|
Sağlıklı Yaşam İle İlgili Bilgiler > Sigaranın Zararları, Sigarayı Bırakma Yolları, Yöntemleri
SAHTE ZEVKTİR SİGARA (SİGARANIN ZARARLARI, SİGARAYI BIRAKMA YOLLARI, YÖNTEMLERİ)
Yine çok yorucu bir gündü ve kendini evin içine atıp bir an önce dinlenmek istiyordu. Yoğun trafikten kurtulup evinin olduğu sokağa girince rahatladı ve içine bir mutluluk doldu. Kapıdan içeri girer girmez koltuğuna oturdu ve bir sigara yaktı....
Bu okuduğunuz paragraf bir romandan, bir film repliğinden alınmış olabilir ama her ne olursa olsun paragrafın sonundaki olay günümüzde maalesef kimsenin yadırgamadığı bir durum. Sanki bu olay çok doğalmış gibi karşılanıyor, hatta buna olay bile demek garip geliyor insanlara ama bu gerçekten bir olay ve çok komik anlamsız,garip bir o kadarda üzücü bir olay. Bu yazıyı okuduğunuzda sigara içmeyi doğal karşılayamayacağınızdan eminim.
Öncelikle sigaranın yada türevlerinin yapımında kullanılan ham maddenin yani tütünün nasıl tanımlandığına bir göz atalım.
“Tütün patlıcangiller familyasından bir bitkidir. Orijininde tropikal bir bitki olmasına karşı günümüzde geniş bir tarım alanında yetiştirilmektedir. Dünyanın en önemli sanayi ürünlerinden birisidir. Gıda maddesi olmamasına karşılık dünyada tüketimi ve ekonomik faaliyetleri yüksek bir bitki olarak dikkat çekmektedir.
Tütünü diğer bitkilerden ayıran en önemli özellik yapraklarında bulunan nikotindir. Nikotin organik azotlu maddelerden oluşan bir alkoloiddir. Bu sebeple tütün keyif verici olarak kullanılmaktadır.”
Bir gıda maddesi olmamasına karşılık tütünün bu denli önemli olmasının sebebini hepimiz biliyoruz .
Burada asıl dikkat çekici nokta ise tütünün keyif verici olarak nitelendirilmiş olması. Tütün keyif verici değil rahatsızlık vericidir ve alışılan tütünün keyfi değil tütünün kendi verdiği rahatsızlığı yine kendisinin ortadan kaldırmasıyla oluşan sahte zevktir. Yani gerçekte insan sigarayı değil sigaranın yaratmış olduğu rahatsızlığı (bir bakıma hastalığı) yine sigaranın ortadan kaldırmasıyla oluşan rahatlamayı sever ve buda sahte bir sevgi sahte bir zevktir. Bu konuya daha sonra ayrıntılı bir şekilde değineceğim.
İnsan sigaraya başlamadan önce nikotin alma ihtiyacı duymaz. Yani insanın en sağlıklı, doğal hali budur ve doğanın getirdiği doğal alışkanlıkları, zevkleri vardır insanın. Doğal keyif vericileri de vardır insanoğlunun ve bunlar insanı başka keyif vericilere muhtaç bırakacak kadar yetersiz değillerdir. Aksini düşünmek doğaya ve yaratıcıya saygısızlık olur. Beş duyumuzda bizlere zevk veren birer kaynaktır.
|
Yemek yemeyi ele alalım. Doğadaki yaratıkların en büyük ihtiyacıdır beslenme ve eksikliği de çok büyük bir rahatsızlık durumuna yol açar ve buna da açlık diyoruz. Aç kalan bir insan kendini kötü, güçsüz hisseder ve besinini aldıktan sonra rahatlar güçlenir tok olmanın keyfini yaşar. İşte bu doğal bir keyiftir ve doğal bir rahatsızlığın ortadan kaldırılması sonucu oluşur.
Bir bitkinin insan besini olabilmesi için zehirsiz olması gerekir. Görülüyor ki zehirsiz olan hemen hemen her şeyi besin yapmıştır insanoğlu, peki hepside lezzetlimiydi ?. Yada bu besinleri lezzetli yapan şey nedir. Besinleri lezzetli yapan açlık hissimizi gidermesi ve bizi mutlu etmesidir bir anlamda. Açlık hissini herhangi bir besinle birkaç defa giderdiğimizde bu besinin tadına alışırız ve açlığımızı gideren bu besine adeta ödül olarak onun lezzetli olduğunu düşünürüz yani lezzet bir yönüyle açlık gideren besine alışmaktır. Bunun en büyük kanıtı olarak kısa bir zaman öncesine kadar kereviz yemeyen bir insanın daha sonradan bu besini çok sevmesini gösterebiliriz. Bu arada besinlerin tatlarıyla bütünleşen duygularımız onlara olan duyumuzu karmaşıklaştırıyor. Psikolojiyle insanın organizması devamlı etkileşim halinde olduğundan lezzet kavramı çok daha karmaşık bir hale geliyor.
Bütün bunlar gösteriyor ki alışkanlık insan hayatında çok önemli bir rol oynuyor ve hayatımızı şekillendiriyor. Bu durumda yapılması gereken yararlı şeylere alışmaktır. Şu anda bizlere çok zevkli gelen bazı zararlı alışkanlıklar sadece onlara alıştığımız ve bir ihtiyacımız giderip bizleri rahatlattıkları için varlar. Hele birde ona olan ihtiyacımızı kendisi yarattıysa bu kesinlikle zararlı bir maddedir ve buna zevk denemez ancak sahte zevk denebilir.
Peki sigaraya olan bağlılığımız ve onun tadına kokusuna olan sevgimiz nasıl meydana geliyor birde bunu düşünelim. Sigara insanın besine olan ihtiyacı gibi bir ihtiyaç başlatır insanın organizmasında. Nikotin almadan düşünemez ve rahat olamaz hale gelir vücut. Beyin fonksiyonları nikotinsiz işlevlerini tam olarak yerine getiremez. Bunların sonucunda organizma rahatsız bir hale gelir ve sigaraya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacı sigarayı zorla içerek kendimizi buna zorla alıştırarak biz başlatıyoruz aslında. Çünkü hiçbir insan ilk sigara içişinde bundan hoşlanmamış tam tersine mide bulandırıcı ve iğrenç bir şey olarak bulmuştur. Sonuç olarak alışkanlık başlar ve ihtiyaçlarına yani bir ihtiyaç eklenen insan bu ihtiyacını gidererek mutlu olur ve bundan sahte bir zevk alır. Bu sahte zevk her mutlu oluşta her güzel muhabbette her mutsuzlukta yani kısacası insanın duygu yüklü olduğu her anda yakıldığından tüm bu duygularla birleşerek ve insanla daha da bütünleşerek vazgeçilmez bir hal alıyor ve psikolojik bağımlılığı da oluşturuyor. Daha sonraları da mutlu olduğumuz anlarda ve keyifli arkadaş sohbetlerinde hemen bir sigara yakarız ve o anki duygularımızın sigaranın getirdiği duygu yükü ve ihtiyacımızı gideren özelliğiyle birleştirerek sahte bir keyif yaşarız. Oysaki sigara içmeseydik başka ve yararlı etkileşimlerle bunu sağlayabilirdik. Sigara içmeyen bir insan arkadaşının bir hareketinden yada ses tonundan eskilerde kalan bir anıyı yada mutluluğu hatırlayabilir. Bunun için sigaranın dumanına ihtiyacı yoktur insanın. Sigaranın dumanına insanoğlunun hiçbir şekilde ihtiyacı yoktur. Bunu söyledikten sonra insanın aklına şu soru geliyor. Madem insanın tütüne hiç bir şekilde ihtiyacı yoktu nereden çıktı bu alışkanlık ?
İnsan hiçbir zaman kendisine acı veren rahatsız eden bir maddeye yaklaşmak istemez. Hele hele kendine rahatsızlık veren bir dumanı neden içine çekmek istesin (bunu okuyan sigara tiryakilerinin hepsi sigarayı o ilk içlerine çektikleri anı hatırlamaya çalışsınlar ve gözlerinin nasıl yaşardığını ve nasıl rahatsız olduklarını hatırlasınlar daha da ötesi neden buna ısrarla devam ettiklerini kendilerine bir sorsunlar istiyorum). Bunun nedeni şu anda çok farklı genç insanlar büyüklerin sigara içtiklerini görerek ve de büyümek bir an önce güçlü olmak istedikleri sigarayı büyümenin ve prestijin bir göstergesi gördükleri için zorla alışıyorlar. Peki bugün büyük olanlar geçmişte neden sigara içmişlerdi büyük bir çoğunluğu aynı nedenden dolayıdır. Öyleyse bu sahte prestijin başlangıcı nasıl oldu ?
Tütün dünyaya yayıldığında pahalı ve az bulunan bir şeydi ve böyle olunca da tütüne alışmak bir prestij olarak görüldü ve tütün yayıldı. Daha da önce nasıldı peki mağara adamı yerde bir sigara bulup bunu içmeyi mi denedi. Bu iğrenç maddenin nasıl yayıldığını gerçekte bu rahatsız edici dumanın nasıl insanın vazgeçemeyeceği bir madde olması hikayesinin gelin en başına bir göz atalım ...
“Amerika’da Yukatan adasında yaşayan Maya’lara ait tarihi taşlar üzerindeki resimlerde ve Kuzey Ohio bölgesindeki höyüklerdeki eserlerde tütünün kullanılma şekillerine ve pipo resimlerine sık sık rastlanmaktadır. Kristof Kolomb ve arkadaşları San Salvador adasına ayak bastığı zaman ada yerlilerinin ağız ve burunlarından dumanların çıktığını görmüşler ve bu dumanlarında kurutulmuş tütün yaprağı olduğunu öğrenmişler.
Kolomb yerlilerin tütünü ağızda çiğneyerek, pipo içimine benzer bir sistemle tüttürmek, buruna çekmek sureti ile kullandıklarını görmüştür.
Maya ve Aztek uygarlıklarında rahipler dinsel törenlerde ayinlerde tütün dumanını kullanmışlardır. Daha sonra tütünün keyif verici etkisine alışarak ayinler dışında da tütünü içmeye başlamışlar. Zaman içinde rahipler dışındaki insanlarda da alışkanlık yapmaya başlayan tütün Orta ve Kuzey Amerika’da yaygınlaşmıştır.
Mezopotamya ve Mısır’daki eski medeniyetlerde dinsel törenlerde tütsü dumanı ve yakılan güzel kokulu maddelerin kullanıldığı bilinmektedir.
Orta Amerika’da Meksika ve Antiller halkı arasında bu keyif verici duman yayılırken, o zamanın doktorları (bilgi yelpazesi. net) olan rahipler tütünden şifa umarak taze yapraklarını yaralar üzerine koyarlar, göğüs hastalıklarına karşı dumanını koklatıyorlar ve kokusunu baş ağrılarının tedavisinde kullanıyorlardı.
Bu tarihte tütün henüz Avrupa’da tanınmıyordu. Kolomb kendisine hediye edilen kurutulmuş tütün yapraklarına önem vermemişti. Kolomb yerlilerin tütün içtikleri saz borusunun adı olan “Tobacco”yu bitkiye vermiş. Böylece bilimsel deyimle “Nicotiana Tobaccum” un adı doğmuştur.
Daha sonra Amerika’ya seyahatlerde bulunan Vespuci, Macellan, Cortez ve ekibi yerliler gibi tütün içmişler ve uzun müddet kullanarak tiryakisi olmuşlardır. Dönüşlerinde de tütün bitkisini Avrupa’ya getirmişlerdir. Romano Pane adlı piskopos, tütün tohumu getirterek, 1518 de Şarlken’e sunmuş ve bu
tarihten itibarende İspanya’da tütün üretimine başlanmıştır.
Tütün hakkındaki ilk bilgi de Rahip Pane tarafından kaleme alınmıştır. Avrupa’ya gelen tütün önceleri süs bitkisi ve şifa bitkisi olarak kullanılmıştır.
Avrupa’da önce İspanya ve Portekiz’e gelen tütün daha sonra Brezilya’dan Fransa’ya gelmiştir. 1559 yılında Portekiz’de Fransa’nın elçisi olarak bulunan Jean Nicot, Lizbon’da gördüğü tütünü dikmiş ve bunun
yapraklarının yakılıp, dumanının tüttürülmesi, kurutulmuş yaprakların ufalanıp burna çekilmesinin öksürüğe, astıma, baş ağrısına, mide hastalıkları ve kadın hastalıklarına iyi geldiğinden bahisle Fransız Kraliçesine sunmuştur. Kraliçenin tütüne gösterdiği ilgiden dolayı “Kraliçe otu” adı verilmiştir. Daha sonra Jean Nicot’un bu bitkiye gösterdiği ilgiye izafeten tütün bitkisine “Nicotiana” ve 1828’de bulunan tütündeki alkoloide de “Nicotin” ismi verilmiştir.
Fransa Ruhban Reisi İspanya’dan getirttiği tohumlarla tütün üretimini başlatmıştır. Böylece tütün üretimi Avrupa’da yayılmaya başlamıştır. Tütün tüketiminin giderek artış göstermesi İspanya, Portekiz, İngiltere ve Fransa’nın Amerika’daki sömürgelerde tütün üretimi yaparak, tütün ticaretinden gelir sağlamaları yoluna gitmişlerdir. Bu şekilde ihtiyaç olan tütünü Amerika’dan getirmenin yanında tütün üretimi Avrupa’nın güney doğusundaki ülkelerden iç ülkelere ve sahilden Akdeniz’e ve Kuzey Avrupa’ya doğru yayılmıştır. Macellan tütünü Filipin adalarına, Portekizliler Hindistan, Japonya ve Çin gibi doğu ülkelerine götürmüşlerdir.
Tütün önceleri ibadetlerde kullanılan bir bitki sonraları şifa verici bir ilaç, nihayet keyif verici ve alışkanlık yapıcı bir ihtiyaç maddesi olarak dünyaya yayılmıştır.
Tütünün keyif verici olarak kullanılmaya başlanmasından sonra tüketimi hızla artmıştır. Fuzuli bir harcama olarak kabul edilmesi ve sağlığa zararlı olduğu ileri sürülerek ülkelerde çeşitli yasaklar getirilmiştir.
1575’de İspanya ve Amerikan kiliselerinde tütün kullanılması yasaklanmış, 1603’de İngiltere’de Kral I. Jacgue tütün içme aleyhinde mücadele etmiş, 1620’de Japonya’da tütün içme yasağı getirilmiş, 1652’de Almanya-Bavyera’da tütün kullanımı yasaklanmış, 1653’de Saksonya, Avusturya’da tütün içilmesi aleyhinde faaliyetler olmuş. 1634 yılında Rusya’da 1657 yılında İsviçre’de tütüne yasaklar konmuştur. Tütün kullanılmasına karşı konulan yasaklama ve ölüm cezaları çok sayıda insanın ölümüne sebep olmuş, buna rağmen insanlar tütün kullanmaya devam etmiştir.
Getirilen bütün yasaklar ve cezalara rağmen tütün kullanımının önü alınamamış. Devletlerin tütünden elde edecekleri geliri fark etmeleri ve bu gelirin önemli bir miktarda olması nedeniyle tütün kullanımı ve tarımı teşvik edilmiştir. Böylece devletler tütünden çeşitli vergiler, bandrol almaya imtiyaz ve tekeller kurmaya başlamışlardır.
Tütünün ilk kullanış şekli, kurutulmuş yaprakların ufalanarak bir boru ucunda yakılması ve borunun öteki ucundan çıkan dumanın çekilmesi şeklindeydi. Daha sonraları ilkel purolar şeklinde kullanılmıştır. Diğer bir içim şeklide pipo diyebileceğimiz lüle ve çubuklarla içilmesi
şeklindeydi. Kıyılmış tütünlerin yine bir tütün yaprağına sarılarak “CIGAR” şeklinde ve kağıda sarılarak içilmesi 18. Yüzyılda Orta ve Güney Amerika’da başlamıştır. Enfiye şeklinde tüketim giderek azalmış, porselen pipolar
içinde kullanılması giderek rağbet görmüştür. Kıyılmış tütünlerin kağıda sarılarak içilmesine 18. yüzyılda
Güney Amerika’da başlanmıştır. Bu ilk sigaralar özellikle Brezilya’da çok rağbet görmüş bunlara “Papelitos” adı verilmiştir. Avrupa’da sigara şeklinde tütün içme ilk defa İspanya’da olmuş, daha sonrada Fransa’ya geçmiştir.
İlk sigaralar 1844 yılında Fransa’da yapılmış ve aynı yıl İtalya’da yapılan kağıt purolar büyük ilgi görmüştür.
Sigaranın yayılması 1856 Kırım harbinden sonra olmuştur. Kırım savaşı sırasında gazete kağıdına sarılarak içilen tütünler Türk, İngiliz, Fransız ve yerli ordulara mensup askerler arasında büyük rağbet görmüştür. Harp koşullarının sigara kullanmayı artırması savaş sonrası yurtlarına dönen askerlerin bu alışkanlıklarını beraberinde götürerek oralarda devam ettirmesi sigara sanayinin temeli olmuştur. Nihayet 1878 yılında saatte 3600 sigara yapabilen ilk sigara makinesi yapılmıştır. Sigara sanayinin bu şekilde gelişmeye başlamasıyla tütünün sigara şeklinde tüketilmesi, diğer tüketim şekillerine karşı üstünlük sağlamasına sebep olmuştur. Diğer tüketim şekilleri çok düşmüştür. Virginia purosu 20. yüzyılın başlarına kadar önemini korumuştur.
Bugün enfiye ve çiğneme şeklinde tütün kullanımı yok gibidir. İlkel kullanım şekillerinden zaten vazgeçilmiştir. Çok az miktarda özellikle Ortadoğu ülkelerinde nargile şeklinde tüketilmektedir. Pipo şeklinde içilmesi nispeten daha fazladır ancak buda çok önemsizdir. Sigaradan sonra ikinci büyük kullanma puro şeklindedir. Tütünün en önemli kullanma şekli sigara olup, bu alanda önemli bir sanayi doğmuştur.
Tütünde keyif verici kullanma dışındaki, diğer yan ürün şeklinde kullanma oldukça önemsizdir. Tütün üreticisine de fazla bir gelir sağlamamaktadır. Tütünde yan ürün olarak selüloz üretimi için sapları ve tohumu kullanılmaktadır. Tütünün kırık ve döküntüleri ise nikotin sülfat üretiminde kullanılmaktadır. Bu kullanım şekillerinin miktar ve değer olarak ekonomik önemi yoktur. Yapraklarından nikotin, saplarından selüloz, tohumlarından yağ, pektin ve çiçeklerinden esans, küllerinden potasyum karbonat gibi maddeler elde edilmekte olup kullanış yerleri gittikçe artmaktadır.
Ayinlere mistik hava katmak ile tarihi yolculuğuna başlayan tütün kah ilaç olmuş şifa için kullanılmış, kah buruna çekilmiş enfiye olmuş, kah ağızda çiğnenmiş, kah pipo olmuş, içilmiş, kah puro olmuş, çeşitli kullanma usulleri ile tarihi yolculuğunu sürdüren tütün gün gelmiş tüm bu kullanma şekilleri unutulmuş ve şu anda sigara olarak dudaklarda yarın ise ne olur bilinmez. Ancak gelecek için şunu söylemek mümkündür keyif verici ve alışkanlık yapıcı özelliği ile insanlar üzerinde etkisini uzun süre devam ettirecektir. Sağlığa zararlı kampanyalar, aleyhindeki propagandalar ve içilmesinin yasaklanmasına rağmen ekonomideki yerini koruyacaktır.
Mustafa Gür, Genel Tütüncülük, İstanbul: Tütün Eksperleri Yüksek Okulu Yayını, 1978.
Nejat Oğuztaş, “Tütün Fabrikasyonu Ders Notları” (Teksir, TEYO, 1977) s.35. “
Maalesef tütünün yaygınlaşması bütün yasaklamalara rağmen engellenememiş keyif verici olduğu sanılan bu sahte zevkin önüne geçilememiştir. İnsanlar ölmek pahasına bu maddeyi kullanmışlardır.
Görülüyor ki tütün dinsel bir amaç için kullanılmaya başlanmıştır. Zaten başka bir mantıklı yanı da yoktur yanan bir maddenin dumanını insanın rahatsız olmasına karşın içine çekmesinin. Mistik olduğunu sandıkları durum baş dönmesi ve mide bulantısıydı herhalde. Daha sonraları da bu maddeye alıştılar ve mistizmi bir kenara bırakıp tütün içmeye başladılar ve sevgili kaşiflerimizde bu maddeyi Avrupa ya getirerek tüm insanlığı aldatan bu sahte zevkin hükümdarlığını kurmuşlardır.
Hükümdarlık günümüzde o kadar çok güçlendi ki sigara dünyada büyük bir ekonomik pazara sahip oldu. Çünkü insanlar bağımlılar adeta sigaranın esiri durumundalar ve bir çok esirde sigarayı sevdiğini zannediyor !
Sigara alışkanlığının tarihte nasıl başladığından bu alışkanlığın hangi şekillerle giderildiğini bu yazıda okumuş olduk. Tütün Eksperleri Yüksek Okulu Yayını olan bu yazının sonunda sanki gurur duyarmışçasına bütün yasaklara rağmen tütünün ekonomideki yerinin korunacağı savunuluyor ve gelecekte nasıl olacağına umutla bakılıyor tütünün. Bence gelecekte tütün adını insanlar bilmeyecek tıpta sanayide kullanılacak ve insanlığın günlük hayatta kullanmadığı bir madde olacak. Çünkü insanlık da her canlı türü gibi soyunu devam ettirmek hem de en iyi şekilde devam ettirmek zorunda olduğundan hayatını büyük ölçüde etkileyen bu maddeden gün gelecek tamamen uzaklaşacaktır.
Sigara mantıksız bir olaydır saçmadır komiktir. İnsanlar gelecekte eski filmleri izlediklerinde bu adamlar ne yapıyor böyle ince bir boruyu parmaklarının arasına almışlar çekiyorlar ve duman üflüyorlar diyerek güleceklerinden eminim.
Sanırım artık sigaranın saçma bir şey olduğunu anlamışsınızdır birazda yıllardır söylenen sigaranın zararlarına ve bazı istatistiklere bakalım...
“Nikotin tütünün içinde doğal olarak bulunan bir uyuşturucudur. En az eroin ve kokain kadar bağımlılık yapar. Fazla dozda alındığında nefes alıp verme kaslarını felç ederek insanı öldürebilir. Ancak sigara içerken daha küçük dozlarda alındığından vücut bu maddeyi atabilir, bu sebeple insanı hemen öldürmez. Dumanı içinize çektiğinizde nikotin ciğerlerinize taşınır, çabucak kan dolaşımına karışır, kalp ve beyne taşınır. Nikotinin ilk dozu kişiye uyanıklık hissi verir, sonrakiler ise sakinlik ve rahatlama hissi getirir. Nikotin, kalbi, damarları, hormon sistemini, vücut metabolizmasını ve beyni etkiler. Kalp atışını dakikada 2-3 atış arttırır. Vücut sıcaklığını düşürür ve bacaklar ile ayaklardaki kan dolaşımını yavaşlatır. Kalp hastalıkları ve kalp krizi riskini artırdığı kanıtlanmıştır.”
“Sigara dumanında hava pasajlarını ve ciğerleri rahatsız eden kimyasallar vardır. Bunları içinize çektiğinizde vücut öksürerek kendini korumaya çalışır. Sabah öksürüğü ise farklı bir sebepten doğar. Normalde hava geçişlerinde siller bulunur, bunlar yabancı maddelerin ciğere girmesini engellemek için dışarı doğru hareket ederler. Duman, bu süpürme işlemini yavaşlatır, bu sebeple de dumandaki bazı zehirli maddeler ciğerde kalmaya devam eder. Fakat insanlar uyuyunca bu siller iyileşerek(kendilerine gelerek) yeniden çalışmaya başlar. Kişi uyanınca da daha önceki günden kalan zehirli maddeleri atabilmek için ciğerler harekete geçer. Ancak sürekli sigara içilmesi sillerin hareket kabiliyetini öldürdüğünden havadaki bakteriler ve virüsler çok daha kolayca ciğerlere girebilir.”
“İngiliz hükümeti tarafından yaptırılan bir araştırma, sigara içilen bir odada bulunan bebeklerin ani ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Sigara ve nikotinin zararlarını incelemek üzere, İngiliz hükümetince kurulan araştırma komisyonunun raporuna göre, sigara içilen bir odada bulunan bebekler astım ve solunum yolu rahatsızlıkları gibi ciddi hastalıklara yakalanabiliyor. İngiltere’de yılda 80 bebeğin sigaradan zehirlenerek öldüğünü ve yüzlerce pasif içicinin akciğer kanserine yakalandığını belirten raporda, sigara içenlere karşı alınacak önlemler yer alıyor. Önlemler arasında, restoran, sinema, bar gibi eğlence merkezlerinin bulunduğu toplu yerlerde sigara içilmesinin kesin olarak yasaklanması isteniyor. Rapor ayrıca, sigara içen biriyle yaşayanların yüzde 26’sında akciğer kanseri, yüzde 23’ünde ise kalp rahatsızlığı riskinin arttığını ortaya koydu.“
“Alkollü içki tüketiminde dünya üçüncüsü, tütün mamulleri tüketiminde ise
dördüncü olduğumuz ortaya çıktı. Rakamlara göre, Türkiye’de, 22 milyon kişi
sigara içiyor. Geçtiğimiz yıl tükettiğimiz alkol ve sigaranın tutarı ise, 370
trilyon TL.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Selahaddin Kaptanağası,
Uluslararası Sağlık Örgütü’nün (WHO) 1997 yılı istatistiklerine göre,
Türkiye’nin alkollü içki ve tütün kullanımı gibi ölümcül alışkanlıklarda, dünya
genelinde ilk 4 sırada yer aldığını söyledi. Kaptanağası, şöyle devam etti:
"1997 yılındaki istatistiklere göre, dünya genelinde kişi başına düşen ortalama
sigara miktarı 1 kilogram iken, bizde 2 kilogram. Uyuşturucu, alkol ve sigara
kullanan tüketici sayısında devamlı artış gösteren ülkemizde, 5 milyon kişi
uyuşturucu ve uyuşturucu nitelikli ilaç kullanmakta. Türkiye’de 17 milyon kişi
alkol kullanıyor. Bu grup içindeki alkolik sayısı ise 4 milyonu buluyor. Genç
kuşağın yüzde 52’si sigara kullanıyor. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de 22
milyon kişi sigara içiyor."
Kaptanağası, tütün mamulleri ve içkiye yapılan harcamaları anlatırken
de 1997 yılında tütün mamullerine 280 trilyon, alkollü içkiye de 90 trilyon
olmak üzere toplam 370 trilyon lira verildiğini belirtti.
Her yıl 500 bin kişinin sigaraya başladığına dikkat çeken Kaptanağası,
"Ülkemizde her yıl sigaradan dolayı 200 bin kişi hayatını kaybediyor. Bunun 160
bini tiryaki, geriye kalan 40 bin kişi ise, çoğunluğu çocuk ve bebek olan pasif
içicilerden oluşuyor" diye konuştu.
Kaptanağası, bütün uyuşturucular arasında en zararlı ve en çok ölüme sebep olan maddenin; kullanan kişinin yanı sıra çevresindekileri de etkileyen sigara olduğunu belirterek, sigara içenlerin, içmeyenlere göre 20 yıl daha kısa yaşadığını bildirdi.
Genç nüfusun daha fazla olduğu Türkiye’de, sigaraya başlama yaşının 10-11’e
kadar indiğini belirten Kaptanağası, çocuklara sigara, içki ve uyuşturucunun
zararlarının anlatılması konusunda ailelere büyük görev düştüğünü söyledi.”
“Dünya sağlık örgütü istatistiklerine göre dünya ülkelerinin birçoğunda en çok rastlanan ve en çok ölüme yol açan nedenler arasında ilk sırayı akciğer kanseri alıyor. Son 40 yılda yüzde 250 oranında artış gösteren akciğer kanserine sadece ABD'de her yıl 160 bin kişi yakalanıyor. Türkiye'de ise her yıl 30-40 bin kişide akciğer kanseri görülüyor.
Bir başka araştırmaya göre akciğer kanserinin yüzde 85'i, kronik bronşit 'in yüzde 75'i, kalp hastalıklarının yüzde 25'i sigaradan kaynaklanıyor. Uzmanlar, 100 bin kişilik nüfusta hiç sigara içmeyenlerin kansere yakalanma oranının yüzde 3-4, günde bir paket içenlerde yüzde 61, 1-2 paket içenlerde 143, günde 2 paket ya da daha fazla içenlerde 217 olduğuna dikkat çekiyor.
Marmara Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (MARCEV) ile Sigara ve Diğer Alışkanlık Yapıcı Kimyasallar Etkileşim Birimi ve Dünya Sağlık Teşkilatı kaynaklarından alınan bilgilere göre tutun ve sağlık konusunda bilinmesi gereken gerçekler şöyle sıralanıyor.
-Tütünde sağlığa zararlı hangi maddeler bulunuyor?
En iyi bilinen ve en tehlikelileri karbonmonoksit, nikotin ve katrandır.
-Bu maddeler nasıl oldurucu etki yapar?
Karbonmonoksit: Arabaların egzoz gazinin aynisidir. Kanın oksijen tasıma yeteneğini azaltır.
Nikotin:Kokain ve Morfin kadar bağımlılık yapar. Kan basıncını (tansiyon) ve kalp hızını arttırır. Karbonmonoksit ile birlikte koroner arter hastalığı ve beyin damar hastalığına yol acar.
Katran: Kanserojen (kanser yapıcı) olup akciğer kanseri, anfızem ve kronik bronşit yapar.
-Düşük katran ve nikotin içeren sigaralar az mi zararlıdır?
Hayır. Kanda azalan miktarları telafi etmek için alışkanlığı olanlar daha fazla içer ve daha çok içine çeker.
Filtrelisi de zararlı
-Filtreli sigaralar zararsız midir?
Hayır. Filtre karbonmonoksit ve diğer zehirli gazları temizlemez. Filtreli sigara içicisi yine de kalp hastalıkları ve inmeye (felç) yakalanabilir.
-Sigara neden kadınlara daha zararlıdır?
Menopoz 1-3 yıl daha erken olur. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlar arasında sigara içenlerin, içmeyenlere göre kalp krizi geçirme şansı 10 kat fazladır.
-Dünyada sigara tüketimi ne kadardır?
Gelişmiş ülkelerde 15 yasin üzerinde sigara içenlerin günde ortalama 7-10 sigara içtiği saptanmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi, 31 Mayıs 1996, en arka sayfa... “
İşte okudunuz, yıllardan beri sigaranın zararları çeşitli yayın şekilleriyle birçok kere dile getirildi ama insanoğlu sigarayı sevdiğini zannederek bu sahte zevkten vazgeçmedi.
Sigaranın zararları insanları caydırmıyor çünkü insan başına bir felaket gelmeden yakınındaki tehlikeyi hep görmezden gelen bir yanlışın içine giriveriyor çoğu zaman.
Ama benim asıl belirtmek istediğim sigaranın zararlarından çok sigaranın gereksiz birşey olduğuydu. Sigara bir zevk değildir sahtedir. İnsanları hasta eder ve ağına düşürür sahte bir gereksinim yaratır ve tabi ki sahte bir mutluluk.
Eğer hala sigara nasıl sahte bir mutluluk olabilir diyorsanız ...
Kafanızı bir mengenenin arasına koyun ve sıkıştırın acınız dayanılmaz hale gelince mengeneyi açın, acınız geçtiği için bir rahatlık bir zevk duyacaksınız mengeneyi açtığınızdan dolayı ve eğer kafanızı sıkıştırmak size büyümenin adam olmanın yada dinsel mistizmin gereği olarak sunulduysa bunu tekrar tekrar yapıp hayatınızı bu mengeneyle devam ettireceksiniz. İnsanlarla olan ilişkilerinizde hep o olacak güzel bir muhabbet esnasında sevgilinizle birlikteyken çok üzüldüğünüzde hep kafanızı o mengeneye sıkıştırıp açacak ve rahatladığınızı hissedeceksiniz işte sigarada hemen hemen buna benzemektedir. Tabi ki sigaranın kimyasal açıdan psikolojik bağımlılığının yanında hiç de küçümsenmeyecek bir bağımlılığı da söz konusu. Mengeneye kafanızı sıkıştırmayı bırakmak sigarayı bırakmaktan biraz daha kolay demektir bu. Ama unutmayın sigara kafanızı sıkıştırmaktan daha tehlikeli ve zararlı. Hatta daha saçma olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim.
Gelelim sigaranın bırakılması konusuna. Bu konuda fazla yazmak istemiyorum çünkü araştırdığınız da sigaranın nasıl bırakılacağına dair birçok kaynak bulabilirsiniz ( www.geocities.com/HotSprings/9426 ). Önemli olan sigaranın gereksiz olduğunu ve bıraktıktan sonra neler kazanacağınızı bilmeniz.
Sigarayı bıraktıktan sonra koku ve tat alma duyunuzun artmasından dolayı artık bir elmanın gerçek tadını ve kokusunu alabileceksiniz ve tabi diğer bütün besinlerin. İçtiğiniz suyun bile farkı olacağını göreceksiniz. İşte sigarayı bıraktıktan sonra olacaklar...
20 dakika : Kan basıncı ve kalp hızı normale döner. Eller ve ayaklar dolaşım normale döndüğü için ısınmaya baslar.
8 saat : Kanda oksijen düzeyi normale döner. Kalp krizi riski düşmeye baslar.
24 saat : Karbonmonoksit (egzoz gazı) vücuttan atılır. Akciğerlerdeki balgam ve diğer birikimler temizlenmeye baslar.
48 saat : Nikotin vücutta artık saptanamaz. Tat ve koku alma duyusu artmıştır.
72 saat : Solunum yolları gevşediği için nefes almak kolaylaşır. Vücut enerjisi artar.
2-12 hafta : Dolaşım butun vücutta düzelir. Yürümek kolaylaşır.
3-9 ay : Öksürük, nefes darlığı düzelir. Akciğer işlevi yüzde 5-10 oranında artar.
5 yıl : Kalp krizi riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner.
10 yıl : Akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner. Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş biri ile eşit olur.
Cumhuriyet Gazetesi, 31 Mayıs 1996...
Evet sigara bir zevktir ama sahte bir zevktir.
Sizi mutlu eder ama mutluluğunuz sahte bir nedenden dolayı var olacaksa ne önemi var ki. Etrafınıza bir bakın birçok sahte zevk bulacaksınız ve birçok kandırmaca. Bütün sahte zevklerin yararsız olduğunu göreceksiniz, onlardan kaçınmaya ve alışmamaya bakın hayatın yarısı alışkanlıktır. Hayatınızdaki sahte zevkleri bulun ve bunlardan vazgeçin işte o zaman gerçek mutluluğu bulacağınızdan şüpheniz olmasın.
YILMAZ YILDIRIM
|
|