bunu Almanya da ki teyzemin oğlu hediye getirdi.
Ali: nasıl yani sen bununla kablosu olmadan mı konuşuyorsun
Mehmet: evet bu şu gördüğün anten aynı televizyon gibi böyle dünyanın üstündeki bulutlarla iletişim sağlıyoruz
Reşat: hadi canım sende bulutlarlaymış. Sen bulutların üstünde uçuyorsun
Ali: bence de ben o kadar İstanbul’a gittim görmedim böyle bir şey
Ahmet: bence de çok saçma kablosu olmadan konuşulmaz ki
Mehmet: teknoloji bu boş verin siz
Ahmet: gerçekten de boş şeylerle uğraşmaya gerek yok Mehmet’in hayal dünyası zengin
Reşat:hayal etmekte güzel
(Mehmet telefonu cebine koyarak)
Mehmet: arkadaşlar geçelim bunu şaka gibi bir şey bu
Ahmet: yani değil mi?
Reşat: zaten topumuz yine eskidi. Eskimeyen top yok mu kardeşim
(hep beraber yan yana oturarak)
Ali: arkadaşlar topumuz çok kötü yenisini mi yapsak acaba?
Mehmet: nasıl yani eldeki en eskimiş ve kokmuş çoraplar bunlar ali
Ahmet: ben bir keresinde kağıtlardan yapmıştım annem kızmasın evde oynarken diye ama burada da onunla hiç oynanmaz ezilir gider..
Reşat: arkadaşlar ben buldum sağlam bir top yapabiliriz. Nasıl mı bakın şimdi lastiklerden yapacağız hani şu televizyonda olanlar var ya onlar gibi.. Bunun için bize araba lastiklerinin içi lazım..
Mehmet: desene köyde da birkaç tane araba var ama en iyisi muhtarın ki ha ne derseniz gece bir suikast yapalım lastiklerini patlatıp içini alalım muhtardan (bu arada gülmeler)
Ali: arkadaşlar aslında ben sizden habersiz bir şey yaptım. Hani bu kardeş okullar seçip oradakilere hediye gönderme kampanyaları vardı televizyonda ben oradan onların adreslerini alıp bizim için kames toplardan istedim.
Ahmet: ali hani şu futbolcuların oynadıklarından mı?
Ali: yok onlar gibi değil ama en azından bizim mis kokulu çoraplarımızdan daha iyi ve sert kara lastikle vurduğun zaman uçacak cinsten.
Mehmet: gerçekten mi çok mu sert olacak
Ali: evet tabi olum ne diyorsun amcamlara gitmiştim İstanbul’a onlar bir oynuyorlardı görmelisin. Çok manyaktı.
Mehmet: desene hami gibi fileleri deleceğim oleyyy (ellerini havaya kaldırarak zafer kazanmış gibi)
Reşat: ah bir de fileli kalemiz olsaydı nasıl delerdin Mehmet şurada dinliyorum sizi karışmak istemedim uçtunuz uçtunuz..kuş musunuz? Hahaha
Mehmet: bak kızdırma beni tamam olabilir hami gibi file delemesemde muhtarın camlarını kıracak kadar güzel bir şeydir öyle değil mi ali
Ali: taktın muhtara sende nesi var adamın
Ahmet: nesi yok ki arabası eşeği motoru birde çenesi. Adam bize oyun oynatmamak için elinden geleni yapıyor.babama söyledim oğlum yaşlılık kötü olabilir idare edin dedi.
Mehmet: bak doğru söylüyor Ahmet bizde olmayan her şey var birde üstüne üstlük bizim oyun alanımızı daraltıyor.
Ahmet:ali ne zaman gelir senin bahsettiğim kamus top
Ali: ne kadar cahilsin sende Ahmet kamus değil kames neymiş: kames
Mehmet: ismi önemli değil sert olsun yeter bıktım artık şu çoraplardan
|
Ali: yakında gelecek diye bekliyorum
Reşat: arkadaşlar o zaman bizim kamus olmayan kames topumuz gelene kadar başka oyunlarla vakit geçirmemiz lazım
Mehmet: aman da aman çok sayıda oyunumuz varda sanki…
Ahmet: yok mu ya da var tabi mesela ortada kuyu var yandan geç bu bir ikincisi saklandım bulsana beni üçüncüsü lastik sürmece dördüncüsü çelik çomak beşincisi hayaller kurmak
Mehmet: oooo ne kadar çok oyna oyna bitmez. Sizin haberiniz var mı? Şehirde ki çocukların ne kadar oyunları var. Tabi siz bilmezsiniz ali gitmiş görmüş o bilir bak mesela bende televizyonda izledim çok defa
Ne bileyim noel babaları var mesela durmadan hediye getiriyor. Sonra renkli kardan adam yapıyorlar. Özel oyun alanları var parkları sallandıkları asıldıkları oyuncakların olduğu..daha çok var ben hepsini aklımda tutamadım ali bilir saysana ali
Ali: hı hı çok şimdi hangisini sayayım ki
Reşat: arkadaşlar biraz önce bizim en sevdiğimiz oyunlardan birini saymayı unuttunuz galiba.
Ali Ahmet Mehmet (3 bir ağızdan) neymiş o?
Reşat: bahçelerden erik ve kiraz çalma
Mehmet: off hele de muhtarın bahçesinde ki kirazların tadı bir başka
Ahmet: arkadaşlar biz çalmıyoruz ki göz hakkımızı alıyoruz
Ali: ohaa göz hakkı birkaç tane olur bize kalsa bahçeyi götüreceğiz
(Hep birden kahkahalar)
Ve zaman akşamı çoktan bulmuştur. Dört bir yandan eve gel hadi yemek hazır eve gel baban kızacak yoksa daha dışarıda mısın sen gibi sesler gelmektedir.. Ve bir hafta sonra ayda yılda bir köye uğrayan postacı amca köye uğrar (bu arada oyuncular sahnenin arkasına geçer tekrardan postacı bir taraftan diğer oyuncular karşı taratan sahnenin ortasına doğru gelirler) postacı elindeki kutuyu aliye uzatarak..
Postacı:evlat bu sana gelmiş İzmir’den
Ali: Bana mı? Benim İzmir’de akrabam yok ki..
Mehmet: illa kutu gelmesi için akraban olması mı lazım sana gelmiş işte al açta bakalım.
Postacı: hadi gençler alın şu kutuyu sizinle mi uğraşacam?
Ali: tamam postacı amca kızma almayacağız diye bir şey demedik ki
Postacı: hadi size iyi günler
(4 arkadaş merak içinde birbirine bakmaya devam ediyorlar)
Ahmet: hadi ali çatlatma adamı da aç şunu
Reşat: ben tahmin ediyorum alinin istediği kames top gelmiştir aa bu arada ismini de öğrenmişim
(ali kutuyu açar ve patlamış topu çıkarır şaşkın şaşkın arkadaşlarına topu uzatarak olduğu yere oturur)
Ahmet: oleyyy artık bizim de sahici topumuz var.
Reşat: biraz ufak gibi duruyor ama nesi var acaba büyümemiş mi yoksa (gülerek)
Mehmet: gerçektende televizyondakilerden ufak duruyor ama muhtarın camının canına okuyacak gibi duruyor
(bu arada top her konuşanda elden ele geziyor en son aliye geliyor ve ali elinde topu tutarak ayağa kalkıyor sahneye doğru yaklaşıyor ve seyirciye bakarak)
Ali: evet arkadaşlar bu bir sahici top. Biraz ufak duruyor onda da haklısınız. Hatta tüm kini muhtara olan Mehmet’in dediği gibi muhtarın (bilgi yelpazesi.net) camının canına kıyabilecek kadar da sert ama… (dalgın ve yere bakmaya başlıyor)
Ahmet: aması ne? Hadi başlayalım oyuna
Mehmet: aması yok ver şunu ilk şutumu kara lastiğimle muhtarın camına atayım da içimdeki ateş sönsün..karnımdaki yağlar erisin
Reşat: aması ne ali
Ali: (tekrardan seyircilere bakarak) arkadaşlar bu topun umutları çalınmış ….havası inmiş
Bu benim İstanbul da gördüğüm gibi değil..
Böyle toplarla oradaki çocuklar oynamıyorlar (üzgün)
Reşat: ama biz oynayabiliriz
Ahmet: evet Reşat haklı biz oynayabiliriz
Mehmet: bence de mahsuru yok sonuçta ben de hami değilim. Ayrıca filelerde kurulu değil taştan kalelerimizin arasında..
Ali: haklısınız arkadaşlar ya bu da olmasaydı. Ya da bununla oynayacak ayaklarımız bile olmasaydı.. Ama umutlarımız hep olsaydı ve kimse tarafından havası indirilmeseydi…
Aydın Gürz
|
>>>TIKLAYIN<<<
|