|
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar
TARAF OLMAK, TARAF TUTMAK (TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR)
ŞAHISLAR: ORHAN,ZİŞAN,FEHİMAN,GÜZİN,HAZAL,VİLDAN.
Hazal:Arkadaşlar Rukiye’yi uzun süredir göremiyoruz,özledik. Nerelerde koşturuyor?
Zişan:Ben de özlemiştim. Aradım gelmesi için,müsait değildi.
Vildan:Siz Rukiye’yi bana sorun. Neler oldu bir bilseniz.
Hazal:Neler oldu Vildan? Nerede gördün Rukiye’yi?
Vildan:Bir ev görmesinde karşılaştık. Ev sahipleri Rukiyelerin eski ahbaplarıymış. Rukiye’nin, o gün misafirleri olduğundan haberi yok,telefon açmış, “Müsait misiniz? Ziyaretinize gelmek istiyorum.” demiş. Ev sahibi de; “Kalabalık misafirim var,istersen sen de buyur.” demiş.
Hazal: Eee daha sonra?...
Vildan:Anlatacağım Hazal Abla,acele etme. Dinle de bak. Ben gittiğimde baktım Rukiye oturuyor. Birdenbire tedirgin oldum. Başındaki örtüyü açma sen.
Zişan:Ne var bunda Vildan? Rukiye çoğu zaman örtülü oturur.
Vildan:Bu her zamanki gibi değildi. Orada bilmem ne derneğinin başkanı vardı. Biliyorsunuz o hanımı, başörtüsü düşmanı. “Ömrüm oldukça başörtülülerle mücadele edeceğim.” diyormuş.
Zişan:Evet biliyorum,etsin işi gücü yoksa.
Vildan:Yook,başka önemli işi yok. Sokakta,durakta,otobüslerde gördüğünün yanına yaklaşır, örtüsüzlüğün marifetlerini sayıp döker,sorgular.
Hazal:Cürete bak. Demek insanlar da durup dinliyor.
Zişan:Kuran’ı Kerim’de bahsi geçen giydirilmiş odunlar var ya,gördüğün,dinlediğin zaman adam sanırsın.
Vildan:Herkes ürküyor ondan Hazal Abla. Resmi görevli falan sanıyorlar. Çok cevap da veremiyorlar.
Zişan:Evet,tasdik eder mahiyette dinliyorlar.
Vildan:Ev sahibi hanım da alışmış zavallı,yazmayı başından çıkaramayınca leçek yapmış,eli ayağına dolaşarak ikram yapıyor. İçeri girer (bilgi yelpazesi.net) girmez gergin bir hava olduğunu fark ettim. Rukiye hiç oralı değil. Başkan hanımdan hiç çekinmiyor. Başkan hanım gittikçe sinirlendi.
Zişan:Rukiye’de çatmış adamına yani.
Vildan:Bence asıl başkan Rukiye’ye çattı. Çünkü gayet rahat oturuyordu. Ev sahibi başkana çay verirken heyecandan elleri titriyordu. Bir baktım, “Ne bu hal? Bu burgu neyin nesi?” diyerek kadının başındaki yazmayı çekti aldı. Kadın kıpkırmızı oldu. “Ayy saçlarım...Yapılı değil...” falan diye ezildi, eliyle başını kapatıyor. Ayy vermedi yazmayı,ne fena kadınmış. Güzelim oyalı yazmayı altına aldı oturdu.
Hazal:Yiğitse Rukiye’me karışsaydı.
Vildan:Zaten fark ettim,Rukiye’den rahatsız oldu. Ama ona bir şey diyemeyince o zavallıya gücü yetti.
Hazal:Anladım kızım,anladım. Peki sen ne yaptın Vildan?
Vildan:Ne mi yaptım? Korkudan öldüm. Başımda örtü yok diye şükrettim. İyi ki de girer girmez çıkarmışım.
Hazal:Yaa demek hiç sesini çıkarmadın?
Vildan:Ayy ne diyebilirim Hazal Abla? Bir ben değil herkes korkuyor.
Hazal:Kızım nerede,nasıl tavır alacağını bilsen zaten o kadın da öyle cüretkar olmazdı.
Vildan:Amaan neme gerek? Rukiye’yle tanışlık bile vermedim.
Hazal:Kızım Vildan,sen bir Müslümansın. Müslümanlığını orada ifade etmeyeceksin de nerede edeceksin?
Vildan:Canım herkes de biliyor ki Müslümanım.
Hazal:Hadi canım sende,o kalabalıkta görüntün aynı onlar gibiyse nereden bilsinler?
Vildan:Onlar da Müslüman Hazal Abla.
Hazal:Peki ne demeye sizin mahallede,sizin evde o salyangozu sattırdınız?
Zişan:Bir defasında da sana alkollü içki ikram etmişlerdi Vildan?
Vildan:Ne yapabilirimdim Zişan Abla?
Zişan:İkram ettirmeyebilirdin.
Hazal:Sus Zişan sus,korkusundan kendisi onlara alkol ikram etmezse şükret.
Zişan:Haklısın demek istemiyorum Hazal. Vildan’a yakıştıramıyorum bu zayıf halleri,üzülüyorum.
Hazal:Sen bin yakıştırma Hazal,istediğin kadar üzül. Sigaralıkta kaç çeşit sigara vardı bayramda. Ne bu hal dedim de...
Vildan:Ne yapabilirim ki Hazal Abla? Almasam misafire ayıp olur.
Zişan:Sen de biliyorsun ki asıl senin onu alman,sunman ayıp. Zayıflığını maskeleme.
Hazal:Ah Vildan,sen benim elimde yetişecektin ki ne dayaklar yerdin.
Vildan:Kaçardım valla,civa gibiyimdir.
Hazal:Kovalardım, seni yaşken bir eğerdim ki Vildan.
Vildan:Hazal Abla her zaman bana kızıyorsunuz.
Zişan:Bir de kızmayalım mı Vildan? Nerde akşam orda sabah ömrünü geçirdiğin gibi,dinden diyanetten de uzak kalıyorsun gitgide.
Vildan:Haksızlık yapıyorsunuz bana. Geçen bir derneğin yürüyüşüne katıldım ya.
Hazal:Eh oda bir şey de kızım,sen sen olarak da var ol. Hep kalabalıklara karışma. Kalabalıkta bağırmak kolay. Sana bakanlar,bu bir Müslüman, diye düşünsünler.
Vildan:Hiç öyle olur mu? Bazen de kendini gizleyeceksin,buna takiyye diyorlar.
Hazal:Hıh kendin oldun mu ki gizleyesin? Bilinmez ne diye vara yoğa bağırırsınız. Öfke mi, heyecan mı? Bu bağırmalarla hangi gün, neyi çözdünüz,anlamadım.
Vildan:Tepki vermek bir insanlık hakkıdır. Çözmek gerekmez.
Hazal:İyi de tepki verdiğiniz şey ne? Ya okula gidemezsiniz,ya maaşınızın zammı azdır.
Zişan:Ya doğru Hazal,illa da dünyalıklarına zarar gelince bağırırlar.
Hazal:Menfaatlerine uyunca Allah zeval vermesin,dokununca protesto.
Zişan:Halbuki mümin kalabalığa uymaz,akıllıca,şuurluca davranır. Görenlere Allah’ı hatırlatır.
(FON)
(TELEVİZYONDA HABERLER)
|
Güzin: Aaa baba,bakın Saddam Hüseyin namaz kılıyor.
Orhan: Evet,yeni mi görüyorsun? Körfez savaşında da bu görüntüler vardı ekranda.
Güzin:Eee baba nasıl oluyor bu? Hem namaz kılıyor hem de bu kadar kötü bir liderlik yapıyor.
Orhan: Ne var bunda Güzin? Sen hiç müşrikleri,münafıkları bilmiyor gibisin.
Güzin:Biliyorum da baba burada durum farklı. Yani,namazını kılıyor,ne bileyim....Müslüman demek ki.
Orhan: Kızım önemli olan namaz kılması değil,hangi tarafta durduğu,kimin safında olduğu.
Güzin:Namaz kılması da müminlerle aynı safta olduğunu düşündürüyor.
Orhan: Yaptığı amellerse zalimlerin safında olduğunu hatırlatıyor. Biliyorsun Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever. Bunların mücadelesine baksana bir.
Fehiman: Güzin dün Şuara Süresinde okuduğumuz Semud kavmini hatırlasana...
Orhan: Semud kavmi mi? Salih peygamberin tebliğini yalanlayan şımarıklar.
Fehiman: Evet bir ayeti kerimede; “....Onlar yeryüzünde fesat yapar,ıslah etmez kimselerdir.” Diyordu.
Orhan: Demek ki onlarda bu beynelmilel teröristlere benziyormuş.
Fehiman: Orası öyle de,bir şey çok dikkatimi çekti baba.
Orhan: Senin dikkatini çekmişse önemlidir Fehiman.
Fehiman: Onlar yeryüzünde fesat yapar,ıslah etmez kimselerdir diyor ya.
Orhan: Evet orasını anladım.
Fehiman: İşte babacığım,yani evet,bu günde birçok mümin fesat yapmıyor yapmıyor ama ıslah da yapmıyor...
Orhan: Kızım ne diyorsun sen? O helak edilenlerle ortak özelliklerimiz mi var demek istiyorsun?
Fehiman: Elbette baba. Dikkat ederseniz Müslümanlar Emri bil marufla,yani ıslah ile mükellefken, çoğunlukla kendi evlerinde namazlarını kılıp,hacı olup huzur içinde yaşamaya bakarlar.
Orhan: Evet kızım,farkına varmadan o zalimlerle ortak bir özelliğe sahip olunmuş. Eyvah!...
Fehiman: Hem de nasıl eyvah. Sahabe muhalefet için bile olsa onların yaptığının zıddını yaparmış.
Orhan: Ne güzel bir tavır. “Edebi kimden öğrendin?” demişler, “Edepsizden” diye cevaplamış. Toplumda kınanan,kötü hallere bakıp onun tersini (bilgi yelpazesi.net) yapmak meziyettir.
Güzin:Ama babacığım şimdi iyi şeyleri hep kınıyorlar.
Orhan: Boş ver sen onları. Bizim için önemli olan iyi insanların kınaması veya takdir etmesi.
Güzin:İyi insanlarda ne kadar az.
Fehiman: Olanları da takdir eden pek yok.
Orhan: Biz takdir ediyoruz ya kızım.
Güzin:Ooo zaten fazla ilgi göstermeye de gelmez. Hemen İslamcı,falancı,filancı diye damgalarlar.
Orhan: Derlerse desinler. Cahillerin lafına bakıp alimlerden uzak mı kalacağız?
Fehiman: Hayır,cahillere selametle deyip,ıslah edicilerle beraber,taraf olacağız.
Güzin:Doğrusu ya abla bu söylediğini yapacak birkaç kişi var.
Orhan: Neden Güzin? Ne kıymetli arkadaşlarınız var. Böyle karamsar olma.
Güzin:Olabilir,doğru. Çoğu tanıdıklarımız ihlaslı,imanlı. Her fırsatta Allah’a ve Resulüne sevgilerini anlatıp,göz yaşı da döküyorlar.
Orhan: Ben de tanıyorum böyle müminler.
Fehiman: Peki onların rahat koltuklara dayanıp Allah için ağladıkları kadar kötü ortamlarda gülüp eğlendiklerini de biliyor musunuz?
Orhan: Maalesef kızım maalesef.
Fehiman: Halime teyzenin yaptığını hiç unutamıyorum. Kızının düğününde hem kıyafeti çok çirkindi, hem de orkestra ile etrafı karıştırmıştı.
Orhan: Elimde olmadan şaşırıyorum. Hem böyle ağzı dualı,gözü yaşlı ol,sonra da evindeki bu basit şeyleri bile engelleme.
Güzin:Gücünün yetmediğini söylüyor,kızı onu dinlemezmiş.
Orhan: Haa bak burada biraz dur Güzin. Bir cahil çocuğun elinde oyuncak olacak kadar acemiyse, onun aklının ermediğini düşünmek gerekiyor.
Güzin:Aaa Halime Teyze her şeyin en incesini hesaplar.
Orhan: Sana öyle geliyor. Kocaman sevaplardan uzak kalmış bak. Hiçte ince hesap yapamamış.
Fehiman: Eğer kızına tavır alırsa kızı onu dinlemezmiş. El alemde kızıyla geçinemiyor dermiş.
Orhan: Hiç “Allah bana rahmet eder mi?” demek yok. El alem ne der...
Güzin:Üstelik damatları da razı olmamış bu düğüne ama o da söz geçirememiş eşine. Akrabaları da o ortamı görünce arabalarında oturup düğünün bitmesini beklemişler,protesto etmişler.
Fehiman: Gelinin morali çok bozulmuştu.
Orhan: Herkes aynı hassasiyeti gösterip tavrı alsa,gelin de öyle yapamazdı tabi,herkesi üzemezdi. Müslümanların tarafsız,tepkisiz durmaları cahilleri daha cüretkar yapar. Böylesi günleri muhabbet vesilesi yapıp taraflar bir araya gelmeli ki Allah rahmet etsin.
Fehiman: Evet mümin tarafsız olamaz. Üstelik taraf olması onu kararlı ve güçlü kılar.
Orhan: Bu hal muhalifleri de yıldırır. Mümin görüntüsüyle,yaşam tarzıyla,sözleriyle,yazılarıyla sahiplendiği görüşü ifade etme yolları aramalı.
Güzin:Anlaşıldı. Olaylara objektif değil mümince bakmalı. Değerlendirirken dikkat etmeli.
Orhan: Ciğer ciğere hor olurmuş. Şahsiyetli mümin olunsa böyle mi olur? Birbirlerine kenetlenirler. Dikkat et Güzin,bu insanlar islami oluşumların ne kadar içerisindeler?
Fehiman: Ben bazen münafıklara benzetiyorum bazı hallerini. Islah edicilerle beraberken biz sizdeniz diyorlar, diğerleri ile beraberken de hiç tanımıyormuş gibi davranıyorlar.
Orhan: Kızım eğitimsiz toplumlarda olacak bu kadar.
Fehiman: Bu kadar kolay kabullenmeyin baba.
Orhan: Peki kızım öyleyse biz taraf olup tarafsızlardan ayrılalım evvela,sonra da taraf olanlarla birlik olalım.
Güzin:İyi de biraz objektif olmak gerekmez mi? İnsanlara ayrı ayrı muamele etmek doğru değil ki. Böyle yapınca ikilik çıkmaz mı?
Orhan: Ne diyorsun kızım? Sen onlar gibi olmayınca onlar seni istemezler biliyorsun.
Güzin:Biliyorum da biz o cahiller gibi davranamayız.
Orhan: Bu cahillik değil alimlik. Kuran’ı Kerim’de; “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diye ayırmamış mı? Eşit muamele yapmak adil olmaz ki.
Güzin:Yani öyle değil de...
Orhan: Ya nasıl? Objektif olacağız diye aynı perspektiften bakıp, aynı kefede mi tartacağız?
Güzin:Ne bileyim? Öyle de doğru olmaz her halde.
Orhan: Kızım mümin taraf olur,meselelerine mümince bakar. Ne hümanistler gibi insancıl,ne de materyalistler gibi maddeci zihniyetle davranır. Sadece bir eline güneşi,bir eline ayı verseler de davasından geçmeyecek Resulullah’ı öncü kabul edip,muvahhidce yaşar. Kimseye benzemez. Zalime hasım, hakka taraf olur.
(FON)
Fikret:Ablacığım neden böyle davranıyorsunuz? Babam da aynı şeyi yaptı.
Güzin:Evet ablacığım Fikret haklı. Ben de küçükken böyle yapılınca çok sıkıntı çekiyordum.
Fehiman:Şimdi azaldı mı Güzin sıkıntıların?
Güzin:Eh biraz...
Fehiman:Neden azaldı peki?
Güzin:Eh ne de olsa büyüdüm. Olayları daha güzel değerlendiriyorum.
Fikret:Eee ben de büyümeyi mi bekleyeceğim? Hep böyle sıkıntı mı çekeceğim?
Güzin:Bu ne ki Fikret? Daha dur,nelerle karşılaşacaksın.
Fehiman: Güzin,Fikret,her olayı üstüne giderek çözemeyiz. Bizim meselemiz dinimizi güzel anlayıp yaşamak. Ufak tefek, muhitimizdeki sorunları büyütürsek olmaz. İdare edeceğiz.
Güzin:İyi de abla en azından bizi rahatlatın. Bak Fikret’in arkadaşının kaprisi bir senedir sürüyor, sesiniz çıkmıyor.
Fehiman:Neden böyle yapıyor diye biraz düşünün sizde.
Fikret:Neden olacak? Hiç arka çıkmıyorsunuz da ondan.
Fehiman:Hayır ondan değil Fikret. İnsan zamanla kendisi hallediyor bu meselelerini. Böyle olması daha iyi. Okula gelip baskın (bilgi yelpazesi.net) veremeyiz ya.
Güzin: Arka çıkmamanızın tek nedeni bu değil abla. Siz bizim de suçlu olduğumuzu düşündüğünüz için tarafsız davranıyorsunuz.
Fehiman:Napalım Güzin? Çoğu insan böyle.
Fikret:Haksızlık bu....
Fehiman:Hıı sizi sizi istiyorsunuz ki,sizin keyfinize göre konuşup,asıp keselim. Sizce bu adil olur mu?
Güzin: (Sinirli) Babam da hep böyle davranıyor. Hiç iyi değil.
Fehiman:Boşuna kızmayın,bence iyi tarafları var. Mesela insanı kendi sorununu çözmesi düşündürüyor.
Fikret:Hiçte bile kızdırıyor.
Fehiman:İyi ya hani motor ısınmazsa çalışmazdı. Senin de kızınca kafan daha iyi çalışır.
Fikret:Üf ablaaa...
Güzin:İyi abla,biz de seni kızdıralım,senin de kafan da daha iyi çalışsın.
Fehiman:Sinirlenmeyin hemen. Bakın,ben de sizin gibi önceleri kızıyordum.Ama sonraları düşününce anladım ki,benim için çok iyi oluyor bu. Eğer birisi benim sorunum karşısında tarafsız davranıp, susuyorsa ciddi ciddi düşünüyorum. O zaman olaydaki kendi yanlışımı fark ediyorum. Eh ne yapsın insanlar. Herkesin “Sen de suçlusun Fehiman.” diye söylemeye yüzü tutmuyor. Kırmamak için veya bir şeyi değiştiremeyeceklerini hissedip susuyorlar. Orada önemli olan benim kendime hisse çıkarmam. Nasıl? Doğrusu da bu değil mi?
|
>>>TIKLAYIN<<<
|