|
hayatın içinden bilgiler > isimler sözlüğü, isimler ve anlamları > bayan isimleri ve bayan isimlerinin anlamları
S HARFİ İLE BAŞLAYAN BAYAN İSİMLERİ VE BAYAN İSİMLERİNİN ANLAMLARI (İSİMLER SÖZLÜĞÜ)
SAADET: (AR) Mutluluk, kutluluk, bahtiyarlık.
SABA: (AR) Gündoğusundan esen hafif rüzgar. Türk müziğinin en eski makamlarından.
SABAH: (AR) Gündüzün ilk saatleri, günün başlangıcı.
SABAAHAT: (AR) Güzellik, letafet.
SABAHNUR: (AR) Sabah ışığı, aydınlığı.
SABİA: (AR) Yedinci.
SABİHA: (AR) Güzel, latif, şirin.
SABİHAT: (AR) Gemiler. Yıldızlar.
SABİRE: (AR) Sabreden, tahammül eden, Katlanan sabırlı. Acele etmeyen.
SABİTE: (AR) Hareket etmeyen yıldız, gezegen olmayan yıldız. Matematik formülünde değeri değişmeyen miktar.
SABİYE: (AR) Küçük kız çocuğu, küçük kız.
SABRİYE: (AR) Sabırla ilgili, sabıra ilişkin.
SABRİNNİSA: (AR) Kadınların sabırlısı.
SACİDE: (AR) Secde eden, alnını yere koyan.
SADA: (AR) Ses, yankı.
SADBERK: (FAR) Yüz yapraklı, katmerli. Katmerli bir gül türü.
SADEDİL: (AR-FAR) Temiz yürekli. Saf, bön.
SADEGÜL: (AR-FAR) Bir gül kadar sade, temiz ve güzel.
SADIKA: (AR) Doğru gerçek hakiki, yalan olmayan, sahte olmayan. Sadakatli, samimi, bağlı.
SADİYE: (AR) Mutlulukla, uğurla ilgili, uğurlu.
SADRİYE: (AR) Göğüsle ilgili, göğse ait. Anneye göre çocuk.
SAFİGÜL: (AR-FAR) Gül gibi, katıksız, saf, duru, temiz.
SAFİHA: (AR) Yassı düz ve geniş yüz, levha. Levha halinde bulunan maden, saç. SAFİNAZ: (FAR) Çok nazlı, çok naz eden.
SAFİNUR: (AR) Çok nurlu, çok aydınlık, temiz kimse.
SAFİRE: (AR) İnce güzel ses. Islık.
SAFİYE: (AR) Katışıksız, katıksız, halis, temiz. Saflık, halislik.
SAFİYET: (AR) Saflık, temizlik, masumluk
|
SAHABET: (AR) Sahip çıkma. Koruma, arka olma, yardım etme.
SAHBA: (AR) Al, kızıl. Şarap, kırmızı şarap.
SAHİBE: (AR) Sahip. Koruyan, gözeten. Bir iş yapmış olan. Herhangi bir niteliği olan.
ŞAHİNE: (AR) Sık. Katı, pek.
SAHİRE: (AR) Geceleri uyumayan, uykusuz. Büyücü, büyüleyici güzel.
SAHRA: (AR) Kır, ova, çöl.
SAİDE: (AR) Mübarek, kutlu, uğurlu. Mübarek, mesut.
SAİKA: (AR) Sevk eden, götüren. Süren sürücü.
SAİME: (AR) Oruç tutan kimse, oruçlu.
SAİRE: (AR) Seyreden, hareket eden, yürüyen.
SAKIBA: (AR) Parlak, ışıklı. Delen, delik açan.
SAKİNE: (AR) Hareketsiz, kımıltısız, durgun. Sessiz. Heyecanı veya kızgınlığı olmayan.
SALİHA: (AR) Dinin emir ve yasaklarına uyan, iyi ahlak sahibi.
SALİSE: (AR) Üçüncü. Saniyenin altmışta biri. Binbaşılık derecesinde mülki rütbe.
SAMAHAT: (AR) Cömertlik, el açıklığı, iyilikseverlik.
SAMİA: (AR) İşitme duygusu, hissi.
SAMİHA: (AR) Cömert, eli açık.
SAMİME: (AR) Bir şeyin merkezi, içi, asli kısmı.
SAMİRE: (AR) Meyveli, meyva veren.
SAMİYE: (AR) Yüksek, yüce.
SANAT: (AR) Sanat, ustalık, hüner, marifet.
SANAY: (TR) Ay san.
SANEM: (AR) Put. Çok güzel kadın.
SANİA: (AR) Düzme, uydurma iş, tuzak, hile.
SANİHA: (AR) Zihin ve düşüncede oluşup çıkan, fikre doğan.
SANİYE: (AR) Bir dakikanın veya derecenin altmışta biri. İkinci derecede mülki rütbe.
SANNUR: (TR) Nurlu, ışıklı, güzel.
SARA: (İBR) Prenses. (FAR) Hz. İbrahim'in hanımı. Halis, katkısız, temiz.
SARİFE: (AR) Sarfeden, harcayan. Değiştiren.
SARİHA: (AR) Açık, meydanda. Belli. Saf, halis.
SARMAŞIK: (TR) Koyu yeşil renkli, değişik biçimli yapraklan olan tırmanıcı bir bitki.
SARRA: (AR) Sevindirici, sevinçli.
SATI: (TR) Satma, satış. Alışveriş. Düğün armağanı.
SATIGÜL: (TR) (bkz. Satı).
SAYE: (FAR) Gölge. Sahip çıkma, koruma, siyanet. Yardım.
SAYEBAN: (FAR) Sayvan, gölgelik. Büyük çadır. Koruyan.
SAYEDAR: (FAR) Gölgeli, gölgesi olan, gölge eden. Koruyan, sahip çıkan.
SAYEZAR: (FAR) Gölgelik.
SAYGI: (TR) İnsanlara karşı dikkatli, ölçülü, özenli davranmaya neden olan sevgi duygusu değer yargısı.
SAYGIN: (TR) Saygı gören, sayılan, hatırlı.
SAYGUR: (TR) (bkz. Saygın).
SAYGÜL: (TR) (bkz. Saygın). Nadir, eşsiz gül, sayılı gül.
SAYIL: (TR) Saygı gör, sözün dinlensin, değerin artsın. Değerli, saygıdeğer.
SEBA: (AR) Yedi. İslam öncesi Sami ve Arap kavimleri yedi sayısının kutsal bir nitelik taşıdığına inanırlardı, "yedi" sayısı.
SEBAHAT: (AR) (bkz. Sabahat).
SEBLA: (AR) Uzun, kirpikli göz.
SECİYE: (AR) Yaratılış, huy, karakter tabiat. İyi huy.
SEÇGÜL: (TR) Seçilmiş gül.
SEÇİL: (TR) Benzerleri arasından seçil, beğenil, üstün ol, sevgi ve saygı gör.
SEÇKİN: (TR) Seçilmiş, ayrılmış benzerlerinden üstün olduğu için ayrılmış, mümtaz, güzide.
SEDA: (AR) Ses. Yankı.
SEDACET: (AR) Sadelik.
SEDEF: (AR) Bazı deniz hayvanlarının (midye, istiridye gibi) sert, beyaz ve parlak kabuğu. Bu kabuktan yapılmış veya süslenmiş eşya.
SEDEN: (TR) Uyanık, tetikte, gözü açık olan.
SEFİNE: (AR) Vapur, gemi. Uzayın güney yarımı.
SEHA: (AR) Sehavet, kerem, cömertlik.
SEHER: (AR) Sabahın gün doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı.
SEHHARE: (AR) Çok güzel, büyüleyici kadın.
SEKİNE: (AR) Sakin olma, sükunet. Huzur, gönül rahatlığı.
SELCAN: (TR) Coşkun, taşkın yaratılışlı kimse.
SELDA: (TR) Sel, taşkın su.
SELDAĞ: (TR) Dağları aşan sel, coşku.
SELDANUR: (TR) Nur seli.
SELEN: (TR) Sel gibi coşkun, taşkın kimse. Haber, havadis, kulakla duyulan,işitilen
SELİLE: (AR) Yeni doğmuş ilk kız çocuğu.
SELİME: (AR) Kusuru, noksanı olmayan, sağlam, doğru. Tehlikesiz, zararsız, kurtulmuş. Temiz, samimi.
SELİN: (TR) Gür akan su. Orta Asya'da yetişen, bodur, sürekli yeşil kalan bitki.
SELMA: (AR) Barış içinde bulunma, huzur, erinç. Güzel, hoş (kadın).
SELMİN: (AR) Barış yanlısı, barış ve sevgi duygusuyla dolu.
SELNUR: (TR) Nur seli, ışık seli.
SELVA: (AR) Bal. Büyük bıldırcın.
SELVET: (AR) Gönül rahatı.
SELVİ: (FAR) Koyu yeşil yapraklı, ince uzun bir ağaç türü.
SEMA: (AR) İşitme, duyma. Musiki dinleme. Gökyüzü. Felek. Mevlevilikte müzik eşliğinde yapılan dönme hareketi.
SEMAHAT: (AR) Cömertlik, el açıklığı, iyilikseverlik.
SEMEN: (FAR) Yasemin.
SEMENBER: (FAR) Göğsü yasemin gibi beyaz olan.
SEMENBU: (FAR) Yasemin kokulu.
SEMENTEN: (FAR) Yasemin renkli.
SEMERAT: (AR) Yemişler, meyveler. Faydalar, verimler.
SEMİHA: (AR) Eli açık, cömert.
SEMİNE: (AR) Pahalı, kıymetli. Çok değerli.
SEMİRAMİS: (İBR) Doğu mitolojisinde adı geçen, dünyanın 7 harikasından biri olan Babil'in asma bahçelerini kurduran Asur kraliçesi.
SEMİRE: (AR) Arkadaş. Nitelikli. Yamaç, dağ silsilesi.
SEMRA (Ar.) Esmer. Yemişli, meyveli ağaç.
SEMURE: (AR) Çoğalan, zengin olan, meyve veren verimli.
SENA: (AR) Övgü ile ilgili. Şimşek parıltısı.
SENABİL: (AR) Başaklar.
SENAHAN: (AR-FAR) Öven, metheden.
SENAN: (AR) Işıklı, parlak.
SENÂVER: (AR-FAR) Öven, metheden.
SENAY: (TR) Sen aysın, ay gibi güzelsin.
SENEM: (AR) (bkz. Sanem).
SENGÜL: (TR) Sen gülsün, gül gibi güzelsin.
SENİHA: (AR) İnciler, süs, bezek.
SENİYE: (AR) Yüksek, yüce, ali, bülend.
SERA: (FAR) Saray. Büyük konak. Köşk.
SERAB / SERAP : (FAR) Çöllük arazide, ışık kırılması sonucu görülen aldatıcı gerçek olmayan hayal, ılgım, salgım.
SERAÇE: (FAR) Saraycık, küçük saray, konak.
SERAY: (FAR) Ay gibi güzellerin başı. Büyük konak. Saray.
SERCAN: (TR) Sevgili, sevilen, başcan.
SEREN: Birinci, baş, lider, üstün; gemilerde yelken açmak için kullanılar çubuk.
SERENGÜL: (TR) Baş gül. Güllerin birincisi.
SERKIZ: (FAR-TR) Baş kız, kızların, güzellerin başı.
SERMA: (FAR) Soğuk kış.
SERMELEK: (FAR) Meleklerin başı, melek (bilgi yelpazesi.net) kadar güzel ve iyi.
SERMİN: (TR) Nermin, Şermin gibi adlara benzetilerek yapılmıştır.
SERNAZ: (FAR) Çok nazlı.
SERNEVAZ: (FAR) Baş okşayan, sevecen.
SERNUR: (FAR) Baş ışık. İlk ışık.
SERPİL: (TR) İyi geliş, büyü, güzelleş.
SERPİN: (TR) Yağmur.
SERRA: (AR) Genişlik, kolaylık.
SERRAÇ: (FAR) Çok sevilen, sayılan kimse, baştacı. (AR) Saraç.
SERTAP: (TR) İnatçı, direngen.
SERVA: (FAR) Söz, masal.
SERVET: (AR) Zenginlik, varlık. Zenginliği meydana getiren mal, mülk, para.
SERVİ: (FAR) Koyu yeşil yapraklı, ince uzun bir ağaç türü.
SERVİNAZ: (FAR) Dallan yana sarkan servi. Uzun boylu sevgili.
SEVAL: (TR) Severek al, hep sev.
SEVAY: (TR) Sevimli ay.
SEVBAN: (AR) Giyinen, kuşanan.
SEVCAN: (TR) Sevgili insan, sevimli.
SEVDA: (AR) Bir şeye karşı hissedilen şiddetli arzu. Şiddetli sevgi, aşk. Aşırı istek, heves.
SEVDEKAR: (AR-FAR) Sevdalı.
SEVENAY: (TR) (bkz. Sevay).
SEVENCAN: (TR) (bkz. Sevcan).
SEVENGÜL: (TR) Sevimli gül, sevgiyi hatırlatan gül.
SEVENGÜN: (TR) (bkz. Sevgün).
SEVGİ: (TR) Sevme hissi, aşk muhabbet.
SEVGİNAZ: (TR) Çok nazlı, sevgili.
SEVİL: (TR) Ka. Her zaman sevilen, beğenilen biri olma temennisi.
SEVİLAY: (TR) Ay gibi her zaman sevil.
SEVİM: (TR) Sevme, muhabbet. Başkalarının sevmesine sebeb olan vasıf, cazibe.
SEVİNÇ: (TR) Bir halden hoşnut olmanın doğurduğu heyecan.
SEVNAZ: (TR) Çok nazlı sevgili.
SEVNUR: (TR) Sevgi nuru, ışığı, aygınlığı.
SEVTAP: (TR) Tapılacak kadar sevgi duyulan.
SEYHAN: (AR) Ürdün'ün ötesinde Hz. Musa'nın mezarının bulunduğu şehir. Adana ovasını yararak İskenderun körfezine dökülen nehir.
SEYYAL: (AR) Akan, akıcı, akışkan.
SEYYİDE: (AR) Bir topluluğun ileri gelen kişisi, lider.
SEZAN: (TR) Sezgili.
SEZAY: (TR) (bkz. Sezan).
SEZCAN: (TR) (bkz. Sezal).
SEZEN: (TR) Duyan, hisseden, anlayan, sezgili.
SEZER: (TR) Duyar, hisseder, anlar.
SEZGEN: (TR) Sezen, hisseden, duyan.
SEZGİ: (TR) Sezme kabiliyeti, seziş. Deneme ve akıl yürütme sonucu olmayıp doğrudan bilme, anlama ve kavrama.
SEZGİN: (TR) Sezme yeteneği olan, duygulu anlayışlı.
SEZGİNAY: (TR) (bkz. Sezgin).
SEZİN: (TR) (bkz. Sezgin).
SIDIKA: (AR) Çok doğru, yalan söylemeyen.
SIDKİYE: (AR) İç yürek temizliğiyle doğrulukla ilgili, (bkz. Sıdıka).
SILA: (AR). Doğup büyüdüğü yere gidip ayrı kaldığı yakınlarına kavuşma.
SIRMA: (TR) Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel.
SİBEL: (TR) Buğday başağı. Henüz yere düşmemiş yağmur damlası. Eski Türklerdeki bir tanrıça.
SİDRE: (AR) Arabistan kirazı.
SİMA: (FAR) Yüz, çehre, beniz. Kimse, insan, tip.
SİMAY: (TR) Gümüşten ay, gümüş gibi parlak ay.
SİMBER: (FAR) Göğsü gümüş gibi olan.
SİMGE: (TR) İşaret, sembol.
SİMİN: (FAR) Gümüşten, gümüş gibi, gümüşe benzeyen parlak ışıltı.
SİMRUY: (FAR) Gümüş yüzlü, gümüş gibi parlak, ışıltılı yüzü olan.
SİMTEN: (FAR) Teni gümüş gibi güzel, parlak olan.
SİNE: (FAR) Göğüs. Gönül, yürek. İç derinlik.
SİNEM: (FAR-TR) Gönlüm, yüreğim, çok sevdiğim.
SİTARE: (FAR) Yıldız.
SOLMAZ: (TR) Her zaman taze, körpe ve genç.
SOMAY: (TR) Ay gibi kusursuz, eksiksiz güzel.
SONAT: Bir veya iki çalgı için yazılmış 3-4 bölümlü müzik eseri
SONAY: (TR) Ay'ın son günleri.
SONGÜL: (TR) Sonbahar'ın sonlan, kış başlangıcında açan gül.
SONNUR: (TR) (bkz. Sonay).
SONTAÇ: (TR) Eşsiz taç.
SONVER: (TR) Son olması istenen çocuklara verilen isimlerden.
SÖNMEZ: (TR) Parlaklığım, ışığını hiç yitirmeyen, her zaman canlı.
SUAD: (AR) Mutlulukla, saadetle ilgili, mutlu.
SUBHİYE: (AR) Sabah vakti, şafak ile ilgili.
SUDE: (FAR) Farsca SÜ kökünden. Sürmek anlamında. Sürülmüş (tarla gibi işlenmiş) manasındadır. İkinci anlamı da ezilmiş, dövülmüş ancak bu tahıl türlerinin ezilmesi, dövülmesi gibi.
SUDİYE: (AR) Yararlı, faydalı, kazançlı.
SULBİYE: (AR) Birinin sulbünden gelme, kendi evladı, oğlu.
SULEHA: (AR) Salih, iyi, yarar, selahiyet, günah işlemeyen.
SULHİYE: (AR) Barışa özgü, barışla ilgili, barışçı.
SULTAN: (AR) Padişah, hükümdar.
SUNA: (TR) Erkek ördek. Görünüşündeki zerafet sebebiyle bayan ismi olarak kullanılmıştır.
SUNAR: (TR) Saygılı bir biçimde verir, takdim eder.
SUNAY: (TR) Ay'ı sun, getir. Sun ve ay kelimelerinden birleşik isim.
SUZAN: (FAR) Yakan, yakıcı. Yanan, yanıcı.
SUZİDİL: (FAR) Türk musikisinin şed makamlarından biri. Gönül ateşi, gönül sıcaklığı.
SUZNAK: (FAR) Yakan, yakıcı. Dokunaklı. Türk müziğinde (bilgi yelpazesi.net) basit bir makam.
SÜZÜLAY: (TR) Gökte süzülen ay.
SÜEDA: (AR) Kutlu, uğurlu insanlar.
SÜHANDAN: (FR) Söz sahibi, güzel söz söyleyen.
SÜHEYLA: (AR) Yumuşak, iyi huylu kadın. Güney yönünde görünen parlak yıldızlar
SÜKEYNE: (AR) Sessiz, sakin, ağırbaşlı, onurlu.
SÜLÜNAY: (TR) Ay gibi güzel, uzun boylu, endamlı.
SÜLÜNBİKE: (TR) Sülün gibi boylu endamlı kadın.
SÜMBÜL: (FAR) Zambakgillerden, salkım çiçekli, keskin kokulu, soğanlı otsu bitki. Güzellerin saçı.
SÜMEYRE / SÜMEYRA: (AR) Meyve çağlası. Kıvrılmış yaprak.
SÜMEYYE / SÜMEYYA : (AR) İslam'ın ilk şehidi. Ammar b. Yasir'in annesi ve ilk müslüman olan hanım sahabelerden.
SÜNDÜS: (AR) Eskiden altın veya gümüş tellerle nakışlı olarak dokunan bir çeşit ipekli kumaş. Kur'an'da cennet elbisesi anlamında geçmektedir.
SÜREYYA: (AR) Ülker yıldızı, pervin.
SÜSEN: (TR) Çiçekleri iri, güzel görünüşlü ve kokulu bir süs bitkisi. Zambak.
SÜVEYDA: (AR) Kalbin ortasında var kabul edilen siyah nokta. Tohumun ortasında bulunan tanecik. Kalpteki gizli günah.
|
>>>TIKLAYIN<<<
|