eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar

SARHOŞ (İÇKİNİN ZARARLARI İLE İLGİLİ) (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR) (İÇKİNİN ZARARI) (KIZILAY HAFTASI)

 

(10 yaşlarındaki  Ahmet bir sokakta  önünde sehpa üzerinde dizili simitleri satmaktadır.Bu sırada 7 yaşlarındaki kardeşi Ayşe gelerek yanına sokulur.)

 

Ahmet:Taze taze gevrek simitlerim var!Buyurun baylar,bayanlar taze simit verelim…

Ayşe:(Ahmet’in yanına sokularak)Ağabey…

Ahmet:Gel Ayşeciğim şöyle otur.Ne o bir şey mi var

Ayşe:Bir şey yok ağabey…Annem gönderdi…

Ahmet:Neden

Ayşe:Paran varsa 5 milyon verecekmişsin.Ekmek peynir filan alacağız.

Ahmet:Babam yok mu evde

Ayşe:Yine sokağa çıktı…Çıkarken de beş kuruş para bırakmadı…

Ahmet:Babam sokağa ne zaman çıktı Ayşeciğim

Ayşe:Yarım saat filan oldu…

Ahmet:Nereye gitti acaba

Ayşe:Nereye olacak ağabeyciğim,her zamanki gibi içmeye…

Ahmet:Babamın parası var mıydı ki

Ayşe:Bilmem…İçkiye buluyor parayı…

Ahmet:(üzgün şekilde)Nereden bulacak  Şimdi gelir benden alır.

Ayşe:(endişeli şekilde) Paran var mı ağabey

Ahmet:Biraz kazanmıştım, var (bilgi yelpazesi.net) güzel kardeşim…İyi ki geldin…Şimdi gelir benden parayı alırdı.

Ayşe:Sen de verme,yok de…

Ahmet:Ne de olsa babamız …Yok diyemiyorum.

Ayşe:Sen de olmasan ekmek parası bulamayacağız .

Ahmet:Canını sıkma güzel kardeşim sen…Sadece okulunu düşün,derslerine iyi çalış.Bugün epeyce simit sattım.Al sana  10 milyon lira,birazda sevdiğin meyvelerden alırsın…

Ayşe:Sağol ağabeyciğim…

Ahmet:Sen yine okula gitmedin değil mi

Ayşe:Nasıl giderim,biliyorsun annem hasta…Ona bakıyorum.

Ahmet:Benim okuldan kaldığım yetmiyor gibi sen de gidemiyorsun.

Neyse bir gün bunların hepsi düzelir elbet…Ben akşama biraz geç geleceğim.Annemin ilaçlarını alabilmem için çok çalışmam lazım.

Ayşe:Benim melek ağabeyim.Sen olmasan…

Ahmet:Şimdi bunları düşünme güzel kardeşim.Durma,çabuk git…Şimdi babam gelir.Elinde parayı görmesin…

Ayşe:Haydi bereketli alış verişler…

Güle güle ağabeyciğim.

Ahmet:Simit!Taze,gevrek simitler,simiiit!

(Bu sırada ellerinde çantalarıyla Yusuf,Fatma,Zeynep gelirler.)

Yusuf:(Ahmet’in bulunduğu yeri göstererek)Şuraya bakın arkadaşlar!Bu bizim sınıftaki Ahmet değil mi

Fatma:Hangisi

Yusuf:Şu köşede simit satan çocuk..

Fatma:Aaa! Vallahi o.Simit satıyor demek.Acaba neden okula gelmiyor  Gidip öğrenelim.

Yusuf:Haydi arkadaşlar!

Fatma:(Ahmet’in yanına yaklaşınca)Ahmet!...

Ahmet:Fatma,Yusuf,Zeynep!...Sizsiniz demek.Hoş geldiniz arkadaşlar.

Yusuf:Demek simit satıyorsun

Ahmet:(sıkılır gibi)Evet…Simit yer misiniz arkadaşlar

Yusuf,Fatma,Zeynep:(hep birlikte)Sağol,teşekkür ederiz arkadaşım.

Fatma:Çoktandır okula gelmiyordun…Öğretmenimiz ve bütün arkadaşlar seni hasta sanıp merak ediyorduk.

Ahmet:(üzgün)Ben hasta değilim ama annem hasta..

Zeynep:Onun için mi gelmiyorsun okula

Ahmet:Artık hiç gelemeyeceğim okula.

Fatma:Neden Ahmet  Bir şey mi var  Halbuki sen çalışkan bir arkadaştın,üstelik de okulu çok severdin.

Ahmet:Gene çok severim okulu…

Hem eskisinden daha fazla…Öyle çok özledim ki okulu,arkadaşları,

Öğretmenimizi…Fakat…(susar,

Boğazına bir şey takılmış gibi sadece yutkunur.)

Yusuf:Fakat dedin sustun.Okula neden gelemiyorsun peki

Ahmet:Gördüğünüz gibi çalışıyorum,simit satıyorum.

Fatma:Gene satarsın…Çalışmak ayıp bir şey değil ki…

Ahmet:Çok çalışmam,çok satmam lazım…

Fatma:Kazandığın parayı ne yapıyorsun

Ahmet:Anneme ilaç,eve ekmek filan alıyorum.

Yusuf:Bunları baban almıyor mu

Ahmet:Almıyor,keşke alsa…

Atlan:Neden

Ahmet:(yalvaran bir sesle)Ne olur arkadaşlar,bana daha fazla bir şey sormayın…

Fatma:Ahmet,biz senin arkadaşlarınız.Bir derdin olduğu belli.Ne olur bize anlat.Belki sana yardımcı olabiliriz.

Zeynep:Öğretmenimiz,tüm arkadaşlar seni merak ediyoruz.Bize her şeyi anlatmalısın.

(Bu sırada sendeleyerek bir adam girer.)

Ahmet(telaşla):Çabuk uzaklaşın buradan…Babam geliyor…

Fatma:Baban mı geliyor

Ahmet:Evet…Babam geliyor…Uzaklaşın ne olur…Sarhoş..

Size belki bir kötülük yapar…

(Arkadaşları istemeyerek geri çekilirler.Uzaktan Ahmet ve babasını izlerler.)

Baba(sallanıp,sendeleyerek Ahmet’e yaklaşır.Ağzında sözcükleri geveleyerek):

Ne o velet!Dalga mı geçiyorsun

(arkadaşlarını işaretle)Kim o bacaksızlar

Ahmet:Arkadaşlarım baba.

Baba:Hah hah ha!...Arkadaşlarıymış…Arkadaşların ha…Hah hah ha!...

Ahmet:Babacığım,gülmeyin lütfen!

Ayıp olur…

Baba:Ayıp ha..Hah hah ha…Ayıpmış…Peki beyefendi…

Ayıp ha!...(eğilerek güler)Ayıp…

Hah hah ha…Ayıp…

Ahmet:Okulda anlatırlarsa ayıp olmaz mı babacığım

Baba(sertleşir):Kes sesini bacaksız…

Paran var mı onu söyle

Ahmet:Yok babacığım.

Baba:Nereye sakladın paraları

Ahmet:Ayşe gelmişti ona verdim.Ekmek peynir filan alacaklarmış.

Baba:Ben sana kimseye para vermek yok demedim mi

Ahmet:Ama babacığım ekmek parası verdim.

Baba:Bana ne evde ekmek parası yoksa…Bende de yok para…

Ahmet: Ben bu işi anneme ilaç,

Eve ekmek almak için yapıyorum babacığım.

Baba:Anlamam ben,çabuk paraları çıkar…

Ahmet:Kazancımı Ayşe’ye verdim.Geri kalanı da simitçinin.Şimdi yok babacığım..

Baba:Sen akıllıca verecek (bilgi yelpazesi.net) misin Yoksa ben zorla mı alayım

Ahmet:Bu paralar benim değil,

Simitçinin babacığım..

Baba:Anlaşıldı,sen lâf dinlemeyeceksin…

(Ahmet’in kolunu tutarak cebindeki paraları zorla alır.Ahmet babasını elindeki paraları almak için çırpınır,koluna yapışır.)

Ahmet:Ne olursun babacığım alma o paraları…Birkaç saat sonra gel,kazanıp vereyim.O paraları simitçiye götürmem lazım.Hem anneme ilaç da alacaktım.

Baba:Annenin ilaçlık işi yok…Bırak kolumu diyorum.Yoksa yersin tokadı…

Ahmet:Paralar benim değil babacığım,simitçinin…

(Baba ile oğlu çekişirken Fatma onlara yaklaşır.)

Fatma:Bırakın onu…

Baba(sert bir hareketle Fatma’ya döner):Bir şey mi istediniz küçük hanım

Fatma:Bırakın onu dedim.

Baba(alaylı):Vay küçük hanım vay…Bu ne sertlik böyle

Fatma:Yaptığınız hiç yakışık almıyor

Baba(alaylı):Bak bak bak!...Lafa bak…Yaptığımız yakışık almıyormuş.(Kolu ile Ahmet’i dürterek)Duydun mu,bak ne diyor arkadaşın

Yusuf:İnsan çocuğunu sokak ortasında böyle tartaklar mı hiç

Baba:Al sana bir akıl hocası daha..

Siz ne karışıyorsunuz bacaksızlar

Hem siz kim oluyorsunuz  İşinize gidin hadi…

Zeynep:Biz Ahmet’in okul arkadaşlarıyız..Günlerden beri okula gelmiyor.Biz hasta falan sanıyorduk.Demek buna siz sebep oluyorsunuz…

Baba(Ahmet’e dönerek):Ulan bacaksız,bu avukatların hepsini sen mi tuttun

Ahmet(ağlayarak):Babacığım yapma ne olur

Baba:Ne yapıyorum ki

Yusuf:Daha ne yapacaksınız  Ahmet’i hem çalıştırıyor,hem de elinden parasını alıyorsunuz.

Baba:O benim bileceğim iş…

Zeynep:Yaptığınız yanlış,verin arkadaşımızın parasını.

Baba:Çattık be…(arkadaşlarının üstüne yürüyerek)Siz çok oldunuz artık…Haydi işinize bakayım…(arkadaşları geri çekilirler.Babası avucundaki paralarla gitmek üzereyken,Ahmet babasının ayaklarına sarılarak)

Ahmet:Babacığım!...Ne olursun götürme paraları…Bir daha simit vermezler bana…Annem hasta. Ekmek,ilaç alamam…Biliyorum paralarla gidip yine içeceksin… İçme artık…

Baba(öfkeyle geri döner):Şimdi de öğüt ha…Seni sümüklü seni… Al sana…(Ahmet’in ensesine bir tokat yapıştırır.)

Yusuf:Şimdi de dövüyorsunuz onu…Bütün bunlara rağmen Ahmet yine size saygılı…

(Bu sırada Ayşe ağlayarak gelir)

Ayşe:Ağabey,ağabeyciğim…Koş! Anneme bir şey oldu…

Ahmet(Babasının elinden fırlar):Anneme mi

Ayşe(ağlayarak):Evet…Çabuk ol… Komşular evde şimdi…

Ahmet(Bir süre ne söyleyeceğini şaşırmış halde olduğu yerde kalır. Önce arkadaşlarının yüzüne anlamsız şekilde bakar. Sonra hâlâ öfkeden kendi kendine mırıldanmakta olan babasına döner.Cebinde kalan son paraları çıkartarak tablaya savurur.)

Yaptıklarınla övün baba.Al bunlarda senin olsun… Git yine iç. İçe bildiğin kadar iç.Bu yanlış yolda yürü yürüyebildiğin kadar.(Tabladaki simitleri göstererek)Al bunlarda senin olsun…Ne yaparsan yap…

(Ayşe’ye)Haydi çabuk gidelim kardeşim.

Yusuf:Bizde sizinle gelelim…

Zeynep:Ben babamın muayenehanesine gidiyorum.

Fatma:Babanı mı getireceksin

Zeynep:Siz Ahmet ile gidin,ben evi biliyorum.

Yusuf:Bu çok iyi fikir.(Ahmet ile Ayşe’nin ardından)Bekleyin arkadaşlar biz de geliyoruz.

(Yalnız kalan baba bir süre çocukların ardından bakar. Yüzü değişmiş düşünceli bir hal almıştır. Yaptığından utanmış,pişman olmuş gibidir.Farkında olmadan avucundaki paraları tablaya bırakır.Kendi kendine konuşmaya başlar.)

Baba:Ne dedi  Gittiğin bu yanlış yolda yürü yürüyebildiğin kadar.. dedi. Sanırım haklı…(Cebinden bir içki şişesi çıkartır.) Sen dersin ha…

Onlar mı haklı  Yoksa biz mi haklıyız

(Sahnede ışıklar söner,sadece babasının yüzü aydınlatılır ve bir ses duyulur.)

****Ahmet haklı…

Baba(irkilir ):Ahmet mi  Ahmet de kim oluyor

****Seniz öz çocuğun , oğlun…

Baba:Hah hah ha…Şu benim sümüklü Ahmet ha…

****O Dünya’nın en temiz yürekli çocuklarından birisi.Üstelik senin öz oğlun.

Baba(sesin geldiği yöne bakar):Ha.

Ne dedin

****O senin öz oğlun. Yaptıkların doğru değil. O hasta annesine koşarken sen sokaklarda geziyorsun. Çok yanlış yoldasın.

Baba:Yanlış yol ha…(Elindeki şişeyi kaldırarak) Bak arkadaş gene ne diyorlar… Yanlış yoldaymışım, sen dersin

****Elindeki şeytandan yardım bekleme.. Seni evinden,yuvandan, çocuklarından koparan o şişe değil mi

Baba(şişeye):Doğru mu bunlar  Hadi be arkadaş susma, sen de bir şeyler söyle.

****Boşuna direnme. Elindeki (bilgi yelpazesi.net) şişenin zehir olduğunu sen de çok iyi biliyorsun. Hâlâ ona arkadaşım diyorsun…Seni yuvandan koparan,karını yataklara düşüren, çocuklarını sokaklara bırakan hep o şişe değil mi  Bırak o zehiri elinden…

Baba:Zehir ha! Hah hah hah!Bak ahbap, şimdi de sana zehir diyor…Doğru mu bunlar?

****O sana tek söz söyleyemez…Neden beni dinlemiyorsun?Ben sensin içindeki iyiliklerin sesiyim.

Baba:(Kenara çömelir,başını avuçlarının içine alarak)Hayır! Hayır… Sus artık… Seni dinlemek istemiyorum…İstemiyorum…

****Karın ağır hasta…Çocukların ağlayarak koştular.Belki şu anda ölmüştür.Çocuklarınız ne olacak, sen ne olacaksın?

Baba:(Yavaş yavaş yerinden doğrulur)Oğlum,kızım…Yavrularım…Beni affedin…Ben gerçekten yanlış yoldaymışım...

Döneceğim bu yanlış yoldan.Size döneceğim yavrularım.Eskisi gibi mutlu olacağız.(Elindeki şişeye kinle bakar ve fırlatır)Uzaklaş benden,bırak yakamı, defol git şeytan…

****Yaşa…Kazandın…İşte en sonunda doğru yolu buldun…Haydi şimdi evine,çocuklarına dön…

Baba:(Hızlı adımlarla eve yaklaşır)Yavrularım!

Doğru yolu buldum,size döndüm,siz olmadan yaşayamam.

Ahmet ve Ayşe:(Koşarak babasının boynuna sarılırlar)Babacığım!Asla bizi bırkma!

Herkes alkışlar,perde kapanır.

 

TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

...

6. **Yorum**
->Yorumu: BİZ BU TİYATROYU OKULDA OYNAYACAGIZ BENDE AYŞE YİM BENCE GÜZEL BİR TİYATRO
->Yazan: UO


5. **Yorum**
->Yorumu: bende bunu çıkartacağım şimdi sınıfca yapacağız... çoooooooooooooooooooooooook güzel hatta benim sınıf öğretmenim bile bunu askerdeyken oynamış oda ahmetmiş şimdiben ahmet olacağım .....brn bir kızım ama olsun
->Yazan: havva nur

4. **Yorum**
->Yorumu: Biz çok teşekkür ederiz çok güzel emeğinze sağlık çok güzel olmuş :-) ♥
->Yazan: bahar ve bilge ..

3. **Yorum**
->Yorumu: Gerçekten çok teşekkürler ben diyarbakır gaffar okkan anadolu lisesi 9.sınıf öğrencisiyim hocamız dram örneği bulup yapın dedi.Ben bir türlü Bulamamıştım çok teşekkürlerrrrr:-) :-) :D 
->Yazan: sultannnn.

->Yazan : ...
->Yorumu:gercekten guzel tiyatro sahnesi okulda KULLANICAM sitenizide cooooook onercem ... !!!!.

>Yazan: ...
>Yorum: Hentbol, altisi saha içinde, biri kalede olmak üzere yedi oyuncuyla oynanan bir takim sporudur. Oyun süresi 30'ar dakikalik iki devreden olusur. Ilk yillarinda futbol stadyumlarinda 11 kisilik takimlar halinde çim üzerinde oynanan hentbol, 1950'lerden sonra yaygin bir salon sporu haline dönüsmüstür.Günümüzde hentbol özellikle Avrupa kitasinda büyük ilgi çekmektedir. Ispanya'da ASOBAL Liga, Almanya'da Handball Bundesliga, Isveç'te Handbol ElitSerien, Danimarka'da TDC Ligaen sporun en üst düzeyde oynandigi yerel ligler olarak nitelendirilmektedir.Türkiye'de hentbol federasyonu 1976 yilinda kurulmus, Deplasmanli Hentbol Ligi ise 1982-83 sezonunda 12 takimin katilimiyla olusturulmustur. Kadinlarda ise Türkiye Ligi, 1986-87'de baslamistir.Modern hentbolda dünya ve olimpiyat sampiyonlugunu Avrupa kitasi disina çikarabilen tek takim Kore olmustur. Hem erkeklerde, hem de bayanlarda Asya kitasinin en iyisi olan Koreliler, Avrupa'nin devleri Isveç, Almanya, Ispanya, Rusya, Danimarka, Norveç ve Fransa'ya kafa tutma basarisi göstermistir.Afrika'da futboldan sonra en çok ilgi çeken ikinci takim sporu olan hentbol, son yillarda Kara Kita'da büyük atilim yapmistir. Misir'da 1999'da düzenlenen Dünya Erkekler Hentbol Sampiyonasi'nda ev sahibi ülke 4. olurken, 2005'te de Tunus kendi ülkesindeki sampiyonada ilk dörde girme basarisi göstermistir.Oyun sahasi ve özellikleri Hentbol sahasi, uzun kenari 40 metre, kisa kenari 20 metre uzunlugunda olan bir dikdörtgen biçimindedir. Uzun kenarlar hentbol sahasinin kenar çizgilerini, kisa kenarlar ise kale çizgisini olusturur. Saha içinde ise orta çizgi ile ikiye bölünen bir oyun sahasindan ve iki kale alanindan olusur. Saha ölçüleri ve zemin, bir takimin üstünlügüne yol açacak bir sekilde degistirilemez. Emniyet alani, kenar çizgileri disindan en az 1 metre, kale çizgisi disindan ise en az 2 metre uzaktadir.Kaleler, 2 metre yüksekliginde ve 3 metre genisligindedir. Kale direklerinin arka kenari, kale çizgisinin dis kenariyla ayni çizgidedir. Yan ve üst direkler 8x8 cm boyutlarinda ve ayni maddeden yapilir. Yan direklerin ve üst diregin dört yani, arka planda da belli olacak sekilde birbirini takip eden iki ayri renkteki seritlerle boyanir. Yan direklerle üst diregin birlestikleri yerdeki seritler ayni renkte ve bitisik olup, her ikisi de 28 cm uzunlugundadir. Diger seritler ise 20 cm uzunlugundadir.9 metre çizgisi olarak bilinen serbest atis alanini belirleyen çizgiler, 6 metredeki kale alanina paralel olarak kesik kesik çizilmistir. Sadece kalecinin oynayabildigi 6 metrelik yarim daire ile çizilen kale alani, farkli bir zemine boyanmistir. Ceza atislarinin yapildigi 7 metre çizgisi ise 1 metre uzunlugunda olup, kalenin tam karsisina konumlandirilmistir. Bu çizgi, kale çizgisine paraleldir.TarihçeHentbol, tarihi çok eskilere dayanan bir spor dalidir. Antik Yunan ozanlarindan Homeros bu oyuna oldukça benzer bir oyunun oynandigini yazmaktadir. Milattan önce 600 yillarinda geçtigi tahmin edilen bu sporda, atletlerin bir duvara topu vurduktan sonra kapma çalismalari ve bu süreç içinde yaptiklari mücadeleyi anlatir. Yine Bizanslilarin "harpaston" adi verdikleri oyunsa neredeyse günümüz hentbolunun temelini olusturmaktadir. Ortaçagda Alman ozan Walter ise "top yakalama" adinda hentbola oldukça benzer bir oyundan bahseder. Ancak Hentbol, gerçek seklini 19. yüzyilda Danimarka' da almistir. Hentbolun kökeni Danimarka'da oynanan 'Haandboll' denen bir oyundan gelmektedir. Hentbol oyununun gelisimi diger Avrupa ülkelerinde de görülmüstür ama bu sporun Avrupa'ya ve dünyaya yayilmasini Berlin'deki Alman Yüksek Beden Egitimi Okulu saglamistir. 1848 yilinda yayginlasan bu oyunu Alman Jimnastikçi Konrad Koch 1897' de Almanya'ya tasidi ve adi raffbol olarak degisti. Hentbol, adini ilk olarak 1910 yilanda Isveç'te aldi. 1925 yilinda Almanya ve Avusturya arasinda yapilan ilk uluslararasi hentbol maçidir. Fakat o dönemlerde hentbol hala 11 oyuncu ile futbol sahalarinda oynanmaktaydi. Hentbol 4 Agustos 1928 tarihinde Amsterdam'da yapilan Uluslararasi Amatör Hentbol Federasyonu kurulus kongresinden sonra ayri bir federasyon tarafindan yürütülmeye baslanmistir. 1936 Berlin Olimpiyatlarinda ilk olimpiyat spor dali olarak 11'er kisilik futbol sahasinda oynanmistir. Önceleri sadece açik havada oynanan hentbol, 1934 yilinda Kopenhag'da Isveç ve Danimarka arasinda yapilan bir müsabaka ile ilk defa salonda oynanmistir. Bu tarih ayni zamanda salon hentbol ünün de baslangiç tarihidir. Ikinci dünya savasindan sonra, bati Avrupa'da hentbol çok popüler rekreatif bir spor dali halini almistir. Uluslararasi Hentbol Federasyonu (IHF) 1946 yilinda kurulmustur. Simdiki 7 kisiyle oynanan salon sporu seklini, 1960'larda aldi ve ilk olarak, 1972 Münih Olimpiyatlarinda ise 7' ser kisiyle salonlarda oynandi. Ilk Hentbol erkekler dünya sampiyonasi 1938 de, ilk hentbol bayanlar dünya sampiyonasi ise, 1949 yilinda oynanmistir.. Günümüzde hentbol 150 ülkede oynanmakta ve bu oyunu oynayan lisansli 8 milyona yakin sporcu bulunmaktadir.Hentbolun kurallariHentbol topu, oynanan yas kategorisine göre farkli boyut ve agirlikta olabilir. Bir saha içi oyuncusu, elindeki topla dripling yapabilir, üç adim atabilir veya pas verebilir. Eger bir oyuncu, topla üç adim attiktan sonra yere vurursa, bir kez daha üç adim atma hakki vardir. Bunu kullandiktan sonra sut ya da pas atmak zorundadir. Yere vurdurarak aldigi ya da sürdügü topu bir kez daha yere vuramaz. Oyuncular, diz alti hariç vücudunun her yeri ile topa dokunabilir. Top, elde en fazla üç saniye tutulabilir. 6 metre çizgisiyle belirlenen boyali kale alani sadece kaleciye ait bir yerdir. Oyuncularin bu alana girmesi yasaklanmistir. Kaleciler bu alan içinde topa her sekilde müdahale edebilir. Özellikle kanat oyunculari, bu alanin önünde suta kalktiklarinda siçrayarak önündeki kalecinin kapattigi kale açisini genisletmeye çalisirlar. Gole yönelen bir oyuncuya yapilan faul, yedi metre atisi ile cezalandirilir. Hentbolda faul yapma siniri bulunmamaktadir. Ancak hakemler, önce uyari (sari kart) verdikleri oyunculari, faulün siddeti ve konumuna göre oyundan ihraç etme yetkisine sahiptir. Hakemler, faulün derecesine göre oyunculari 2 dakika cezasi için kenara gönderebilir. Bu durumda oyuncusu atilan takim 2 dakika boyunca bir kisi eksik mücadele eder. Üç kez iki dakika cezasi alan oyuncular, kirmizi kart görmüs olur ve bir daha oyuna giremez. Bazi durumlarda hakemler, üç iki dakikaya bakmadan, oyunculari direkt olarak kirmizi kartla ihraç edebilir. Bu durumda iki dakika eksik oynayan takim, bu sürenin sonunda yeni bir oyuncuyu mücadeleye dahil edebilir. .

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: