|
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Tiyatro Oyunları, Skeçler, Piyesler, Oratoryolar, Rondlar, Monologlar, Dramalar, Canlandırmalar
HAYALET Mİ DEDİN (SKEÇ) (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR, RONDLAR, MONOLOGLAR, DRAMALAR, CANLANDIRMALAR, METİNLER)
Evde Berna ve Seda vardır. Berna telefonu eline alır, numarayı çevirir. Bu sırada Seda bir şeyler atıştırmaktadır.
Berna : Alo, ne haber. Evet, benim ya! Geliyorsunuz değil mi? Ali de geliyor mu?
Hadi ya! Tüh! Geliyor demek. Neyse tamam. Bana bak, acele edin ha!
Bekliyorum. Hadi görüşürüz.
Berna : (Seda’ya) Tamam kızım! Geliyorlar. Şimdi sen gidip bilgisayarı düzenini
ayarla.
Seda : Tamam hepsini hallettim.
Berna : Bilgisayara bütün ses efektlerini yükledin değil mi? Aman gözünü seveyim
bir aksilik olmasın. Şunları biraz korkutalım.
Seda : Sen bana güven bütün tertibat hazır.
Berna : Şimdi olay ne biliyor musun? Senin burada olduğunu bilmeyecekler. Biz işe
koyulduğumuzda sen yan odadan bizi dinleyeceksin, ona göre ne gerekiyorsa
yapacaksın.
Seda : Tamam kızım ya! Of ya zaten bütün gece miyavlayan kediler yüzünden
uyuyamadım. Mart ayı geçeli tam 2 ay oluyor ama hala çiftleşen kediler var!
Berna : Onlar bütünlemeye kalanlar. Haydi şimdi gelirler. Sen odana git. Bana
bak uyuma ha!
--IŞIK--
Sokakta…
Ali : Hadi yahu geç kaldık acele et biraz!
Levent : Gel pisi pisi! Kuşbaşı mı olsun pirzola mı?
Ali : Ne kuşbaşısı ne pirzolası ya!
Levent : (Güler) “Acele et” dedin ya.
Ali : Saçmalama! Bana bak bu yoldan gidersek çok uzun sürer. Bence şuradan
kestirmeden gidelim.
Levent : Bence de kestirmeden gidelim. Çünkü ben erkek kalmak istiyorum. (Güler)
Ali : Ah ya! Ah ya! Seni sayıyla mı verdiler bana!
Levent : Hayır harfle…
Ali : İğrençsin! Zaten karnım ağrıyor.
Levent : Abi senin karnında ağrı var benim karnımda Çorum.
Ali : Lan şimdi sana bir korum! Hadi şuradan kestir… Şey yani kısa olan yoldan
gidiyoruz.
Levent : Olur baba… Olmaaazzz! Mezarlığın içinden mi gideceğiz?
Ali : Korktun mu lan yoksa? Tavuk!
Levent : Yok ya ne korkması? Şimdi mezarlıktan geçerken Fatiha falan okumak
gerekir. Uzun sürer yani. En iyisi uzun yoldan gidelim. (Kadın gibi) Ben
kestirmeye razıyım.
Ali : Gel buraya. Bu taraftan gidiyoruz.
Tam yürüyecekken mezarlıktan ‘tak tuk’ diye sesler gelir.
Levent : İşte mezarlık.
Ali : Dur bir saniye bu ses de ne?
Levent : Dıııtt! Bir saniyen doldu abi.
Ali : İnanmıyorum ya! Bu durumda bile espri yapabiliyorsun! Dur bir dakika...
Tak tuk sesi kesilir. Levent donuk vaziyette garip bir ses çıkarır.
Ali : (Levent’i görür o halde ve korkar.) Aaaa! Ne oldu sana?
Levent : Abi sen ‘dur bir dakika’ dedin ya…
|
Ali : Hadi oğlum ya! Yürü gidelim buradan. Tamam ben de uzun yolu tercih
ediyorum.
Levent : Hayrola korktun mu? Tavuk!
Ali : Yok be ne korkması?
Birden ‘tak tuk’ sesi tekrar ve daha yüksek bir şekilde gelir
Ali : (Bağırarak) Euzu Billa…
Levent : (Önce korkar sonra yumuşar.) Ne yapıyorsun oğlum! Hatim mi indireceksin?
Korkacak ne var? Baksana zavallı bir adam bu. Hem ne yapıyorsun öyle sen?
Ali : (Sinek kovalıyormuş havası vererek) Aaa bak sinek!
Levent : Ne sineği?
Ali : At sineği.
Levent : (Alıp atar.) Tamam attım.
Yaşlı Adam : Hey gençler! Ne arıyorsunuz burada?
Ali : Amca asıl sen ne geziyorsun burada? Ödümüzü patlattın. Biz de seni hayalet
zannettik.
Levent : Gerçekten arkadaşımı çok korkuttunuz yani.
Yaşlı Adam : Kusura bakmayın… Mezar taşına adımı yanlış yazmışlar da onu
düzeltiyordum. Az sonra tekrar mezara gireceğim.
Ali – Levent : Aaaaaaaa!!!! (Kaçarlar.)
Yaşlı Adam : Ah şu gençler! Bekir! Nerde kaldın yahu! Yakalanıyorduk nerdeyse. Bak bu
mezardaki amcada da altın diş var. Bekir! Nerdesin ulan!
Bekir : (Elinde tiner poşetiyle) Geldim abi geldim. Abi senden de tam dişçi olurmuş
hani.
--IŞIK--
Evde Berna telaşlı telaşlı dolaşmaktadır.
Berna : Nerde kaldı bunlar ya? Dur bakalım fincanlar hazır, kağıtlar tamam. Her şey
tamam. Manyak olceeek! Şey yani olacak! (İçeriye) Seda yaşıyor musun?
Seda : (İçerden) Haaaa!
Berna : Ohaaa!
(Kapı zili çalar)
Oh be sonunda geldiler.
(Kapıyı açar. Kimse yoktur.)
Nasıl yani? Kimse yok. Sedat!
(Tam içeri gidecekken tekrar kapı çalar. Berk kapıyı açar.)
(Ali ve Levent nefes nefese içeri dalar.)
Oooo beyler! MaşAllah rüzgar hızıyla geldiniz. Hatta rüzgarınız sizden önce
geldi içeri girdi bile.
Ali : Mezarlıktan geçtik ve hayaletin biri mezar taşına ismini yazıyordu.
Levent : Evet evet! İsmini yanlış yazmışlar onun düzeltiyormuş!
Berna : (Gülerek) Hadi ya! Siz de bunu yediniz yani. Abicim hiç mi haber
izlemiyorsunuz? Onlar ünlü mezar hırsızları.
Ali - Levent : Nasıl yani?
Berna : Yani bu adamlar mezarları kazıp mezarlık sakinlerinin altın dişlerini falan
çalıyorlar. Birilerini görünce de aynen böyle size yaptıklarını yapı
korkutuyorlar.
Ali – Levent : Vaayy!! Çok akıllıca… Zaten ben hiç korkmadım ki!
Berna : Durun ya size su getireyim.
Levent donar yine.
Ali : Ben istemem. Levent’e getir.
Berna : (Levent’i görür.) Evet gerçekten de Levent’e gerekli biraz su!
(Bir bardak suyu Levent’in başından aşağı döker. Levent çözülür.)
Bana bak oğlum bu gece o salak esprilerini yapmıyorsun ona göre!
Levent : Bu kadar Gök gürültüsünden sonra bir yağmur bekliyordum zaten. Çok şükür.
Berk : Abi bence siz bu korku modundan çıkmamışken hemen ruh çağırma olayına
girelim.
Ali : Ne ruhu ya!
Levent : Tuz ruhu… Yani eğer evde yoksa bakkalın çırağını çağıralım o getirir.
Berna : Aaa! Beyler kaytarmaca yok ama!
Ali : Tamamen arkadaşın korktuğunu bildiğim için! Yoksa ben niye korkayım
canım. İyi hadi oturalım bari.
Berna : Şimdi beyler… El ele vereceğiz. Bu fincanlar var ya, işte biz ruhu
Çağırdığımız zaman bu fincanlar bize işaret verecek. Burada da iskambil
kağıtları var. Bunlar da ruhun anlatım araçları olacak.
Levent : Biz direk pişti falan oynasak…
Berna : Başlıyoruz! Şimdi herkes tek tek ruhu çağıracak. Hadi başla.
Ali : Ey ruh sesimizi duy, bize gel.
Levent : Yarın da bize gel. Ama fazla kalma olur mu? Ben biraz üşütmüşüm de daha
fazla üşüttürme. Hem malum hasta ziyareti kısa olur.
Berna : Pişt! Ne yapıyorsun! Ciddi ol!
Ali : Hadi abi ya çabuk söyle bir şeyler de hemen bitsin şu ruh çağırma olayı.
Levent : Tamam geliyor. Ya cehennemin kavurucu rüzgarlarını getir ya da cennetin
soğuk rüzgarlarını.
Berna : Levent! Ne yapıyorsun abi ya!
Levent : Ne var yani Hamlet’i çağıramaz mıyım? Sanat ruhu kızım bu!
Ali : Hem ne kavurucu rüzgarı ne soğuğu ya! Ruh mu klima mı bu?
Gülerler.
Birden elektrik kesilir.
Hepsi birden bağırır.
Ali : Tamam! Sözümü geri aldım.
Levent : Geldi mi yoksa!
Berk : Geldi galiba. Ey ruh! Geldiysen bir işaret ver.
Bir homurtu sesi gelir.
Ali : Duydunuz mu sesi?
Levent : Duyduk!
Berna : Evet geldi! Böyle duracak mıyız?
(Seyirciye) Salaklar gerçekten inandılar. Yuttular numarayı. Ben de şimdi
yanınıza geliyorum. Oradan daha iyi izlenir.
Ali : Ses kesildi. Gitti galiba.
Tekrar bir homurtu duyulur.
Tamam sözümü geri aldım ruh bey!
Tekrar homurtu duyulur.
Tamam tamam kızma! Bey dememe kızdı galiba!
Levent : Bey değil demek ki! Demek ki Hamlet de değil! Yine de bir soralım. Sayın
cinsiyeti belli (bilgi yelpazesi. com) olmayan ruh hanım beyefendi. Şey eğer siz Hamletseniz bir şey soracaktım. Hamlet’ i gerçekten Sheakspeare mi yazdı?
Homurtu…
Levent : Peki anladım teşekkürler. Ayrıca tanıştığımıza memnun oldum.
Garip bir ses gelir.
Ali : Galiba o pek memnun olmadı. Berna nerde?
Levent : (Cılız bir sesle) Berna… Beerrnaa!
Ali – Levent : (Bağırarak) Beeerrrnaaa!
Ali : Gitmiş!
Levent : Berna gitti ses soluk kesildi.
Berk’in çığlığı duyulur.
Ali - Levent : (Birbirlerine sarılarak bağırırlar.) Beeerrnaaa!
Levent : Tamam bir anlaşma yapalım sayın ruh hanım beyefendi. Berna’yı aldın
bunu da al ama beni elleme.
Homurtu…
Ali : Neee!
Levent : Şaka yaptım… Zaten baksana seni istemiyor… “Böö” diyor.
Ali : Seni istiyor değil mi? Ne demek ulan bu? Seni ne yapsın be! Senin o
salak geyiklerin eminim ruhcağızı da delirtir. Pardon çok özür dilerim
ruhcağız dedim size ama anlayacağınızı umuyorum. Çünkü çok
sinirliyim.
Garip ama anlayışlı bir ses gelir.
Teşekkürler.
Levent : Asıl seni ne yapsın? Ben onu geyiklerimle beslerim. Hem sen korkak
tavuğun tekisin. Eminim sende kuş gribi de vardır.
Ali : Ne yapıyoruz biz ya?
Levent : Hakikaten ya!
Ali : Hem bana bak sen korkuyor musun yoksa? Tavuk!
Levent : Sen korkmuyor musun?
Ali : Ha ha ha! Tabi ki korkmuyorum.
Levent : Hah tavuk olan sensin! Sen korkmuyorsan ben hiç korkmuyorum o zaman!
Korkunç bir ses…
Ali – Levent : (Tavuk gibi gıdaklamaya başlarlar.)
Levent : Yeterse yeter artık! Bana bak ruh musun nesin? Berna’yı çabuk bize geri
ver. Sen kim oluyorsun da bizim arkadaşımızı alıyorsun be!
Ali : Ne yapıyorsun oğlum ya! Kendine gel.
Levent : Bana güven abi. Ben ne yaptığımı biliyorum.
Ali : Peki sana güveniyorum. Yoksa ona geyik mi yapacaksın? Evet evet bence
iyi fikir. Hem bak kime geyik yapsan senin yanından kaçıyor. Belki ruh da
kaçar.
Levent : Bana bak ulan ruh! Şimdi var ya…
Homurtu…
(Bir hamlede Ali’nin arkasına saklanır.) Ali Abim sana gününü gösterecek!
Ali : Oğlum ne diyorsun sen?
Levent : Sen yaparsın be abi! Neler yapmadın ki bu güne kadar! Yürü be abi seni
kim tutar? Ali Abi! Ali Abi!
Ali : Hadi ya! Yaptım değil mi? Evet ya yaptım, ben yaptım. Gösteririm tabi!
Levent : (Ponpon kız gibi) En büyük sensin abi. Hey hey! En büyük sensin!
Ali : Evet en büyük benim. Yaparım ben! Gel ben gidiyorum
Levent : (Ağlar gibi) Gitme!
Ali : Yalnız kalmaktan mı korkuyorsun yoksa?
Levent : Yok lan sana bir şey yapar diye.
Ali : (Cesurca) Korkma çekirge. Hadi beraber gidelim. Sen korkma yeter!
Homurtu…
(Bir hamlede Levent’in arkasına geçer. Cılız bir sesle) Korkma ben
arkandayım!
Levent önde giderken Ali arkada pısmıştır. Levent arkasına döndüğünde
cesur görünümüne bürünür. Üç kez bu tekrarlanır.
Levent : Abi çok sağ ol sen de olmasan… İyi ki arkamdasın. Hiç ama hiç
korkmuyorum.
Ali : Korkma tabi ya bak ben hiç korkuyor muyum
Kapıya kadar giderler. Rahatlamışlardır.
Bak kapıya geldiğimizi anladı sesini bile çıkaramıyor.
Levent : Evet. Süpersin abi. Süt dökmüş ruha döndü.
Gülerler.
Homurtu…
Ağlarlar.
Ali : (Dua okumaya başlar.)
Levent : Ruh abi, ruh abi ben sana dayılanmadım. Hep bu yaptı. Hadi bu tavuğu al da
beni bırak.
Ali : İki dakika da sattın ulan beni!
Levent : Ya yok! En azından birimiz hayatta kalalım. Söz bak sen öbür dünyadayken
ben sana bakarım. Para getiririm, temiz çamaşır getiririm…
Levent : Kardeşim çok sağ ol!
Ağlaşırlar.
Homurtu…
Ali : Dur be acelen ne? Vedalaşamayacak mıyız bir ağız tadıyla?
Bir kapı gıcırtısı duyulur.
Levent : Allah! Kaç ulan geliyor!
Sahnede bir oraya bir buraya koşturup dururlar.
Berna : Dur!
Donarlar.
(Seyirciye) Gördüğünüz gibi bu başarıya ulaşmış bir plandır. Çözül!
Ali : Berna bu sensin değil mi? Nasıl kurtuldun elinden?
Berk : (Güler.) Ne kurtulması? Tamam, tamam sakin olun. Bunların hepsi şakaydı.
Sesleri bilgisayardan veriyorduk. Bizim Seda bilgisayarın başında hem de.
Levent : Hadi canım!
Ali : Ciddi misin?
Berk : Evet beyler evet! Bütün bunların hepsi birer şakaydı. Ben de şurada oturmuş
sizi izliyordum seyircilerimizle birlikte. İnanmıyorsanız seyircilere sorun.
Levent : (Seyirciye) Gerçekten şaka mıydı hepsi?
Ali : Ben zaten inanmamıştım.
Levent : Ben hiç inanmamıştım zaten.
Yan taraftan beyaz örtülü birisi gelir.
Berna : Hah! Tamam işte Seda da geldi. Pişt kızım tamam üstündekileri çıkar. Her
şeyi anlattım bu dingillere.
Yan odadan Sedat çıkar gelir.
Sedat : (Esner.) Kusura bakma ya! Her şeyi berbat ettim. Uyuyakalmışım da…
Berna : Nasıl yani? Peki sen buradaysan bu kim o zaman?
Hayalet homurdayarak üstlerine gelir.
Hepsi birden bağırarak kaçar.
Yaşlı Adam : (Çarşafın altından çıkar.) Şimdi biz bu evi mi soyacağız Bekir?
Bekir : Abi burası neden karanlık?
Yaşlı Adam : Çarşafı çıkar salak!
Bekir : Ha evet! Çarşaf.
SON
|
|