eðitim öðretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunlarý, skeçler, piyesler, oratoryolar

ESKÝ PALTO (TÝYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PÝYESLER, ORATORYOLAR)

 

ÞAHISLAR

FÝKRET (Edebiyat Fakültesi talebesi) -ÞEVKET (Güzel Sanatlar talebesi, ressam.) - KASIM (Seyyar eskici, orta yaslý.) - FERÝDE (Dikiþçi kýz.)

 

SAHNE

Bir apartmanýn çatý katýnda küçük bir oda. Dipte koridora açýlan kapý. Karþýda sol tarafta bir pencere. Saðda, geride, bitiþik odaya giden diðer bir kapý. Yine sað tarafta ve öne doðru bir resim sehpasý. Ortada bir masa. Üç tane adî hasýr sandalye. Solda Adi bir elbise dolabý. Bir köþede katlanmýþ duran bir paravana.

 

I. MECLÝS

Fikret — ÞEVKET (Dýþardan Feride ve Kasým'm sesleri) (Fikret masanýn baþýna oturmuþ, önünde kitaplar, ders çalýþýyor. Þevket, resim sehpasýnýn önünde yan yatýrýlmýþ bir iskemlenin üstüne oturmuþ, paletine boya koymakla meþgul.

Fikret'in sýkýldýðý halinden bellidir. Vakit vakit baþým kaþýr, gözlerini tavana diker veya pencereye dalar. Ara sýra derin derin içini çeker. Þevket ona birkaç kere hayret ve telAþla bakar, baþýný sallar):

FÝKRET (Þevket'e) — Sen ne dersen de Þevket ama, iþte bugün pazar vesselam!.. ÞEVKET — EeeL Pazarsa ne olacak?

FÝKRET — Ne mi olacak? Amma da yaptýn ha! Havada bir ilamla bulut, bir nefes rüzgAr olmadýðýna bakýlýrsa dýþarýsý muhakkak cennet gibi!..

ÞEVKET —Eee... Sonra?

FÝKRET — Sonra mý? Bu genç yaþýmda elbette masmavi semayý seyretmekten zevk duyarým!..

ÞEVKET — Söyle Fikret söyle!.. Bakalým hangi bahse girmek istiyorsun?

FÝKRET — Girmek deðil çýkmak istiyorum, çýkmak!.. Bu odadan fýrlayýp çýkmak!.. Kýrlara, tepelere doðru uzanmak.. Papatyalarý, gelincikleri, çimenleri seyretmek, kuþlan dinlemek için gezmeye, þöyle güzel bir gazinosu yahut da iyi bir lokantasý olan bir yere gitmek istiyorum...

ÞEVKET — Þöyle güzel bir gazinosu?..

FÝKRET — Yahut da iyi bir restoraný...

ÞEVKET— Sen çýldýrmýþsýn ayol!.. Paramýzýn olmadýðýndan haberin yok galiba?

FÝKRET — Yahu, ben sana paramýz var demiyorum ki. Yalnýz içimdeki arzudan bahsediyorum...

ÞEVKET — Olur þey deðil! Hem paran yok, hem de arzun keyif çatmak ha? Beyim otomobile atlayýp daðlara, kýrlara lokantalara, gazinolara gidecek, baksana!..

FÝKRET (Yerinden kalkar) — Caným öyle bir þey dediðim yok.

ÞEVKET — Ya ne diyorsun?

FÝKRET — Þunu diyorum... Dinle, azizim Þevket!.. Dah;ý doðrusu þunu demek istiyorum ki.. Sen yerinden kalk, baþý na þapkam geçir, doðru bir sarrafýn yahut da rehin üzerine borç para veren bir idarehanenin yolunu tut, altýn saatini býrak, hiç olmazsa onbeþ yirmi lira al!.. Buraya gel, ondan sonra gidip çiçekleri seyrederek, kuþlarý dinleyerek, iyi bir yerde kendimize güzel bir öðle ziyafeti çekelim!..

ÞEVKET (Fikret bunlarý söylerken onu: "Maþallah, çok iyi biliyorsun!" der gibi baþýný sallayarak, dudaklarýný bükerek dinledikten sonra) — Sen avucunu yala! Ben saatimi rehine falan koymam! Bunu aklýndan çýkar! Bu benim büyük annemin annesinden büyük anneme, büyük annemden de anneme kalan ve annemin de bana yadigAr diye verdiði biricik kýymetli saatimdir! (Yerinden kalkar, paleti elindedir) Hem altýn, hem de ayný zamanda çalar saat haaa!..

FÝKRET — Çalar saat oluþu da neye yarar sanki?

ÞEVKET — Neye mi yarar?

FÝKRET — öyle ya... Neye yarar?..

ÞEVKET — Allah, Allah! Neye yarayacak? Kenarýndaki düðmeye dokundun mu, týn! týn! saatin kaç olduðunu anlarsýn!.. HattA karanlýkta bile.'..

FÝKRET — Pek mühim þey doðrusu!

ÞEVKET — Ne zannettin ya?.. Elbette mühim! Farzet ki gece uyandýn... Oda kapkaranlýk... Saatin kaç olduðunu da anlamak istiyorsun. Düðmesine bas, dinle! MeselA: Týn! týn! dedi mi? Saat iki! Arkasýndan bir kere de çýn! derse, iki buçuk! Üç kere çýn! çýn! çýn! derse...

FÝKRET (Onun sözünü keserek) — Caným sen þimdi týn týný, çýn çýný býrak da, benim dediðimi yap!

ÞEVKET — Hiç kendini üzme birader!..

FÝKRET — Yahu paranýn bir kýsmiyle de sana bir çakmak alýrým vallahi! Gece uyanýp da saati öðrenmek istedin mi?

çakmaðý çakar, yatak odasýndaki masa saatine bakar, saatin kaç olduðunu yine pekAlA anlarsýn!..

ÞEVKET — Sen hiç boþuna kendini üzme!.. Olmaz dedim ya, bitti! Ben saatimi kimseye veremem!..

IÝKRET — Yahu, sana saatini birisine ver demiyorum! Rehine ver diyorum, rehine!

ÞEVKET — Ben rehin mehin anlamam!..

FÝKRET — Sanki cebinde bir þeye yarýyor!..

FÝKRET — Caným Þevketçiðim, dinle! Saatin en fazla kimlere lüzumu var? Bir kere düþünelim! MeselA bin bir yerde iþi olan tüccarlara.. Birçok hastalarý olan doktora.. Ne bileyim? MeselA... Sevgilisinin randevusuna gidecek Aþýklara! Deðil mi ha? Yoksa seninle benim gibi böyle bir tavan arasý odasýnda, geçe gündüz pinekleyenlerin saate ne ihtiyacý olur ki? öyle ya, ben burnumu kitaplarýn arasýna sokup kafa patlatmakla, sen de muþambalarýnýn üstüne abuk sabuk boyalar vurmakla vakit geçirdikten sonra saatin kaç olduðunu da bilmiþiz, ha bilmemiþiz!

ÞEVKET — Ben onu bunu anlamam! Hem sen benim saatime öyle abuk sabuk falan deme! Bir sene sonra ressam diplomasý alacaðým ressam! Anladýn mý?

FÝKRET — Ben de, Allah kýsmet ederse, edebiyat diplomasý. O bahisleri sen býrak þimdi! Hem senin o saati cebinde taþýman neye benziyor biliyor musun?

ÞEVKET — Neye?

FÝKRET — Okmeydaný'nda buhur yakmaya! O kadar gülünç!

ÞEVKET — Sen istediðin kadar alay et! Zaten iþin gücün benim canýmý sýkmak!

FÝKRET — Ne münasebet? Sana öyle geliyor!

ÞEVKET -— Zengin deðilsek de þu arada iyi kötü geçinip gidiyoruz iþte! Vakýa senin ailen de, benim ailem de bizlere ancak tahsil masraflarýmýza ve en lüzumlu ihtiyaçlarýmýza yetecek kadar para yollayabiliyorlar ama, çok þükür pekAlA idare ediyo ruz. Kimseye borcumuz yok. Sen Edebiyat Fakültesine devam edebiliyorsun, ben de Güzel Sanatlar Akademisine gidebiliyo rum... Sen öðleden sonra hususi dersler veriyorsun, ben de aný sýra, yaptýðým tablolarý satýyorum... Allaha þükür, bu suretle dr elimize aydan aya, az da olsa, açýktan bir þeyler geçiyor...

FÝKRET —öyle ama...

ÞEVKET — öylesi böylesi yok! Talihimiz varmýþ ki, bu odayý da iyi bir aile yanýnda ucuz olarak bulduk! Allah için ev sahibimiz Nuriye Teyze bize Adeta annelik ediyor!..

FÝKRET — Orasý öyle vakýa... Kýzý da Adeta bizimle kardeþ gibi.

ÞEVKET — Feride, deðil mi? Doðrusu... Sanki bizim kizkardeþimiz imiþ gibi... Ýþte o da çalýþýyor; hem annesine hem de kendisine yardým için... Dikiþçilik ediyor...

FÝKRET — Dikiþçi deðil, hattA mükemmel terzi!

ÞEVKET — öyle! Bize az gömlek mi dikti?

FÝKRET — Daha geçen gün benim ceketimin astarýný tamir etti!

ÞEVKET — Gördün mü ya?.. Bu kadar candan insanlar nerede bulunur? Feride'ye, yaptýðý bütün bu þeyler için, para teklif etmek þöyle dursun, geçenlerde, biliyorsun ya, hani doðum yýl dönümünde küçücük bir hediyeyi bile güç halle kabul ettirdik!

FÝKRET —- Doðru! Vallahi pýrlanta gibi bir kýz! (Aklýna birden bir þey gelmiþ gibi) Ýyi ya iþte! Tam fýrsatý! Sen saatini rehine koyup para al, bugün gezmeye giderken onu da davet ederiz. Bize yaptýðý iyiliklere karþý da böylece gayet nazik bir surette mukabele etmiþ oluruz!..

ÞEVKET —- Sen yine saçmalamaya, beni üzmeye baþlýyorsun!.. Ben saatimi rehine falan vermem, vermem, vermem!.. Anladýn mý? Vermem. Bitti!.. (Paletim yerine koyar) Bugün senin ne acayipliðin var böyle!..

FÝKRET-—Dedim ya, Pazar da ondan!

ÞEVKET — Pazarýn sanki baþka günlerden farký mý var?

FÝKRET— Elbette! Pazar! Hem de bahar mevsiminde bir Pazar! Bak, hava enfes! Ýnsan biraz gülüp eðlenmek, hava almak istiyor! Bahar! Tabiatýn sultaný!.. Bak, þAir bile ne demiþ; (Ýnþad ile okur)

"Etti teþrif çemen mülkünü sultAn-ý bahar!"

ÞEVKET — Maþallah! Sen daha Fakülteyi bitirmeden þAir olmuþsun yahu! Tebrik ederim, tebrik ederim!

FÝKRET — Ben sana kendi þiirimi okumuyorum ayol! Bu mýsra, meþhur BAkî'nindir! Sen de böyle þeylerden hiç anlamazsýn zaten! Hem insanýn þairliði fakülte ile falan olmaz! Tabiatýnda olmalý tabiatýnda!..

ÞEVKET — Sen biraz þu saçma sapan laflarýný kýsa kessen, sana daha ciddi bir þeyden bahsadeceðirn.. Ama sen ciddi söz dinleyeceklerden deðilsin ki!

FÝKRET — Neymiþ o ciddi söz? Söyle bakalým! Dinliyorum!

ÞEVKET — Ne dinliyorsun? Sözlerime hiç aldýrdýðýn bile yok!

FÝKRET — Ýþte görüyorsun ki dinliyorum!

ÞEVKET — Ne gezer?

FÝKRET — Allah, Allah! Seni dinliyorum diye yemin mi edeyim sana? Yoksa fevkalAdeden bir tavýr mý takýnayým? Seni dinlemek için þu üç iskemlemizden (bilgi yelpazesi.net) hangisine oturayým, söyle? (Bir iskemleyi göstererek) Buna mý? (Oturur) Buyurun! Nasýl iyi mi þimdi? Madem ki ciddi bir þey söyleyeceksin, baþla da görelim!

ÞEVKET — Dinle bak! MeselA saati deðil de, baþka bir þey satsak diyorum. Daha akýllý uslu bir hareket.. (Bir köþede katlý olarak duran paravanayý alýr.) MeselA, ben þu paravananýn üstüne özene bezene bir resim yaptým da, bir kere merak edip de nedir diye sormadýn.. Bakmadýn bile!..

FÝKRET — Neymiþ o resim?

ÞEVKET —* Ne olacak? LeylA ile Mecnun!!..

FÝKRET — Allah, Allah! LeylA ile Mecnun ha? koca Fuzûlî'nin ruhu þAd olsun! (Ýnþad eder):

Can verme gam-ý aþka ki aþk Afet-i candýr! Aþk Afet-i cAn olduðu mAlûm-ý cihandýr!.. ÞEVKET — LeylA ile Mecnun, ne zannettin ya? Böyle þeylerden yalnýz sen anlarsýn sanki! Üstünde tam altý hafta çalýþtým! Eserim geçen gün tamam oldu. Yani, artýk satabilirim!.. FÝKRET — Bak, alýcýsýný bulursan!..

ÞEVKET — öyle deme! Hani þu bizim köþe baþýnda, resim çerçeveleri, tablolar, antika eþya falan satan bir dükkAn var ya... Ýþte oraya götüreceðim. Sahibi çok zevk sahibi, sanat eserlerinden adamakýllý anlar bir zat!..

FÝKRET — Eðer hakikaten sanat eserlerinden anlayan bir zat ise, korkarým, eserini ona hemen hemen bedava býrakman lAzým gelecek!

ÞEVKET — Merak etme! O tam kýymetini verir!

FÝKRET — Ben de onu demek istiyorum ya!

ÞEVKET — Yani, on para etmez mi demek istiyorsun?

FÝKRET — Yok, öyle bir þey demedim. Bana kalýrsa, resminin mevzuunu pek iyi seçmemiþsin!

ÞEVKET — Vakýa mevzu, bir paravana için biraz fazla ciddi...

FÝKRET — öyle ya. Ne bileyim, baþka bir þeyler yapabilirdin...

ÞEVKET — MeselA?

FÝKRET — MeselA Karagözün Hacivattan dayak yemesini gösteren bir resim!.. Yahut da. Nasrettin Hoca eþeðine ters binmiþ kuyruðunu da dizgin gibi eline almýþ! (paravananýn

kanatlarýný aralayarak içine bakar) O!., mamafi sen LeylA ve Mecnun mevzuunda epey yenilikler göstermemiþ deðilsin hani!..

ÞEVKET (Memnun) Yani tablomda orijinallik var deðil mi?

IÝKRET — Evet... MeselA... Dur bakayým! (Tetkik eder) MeselA, LeylA'nýn bir bacaðý yok! Mecnun'un tam... (Sayarak) bir, iki, üç... Tam üç tane gözü var!..

ÞEVKET (Hiddetle Fikret'in yanýna gelir) — Amma yaptýn ha!.. Mecnun'un üç gözü olur mu imiþ? Onun bir tanesi burun ayol! Asýl sen iki gözünü aç da bak! LeylA da baðdaþ kurup oturmuþ, onun için bir bacaðý gözükmüyor! Ben de adam diye sana bir sanat eseri gösteriyordum! (Hiddetle paravanayý kapatýr.) Ben paravanamý götürüyorum! (Paravanayý omuzlar.) Göreceksin ki, fýrçamýn sayesinde ne kadar para elde edeceðiz!.

FÝKRET (Alaylý) — Fýrçan sayesinde mi? Ayol sen fýrçalarýn topunu satýlýða çýkarsan on para bile veren olmaz!..

ÞEVKET — Sen öyle bil! (Þevket, paravana ile koridora açýlan kapýya doðru gider. Tam kapýyý açarken dýþardan Feride'nin sesi duyulur. Bir þarký söylemekte yahut "Tralla la la" diye bir þarkýnýn ahengini tekrarlamaktadýr. Þevket irki-. lir, aralamýþ olduðu kapýyý hemen kapatarak geri çekilir.) Bayan Feride sokaktan geliyor galiba!..

FÝKRET — EeeL Ne olacak?

ÞEVKET — Ne olacak olur mu? Elbet beni sýrtýmda bir paravana ile görmesini istemem! FÝKRET — Onuruna dokunur demek?..

ÞEVKET — Ne zannettin ya? Kadýnlarýn yanýnda tuhaf vaziyetlere düþmek istemem!.. FÝKRET — Allah versin!

KASIM (Dýþardan sesi duyulur) — Eskiler alýyorum: Eski ceketler, pantolonlar, eski eþya, hurda bakýr alýyorum!..

ÞEVKET — Bak, bizim eskici Kasým da, koridorun dibindeki odasýna dönüyor.. Böyle, daha öðle vakti olmadan eve geliþine bakýlýrsa, bu sabah ticareti yolunda olmalý!

FÝKRET (Aklýna bir þey gelmiþ gibi) — Yahu, iþte alýcý ayaðýna kadar gelmiþ iken, sen paravananý antikacýya götüreceðine þu Kasým'a satsan a!!..

ÞEVKET — Haydi gevezelik edip de beni kýzdýrma gene!..

FÝKRET — Sen bilirsin!

ÞEVKET — Ýnsafsýz herif, geçenlerde bize oynadýðý oyunu hatýrladý da, koridordan geçerken kapýmýzýn önünde ondan baðýrýyor galiba!.. Biliyorsun ya, hani senin ona iki liraya sattýðýn yeleðin cebinde bizim beþ lira da beraber gitmiþti! Sonra istedik de inkAr etti utanmadan!..

FÝKRET — Doðru!

ÞEVKET — Ama kabahat sende! Ben evde yokken ne satarsýn benim yeleði?

FÝKRET — Sana iyilik olsun diye yaptým! Þunu satalým diyen sen deðil miydin? Hem senin yeleðin cebine para koymuþ olduðunu nereden bileyim? kerametim mi var? Yeleðin cebine para konur mu hiç? Fazla paran varsa bankaya koy!

ÞEVKET — Ne yapayým? Baþka cebimde olursa elime çabuk geçer de harcarým korkusu ile, ihtiyat olsun diye yeleðin cebine koymuþtum!

FÝKRET — Ama ne ihtiyatlýsýn ya!..

KASIM (Dýþardan sesi, biraz daha uzaktan) — Eski ceket, pantolon, eski yelek alýyorum!..

ÞEVKET — Bak þu mendebura! Bizimle sanki alay eder gibi hAlA baðýrýyor! Yaðlý müþterileri buldu, öyle ya!.. (Hiddetle) Ben þimdi sana el Alemi rahatsýz etmesini öðretirim, terbiyesiz herif!., (Sýrtýnda paravana ile kapýya doðru yürür. O anda kapý vurulur...)

FERÝDE (Dýþardan ses) — Evde misiniz? Bay Fikret, Bay Þevket?

ÞEVKET (TelAþla) — Eyvah! Bayan Feride geliyor! (Omuzunda paravana ile þaþkýn þaþkýn olduðu yerde döner.)

FÝKRET — Ne oluyorsun yahu? Çýldýrdýn mý? (Kapýya doðru giderken) Buyrun Bayan Feride, buyrun! Evdeyiz!..

ÞEVKET (Þaþkýn ve telAþlý) — Dur yahu, açma Allah aþkýna, dur biraz... (Fikret kapýyý açar.)

 

II. MECLÝS Feride - Fikret – Þevket

FERÝDE (Basit ve temiz bir sokak kýyafeti ile girer. Elinde çantasý vardýr.) — Günaydýn, Bay Fikret!

ÞEVKET (Kendi kendine) —Eyvahlar olsun! Rezil olduk!

FÝKRET — Günaydýn, Feride! Buyrun! Sefa geldiniz!

FERÝDE — Günaydýn, Bay Þevket! (Onu omuzunda paravana ile görerek) Ne o? Evin içinde paravana ile mi dolaþýyorsunuz?

ÞEVKET (Þaþkýn) — Yok... Hayýr, Bayan Feride,.. Evin içinde dolaþmýyorum... Sokaða çýkacaktým da...

FERÝDE (Gülerek) — Sokaða mý? Omuzunda paravana ile öylemi?..

ÞEVKET (Kendi kendine) — Gel de cevap ver!

FÝKRET — Evet, evet sokaða çýkýyordu! Evde paravana ile dolaþacak deðil ya!

FERÝDE — Bastonla, þemsiye ile çýkýlýr ama, paravana ile çýkýldýðýný hiç iþitmemiþtim! Pek rüzgAr falan da yok! Ben þimdi sokaktan geliyorum. Hava biraz serince ama, pek nefis!

FÝKRET — öyle, pek nefis!..

ÞEVKET (Alçak sesle Fikret'e) — Ah Fikret! Ettiðin haltý görüyorsun ya!.. (Yavaþça çýkar.)

 

III. MECLÝS

Fikret — Feride

 (Dýþardan Þevket'in sesi)

FÝKRET (Odanýn ortasýna doðru ilerleyen Feride''ye)—Kusura bakmayýn Bayan Feride! Evin içinde lüzumsuz yere kalabalýk eden bir paravanamýz vardý da... Þevket ile beraber þunu ortadan kaldýralým diye düþünmüþtük.

FERÝDE — Muhakkak bir ahbabýnýza hediye edeceksinizdir!

FÝKRET — Yok! Daha iyi bir þey! Satýp da parasýný fakirlerimize daðýtacaðýz!

FERÝDE — Yaaa! Demek yardým ettiðiniz fakirler de var?

FÝKRET — Evet, ikimizin de birer fukarasý var!

FERÝDE (Alayla) — Sizinki, þimdi kapýdan çýkan olacak galiba!

FÝKRET — Ben de öyle sanýyorum!.. Demin ne güzel bir þarký söylüyordunuz Bayan Feride! FERÝDE — Pek mi hoþunuza gitti?

FÝKRET — Tabii! Þarkýnýza burada da devam etmez misiniz?

FERÝDE — Maalesef hayýr... Neþem kaçtý...

FÝKRET — Neden?..

FERÝDE — Þey... Þu sizin paravananýn gidiþini düþünüyorum da...

FÝKRET — Ha!.. Paravananýn gidiþi dediniz de aklýma geldi! Bugün bizimle gezmeye gelmez misiniz? Ben annenizden izin alýrým! Þöyle kýrlara (bilgi yelpazesi.net) doðru gidip, bir yerde Þevket’le beraber bir öðle yemeði yemek istiyoruz... Yahut da, fazla gecikirsek, akþam üstü çay içmeye...

FERÝDE — Beni gezmeye davet ediyorsunuz demek! Hem de yemeðe, yahut çaya? FÝKRET — Elbette!

FERÝDE (Gülerek) — Davet ha? Ne ile bu davet?

FÝKRET (Hürmetle eðilerek) — Gayet ciddiyetle ve nezaketle!

FERÝDE — Mükemmel! Yemeðe veya çaya gitmek için kAfi

þeyler doðrusu!

FÝKRET — Ya paravanayý hiçe mi sayýyorsunuz Bayan Feride? Þevket üstünde tam altý hafta çalýþtý! Aðýrlýðýnca altýna satar vallahi!..

FERÝDE — Ýnþallah! Ben de bunu arzu ederim!..

FÝKRET — Hem de paravananýn üstüne yaptýðý resmin mevzuu: LeylA ile Mecnun! Þaheser! Þaheser!

FERÝDE — LeylA ile Mecnun... Meþhur aþk destaný deðil mi?

FÝKRET — Evet, aþk ve ayrýlýk destaný!

FERÝDE — Hani geçen gün okuyordunuz. Aklýmda bir mýsraý kalmýþ:

"Mecnunum LeylAmý gördüm"

FÝKRET (Devam eder):

"Bir kerece baktý geçti

Ne sordum, ne de söyledi,

Kaslarýný yýktý geçti."

Koca halk þairi Âþýk Veysel ne de güzel söylemiþ! LeylA ile Mecnun! Ne büyük aþk deðil mi?

FERÝDE (Teessürle) — Aþk... Bizim gibi hayatýný günü gününe çalýþmakla temin edenlerin düþünmeye vakit bulamayacaðý bir þey. MeselA ben, biliyorsunuz ki, büyük bir dikiþ evinde gündelikle çalýþýyorum. Eðer zihnimde böyle þeyler olsa, ya iðneyi elime batýrýrým, yahut da dikiþi ters dikerim! Bana kalýrsa, aþk bir parça lüks bir þey... Acayip modalar gibi lüks...

FÝKRET —- Evet, mesleðinizin tabiriyle, ona isterseniz moda diyelim ama, modasý geçmeyen bir moda!.. (Feride dalgýndýr) Ne o? Dalgýn, hattA mahzunsunuz Bayan Feride! Bu hüzün size galiba bizim odamýzýn hüznünden sirayet etti! Ýþte, size yine LeylA ve Mecnun'dan iki mýsra okuyayým: "Eksik olmaz gamýmýz bunca ki, bizden gam alýp Her gelen gamlý gider, þAd gelip yAnýmýza!.."

öyle deðil mi? Biraz evvel siz de neþe içinde þarký söylüyordunuz, þimdi Adeta kederli bir haliniz var!.. Yok, öyle durmayýn biraz gülün caným! Durun! öyle ise size gülünç bir þey anlatayým... Þu bizim komþu eskici Kasým yok mu? Geçen gün bize öyle bir oyun etti ki! FERÝDE — Eskici Kasým mý? Nasýl oyun?..

FÝKRET — Nasýl olacak? Þevket'in eski bir yün yeleði vardý. Þunu satsam diyordu. Geçenlerde Þevket evde yokken, ona sürpriz olsun diye yeleði Kasým'a satýverdim.. Benden iki liraya aldý.. Ama aksiliðe bak! Yeleðin cebinde Þevket beþ lira býrakmamýþ mý?

FERÝDE — A! Ýstemediniz mi geriye?

FÝKRET — Ýstemez oJur muyuz? Ýstedik ama inkAr etti!

FERÝDE — Hay insafsýz hay!. .

FÝKRET — Ýnsafsýz da söz mü? (Dýþarda bir gürültü olur.)

FERÝDE — O ne? Birisi düþtü galiba!

FÝKRET — Ýnþallah Kasým merdivenden sokak kapýsýna kadar yuvarlanmýþtýr!..

ÞEVKET (Dýþardan sesi duyulur) — Hay Allah müstahakýný versin!!..

FERÝDE — Aaa! Bay Þevket'miþ!

FÝKRET — Paravanayý iyi bir fiyata satmýþ inþallah! (Kapýya koþar ve açar. Þevket elinde, kýrýlmýþ paravana ile topallaya topallaya girer.)

 

IV. MECLÝS

Feride— Þevket -— Fikret (Dýþardan Kasým'm sesi)

ÞEVKET — Tam üst basamakta aksi gibi ayaðým kaydý! Merdivenin alt baþýna kadar yuvarlanmamak için kendimi zor tuttum! Ama, paravandan da hayýr kalmadý! Yýrtýldý! Zavallý LeylA ve Mecnun eserim mahvoldu!.. Üstelik pantolonumun da dizi yýrtýldý galiba!.. FERÝDE — Bir yerinize bir þey olmadý ya inþallah!

ÞEVKET — Hayýr olmadý. Teþekkür ederim!.. Yalnýz ne oldu ise buna oldu! (Paravanayý gösterir.) Yazýk!..

FÝKRET — Eee!.. Senin meþhur dükkAn paravanayý almadý mý?

ÞEVKET — Caným býrak þu budalalýðý!.

FERÝDE (Þevket'e bir iskemle göstererek) — Ayaðýnýzý þuraya koyun da, pantolonunuzun dizini tamir edivereyim! Çantamda daima iðne iplik bulunur! (Çantasýndan iðne iplik çýkarýr.)

ÞEVKET (Paravanayý bir köþeye dayar) — Teþekkür ederim! Ne kadar iyi bir kýzsýnýz Bayan Feride! (Paravanayý iþaretle) Ah þunun da bir tamiri mümkün olsa idi! Yazýk, yazýk! FÝKRET — Saðlýk olsun caným!

FERÝDE — öyle ya!

ÞEVKET — Ah! SanatkAr ýztýrabý ne büyük oluyor!

FERÝDE — Hiç bir þey deðilmiþ, küçücük bir yýrtýk! (Dikmeye baþlar) Þimdi olur biter!

FÝKRET — Ýsabet! Fazla vakit kaybetmeyeceðiz demek!

ÞEVKET — Ne o? Acele iþin mi var?

FÝKRET — Bayan Feride'yi bizimle beraber yemeðe davet ettim! Artýk ne demek istediðimi anlarsýn!

ÞEVKET (Asabi) — Hiç bir þey anladýðým yok!

FÝKRET — Caným hani... (Eliyle Þevket'e saat iþareti yapar, saati rehine verip para almayý hatýrlatmak ister.)

ÞEVKET (Sinirli sinirli kollarýný oynatarak) — Olmaz dedik ya yahu! Olmaz! Ay! dizime iðne battý!

FERÝDE — Caným siz de neye kýmýldanýyorsunuz öyle?

ÞEVKET — Neye olacak! Fikret, ille saatini rehine koy da para al diyor! Siz de hak verin Bayan Feride! Bu saat, büyük annemin annesinden büyük anneme, büyük annemden de anneme kalan ye annemin de bana yadigAr diye verdiði saattir. Hiç rehine falan koyar mýyým? Allah saklasýn. Hem altýn saat, hem de üstelik çalarý da var! Bir tanecik saatim! FÝKRET — Aman, Allah aþkýna, saatin çalarýný hikAyeye baþlama!

FERÝDE — Paraya o kadar ihtiyacýnýz var demek?

ÞEVKET — Maalesef öyle!

FÝKRET — Caným siz Þevket'in sözüne bakmayýn! O, pireyi deve yapar zaten! Bu günlerde bir parçacýk paraya ihtiyacýmýz var.. Hepsi bundan ibaret! Yoksa vaziyetimiz hiç de fena deðil çok þükür! önümüzdeki ay baþýndan itibaren bir yerde daha ders vermeye baþlýyorum! (Þevket'e) Artýk sen de yeni birkaç paravana daha yaparsýn! Zengin olduk gitti!

ÞEVKET — Sen alayý býrak!

FERÝDE — Ýþte bitti!

ÞEVKET — Çok teþekkür ederim! Eskisinden daha iyi oldu vallahi! Çok teþekkür ederim!

FERÝDE — Bir þey deðil! (Tereddütle) Madem ki paraya ihtiyacýnýz var. Size bir teklifim var ama çekmiyorum. Vakýa ben de zengin deðilim. Bununla beraber, gündeliklerimden 'biriktirdiðim birkaç param var.. Ýsterseniz size memnuniyetle borç verebilirim...

FÝKRET — Teþekkür ederiz! Fakat dostlarýmýzdan borç para almak hiç Adetimiz deðildir! ÞEVKET — Maalesef düþmanýmýz da yok!

FERÝDE — Ya Kasým?

ÞEVKET — Ah! Elime geçse boðarým hýnzýrý! Yeleðin cebindeki beþ lirayý nasýl da iç etti! FERÝDE — Ya! Bay Fikret demin anlatýyordu.

ÞEVKET — Ama kabahat Fikret'te! Ben evde yokken sen tut Kasým'a yeleði sat! Hem de kaça? Ýki liraya! Cebindeki beþ lira da beraber!

FÝKRET — Caným, kabahat yalnýz bende mi? Kasým'm hiç mi kabahati yok bu iþte? Ýstedik de utanmadan inkAr etti! Beþ liranýn üstüne yattý!

FERÝDE — Benim aklýma bir þey geliyor! Mükemmel bir fikir! Eðer beni dinlerseniz, hem Kasým'a iyi bir ders veririz, hem de bugün üçümüz de gezmeye gideriz!

FÝKRET — Sahi mi?

FERÝDE — Söz veriyorum! Tesadüfen bir eski paltonuz var mý?

ÞEVKET — Asýl, tesadüfen yeni bir paltomuz olsaydý daha iyi olurdu!

FERÝDE — Demek var? Mükemmel!

FÝKRET — Var ya! Bizim meþhur siyah palto! Hem gayet þýk, gayet kullanýþlýdýr! Ne çok kalýn, ne çok ince! Yakasý da kadifedir ha! Bilmiyordunuz demek?

FERÝDE — Yooo!

FÝKRET — Þimdi size onu takdim ederim! Þu elbise dolabýnda, kafesteki arslan gibi duruyor! Ýsmini de "Beyefendi" koyduk! Þimdi Beyefendiyi (bilgi yelpazesi.net) evinden çaðýrýrýz! (Elbise dolabýnýn kapýsýna ihtiramla üç kere vurur.) Beyefendi! Biraz teþrif eder misiniz?

ÞEVKET — Korkarým, Beyefendi çoktan evinden çýkýp gitmiþ galiba!

FÝKRET — Ne münasebet! PekAlA evinde! (Dolabý açar, siyah ve eski bir palto çýkararak bir iskemlenin üstüne koyar.) Beyefendiyi takdim ederim!

FERÝDE — Bu paltoyu kim giyiyor?

ÞEVKET — Ýcap ettiði zaman, mühim bir yere, bir davete filAn gitmek lAzým gelirse Fikret ile beraber, sýra ile giyiyoruz!

FERÝDE — Ýki kiþiye bir palto!

FÝKRET — Bir palto ama, hem siyah, hem de yakasý kadifeli!

FERÝDE — Acaba size nasýl geliyor bu palto? Merak ediyorum!

FÝKRET — Þevket'e vakýa biraz büyükçe...

ÞEVKET — Fikret de, içinde cendereye girmiþ gibi oluyor!

FÝKRET — Giyeyim de bakýn! (Paltoyu giyer) Nasýl! Yakýþtý deðil mi?

FERÝDE — Çok dar! Düdük gibi! (Fikret paltoyu çýkarýr.)

ÞEVKET — Bravo Bayan Feride! Ben de ayný þeyi söylüyorum da Fikret bana kýzýyor! Þimdi de ben giyeyim... (Paltoyu giymek için evvelA sol kolunu sokar.)

FERÝDE — A! EvvelA sol kolunuzu mu sokuyorsunuz? en Adeta kaçýyor!Gördün mü?

Bana kalýrsa ikinize de olmayan þu paltoyu satsanýz asýl!

ÞEVKET — Olmaz! LAzým o! (Paltoyu çýkarýp bir iskemlenin üstüne koyar.)

FÝKRET — Zaten sekiz liradan fazla veren de olmadý! Sekiz lirayý veren de, yine bizim eskici Kasým.

ÞEVKET — Hýnzýr herif!

FÝKRET — Sekiz lira da neye yarar ki?

FERÝDE — Eðer bana býrakýrsanýz, ben onu yirmi liraya salarým! Hem Kasým'a adamakýllý bir ders vermek için bundan daha iyi bir fýrsat olmaz!

ÞEVKET — Yirmi liraya mý satarsýnýz? ÝmkAný yok!

FERÝDE -— Birazdan görürsünüz!

KASIM (Koridordan geçtiði duyulur) — Eskiler alýyorum! Ceket, pantolon, yelek alýyorum! Hurda bakýr, yün, pamuk alýyorum!

IÝKRET — Herif amma da sanatýna Aþýk yahu! Daha sokaða

çýkmadan baðýrýyor!

FERÝDE — Ýþte tam sýrasý! Siz beni beþ dakika paltonuzla ve Kasým'la yalnýz býrakýn! Ýkiniz de yatak odasýna gidin! (Þevket Feride'ye paltoyu uzatýr.)

FÝKRET — Yemin ederim ki, Þevket'in aksýrýðý tutacaktýr!

FERÝDE — Yalnýz beþ dakika caným! Bay Þevket, siz bana saatinizi de verin!

ÞEVKET — Saatimi mi? Saate ne lüzum var?

FERÝDE — Merak etmeyin Bay Þevket! Sizden beþ dakika müsaade istiyorum... Saate bakýp tam beþ dakikayý sayacaðým!

ÞEVKET (Saatini çýkarýr.) — Aman Bayan Feride, benim saatim baþka saatlere benzemez! Biliyorsunuz ki çok kýymetlidir! Hem çalarý da vardýr. Yanýndaki düðmeye bastýnýz mý... FERÝDE — Caným saatine bir þey olmaz! Merak etmeyin, ben rehin üzerine para verenlerden deðilim!

ÞEVKET — öyle ama...

FÝKRET — Uzatma yahu!

FERÝDE — Haydi. Fazla vakit kaybetmeyelim!

ÞEVKET (Saatini verir) — Dikkat edin rica ederim. Pek sarsmayýn! Gayet nazik bir saattir. Çalarýnýn düðmesi falan bozulmasýn...

FERÝDE — Hiç üzülmeyin, Bay Þevket, hiç üzülmeyin!

Haydi, siz Bay Fikret'le doðru yatak odasýna! Sakýn aksýrayým falan demeyin ha!

FÝKRET — Ben onun burnunu tutarým, merak etmeyin! I

ÞEVKET (Bir müddettir aksýrma alAmetleri göstermektedir. ) — Bak, aksýrýktan bahsettiniz de, aksi gibi aksýracaðým tut-1 tu! (Aksýrýr) Hapþuuu!.. (Fikret onu kolundan sürükler, saðdaki kapýdan ikisi de yatak odasýna girer.)

 

V. MECLÝS Feride — Sonra Kasým

FERÝDE (Saati paltonun cebine koyar. Paltoyu bir iskemlenin üstüne býrakýr. Kapýya giderek dýþarý seslenir.) — Kasým aða! Kasým aða!

KASIM (Dýþardan) — Buyrun!

FERÝDE — Gel! Gel! Yukarý çýk!

KASIM (Dýþardan) — Geliyorum!.. Eski eþya, eski elbiseler alýyorum! (Kapýdan görünür. Omuzunda bir bohça, baþýnda üst üste iki þapka, elinde potinler, pantolonlar, þemsiye, baston) O! Bayan Feride, burda mýsýnýz? Ben, sizin evden çaðýrýyorsunuz sandým!

FERÝDE — Evet buradayým... Bay Þevket ile Bay Fikret biraz dýþarý çýktýlar. Dikilecek bazý þeyleri var da, onunla meþgulüm...

KASIM — Bayan Feride! Kelepir bir kumaþ ele geçirdim! Bohçamda.. Bir göstereyim de bakýn! Halis Ýngiliz malý, taþ gibi bir þey! Size kýsmet olsun. Tam bir mantoluk! Rengi de gayet þýk!

FERÝDE — Yok, teþekkür ederim! Bir þey satýn alacak deðilim!

KASIM — Caným, satýn almazsanýz da bir kere görün! Görmek de para ile deðil ya! (EHerindekileri yere koyar, bohçayý omuzundan indirir.)

FERÝDE — Hiç zahmet edip gösterme! Hem iþim çok! Vak-lim de yok!

KASIM — Bir dakikalýk iþ caným! Baþka güzel þeylerim de var!

FERÝDE —- Ýstemez dedim ya! Sen þu paltoya baksana bakalým! Ne verirsin buna? (iskemledeki paltoyu gösterir.)

KASIM (Paltoya bakarak) — Bu mu? Ben onu çoktan gördüm! Biliyorum. On beþ gün evvel sekiz lira vermiþtim. O kadar da etmez ya.. Ýþte, Bay Þevket ile Bay Fikret hem komþumuz, hem de müþterimizdir diye hatýrlarýný saydým.

FERÝDE -— Ýyi bakmamýþsýn herhalde. O palto yirmi lira eder ayol!

KASIM (Güler) — Yirmi lira mý? Dura dura eskidi de onun için mi?

FERÝDE (Paltoyu verir) — Sen hele bir alýcý gözü ile bak!

KASIM — Dedim ya, gördüm... Ben bu paltoyu kendi malým gibi tanýrým. Ýþte ezberden söyleyeyim: Sol eteðinde yýrtýlmýþ ve örülmüþ bir yer var, ilikleri iplik iplik olmuþ, astarý akmýþ, dirsekleri kafes gibi... Yakasýndaki kadifenin de havý dökülmüþ. Üstelik iki düðmesi de noksan! Baþkasýna göster-sen, vallahi beþ lira bile etmez!

FERÝDE — Amma yaptýn ha! Haydi aðýz yapma þimdi! Dur bakayým? (Dýþarýya kulak verir) Galiba beni annem çaðýrýyor! Þimdi gelirim! Sen de iyi düþün, taþýn! (Koþarak çýkar.)

 

VI. MECLÃŽS

KASIM (Paltoyu evirip çevirir, kendi kendine) — Artýk giyilecek hali de kalmamýþ gayrý! (Paltoyu silkeler) Yahu, bunun cebinde bir þey var be! (Saati çýkarýr) Vay canýna! Saat! Hem de altýn! (Saati elinde tartar) Oldukça da aðýr! Yahu, bu çocuklar sersem mi nedir? Daha geçen gün bana sattýklarý yeleðin cebinde beþ lira unutmuþlardý! Haydi beþ lira ne ise ne ama, bu seferki altýn saat! Bunu da, bilmiyormuþ gibi, alsam mý? Ulan Kasým, hýrsýzlýk gibi bir þey olur (bilgi yelpazesi.net) bu be! (Saati muayeneye devamla) Yok caným, bu saat da palto gibi eski, hurda bir þey! Belki iþlemez bile! Saat deðil, enfiye kutusu mübarek! Etse, etse üstündeki altýný biraz para eder! O da altýn-sa! Ýncecik bir þey! Paltoya on beþ lira versem, ikisini birden satýn almýþ sayýlýr, olur biter. (Kapýda bir týkýrtý olur, Kasým saati hemen paltonun cebine koyar.)

 

VII. MECLÝS

Feride — Kasým

FERÝDE (Girer) — Eeee! Neye karar verdin bakalým?

KASIM — Madem ki aramýzda komþuluk var, senin güzel hatýrýn için on lira veririm!

FERÝDE — Haydi, haydi! Sen git de baþka yerde kelepir eþya ara! Haydi, güle güle! Beni de fazla meþgul etme, iþim var!

KASIM — Ýnan olsun fazla etmez!

FERÝDE — Yirmi liradan on para aþaðý vermem! Ben, komþusun diye evvelA sana gösterdim. Baþkalarýna da göstereyim de...

KASIM (Kendi kendine) — Yalnýz, saat yirmi liradan fazla eder hani! (Feride'ye) Vallahi, yine hem senin, hem de, Bay Fikret'le Þevket'in hatýrý için beþ lira daha vereyim. On beþ liradan fazla veren olursa yüzüme tükür.

FERÝDE — Hayýr, hayýr. Baþkalarýna da göstereceðim. Güle güle!

KASIM (Eþyalarýný toplar) — Sen bilirsin! Sonra piþman olacaksýnýz! (Kendi kendine) Ýkisini yirmi liraya alsam da ziyan etmem hani!.. (Feride'ye) On altý liraya ne dersin? FERÝDE — Olmaz! Benim söylediðim son fiyattýr!

KASIM (Kapýya giderken) — On yedi?

182

FERÝDE — Olmaz dedim ya! Beyhude vakit geçirtme bana!

KASIM (Kapýdan döner) — Vallahi, sýrf baþkasýna kýsmet olmasýn diye alacaðým! Ziyan ettiðim muhakkak ya! Ne ise hatýrýnýz var yoksa!

FERÝDE — Vallahi sen bilirsin! Ýstersen alma! Kime olsa yirmi liraya satarým!

KASIM (Elindekileri yere býrakýr para çýkarýr) — Al bakalým. Senin dediðin olsun! Buyrun, dört tane beþlik! FERÝDE (Parayý alarak) — Ziyan etmedin merak etme! Bundan iyi ticaret olmaz! (Saðdaki kapýya doðru seslenir) Bay Þevket! Bay Fikret! Gelin, gelin!

 

KASIM (TelAþlý) — Ne o? Bay Fikret'le Þevket burada mý? (Þevket ve Fikret girerler.)

 

VIII. MECLÝS

Feride — Fikret — Þevket — Kasým

FERÝDE — Ýþte, aziz komþularým, tam yirmi lira! Meþhur paltonuzun parasý!

FÝKRET —- Yaþasýn bizim eskici Kasým! Malýn kýymetini ne de güzel biliyor vallahi!

KASIM (Toplanýr) — Ben gideyim gayri. Hoþça kalýn!

FERÝDE — Dur biraz! Dur caným! Acelen ne?

ÞEVKET (Feride'ye) — Bayan Feride, ver bakalým bizim saati!

FERÝDE — Saati mi? Ha. Evet. (Kendi kendine) Eskiciyi de, Bay Þevket'i de biraz telAþa vereyim!

KASIM — Artýk bana müsaade...

FERÝDE — Caným biraz dur dedim ya! Sana söyleyeceðim var!

ÞEVKET (Feride'ye) — Saatimi rica etmiþtim. Ne oldu bizim saat?

FERÝDE — Masanýn üstüne koydumdu galiba. (Þevket saati masanýn üstünde ve altýnda aramaya haþlar.) (Feride devamla Kasým'a) Eeee Bay Kasým! Madem ki iyi bir alýþveriþ yaptýk, ben de seni bizimle beraber gezmeye davet ediyorum! (Fikret'e, vaziyeti anlatýr gibi bir iþaret yapar.)

FÝKRET — Tabii! Tabii! Kasým da gelsin! Hep komþu deðil miyiz þurada?

ÞEVKET (HAlA aranmaktadýr) — Bulamadým yahu! Ne masanýn üstünde var, ne de altýnda! FERÝDE — Belki iskemlenin üstünde falandýr...

KASIM — Teþekkür ederim, sað olun! Müsaade edin bari gideyim de, kendime biraz çeki düzen vereyim! (Çýkmak ister.)

FERÝDE (Mani olur) -— Yok caným. Arada teklif mi var? Biz bizeyiz!

FÝKRET — Hem yemeði de kýrda bir lokantada yiyeceðiz! Listeden istediðin yemeði seçmek hakkýný da sana veriyorum!

ÞEVKET —Caným, saati bulamýyorum iþte! Þaka olsun diye sakladýnýz falansa, verin artýk Allah aþkýna!

FERÝDE — Sahi bulamadýnýz mý hAlA?

KASIM — Bari þu eþyalarýmý odama býrakýp da geleyim!

FERÝDE — Sen de amma iþi uzatýyorsun ha! Þuraya, bir köþeye býrakýverirsin! Yoksa bizimle beraber olmaktan canýn mý sýkýlýyor?

FÝKRET (Kasým!a) — Þöyle bir hindi kýzartmasý. Bol salata., AlA bira! Ne dersin ha? (Kasým vakit vakit saati paltonun cebinden almak ister. Feride, onun hareketlerini gözleriyle, takip eder. Kasým muvaffak olamaz.)

ÞEVKET — Deminden beri boþu boþuna arýyorum...

FERÝDE — Hayret vallahi! Beþ dakika evvel elimde idi saat!

ÞEVKET — Kayboldu ise mahvoldum demektir! Ben intizamý sever bir adamým. Saatsiz dünyada yapamam! Vaktimi, zamanýmý bilmeliyim mutlaka!

KASIM — Bir köþeye yuvarlanmýþ olmalý...

ÞEVKET — Yok! Hiç bir yerde yok! ..

FÝKRET — Caným, þimdi saati býrak bir tarafa Allah aþkýna!

Yarýn rahat rahat ararýz!

ÞEVKET — Madem ki þimdi bulunmuyor, kayboldu demektir! Zavallý saatim...

FÝKRET — Üzüldüðü þeye bak! Bir baþkasmý alýrsýn yahu!

ÞEVKET — Bir baþkasýný alýrsýn ne demek? Hem o yadigAr bir saat idi... Bu saat büyük annemin annesinden büyük anneme, büyük annemden de anneme kalmýþ, annem de bana yadigAr olsun diye verdi idi. Hem çalan da vardý. Düðmesine dokun mu, týn! týn! saatin kaç olduðunu karanlýkta bile anla!

FÝKRET (Alayla) — Hem çeyrek saatleri de çalýyordu deðil mi? Çýn! dedi mi? on beþ dakika... Çýn çýn! dedi mi? Yarým saat...

ÞEVKET — Ayný bulunabilir mi hiç onun?

KASIM (Kendi kendine) — Ah, þuradan hayýrlýsýyla bir kurtulabilsem!

FERÝDE — Hep beraber arayalým bari. (Kasýný a) Sen de yardým ediversene! (Ararlar.)

ÞEVKET — Yok iþte! Kayboldu! Ah, zavallý saatçiðim, gitti! (Müteessir bir halde bir iskemleye oturur.)

FERÝDE — Uçmuþ olacak!

KASIM (TelAþlý) — Allah, Allah! Saati de kim uçuracak? Hem kimse girdi mi buraya?

FERÝDE — Caným, ben sana birisi aldý, yahut çaldý demiyorum! Uçmuþ diyorum, uçmuþ! FÝKRET — Evet öyle bir þey olmuþ olacak. LAkin Þevket de

Adeta matemde!

ÞEVKET — Sen istediðin kadar iþin alayýnda ol! Matemdeyim ya ne zannettin? Büyük annemin annesinden...

FÝKRET (Sözünü keserek) — Malûm! Hem de çalarý var! Týn! týn! Çýn! çýn... Nerde ise aðlayacaksýn yahu!

FERÝDE (Kendi kendine) — Zavallý Bay Þevket... Epice üzül dü. Artýk üzüntüden kurtulsun., yeter.. (Yüksek sesle) Dur ba> kayýný, galiba dalgýnlýkla saati paltonun cebine koydum!

KASIM (Kendi kendine) — Eyvah! Oldu olanlar!

ÞEVKET — Ne? Paltonun cebine mi? (Kasým'in üstüne atýlýr, saati paltonun cebinden çýkarýr) Buldum! Buldum! Alý sevgili saatim! (Saati öper) Ah biricik saatim!

FÝKRET — Tebrik ederim!

ÞEVKET — Camý çatlamýþ ama zarar yok artýk. Yenisini taktýrýrým! (Sevincinden zýplar) Yaþasýn! Saatim bulundu da bulundu! Bulundu da bulundu! (Paltoyu bir iskemlenin üstüne koyar.)

KASIM — öyle ise bizim paralan geriye verin!

FERÝDE — Ne parasý?

KASIM — Palto dediðiniz þu paçavraya yirmi lira verecek kadar enayi miyim ben?

FÝKRET — Aþk olsun be! Demek paltonun cebinde saat olduðunu biliyordun ha?..

KASIM (Þaþkýn) — Yok. öyle bir þey demiyorum... yani...

FERÝDE — Yok, Bay Fikret, Kasým öyle þey yapacak adamlardan deðil!

FÝKRET — Evet... Geçen gün de yeleðin cebinde on lira unuttuk! Bu birincisi deðil ki!

KASIM — Ne on lirasý yahu? Yeleðin cebinde beþ lira vardý, beþ!

FÝKRET — Ha! Ýtiraf ediyor! Bayan Feride, siz de þahitsiniz! Ýtiraf ediyor!

FERÝDE — Aman ne ayýp! Hem de komþu arasýnda!

ÞEVKET (Kasým'a) — Þimdi de benim saate göz koydun deðil mi?

KASIM — Ýnan olsun ki, paltonun cebinde saat olduðundan falan haberim yoktu... Yeleðin cebindeki beþ liraya gelince, 186

onu da þaka olsun diye aldým.. Daha doðrusu size bir ders olsun dedim... Bir daha dalgýnlýk etmeyin, dikkatli olun diye sanki... Çünkü sizler oðlum yerindesiniz.. Þurada bir apartmanda oturuyoruz... Komþuyuz... Yoksa ben hiç öyle þeyler yapar mýyým? Beni bütün mahalle tanýr. (Mendilini çýkarýr, gözlerini siler.)

FERÝDE — Korkma! Seni kimse karakola haber verecek deðil.

ÞEVKET (Kasým'a) — Haydi, yine Bayan Feride'ye dua et!

FÝKRET — öyle!.. Yoksa karakollarý, mahkemeleri boylardýn billahi!

FERÝDE (Fikret ve Þevket'e) — Haydi, vakit geçiyor! Hazýrlanýn çýkalým artýk! Davetinizi kabul ediyorum. Yalnýz bir þartla: Gezme masrafýna ben de iþtirak edeceðim!

ÞEVKET — PekAlA. Ýstediðiniz gibi olsun!

FÝKRET — Daveti kabul ediyorsunuz ya, çok teþekkür ederiz!

FERÝDE (Kasým’ýn yanýna gelir) — Görüyorsun ya! Baþkasýný aldatmaya kalkan mutlaka aldanýr! Çalma kapýyý, çalarlar kapýný derler!

(Feride Kasým'a bunlarý söylerken, Þevket ile Fikret, üstünde palto duran iskemleye yaklaþýrlar. Ýkisi de Feride ile Kasým' in bulunduðu tarafa bakmaktadýrlar. Biri,  (bilgi yelpazesi.net) diðerinin farkýnda olmadan, Þevket sol kolunu, Fikret sað kolunu paltoya geçirir. öbür elleriyle paltonun diðer kolunu ararlar. Þiddetle yüz yüze dönerler. Palto boydan boya sýrtýndan açýlýr.)

ÞEVKET — Kabahat sende! Zaten her zaman giymek istersin þu paltoyu! Ýþte tamam oldu!

FÝKRET — Kýzma Þevketciðim! Fena mý? Artýk bu yüzden kavga etmeyiz! Kurtulduk paltodan!

(Þevket ve Fikret, paltonun, biri bir ucundan, diðeri öbür ucundan tutarak Kasým a fýrlatýrlar.)

FÝKRET - Al! Güle güle kullan!

ÞEVKET — Hayrým gör!

KASIM — Hem yirmi liraya satýn, hem de paltoyu þu hale koyun! Bana da günah deðil mi?

FERÝDE — Merak etme! Ben sana onu eskisinden daha iyi diker ve tamir ederim. Yalnýz þimdi vaktim yok. Haydi güle güle! (Kasým eþyalarýný toplayýp çýkarken) Allah hayýrlý

müþteri versin!..

KASIM — Eyvallah! Teþekkür ederim...

 

IX. MECLÝS

Feride — Þevket —- Fikret

Kasým'a iyi bir ders verdik! Gidecek isek çýka-

FERÝDE -hm artýk!

FÝKRET — Evet, evet çýkalým! Geç bile kaldýk! Dur ben yatak odasýndan þapkalarýmýzý alayým.

ÞEVKET (Yatak odasýna doðru giden Fikret'e) — Benim portatif resim takýmýmý da getiriver! Hazýr kýrlara gitmiþ iken belki bir de tablo yaparým. Saati bulduk ama, yýrtýlan paravananýn da acýsýný çýkarmak lAzým!..

(Perde)

Cemil MÝROÐLU

 

TÝYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PÝYESLER, ORATORYOLAR SAYFASINA GERÝ DÖNMEK ÝÇÝN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar (1)

.

>Yazan: jweak
>Yorum:
acaba kaç dk lik bir sikwç .

>>>YORUM YAZ<<<

Adýnýz:
Yorumunuz:


 


Yorum Yazý KAPA/AÇ