|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar
TAKVA (DİNİ PİYES) (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR)
ŞAHISLAR: ZİŞAN,ORHAN,FEHİMAN,GÜZİN,OSMAN,ZÜHAL.
Baş koymuşum Türkiye’min yoluna
Türkiye’m Türkiye’m cennetim,benim eşsiz milletim.
Zişan:Osman pek de değişmeye hevesli değil. Kapatın şunu,çalmayın tekrar tekrar.
Güzin:Anne neden? Ne güzel söylemiş.
Zişan:Zaten sen o ne yapsa beğenirsin.
Fehiman:Anneciğim ben de çok beğendim. Sesi güzel neden söylemesin?
Zişan:Fehiman bari sen sorma bunu. Görmüyor musun nasıl tezahürat yapıyorlar.
Güzin:Ne güzel işte,(Gülerek) Belki meşhur olur.
Zişan:Sen de meşhurun kardeşi. Çok lüzumsuz konuşuyorsun Güzin.
Fehiman:Anne,abimin söylediği şarkılar hiçte kötü değil. Ben dışarılarda kötü bir şeylere kapılırsa diye korkuyordum. Bak hep vatan,millet şarkıları söylüyor.
Zişan:Desene şuna vatanperver,milliyetçi diye. Yapmacık şey.
Güzin:Değil mi anne?
Zişan:Peki öyleyse niye yurdunda değil? Su mu çıkmış burada? Çok da inandım.
Güzin:Bir defa gitmiş,ne yapsın. Kötü kötü şarkılar söylese daha mı iyi?
Zişan:Olmazsa onu da yapsın artık.
Güzin:Anne şükretmeliyiz. Bak ne güzel söylüyor. Baş koymuşum Türkiye’min yoluna...
Zişan:N’olacak,Allah yoluna baş koymazsa nasılsa bir yerlere koyacak başını.Bakalım nerede kaybedecek.
Fehiman:Yine ye’se kapıldın (bilgi yelpazesi.net) anne,bak gör abim nasıl olacak. Bunu yazdığı mektuplardan anlıyorum.
Güzin:Az kaldı abimin gelmesine. Ayy çok heyecanlanıyorum.
(FON)
Osman:Babacığım size de ud çalmayı öğretmemi ister misiniz ? Veya org?
Orhan:Org mu,ud mu? Bu yaştan sonra onu da öğretin oğlum. İyi olur.
Osman: Şaka yapmıyorum baba,ciddiyim. Ne güzel eğlenirsiniz.
Zişan: Sen eğleniyorsun ya,yeter bence Osman.
Orhan:Evet oğlum,hepimiz birden eğlenceye dalmayalım.
Osman: Nolur ki baba?
Orhan: Kıyamet saati ansızın yakalayıverirse ya Osman?
Zişan: Çok mu seviyorsun bu dımbırtıları oğlum?
Osman: Harika bir şey anne.Eminim sende seversin öğrenirsen.
Zişan: İyi çalabiliyor musun bari?
Osman: Ooo epeyi öğrencim var attık. İyi de kazanıyorum.
Orhan: Oğlum, daha iyi bir meslek, daha temiz bir gelir kapısı bulmadın mı ki?
Osman: Bu iş de pis değil ki babacığım.
Zişan: Oğlum baban pis demedi, daha temiz olandan bahsetti.
Osman: Ben orada bir iki yerde şarkı mırıldanınca, arkadaşların hoşuna gitti. Derken Türkler arasında tanındım.Bir iki genç gelip bize de öğret deyince kırmak istemedim. Baktım duyan geliyor bende ücreti düşük tutarak bu işe girmiş oldum.
Zişan: Görüyor musun Orhan aynı Lütfü gibi.
Osman: İyi hatırlattın anne, ne yapıyor şimdi Lütfü Abi?
Zişan: O da senin gibi boş işlerle oyalanıyor.
Orhan: O da kimseyi dinlemedi, bilardo peşinde gençliğini tüketiyor.
Zişan: Şimdi de bilardo salonu açtı. İyi kazanıyormuş.
Osman: İyi, n’olacak ki, zararsız biri, hatta iyilik severdi.
Zişan: (Manidar) Hııı zaten herkese iyilik olsun diye açtı salonu, yani kendi gibilere.
Osman: Elimden o geliyor,başka ne yapabilir?
Orhan: Keşke yeteneklerinizi iyi şeylere yöneltseniz de iyi işler yapsanız.
Zişan: İyilik iyiliğe, kötülük kötülüğe kapı açar.
Orhan: Evet, aynı zamanda boş işlerde kötülüğe götürür Osman.
Zişan: Ud ve org derslerini kimlere veriyorsun?
Osman: Kim isterse.
Zişan: Ben de hiç olmazsa hemcinslerine veriyorsundur diye düşünmüştüm.
Osman: Olmuyor anne,o zaman iyi kazanamam. Zaten geçici olarak yapıyorum bu işi.
Zişan: Güzin’de ud dersleri almak istiyor ne dersin? Pek hevesli.
Osman: Olabilir,ben biraz öğreteyim. Sonra ders alsın.
Zişan: İyi, komşunun kaynı kurs açtı epeyidir. Oraya göndereyim.
Osman: Hangisi?
Zişan: Hasan beyin kardeşi.
Osman: Şu çocuk..... Hippi kılıklı.... Ona mı göndereceksin Güzin’i?
Zişan: N’olmuş, kılığından bize ne? Önemli olan vereceği ders.
Osman: (Ciddi) Anne hiç olur mu? Nasıl gönderirsin Güzin’i? Hiç yakışır mı?
Zişan: Nedenmiş canım? Sana niye yakışıyor da ona yakışmasın?
Osman: Anne anne lütfen, ben erkeğim.
Zişan: Yaa? Ama ben sanıyorum ki mümin olan erkek de, mümin olan kadın da muttaki olmakla mükellef.
Orhan: Zişan,rahat bırak Orhan’ı.
(KAPI SESİ)
|
Fehiman: Biz çıkıyoruz. İnşallah biz evde yokken uslu durursunuz.
Osman: Yine mi Fehiman? Siz dün de çıkmıştınız.
Fehiman: Dün Güzin ayakkabı beğenemedi ki bir türlü. Mecbur yine çıkıyoruz.
Osman: Yaa hangi mağazalara gideceksiniz?
Fehiman: Ne bileyim.Önünden geçtiğimize giriyoruz, geçemediğimize ayağımızı uzatıyoruz. Anlayacağınız dört dönüyoruz.
Osman: Demek bir ayakkabı için kapı kapı girip çıkıyorsunuz.
Güzin: Ya ne yapalım abi?Beğenmediğim şeyi alacak değilim herhalde.
Osman: Anneciğim, siz nasıl beğeniyordunuz peki? Tanıdık bir iki yerden bakıp alıverirdik. Hem iyi mi böyle çarşı Pazar,tanıdık tanımadık dolaşmaları?
Orhan: (Şakacı) Güzin,kızım,rahmetli babam “Çok gezen tavuk ayağına zibil getirir.” derdi.
Güzin: Babacığım ben çok gezmiyorum. Hem de ayağımda zibil değil ayakkabı getireceğim.
Osman: Bakalım göreceğiz. Anneciğim Güzin bu kıyafetle mi dışarıya çıkıyor?
Zişan: Neden kendisine sormuyorsun oğlum?
Güzin: (Hafif sinirli) Şimdi de kıyafetim mi sorun oldu? Daha ne giymemi istiyorsunuz?
Osman: (Biraz sinirli) Bence sen git bu kıyafetinle Caka giyimin vitrininde dur Güzin. Seyredilmek için gezmene gerek kalmaz,gelip geçen nasılsa seyreder seni.
Orhan:Osman, Osman,lütfen oğlum.
Fehiman: (Fısıldar) Git değiş üstünü Güzin,böyle çıkılmaz demiştim ben sana. Hadi çabuk olsana.
Osman:Baba,bana lütfen diyeceğinize Güzin’e deyin. (Sinirli) Çıkarmayın dışarı böyle.
Orhan:Tamam üstünü değiştiriyor o. Hadi sen de onlarla çıksana.
Zişan:Tabii,yap bakalım bir abilik,hadi onlarla birlikte git. Baban yoruldu artık.
Osman:Ben hazırım çıkalım.
Güzin:Abi böyle mi geleceksiniz yanımızda? Iğğ popçulardan farkınız yok.
Fehiman:Sinirlenecek bir şey yok abi. Nedense bugün Güzin’de sen de çok haklısın.Şimdi üst değiştirme sırası sende. (Bıkkın) Çünkü ikinizden de utanıyorum. Hiç Müslümanca görünmüyorsunuz.
(FON)
Zühal:Zişan abla,Osman buradayken sık sık gelmeyeyim, rahatsız etmeyeyim diyordum. Dayanamadım yine geldim. Merak ettiğim bir konu var,onu soracağım sana.
Zişan:İlahi Zühal. Biliyorsun onlar gündüzleri çıkıyorlar,şimdi de kardeşler birlikte çarşıya gittiler. Orhan’da biraz dolaşmak istedi.
Zühal:Zaten gördüm onları giderken. Bakkaldaydım o sırada. Hemen koşup geldim.
Zişan: İyi yaptın.Ben de yalnız kalmadım. Merak ettiğin konu neydi?
Zühal:Anlatması biraz uzun sürecek. Dün ikinci dairede mevlit vardı ya,sevaptır diye gittim. Bir kalabalık bir kalabalık. Sıcak oldu herkes bunaldı. Birkaç hanım geldi mevlide bir ara,kalın,geniş örtüler içinde,yüzleri kapalı. Dış giyisilerini çıkardılar,altta da kalın,geniş giyisileri vardı,kat katta tülbent dolanmışlardı. Bir ara çok sıcak oluca yanımdaki fısıldadı; “Gülsen hanım,tülbentin birini çıkar,çok terledin.” Şöyle bir göz attım kadın su içinde. Ama açmadı başını,bir tanesini çıkarsa biraz rahatlardı en azından. Sıcaktan bayılacak diye korktum.
Zişan:Eee kadını dışarı çıkarsaydınız madem.
Zühal:Çok kalabalık,nasıl çıkarayım. Hem de yabancıyım,bir şey diyemem. Yanımdakine yavaşça; “Neden böyle bu hanımlar?”diye sordum. “Onlar takva ehli insanlar.”dedi. Hiç böyle bir şey duymamıştım Zişan abla. Bir ara türbeyle bir benzerliği var mı diye düşündüm ama bir benzerlik kuramadım.
Zişan:Önceden hiç görmedin mi o tarz giyinen Zühal?
Zühal:Gördüm Zişan abla,görmez olur muyum? Ama ben onu bir yöre kültürü,geleneksel bir giyisi falan sanıyordum. Takva ehli olanların üniforması olduğunu bilmiyordum. Sürekli de tesbih çekip durdular…
Zişan:Aslında dediğin gibi geleneksel bir kıyafet ama insanlar takvanın ne olduğunu bilmeyince şekle şemale takva vehmediyorlar.
Zühal:Peki nedir takva?
Zişan: “Sıdık(-u hakikat)ı getirene ve onu tasdik edenlere (müminlere)gelince: İşte onlar takvaya erenlerin ta kendileridir.” 39/33
Zühal:Yine ayet mi okudun Zişan abla?
Zişan:Evet iyi bildin.
Zühal:Ama ben yine de iyi anlamadım Zişan abla. Sıdk dediğin doğru demek değil mi?
Zişan:Evet. Yani resullerin bize vahiyle getirdiği haberler. Eğer onlara inanır,onları tasdik edersek muttaki oluruz. Babamın da bir izahı vardı Zühalciğim,takva hakkında; “Bir şeyin zararından korkunca,o zarardan korunup sakınabilmek için (bilgi yelpazesi.net) kuvvetli bir himayeye girmek,çekinmek,korkmak.”derdi.
Zühal:Yani sanki o hanımlar bizlerin zararından korkmuş,örtülerine sığınmışlar. Öyle mi?
Zişan: (Gülerek) Yapma Zühal. Bak şöyle anlatmaya çalışayım. Zarara uğramamak için haramdan kaçan kimseye de takva ehlidir denilebilir.
Zühal:Ama Zişan abla,orada haram yoktu ki. Hiç erkek yoktu yani.
Zişan: Zühaal,onlar takvayı öyle sanmış. Hem ne biliyorsun?Sana anlatanda yanlış anlatmış olabilir. Zaten takva, tanımı tam yapılabilen bir kavram değil.
Zühal:Hıı anlamaya başlıyorum….Sonradan eşleri geldi o hanımların. Kapının arasından gördüm,başlarını dolamışlardı.
Zişan:Onları boş ver de senden haber ver. Sen ne zaman muttaki yani takva ehli olacaksın?
Zühal:Muttaki mi? Hıı takva ehli olana mı öyle deniyor?
Zişan:Evet. “Onlar ki gabya inanırlar,namazı dosdoğru kılarlar,Allah’ın kendilerine nimet olarak verdiklerinden Allah yolunda harcarlar."
Zühal:Yine ayet okudun sen. Zaten konuştuklarının çoğunu anlamıyorum. Ama şunu iyi anladım; haramlardan kaçındığım,Allah’ın rahmetine,himayesine girdiğim zaman takva ehli olabilirim.
Zişan:Ne güzel özetledin bak Zühal. İnsanda kötülüklerden sakınma duygusu olması büyük fazilet.
Zühal:Evet. Hiçbir kanun,hiçbir kural bu duygu kadar etkili olamaz sanırım.
Zişan:Temiz kalmak,bu çabayı göstermek ne güzel mümin için…
|
>>>TIKLAYIN<<<
|