|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar
OKUMAYANIN SONU, OKUMANIN ÖNEMİ (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR)
1.PERDE
(Sabah, damat adayının ailesi evde oturmaktadır.)
FIRAT:(Elinde cep telefonuyla dolaşmaktadır.)Alooo! Mehmet usta, ben bugün işe gelemeyeceğim! Akşam, bana kız istemeye gideceğiz de izin istiyorum sizden.(On saniye bekler.) Sağ ol ustam, hayırlı günler dilerim! (Telefonu kapatır, sevinçli bir hâlde evdekilere döner.) Millet, ben hele hamama gideyim; sonra takım elbise, çiçek, çikolata alayım!
HANDAN: Eee, ağabey, her gün damat olmuyorsun ya; elbette dört dörtlük olmalı her şey!
FIRAT: Ben gelene dek her şeyi ayarlayın, hoşça kalın!
NURAY: Tamam, yavrucuğum, annene güven, gerisini merak etme sen! (Fırat gider.)
KASIM: (Handan’a) Kızım, teyzeni ara; hazırladığı bütün sahte diplomaları, karneleri alsın da gel-
sin!
HANDAN: (Telefonda) Teyze, her şeyi düzenledin mi? Hımm… Tamam bekliyoruz, görüşürüz. (Babasına dönerek) Yoldaymış, baba! Baba, yaptığımız düzenbazlık daha sonra anlaşılmayacak mı?
KASIM: Kızım, başka çaremiz var mı? Çocuklar, birbirlerini seviyorlar; kızın babası: ‘Okumayan adama kız vermem.’ diyormuş.
NURAY: Ne güzel işte! İnşaat işçisi ağabeyin, sahte de olsa, inşaat mühendisi olacak bir süre. Müstakbel dünür, olur nikâhtan sonra hakiki (bilgi yelpazesi.net) dünür.
HANDAN: Haklısınız, hem neden sahtekârlık olsun ki; ha inşaat işçisi ha inşaat mühendisi, ikisi de inşaatçı nasıl olsa! (Kapı çalınır.) Kapıya bakayım. ( İçeri seslenir.) Teyzem geldi.
EMİNE: Aile noteriniz emrinizdedir, efendim!
KASIM: Baldız, hazırladın mı evrakları?
EMİNE: Hazırladım enişteciğim; hem de gerçek gibi.
NURAY: Ver, bakayım şunlara.
EMİNE: Buyur ablacığım!
NURAY: Kız, bu damgaları nasıl bastın? Hakiki gibi olmuş.
EMİNE: Silginin üzerine mürekkepli kalemle ters şekilde yazdım, çizdim; daha sonra kâğıda bastır-
dım.
KASIM: Baldız, elin değmişken kendine de sahte bir noter diploması hazırlasaydın ya!
EMİNE: Kızın babası inanmaz diye onu da yaptım, zaten!
HANDAN: Teyzeciğim, senden korkulur vallahi! ( Kapı çalınır.) Ben bakarım.
FIRAT: Nasılım?
EMİNE: Ooo! Maşallah, tam bir mühendis olmuşsun!
FIRAT: Teyze evraklara bakabilir miyim? (Çekip alır, inceler.) Baba, öğrencilik hayatımda karne-
min kötülüğü yüzünden beni çok dövmüştün. Bak işte, hayatta düzelmeyecek şey yok, hepsi pekiyi olmuş!
KASIM: Ne öğrenciliği oğlum, topu topu ilkokul 2’ye kadar okudun ya! Hem o karneler sahte.
NURAY: Sahte mahte, en azından, oğlumuz seni sahte karnelerle kandırmadı ya!
KASIM: Onda onu düşünecek kafa yoktu da ondan yapamadı; dürüstlüğünden falan değil!
EMİNE: Teveccühünüz, enişteciğim! Baldızın daha neler düşündü neler… Şüphelenmesinler diye iki arkadaşıma Fırat’ın telefon numarasını verdim. Biz kızı isterken arayacaklar, Fırat da ‘Sizin inşa-
atınızın plânlarını hazırladım.’ gibi yanıtlar verecek telefonda.
NURAY: Aferin kız, ben bile oğlumu inşaat mühendisi gibi görmeye başladım.
KASIM: O da bir şey mi! Ben, bu odun aslında mühendis de bizi işçiyim diye kandırıyor, sanmaya başladım.
HANDAN: Babam bile inandığına göre; artık, kızı istemeye gidebiliriz.
KASIM: Haydi bismillah, hiçbir şeyi unutmayın!
2.PERDE
(Gelin adayının evi)
MAVİŞ: Kızım, babanı arasana, neredeyse misafirler gelecekler, hâlâ alışverişi bitirip gelemedi!
AYFER: (Telefon eder.)Babacığım, nerede kaldın? Neredeyse misafirler gelecekler. Hımm, tamam bekliyoruz. (Telefonu kapatır.)
|
MAVİŞ: Oğlum, insan böyle günde tıraş olmaz mı?
CAFER: Sanki beni isteyecekler, bana ne ya!
MAVİŞ: Söz dinlesen şaşarım. Okumadın, dinlemedin, bir baltaya da sap olamadın!
CAFER: İnsanların ahını almak istemedim.
AYFER: Cafer, okumadın da aferin mi dediler?
CAFER: Ablacığım, öğretmen olsaydım; çocuğa: ‘Hay seni okutanın…’ diyeceklerdi. Mühendis olsaydım; depremden sonra ‘Hay bu binayı yaptıranın…’ diyeceklerdi. Doktor olsaydım; bir Cerrahpaşa türküsü de bana yazacaklardı. Ama, şimdi bana lânet (bilgi yelpazesi.net) okumuyorlar; ben, onlara okuyorum.(Güler.) Sonuçta lânet de olsa okuyorum.
MAVİŞ: (Kapı çalınır.) Cafer, baban geldi galiba, aç kapıyı!
AYFER: (Cafer, kapıya yönelirken) Okumazsan, işte böyle kapıcı olursun: ‘Kapıyı aç Cafer, kapıyı kapat Cafer!’
SALİH: Ne haber, Kapıcı Cafer! Kızım, şunları mutfağa götürüver. (Ayfer, götürür.)
MAVİŞ: Haydi kızım, seni everiyoruz da şu cahil kardeşine kim varır?
CAFER: Ben de kız kaçırırım, anne!
SALİH: Oğlum! Sen okumamakla bütün kızları kaçırdın, zaten.(Hepsi güler, kapı çalınır.)
AYFER: Ben bakarım.
MAVİŞ: Dur kızım, heyecanlanma, kapıcımız var ya! (Cafer, kapıya yönelir.)
SALİH: Nasıl da anladı.
(Misafirler gelirler.)
KASIM: Merhabalar efendim, merhabalar!
SALİH: Buyurun efendim, buyurun!
MAVİŞ: Hoş geldiniz efendim!
MİSAFİRLER: (Hep birlikte) Hoş bulduk efendim!
FIRAT: Şunları alınız efendim! (Hediyeleri uzatır.)
MAVİŞ: Kızım, alıver! Ne zahmet ettiniz efendim! Ne kadar incesiniz!
FIRAT: Rica ederim efendim! (Oturur.)
KASIM: Nasılsınız efendim?
SALİH: Şükürler olsun, siz nasılsınız efendim?
KASIM: Hamd olsun! (Herkes bir süre susar, gülümser.)
NURAY: Hımm! Daha daha nasılsınız efendim?
MAVİŞ: Hâlâ iyiyiz efendim!
KASIM: (Cafer’e) Sen nasılsın delikanlı, ne işle meşgulsün?
MAVİŞ: (Handan’ı seyretmekte olan oğlunu dürterek) Oğlum, amca sana ‘Nasılsın, ne işle meşgulsün?’ diyor.
CAFER: (Handan’a bakarak) Sizi gördüm, daha iyi oldum, efendim! Gezginim.
NURAY: Nasıl yani gezgin, turizmle mi uğraşıyorsun?
CAFER: Okumadık, boş boş geziyoruz.
SALİH: Mühendis oğlum, seni bir yerden tanır gibiyim.
FIRAT: (Heyecanlı) Zannetmem efendim!
SALİH: (Emine’yi göstererek) Bu hanım kim?
FIRAT: Teyzem. Şey; yani, teyze noterdir.
SALİH: Ne güzel, hazırlıklı gelmişsiniz.
AYFER: (Kahveleri getirir.) Buyurun efendim…
KASIM: Efendim, Allah’ın emri…
SALİH: Önce evrakları inceleyelim, hemen Allah’ı katmayınız.
KASIM: Baldız, şey; yani, noter! Evrakları verir misiniz? (Noter, uzatır.) Efendim, bunlar, mühendis oğlumuzun ilkokul karneleri ve diplomasıdır.
SALİH: (Belgeleri ışığa tutarak inceler.) Güzel, bütün notları pekiyi! Peki ya ortaokul?
(Fırat’ın cep telefonu çalar.)
FIRAT: (Telefonla konuşur.) İnşaatınızın plânlarını hazırladım, efendim! İyi akşamlar!
KASIM: (Ortaokul ve lise belgelerini uzatır.) Buyurun efendim!
SALİH: (Belgeleri inceler.) Ortaokul ve lise notları da mükemmel! Mühendis oğlumuz, hangi üniversiteden mezun acaba?
(Fırat’ın telefonu yine çalar.)
FIRAT:(Telefonda) Peki efendim… Siz beni sonra arayın. (Telefonu kapatır.)
NURAY: Hangisi olacak, İTÜ.
KASIM: Buyurun efendim, üniversite belgeleri.
SALİH: (İnceledikten sonra) Fırat oğlumuzun belgeleri de gösteriyor ki…
MAVİŞ: Ya telefondaki iş görüşmeleri…
SALİH: Fırat’ın belgeleri ve telefonla yaptığı iş görüşmeleri gösteriyor ki; Fırat, dört dörtlük bir inşaat mühendisidir. Belgeler de gösteriyor: Fırat; dürüst, namuslu, terbiyeli bir insandır. Önemli olan da budur!
KASIM: Öyleyse efendim; Allah’ın emri, peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz.
SALİH: Ben de bu belgelere dayanarak kızımı mühendise veriyorum.
NURAY: Hayırlı uğurlu olsun!
(Kapı çalınır, Mehmet usta gelir.)
MEHMET USTA: Merhabalar, iyi akşamlar efendim! Aaa! Fırat, sen bizim Salih’in kızını mı isteyecektin? Hayırlısıyla oldu mu bari?
NOTER (EMİNE): Şimdi ayvayı yedik!
MAVİŞ: İnşaat mühendisinden iyisini bulamayız ya! Çift maaşla gül gibi geçinirler.
SALİH: Hem çocuklar birbirlerini seviyorlar.
M. USTA: Ne mühendisi, Fırat benim yanımdaki inşaat işçilerinden biridir, ilkokul diploması bile yoktur.
SALİH: Tamam, ben de bu çocuğu bir yerden tanıyorum diyordum. Benim dükkânın çatısını yapmıştınız. Vay sahtekârlar vay! Size kız mız yok, defolun!
NURAY: Allah’ın emrini çiğniyorsunuz.
SALİH: Benim Allah’ın emrini çiğnediğim falan yok; ben, kızımı işçiye değil, mühendise vermiştim.
NURAY: Hani; oğlumuz, efendiydi, dürüsttü, önemli olan da buydu. Hem ne fark eder inşaat işçisi olmuş, inşaat mühendisi olmuş; sonuçta ikisi de (bilgi yelpazesi.net) inşaatçı değil mi?
MAVİŞ: Hanım, önemli olan; paradır, mevkidir, diplomadır; efendilik iş yapmaz.
NURAY: Yok ya! Bak ‘Yüzüklerin Efendisi’ne hâsılat rekorları da kırdı, paraları da kaptı.
SALİH: Gidin efendim, bizim komşu Deli Kadir’in kızını isteyin!
NURAY: Oğlumuz, senin kızını seviyor; hem ne yapalım deli adamın kızını!
MAVİŞ: Bu devirde aklı olan, okumayana kız vermez, vermesi için deli olması gerekir de… Defolun!
HANDAN: Öyleyse çiçeğimizle pastamızı geri verin!
MAVİŞ: Alın, sahte diplomalarınızı da unutmayın!
EMİNE: Yoo! Onlar kalsın, siz de aptal oğlunuzu everirken sahte diplomalara bakıp ona göre düzenlersiniz; yoksa sizinkine deli de kız vermez!
SALİH: (Çiçek ve pastayı fırlatır.) Defolun!
(Misafirler giderler.)
AYFER: Güya, en mutlu günümdü…
MAVİŞ: Sus kız, sen ördün bu çorabı başımıza.
CAFER: Baba be, mühendisin kardeşi de güzelmiş, biz de sahte diplomalar düzenleyip onu bana isteyelim.( Cafer, sert bakışlar arasında kaçar, oyun biter.)
Hüseyin ATEŞ
>>>TIKLAYIN<<<
|